Ukrayna savaşını görmezden gelebilen ülke yok

 Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky ile Kiev’de görüştü. (DPA)
Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky ile Kiev’de görüştü. (DPA)
TT

Ukrayna savaşını görmezden gelebilen ülke yok

 Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky ile Kiev’de görüştü. (DPA)
Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky ile Kiev’de görüştü. (DPA)

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Moskova'ya ve Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida'nın da Ukrayna'ya yaptığı ziyaretlere ilişkin yapılan değerlendirmelerde bunun‘Ukrayna işgalinin dünya düzenini şekillendirmesindeki rolün kanıtı’ olduğu aktarıldı.
Şarku’l Avsat’ın Independent’ın haberinden aktardığına göre birbirinden yaklaşık 800 kilometre uzakta iki rakip Asya ülkesinin liderlerinin savaş halindeki iki ülkede bulunması, Avrupa'nın kalbindeki savaşın uluslararası sistemi nasıl etkilediğine dair bir örnek.
G7’ye  başkanlık eden Japonya’nın Ukrayna ziyareti, ordusunun gücünü yeniden silahlandırma ve güçlendirme programı ile birlikte güçlü bir dış ve savunma politikasının değişen, tehlikeli ve belirsiz bir dünyaya tepkisinin bir görüntüsünü oluşturuyor.
Japonya, işgal sonrası dönemde Vladimir Zelenskiy hükümetine insani, mali ve savunma yardımı sağladı. Moskova'ya uygulanan yaptırım programlarının önemli bir destekçisi olan Japonya, Rusya'nın Ukrayna'da işlediği savaş suçlarının soruşturulmasını destekliyor.
Fumiyo Kişida başkent Kiev yakınlarındaki Rusların suçlarına maruz kalan kasaba Buça'da bir kiliseyi ziyaret etti ve kurbanlar için çelenk bıraktı.
Kişida açıklamasında şunları söyled:
“Buça’da masum sivillerin öldürüldüğünü görünce dünya hayrete düştü ve ben de öfkelendim. Yaşamını yitirenlere başsağlığı dilemek için Japon halkını temsil ediyorum. Barışı yeniden tesis etmek için Ukrayna'ya desteğimizi artıracağız.”
Daha önceki bir konuşmasında Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin Soğuk Savaş sonrası dünyanın sonunu işaret ettiğini belirterek, ‘küreselleşme ve karşılıklı bağımlılığın dünya çapında barış ve kalkınma için bir garanti sağlamadığı açık görünüyor’ dedi.
Japonya Başbakanı, Çin'in Tayvan'ı işgal etme tehdidiyle tehlike oluşturduğunu ve Çin'in uluslararası sistemde farklı bir vizyonu ve iddiaları olduğunu belirterek, bunları asla kabul etmeyeceklerini vurguladı.
Japonya'nın, Pasifik Okyanusu'nun kuzeyindeki Kuril Adaları'nda Rusya ile İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına kadar uzanan bölgesel anlaşmazlıkları var.
Çarşamba günü ise iki Asyalı lider Kiev ve Moskova'yı ziyaret ederken, nükleer başlık taşıyabilecek iki Rus savaş uçağı Japonya Denizi üzerinde uçtu. Rusya Savunma Bakanlığı’na göre, uçuş uluslararası hukuka uygun olarak gerçekleştirildi ve uluslararası sularda gerçekleşti.


Rusya ve Çin liderleri Moskova’da bir araya geldi. (Reuters)

Rusya aralık ayında Kuril’e füze savunma sistemleri yerleştirmeye başladı. Japon Savunma Bakanlığı, hareketin ardından hipersonik bir füze sisteminin yerleştirileceğine inanıyor. Ayrıca füzeleri Ukrayna’ya transfer edildiğini düşünüyor.
Çin, bir süre önce Tayvan yakınlarında düzenlediği askeri tatbikatta güç gösterisi olarak Dongfeng-17 taşınabilir füzelerini fırlattı. Geçtiğimiz yıl ise, hipersonik bir nükleer füze sistemini başarıyla test etti.
ABDli yetkililer, “Bunu nasıl yaptıklarını bilmiyoruz” açılaması yaptı. Hipersonik füzelerin stoklarının tükenmekte olduğu göz önüne alındığında, bunların Rusların Çin'den almak istediği türden silahlar olduğu belirtiliyor. Ancak Batı istihbaratı, Çin'in bu silahları Moskova'ya sağladığına dair hiçbir kanıtı olmadığını savunuyor.
Çin'in Doğu Çin Denizi'ndeki Senkaku Adaları'nın aidiyeti konusunda Japonya ile arasında farklılıkları var. Çin altmışlı yıllardaki Çin-Sovyet çatışması sırasında konumunu değiştirmeden önce ellili yıllarda Kuril’de Sovyetler Birliğini destekledi.
Çin yönetimi, Temmuz 2021'de Tokyo ile Pekin arasındaki gergin ilişkilerin ardından Çin pozisyonunu değiştirdi ve adalar üzerindeki Rus egemenliğini kabul etti. Ekim 2022'de dünyanın öbür ucunda olup bitenleri umursamayan Ukrayna, Parlamento'da Japonya'nın adalar üzerindeki egemenliğini tanıyan ve Rusya'nın adaları ‘yasa dışı işgalini’ kınayan bir karar aldı.
Kişida’nın ziyareti karmaşık bir tablonun parçası olarak geldi. Kişida, iki günlük bir gezi için gittiği Hindistan'dan Kiev'e giderek iki ülkenin güçlü ilişkilerini sürdürüyor.
Diğer yandan G20 dönem başkanı Hindistan, Rusya'nın Batı yaptırımları nedeniyle ucuz fiyata satmak zorunda kaldığı petrolü almaya devam ediyor. Narendra Modi'nin hükümeti, Rusya'nın Ukrayna’yı işgalini kınayan Birleşmiş Milletler kararına oylamada çekimser kaldı.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.