Putin, Ukrayna'ya zayıflatılmış uranyumlu mühimmat gönderilirse gereken cevabın verileceğini söyledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Putin, Ukrayna'ya zayıflatılmış uranyumlu mühimmat gönderilirse gereken cevabın verileceğini söyledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İngiltere'nin Ukrayna'ya zayıflatılmış uranyumlu mühimmat sevk etmesi durumunda gereken cevabı vereceklerini belirtti.
Kremlin Sarayı'nda bir araya gelen Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in katılımıyla Rus ve Çin heyetleri arasında görüşmeler yapıldı.
İki ülke lideri, görüşmeler sonrası bazı bildiriler imzaladıktan sonra basın toplantısı düzenledi.
Görüşmelerin "başarılı", "yapıcı" ve "samimi" şekilde gerçekleştiğini dile getiren Putin, Şi ile 2 ortak bildiri imzaladıklarına dikkati çekerek "Bu bildiriler, tarihteki en yüksek gelişme düzeyinde gerçek kapsamlı ortaklık ve stratejik etkileşim örneği olan Rusya-Çin ilişkilerinin özel doğasını tamamıyla yansıtmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Putin, söz konusu bildirilerin, Rusya ile Çin arasındaki dostluğu daha da güçlendireceği, iki devlet ve halkın istikrarını sağlayacağı umudunu paylaştı.

- "Çin, Rusya’nın önde gelen dış ticaret ortağı"
Çin ile tüm düzeylerde etkileşimde olduklarını aktaran Putin, "Bu, en zor durumlarda bile tüm sorunlara çözüm bulmamızı, ikili ve uluslararası gündemlerdeki tüm güncel konuları şahsen kontrol altında tutmamızı sağlıyor." dedi.
Putin, Çin’in, Rusya’nın önde gelen dış ticaret ortağı olduğunu vurgulayarak "Devletlerimiz, uyumlu girişimlerle ikili ticaretin gelişiminin yüksek dinamiğini koruyor. İkili ticaret, geçen yıl yüzde 30 artarak rekor kardı ve 185 milyar doların üzerine çıktı. Bu yıl 200 milyar doları aşabilecek güce sahibiz." şeklinde konuştu.
Ticaret alanındaki ödemelerde ulusal para birimlerinin kullanılmasının genişletilmesi önemini işaret eden Putin, "Geçen yılın ilk üç ayda karşılıklı ticaret işlemlerinde ruble ve yuan payı yüzde 65'e ulaştı ve büyümeye devam ediyor. Bu da ticaretimizi diğer ülkelerin etkisinden ve döviz piyasalarındaki olumsuz durumdan korumamızı sağlıyor." ifadesini kullandı.

- "Çin, Rus petrolün ithalatında lider konumuna çıktı"
Şi ile görüşmede enerji alanındaki işbirliğini de ele aldıklarını belirten Putin, Çin'in Rus petrolünün ithalatında lider konumuna çıktığını söyledi.
Vladimir Putin, doğal gaz sevkiyatı için Moğolistan üzerinden inşa edilmesi planlanan "Sibirya'nın Gücü 2" doğal gaz boru hattının Çin'e doğal gaz ihracat hacmini daha da artıracağını bildirdi.
Çin'e nükleer enerji santrallerinin inşa edilmesi konusunda yardımcı olduklarını dile getiren Putin, sivil uçak ile helikopter üretimi, metalurji, uzay, ilaç gibi alanlarda çeşitli ortak projeler hayata geçirdikleri aktardı.
Tarım alanındaki ikili ticaret hacminin geçen yıl yüzde 41 arttığı bilgisini paylaşan Putin, iki ülkenin uluslararası ulaşım koridorlarını geliştireceklerini kaydetti.

- "Rusya ile Çin uluslararası ve bölgesel konularda aynı pozisyon sergiliyor"
İki ülkenin uluslararası ve bölgesel konularda aynı veya birbirine yakın pozisyon sergilediklerini vurgulayan Putin, dünyanın birçok bölgesinde gerilimin arttığına, küresel siyasi ve ekonomik krizlerin yaşandığına, ekonomik alanında da siyasi amaçlarla gayrimeşru yaptırımları uygulamasının yaygınlaştığına dikkati çekti.
Son dönemde, başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme, egemen şekilde gelişme, modern teknolojilere ve eğitme erişim, ticareti özgür şekilde yapma gibi temel prensiplerinin çiğnendiği belirten Putin, "Bu bağlamda, Rusya ile Çin, askeri, siyasi ve ekonomik çıkarlar elde edilmesi amacıyla herhangi bir devletin veya ittifakın, başka ülkelerin meşru çıkarlarına zarar vermesine kararlı şekilde karşı çıkıyor." dedi.

- "Çin'in Ukrayna planı, yaklaşımlarımızla uyumlu"
Rusya Devlet Başkanı Putin, Şi ile görüşmede Ukrayna'daki durumu da ele aldıklarını aktararak "Çin'in ortaya koyduğu barış planı hükümlerinin birçoğunun, Rusya'nın yaklaşımlarıyla uyumlu olduğunu ve Batı ile Kiev'in hazır olduğunda barışçıl bir çözüm için baz alınabileceğini düşünüyoruz. Ancak şimdiye kadar onların buna hazır olduğunu göremiyoruz." diye konuştu.
İngiltere'nin Ukrayna'ya zayıflatılmış uranyumlu mühimmat sevk edeceği yönündeki açıklamasını da değerlendiren Putin, "Bu gerçekleşirse, Rusya gerekli şekilde cevap vermek zorunda kalacak." ifadesini kullandı.
Putin, Rusya ile Çin’in bağımsız dış siyaset izlediğini dile getirerek "Birleşmiş Milletler’in (BM) ve BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) merkezi rolüne, uluslararası hukuka ve BM’nin tüzüğüne dayalı olması gereken adil ve demokratik çok kutuplu dünya düzeninin oluşturulması için dayanışma içinde çalışıyoruz." dedi.

- "Ukrayna konusunda uzlaşma ve müzakerelerden yanayız"
Çin Devlet Başkanı Şi de Putin ile görüşmelerin "samimi", "dostane" ve "verimli" şekilde geçtiğini belirterek "Çin-Rusya bağları ikili ilişkilerin çok ötesine geçerek modern dünya düzeni ve insanlığın kaderi için hayati önem taşıyor. Bu konuda Putin ile hemfikiriz." dedi.
İlişkilerin her alanda geliştiğini aktaran Şi son 10 yılda iki ülke arasındaki ticaret hacminin yüzde 116 arttığını kaydetti.
Çin ile Rusya'nın, BMGK'nin daimi üyesi olduğuna dikkati çeken Şi, "Ülkelerimizi, ileride de uluslararası toplumla birlikte BM'nin tüzüğündeki amaç ve ilkelere dayanan uluslararası ilişkilerin temel normlarını kararlılıkla desteklemeye devam edecek." diye konuştu.
Şi, Rusya ile Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), BRICS, G20 gibi uluslararası platformlarda iş birliğini güçlendireceklerini bildirdi.
Geçen ay Ukrayna krizinin çözümüne ilişkin bir plan yayınladıklarını anımsatan Şi, "Bu krizin çözümü konusunda, BM Şartı'nın amaç ve ilkelerini baz alıyoruz, nesnel ve tarafsız pozisyon sergiliyoruz, uzlaşmayı ve müzakerelerin yeniden başlatılmasını destekliyoruz. Pozisyonumuz konunun özüne ve gerçeğe dayalıdır. Her zaman barıştan ve diyalogdan yanayız, tarihin doğru tarafında yer alıyoruz." ifadesini kullandı.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.