Beyaz Saray, F-16'ları Ukrayna'ya teslim etmeyi reddetmekte ısrar ediyor

Pentagon liderleri Kiev ile mühimmat stoklarını görüştü.

ABD F-16 uçağı (Reuters)
ABD F-16 uçağı (Reuters)
TT

Beyaz Saray, F-16'ları Ukrayna'ya teslim etmeyi reddetmekte ısrar ediyor

ABD F-16 uçağı (Reuters)
ABD F-16 uçağı (Reuters)

Beyaz Saray, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve Genelkurmay Başkanı Mark Milley'in cuma günü Ukraynalı mevkidaşlarıyla yaptıkları görüşmede Ukrayna'ya ‘sarsılmaz destek’ verdiklerini belirtti. Açıklamaya göre Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy görüşmenin son bölümüne katıldı.
Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak ise yetkililerin başta araç, silah ve mühimmat olmak üzere Ukrayna'ya daha fazla yardımın sağlanmasını görüştüklerini açıkladı. Müzakerelerin, Ukrayna ordusu tarafından yüksek oranda top mermisi ve diğer mühimmat tüketme ve bu stokları üretmenin zorluklarından bahseden raporlarının ardından ABD ve NATO ülkelerinin stoklarındaki kıtlık ile ilgili olması muhtemeldir.
New York Times geçtiğimiz günlerde iki ABD'li yetkilinin, Ukrayna'nın günlük bombardımanının çok yoğun olduğunu ve Pentagon'un Kiev'le ilgili endişelerini dile getirdiğini aktardı. Ukrayna'nın ‘ne pahasına olursa olsun Bahmut'u savunma’ kararı ve baharda topraklarını yeniden kazanma umutları üzerindeki gerilimi vurguladı. Yetkililerden biri, ABD’lilerin Ukrayna'yı çok önemli bir zamanda cephane israf etmemesi konusunda uyardığını söyledi. Ukrayna'nın baharda gerçekleştireceği bir karşı saldırıya büyük umutlar bağlayan ABD ve İngiltere, bir sonraki Ukrayna saldırısı için mühimmat sağlamaya yardımcı olmak üzere binlerce top ve füze göndermeye hazırlanıyor. Ancak üst düzey bir ABD savunma yetkilisi bunu “son bir çaba” olarak nitelendirdi. Çünkü Ukrayna'nın müttefiklerinin, birliklerin hızına ayak uyduracak kadar cephaneleri yok ve stokları son derece düşük.
Batılı üreticiler üretimi hızlandırırken, yeni kaynakların talebi karşılamaya başlaması birkaç ay alacak. Buna rağmen gazete, şu anda ABD yönetiminin, Bahmut'un Ukrayna'nın cephanesini ve kuvvetlerini baharda bir karşı saldırının başarısızlığına yol açacak ölçüde tüketmeyeceğine hâlâ inandığını da ekliyor. Ancak savaş ne kadar uzun sürerse bu gerçeğin değişme olasılığı o kadar yüksek olur.
Ukrayna, top, füze, tank ve çeşitli mühimmat da dahil olmak üzere Batı’dan askeri yardım alıyor. Ayrıca yakında Polonya ve Slovakya'dan 17 Sovyet yapımı MiG-29 savaş uçağı alacak. Böylece bu ülkeler, Kiev'e savaş uçağı göndermeyi kabul eden ilk iki NATO ülkesi olacak. Ukrayna, ABD F-16 savaş uçaklarını elde etme umuduyla Batılı müttefiklerinden birkaç kez modern savaş ve bombardıman uçakları teslim alma talebinde bulundu. Ancak Beyaz Saray cuma günü yaptığı açıklamada, Polonya ve Slovakya'nın Ukrayna'ya Rus yapımı savaş uçakları sağlama kararının, ABD'nin Kiev'e ABD uçakları gönderilmesine karşı çıkan planlarını değiştirmeyeceğini duyurdu. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, “Polonya ve Slovakya'nın Ukrayna'ya MiG-29 savaş uçakları sağlama kararı, F-16 ile ilgili planlarımızı değiştirmeyecek” dedi.
Buna karşılık Rusya, Ukrayna'nın Bahmut kentini işgal etme mücadelesinde attığı top mermileri başta olmak üzere askeri stoklarında da önemli bir sıkıntı yaşıyor. Moskova, bu stokları sağlamak için başta İran olmak üzere diğer ülkelere yöneliyor. Sky News, ocak ayında Hazar Denizi'ni geçerek İran'dan Rusya'ya giden Rus bandıralı iki kargo gemisinin, bedeli nakit olarak ödenmiş cephane taşıyarak yola çıktığını bildirdi. Sevkiyatlar, yaklaşık 300 bin diğer mühimmatın yanı sıra yaklaşık 100 milyon 5,56 mm, 7,62 mm, 9 mm, 12,7 mm ve 14,5 mm mermiden oluşuyor. Rapora göre sevkiyatta ayrıca 40 mm el bombası, 107 mm tanksavar füzeleri, farklı boyutlarda 60 mm, 81 mm ve 120 mm havan mermileri ile topçu roketleri (130 mm, 122 mm ve 152mm) yer alıyor. ABD ve Batılı askeri kaynaklar, İran'ın tedarikinin bir fark yaratabileceğinden şüphe duysa da Tahran'ın, Moskova'nın şiddetle ihtiyaç duyduğu top mermileri ve Grad füzelerini üretme konusundaki sınırlı yetenekleri göz önüne alındığında, muhtemelen Çin ve Kuzey Kore'ye güvenmek zorunda kalacak.
ABD'li yetkililer, ABD istihbarat yetkililerinin geçen hafta Kongre'ye yaptığı açıklamalara göre Pekin'in Moskova'nın savaş çabalarını askeri yardımla destekleme konusundaki tutumuna henüz karar verdiğine dair bir işaret olmadığını, ancak “bunu düşündüğünü” söylüyorlar. ABD'li yetkililer, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile önümüzdeki hafta Moskova'da yapacağı görüşmenin böyle bir açıklamaya tanık olabileceğine inanıyor. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, “Bekleyeceğiz. Rusya'nın elinden gelirse diğer ülkeleri bu çatışmaya çekmeye çalışmakta kendi çıkarları olduğu açık. Ancak bir araya gelseler de gelmeseler de bizim pozisyonumuz aynı” dedi. ABD'li yetkililere göre endişeleri, Çin silahlarının Rusya'nın Ukrayna'da kesin bir zafer kazanmasına yardımcı olabileceği değil, daha çok Putin'in peşinde olduğunu söyledikleri çatışmanın uzaması. Özellikle Çin, Tayvan'a karşı askeri ve siyasi olarak daha iddialı bir duruş sergiledikten sonra, ABD kaynakları Asya yerine Ukrayna'da tükenirse, savaşı uzatmak Çin'in yararına olabilir. Yetkililer, bunun ‘büyük bir ülke’ ile herhangi bir çatışmada hem Washington hem de NATO'nun stoklarını tehdit edeceğine inanıyor.



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.