Avrupa İslamofobi Raporu 2022 yayımlandı

Belçika'da ayrımcılıkla mücadele yürüten kuruma yapılan başvuruların yüzde 8,8'ini inancı nedeniyle kötü muameleye maruz kalanların şikayetleri oluştururken, Almanya'da azınlıkların yüzde 58'i hayatlarının bir döneminde ırkçılığa maruz kaldığını belirtti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Avrupa İslamofobi Raporu 2022 yayımlandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Avrupa İslamofobi Raporu (EIR), 2022'de Avrupa ülkelerinde Müslüman karşıtlığının (İslamofobi) kurumsallaştığı bulgularına ulaştı.
Türk-Alman Üniversitesinden Doç. Dr. Enes Bayraklı ile Georgetown Üniversitesinden Doç. Dr. Farid Hafez'in editörlüğünde hazırlanan "Avrupa İslamofobi Raporu 2022" yayımlandı.
ABD ve Avrupa'da bulunan birçok enstitü ve kuruluş tarafından desteklenen raporda, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın etkileri, Avusturya ve Fransa gibi ülkelerde Müslümanlık karşıtı mevzuat ve tedbirlerin nasıl geliştiği ile Avrupa ülkelerindeki İslam ve göçmen karşıtı olaylar gibi konular ele alındı.
Avrupa'daki 23 ülkeye ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı rapora göre, bazı Avrupa ülkeleri, 2022'de Müslüman karşıtlığının kurumsallaşmasına katkı sağlayacak adımlar attı. Bazı Avrupa ülkelerinde inancı hedef alan saldırılarda artış görüldü.

- Müslüman karşıtlığı Avrupa ülkelerinde kurumsallaşıyor
Kurumsallaşmış Müslüman karşıtlığının bir yansıması olarak Avusturya Entegrasyon Bakanı Susanne Raab'ın ikincisini düzenlediği "Viyana Ayrımcılık ve Aşırıcılıkla Mücadele Forumu"na 10 ülkeden katılım olduğu belirtilen raporda, Raab'ın, "Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi"nin yıllık bütçesini 500 bin avrodan (yaklaşık 10 milyon lira) 1,7 milyon avroya (yaklaşık 35 milyon lira) çıkardığına vurgu yapıldı.
Müslüman nüfus üzerindeki baskının arttığı Fransa'da ise Ocak-Ağustos 2022 döneminde 1727 İslami kurum kontrol altına alındı, 118 kurum kapatıldı ve 10 milyon avroya (yaklaşık 205 milyon lira) el koyuldu.
Fransa'da Müslüman kadın ve kız çocuklarının giyimine yönelik "Laiklik Planı" da uygulamaya koyulurken, öğretmenler ile yöneticiler, çok uzun etekli kızları tespit etmeye, rapor etmeye ve disiplin şikayetinde bulunmaya zorlanıyor.
Bir diğer Avrupa ülkesi Belçika'da da Adalet Bakanı Vincent Van Quickenborne, Brüksel Ulu Cami imamlarından birini istifa etmezse, devlet desteğinden maruz bırakmakla tehdit etmesi rapora girdi.
Belçika Müslümanları Yürütme Kurulu (EMB) ruhsatını da iptal eden Van Quickenborne, buna sebep olarak ise "dış güçlerin müdahalesini" gösterdi.
Danimarka'da Müslüman göçmenlerin çocuklarının haftada 35 saat ailelerinden ayrılarak, "Danimarka değerleri" eğitimine alındığı belirtilen raporda, burada başörtüsü yasağının gündeme geldiğine işaret edildi.
Raporda, 23 Avrupa ülkesindeki siyasetçilerin ve medyanın Maüslüman karşıtı söylemleri, Müslümanlara ve Müslüman kurumlarına yönelik saldırılar ile kurumlardaki Müslüman karşıtlığına ilişkin detaylı incelemeler de yer aldı.

- Avusturya
Ülkede Avusturya Türk İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği (ATİB) Genel Merkezi 2022'de de saldırıya uğradı. Genel Merkezin camları kırılırken, Yeşil Caminin duvarlarına İslam karşıtı sözler yazıldı.
Boşnaklara ait ZemZem Derneği de mescit kısmını büyütmek isteyince, ırkçı gruplar tarafından protesto edildi.

- Belçika
İbadethanelerin sık sık saldırıya uğradığı Belçika'da bir okulun ruhsat talebi "Milli Görüş" düşüncesine yakın olduğu iddiasıyla reddedildi. Flaman Bölgesi Eğitim Bakanı Ben Weyts, "Belçika'nın demokratik değerlerine aykırı düşünceler öğrettiği" iddiasıyla talebi kabul etmediklerini açıkladı.
İnsan hakları, eşit fırsat ve hakları teşvik etmenin yanı sıra ayrımcılıkla mücadele konularında çalışma yürüten Federal Eşit Haklar Merkezine (Unia) yapılan yaklaşık 3 bin şikayetin yüzde 8,8'ini inancından dolayı kötü muameleye maruz kaldıklarını söyleyenler oluşturdu. Bu şikayetlerin yarısını ayrımcılık, üçte birini de nefret söylemleri oluşturuyor.

- Danimarka
Danimarka İnsan Hakları Enstitüsünün Mart 2022'de yaptığı ankete göre, göçmenlerin polis tarafından herhangi bir şikayet olmadan gözaltına alınma oranı Danimarkalılara göre yüzde 27, göçmen çocuklarının gözaltına alınma oranı ise yüzde 45 daha yüksek.
Ülkede polisinin açıkladığı istatistiklere göre, 2021'de şikayete konu olan 521 nefret suçu işlendi. Bunlardan 164'ünde kişi ve kurumlarının inancı hedef alınırken, saldırılara maruz kalanların yaklaşık yüzde 40'ını Müslümanlar oluşturdu.
Danimarka'da 2017-2021 yıllarında işlenen 792 nefret suçunun 389'u Müslümanlara karşı işlendi.

- Finlandiya
Finlandiya polisinin yayımladığı rapora göre, 2021'de nefret suçları 2017'den sonra ilk kez artarken nefret suçlarına en fazla maruz kalan grup Müslümanlar oldu.

Müslüman karşıtı söylemleriyle bilinen Gerçek Finler Partisi lideri Riikka Purra'nın, Finlandiya'nın kalkınmasından Müslümanlar ve diğer azınlıkların değil yalnızca Finlerin yararlanması gerektiğini ifade etmesi de EIR'da yer aldı.

- Fransa
İçişleri Bakanlığından bir istatistik yayımlanmasa da Avrupa'da İslamofobi'ye Karşı Kolektif grubun yayımladığı rapora göre, 2022'de 501 şikayet yapıldı.
Grubun açıklamasına göre, 2021'de 384 olan bu şikayetler arasında büyük kısmını ayrımcılık ve hakaretin oluşturduğu belirtilirken, aşırıcılıkla mücadele kapsamında da suçlar işlendiği ifade edildi.
Ülkede siyasiler de Müslüman karşıtı söylemleriyle seçmeni etkilemeye çalışıyor. Raporda, buna örnek olarak aşırı sağcı politikacı Eric Zemmour'un polislere hitaben yaptığı konuşmada, "polislerin Fransız Müslümanlarıyla ve gelişmemiş bölgelerden gelen göçmenlerle savaş halinde olduğu" ifadeleri gösterildi.

- Almanya
Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezinin anketine göre, ülke nüfusunun yüzde 33'ü bazı ırkların diğer ırklara göre doğası gereği daha çalışkan olduğunu düşünüyor.
Irkçılığın ve ayrımcılığın olduğuna inananlar da ankete katılanların yüzde 61'ini oluşturuyor. Bu ortamda Almanya'da ırkçılığa maruz kaldıklarını söyleyenlerin oranı yüzde 22, ırkçılığa şahit olduklarını söyleyenlerin oranı ise yüzde 45.
Azınlıkların yüzde 58'inin hayatlarının bir döneminde ırkçılığa maruz kaldığını belirttiği Almanya'da polisin açıklamasına göre, Müslümanlara yönelik işlenen suçlar 2022'de 364 olarak kayıtlara geçerken, bunların 26'sını camilere yönelik saldırılar oluşturdu.
Yabancı düşmanlığı, demokrasi ve otoriterlik üzerine çalışmalar yapan Leipzig Autoritarismus-Studie'nin 2022 yılı anketine göre katılımcıların yüzde 70,2'si Müslüman göçmenlere yasak getirilmesini savunurken, yüzde 79,3'ü kendisini Almanya'da yabancı gibi hissediyor.
Aynı anketin 2020'deki sonuçlarında ise yalnızca yüzde 24,7'lik bir kesim Müslüman göçmenlere yasak getirilmesini savunuyordu.

- Yunanistan
Irkçı Şiddet Kayıt Grubu isimli kuruluş 2022'de önceki iki yılın kayıtlarını inceleyen rapor açıkladı. Buna göre 2021'de 2020'ye göre ırkçı ve ayrımcı saldırılarda düşüş yaşandı. Ülkede ırkçılık olarak kabul edilen 72 suçun işlendiği belirtilirken, bunların 28'i göçmenlere karşı işlendi.
Yunanistan polisi 2021'de de 44 ırkçı saldırının yaşandığını, bunların 17'sinin bir inanca yönelik saldırı olduğunu açıkladı.
Ülkedeki mülteci merkezlerinden birinde kalan 16 yaşında bir Pakistanlı çocuğun bir grup tarafından dövülürken 2 kişi tarafından kurtarıldığı, daha sonra yaklaşık 40 kişilik bir grubun merkezin önüne gelerek binaya taş ve tuğla attığı haberleri de rapora yansıdı.

- Hollanda
Müslümanların ibadethanelerine sık sık saldırıların düzenlendiği, ramazan ayında ibadethanelerin çevresinde İslam karşıtı grupların mangal yaktığı Hollanda'da, polisin açıkladığı istatistiklere göre, inanca yönelik saldırıların yüzde 67'si Müslümanlara yönelik işlendi.
İş yerinde ayrımcılığa uğradığını ifade eden 63 kişiden 39'unu Müslümanlar oluştururken, okulda ayrımcılığa uğradığını söyleyen 30 kişiden 26'sı da yine Müslümanlar oldu.
Kamudaki 26 ayrımcılık şikayetinin 11'ini ve medyadaki 15 ayrımcılık şikayetinden 10'unu Müslümanların yaptığı ülkede, ayrımcılığa ilişkin araştırmalar yapan Movisie'nin raporuna göre, 2022'de ayrımcılıkla mücadele kurumlarına yapılan 390 başvurudan yüzde 79'unu Müslümanlar gerçekleştirdi.

- İspanya
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2019'dan beri her yıl artan sayıda nefret suçu işlenen İspanya'da, İspanyol Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı Gözlemevinin (OBERAXE) raporuna göre, sosyal medyadaki İslamofobik ve ırkçı söylemlerde artış yaşanıyor.
OBERAXE'nin Temmuz-Ağustos 2022'deki araştırmasına göre, ülkedeki toplam sosyal medyada kullanılan nefret söyleminin yüzde 20'sini Müslüman karşıtı söylemler oluştururken bu sayı bir önceki yıl yüzde 14,7'ydi.

- Birleşik Krallık
İngiltere hükümetinden yapılan açıklamaya göre, Mart 2021- Mart 2022 arasında İngiltere ve Galler'de Müslümanlara yönelik işlenen suçlarda bir önceki döneme göre yüzde 26'lık artış yaşandı.
İşlenen 8 bin 730 inanca yönelik suçun 3 bin 459'unun Müslümanla yönelik suçlar olduğu belirtilen açıklamada, ülkedeki 1800'ü aşkın caminin en az yüzde 35'inin her yıl en az bir kere saldırıya maruz kaldığı ifade edildi.
Müslümanlara yönelik saldırıların yaklaşık yarısını binalara yönelik saldırılar ve hırsızlık oluştururken, yüzde 17'sinde binalarda yer alan kişiler de hedef alındı.

- Avrupa Komisyonunun tavsiyelerini AB ülkeleri eylem planlarına dahil etmeli
Raporda, Müslüman karşıtlığıyla mücadele için somut politika önerileri de sıralandı.
Avrupa Konseyi Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) tavsiyelerinin dikkate alınmasının gerektiği ifade edilen tavsiyeler listesinde bunların Avrupa Birliği (AB) üye devletlerinin çeşitli ulusal eylem planlarına dahil edilmesi gerektiğine de vurgu yapıldı.
AB Temel Haklar Ajansının (FRA) ve diğer AB kurumlarının ortaya koyduğu bulguların ciddiye alınması ve terörle mücadele mevzuatının, Avrupa'daki Müslüman toplumlara verdiği zararın kabul edilmesi gerektiği ifade edilen raporda, Avusturya'nın Entegrasyon Bağlamında Ayrımcılık ve Aşırıcılıkla Mücadele Viyana Forumu'na AB ülkelerinin karşı çıkması gerektiğine işaret edildi.

- "Ukrayna savaşı ırkçı politikaları gösterdi"
Rapora ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan Doç. Dr. Bayraklı, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın, 2022'de Avrupa gündemini belirlese de ikinci planda Müslümanlarla ilgili tartışmaların yer aldığını belirtti.
Bayraklı, savaşın Avrupa'nın iki yüzlü tutumunu da gösterdiğine işaret ederek, şunları söyledi:
"Ukrayna savaşı Avrupa'nın İslam dünyası kökenli mülteciler ve göçmenlere yönelik yürüttüğü ırkçı politikaların açığa çıkmasını sağladı. Bugüne kadarki söylem Avrupa'nın yeni mülteci kabul edemeyeceği çünkü Avrupa'nın tamamen dolu olduğu, kapasitesini doldurduğuyla ilgili bir söylemdi. Fakat bunun böyle olmadığını, Ukrayna'da savaş başlar başlamaz milyonlarca mülteciyi birkaç gün içinde kabul ederek, Avrupalılar göstermiş oldu. Dolayısıyla bütün bu tartışmalar, Müslümanların Avrupa'da kabul edilmemeleri, sınırların kapatılması, binlerce insanın Doğu Akdeniz'de ve Ege'de öldürülmesi, botları batırılarak, kurtarılmayarak ölmelerine seyirci kalınmasının temelinde çok ciddi bir ırkçı politika yattığını Ukrayna savaşı da bize açık bir şekilde göstermiş oldu."



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.