Irak'ın işgali ABD’nin askeri doktrinini nasıl değiştirdi?

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada ABD’nin bölgeye olan bağlılığının kalıcı olduğunu söyledi. CENTCOM: Irak adına savaşmıyoruz

Ebu Gureyb Hapishanesi’nin çevresinde devriye gezen bir ABD askeri, 17 Mayıs 2004 (Reuters)
Ebu Gureyb Hapishanesi’nin çevresinde devriye gezen bir ABD askeri, 17 Mayıs 2004 (Reuters)
TT

Irak'ın işgali ABD’nin askeri doktrinini nasıl değiştirdi?

Ebu Gureyb Hapishanesi’nin çevresinde devriye gezen bir ABD askeri, 17 Mayıs 2004 (Reuters)
Ebu Gureyb Hapishanesi’nin çevresinde devriye gezen bir ABD askeri, 17 Mayıs 2004 (Reuters)

“Tek bir adamın kararıyla Irak haksızca ve acımasızca işgal edildi… Yani Ukrayna demek istedim”
ABD’nin eski Başkanı George W. Bush birkaç ay önce yaptığı bir konuşmada, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarına tepki gösterirken dili sürçerek bu cümleyi kurdu. Bu dil sürçmesi bir anlık da olsa sonuçları bugün halen Irak'ta, bölgede ve dünyada hissedilen 20 yıllık bir savaşın yarattığı tesiri yansıtıyordu.
ABD, işgalin nedeni olarak bugüne kadar hiçbir izi bulunamayan ‘kitle imha silahlarını yok etme’ ve 20 yıldır terörizm ve mezhep çatışmalarından bitap düşen Irak halkını ‘özgürleştirme’ olarak belirlendiyse de bu hedeflere ulaşmada başarısız oldu. Bu da ABD'nin öncelikleri ve Ortadoğu'daki askeri varlığını sürdürmesine ilişkin ön hazırlıklarıyla ilgili soruları gündeme getirdi.
ABD’nin bölgedeki askeri müdahaleleri, içeride terörle mücadele çatısı altında çeşitli kesimlerden destek gördüyse de bugün bir şüphe konusu haline geldi. Bu askeri müdahalelere karşı tutumlar ise hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların seçim kampanyalarına malzeme oldu.
Barack Obama'dan Donald Trump'a ve Joe Biden'a kadar ABD başkanları, ABD’nin Irak'ı işgal ederek yaptığı ‘stratejik hatayı’ kabul etmekten çekinmediler.
Bu ‘hata’, 2011 yılında son askeri birliklerin de Irak’tan çekilmesinden sonra ABD’nin bölgedeki askeri doktrinini nasıl etkiledi? ABD, önceliklerini Çin’in nüfuzunu artırdığı Asya'ya yöneltirken bölgeden kademeli olarak çekilecek mi?

ABD’nin bölgedeki kalıcı askeri varlığı
ABD’nin 2003'ten bu yana Irak'taki asker sayısında bir değişiklik söz konusu. Irak’ın işgal edildiği sıralarda bölgede 165 bin ABD askeri konuşlandırılırken bugün bu sayı yaklaşık 2 bin 500 civarında.

Son yirmi yılda ABD askerlerinin sayısındaki bu iniş-çıkışla birlikte ABD’nin retoriği de kökten değişti. ABD’nin askeri doktrini, Bush sonrası Amerikan ulusal güvenliğini dış tehditlerden korumayı amaçlayan önleyici saldırılara dayanırken Washington bugün, askeri varlığının yerel yetkililerin onayına bağlı olduğunu ve askerlerinin konuşlandırılmalarının muharip amaçlı değil, tamamen tavsiye amaçlı olduğunu vurguluyor.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Sözcüsü Yüzbaşı Abby Hammock, ABD kuvvetlerinin 80 ülkeden oluşan bir koalisyonun parçası olarak katıldığı Birleşik Ortak Görev Gücü-Doğal Kararlılık Harekatı (CJTF-OIR) güçlerinin Irak hükümetinin daveti üzerine Irak'ta bulunduğunu ve uluslararası hukuka göre DEAŞ’a karşı mücadele için açık yetkisi olduğunu belirtti.
Yüzbaşı Hammock, CENTCOM’un 20 yıl işgal sürecini yönettikten sonra Irak'ın güvenliğini yeniden tesis edip edemediği sorusuna verdiği yanıtta Ortadoğu'da ortaklık ve iş birliğinin önemini vurguladı. Yüzbaşı Hammock, CJTF-OIR’ın egemenliğinin son derece önemli olduğunun altını çizdiği Irak hükümeti ile koordinasyon içinde Irak'ın çatışmalardan etkilenen bölgelerinde istikrarın sağlamasına yardımcı olmak için yerel, bölgesel ve uluslararası aktörlerle birlikte çalıştığını söyledi.


Felluce'nin güneydoğusunda Iraklı bir sivilin üzerini arayan bir ABD askeri, 16 Kasım 2005 (AFP)

CJTF-OIR’ın Irak'a yaklaşımının en önemli ayaklarından birinin Irak adına savaşmaması olduğunu, daha ziyade varlığını savaş dışı bir rolde devam ettirdiğini ve Irak Güvenlik Güçlerinin DEAŞ’a karşı mücadeleye liderlik etmesini sağlamak amacıyla destek, kaynak, tavsiye ve yardım sağladığını vurgulayan Hammock, bu yaklaşımın başarılı olduğunu belirterek “Etkili olmaya devam edeceğinden eminiz” ifadelerini kullandı.
Güvenlik alanındaki iş birliğinin yanı sıra Washington, ‘istikrarı, güvenliği ve egemenliği güçlendirme’ amacıyla siyasi ve ekonomik düzeylerde Irak'a olan bağlılığının devam ettiğini teyit ediyor.  ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Washington artık ABD'nin Irak ile imzalanan Stratejik Çerçeve Anlaşması ile güvenliğin ötesinde, Irak halkı yararına bazı sonuçlar doğuran 360 derecelik bir ilişkiyle ilgileniyor” dedi.
Bakanlık Sözcüsü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ve ABD yönetimi birçok alanda aynı görüşteler. DEAŞ’ı kalıcı bir şekilde yenmek, Irak'ın enerji alanındaki bağımsızlığını güçlendirmek, özel sektördeki büyümeyi desteklemek ve kamu hizmetlerini iyileştirmek konusunda hemfikiriz.”
Bakanlık Sözcüsü ayrıca ortak öncelikler arasında, eğitim ve kültür programlarının genişletilmesi, yolsuzlukla mücadele, hükümetin kontrolü dışındaki silahlı grupların dizginlenmesi ve Irak'taki iklim kriziyle mücadelenin yer aldığını kaydetti.

İç hesaplar
ABD’nin Irak’ı işgali ve işgalin sonuçları, Amerikan kamuoyunu kutuplaştıran ve Washington’ın dış politikasının Ortadoğu'daki çehresini değiştiren tartışmalı bir konuya dönüştü. Amerikan seçmeni genellikle dış meselelere fazla önem vermese de Washington'ın Ortadoğu'daki askeri doktrini, özellikle 2012, 2016 ve 2020 yıllarındaki başkanlık seçimleri sırasındaki seçim kampanyalarında mükemmel bir seçim malzemesi haline geldi.
Pew Araştırma Merkezi tarafından Amerikalılar ve gaziler arasında yapılan en son anket, Amerikalıların yüzde 62'sinin Irak'ta savaşa girmenin bir hata olduğuna inandığını ortaya koydu. ABD Savunma Bakanlığı'na göre Irak’ın işgali sırasında 4 bin 500 ABD askeri, Irak Savaş Kurbanları Örgütü'nün tahminlerine göre ise 100 binden fazla Iraklı sivil öldürüldü. Bunun yanında ABD Kongresi Araştırma Merkezi’ne (CRS) göre savaş, ABD’ye 801,9 milyar dolara mal oldu.
Irak savaşının maliyeti

Irak'tan Afganistan'a, Suriye ve Libya’ya kadar Ortadoğu’daki ‘başarısızlıklar silsilesine’ karşı halkın büyüyen öfkesiyle birlikte art arda göreve gelen Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimler, ekonomik ve siyasi çıkarlarından ödün vermeden bölgeden askeri olarak çekilmenin yollarını aradılar.
Washington, Barack Obama yönetiminden Joe Biden yönetime kadar Doğu Asya'daki varlığını güçlendirme arzusunu teyit ederken, bazıları bu tutumu Ortadoğu'dan kademeli olarak çekilmesinin bir göstergesi olarak değerlendiriyorlar.


Basra'nın güneyindeki bir boru hattının bombalanması sonrası yükselen dumana bakan bir Iraklı, Mart 2004 (EPA)

Halkın ‘Ortadoğu bataklığından’ çıkılmasına verdiği geniş desteğe rağmen eski Başkan Barack Obama’nın 2011 yılında son ABD birliklerinin Irak'tan çekilmesi kararı, takip eden yıllarda Cumhuriyetçilerin muhalefetine ve askeri çekincelere neden oldu.
New York'taki Uluslararası İşbirliği Merkezi'nin (CIC) kıdemli üyelerinden James Traub, Foreign Policy dergisindeki bir makalesinde ABD güçlerinin terör örgütlerinin artan nüfuzuna karşı ABD'nin ‘çıkarlarının korunması’ amacıyla sınırlı sayıda da olsa Irak’ta kalması gerektiğini destekleyen görüşleri özetledi. O zamanlar birçok kişinin ABD’nin Irak’taki askeri varlığının ‘durumu daha da kötüleştirdiğinin’ inandığına işaret eden Traub, eski Başkan Bush'un başlattığı savaşın sonunda göreve gelen Demokrat yönetimin tutumunu ABD halkının içeriye odaklanma arzusuna bağladı. Obama'nın aynı tutumunu hem Irak’ta hem de Suriye'de sürdürdüğünü düşünen Traub, ‘ABD'nin bölgedeki yokluğunun aslında bölgedeki varlığından daha tehlikeli hale geldiği’ değerlendirmesinde bulundu.
O dönem Indiana Eyaleti Valisi olan Mike Pence liderliğindeki Cumhuriyetçi politikacıların tutumlarını hatırlatan Traub, Pence’in, DEAŞ terör örgütünün Irak'ta güçlenmesinden Obama yönetimini sorumlu tuttuğunu söyledi. Traub, Pence’in, ayrıca Hillary Clinton'ın, ‘bazı muharip güçlerinin Irak'ta kalmasını ve ABD’nin kazanımlarının güvence altına alınmasını sağlayacak olan ABD güçlerinin Irak’taki çalışmaları için çerçeve anlaşmasını yeniden müzakere etmemesini de eleştirdi.
Buna karşın Cumhuriyetçi tabanının iradesine teslim olarak Afganistan konusunda farklı bir tutum benimsemiş gibi görünen Pence, ABD'nin Ortadoğu'dan askeri olarak çekilme arzusunun en belirgin göstergesi olarak ABD askerinin yıllar sonra evlerine geri dönmesi ve sonsuz savaşlara son verilmesi sloganlarını benimseyen Donald Trump’ın Cumhuriyetçi yönetiminin en önemli simalarından biri oldu.
Trump, üst düzey askeri danışmanlarının büyük direnişine rağmen Taliban ile aylarca süren özenli müzakerelerin ardından 2021 yılının mayıs ayı başlarına kadar tüm ABD güçlerini Afganistan'dan çekme konusunda anlaşmaya vardı. ABD tarihindeki en kötü askeri geri çekilme olarak nitelendirilen Afganistan’dan çekilme ancak Trump’ın Beyaz Saray’a gelen halefi Biden tarafından yerine getirilebildi.
Ancak Trump yönetimi, Ortadoğu'dan açık açık bir geri çekilme politikası izlemedi. Bunun yerine ABD’nin bölgeye olan bağlılığının devam ettiğinin açık bir göstergesi olarak ilk yurtdışı ziyaretini 2017 yılında Suudi Arabistan’a gerçekleştirdi. Trump, Riyad'ın ev sahipliğinde yapılan Suudi Arabistan-ABD, Körfez ülkeleri-ABD ve İslam dünyası-ABD zirvelerine katıldı.
Ayrıca, selefinin DEAŞ ile mücadele çabaları çerçevesinde Irak'ta konuşlandırdığı ABD kuvvetlerinin sayısını azaltma kararı alan Trump, 2020'nin ilk haftasında Irak'ın başkenti Bağdat’ın Uluslararası Havaalanı yakınlarında İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Irak'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) Başkan yardımcısı Ebu Mehdi el-Muhendis’in öldüğü hava saldırısının emrini verdi.
İran’ın Ortadoğu’daki nüfuzunu zayıflatan saldırıdan aylar sonra Beyaz Saray'a gelen Trump’ın halefi Biden, Irak'ta kalan ABD askerlerinin yalnızca danışmanlık yapacaklarını duyurdu. Ardından Irak’ta 2020 yılında 5 bin 200 olan ABD askerlerinin sayısı, 2021 yılının başlarında 2 bin 500'e düşürüldü.

Biden doktrini
Bazı politikacıların yıllardır çağrıda bulunduğu ve bazılarının Rusya’nın ve Çin’in Ortadoğu’daki nüfuzunun artmasının önünü açtığına inandığı geri çekilmeye karşın Washington, bölgeye olan bağlılığının ‘kalıcı’ olduğunu vurgulayarak ve Ortadoğu'dan tamamen çekilme görüşünü reddederek bölgedeki askeri üslerinde yaklaşık 30 bin asker bulundurmaya devam ediyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Başkan Joe Biden'ın geçtiğimiz yıl bölgeye yaptığı ziyaretin, ABD’nin bölgeye olan bağlılığını ve bölge ülkeleriyle olan güçlü ilişkilere verdiği önemin teyidi niteliğinde olduğunu belirtti. Bakanlık Sözcüsü, “Başkan, ABD’nin Ortadoğu’daki rolü için ilkeli ve kapsamlı bir vizyon ortaya koydu ve bu vizyon ulusal güvenlik stratejimize entegre edildi. Bu vizyon, bölgeyle olan derin diplomatik, ekonomik ve kültürel ilişkilerimizin temelini oluşturuyor” ifadelerini kullandı.


ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk, birkaç hafta önce Washington'da yaptığı bir konuşmada, Biden’ın bölgeye yönelik doktrininin beş ilkeye dayandığını, diplomasi ve caydırıcılık yoluyla bölgenin güvenlik ve istikrarını artırmayı amaçladığını söyledi.

McGurk’ün geçtiğimiz şubat ayında Atlantik Konseyi'nde yaptığı konuşmaya göre bu beş ilkenin başında ortaklık geliyor.
McGurk, şunları söyledi:
 “ABD, birtakım kurallara dayanan uluslararası düzene katılan ülkelerle ortaklıklarını güçlendirecek ve dış tehditlere karşı kendilerini savunma yeteneklerini geliştirecek.”
İkinci ilkenin caydırıcılık olduğunu söyleyen ABD’li yetkili, ülkesinin ‘Hürmüz Boğazı ve Babü'l-Mendeb dahil olmak üzere Ortadoğu’daki su yollarında seyrüsefer özgürlüğünün tehlikeye girmesine izin vermeyeceğini ve hiçbir ülkenin askeri yığınaklar, saldırılar ya da tehditlerle başka bir ülkeyi kontrol etme çabalarına müsamaha göstermeyeceğini’ vurguladı.
Biden doktrininin üçüncü ilkesinin diplomasi olduğunu belirten McGurk, “Sadece bölgesel istikrara yönelik tehditleri caydırmakla kalmayacağız, aynı zamanda diplomasi yoluyla elimizden geldiğince gerilimleri azaltmak, elimizden geldiğince gerilimi azaltmak ve çatışmaları sona erdirmek için çalışacağız” dedi.
McGurk’e göre ABD'nin Ortadoğu stratejisinin dördüncü ilkesi, her ülkenin egemenliğine ve bağımsız seçimlerine saygı duyulurken ABD'li ortaklar arasında siyasi, ekonomik ve güvenlik bağlarının kurulmasına ve güçlendirilmesine bağlı kalınmasını içeriyor.
Beşinci ilke ise, insan haklarının ve Birleşmiş Milletler Şartı'nda öngörülen değerlerin geliştirilmesini kapsıyor.
Son iki yıldan örnekler vererek caydırıcılığın askeri yönüne vurgu yapan McGurk, “Biden yönetiminin göreve gelmesinden bu yana ABD, İran ve vekillerinin tehditlerine karşı askeri olarak hareket etti. Ortaklarımızın caydırıcılığını güçlendirdik, yeni ve yenilikçi denizcilik ağları kurduk. Zaman zaman, yakın iş birliğiyle bölgede daha geniş çaplı çatışmalara yol açabilecek yakın tehditleri tespit edip bunları caydırdık” diye konuştu.
DEAŞ Karşıtı Uluslararası Koalisyon’da eski başkanlar Obama ve Trump'ın temsilciliğini yapan ABD'li yetkili, Ocak ayında ABD öncülüğünde Doğu Akdeniz'de düzenlenen en büyük ortak askeri tatbikatın, Washington'ın bölgenin güvenliğine olan bağlılığının kanıtı olduğuna işaret ederek, “Bunu savaş arayışıyla yapıyoruz. Yalnızca caydırıcılık ve sınırlama için gerekli koşullar oluşturmak ve diplomasinin gelişmesine izin vermek için yapıyoruz” dedi.

Değişmez çıkarlar
ABD, bu ay, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley’in, Suriye'ye yaptığı sürpriz ziyaret ve Savunma Bakanı Lloyd Austin'in Ortadoğu turu ile Ortadoğu'daki müttefiklerine güvenlikle ilgili verdiği sözleri tuttuğuna dair dair güvence vermeye çalıştı. Savunma Bakanı Austin, Ürdün, Mısır ve İsrail’i kapsayan turu sırasında, Washington'ın Ortadoğu'daki müttefiklerinin savunmasını desteklemenin yanı sıra stratejik ortaklıkları artırma ve güçlendirme taahhüdünü yinelerken güvenlik alanında çok taraflı koordinasyonu sağlamaya ve derinleştirmeye dayalı ulusal savunma stratejisinde öngörülen ‘entegre caydırıcılık’ kavramının altını çizdi.
Atlantik Konseyi’nin kıdemli üyelerinden ve ABD'nin Ortadoğu'da kalmasını savunanların önde gelen isimlerinden biri olan William F. Wechsler, Biden yönetiminin ‘bazı yanlış adımların ardından doğru yolu bulduğunu’ düşünüyor.
2015 yılına kadar ABD Savunma Bakanı Terörle Mücadeleden Sorumlu Yardımcısı olan Wechler, ABD'nin Ortadoğu'ya yönelik politikasının onlarca yıl değişmediğine ve Irak savaşının bu yaklaşıma göre ‘anormal’ bir olay olduğuna inanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Wechler, “1950’li yıllardan günümüze kadar olan döneme baktığımızda ABD'nin, Irak savaşı ve Afganistan'dan çekilme gibi büyük çelişkiler dışında Ortadoğu'daki askeri varlığı konusundaki tutumunda göreceli bir tutarlılık olduğunu görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Tüm bu çelişkilere rağmen Washington'ın Ortadoğu'daki askeri doktrininin ABD'nin bölgedeki çıkarları doğrultusunda büyük ölçüde istikrarlı olduğunu düşünen ABD'li eski yetkili, “Önceki birkaç yönetim, ABD'nin Ortadoğu’daki askeri varlığını gözden geçirdi. Çünkü bunun bölgeden büyük bir geri çekilme sağlamasını umuyorlardı. Ancak bu gözden geçirmeler her seferinde neredeyse hiçbir değişiklik olmadan sonlandı” şeklinde konuştu.
Wechsler'e göre buna ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarlarının değişmemiş olması ve bu çıkarları korumak için askeri stratejiye ihtiyaç duyulması neden oldu.
ABD’nin bölgedeki çıkarlarını; petrol ve doğalgaz çıkarma faaliyetlerinin güvenliğini ve özgürlüğünün sağlanması, bu petrol ve doğalgazın küresel pazarlara taşınması, bölgenin ekonomik, siyasi ve güvenlik istikrarının korunması ve bölgenin refahının artırılması şeklinde dört başlıkta özetleyen Wechsler, “Tüm bunlar, dünyanın bu bölgesinde enerji bulunduğundan beri ABD’nin Ortadoğu'daki çıkarları olmuştur ve olmaya devam etmektedir” dedi.
ABD'nin Ortadoğu’da ‘dengeli bir yaklaşıma’ dönmesi konusunda nispeten iyimser olan Wechler, Vietnam Savaşı'nın ardından ABD’nin Doğu Asya'daki tutumunda yaşanan değişikliği hatırlatarak “Amerikalılar, ülkelerinin Doğu Asya politikasını Vietnam Savaşı perspektifinden değerlendirmeyi bırakması on yılı aşkın bir zaman aldı. Bölge ülkelerinin liderlerinin, Rusya ve Çin ile yakınlaşarak ABD'yi Ortadoğu'dan çekilmeye itmeye çalışıp çalışmayacağı sorusu ise yanıtsız kalmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.



Trump ve destekçileri, Biden'ın düşüşüyle dalga geçti

ABD Başkanı Joe Biden, Colorado Springs'teki Falcon Stadyumu'nda düzenlenen 2023 ABD Hava Kuvvetleri Akademisi Mezuniyet Töreni'nde sahnede düştü (AP)
ABD Başkanı Joe Biden, Colorado Springs'teki Falcon Stadyumu'nda düzenlenen 2023 ABD Hava Kuvvetleri Akademisi Mezuniyet Töreni'nde sahnede düştü (AP)
TT

Trump ve destekçileri, Biden'ın düşüşüyle dalga geçti

ABD Başkanı Joe Biden, Colorado Springs'teki Falcon Stadyumu'nda düzenlenen 2023 ABD Hava Kuvvetleri Akademisi Mezuniyet Töreni'nde sahnede düştü (AP)
ABD Başkanı Joe Biden, Colorado Springs'teki Falcon Stadyumu'nda düzenlenen 2023 ABD Hava Kuvvetleri Akademisi Mezuniyet Töreni'nde sahnede düştü (AP)

Donald Trump ve MAGA (Make America Great Again-Amerika'yı Yeniden Harika Yap) destekçileri, Colorado eyaletindeki Hava Kuvvetleri Mezuniyet Töreni'nde ayağı takılıp düşen Joe Biden'la dalga geçiyor.

Başkan, perşembe günü Colorado Springs'teki askeri akademide sahnede iki saat durduktan sonra bir kum torbasına takılarak dizlerinin üzerine çökmüştü.

80 yaşındaki Biden'ın düşme sonucu zarar görmediği anlaşılırken, Beyaz Saray basın çalışma grubuna göre ABD Başkanı tören birkaç dakika sonra bitene kadar sahnede ayakta beklemeye devam etti.

Biden'ın düşüşünü Iowa'daki seçim kampanyasında haber alan Trump, destekçilerine bunun olaya tanıklık eden Hava Kuvvetleri mezunları açısından "ilham verici olmadığını" söyledi.

"Umarım zarar görmemiştir. Umarım zarar görmemiştir...Bunu istemezsiniz" diyen Trump, daha sonra ABD Ordusu'nun 2020'deki West Point mezuniyet töreninde bir rampadan ayak ucunda dikkatlice inmek zorunda kaldığı kendi zor anını hatırlattı.

Rampanın "buz pateni pisti" gibi olduğunu anımsayan Trump, "Her şey çılgınca, bu konuda dikkatli olmanız lazım, bir rampadan ayak ucunda inmek zorunda kalsanız bile bunu istemezsiniz" dedi.

Trump'ın çevrimiçi takipçileri Biden'ın düşüşüne daha az anlayış gösterdi ve Twitter'da onunla alay etti.

Bir kişi Twitter gönderisinde, "Biden uçak merdivenlerinden düşüyor, bisikletten düşüyor, sahnede düşüyor... ve ana akım medya hiçbir şey söylemiyor. Trump herkesinkinden daha büyük bir tuzluk alınca bir hafta boyunca ana akım medyayı besleyen bir çılgınlık oluyor" dedi.

Başka bir kullanıcı "Özgür dünyanın maskarası" tweet'ini atarken, eleştirenlerden bir başkası "Biden'ın yıllardır aldığı en yüksek tezahürat bu oldu" dedi.

Bir diğer Twitter kullanıcısıysa, "Trump rampadan aşağı yavaşça indiğinde medyadaki tam kapsamlı kıyamet haberlerini hatırlıyor musunuz? Merak ediyorum acaba bu da benzer şekilde ele alınacak mı???" yazdı.

Bir başkası, "Putin ve Şi kesinlikle başkomutanın liderliği karşısında postalları içinde titriyordur" diye belirtti.

Bir diğeri, "Sahnedeki askerin gülmemek için kendini zor tutuyor gibi görünmesi ve kimsenin yardım etmek için ortaya atılmaması garip değil mi" dedi.

Demokrat Partili Biden, 2024'te tekrar seçilmek için aday olacak. Şubattaki sağlık muayenesi sonrası doktorları Başkan'ın formda ve sağlıklı olduğunu ilan etmişti.

Biden düşmeden önce, diploma töreni sırasında, Rusya ve Çin'den gelen sınamalara atıfta bulunarak mezunlara gittikçe istikrarsızlaşan bir dünyada askeri hizmete girdikleri uyarısını yapmıştı.

ABD Başkanı, İsveç'in "yakında" NATO'ya katılacağını da öngörmüş ancak bu ülkenin ittifaka katılımına dair ayrıntılara değinmemişti.

Biden, "Bu olacak, size söz veriyorum" demişti.


ABD'de 'borç limiti' tasarısı Senatodan geçti

ABD Senatosu, borç tavanını yükselten yasayı 36'ya karşı 63 oyla onayladı (AP)
ABD Senatosu, borç tavanını yükselten yasayı 36'ya karşı 63 oyla onayladı (AP)
TT

ABD'de 'borç limiti' tasarısı Senatodan geçti

ABD Senatosu, borç tavanını yükselten yasayı 36'ya karşı 63 oyla onayladı (AP)
ABD Senatosu, borç tavanını yükselten yasayı 36'ya karşı 63 oyla onayladı (AP)

Beyaz Saray ile Cumhuriyetçiler arasında uzun süren müzakerelerin ardından üzerinde anlaşmaya varılan ve Temsilciler Meclisi'nde 117'ye karşı 314 oyla kabul edilen Mali Sorumluluk Yasa Tasarısı için ABD Senatosu'nda da oylama yapıldı.

Senatoda 10'dan fazla değişiklik önerisi reddedilirken, tasarı, 36 "hayır" oyuna karşı 63 "evet" oyuyla kabul edildi.

Borç limitinin 1 Ocak 2025'e kadar askıya alınmasını öngören tasarı, yasalaşması için ABD Başkanı Joe Biden'ın imzasına sunulacak.

Böylece, borç limitinin artırılmasıyla federal hükümetin nakit sıkıntısı çekmesinin ve temerrüde düşmesinin önüne geçilecek.

"Mümkün olan en kısa sürede yasalaştırmayı bekliyorum"

Başkan Biden, konuya ilişkin yazılı açıklamasında, her iki partiden senatörlerin ABD'nin ilk kez temerrüde düşmesini önlemek için oy kullandığını belirterek, Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer ile Senato Azınlık Lideri Mitch McConnell'a tasarıyı hızla geçirdikleri için teşekkür etti.

Bu iki partili anlaşmanın, ABD ekonomisi ve Amerikan halkı için büyük bir kazanç olduğuna dikkati çeken Biden, tasarının "Amerika'da Yatırım" gündeminin temel direklerini koruduğuna vurguladı.

Biden, işlerinin henüz bitmediğini ancak bu anlaşmanın ülkenin çıkarları doğrultusunda hareket edildiğinde nelerin mümkün olduğunu hatırlattığının altını çizerek, "Bu tasarıyı mümkün olan en kısa sürede yasalaştırmayı ve yarın doğrudan Amerikan halkına seslenmeyi sabırsızlıkla bekliyorum." ifadesini kullandı.

"Temerrüt ciddi zorluklara yol açacaktı"

ABD Hazine Bakanı Janet Yellen da Kongre'nin Başkan Biden'ın liderliğinde borç limitini askıya almak ve ABD'nin ilk kez temerrüde düşmesini önlemek için iki partili bir yasayı geçirmesinden memnuniyet duyduğunu kaydetti.

Söz konusu yasanın ABD'nin ekonomik büyümesi ve istikrarı için kritik olduğuna değinen Yellen, olası bir temerrüdün Amerikan aileleri için ciddi zorluklara yol açacağını vurguladı.

Yellen, Kongre'nin ABD'nin faturalarını zamanında ödeyebilmesini sağlama görevi olduğuna işaret ederek, ABD'nin tüm inanç ve kredisinin pazarlık konusu olmaması gerektiğine inandığını belirtti.

Artık odak noktalarının Başkan Biden'ın ekonomik gündemini yerine getirmeye devam etmek olduğunu bildiren Yellen, "Hazine, Amerikan vergi mükellefleri, aileleri ve çalışanları için ekonomik faydaları en üst düzeye çıkarmak için Enflasyon Düşürme Yasası'nı etkin bir şekilde uygulamaya devam edecek." ifadelerine yer verdi.

10 yıl içinde 1,5 trilyon dolarlık tasarruf sağlayabilir

Borç limitinin askıya alınmasının yanı sıra bazı federal programlara yönelik harcamalarda kesintiye gidilmesini de öngören tasarı ile gıda yardım programları dahil bazı devlet yardımından faydalananlara yeni çalışma gereksinimleri getirilmesi planlanıyor.

Tasarıyla, Kovid-19 salgını sırasında sağlanan ancak kullanılmayan yardım paralarının geri alınması öngörülüyor.

Ayrıca tasarıyla bazı enerji projeleri için izin sürecinin de hızlandırılması hedefleniyor.

ABD Kongresi Bütçe Ofisi'nin (CBO) tasarının federal borç ve bütçe açığı üzerindeki etkisine ilişkin yayımladığı değerlendirmeye göre, yasanın çıkması ve üst sınıra tabi ödeneklerin planlandığı gibi uygulanması halinde gelecek 10 yılda bütçe açığının yaklaşık 1,5 trilyon dolar azalması bekleniyor.

Borç limitinin 5 Haziran'a kadar artırılması gerekiyor

ABD, 19 Ocak'ta 31,4 trilyon dolarlık borç limitine ulaşmış, ABD Hazinesi limiti aşmamak ve olası bir temerrüdü önlemek için olağanüstü önlemler almaya başlamıştı.

Hazine Bakanlığı, söz konusu olağanüstü önlemlerin haziran başında tükenebileceği uyarısında bulunmuştu.

ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, borç limitine ilişkin ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy'ye gönderdiği son mektupta, mevcut verilere dayanarak Kongrenin, borç limitini 5 Haziran'a kadar yükseltmemesi veya askıya almaması durumunda, Hazine'nin yükümlülüklerini yerine getirmek için kaynaklarının yetersiz kalacağının tahmin edildiğini bildirmişti.

ABD Hazinesi'nin nakit seviyesi, borç limiti müzakereleri devam ederken 25 Mayıs itibarıyla 38,8 milyar dolarla 2017'den bu yana en düşük seviyeye gerilemişti.


Eski ABD Başkan Yardımcısı Pence, 2024 seçimlerine adaylığını duyurmaya hazırlanıyor

Cumhuriyetçi eski Başkan Yardımcısı Mike Pence (Reuters)
Cumhuriyetçi eski Başkan Yardımcısı Mike Pence (Reuters)
TT

Eski ABD Başkan Yardımcısı Pence, 2024 seçimlerine adaylığını duyurmaya hazırlanıyor

Cumhuriyetçi eski Başkan Yardımcısı Mike Pence (Reuters)
Cumhuriyetçi eski Başkan Yardımcısı Mike Pence (Reuters)

Amerikan basınında yer alan haberlere göre, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Yardımcısı Pence, 7 Haziran'da Iowa eyaletinde yapacağı bir konuşmada, gelecek yıl düzenlenecek başkanlık seçimleri için Cumhuriyetçi Parti'den adaylığını duyurarak, başkanlık kampanyasına başlayacak.

"Eski patronu" Trump'a rakip olacak Pence, anketlerde Trump ve diğer Cumhuriyetçi aday Ron DeSantis'in ardından en popüler isim olarak öne çıkıyor.

Ancak Morning Consult tarafından 26-28 Mayıs tarihlerinde yapılan ankete göre, Cumhuriyetçi seçmenin yüzde 56'sı Trump'ı, yüzde 22'si DeSantis'i desteklerken, Pence'in desteği yüzde 5 seviyesinde.

Halihazırda Cumhuriyetçi Parti'den adaylıklarını duyuran diğer isimler arasında eski ABD BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, genç multimilyoner Vivek Ramaswamy, iş insanı Perry Johnson, muhafazakar siyahi radyo sunucusu Larry Elder, Senatör Tim Scott ve siyasetçi Asa Hutchinson gibi isimler yer alıyor.

Demokrat Parti'den ise Başkan Joe Biden, eski ABD Başkanı John F. Kennedy'nin yeğeni Robert F. Kennedy Jr. ve yazar Marianne Williamson, adaylıklarını resmen duyurmuştu.


Trump’tan vaat: ABD’de doğanlara vatandaşlık uygulamasını iptal edeceğim

Eski ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump’tan vaat: ABD’de doğanlara vatandaşlık uygulamasını iptal edeceğim

Eski ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

The Guardian gazetesi, ABD Yüksek Mahkemesi’nin vatandaşlık sorununu çözmesinin üzerinden 125 yıl geçtikten sonra, eski Başkan Donald Trump’ın ABD’de doğan çocuklara doğrudan vatandaşlık verilmesi uygulamasına son verme sözünü yinelediğini aktardı.

Trump, salı günü sosyal medya üzerinden yayınlanan bir videoda ABD’de gelecek yıl yapılacak olan başkanlık seçimlerinde yeniden seçilmesi halinde göreve geleceği ilk gün yasadışı göçmenlerin ABD’de doğan çocuklarının ‘otomatik olarak ABD vatandaşlığı almasını’ engelleyecek bir kararnameyi imzalayacağını söyledi.

Göçmen karşıtı açıklamalarını sürdüren Trump, yasadışı göçü zayıflatacak, daha fazla göçmenin gelmesinin önüne geçecek ve Joe Biden'ın ülkemize yasadışı girişine izin verdiği yabancıların sayısını azaltmayı sağlayacak kararnameler imzalayacağını belirtti.

ABD Senatosu tarafından 1866 yılında kabul edilen ve iki yıl sonra onaylanan ABD Anayasası’nın 14. Değişikliği kapsamında ABD’de doğan çocuklara vatandaşlık hakkı veriliyor. İlgili madde, “ABD’de doğan ve ABD’nin yargı yetkisine tabi olan herkes ABD vatandaşıdır” diyor.

Çin kökenli Wong Kim Ark'ın 1898 yılında ABD’ye açtığı davada, ABD Yüksek Mahkemesi, Çin vatandaşlarının ABD’de doğan çocuklarının otomatik olarak ABD vatandaşı olarak doğduğuna karar vererek bir sorunu çözdü.

Trump, geçmişi ne olursa olsun, buna doğru bir şekilde bir son vereceğini defalarca kez söyledi.

Trump daha önceki açıklamalarında, “Dünyada bir kişinin gelip çocuk sahibi olması durumunda çocuğun otomatik olarak tüm avantajlarıyla ABD vatandaşı olduğu tek ülkeyiz. Bu çok saçma ve bitmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Oysa dünyada ABD dışında kendi topraklarında doğanlara vatandaşlık hakkı veren 30'dan fazla ülke var.

Trump daha önce, ABD vatandaşlığı hakkının doğumla elde edilmesi uygulamasının iptalinin ‘yürütme emriyle gerçekleştirme sürecinde olduğunu’ iddia etmişti.

O sıra uzmanlar, yürütme emiriyle vatandaşlığı kaldırmaya yönelik herhangi bir girişimin, anında meydan okuma ve hızlı bir yenilgi ile karşılanacağı değerlendirmesinde bulundular.

Harvard Üniversitesi’nden Prof. Dr. Laurence H. Tribe, 2018 yılında yaptığı değerlendirmede, önerinin ‘bir ABD başkanı tarafından atanan yargıçlarca bile incelemeden onaylanması şansının olmadığını’ söyledi.


Çin uçağından ABD keşif uçağına Pasifik'te agresif manevra

Çinli bir savaş uçağı geçen Aralık ayında bir ABD askeri uçağına yaklaştı (Reuters)
Çinli bir savaş uçağı geçen Aralık ayında bir ABD askeri uçağına yaklaştı (Reuters)
TT

Çin uçağından ABD keşif uçağına Pasifik'te agresif manevra

Çinli bir savaş uçağı geçen Aralık ayında bir ABD askeri uçağına yaklaştı (Reuters)
Çinli bir savaş uçağı geçen Aralık ayında bir ABD askeri uçağına yaklaştı (Reuters)

ABD Hint-Pasifik Kuvvetleri Komutanlığı (INDO-PACOM) Çin'e ait bir J-16 savaş uçağının, Güney Çin Denizi'nde ABD RC-135 keşif uçağına agresif bir manevra yaptığını bildirdi.

INDO-PACOM'dan yapılan yazılı açıklamada, "26 Mayıs 2023 tarihinde, Çin Halk Cumhuriyeti'ne ait bir J-16 savaş uçağı pilotu, ABD Hava Kuvvetleri'ne ait bir RC-135 uçağına karşı keşif faaliyeti sırasında gereğinden fazla agresif bir manevra gerçekleştirdi. Çinli pilot, RC-135'in burnunun tam önünden uçarak, ABD uçağının kuyruk türbülansında kalmasına neden oldu." denildi.

Açıklamada, ABD RC-135 uçağının, uluslararası hukuka uygun olarak Güney Çin Denizi üzerinde uluslararası hava sahasında güvenli ve rutin operasyonlar yürüttüğü belirtildi.

ABD'nin, uluslararası hukukun izin verdiği her yerde, güvenli ve sorumlu bir şekilde uçmaya, gemi yüzdürmeye ve harekat icra etmeye devam edeceği kaydedilen açıklamada, "ABD Hint-Pasifik Müşterek Kuvveti, uluslararası hukuka göre tüm gemi ve uçakların güvenliği konusunda uygun şekilde uluslararası hava sahasında uçmaya devam edecektir. Hint-Pasifik bölgesindeki tüm ülkelerin uluslararası hava sahasını güvenli bir şekilde ve uluslararası hukuka uygun olarak kullanmasını bekliyoruz." denildi.


ABD: Çin, iki ülkenin savunma bakanları arasında görüşme davetini reddetti

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Reuters)
TT

ABD: Çin, iki ülkenin savunma bakanları arasında görüşme davetini reddetti

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Reuters)

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) dün (Pazartesi) günü yaptığı açıklamada, Pekin’in iki ülkenin savunma bakanları Lloyd Austin ve Li Şangfu arasında Singapur’da bir görüşme yapmaya yönelik daveti kabul etmediğini duyurdu.

Pentagon Sözcüsü Patrick Ryder tarafından yapılan açıklamada, “Çin Halk Cumhuriyeti, bu hafta Bakan Austin ile Çin Milli Savunma Bakanı Li Şangfu arasında Singapur’da bir görüşme yapılmasına yönelik Mayıs ayı başlarında iletilen davetimizi reddettiğini bildirdi” ifadelerine yer verildi.

Şarku’l Avsat’ın Fransız haber ajansı AFP’den aktardığı habere göre Ryder “Çin Halk Cumhuriyeti’nin anlamlı askeri müzakerelere girme konusundaki isteksizliği endişe verici (ancak), Pentagon’un Çin Halk Kurtuluş Ordusu ile açık iletişim hatları arama taahhüdünü zayıflatmayacaktır” açıklamasında bulundu.

FOTOĞRAF ALTI: Çin Savunma Bakanı Li Şangfu (AP)
Çin Savunma Bakanı Li Şangfu (AP)

Üst düzey bir ABD savunma yetkilisi, davetin reddedilmesinin ‘bir dizi bahanenin sonuncusu’ olarak nitelendirdi. Çin’in 2021 yılından bu yana Pentagon’un iki liderlik arasındaki iletişimi amaçlayan 12’den fazla talebini, birkaç kalıcı diyalog talebini ve çalışma ekipleri düzeyinde yaklaşık 10 iletişim talebini reddettiğini yada yanıtlamadığını belirtti.

ABD yönetimi, 2018’de Rus silahları satın alması nedeniyle Li’ye yaptırımlar uygulamıştı ancak Pentagon, bu konunun Bakan Austin’in onunla resmi olarak iletişim kurmasını engellemediğini vurguladı.

Austin’in Shangri-La Dialogue’a katılmak üzere bu haftanın ilerleyen günlerinde Singapur’a uçması planlanıyor. Söz konusu zirvenin geçen yıl Haziran ayında düzenlenen oturumunda Austin, eski Çin Savunma Bakanı Wei Feng ile görüşmüştü.

2022 yılının başlarında, Wei ve Austin Kamboçya’da başka bir görüşme daha gerçekleştirmişti. Ancak Washington ve Pekin arasındaki gerilim bu yıl, Tayvan ve ABD’nin Çin’i kendi toprakları üzerine bir casus balonu göndermekle suçlaması ve bu casus balonların ABD savaş uçağı tarafından düşürülmesi gibi birçok olayla bağlantılı olarak iyice arttı.


Kongre üyeleri, İsraillilerin vizeden muaf tutulmamasını talep ediyor

Cuma günü Eski Kudüs’te pazarda ultra-Ortodoks Yahudiler (EPA)
Cuma günü Eski Kudüs’te pazarda ultra-Ortodoks Yahudiler (EPA)
TT

Kongre üyeleri, İsraillilerin vizeden muaf tutulmamasını talep ediyor

Cuma günü Eski Kudüs’te pazarda ultra-Ortodoks Yahudiler (EPA)
Cuma günü Eski Kudüs’te pazarda ultra-Ortodoks Yahudiler (EPA)

Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümeti, Filistinlilerle siyasi süreci inkâr etmeye ve sahada şiddete başvurmaya devam ederken, ABD Senatosunun 16 üyesi ise Dışişleri Bakanı Antony Blinken’e ‘İsrail vatandaşlarını ABD’ye giriş vizesinden muaf tutmak için bakanlıkta devam eden prosedürleri durdurma’ çağrısı yaptı.

İsrail merkezli ‘Maariv’ gazetesinin haberine göre üyeler, söz konusu isimler, İsrail’in kendisine yönelik tüm uluslararası yaklaşımları hiçe saydığını ve ABD vatandaşlığına sahip Arap vatandaşlara ve orada yaşayan her Arap ve Filistinliye karşı ırkçı ve düşmanca bir politika izlediğini söylediler. Aynı şekilde vatandaşlarının ABD’ye vizesiz girmesine izin verilen 40 ülke arasına katılmak için İsrail’in, gerekli koşullara uymadığına dikkati çektiler. Üyeler ayrıca, Tel Aviv’in bu politikayla ABD’nin ve dünyadaki dostlarının inandığı değerlere karşı çalıştığını ve fiili tedbirlerle bu politikayı dizginlenmesi gerektiğini vurguladılar.

İsrail gazetesi, bu milletvekillerinin tamamının Demokrat Parti mensubu olduğunu belirtti. Bu kampanyayı yıllardır İsrail’i desteklediği bilinen Hawaii eyaleti temsilcisi Yahudi Brian Schutz ve Maryland eyaleti temsilcisi Chris Van Hollen yürütüyor.

Gazete, bu mesajın ‘siyasi farklılıkların sınırlarını aşması’ nedeniyle Tel Aviv’de şaşkınlıkla karşılandığını bildirdi.

İsrail’deki ABD Büyükelçiliği, hükümetleri ABD’nin taleplerine yanıt verdikten ve koşulların çoğunu yerine getirdikten sonra, Washington’daki yetkili makamların İsraillileri vizeden muaf tutmak için son prosedürleri tamamlamak üzere çalıştıklarını duyurmuştu. Bu şartların başında, İsrail istihbarat servislerinin İsrail’e vardıklarında Filistin kökenli ABD vatandaşlarını taciz etmeyi bırakması geliyor.


Biden, Demokrat Partinin başkan adayları arasında şimdilik avantajlı konumda

AA
AA
TT

Biden, Demokrat Partinin başkan adayları arasında şimdilik avantajlı konumda

AA
AA

ABD'de yapılan anket, 2024 başkanlık seçimleri için Başkan Joe Biden'ın Demokrat adaylar arasında şimdilik avantajlı olduğunu gösterirken, yeni dönem için seçmenlerin ileri yaştaki Başkan'a karşı olumsuz bakışını da ortaya koydu.

CNN tarafından 17-20 Mayıs tarihlerinde yaptırılan ankette Biden'ın, Demokrat rakiplerine göre adaylık yarışına önde başladığı yeniden başkan seçilmesi konusunda ise genel seçmenin olumlu bakışında azalma olduğu tespit edildi.

Anket sonuçlarına göre, Amerikalıların sadece üçte biri (yüzde 33), Biden'ın 2024'te kazanmasının ülke için ileri bir adım veya zafer olacağını söylerken, Demokrat Başkan hakkında, Aralık 2022'de yüzde 42 seviyesinde olan olumlu fikirler Mayıs'ta yüzde 35'e geriledi.

Amerika'daki tüm seçmenlerin baz aldığı anket değerlendirmesinde ise katılımcıların yüzde 66'sı, Biden'ın yeniden ABD Başkanı seçilmesinin ülke için ya bir gerilemeye ya da bir felakete sebep olacağı görüşünü destekledi.

Aynı anketin sonuçları, Biden'ın ABD Başkanı olarak aldığı güven oyu oranının yüzde 40 olduğunu gösterdi.

Ankete katılan Demokrat ve Demokrat eğilimli seçmenlerin yüzde 60'ı, Biden'ı, yüzde 20'si avukat Robert F. Kennedy'yi ve yüzde 8'i de yazar Marianne Williamson'ı 2024 başkanlık seçimlerinde partilerinin adayı olarak görmek istediklerini belirtti. Kalan yüzde 8'lik kısım ise "bir başkasını" destekleyeceğini söyledi.


Washington, Wagner’i Hamideti’ye karadan havaya füzeler sağlamakla suçluyor

Rus Wagner grubu, Hızlı Destek Kuvvetleri’ne uçaksavar füzeler sağlamakla suçlanıyor (AFP)
Rus Wagner grubu, Hızlı Destek Kuvvetleri’ne uçaksavar füzeler sağlamakla suçlanıyor (AFP)
TT

Washington, Wagner’i Hamideti’ye karadan havaya füzeler sağlamakla suçluyor

Rus Wagner grubu, Hızlı Destek Kuvvetleri’ne uçaksavar füzeler sağlamakla suçlanıyor (AFP)
Rus Wagner grubu, Hızlı Destek Kuvvetleri’ne uçaksavar füzeler sağlamakla suçlanıyor (AFP)

ABD, Rus askeri Wagner grubunun Mali’deki yöneticisini, Mali ve diğer ülkeler üzerinden Ukrayna’da kullanılmak üzere askeri teçhizat elde etme ve Sudan’daki Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) karadan havaya füzeler sağlama çabalarını gizlemekle suçladı.

ABD Hazine Bakanlığı, perşembe akşamı yaptığı açıklamada, Wagner’in Mali’deki yöneticisi Ivan Aleksandrovich Maslov’a yaptırım uygulama kararı aldığını duyurdu. Bu kararının gerekçesi olarak, grup çalışanlarının Mali hükümet yetkilileriyle yakın bir koordinasyon kurarak Ukrayna’da kullanılmak üzere Mali üzerinden mayınlar, insansız hava araçları (İHA), radarlar ve top sistemleri gibi teçhizatlar elde etmeye çalışıyor olabileceklerine işaret etti.

ABD Hazine Bakanlığı aynı zamanda Wagner’i, Sudan’daki HDK’ye karadan havaya füzeler sağlamakla da suçladı. Bu, Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter güçlere, kendilerini genel olarak hava saldırıları ile hedef alan Sudan ordusuna karşı savaşlarında bir üstünlük kazandırabilir. HDK Komutanı Rusya ile iyi ilişkiler kurmuş durumda. Hartum’daki Batılı diplomatlar 2022’de Wagner’in Sudan’da yasadışı altın madenciliğine karıştığını ve yanıltıcı bilgiler yaydığını iddia etmişlerdi.

Suudi Arabistan ve ABD’den ortak açıklama

Suudi Arabistan Krallığı ve ABD dün yaptıkları ortak açıklamada, Sudan’da yakın zamanda imzalanan ateşkes anlaşmasına bağlılıkta iyileşme gözlemlediklerini açıkladılar.

ABD’nin Hartum Büyükelçiliği tarafından Twitter’da yayınlanan açıklamada, Sudanlı taraflara bir haftalık ateşkes anlaşmasının geri kalanında, kaydedilen bu ‘olumlu ilerlemeyi’ artırmaları çağrısında bulunuldu.

Sudan Savunma Bakanı’ndan emekli subay ve askerlere silahlanma çağrısı

Diğer yandan Sudan Savunma Bakanı Yasin İbrahim, dün emekli subay ve askerlere ‘silahlanmaları’ için en yakın askeri komutanlığa gitmeleri çağrısında bulundu. Sudan televizyonununda yer alan habere göre bakan “Subay, astsubay ve erler de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerin tüm emeklilerini ve eli silah tutan herkesi kendilerini, saygınlıklarını, komşularını ve şereflerini korumak için silahlanmak üzere en yakın askeri komutanlığa gitmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.


ABD Genelkurmay Başkanı Milley: Rusya'nın savaşı kazanması askeri açıdan imkansız

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşta çatışmalar, Donetsk'teki Bahmut'ta yoğunlaşmış durumda (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşta çatışmalar, Donetsk'teki Bahmut'ta yoğunlaşmış durumda (AP)
TT

ABD Genelkurmay Başkanı Milley: Rusya'nın savaşı kazanması askeri açıdan imkansız

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşta çatışmalar, Donetsk'teki Bahmut'ta yoğunlaşmış durumda (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşta çatışmalar, Donetsk'teki Bahmut'ta yoğunlaşmış durumda (AP)

Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev, Ukrayna'daki savaşın onlarca yıl sürebileceğini söyledi. ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley ise "Bu savaş Rusya tarafından askeri olarak kazanılamaz" ifadelerini kullandı.

Medvedev, Vietnam'a düzenlediği ziyarette perşembe günü yaptığı konuşmada Ukrayna savaşıyla ilgili "Bu çatışma çok uzun olacak, büyük ihtimalle onlarca yıl sürecek" dedi. 

2008 - 2012'de devlet başkanlığı yapan Medvedev, Ukrayna yönetimini Nazilikle suçlayarak, "Böyle bir yönetim başta olduğu sürece, örneğin üç yıl ateşkes, iki yıl çatışma olacak. Her şey tekrarlanacak" ifadelerini kullandı.

Medvedev, nükleer savaş tehdidini de yineleyerek, Batı'nın Ukrayna'ya nükleer silah vermesi durumunda Rusya'nın da kendisini savunmak için saldıracağını söyledi.

2012 - 2020'de başbakanlık da yapan Medvedev, ocaktaki açıklamasında Rusya'nın yenilmesi halinde bunun nükleer savaşın fitilini ateşleyebileceğini öne sürmüştü.

Medvedev'in açıklamaları, Belarus Devlet Başkanı Aleksandır Lukaşenko'nun perşembe günü Rusya'nın ülkeye nükleer silah taşımaya başladığını duyurmasının ardından geldi. 

ABD Genelkurmay Başkanı Milley de perşembe günü çevrimiçi katıldığı bir etkinlikte, "Bu savaş Rusya tarafından askeri olarak kazanılamaz. Böyle bir şey mümkün değil" dedi.

Milley, Kremlin'in Kiev yönetimini devirmeyi amaçladığını savunarak, bunun da askeri açıdan imkansız olduğunu iddia etti.

Amerikan general de Medvedev gibi savaşın kısa sürede sonlanmayacağına işaret ederek, "Çatışmalar devam edecek, kanlı ve zor olacak. Fakat bir noktada iki taraf da çözüm için ya müzakere edecek ya da askeri bir sonuca varacak" diye konuştu.

Milley, Ukrayna'ya savaş jeti gönderilip gönderilmeyeceğine dair net bir açıklama yapmazken, 10 adet F-16'nın bakımı dahil 2 milyar dolara mal olabileceğini belirtti.

Birleşik Krallık ve Hollanda, geçen hafta Ukrayna'ya savaş uçağı sağlamak için bir "uluslararası koalisyon" üzerinde anlaştıklarını açıklamıştı.

F-16'ların gönderilmesinde son karar Washington'a ait. ABD Başkanı Joe Biden, henüz savaş jetlerinin tedariki için onay vermedi.

Independent Türkçe, SCMP, Politico