Mısır-AB görüşmelerinde düzensiz göç ele alındı

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, Kahire’de Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Schinas ağırladı

Mısır Dışişleri Bakanı ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı’nın Kahire’de yaptıkları görüşmeden bir kare (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı’nın Kahire’de yaptıkları görüşmeden bir kare (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır-AB görüşmelerinde düzensiz göç ele alındı

Mısır Dışişleri Bakanı ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı’nın Kahire’de yaptıkları görüşmeden bir kare (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı’nın Kahire’de yaptıkları görüşmeden bir kare (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Kahire’de, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı aynı zamanda Komisyonu’nun Avrupa Yaşam Tarzını Teşvikten Sorumlu üyesi olan Margaritis Schinas ile yasadışı göç olgusuyla mücadele çabalarını görüştü.
Mısır’dan yapılan açıklamaya göre Şukri görüşmede ‘yasadışı göç ile mücadele alanındaki iş birliği dosyasının, sorumluluk taşıyan ortaklık ilkesi uyarınca her iki tarafın ortak çıkarlarını karşılayan bir şekilde teknik düzeyden yüksek siyasi düzeye taşınmasının’ önemini vurguladı.
Mısır Dışişleri Bakanlığı resmi sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, görüşmenin Mısır ile Avrupa Birliği arasındaki çok yönlü tarihsel ilişkiler çerçevesinde her iki taraf için de bir dizi öncelikli konuya ilişkin görüş alışverişine sahne olduğunu söyledi.
Mısır tarafından yapılan açıklamaya göre Şukri, ülkesinin ‘bu olguyu güvenlik yönüne indirgemeksizin, gelişimsel ve sosyal yönlerine kadar uzanan kapsamlı yaklaşımına’ dayanan vizyonuna değindi.
Dışişleri Bakanı “Mısır, mülteci ve göçmenlerden yaklaşık 9 milyon kişiye ev sahipliği yapar hale geldi. Bu konuda, Mısır devletinin sınırlarından yasa dışı göç akışını önleme çabalarına yönelik Avrupa desteğini güçlendirmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
Mısır’dan yapılan açıklamaya göre, Schinas, ‘Mısır devletinin bu dosyada gösterdiği çabalardan dolayı Avrupa Birliği’nin takdirini kazandığını’ ifade etti. Mısır’ın Avrupa Birliği için temsil ettiği öncelik göze alındığında AB’nin Mısır’a daha fazla destek sağlamaya hazır olduğunu vurguladı.
Avrupalı yetkili ayrıca, eğitimli bireylerin Mısır’dan AB’ye transferini organize etmeye, Avrupa pazarına çalışabilmeleri için bu işçilere eğitim ve öğretim sağlamaya ve böylece yasadışı göç akışlarının azaltılmasına katkıda bulunmaya gösterdiği ilgiyi vurguladı.
Görüşmede Mısır ile AB arasında ekonomik iş birliğini geliştirmenin yolları da ele alındı. Bakan Şukri, Mısır’ın sahip olduğu yatırım fırsatları ışığında, iki taraf arasındaki ilişkilerde yatırım bileşeninin önemini vurgulamakta kararlıydı. Bakan, Mısır ile Kuzey Akdeniz ülkeleri arasındaki elektrik enterkonneksiyon projeleri başta olmak üzere Mısır ile AB ülkeleri arasında umut vadeden bir dizi projeye dikkat çekti. Ayrıca AB’nin her iki tarafın da çıkarına olacak şekilde bu projelere siyasi destek sağlamasının ve Avrupa’nın enerji güvenliğini artırmasının önemini de vurguladı.
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ise AB’nin, Mısır’da yatırımı teşvik edecek çeşitli faaliyetlere verdiği desteği ve her iki tarafın çıkarlarına en iyi şekilde ulaşmak amacıyla AB’nin, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası gibi Avrupalı ​​şirketleri ve bankaları Mısır’daki yatırımlarını artırmaya teşvik ettiğini belirtti.
Mısır Dışişleri Bakanlığı sözcüsü açıklamalarını bitirirken, “Başta gıda güvenliğini artırmak ve terörizmle mücadele olmak üzere, ortak ilgi alanı kapsamında olan bir dizi uluslararası sorunu tartıştılar” ifadelerini kullandı. Son olarak Dışişleri Bakanı’nın, Avrupa Komisyonu’nun mevcut uluslararası krizlerden en çok etkilenmiş olan gelişmekte olan ülkelere sağladığı finansmanı arttırmasının önemini vurguladığını da belirtti.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.