ABD Genelkurmay Başkanı, İran'a karşı birçok askeri seçenek geliştirdiklerini açıkladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD Genelkurmay Başkanı, İran'a karşı birçok askeri seçenek geliştirdiklerini açıkladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, İran’ın nükleer silah geliştirme kararı alması durumunda Tahran'a karşı kullanılmak üzere Amerikan ordusunun birçok askeri seçenek geliştirdiğini söyledi.
Milley, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile Senato Silahlı Kuvvetler Komitesinde 2024 mali yılı savunma bütçesi üzerine bir oturuma katıldı.
İran’ın bölgede istikrarsızlığa neden olan faaliyetlerde bulunduğunu ve Amerikan askerlerinin konuşlu olduğu üslere saldırıları sürdürdüğünü anlatan Milley, İran’ın iki haftadan az bir süre içinde nükleer silah için gerekli fisil maddeyi elde edebileceğini dile getirdi.
Milley, "Ondan sonra da tam bir nükleer silah yapmaları sadece birkaç aylarını alır. ABD, politika olarak İran’ın nükleer silah elde etmesine müsaade etmeme konusunda kararlıdır. ABD ordusu, İran nükleer silah geliştirmeye karar verdiği takdirde yönetimin değerlendirmesi için birçok askeri seçenek geliştirdi." ifadesini kullandı.
Oturumda, İran destekli grupların Irak ve Suriye’de ABD askerlerinin konuşlu olduğu üslere yönelik saldırıları tartışmaya yol açtı.
Arkansas Senatörü Cumhuriyetçi Tom Cotton, Suriye’de ABD askerlerinin konuşlu olduğu üssün İran destekli güçlerce vurulmasına ilişkin bilginin Kongreden bir süre saklandığını öne sürdü.
Cotton, Senato'nun tam da ABD Başkanı Joe Biden’a İran’ın bölgede terör gruplarına destek vermediğini teyit etmesini şart koşan bir tasarıyı görüşürken Pentagonun Suriye’deki saldırıyı sakladığını ileri sürdü.
ABD’li senatör, bu bilginin zamanında Kongre'nin elinde olması durumunda tasarının kabul edilmiş olabileceğini iddia etti.
Austin ise, saldırının olduğu gün Milley ile Kongre'de bütçe oturumunda olduklarını ve bilginin Kongre'ye iletilmesinin zamanlamasıyla Senato'daki tasarı görüşmesinin birbiriyle ilişkili olmadığını savundu.

- Ukrayna’ya MQ-9 İHA’larının verilmesi
Oturumda tartışmalara neden olan bir diğer konu ise Rusya’nın Karadeniz’de ABD’ye ait MQ-9 insansız hava aracını (İHA) düşürmesinin ardından ordunun aynı bölgede İHA uçuşu yapıp yapmadığı oldu.
Savunma Bakanı Austin, bir senatörün bu konudaki sorusunu "İstihbarat toplamak için istediğimiz rotalarda uçuş yapıyoruz." yanıtını vererek geçiştirmeye çalıştı.
Senatörün medyaya yansıyan haberlerde yer alan ABD'nin uçuş rotasını değiştirdiği iddialarını gündeme getirerek bastırması üzerine Austin uçuş rotalarını ayarladıklarını ve bölgede uluslararası hukukun imkan verdiği her alanda uçuş yaptıklarını ileri sürdü.
Oturumda senatörlerden biri Ukrayna’ya neden MQ-9 verilmediğini sordu.
Austin, savaşın yaşandığı hava sahasının tehlikeli olduğunu, MQ-9’ların yavaş olduğunu ve Rus hava savunma sistemlerine karşı uçamayacaklarını söyledi.
Aynı soruya Milley ise şöyle yanıt verdi:
"Birincisi dayanamazlar. Oldukça büyük ve yavaşlar, Rus hava savunma sistemleri tarafından vurulurlar. Ayrıca kabiliyetleri konusunda da bizim ve başka ülkelerin verdiği daha küçük, daha hızlı ve daha çevik insansız hava sistemlerinden fazla nasıl bir katkı sağlayabilirler emin değilim."

- Rusya Karadeniz'i tamamen kontrol altına almayı hedefliyor
Rusya’nın Karadeniz’deki ana hedefine ilişkin bir soruya Austin, "Rusya Karadeniz’i tamamen kontrol altına almayı, müttefik ve ortaklarımızın bu denize daimi erişimini engellemeyi amaçlıyor." cevabını verdi.
ABD’li bakan, bölgesel mevkidaşları ile Karadeniz’e erişimin önemi konusunda görüşmeler yaptığını ve bölgedeki müttefiklerin bu konuda birlikte çalışması gerektiğini bildirdi.

- Çin’e karşı gayri nizami harp
Bir senatörün ABD Özel Kuvvetlerinin Çin’in caydırılmasında nasıl kullanılabileceğine ilişkin soru üzerine Orgeneral Milley, "büyük güç rekabetinde oldukça geniş bir gri alan olduğunu" ve Özel Kuvvetlerin burada önem arz eden bir unsur olduğunu dile getirdi.
ABD Özel Kuvvetlerinin Çin’e karşı bölgedeki ortaklara eğitim ve taktiksel destek vermesine de değinen Milley, "Daha geniş çaplı konvansiyonel savaşa baktığımızda, gayrinizami harp tüm savaş senaryolarında çok önemli bir rol oynar ve bu, büyük güç savaşında da kilit bir rol oynayacaktır." dedi.
Milley ayrıca "Özel Kuvvetlerin savaşın başlamasından önce doğrudan rol alabileceği ve bir büyük güçle savaşın caydırılmasına katkıda bulunabileceği bir dizi yeteneği vardır." ifadesini kullandı.



Demokrasilerin çevreciliği: Kirliliği otokrasilere ihale etmek

Phuket'te büyüyen çöp sahasında çalışanlar (Reuters)
Phuket'te büyüyen çöp sahasında çalışanlar (Reuters)
TT

Demokrasilerin çevreciliği: Kirliliği otokrasilere ihale etmek

Phuket'te büyüyen çöp sahasında çalışanlar (Reuters)
Phuket'te büyüyen çöp sahasında çalışanlar (Reuters)

Demokratik ülkeler genellikle iklim liderleri olarak görülüyor ancak yeni araştırmalar çevre dostu sicillerinin kirliliği tamamen azaltmak yerine yurtdışına kaydırmaktan kaynaklanabileceğini öne sürüyor.

Çarşamba günü PLOS Climate adlı akademik dergide yayımlanan araştırmaya göre, demokrasiler tüketimlerinin çevreye verdiği zararı otokratik devletlere kıyasla daha fazla başka ülkelere aktarma eğiliminde.

"Çevre kirliliğinin ihale edilmesi", küresel çevre yükü devam ederken kendi sınırları içindeki sera gazı emisyonlarını azaltmalarına olanak tanıyor.

Yazarlar, "Demokrasilerde yerel (bölgesel) emisyon seviyeleriyle 'kirlilik dışa aktarımının' ne kadar ilişkili olduğuna dair ilk sistematik çalışmalardan birini sunuyoruz" dedi.

Ana sonuç, kirliliğin ihale edilmesinin demokrasilerde 'evde' daha düşük sera gazı emisyonlarıyla önemli ölçüde ve temelde bağlantılı olduğu.

Çalışma, çevreye etkilerin küresel ticaret yoluyla nasıl yeniden dağıtıldığını araştırmak için sera gazı verileri, ticaret kayıtları ve demokrasi puanlarını kullanarak 1990'dan 2015'e kadar 161 ülkeyi analiz etti. Bulgular, demokratik ülkelerin sadece diğerlerinden daha fazla kirliliği dışarıya ihale etmekle kalmadığını, aynı zamanda bunun yurt içinde daha düşük kişi başına düşen emisyonlarla güçlü bir şekilde bağlantılı olduğunu gösteriyor.

sdfrg
Sierra Leone (AP)

Sera gazı emisyonları, daha az demokratik olan muadillerine kıyasla daha fazla kirliliği dışarıya aktaran demokrasilerde kişi başına ortalama 1 metrik ton daha düşüktü.

Kirliliğin yurtdışına aktarılması, ülkelerin kirletici malları kendileri üretmeyi bırakıp bunun yerine ithal ederek çevreye zararı üretici ülkelere kaydırması anlamına geliyor. Bu durum küresel ticarette, özellikle de daha zengin demokrasilerle daha zayıf çevre düzenlemelerine sahip düşük gelirli ülkeler arasında yaygın.

Araştırmacılar, Japonya ve Almanya gibi ülkelerin yurt içinde emisyonlarını azaltırken, yurtdışında, özellikle Çin gibi ülkelerden yaptıkları ithalat yoluyla, etkin bir şekilde sorumlu oldukları emisyonları nasıl artırdıklarını belgeleyen daha önceki BM raporlarına atıfta bulundu.

Önceki çalışmalar, demokrasilerin daha fazla kamusal hesap verebilirlik ve daha güçlü düzenlemeler nedeniyle çevresel ölçütlerde daha iyi performans gösterdiğini öne sürüyordu. Yeni analiz, bu ölçütlerin gerçekten neyi yakaladığı hakkında soruları gündeme getiriyor. Daha temiz iç hava ve azaltılmış yerel emisyonlar daha iyi kamu talebini ve politikasını yansıtıyor olabilir ancak aynı zamanda kirliliğin ticaret yoluyla küresel olarak yeniden dağılımını da yansıtıyor olabilir.

Yazarlar yaptığı basın açıklamasında "Bu durum, çevreyi koruma açısından demokrasilerin otokrasilere karşı ahlaki üstünlük iddialarını sorgulatıyor" dedi.

Bulgular, özellikle daha varlıklı demokrasiler Küresel Plastik Anlaşması ve COP29 gibi uluslararası iklim anlaşmalarını müzakere ederken, çevresel adalet ve sorumlulukla ilgili artan tartışmaların ortasında geldi. Bu forumlarda genellikle ulusal hedefler vurgulanırken, tüketimin küresel etkileri göz ardı ediliyor.

Bu makale, zengin ulusların yaşam tarzlarının gerçek çevresel maliyetini olduğundan düşük gösterebilen bölgesel temelli iklim hesabına meydan okuyan ve giderek artan bir araştırma grubuna katkıda bulunuyor.

Yazarlar, özellikle yüksek gelirli demokrasilerin çevre politikalarını sadece kendi sınırları içindeki emisyonları değil, aynı zamanda yurtdışındaki tüketimlerinin tüm etkilerini de hesaba katacak şekilde yeniden yönlendirmeleri gerektiğini savunuyor.

Independent Türkçe