ABD'nin Libya'daki hareketliliğinin arkasındaki neden petrol mü yoksa Rusya-Çin yakınlaşması mı?

Uzmanlar, ‘ülkenin uluslararası bir savaş arenasına dönüştürülmesine’ karşı uyardı

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, LUO Başkomutanı Mareşal Halife Hafter ile görüştü (LUO resmi internet sitesi)
ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, LUO Başkomutanı Mareşal Halife Hafter ile görüştü (LUO resmi internet sitesi)
TT

ABD'nin Libya'daki hareketliliğinin arkasındaki neden petrol mü yoksa Rusya-Çin yakınlaşması mı?

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, LUO Başkomutanı Mareşal Halife Hafter ile görüştü (LUO resmi internet sitesi)
ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, LUO Başkomutanı Mareşal Halife Hafter ile görüştü (LUO resmi internet sitesi)

Kerime Naci
Libya arenası, ABD’nin diplomatik hareketliliğine tanık olurken gözlemciler bu hareketliliği önceki yıllara kıyasla ‘aktif’ olarak nitelendirdi. Bu hareketlilik, mevcut yılın başlarında, ABD Dış İstihbarat Servisi (CIA) Direktörü William Burns'ün ülkenin batısındaki siyasi başkent Trablus'a yaptığı ve burada Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ile görüştüğü ve ardından Libya'nın doğusundaki Bingazi kentinde Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter’le bir araya geldiği sürpriz ziyaretle başladı.
Burns'ün ziyaretinden bir hafta sonra Hafter ile ABD'nin Libya Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Leslie Ordman ve ABD Hava Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı General John D. Lamontagne arasında Bingazi'de bir görüşme gerçekleşti.


Burns ile Dibeybe görüşmesinden bir kare (UBH resmi internet sitesi)

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf başkanlığındaki ABD'nin Libya Büyükelçisi Richard Norland ve ABD'nin Libya Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Leslie Ordman’ın yer aldığı bir heyet, geçtiğimiz hafta Libya’yı ziyaret etti. ABD heyeti, UBH Başbakanı Dibeybe, Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih ve LUO Başkomutanı Halife Hafter ile yapılan görüşmeler sırasında, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) TM ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) ile koordinasyon sağlayarak seçim yasaları üzerinde uzlaşılması ve cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin bu yıl bitmeden yapılması çabalarını desteklediğini ifade etti.
Leaf, Hafter ile görüşmesinde Rus paralı asker grubu Wagner’in ulusötesi bir suç örgütü olarak sınıflandırıldığını vurgularken Wagner’in ‘Libya ve tüm bölgede istikrarsızlaştırıcı ve fırsatçı bir rol’ oynadığını söyledi.

“10 yıllık plan”
Beyaz Saray, bu hareketliliğin ortasında ABD Başkanı Joe Biden'ın Libya'da istikrarı artırmak için Kongre'ye 10 yıllık bir plan sunacağını duyurdu. ABD'nin Libya Büyükelçisi Richard Norland, geçtiğimiz perşembe günü yaptığı açıklamada, “Yeni on yıllık plan, Libya halkının istikrar, hesap verebilirlik ve duyarlı yönetim özlemlerini destekleyen yapıcı ortaklıklara ve topluluk programlarına dayanıyor” dedi.
Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada Norland, “Bu girişim, ABD'nin Libya halkının yanında olacağı ve kamu hizmetlerini yerine getirebilen, tüm alanlarda ekonomik büyümeyi teşvik edebilen birleşik, demokratik olarak seçilmiş bir hükümetin kurulmasını destekleyeceği yönünde verdiği sözü teyit ediyor.
Amerikan Honeywell UOP şirketinin Libya Zallaf Petrol Şirketi ile ülkenin güneyinde günlük 300 bin varil kapasiteli bir rafineri kurmak için anlaşma imzaladığını duyurması ABD stratejisinin hedeflerinin hayata geçirilmeye başlandığının bir işareti olarak görüldü.
Libya meselelerinde uzman isimler, özellikle Wagner’in Libya’daki kamplarının petrol sahalarının yakınlarında bulunmasından ötürü Rusya’nın Libya’nın petrolünü ve doğalgazını ele geçireceği korkusuyla adımlarına hız kazandırdığını belirttiler. Bazı uzmanlar, Washington'ın Libya dosyasına yönelik politikasının değişmediğini düşünürken bazıları, ABD’nin Libya'daki hareketliliğinin önceki yıllara göre kıyasla arttığına işaret ettiler. Farklı bir görüşe sahip olan siyasi analist Cibril el-Ubeyd ise Muammer Kaddafi rejiminin 2011 yılında devrilmesinden bu yana Washington'ın çıkarlarının kendi çerçevesinde kaldığına ve ABD’nin artık Rusya’dan ithal edilen doğalgaza alternatif bulma çabasında olduğuna işaret etti. Şu an Libya'nın sadece Ukrayna savaşından sonra Rusya'dan ithal edilen doğalgaza alternatif bir kaynak haline geldiğini söyleyen Ubeyd, bunun ABD’yi Libya sahnesinde yeniden ön koltuklarda yer almaya ittiğini ve ABD'li yetkililerin son zamanlarda ülkeye yaptığı ziyaretlerin belki de bunun en iyi kanıtı olduğunu vurguladı.
Washington'ın ilgilendiği meselenin, 17 Şubat devriminin patlak vermesinden bu yana ülkeyi kaosa sürükleyen siyasi ve güvenlik bölünmelerini gidermek amacıyla taraflar arasında arabuluculuk yapmak olduğunu düşünenlerin yanıldığını belirten Ubeyd, ABD’nin asıl endişesinin, Libya'daki varlığına ve Libya'nın ana giriş kapısı olduğu Afrika kıtasındaki çıkarlarına doğrudan tehdit oluşturan Wagner'den nasıl kurtulacağını bulmak olduğunu kaydetti.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, siyasi analist, Libya'nın petrol ve doğalgaz sahalarını geliştirmek için modern teknolojilere sahip olmaması nedeniyle, doğalgaz arama faaliyetleri karşılığında siyasi ve güvenlik istikrarı sağlayarak karşılıklı siyasi çıkarlar elde etmenin amaçlandığını vurguladı.

Çin - Rusya ittifakının çekiciliği
Güvenlik ve siyasi işler uzmanı Mahmud İsmail, çeşitli göstergeler, başta Afrika Kıtası’nın maden ve su kaynaklarını sömürmeyi planlayan Çin-Rusya ittifakı olmak üzere mevcut küresel koşullar nedeniyle gelecekteki savaşların su ile ilgili olacağı düşünüldüğünde bunun ABD’nin önceki yıllara kıyasla Libya dosyasına ilgisinin boyutunu ortaya koyduğunu söyledi. Bu durumun ABD'yi özellikle Libya'nın güney sınırlarına yakın ve doğalgaz ve altın açısından zengin olan Afrika ülkelerinde yayılmacı hedeflerini gerçekleştirebilmesinin odak noktası olan Libya ile diplomasisini harekete geçirmeye ittiğini belirten İsmail’e göre bu da ABD Başkanı Joe Biden'ın Kongre'ye yeni bir 10 yıllık plan sunmasının yanı sıra dünyanın en önemli yeraltı su kaynaklarından birinin üzerinde yer alan ve topraklarında önemli maden zenginlikleri bulunduran Libya'nın güneyini korumaya yönelmesini açıklıyor.
Güvenlik ve siyasi işler uzmanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“ABD petrolünün rezervlerindeki azalma, ABD'yi Libya krizini çözme konusunda harekete geçmeye ve geçiş aşamalarını sona erdirecek seçimlerin hızla yapılması için çabalamaya itti. Washington'ın, başta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Moskova’nın Afrika kıtasındaki yayılmacı haritasını genişletmek için güvendiği gizli askeri kanadı Wagner olmak üzere Libya topraklarındaki yabancı güçlerin ve paralı askerlerin sınır dışı edilmesi için askeri bölünmeye hızla sona verme ve Libya ordusunu birleştirme arzusunun en belirgin kanıtı olarak ülkenin batısı ile doğusundaki askeri taraflar arasındaki görüşmeler, pazar akşamı Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Başkanı Abdullah Batili’nin arabuluculuğunda, Trablus'ta yapılacak. ABD’nin Wagner’in Libya’daki petrol ve doğalgaz arzını kontrol etmek amacıyla kullandığı Libya krizini sona erdirmek için düğmeye bastığı açık. CIA Direktörü’nün bu yılın başlarında Libya'ya yaptığı ziyaret, Washington'ın Libya dosyasındaki rolünün boyutunun en açık kanıtı.”
Libya’da çatışan taraflarla art arda yapılan görüşmelerin, Washington'ın çıkarlarının ve ABD'nin sert bir düşüş yaşayan petrol rezervlerini yenilemek için kullanacağı Libya’nın petrol ve doğalgaz kartın başkaları tarafından kullanılmasına artık tahammülü kalmadığının bir göstergesi olduğunu vurgulayan İsmail, ABD’nin Libya'daki diplomatik hareketliliğinin aynı zamanda İtalya, Fransa, Yunanistan gibi müttefiklerin ve Akdeniz'i çevreleyen diğer ülkelerin çıkarlarına da hizmet ettiğinin altını çizdi.
ABD-Rusya ilişkilerinin özellikle doğalgaz ve petrol kaynakları nedeniyle tüm bölgeyi iki güç arasında uzun süreli bir savaşa sürükleyecek bir kıvılcım olacak iki yanı keskin bir bıçak üzerinde ilerlediği ve Libya’yı yeni bir Ukrayna'ya dönüşebileceği uyarısında bulunan güvenlik ve siyasi işler uzmanı, Rusya ile ABD arasındaki savaş Ukrayna topraklarında netlik kazandı. Şimdi de özellikle Çin'in Rusya'ya yakınlığının ve Wagner’in Afrikalı muhalif unsurlar için bir eğitim sahasına dönüşen Libya topraklarında üslerinin varlığının ortaya çıkmasıyla Libya'da yoğunlaşması bekleniyor. Bu Afrikalı muhalif unsurların bazıları Ukrayna'da Rusya'nın gündemini yerine getirmek ya da birkaç Afrika ülkesinde rejime karşı savaşmak için kullanılıyorlar. Bazıları da her an el koyduklarını duyurabilecekleri petrol ve doğalgaz sahalarının yakınlarına konuşlu.
Tüm bu faktörler, Libya'da Rusya ile ABD arasında bir savaş yaşanması ihtimaline yol açıyor. Wagner'in ülkede kalması ABD için riski artırıyor. Çünkü Rusya, 2011 yılından bu yana Seyfülislam Kaddafi başta olmak üzere eski rejimin önde gelen simalarını iktidara geri getirmek için çalışıyor.



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.