Almanya: ‘Darbeye teşebbüs’ davasında yeni gözaltılar oldu

‘Reich Yurttaşları’ grubu bununla suçlandı, yetkililere ve bakanlara yönelik suikastları içeriyordu.

Baden-Württemberg eyaletinde yeni tutuklamalar sırasında polis araçları (DPA)
Baden-Württemberg eyaletinde yeni tutuklamalar sırasında polis araçları (DPA)
TT

Almanya: ‘Darbeye teşebbüs’ davasında yeni gözaltılar oldu

Baden-Württemberg eyaletinde yeni tutuklamalar sırasında polis araçları (DPA)
Baden-Württemberg eyaletinde yeni tutuklamalar sırasında polis araçları (DPA)

Alman polisi, geçtiğimiz Aralık ayında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ortaya çıkarılan ‘darbe girişimi’ ile bağlantılı olarak bazı noktalara yeni operasyonlar düzenledi. Düzenlenen operasyonlar sonucunda ‘Reich Yurttaşları’ (Reichsbürger) grubuna ait 25 kişilik bir hücre gözaltına alındı. Özel Kuvvetler, geçtiğimiz Çarşamba sabahı tutuklular hakkında yürütülen soruşturmaların ‘hazırlanmakta olan terör operasyonunun’ başka kişilerin de karıştığını ortaya çıkarması üzerine, ülkenin yedi eyaletinde 22 daireye baskın düzenleyerek 5 kişiyi gözaltına aldı.
Baden-Württemberg'de bir apartmana düzenlenen baskın sırasında apartmanda bir kişi tarafından vurulan Özel Kuvvetler’den bir polis memuru hafif yaralandı. Şahsın, şüpheli olmadığı, tanık olarak ifadesini almak için arandığı ifade edildi. Söz konusu şahıs ateş ettikten sonra teslim oldu ve gözaltına alındı.
Gerçekleştirilen yeni baskınlarda ele geçirilen ateşli silahların ruhsatlı olup olmadığı henüz netlik kazanmadı. Alman savcılara göre geçtiğimiz Aralık ayındaki ilk baskınlar, hücrenin Federal Meclis'e saldırmak ve iktidara karşı darbe hazırlığı içinde hükümet yetkililerine ve bakanlara suikast gerçekleştirmek için kullanılması planlanan büyük miktarda silah ve mühimmatın ele geçirilmesiyle sonuçlanmıştı.
Gerçekleştirilen operasyon, Alman polisinin son yıllarda gerçekleştirdiği en büyük operasyonlardan biriydi. Operasyona 3 bin polis katıldı ve İsviçre ve Avusturya'daki apartmanların yanı sıra 11 Alman eyaletinde 160 noktaya eş zamanlı olarak baskın düzenlendi.
Savcı, hücrenin bir siyasi kanattan ve ‘ordunun cephanesine ve silahlarına erişimi olan Alman ordusunun eski ve yeni askerlerinden oluşan’ bir askeri kanattan oluştuğunu söylüyor.
Aralık ayındaki baskınlarda polis, çoğu ruhsatlı 100'e yakın silahın yanı sıra kılıç, hançer, yay, uydu telefonu, miğfer, koruyucu kalkan, askeri giysi ve büyük miktarlarda altın ve nakit ele geçirdi.
Tutuklamaların siyasileri de içerdiği, bu kişiler arasında Almanya'daki eski aristokrat Reuss ailesine mensup bir kişinin olduğu ve söz konusu kişinin Almanya'da artık adı kullanılmasa da kendisini prens olarak adlandırdığı ifade edildi.
Hücre üyelerinden, hala Berlin'de bir mahkemede görev yapan bir yargıç, birkaç yıl önce Bodenstag'daki görevini kaybettikten sonra, mahkemedeki görevini yerine getirme talebinde bulundu.
Yargıç Brigitte Malsach-Winkmann, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi’nin eski bir üyesi olduğu için Federal Meclis'e girme iznine sahipti. Bu, milletvekillerinin ve parlamentonun güvenliğiyle ilgili endişeleri artırdı. Eski milletvekillerinin Berlin'in merkezindeki Başbakanlık binasının karşısındaki binaya erişim sağlamaya devam etmesine izin verilmesi konusunda bir tartışma başlattı. Tartışma, eski Parlamento üyelerinin giriş izinlerinin geri alınmasına ve resmi görevlerinden ayrıldıktan sonra otomatik olarak giriş izni vermelerinin durdurulmasına yol açtı. Almanya İçin Alternatif Partisi hücreden uzaklaştı ve yargıcın üyeliğini askıya aldı.
Hücrenin Aralık ayında deşifre edilmesinden bu yana, polisin baskın düzenlediği apartmanlardan toplanan çok sayıda bilgisayar ve telefon gibi delillerin ele geçirmesinin ardından soruşturmalara yeni isimlerin dahil edileceği yönünde beklentiler artmıştı. Delilleri değerlendirdikten ve tutukluları sorguladıktan sonra, hücrenin gerçekten de daha geniş bir yapıya sahip olduğu anlaşıldı ve Cumhuriyet Savcısı yeni operasyonlar düzenleme emri verdi.
Reich Yurttaşları, Alman anayasasına inanmayan bir grup. Üyelerinin Alman pasaportu yok. Polisin ve genel olarak devlet kurumlarının emirlerine uymayı reddederler. Vergi, ceza vb. ödemeyi reddetmeleriyle ilgili nedenlerle yetkililerle sık sık çatışırlar. Çok büyük bir kısmı ruhsatlı silah taşır.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.