İslami Cihad: İsrail, Suriye'deki bir liderimize suikast düzenledi

Gazze'de düzenlenen yürüyüşte İslami Cihad  bayrakları dalgalandı (DPA)
Gazze'de düzenlenen yürüyüşte İslami Cihad bayrakları dalgalandı (DPA)
TT

İslami Cihad: İsrail, Suriye'deki bir liderimize suikast düzenledi

Gazze'de düzenlenen yürüyüşte İslami Cihad  bayrakları dalgalandı (DPA)
Gazze'de düzenlenen yürüyüşte İslami Cihad bayrakları dalgalandı (DPA)

İslami Cihad Hareketi'nin askeri kanadı Kudüs Tugayları, bugün Pazar günü Suriye'de bir ldierlerine suikast düzenlendiğini duyurdu ve saldırının arkasında İsrail'in olduğunu iddia etti.
DPA'nın haberine göre Kudüs Tugayları, Şam kırsalında düzenlenen suikast sonucu hayatını kaybeden liderlerinin Ali Remzi Esved'i olduğunu açıkladı.
Açıklamada, suikastın 'İsrail düşmanının izlerini taşıdığı' belirtilirken, suikasta ilişkin daha fazla ayrıntı verilmedi.



Cezayir: 50 Afrika ülkesinden uzmanlar Fransız mayınlarını temizliyor

Cezayir ordusunun ülkenin doğusundaki mayınları temizleme sürecinden bir fotoğraf (Savunma Bakanlığı)
Cezayir ordusunun ülkenin doğusundaki mayınları temizleme sürecinden bir fotoğraf (Savunma Bakanlığı)
TT

Cezayir: 50 Afrika ülkesinden uzmanlar Fransız mayınlarını temizliyor

Cezayir ordusunun ülkenin doğusundaki mayınları temizleme sürecinden bir fotoğraf (Savunma Bakanlığı)
Cezayir ordusunun ülkenin doğusundaki mayınları temizleme sürecinden bir fotoğraf (Savunma Bakanlığı)

50 Afrika ülkesinden uzmanlar, Cezayir'de, Fransız sömürge dönemine (1830 - 1962) dayanan anti personel mayınlarla mücadele deneyimlerini inceliyor. Cezayir Mücahitler Bakanı el-İyd Rebika, ülkesinin ordusunun bu alandaki tecrübesini onların hizmetine sunarak mayın tehdidiyle karşı karşıya olan ülkelere yardım etme sözü verdi.

Başkentin batı banliyölerinde, Afrika ülkelerinden hükümet yetkilileri, anti-personel mayın temizleme uzmanları, üniversite öğretim üyeleri ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla ‘Mayın Tehlikelerinden Uzak Bir Afrika İçin’ başlıklı konferans düzenleniyor.

Mücahitler Bakanlığından yapılan açıklamaya göre iki gün sürmesi planlanan konferansta dört konu üzerinde durulacak. Açıklamada konferansta ‘Sömürge dönemi ve mayın tarlaları, Mayın çalışmalarında Afrika deneyimleri, Mayın çalışmaları alanında Cezayir yaklaşımı, Mayınlar ve Ortak Afrika çalışma perspektifleri’ başlıklarının ele alınması planlanıyor.

Fotoğraf Altı:  Cezayir'in Mücahitler Bakanı, mayın temizleme konulu askeri geçit sunumu dinlerken (Bakanlık)
Cezayir'in Mücahitler Bakanı, mayın temizleme konulu askeri geçit sunumu dinlerken (Bakanlık)

Şarku’l Avsat’ın organizatörlerden aktardığı bilgilere göre Konferans, Cezayir'in mayın tehlikesi alanındaki deneyimini vurgulama fırsatı sunmakta ve mayınların temizlenmesi gereken bölgelerdeki çabalarını, patlayıcı mağdurlarının bakımı için gerekli insan ve maddi kaynakları sağlama çabalarına ışık tutacak. Cezayir, 1962'de Fransa'dan bağımsızlığını kazandıktan sonra, bağımsızlık savaşının mücahitlerinin silah almak için dolaşmasını önlemek için komşu ülkelerle olan sınırlara yerleştirilmiş 3 milyondan fazla mayını miras aldı.

Sorunun teşhisi

Mücahitler Bakanlığı, bu toplantıyla ilgili olarak Cezayirli uzmanların konferansta ‘sorunun doğasını, tüm boyutlarıyla, işbirliği, destek, bakım, eğitim alanlarında gerekenleri ve gelecekte zararın önlenmesine yönelik programları içeren ortak Afrika çalışması çerçevesindeki çabalarını’ sunacaklarını bildirdi. Afrika'nın ‘uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler çerçevesinde, güvenli ve mayınsız bir Afrika için uluslararası taahhütlerini yerine getirmek amacıyla, enerjisini bir araya getirmesi, koordinasyonu, işbirliğini ve deneyim paylaşımını arttırması gerektiği’ vurgulandı.

Bakan Rebika, konferansın başlangıcında ülkesinin ‘tarihi geçmişi, medeniyet derinliği ve Afrika kıtasıyla ilişkili stratejik konumu göz önüne alındığında, Afrika işbirliğini güçlendirmek, her alanda dayanışmayı teşvik etmek, kalkınmayı hızlandırmak ve ortak Afrika çalışmasını etkinleştirmek için vizyon sahibi bir şekilde çalıştığını’ belirtti. Bunun Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun tarafından çeşitli vesilelerle vurgulandığına dikkat çekti. Bakan, ülkesinin 1963'ten bu yana anti-personel mayınları temizleme çalışmalarına başladığını ve mayın mağdurlarının tıbbi, sosyal ve psikolojik olarak desteklendiğini vurguladı.

Fotoğraf Altı:  Cezayir'in Fransız sömürgesi dönemine kadar uzanan tarihi bir dönüm noktası (Şarku'l Avsat)
Cezayir'in Fransız sömürgesi dönemine kadar uzanan tarihi bir dönüm noktası (Şarku'l Avsat)

Ekonomik projeler

Rebika, ordu güçlerinin sınırlı bölgelerdeki mayın ve patlayıcı kalıntılarını temizlemedeki rolüne övgüde bulundu. Ekonomik projelerin başlatıldığı bu bölgelerin, ‘canlara kıyılan ve ölüm ekilen yasak bölgeler’ olmaktan çıktığını ve refahın ve zenginliğin kaynağı haline geldiğini belirtti. Hükümetin, Ottawa Sözleşmesi gereğince mayın temizleme planını başarıyla hayata geçirdiğini vurguladı.

Fransız yetkililerin, Cezayir'in Fas sınırında ‘Morice Hattı’ olarak bilinen elektrikli bir hat inşa ettiği ve yaklaşık 700 kilometrelik bir uzunluğa sahip olduğu biliniyor. Bu hat, eski Fransız Savunma Bakanı André Morice'nin adını taşıyor. 1957 yılının Temmuz ayından itibaren sürekli gözetim altına alınıp mayın tarlalarıyla donatıldı. Ayrıca, General Maurice Challe'ye atfen ‘Challe Hattı’ da doğu sınırlarında Tunus ve Libya ile olan sınırlar boyunca uzanıyor. 1958-1960 yılları arasında oluşturulan bu hat, Tunus sınırı boyunca 460 kilometrelik bir uzunluğa sahip bulunuyor.

Cezayir hükümeti, 2019 yılında Birleşmiş Milletlere ‘mayın temizleme çabaları ve mayınların tehlikelerine dair farkındalık çalışmaları’ konularını içeren bir rapor sundu. Raporda, Cezayir'deki mayınların temizlenmesi için onlarca yıldır yoğun çaba sarf edildiği ve bu süreçte 4 bin 830 sivilin devrim sırasında, bağımsızlıktan sonra ise birkaç yıl içinde 2 bin 470 sivilin hayatını kaybettiği belirtildi. Son istatistiklere göre, 2021 yılına kadar kaydedilen kayıplar 7 bin 300 kişiye ulaştı.


Ürdün, Veliaht Prens Hüseyin'in düğününe hazırlanıyor

Ürdün, Veliaht Prens Hüseyin'in düğününe hazırlanıyor
TT

Ürdün, Veliaht Prens Hüseyin'in düğününe hazırlanıyor

Ürdün, Veliaht Prens Hüseyin'in düğününe hazırlanıyor

Ürdün'de Kral 2. Abdullah'ın büyük oğlu Veliaht Prens Hüseyin'in düğünü için yapılan hazırlıklarda sona gelindi.

Yaklaşık 9 ay önce nişanlanan Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin ile Suudi Arabistanlı gelin Racva Al Seyf'in 1 Haziran'da gerçekleştirilecek Kraliyet düğünü öncesi başkent Amman'da heyecanlı bir hava hakim.

Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin ile Suudi Arabistanlı gelin Racva Al Seyf
Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin ile Suudi Arabistanlı gelin Racva Al Seyf

Düğün hazırlıkları kapsamında, Kral 2.Abdullah'ın bugün 4 binin üzerinde Ürdünlünün davet edildiği bir akşam yemeği vermesi bekleniyor.

Düğün günü "resmi tatil" ilan edildi, kutlamalar ise bir haftadır sürüyor

Ürdün Başbakanı Bişr el-Hasavne de tüm bakanlıklar ve resmi dairelerde bugün yarım gün çalışılacağını, düğünün yapılacağı 1 Haziran Perşembe gününün ise resmi tatil ilan edildiğini duyurdu.

Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin ile Suudi Arabistanlı gelin Racva Al Seyf
Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin ile Suudi Arabistanlı gelin Racva Al Seyf

Ülkenin birçok kentinde Kraliyet düğünü dolaysıyla bir haftadır konserler ve halk oyunlarıyla kutlamalar yapılıyor.

Kraliçe Ranya, kına gecesine ait fotoğrafları paylaştı

Emniyet Müdürlüğü de düğün günü için 03.00-19.00 saatlerini kapsayan trafik düzenlemeleri hakkında bilgilendirmede bulundu.

Ürdün Kraliçesi Ranya ise sosyal medya hesabından gelini Racve'nin kına gecesine ait fotoğraflar paylaşarak geceye katılanlara teşekkür etti.

Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin
Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin

Nikah töreni Amman'daki Zahran Sarayı'nda

Nikah töreninin Amman'daki Zahran Sarayı'nda gerçekleştirilmesi, daha sonra gelinle damadın düğün konvoyu eşliğinde başkentin batısındaki Hüseyniye Sarayı'na geçmesi planlanıyor.

Amman'dakİ Ürdün kraliyet düğünü kutlamalarından bir bölüm (AP)
Amman'dakİ Ürdün kraliyet düğünü kutlamalarından bir bölüm (AP)

Kral ve Kraliçe'nin nikah münasebetiyle Hüseyniye Sarayı'nda bir resepsiyon vermesi, ardından devlet liderleri, veliahtlar ve farklı ülkelerden davetlilerin katılacağı resmi bir akşam yemeği organizasyonu bekleniyor.

AA muhabirine konuşan Ürdünlü eski Bakan Semih el-Muayita, "Prensin evliliğinin, siyasi ve ulusal boyutlarıyla hayatında yeni bir aşama" olduğunu söyledi.

Kral 2. Abdullah'ın, Prens Hüseyin (29), Prens Haşim (18), Prenses İman (27) ve Prenses Selma (23) olmak üzere 4 çocuğu bulunuyor.

Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin ile Suudi Arabistanlı gelin Racva Al Seyf
Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin ile Suudi Arabistanlı gelin Racva Al Seyf

Prens Hüseyin bin Abdullah, Anayasa'nın 28. maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği üzere Ürdün tahtının meşru varisi konumunda.


Mısırlıları tehdit eden yeni bir hayalet: 'Ani ölüm'

Sosyal ve ekonomik baskılar ve yüksek yoksulluk oranları, Mısır’da ani ölümlerin yayılmasını artırdı / Fotoğraf: AFP
Sosyal ve ekonomik baskılar ve yüksek yoksulluk oranları, Mısır’da ani ölümlerin yayılmasını artırdı / Fotoğraf: AFP
TT

Mısırlıları tehdit eden yeni bir hayalet: 'Ani ölüm'

Sosyal ve ekonomik baskılar ve yüksek yoksulluk oranları, Mısır’da ani ölümlerin yayılmasını artırdı / Fotoğraf: AFP
Sosyal ve ekonomik baskılar ve yüksek yoksulluk oranları, Mısır’da ani ölümlerin yayılmasını artırdı / Fotoğraf: AFP

Ahmed Said Hasaneyn

Hiçbir belirti olmadan ve uyarılmadan hayatınızın elinizden alındığını hissettiniz mi?

Bu soru artık varsayımsal değil. Özellikle korkunç bir kabusa dönüşen yaygın ani ölüm vakalarının ortasında cevabı, Mısır'daki mevcut dönemde kaçınılmaz ve acil bir gereklilik haline geldi.

Bu da alarm zilini çalıyor ve ayrıca yetkilileri, sağlık ve yasama işleriyle ilgili kurumları, bu olgunun yayılmasına neden olan faktörleri ve onu çevreleyen koşulları, belirli yaş gruplarıyla bağlantılı olup olmadığını ve gelecekte nasıl önlenebileceğini bilmek için bu durumu öncelikler arasına koymaya itiyor. 

Dünya Sağlık Örgütü tarafından aralık ayında 2020 yılı için yayınlanan resmi bir rapor, kalp hastalığının son yirmi yılda küresel olarak önde gelen ölüm nedeni olduğunu ortaya koydu.

Bundan kaynaklanan ölümlerin sayısı, 2000 yılında iki milyona kıyasla 2019'da 9 milyona yükseldi.

Rapora göre iskemik kalp hastalığı (kalp damar tıkanıklığı), dünyadaki en ölümcül hastalık ve dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 16'sından sorumlu. Bunu inme ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı izliyor. 

Tekrarlanan gerçekler

Son birkaç ayda ister sanat ister spor, hatta genel halk arasında olsun, çeşitli sektörlerde Mısırlılara atfedilen birçok hesap, akraba ve arkadaşları arasında ani ölüm olaylarının yayılması sonucunda karanlığa büründü.

Bu olaylardan sonuncusu ise, bu mayıs ayında toprağa verilen Mısırlı oyuncu Mustafa Derviş'in 43 yaşında kalp kasındaki güçsüzlük nedeniyle ani ölümüyle hayatını kaybetmesi oldu.

Mısır'daki Temsili Meslekler Sendikasına göre Mustafa, ölümünden önce herhangi bir sağlık sorunu yaşamamıştı, ancak kalbi aniden durdu. 

Derviş'in durumu benzersiz değildi. Öyle ki ölümü, Heysem Ahmed Zeki, Ala Validdin, Amr Samir ve Memduj Abdulalim başta olmak üzere sanatsal açıdan önde gelen birçok sanatçının ayrılışıyla ilgili art arda gelen bir dizi üzüntünün devamını oluşturdu. 

Bu durum, Mısır'da ünlü isimlerle sınırlı değil. Sporcular arasında, tıp sektöründe, doktor veya hemşirelik sektörleri düzeyinde birçok vakanın ortaya çıkması dikkat çekici. 

Bu husus, daha önce "doktorların uzun süreler, bazen saatler ve günlerce çalışmasının sebepleri ile ilgili olarak" Mısır'da Medikal Sendikası tarafından geçen yılın eylül ayında ofis personeli ile yapılan bir toplantının ardından yayınlanan bildiri ile de ortaya koyuldu.

Bildiride, doktorların uzun saatler boyunca çalışmasının iş yoğunluğundan, üniversite hastaneleri gibi bazı bölümlerde personel yetersizliğinden, maaş ve vardiyaların düşük olmasından kaynaklandığı belirtildi.

Açıklamada genç doktorlar arasında koronavirüs dışı ölüm oranlarının 2018'de 3, 2019'da 11, 2020'de 7, 2021'de 10 ölüme kıyasla 2022'de her ay 2 doktora ulaştığı belirtildi.

Ortaya çıkan risk faktörleri

Kalp Enstitüsü eski dekanı Cemal Şaban, "Ani ölümlerin önemli nedenleri vardır ve bunların başında yüksek tansiyon, şeker ve kolesterol gelmektedir. Obezitenin yanı sıra sigara, genetik ve kalıtsal faktörler ve egzersiz eksikliği kalp krizi, arter ve felç geçirme faktörleridir" dedi. 

Şaban, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada "Kahvaltı yapmamak gibi yanlış sağlık kalıplarına ek olarak, vücuttaki genel iltihaplanma, hamilelik ve doğum sorunları ve hava kirleticilerle ilişkili durumlardan kaynaklanan yeni koroner arterlerin enfeksiyonunu temsil eden ve yeni ortaya çıkan risk faktörleri vardır. Uzun vadede şeker ve suni tatlandırıcı içeren içeceklerin yanı sıra uzun süre iş stresine maruz kalma da bu faktörler arasında" diye konuştu. 

Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından 17 Eylül 2021 tarihinde işle ilgili hastalık ve yaralanmaların yüküne ilişkin yayımlanan ortak ön tahminler, işle ilgili hastalık ve yaralanmaların 2016 yılında 1,9 milyon ölüme neden olduğunu ortaya koydu.

Aktarılana göre ölümlerin çoğu, solunum ve kardiyovasküler sistem hastalıklarına bağlıydı.

Mısır'da yılda 100 bin vaka

Mısır'daki ani ölüm vakalarının sayısına ilişkin kesin bir izleme olmadığını söyleyen Şaban, "Resmi olmayan tahminler, 300 bin ölüm kaydeden Amerika'ya kıyasla oranların yılda 100 bin vaka olarak tahmin edildiğini gösteriyor" ifadelerini kulladı.

Kalp Enstitüsü Dekanı, stres ve duygusal travmaya ek olarak, beyin ve kalpte felçlere yol açan baş ağrısı, vücudun bir tarafında uyuşma ve bilinç düzeyinde bozulma gibi bazı semptomlara dikkati çekerek, "Öldüklerinde yerini hiçbir şeyin dolduramadığı ve yerlerinde hiçbir hücrenin büyüyemediği iki çeşit hücre vardır. Bunlar beyin ve kalp hücreleridir" şeklinde konuştu. 

Şaban ayrıca, erken yaşam travması ve çevredeki koşullardan kaynaklanan ekonomik, sosyal ve psikolojik baskıların, özellikle genç ve orta yaşlı bireyler için risk faktörleri olduğunu dile getirdi.

Bu durum, Dünya Sağlık Örgütü'nün Mısır'daki temsilcisi Naime el-Kasir'in daha önce kalp hastalıklarının her yıl yaklaşık 17,9 milyon insanın ölümüne neden olduğuna dair yaptığı basın açıklamalarıyla da örtüşüyor.

Bu ölümlerin dörtte üçünün düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana geldiğini belirten Kasir, "Mısır'da kalp hastalığına bağlı ölüm oranı 2018'de yüzde 40'a ulaştı" dedi. 

An ölüm vakalarındaki sürekli artışla birlikte bu mayıs ayında Mısır Parlamentosu'ndaki milletvekilleri, Sağlık ve Nüfus Bakanı'na "bu durumun genç çevreler arasında yayılmasının nedenlerini ve bununla nasıl başa çıkılacağını açıklama" çağrısı yaptı. 

Periyodik muayeneler

Karaciğer ve sindirim hastalıkları uzmanı Eşref Ömer, olaya başka bir boyut getiriyor.

Ani ölüm tehlikelerinden korunmak için periyodik ve sürekli muayenelerin yapılması gerektiğinin altını çizen Ömer, fazla kilo, karaciğer yağlanması gibi risk faktörlerinden uzak durmak gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı'nın Sağlık ve Önleme İşlerinden Sorumlu Danışmanı Muhammed Avad Taceddin de daha önceki açıklamalarında, 100 milyon sağlık girişiminin ani ölüme kadar gidebilecek durumlar da dahil olmak üzere birçok patolojik durumu gösterdiğini ortaya koydu.

Eşref Ömer, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, çok sayıda sporcunun ani ölümünün, spor yaparken çifte çaba sarf edip kalbinin aniden durmasından kaynaklandığını söyledi. 

Karaciğer hastalıkları uzmanı, gelecekte hayatlarını tehdit edebilecek bir sorun yaşamamalarını sağlamak için spor salonlarına gelmeden önce sertifika ve tıbbi rapor alınması gerektiğini vurguladı.

Ömer, Mısırlı sanatçı Amr Samir'in spor yaparken büyük çaba sarf ettikten sonra kan dolaşımındaki keskin düşüş nedeniyle hayatını kaybettiğini hatırlattı. 

Mart 2017'de Kanada, Güney Afrika ve İtalya'dan uluslararası bir bilim adamları ekibi, gençlerin ve sporcuların ani ölüme kurban gitme riskini artırmaktan sorumlu olan geni ortaya çıkardı ve bunun (CDH2) geni olduğunu belirledi.

Ekip, bunun kalp krizi riskini ikiye katlayan ve gençler arasında ani, beklenmedik ölümlerin başlıca nedenlerinden biri olan genetik bir bozukluk olduğunu vurguladı. 

Şok edici haberler, bu olgunun yayılmasını güçlendiriyor

Bir psikiyatri uzmanı olan Cemal Ferviz'e göre psikolojik bozukluklar ve stres, bu soruna karşı bağışık değil ve risk faktörleri olarak kabul ediliyor.

Kalbi ve beyni etkileyen psikolojik travma, keder ve şiddetli sinirsel stresten kaçınılması gerektiğini vurgulayan Ferviz, aksi taktirde ani ölüme yol açabilecek ciddi sorunların ortaya çıkabileceğini dile getirdi.

Uzman ayrıca, doğuştan kalp veya beyin kusurları olan kişilerde ölüm ihtimalinin arttığını belirtti. 

Mısır'da Yoğun Bakım Tıbbı kurucusu olan Şerif Muhtar, daha önce yaptığı açıklamada gençlerin ani ölümüyle ilgili Mısırlı bir bilimsel araştırmanın sonuçlarının, her 8 bin gençten bininin ani ölüme maruz kaldığını gösterdiğine dikkati çekti.

Muhtar, "Yaşamın gerilimleri, vücudun basıncı yükselten ve kanı etkileyen adrenalin hormonunu salgılamasına neden olur. Ailelerinde kalp krizi öyküsü olup olmadığını araştırmak için bir muayene yapıldı. 290 kişinin ailesinde hastalık öyküsü olduğu tespit edildi" dedi. 

Ayn Şems Üniversitesi'nde sosyoloji uzmanı Hale Mansur, psikolojik güvenliğin kaybı ve sosyal ve duygusal ilişkilerin başarısızlığına ek olarak, toplumsal ve ekonomik baskılar ve yüksek yoksulluk oranlarının bu olgunun yayılma şansını artıran faktörler olduğunu dile getirdi. 

Bu durum, Dünya Sağlık Örgütü'nün kardiyovasküler hastalıktan ölümlerin dörtte üçünden fazlasının düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana geldiğine dair verileriyle destekleniyor.

Bu çerçevede sosyoloji uzmanı, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada özellikle sosyal medya sayfalarında yer alan şoke edici haberlere karşı dikkatli olunması gerektiğini belirterek, "Çünkü bu da bir tedirginlik ve yılgınlık hali yaratarak vaka oranlarını daha da yükseltiyor" dedi.

Mansur, gelecekteki yansımalardan kaçınmak için bilinçlendirme kampanyalarının yürütülmesi gerektiğini vurguladı. 

Bu yılın mayıs ayında, Mısır'daki Genel Sağlık Otoritesi, kalbi ani kardiyak ölüm tehlikelerinden korumak için bir bilinçlendirme kampanyası başlattı.

Otorite, çoğu vakanın 40 ile 75 yaşları arasında meydana geldiğini ve semptomların şiddetli göğüs ağrısı, ani nefes darlığı, hızlı kalp atış hızı, şiddetli baş dönmesi ve çaba gösterme yeteneği kaybı olduğunu açıkladı.

Independent Arabia


Hamaney, Mısır ile ilişkilerin normalleşmesinden memnun

Hamaney'in açıklamaları, Umman'ın Kahire ile Tahran arasındaki ilişkileri yeniden başlatmak için arabuluculuk yapmasıyla ilgili söylemlerin yoğunlaştığı bir döneme denk geldi / Fotoğraf: AFP
Hamaney'in açıklamaları, Umman'ın Kahire ile Tahran arasındaki ilişkileri yeniden başlatmak için arabuluculuk yapmasıyla ilgili söylemlerin yoğunlaştığı bir döneme denk geldi / Fotoğraf: AFP
TT

Hamaney, Mısır ile ilişkilerin normalleşmesinden memnun

Hamaney'in açıklamaları, Umman'ın Kahire ile Tahran arasındaki ilişkileri yeniden başlatmak için arabuluculuk yapmasıyla ilgili söylemlerin yoğunlaştığı bir döneme denk geldi / Fotoğraf: AFP
Hamaney'in açıklamaları, Umman'ın Kahire ile Tahran arasındaki ilişkileri yeniden başlatmak için arabuluculuk yapmasıyla ilgili söylemlerin yoğunlaştığı bir döneme denk geldi / Fotoğraf: AFP

İran'ın resmi haber ajansları dün, İran'ın Dini Lideri (Rehber) Ayetullah Ali Hamaney'in Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile yaptığı görüşmede ülkesinin Mısır ile diplomatik ilişkilerin normalleşmesini memnuniyetle karşıladığını söylediğini aktarması Tahran ile Kahire arasında on yıllardır süren yabancılaşmanın ardından 'ilişkilerin yeniden kurulması' beklentisinin arttığına dair son işaret oldu.

İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı, Umman Sultanı'nın Mısır'ın İran'la ilişkilerini yeniden başlatma isteğine ilişkin açıklamalarına atıfta bulunarak Hamaney'in bunu memnuniyetle karşıladığını ve bununla ilgili bir sıkıntının olmadığını söylediğini bildirdi.

Hamaney'in açıklamaları, Mısır'ın da aralarında bulunduğu Ortadoğu ülkelerinin bölgedeki gerilimi azaltmak için adımlar attığı ve Sultan Heysem bin Tarık'ın İran ziyaretinden birkaç gün önce Mısır'ı ziyaret ederek Umman'ın Kahire ile Tahran arasındaki ilişkileri yeniden başlatmak için arabuluculuk yapmasıyla ilgili söylemlerin yoğunlaştığı zamana denk geldi.

İran ve Suudi Arabistan'ın geçtiğimiz mart ayında Çin'in arabuluculuğunda diplomatik ilişkileri yeniden başlatmak için bir anlaşmaya vardıklarını açıklaması, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin sürdürmesine rağmen on yıllardır Mısır ile İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için benzer bir adımın atılması olasılığına kapıyı araladı. 

İran "kurları" ve Mısır açılımı

Mehr Haber Ajansı, Hamaney'in açıklamaları çerçevesinde İran Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Abbas Gülru'nun İran ile Mısır arasındaki iş birliğinin kapsamlı bir şekilde geliştirildiğini ve bunun iki önemli Müslüman ülke olarak bölgenin çıkarına olduğunu söylediğini aktarması dikkati çekti.

Gülru, Mısır'ın Tahran'daki Çıkarları Birimi Başkanı Heysem Celal ile yaptığı görüşmede “İran ve Mısır halklarının köklü tarihi, iki ülke arasındaki dostane ve kapsamlı ilişkilerin güçlendirilmesi için uygun bir platform olacaktır” ifadelerini kullandı.

Gülru, sözlerini şöyle sürdürdü:

Tahran her zaman bölgedeki Müslüman ve Arap komşu ülkeler arasında yakınlaşma arayışında olmuştur. Arap ve Müslüman ülkeler ile iş birliğini geliştirme girişimi ile bölgede barış ve istikrarın tesis edilmesi, ilişkilerin daha ileriye taşınması için çaba göstermektedir.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, geçtiğimiz kasım ayında Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Çevre Koruma Teşkilatı Başkanı Ali Salacke ile Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen 27. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'nın (COP27) oturum aralarında görüşmesiyle başlayan iki ülke arasındaki temasların işaretler geçtiğimiz aylarda da görülmeye devam etti.

Aralık ayına gelindiğinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Ürdün'de düzenlenen 2. Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı'nın oturum aralarında İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahiyan ile 'ayaküstü' görüştü.

Bu gelişmeyi, Abdullahiyan'ın Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin Mısır ile İran arasında bir diyalog başlatmayı önerdiğini duyurması izledi.

Suudi Arabistan ile İran arasında imzalanan ilişkileri normalleştirme anlaşması, Mısır'ı bölgede önemli bir ülke olarak tanımlayan İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ali Kenani'nin açıklamalarıyla Kahire ve Tahran arasında da benzer bir adımın atılacağı yönünde spekülasyonları ortaya çıkardı. 

Kenani, ülkesinin ilişkilerin geliştirilmesi için olumlu adımlar atılması gerektiğine inandığını, ancak karşı tarafın de ne istediğini görmek gerektiğini sözlerine ekledi.

Kenani, açıklamasında şunları söyledi:

İran, dost ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye ve onlarla arasındaki sorunları ve yanlış anlamaları çözmeye çalışıyor. Aynı şey Mısır için de geçerli. İran, Kahire dahil dış ilişkileri geliştirmek için tüm fırsatları değerlendiriyor.

Abdullahiyan'ın Mısır ile ilişkilerin ciddi ve karşılıklı gelişmelere ve açılıma tanık olmasını umduğunu ifade etmesiyle İran, mayıs ayı başlarında açılımını yineledi.

Kahire ile ilişkilerin İran'ın dış politikasının öncelikleri arasında yer aldığının altı çizilen Abdullahiyan, adını vermediği ülkelerin de çaba sarf ettiğini ve iki ülkeyi ilişkileri geliştirmeye ittiğini belirtti. 

Abdullahiyan'ın ardından İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Feda Hüseyin Maliki de Irak'ta kısa bir süre sonra ilişkilerin yeniden başlamasını ve iki ülkenin büyükelçiliklerinin açılmasını sağlayacak müzakerelerin yapıldığını, hatta bu adımı Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi arasında bir zirvenin takip beklediğini ifade etti.

Yakında bir anlaşma imzalanır mı?

Daha önce de Kahire ile Tahran'ın görüşleri arasında köprü kurmayı ve bunlarla ilgili sorunları çözmeyi amaçlayan arabuluculuk girişimleri başlasa da bu girişimler 'gerçek bir atılım' elde edilemeden sona erdi.

Independent Arabia'ya kısa bir açıklamada bulunan Arap ülkelerinden diplomatik bir kaynağa göre son dönemde atılan adımlar, özellikle geçtiğimiz mart ayında Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkilerin yeniden başlatılmasına yönelik anlaşmanın ardından Mısır ile İran arasındaki ilişkilerin yakında yeniden kurulması her zamankinden daha olası görünüyor.

Mısırlı kaynaklar, Independent Arabia'ya daha önce yaptıkları açıklamalarda, bölgedeki hızlı gelişmelerin Mısır-İran ilişkilerine farklı bir yaklaşım getirilmesini ve ilişkilerin yeniden kurulması için daha gerçekçi adımlar atılmasını gerektirdiğini söylediler.

Aynı kaynaklar, geçtiğimiz on yıllar boyunca ilişkilerin dondurulmasına yol açan tartışmalı dosyaların çözümünün bir öncelik olduğunun da altını çizdiler. 

Bir yılı aşkın bir süre önce patlak veren Rusya-Ukrayna savaşının çoğu ülkeye dayattığı yeni değişikliklere de değinen kaynaklar, savaşın patlak vermesinden sonra dengelerin yeniden gözden geçirildiğini, sıcak dosyaların soğutulmaya çalışıldığını ve Arap ülkelerinin çıkarları ve ulusal çıkarlar çerçevesinde aktif güçler arasındaki sorunları çözme seçeneklerinin benimsendiğini belirttiler.

Mısırlı diplomatik bir kaynağa göre Kahire, Suudi Arabistan ile İran arasında imzalanan anlaşmayla yaşanan gelişmeleri ve bu gelişmenin İran'la gelecekteki ilişkilerin şekline dair daha gerçekçi bir vizyonun şekillenmesi ve bunun üzerine inşa edilebilecek somut olumlu sonuçlara yol açıp açmayacağını yakından takip ediyor.

Kaynak, Mısır güvenlik teşkilatlarının İran'ın nüfuzunu en üst düzeye çıkarmak için devrimini Arap dünyasına ihraç etme fikrinden vazgeçmemesinin yanı sıra Şii dini ve siyasi yayılma olasılığına ilişkin meşru güvenlik endişelerinin halen devam ettiğinin altını çizdi.

İki ülke arasındaki ilişkiler açısından gelecekte atılacak adımlara ilişkin bölge ülkelerinden birinin arabuluculuğunda istikşafi görüşmelerin başlatılabileceğine ancak bunun ne zaman olacağını bilmediğini söyleyen bir başka kaynak, gelecekte İran'a yönelik herhangi bir adım atılmasında tereddüt edilmesine yol açan ve acilen ele alınması gereken dosyalar olduğunu açıkladı.

Kaynağa göre başkent Tahran'ın önemli caddelerinden birinin halen Halid el-İslambuli'nin adıyla anılması ve Tahran'ın Filistin, Suriye ve Lübnan dosyalarındaki istikrarsızlaştıran adımları bu dosyaların başında geliyor.

Kaynak, Mısır ile İran arasındaki iletişim kanallarının açık olduğunu ve özel nitelikteki bazı çevrelerde temasların askıya alınmadığını da sözlerine ekledi. 

İngilizce yayımlanan The National gazetesi birkaç gün önce Mısırlı kaynakların, Umman Sultanlığı'nın iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmeye yönelik arabuluculuğu çerçevesinde Mısır ve İran'ın birkaç ay içinde büyükelçilerini göndermelerini beklediklerini aktardı.

Mısırlı iki kaynak gazeteye yaptıkları açıklamada, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi arasında bir zirvenin gerçekleşmesinin de prensipte kabul edildiğini ve zirvenin bu yılın sonuna kadar gerçekleşebileceğini söylediler. 

Gazetenin haberine göre İran ve Mısır istihbaratlarının yetkilileri ile diplomatlar arasında geçtiğimiz mart ayından bu yana ilişkileri normalleştirmek için kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılıyor. Gazete, bu görüşmelerin son turunun bu ayın başlarında, İran'la yakın ilişkileri olan Bağdat'ta yapıldığını bildirdi.

İran'da 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi'nden sonra Mısır'ın bu devrimle düşürülen İran Şahı'nı kabul etmesi ve ona koruma sağlaması nedeniyle, Kahire ile Tahran arasındaki ilişkiler gerildi. İran'ın yeni yöneticileri, Mısır'ın bu tutumunu "düşmanca bir davranış" olarak değerlendirdiler. 

Ayrıca Kahire, özellikle İran'ın 'devrimi ihraç etme' sloganıyla aşırılık yanlısı ve dinci grupları desteklenmesinden Tahran'ı bölgesel güvenlik ve bölgedeki istikrarsızlık için bir tehdit kaynağı olarak görmeye başladı.

Tahran'daki önemli caddelerden birine Mısır'ın eski cumhurbaşkanlarından Enver Sedat'ın katili Halid el-İslambuli'nin adının verilmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesi girişimlerine engel oldu.

Kahire, İran'ın Arap ülkelerine müdahalesinin istikrarsızlığı artıran ve hem Arap ülkelerinin hem de Mısır'ın ulusal güvenliğini baltalayan İran'ın bölgeyi istikrarsızlaştırıcı adımlarından, özellikle de Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak'taki vekil güçlerine ve Filistin'deki Hamas ve İslami Cihad hareketlerine verdiği destekten duyduğu memnuniyetsizliği her zaman dile getirmiştir.

Independent Arabia


İsrailli Araplar adi suçlara müdahale edilmemesinden şikayetçi

İsrail Hükümet konağı önündeki oturma eylemi (Şarku'l Avsat)
İsrail Hükümet konağı önündeki oturma eylemi (Şarku'l Avsat)
TT

İsrailli Araplar adi suçlara müdahale edilmemesinden şikayetçi

İsrail Hükümet konağı önündeki oturma eylemi (Şarku'l Avsat)
İsrail Hükümet konağı önündeki oturma eylemi (Şarku'l Avsat)

İsrail vatandaşı Filistinlilerin (1948 Arapları) suç çetelerinin kanlı şiddetinden uluslararası düzeyde korunması çağrısında bulunan eski Knesset Milletvekili Dr. Yusuf Cebarin, Devletin üzerine düşeni yapacağına, bu çeteleri tasfiye etmek için gereken adımları atacağına olan inançlarını kaybettiğini vurguladı.

Yüksek Takip Komitesi tarafından Araplar için üç gün süreyle kurulan oturma çadırında, Batı Kudüs'teki hükümet binasının önünde söz alan Cebarin, “Uluslararası forumlara erişim hayati hale geldi. Arap toplumunda yaygın olan suç davasının uluslararasılaşması bir zorunluluktur. İlk başta uluslararası diplomatik forumlara gittiğimizde bazı çekinceler vardı. Ancak iki günde bir can kaybı yaşıyoruz. Suçlar ciddi şekilde arttı. Ebeveynler artık çocukları yanında kendilerini güvende hissetmiyorlar. Tüm yardım çığlıklarımız, hükümet, bakanlar, Knesset ve polis ile temaslarımız boşunaydı. Artık uluslararası müdahaleye ihtiyaç var” vurgusunda bulundu.

Kudüs'teki oturma çadırı (Şarku'l Avsat)
Kudüs'teki oturma çadırı (Şarku'l Avsat)

Adi suçlar dolayısıyla hayatını kaybedenlerin sayısı 80'i aşmıştı. Bu rakam, İsrail'deki tüm toplumsal şiddet kurbanlarının ortalama yüzde 75'ini teşkil ediyor. Yahudi toplumunda işlenen suçların yüzde 80'i çözüme kavuşurken, polis Arap toplumunda ise yalnızca yüzde 6 oranında suçu çözüme kavuşturabildi. Bu nedenle Araplar, İsrail hükümetini Arapların birbirlerini öldürmelerine izin verme ilkesine dayalı sistematik bir politika yürütmekle suçluyor.

Şiddet karşıtı konvoy, Kudüs'e doğru ilerliyor

Arap toplum liderleri, Takip Komitesi bayrağı altında, geçen hafta bir konvoy mitingi düzenlemişti. Bu hafta kurulan oturma çadırının ardından gelecek hafta ise mağdurların anneleri için bir gösterinin dahil olduğu çeşitli protesto faaliyetleri düzenlenecek.

Knesset’teki Arap üyeler de bu konuyu görüşmek üzere Knesset'te özel bir oturum başlattı. Ancak polisten sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir oturuma katılmadı. Oturuma katılan Başbakan Binyamin Netanyahu, tek cümle ile konuya değinerek hükümetinin bu konuyu takip ettiğini söyledi. Ardından ise kendi başarılarından bahsetmeye devam etti. Temsilci Ahmed et-Tibi ise Netanyahu’nun sözünü keserek “Suçlandığın için meseleden kaçıyorsun. Suçun büyümesinde baş şüpheli sizsiniz. Arap toplumunda suç çetelerini sıyrılmaya teşvik ediyorsunuz. Bu çeteler silahları İsrail ordusundaki kaynaklardan alıyor” vurgusunda bulundu.

Kudüs'teki Knesset oturumu (AFP)
Kudüs'teki Knesset oturumu (AFP)

Arap Yerel Yönetimler Başkanları Bölgesel Komitesi'nde adi suçlar dosyasından sorumlu yetkili Mahmud Nassar, şu açıklamalarda bulundu:

“Kudüs'teki devlet daireleri önünde düzenlenen oturma çadırında, yaygınlaşan suç gerçeğine sessiz kalamayacağımız mesajı veriliyor. İsrail Başbakanı’na verdiğimiz ikinci mesajda ise kendisine kımıldamadan suçu araştırmaya devam edemeyeceğini söylüyoruz. Bu dosyanın parmağını kıpırdatmayan Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in elinde olduğunu söylüyoruz. Suç, hükümetin sorumluluğu altındadır ve siyasi bir meseledir. Çözüm bulunana dek bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Önümüzdeki dönemde de “Yaşamak İstiyoruz” sloganı altında yaslı annelerle bir mücadele verilecek. Kavşaklarda gösteriler düzenleyeceğiz. Mücadeleyi genel grevle yahut ülkenin merkezi Yahudi şehirlerinde büyük gösterilerle tamamlayacağız. Böylece suç, biz ona bir son verene dek hükümetin, Bölgesel Komite’nin ve takip komitesinin masasında kalacak.”

Knesset üyesi Ahmed et-Tibi (AFP)
Ben Gvir eşiyle birlikte "Knesset"te (AFP)

Hükümet binalarının, Yargıtay'ın, Knesset'in, çeşitli daire ve bakanlıkların karşısına konan oturma çadırı, medya, politikacılar ve hükümet yetkililerinin dikkatini çekti. Arap toplumundaki şiddet ve suç olgusunun derinliğini ve ciddiyetini görmek için yerel ve uluslararası medya temsilcilerini, çeşitli büyükelçiliklerden temsilcileri ve halkı çadıra davet eden Takip Komitesi, bu etkinliğin “Yaşamak İstiyoruz” ve “Suçluyoruz” başlıkları altında yürütülen kapsamlı kampanyanın parçası olduğunu vurguladı. Böylece, organize suçtaki artışın sistematik otoriter bir politikanın sonucu olduğuna dikkat çekiliyor.


BM’den Yemen’de krizden etkilenen valiliklere destek

El-Hudeyde’deki BM kampları yerinden edilenlere ev sahipliği yapıyor. (BM)
El-Hudeyde’deki BM kampları yerinden edilenlere ev sahipliği yapıyor. (BM)
TT

BM’den Yemen’de krizden etkilenen valiliklere destek

El-Hudeyde’deki BM kampları yerinden edilenlere ev sahipliği yapıyor. (BM)
El-Hudeyde’deki BM kampları yerinden edilenlere ev sahipliği yapıyor. (BM)

Yemen’de yardım kuruluşları, faaliyetlerine getirilen kısıtlamalar nedeniyle Husilerin kontrolündeki üç valilikte insani krizin yayılması konusunda uyarıda bulunan Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarıyla birlikte halen ortak bir değerlendireme bulunmadı. Ancak Birleşmiş Milletler Merkezi Acil Müdahale Fonu, krizden etkilenen kişilerin acil ihtiyaçlarını karşılamak için 18 milyon dolar tahsis edildiğini duyurdu.

Fotoğraf Altı: Yerinden edilenlere ev sahipliği yapan kamlarda temel hizmetlerde eksiklik sürüyor. (Hükümet medyası)
Yerinden edilenlere ev sahipliği yapan kamlarda temel hizmetlerde eksiklik sürüyor. (Hükümet medyası)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths, mart ayında kıtlığı önlemek, çatışmalar, ekonomik şoklar ve iklim değişikliğinin neden olduğu artan gıda güvensizliği düzeylerini ele almak için bu miktarı tahsis etmeyi kabul etti. Yemen’deki BM insani yardım ofisi tarafından dağıtılan ve bu miktarın kapsamlı ve entegre birçok sektörlü hizmet ve müdahale paketi sağlayacağını belirten bir açıklama yaptı. Söz konusu fon kıtlık riskini azaltma mekanizmasını hem ayni hem de çok amaçlı nakit yardım için ve artan yetersiz beslenme düzeylerini azaltmaya yönelik kullanılacak.

Fotoğraf Altı: BM Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths Taiz’deki bir kampı ziyaret etti. (Hükümet medyası)
BM Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths Taiz’deki bir kampı ziyaret etti. (Hükümet medyası)

BM tahminlerine göre Yemen hükümetinin kontrolü altındaki bölgelerde yürütülen entegre güvenlik sınıflandırmasının analizinden elde edilen kanıtlarda insani kriz bu yıl 17,3 milyon kişiyi etkileyecek. Son araştırma ayrıca, iki yaşın altındaki bebeklerin ve çocukların üçte ikisinden fazlasının uygun beslenme ve bakım almadığını ortaya koydu. Bu durum, beş yaşın altındaki çocuklar arasında akut ve kronik yetersiz beslenmenin artmasına zemin hazırlıyor.

Fotoğraf Altı: Husiler 4 milyon Yemenliyi yerinden etti. (Hükümet medyası)
Husiler 4 milyon Yemenliyi yerinden etti. (Hükümet medyası)

Yemen’deki BM İnsani Yardım Bürosu’na göre mayıs sonu itibariyle Yemen’e yönelik insani müdahale planı yalnızca yüzde 23,5 oranında finanse edildi.

Bu nedenle yetersiz beslenmeyi azaltmaya odaklanarak başta Hac, Hudeyde ve Taiz olmak üzere üç valilikteki en fazla yardıma ihtiyaç duyanlar desteklenecek. İnsani yardım koordinatörü David Gresley ise Yemen’deki insani müdahalenin ciddi şekilde yetersiz kaldığını ve binlerce insanı hayati yardımdan mahrum bıraktığını vurguladı.

Ofisin verilerine göre Merkezi Acil Müdahale Fonu tarafından finanse edilen projeler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Milletler Çocuk Fonu (UNICEF), Dünya Gıda Programı (WFP) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) aracılığıyla hayata geçirilecek. STK’larla yakın iş birliği içinde çalışan bu kurumlarla savunmasız olanlara zamanında erişimin iyileştirmesi ve insani yardımın sürdürülebilirliğinin sağlaması planlanıyor.

BM tarafından planlanan bu müdahale yaklaşımının, hizmetlerin sağlanması için ortak giriş noktaları ile coğrafi, tematik, operasyonel ve demografik yakınsamaya dayandığını düşünülüyor. Bu kapsamlı yaklaşım somut sonuçlar getireceğinden fonun bir sonraki standart tahsisi ile entegrasyon da dahil olmak üzere diğer bağışçılardan ek finansmanı artırmak için kullanılan başarılı bir uygulama olarak görülüyor.

Söz konusu adım, Husilerin yardım dağıtımını izlemek için çalışan en önemli şirketin kapatılması ve beş ay önce kendi kontrol alanlarında uygun olanların verilerini doğrulamasıyla birlikte geldi. Şimdiye kadar savcılar şirket müdürünün dosyasını yargıya havale etme ve işe dönmesine izin verme kararlarını reddederken, şirket çalışanları Husilerin sözde yargı muhafızı aracılığıyla mallarını ele geçirme girişiminde bulunmasından korkuyor.

Başsavcılık mektubu
Başsavcılık mektubu

Şarku’l Avsat’a konuşan Prodigy Systems’de çalışan kaynaklara göre şirketin kapanmasından bu yana beş ay geçmesine ve müdür Adnan el-Harazi’nin tutuklanmasına rağmen Husi istihbaratının direktifleriyle savcı, dosyayla ilgilenmeyi reddetti. Husiler, şirkete el koyma, binden fazla çalışanı olan kurumu yeni müdürle çalışmaya zorlama gibi tehditlerde bulunuyor.


ABD ve İngiltere’den Zaviye’de tansiyonun düşürülmesi çağrısı

Salih, istifa eden ikinci yardımcısı ile görüştü. (Temsilciler Meclisi)
Salih, istifa eden ikinci yardımcısı ile görüştü. (Temsilciler Meclisi)
TT

ABD ve İngiltere’den Zaviye’de tansiyonun düşürülmesi çağrısı

Salih, istifa eden ikinci yardımcısı ile görüştü. (Temsilciler Meclisi)
Salih, istifa eden ikinci yardımcısı ile görüştü. (Temsilciler Meclisi)

Abdulhamid ed-Dibeybe liderliğindeki Libya Geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH), başkent Trablus’un batısındaki Zaviye kentindeki bölgelere başlattığı hava saldırılarına yönelik yerel ve uluslararası eleştirileri görmezden gelerek söz konusu güvenlik operasyonunun 'istenen hedeflere ulaşana kadar' devam edeceğini duyurdu.

Diğer yandan Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter dün Malta Dışişleri ve Avrupa İşleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Christopher Cutajar ile iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve iş birliği yollarını görüştü.

UBH Savunma Bakanlığı pazartesi akşamı yaptığı açıklamada, insan ve akaryakıt kaçakçıları, uyuşturucu ve silah tacirleri de dahil olmak üzere suç çetelerine yönelik güvenlik operasyonunun ilk aşamasının belirlenen hedeflere ulaşmasının ardından ikinci aşamasına geçildiğini duyurdu.

Güvenlik operasyonunun başarısı

Açıklamada ‘ilk aşamada bir dizi belirli hedefi tam bir titizlik içinde hedef alarak başlatılan ve Silahlı Hava Kuvvetleri ile istihbarat birimlerinin yüksek liyakatlerini ve yeterliliklerini kanıtladıkları’ güvenlik operasyonunun başarısından övgüyle söz edildi. Operasyonun ilk aşamasında insan kaçakçılığına tahsis edilen yedi tekne, uyuşturucu ve silah tacirlerinin kullandığı altı depo, suç çetelerinin teçhizatları ve yurt dışına akaryakıt kaçakçılığında kullanılan dokuz tankeri imha etme hedeflerine ulaşıldığı kaydedildi.

Bakanlık, ‘operasyonlarda titiz bir şekilde davranıldığını’ ve ‘sivilleri korumak için tüm tedbirlerin alındığını’ vurguladıktan sonra bir kez daha tüm vatandaşları güvenlik güçleriyle tam iş birliği yapmaya ve suç çetelerinin bulunduğu şüpheli yerlerden uzak durmaya çağırdı. İlk aşamadaki hava saldırılarının videolarının ekli olduğu bir açıklama yapıp ayrıntıları uygun bir zamanda kamuoyu ile paylaşacaklarını belirtti.

Zaviye Rafinerisi

Dİğer yandan Zaviye şehrinden Temsilciler Meclisi üyesi Ali Ebu Zaribe, sivilleri insansız hava araçlarıyla (İHA) hedef aldığı için Dibeybe iktidarı bırakana kadar Zaviye rafinerisinin ve akaryakıt nakil hatlarının kapatılmasına devam edileceğini duyurdu. Buna karşılık Elektrik Şirketi Sözcüsü Viam et-Taib dün yaptığı açıklamada, rafineri işlememeye devam ederse elektrik kesintisinin bütün şehirlere ulaşacağı konusunda uyarıda bulunarak Brega Şirketi’ni besleyen istasyonlardan ve Libya kıyısındaki tüm istasyonlardan akaryakıt ikmalinin kesildiğine dikkat çekti. Şarku’l Avsat’In edindiği bilgilere göre sözcü “Kapatmanın devam etmesi bu istasyonlarda elektrik üretimi kaybına neden olacak” dedi.

Zaviye şehrinin bazı ileri gelenleri ve yöneticileri, sahil yolunun hala kapalı olduğunu teyit etti. Zaviye, Surman ve bölge halkının ileri gelenlerinin yolu açma çabaları, toprak setlerinin yakınlarındaki silahlı kişilerin setleri kaldırıp yolu açmayı reddetmesi üzerine başarısız oldu.

ABD verdiği ilk tepkide, sivil bölgelerde silah kullanıldığına ve daha fazla şiddet olayı yaşanma olasılığına ilişkin haberlerin ortasında Zaviye’deki durumu yakından ve endişeyle takip ettiğini bildirdi.

ABD Büyükelçiliği pazartesi akşamı yaptığı açıklamada, Libyalı liderlerin durumu yatıştırmak için ellerinden gelen her şeyi yapmaları ve sivillerin hayatını korumak için gerekli tüm önlemleri almaları gerektiğini belirtti.

Diğer yandan İngiltere Büyükelçiliği, İngiltere’nin Zaviye kentindeki durumu yakından takip ettiğini ve sivillerin hayatını tehlikeye atacak şekilde silah kullanılmasının kabul edilemez olduğunu bildirdi. İlgili herkesin gerilimi daha fazla tırmandırmaması ve insanların günlük yaşamını daha fazla tehdit eden eylemlerden kaçınması gerektiğini vurguladı.

Temsilciler Meclisi Sözcüsü Abdullah Bileyhik’in Facebook sayfasında yaptığı paylaşıma göre Temsilciler Meclisi, meclisin ikinci başkan yardımcısı El-Hadi es-Sagir’in dün Meclis Başkanı Akile Salih’e sunduğu ani istifayı oybirliğiyle kabul etti ve yerine Sebha’dan milletvekili Misbah Avhida seçildi.

Sagir istifasının gerekçesi olarak, ‘ülkenin meşruiyeti yenileyecek ve tekelleştirecek kapsamlı seçimlere (parlamento ve cumhurbaşkanlığı) ulaşmasını beklerken ulusun haklarını çalışma araçlarıyla uyumlu hale getirmenin ve kendisini seçenlerin oylarını ve temsilini korumanın zorluğunu’ gösterdi.

Libya İstikrar Hükümeti Başkanı Usame Hammad ve yardımcısı Ali el-Katrani, Bingazi’deki Bakanlar Kurulu Başkanlığı’nda Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’i kabul ettiler.

Ofisinin verdiği bilgiye göre Hammad, Salih’e vatandaşın ihtiyaç duyduğu tüm ihtiyaçların karşılanması için hükümetinin uygulamayı planladığı kalkınma planlarının yanı sıra çalışmalarındaki gelişmeler hakkında bilgi verdi. Hammad, hükümetinin Bingazi’deki kapsamlı bir toplantısında, belediyelerin ihtiyaçlarını destekleme, merkezileşmeyi kırma ve yerel yönetimi etkinleştirme sözü verdi.

Fotoğraf Altı: Hafter, Malta Dışişleri ve Avrupa İşleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Christopher Cutajar’ı ağırladı. (Genel Komutanlık)
Hafter, Malta Dışişleri ve Avrupa İşleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Christopher Cutajar’ı ağırladı. (Genel Komutanlık)

Önde gelenler ve şeyhler

Salih ile birlikte Hammad, dün Zintan şehrinin ileri gelenleri ve şeyhleriyle bir araya gelerek şehrin ‘tarihi rolünü’ övdü. İstikrarın sağlanmasındaki büyük etkisi nedeniyle, hükümetinin, ülkeyi birleştirmesi ve vatandaşları kapsamlı bir uzlaşmaya yönlendirmesi için şehre güvendiğini belirtti. Meclis Başkanı’nın talimatları uygulanarak Zintan şehrinin taleplerinin hükümetin öncelikleri arasında yer alacağını da vurguladı.

Dibeybe hükümetinin Dışişleri Bakanlığı da dün yaptığı açıklamada, Libya’nın Hartum Büyükelçiliği binasının basılmasını ve içerisinin yağmalanmasını kınayarak Sudan’da çatışan tarafları şiddet ve çatışmadan vazgeçmeye, Sudan’ın birliği için sorumluluk duygusu göstermeye ve diplomatik temsilcilikleri korumaya çağırdı.


Moritanya'da halk gözaltında ölüm üzerine sokağa döküldü

Pazartesi günü Nuakşot'un bazı sokaklarında gerçekleşen öfkeli protestolara dair sosyal medyada dolaşan bir görüntü
Pazartesi günü Nuakşot'un bazı sokaklarında gerçekleşen öfkeli protestolara dair sosyal medyada dolaşan bir görüntü
TT

Moritanya'da halk gözaltında ölüm üzerine sokağa döküldü

Pazartesi günü Nuakşot'un bazı sokaklarında gerçekleşen öfkeli protestolara dair sosyal medyada dolaşan bir görüntü
Pazartesi günü Nuakşot'un bazı sokaklarında gerçekleşen öfkeli protestolara dair sosyal medyada dolaşan bir görüntü

Pazartesi akşamı, Moritanya'nın başkent Novakşot ve Nouadhibou şehirlerinin bazı mahallelerinde öfkeli gençler ve çevik kuvvet polisi arasında çatışmalar patlak verdi. Polis memurları cinayete karıştı.

Öfkeli gençler lastikleri ateşe verdi ve polis memurlarına taş atarken bazı sokakları kapattı. Polis göz yaşartıcı gaz ile karşılık verdi. Protestolar başkent Novakşot'un güneybatısındaki Sabkha bölgesinin mahallelerinde yoğunlaştı. Ammar Job adlı genç burada öldü.

Söz konusu gencin hangi koşullar altında öldüğü konusunda çelişkili açıklamalar yapıldı. Ancak, Ulusal Güvenlik Genel İdaresi Pazartesi akşamı bir açıklama yayınlayarak, bir polis devriyesinin Ammar Job'u 29 Mayıs’ın erken saatlerinde kaçmayı başaran 3 genç adamla "şiddetli bir tartışma ve kavga" içindeyken gözaltına aldığını açıkladı.

Soruşturma ve koşulların açıklanması

Emniyet Müdürlüğü, Ammar Job'un “psikotropik madde kullanımı sonucu neredeyse tamamen bilinç kaybı durumunda” olduğunu ve bu nedenle "soruşturma ve koşulların açıklanması amacıyla" Komisyon'da gözaltında tutulabileceğini belirtti. Ancak polis, “sabah saat iki sularında nefes darlığından şikayet ettiğini, bu nedenle Job’un derhal Ulusal Hastaneye nakledildiğini; doktorun kendisini muayene ederek reçete yazdığını” söyledi.

Şarku’l Avsat’ın güvenlik departmanından aktardığına göre genç adamın “sağlık durumunun kötüleşmesinin ardından” hastanede öldüğünü doğrulayarak, polisin Batı Novakşot Mahkemesi’ndeki Cumhuriyet Savcısı’nı “ölüm nedenlerini belirlemek amacıyla adli tıp tarafından yürütülen otopsi işlemlerine” başlaması için bilgilendirdiğini kaydetti.

Ölen gencin ailesi, ölüm nedeninin ortaya çıkarılması için otopsi yapılmasını talep etmiş ve bu işlem aile üyeleri, bir doktor ve aile tarafından görevlendirilen bir avukatın huzurunda gerçekleştirilmişti. Muhalefet partilerinin liderleri ise hastane avlusunda toplanarak soruşturma açılmasını ve faillerin cezalandırılmasını talep etti.

Bu arada, Ulusal İnsan Hakları Komitesi bir açıklama yaparak “kendi ifadelerine göre bir polis karakolunda ölen Ammar Job'un yakınlarından bir şikayet aldıklarını” söyledi. Komite, “araştırma ve inceleme yapmak üzere bir heyet gönderdiğini; laboratuvar otopsisine katıldığını ve gerekli önlemlerin alınması için davayı yakından takip ettiğini” teyit ettiğini de sözlerine ekledi.

Benzer olay

Son olay, 3 ay önce meydana gelen benzer bir olayı akla getirdi; bu olayda Nuakşot'taki bir polis karakolunda genç bir adam öldürülmüş, bu olay yaygın halk protestolarına ve isyanlara neden olmuş, ancak yetkililer durumu kontrol altına almış ve sonunda polis memurlarının tutuklanması ve haklarında suç duyurusunda bulunulmasıyla sonuçlanan bir soruşturma başlamıştı.

Sonuç olarak, son olay yeni boyutlar kazanarak polis sektörüne yönelik öfkeli bir halk duruşuna dönüştü ve Ulusal Güvenlik Genel Müdürü'nün istifası talep edilirken, politikacılar vatandaşların güvenliğinden sorumlu polis sektörüne duyulan güvensizliğin ciddiyeti konusunda uyarıda bulundu.

Bu olaylar, muhalefetin 13 Mayıs'ta düzenlenen yasama, bölgesel ve yerel seçimlerin sonuçlarını reddetmesi ve bu muhalefetin hileli olarak adlandırdığı sonuçlara karşı gösteri yapmak için sokaklara dönme tehdidi sonrası Moritanya'da oluşan siyasi gerilimin ortasında meydana geldi.


Lübnanlı yetkililer: Suudi vatandaşının kaçırılmasının iki ülkenin ilişkilerini etkilemeyecek

Lübnanlı yetkililer: Suudi vatandaşının kaçırılmasının iki ülkenin ilişkilerini etkilemeyecek
TT

Lübnanlı yetkililer: Suudi vatandaşının kaçırılmasının iki ülkenin ilişkilerini etkilemeyecek

Lübnanlı yetkililer: Suudi vatandaşının kaçırılmasının iki ülkenin ilişkilerini etkilemeyecek

Lübnan ordusu, Suudi Arabistan vatandaşı Mişari el-Mutairi’nin kaçırıldığı duyurusundan saatler sonra güvenlik ve askeri servislerin yoğun çabalarıyla olayın faillerini yakalamayı başardı. Faillerin yakalanması Suudi Arabistan ve Lübnan arasındaki ilişkilerin bu olaydan etkilenmemesi için önemli.

Şarku’l Avsat’a konuşan askeri kaynaklar, kaçırma olayına katılanların çoğunun tutuklandığını söyleyerek, operasyonun arkasında Ebu Salla olarak bilinen en büyük uyuşturucu satıcılarından birinin olduğuna dair bilgileri yalanladı. Ancak bunu gerçekleştirenlerin Lübnan'daki en tehlikeli soygun, adam kaçırma ve uyuşturucu kaçakçılığı çeteleri arasında yer aldığını teyit etti.

Diğer yandan Şarku’l Avsat’a konuşan adli bir kaynak, olayın çeşitli nedenlerle asker ve yargıya intikal edeceğini ifade ederek, kaçıranların askeri kıyafet giyerek ve askeri sloganlarla kamufle edilmiş bir araba kullanarak güvenlik güçlerini taklit ettiklerini bildirdi. Ayrıca olayı gerçekleştirenleri tehlikeli, hırsızlık ve silahlı soygun konusunda profesyonel ve büyük uyuşturucu satıcıları olarak tanımladı.

Lübnan ordusu, Suudi Arabistanlı bir vatandaşı Beyrut’ta kimliği belirsiz kişilerce 400 bin dolar fidye talep edilerek kaçırıldığının duyurulmasından saatler sonra, Suudi vatandaşın İstihbarat Müdürlüğü'ne bağlı bir devriyenin "Lübnan-Suriye sınırında nitelikli bir operasyondan sonra" serbest bıraktığını duyurdu.

Lübnan ordusu Twiter hesabından yaptığı açıklamada, kaçırılan Suudi vatandaşın kurtarılmasının ardından kaçırılma olayıyla bağlantılı kişilerin evlerine ve zanlılara ait Captagon laboratuvarına baskın düzenlendiğini duyurarak, bazılarının bir askeri merkeze ve bir askere ait bir eve ateş açtığını bunun da ordu arasında çatışmaya neden olduğunu aktardı. Olayda herhangi bir yaralanma bildirilmedi.

Suudi vatandaşın serbest bırakılmasının ardından Lübnan Başbakanı Necib  Mikati, Lübnan’ın  ülke içindeki  Araplara yönelik herhangi bir tehdidi önlemeye ve topraklarının Arap ülkelerinin güvenliğini tehdit eden herhangi bir eylem için bir sıçrama tahtası olarak kullanılmasını önlemek konusunda istekli olduğu bildirdi. Mikati açıklamasında, Suudi vatandaşın kaçırılmasının tüm herkesçe kınandığını ifade ederek, orduyu kaçırılan işinin kurtarılması ve kaçırma olayına karışanların tutuklanması için gösterdiği büyük çabalardan dolayı tebrik etti. Ayrıca, Arap ülkelerinin güvenliğini  tehdit eden herhangi bir eylem için Lübnan topraklarının kullanılmasının önlenmesine ek olarak, tüm Arap kardeşlerin Lübnan'a dönmesi ve onlara yönelik herhangi bir tehdidin önlenmesi konusundaki hassasiyetini dile getirdi.

Bu bağlamda Meclis Başkanı Nebih Berri ise, Lübnan ordusunun ve tüm güvenlik güçlerinin Suudi vatandaşını kurtarmak için gösterdiği çabalara övgüde bulunarak, güvenlik makamlarını "olaya dahil olan herkesi tutuklama arayışlarını sürdürmeye" çağırdı.

Lübnan İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi, Suudi vatandaşın serbest bırakılmasıyla ordu ve güvenlik güçlerine övgüde bulunarak, Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari ile bir araya geldi. Mevlevi, Lübnan yargısının adam kaçırma suçunu ciddiye alacağını belirterek, "Arap kardeşlerimizle ilişkilerimizi bozmaya çalışanlarla" karşı karşıya gelineceğini vurguladı.

Suudi vatandaşının kaçırılması olayının, Suudi Arabistan ile  Lübnan ilişkilerin sıkı ve özverili olması nedeniyle herhangi bir şekilde etkilenmediğine değinen Mevlevi, olayla ilgili dokuz kişinin tutuklandığına işaret etti.

Ketaib Partisi lideri Sami Gemayel Twitter hesabından yaptığı açıklamada, olayın bir daha yaşanmaması adına turizm sezonunda ülkeyi her türlü güvenlik kaosuna sürükleme niyetinin önünün kesilmesi için sorumlu herkese en ağır cezaların verilmesini talep ettiğini söyledi.

Gemayel, “Suudi vatandaşının kaçırılmasının, Lübnan’ın güvelik,  ekonomi ve turizm sezonunu vurabileceğine değinerek, devletin prestijini geri kazanmak için bu pervasız eylemi gerçekleştirenlere karşı mümkün olan en yüksek önlemlerin alınması çağrısı  yaptı.


Şam’da yoksulluk nedeniyle evlilik oranları düşüyor

Suriye’nin başkentindeki el-Hamidiye pazarında günlük yaşam (AFP)
Suriye’nin başkentindeki el-Hamidiye pazarında günlük yaşam (AFP)
TT

Şam’da yoksulluk nedeniyle evlilik oranları düşüyor

Suriye’nin başkentindeki el-Hamidiye pazarında günlük yaşam (AFP)
Suriye’nin başkentindeki el-Hamidiye pazarında günlük yaşam (AFP)

Suriye hükümeti tarafından kontrol edilen bölgelerdeki boğucu ekonomik kriz ve halkın çoğunluğunun yaşam koşullarının görülmemiş bir şekilde kötüye gitmesi, evliliğin masrafları ve gerekliliklerinin karşılanamaması nedeniyle evlilik oranlarında düşüşe yol açtı.  

Şarku’l Avsat, adli bir kaynaktan 2021 yılında Şam Medeni Hukuk Mahkemesi tarafından düzenlenen nikah akdi sayısının 20 bin 129 olduğunu, 2022 yılında 15 bin 731 kayıt ile düşüş oranının yüzde 25 civarında olduğunu ve bu yılın başından Mayıs ayı sonuna kadar 5 bin 536 evliliğin kaydedildiğini söyledi.

Fotoğraf altı: Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu tarafından işletilen bir klinikteki Suriyeli mülteci kadınlar (AFP)
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu tarafından işletilen bir klinikteki Suriyeli mülteci kadınlar (AFP)

Kaynak, geçen yılın ilk 5 ayında kaydedilen evliliklerin sayısını açıklamadı, ancak sayının bu yılın aynı dönemine kıyasla daha fazla olduğunu belirtti.

Bu durum, savaşa bağlı olarak ABD ile Batı’nın ekonomik yaptırımları sebebiyle Suriye Lirasının ABD doları karşısında sürekli değer kaybetmesinin yanı sıra, Suriye hükümeti bölgelerinde yakıt, temel gıda maddeleri, enerji, su, ilaç, un ve ulaşım dahil olmak üzere yaşanan krizlerin ve artan enflasyonunun ortasında geldi.

Fotoğraf altı: Suriye lirasının arşiv fotoğrafı (AFP)
Suriye lirasının arşiv fotoğrafı (AFP)

Bu krizlerin şiddetlenmesinin yanı sıra, tüm fiyatlarda halkın büyük çoğunluğunu uzun süreli bir yoksulluk durumuna iten art arda gelen artış dalgalarına tanık olunuyor. 5 kişilik bir aile, ayda 4 milyon Suriye Lirasına ihtiyaç duyuyor. Bir devlet çalışanının maaşı 150 bin lirayı geçmezken, Birleşmiş Milletler raporları da Suriyelilerin yüzde 90’ından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığını belirtiyor.

Bu durumun gölgesinde, salonlarda ve mahallelerde yapılan düğünlerin önemli ölçüde azaldığına dikkat çekiliyor.

Küçük bir ayakkabı dükkanı sahibi olan 28 yaşındaki Samir, evlenmek istediğini ancak ‘yaşam koşullarının zorluğunun buna engel olduğunu’ anlatıyor. Samir Şarku’l Avsat’a “Evlilik bir evi, eşyaları, günlük ihtiyaçları karşılamayı gerektiriyor ve ben bunu yapamam. En küçük ev için aylık kira 500 bin, ucuz bir yatak odasının fiyatı 6 milyon, bir buzdolabı 4 milyon... Evi ve eşyalarını halletseniz bile masraflar çok fazla” dedi. “Şu anda bekar kalacağım ve koşullar düzelirse evleneceğim” ifadelerini de sözlerine ekledi.

Fotoğraf altı: Bir sokak satıcısı Şam pazarında tezgahının yanında oturuyor (Reuters)
Bir sokak satıcısı Şam pazarında tezgahının yanında oturuyor (Reuters)

Aynı kurumda çalışan Tevfik ve Sara, hayatın zorluğuna rağmen, 4 yıl önce nişanlandı sonra da cesaret edip evlendi. Çift damadın ailesiyle aynı odada kalarak ve ikinci el eşya alarak evliliklerindeki ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Tevfik Şarku’l Avsat’a “İki seçeneğimiz vardı. Ya nişanı bozar ya da riske girip evleniriz ve ikincisini seçtik ama birbirimize yardım edip hayatın zorluklarına katlanmak ve çocuk yetiştirmenin yüksek maliyeti nedeniyle sadece bir çocukla yetinmek konusunda anlaştık” dedi.

Tevfik ve Sara’nın durumunun aksine birçok ilişki, evlilik masraflarını ve geçim ihtiyaçlarını karşılayamama nedeniyle nişanlarını bozduklarını anlattı. Buthaina, Şarku’l Avsat’a iki yıl süren nişanı boyunca nişanlısından ‘makul mobilyalarla küçük bir daire’ tutma sözü aldığını, ancak nişanlısının bunu yapmadığını ve ayrıldıklarını söyledi.

Fotoğraf altı: Suriye Lirası ve kuruşlar (Reuters)
Suriye Lirası ve kuruşlar (Reuters)

Diğer yandan mehir değerinin yüksek olması ve bazı ailelerin yaşam koşullarını dikkate almayan istekler sunması da, genç erkeklerin evlenme konusunda isteksiz olmasına neden oluyor. Mahmud adlı bir genç, Şarku’l Avsat’a komşularının kızına evlenme teklif ettiğini ancak istediklerine şaşırdığını ve ‘Suriye'de değil de başka bir dünyada yaşıyorlarmış gibi’ olduklarını anlattı. Mahmud “Kızları için mehir olarak 20 altının yanı sıra giyecek, nezih bir daire ve güzel mobilyalar için 10 milyon lira istediler. Durumumun iyi olduğu doğru ancak bu talepleri karşılayamam” dedi.

Şarku’l Avsat’a konuşan bir sosyal araştırmacı, evlilik oranlarındaki düşüşü başta yoksulluk olmak üzere çeşitli nedenlere bağladı. Bu bağlamda “Maaşlar ile hayatın gereklilikleri arasında çok derin bir uçurum var ve ailelerin büyük çoğunluğunu bu yoksulluk durumuna sokan da bu. Bu durum evlenmek isteyen genç erkekler için büyük bir engel teşkil ediyor. Çünkü evlilik için yapılacak masraflar artık yüzbinlerce lira değil, yüz milyonları buluyor. Bunlar bir gencin aylık maaşı bir milyonu iki milyonu bulsa bile karşılayamayacağı meblağlar. Bir gecekondu mahallesindeki mütevazi bir dairenin fiyatı yarım milyarı buluyor. Evlendikten sonraki hayat masrafları buna dahil değil” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf altı: Suriye’de çocuklu bir kadın (EPA)
Suriye’de çocuklu bir kadın (EPA)

Araştırmacı, evlenme konusundaki isteksizliğin sebepleri arasında ‘mehirlerin yüksekliği ve başarısızlık korkusunun’ da olduğunu açıklıyor. Çoğu gencin daha iyi bir gelecek arayışıyla göç etmeyi düşünmesinin yanı sıra, hayat zorluğu nedeniyle birkaç aylık evlilikten sonra erken boşanma oranlarındaki artışa da dikkat çekti.

Geçen yıl yayınlanan raporlarda, Suriye Sosyal İşler Bakanlığı’ndaki bir kaynağın, 30 yaşın üzerindeki yaklaşık 3 milyon bekar Suriyeli genç kızla birlikte, bekar kadın oranının yüzde 70’e yükseldiğini söylediği aktarıldı. Kaynak, bunun nedenlerini ‘savaş, göç, yoksulluk ve maliyetler’ olarak nitelendirdi.

Şam’da bir hakim olan Halid Cundiye, geçen yıl Mayıs ayında yerel bir radyoya Şam’da kaydedilen boşanma oranlarının son dönemde arttığını açıkladı. Bu durumu yüksek yoksulluk oranlarına bağladı. Şam’da 2020’de 30 bin evlilik ve 10 bin boşanma kaydedilirken, 2019’da 26 bin evlilik ve 9 bin 500 boşanma kaydedildiğini belirtti.