Cumhurbaşkanı Erdoğan: Irak'ın sıkıntısının giderilmesi için Dicle Nehri'nden bırakılan su miktarını bir ay süreyle imkanlar ölçüsünde artırma kararı aldık

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Irak'ın sıkıntısının giderilmesi için Dicle Nehri'nden bırakılan su miktarını bir ay süreyle imkanlar ölçüsünde artırma kararı aldık

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bir araya geldi. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(Irak'la) Basra'dan Türkiye'ye uzanan Kalkınma Yolu Projesi'nin hayata geçirilmesi için çalışma yürütecek bakan arkadaşlarımızı görevlendiriyoruz. Projeyi bölgemizin yeni İpek Yolu haline dönüştüreceğimize inanıyorum." dedi.
İkili ve heyetler arası görüşmelerin ardından Erdoğan ve Şiya es-Sudani ortak basın toplantısı düzenledi.
Erdoğan, Irak Başbakanı Şiya es-Sudani'nin ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Irak halkına ve hükümetine, Türkiye'nin deprem felaketiyle mücadelesinde sergiledikleri dayanışma için teşekkür etti.
Bu ziyareti, Irak halkının dostluğunun bir nişanesi olarak gördüğünü söyleyen Erdoğan, "Devlet-millet el ele vererek dost ve kardeşlerimizin de desteğiyle inşallah depremin yaralarını saracak, afetin izlerini de kısa sürede sileceğiz." diye konuştu.Başbakan Şiya es-Sudani ile görüşmelerinde, ikili ilişkileri tüm boyutlarıyla ele aldıklarını dile getiren Erdoğan şunları kaydetti:
"Terörün her türlüsüne karşı topyekûn mücadele kararlılığımızı teyit ettik. Basra'dan Türkiye sınırına uzanan kara ve demir yolu ulaştırma koridoru inşasına yönelik 'Kalkınma Yolu Projesi'nin hayata geçirilmesi için birlikte çalışma kararlılığımızı vurguladık. Bu vesileyle de bu çalışmayı yürütecek olan bakan arkadaşlarımızı görevlendiriyoruz. Kabul ettiğimiz Ankara Bildirisi ile bu hedef doğrultusunda ortak çalışma irademizi gösteren kritik bir adım attık. Kalkınma Yolu sadece Türkiye ile Irak için değil, tüm bölge için stratejik öneme haiz, yüksek bir projedir. Bu yolun inşasıyla ortaya çıkacak katma değerden, Avrupa'dan Körfez'e kadar geniş bir coğrafyada milyonlarca insan faydalanacaktır. Bölgesel işbirliğini güçlendirecek, ticaretimizi geliştirecek, beşeri münasebetlerimizi tahkim edecek bu projeyle, diğer kardeş ülkelerin de yakından ilgilendiğini biliyoruz. İnşallah onların da katılımıyla 'Kalkınma Yolu Projesi'ni bölgemizin yeni İpek Yolu haline dönüştüreceğimize inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikili ticareti daha da artırma noktasında Irak'la aynı hassasiyetleri paylaştıklarını, iş insanlarının ve vatandaşların karşılaştıkları sorunların çözümüne dair fikir teatisinde bulunduklarını da aktardı.Terörizmle mücadeleyi görev addediyoruz"
Bunların yanı sıra güncel bölgesel konuları değerlendirme fırsatı bulduklarını söyleyen Erdoğan şöyle devam etti:
"Türkiye, Irak halkının gerçek dostu olduğunu her vesileyle ispat etmiştir. Irak'ın siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün en büyük savunucusu da yine Türkiye'dir. Komşular arasında zaman zaman anlayış farklılıkları ortaya çıkabilir. Türkiye ve Irak, komşuluk hukuku çerçevesinde bunları çözme kararlılığını daima göstermiştir. Bugün de aynı iradeyi ve ortaklık ruhunu devam ettiriyoruz. Bizler, terörün acısını ve kanlı yüzünü çok iyi bilen, bunun bedelini ödemiş ülkeyiz. Terörizmin her türlüsüne karşı mücadele etmeyi görev addediyoruz. Sayın Başbakanla görüşmemizde ağırlıklı olarak PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadelemizi de ele aldık. Bu örgütlerin her iki ülke için de tehdit oluşturduğu açıktır. Iraklı kardeşlerimizden beklentimiz, PKK'yı terör örgütü olarak tanıması ve topraklarını bu eli kanlı terör örgütünden temizlemesidir."
Erdoğan, Türkiye olarak terörle mücadelede Irak'la her türlü işbirliğine hazır olduklarının altını çizdi.

"Meselelerin üstesinden işbirliği ile gelebiliriz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, su meselesini, çatışma değil müşterek çıkarlara hizmet edecek bir işbirliği alanı olarak değerlendirdiklerini, Irak'ın karşı karşıya bulunduğu acil su sıkıntısının farkında olduklarını söyledi.
Türkiye'de de yağışların son 62 yılın en düşük seviyesinde seyrettiğine dikkati çeken Erdoğan, "İklim değişikliğinin derinleştirdiği bir kuraklık döneminden geçiyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Irak'ın sıkıntısının giderilmesi için Dicle Nehri'nden bırakılan su miktarını bir ay süreyle imkanlar ölçüsünde artırma kararı aldık. Sınır aşan sularla ilgili meselelerin üstesinden ancak akılcı ve bilimsel işbirliği ile gelebiliriz." diye konuştu.
Erdoğan, geçen yıl 24 milyar doları aşarak rekor kıran Türkiye ve Irak'ın, ticaret hacmini daha da artırma potansiyeline sahip olduğunu işaret ederek şunları kaydetti:
"Şüphesiz bu hedefe ulaşmak için ticaretin önündeki tarife dışı engel ve kısıtlamaların kaldırılması gerekiyor. Kardeşim Sudani ile bu hususta hemfikir olduğumuzu memnuniyetle gördüm. Sayın Başbakan'a eşlik eden heyette Türkmen soydaşlarımızın da yer alması, bizleri ayrıca sevindirmiştir. Dost ve kardeş Irak halkına şahsım ve milletim adına en kalbi selamlarımı iletiyorum. Milletimizle birlikte Irak'taki tüm kardeşlerimizin baharın müjdecisi olan Nevruz Bayramı'nı tebrik ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Şiya es-Sudani'ye ve heyetine ziyaretleri için teşekkür ederek istişarelerin ve yaklaşan ramazanın hayırlara vesile olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Başbakanı Şiya es-Sudani onuruna yemek verdi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani onuruna akşam yemeği verdi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki yemek, basına kapalı gerçekleşti.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe