Ramazan ayında oruç tutan çocuklar için 5 önemli ipucu

Ramazan’da çocukların orucuna dair 5 önemli tıbbi ipucu
Ramazan’da çocukların orucuna dair 5 önemli tıbbi ipucu
TT

Ramazan ayında oruç tutan çocuklar için 5 önemli ipucu

Ramazan’da çocukların orucuna dair 5 önemli tıbbi ipucu
Ramazan’da çocukların orucuna dair 5 önemli tıbbi ipucu

Çocukların Ramazan ayında oruç tutma zorunluluğu olmamasına rağmen, oruç deneyimine başlamak istemeleri doğal olarak psikolojik durumlarına olumlu olarak yansımakta.
Şarku’l Avsat’a konuşan Çocuk Doktoru Hani Remzi Ivad, çocukların oruç tutmaya başlaması için uygun olabilecek belirli bir yaş olmadığını, ancak en azından ergenliğin başladığı sağlıklı çocuklar için tercih edilmesi gerektiğini belirtti.

Ramazan ayında oruç tutan çocuklar için 5 önemli tıbbi tavsiye
Ramazan ayında oruç tutan çocuklar için doğru yaş
Dr. Ivaz, on yaşından önce çocukların oruç tutmaması gerektiği konusunda anne babaları uyarıyor. Çünkü o yaştaki çocukların yiyecek ve sudan yoksun bırakılmasının, özellikle gelişimin erken evrelerindeyken tıbbi sorunlara neden olabileceğini söylüyor. Vücudun ve beynin büyük miktarda glikoza ihtiyaç duyduğunu ve glikozun vücut için yakıt görevi gördüğünü belirtiyor. Vücudu dehidrasyondan korumak için yeterli sıvı alımının gerekli olduğunun da altını çiziyor.

Oruçluyken susamamak için 10 önemli ipucu
Açlık süresi ne kadar uzun olursa, vücudun o kadar fazla glikoza ihtiyacı olur, bu da kaslarda bulunan protein gibi diğer kaynakların şekere dönüşmesine yol açar. Ardından yağ da glikoza dönüştürülmesine yol açar. Aynı zamanda çocuğun yeterli sıvı alamaması susuzluğun artmasına, idrar çıkışının azalmasına ve bazen de kas spazmlarına neden olabilir.
Dr. Ivaz, daha büyük çocuklar için orucun kademeli olmasının tercih edilebileceğini vurguluyor. Örneğin, bir çocuk ilk gün aç hissetmesi durumunda orucunu bozabilir.  Daha sonra her gün süreyi 15 dakika artırır. Böylece vücudun aniden değil, yavaş yavaş alışması için iyi bir fırsat olur. Anne babalar da çocuklarına, yetişkinlerden daha erken oruç açmalarının utanılacak bir şey olmadığını söyleyerek, psikolojik durumlarına yardımcı olur. Öte yandan özellikle sıcak havalarda, anne babaların gözünde ne kadar kısa olursa olsun oruç tutabilecekleri süre boyunca çocuklar oruç tutmaya teşvik edilmelidir.
Ayrıca şunu da okuyabilirsiniz: Oruç ve çocuklar... Tavsiyeler ve uyarılar

Oruç tutan çocukların spor yapması
Bu bağlamda Dr. Ivad, çocuklara oruç sırasında futbol ve yüzme gibi şiddetli egzersizler gerektiren sporlardan kaçınmalarının tavsiye edilmesini ve glikoz ihtiyacını artırmamak için sporun iftar sonrasına ertelenmesinin gerektiğini söylüyor.
İftardan sonra aşırıya kaçmadan vücudun nemli kalması için bol sıvı alınması tercih edilir. Çünkü vücudun ihtiyacından fazla olan su idrarla dışarı atılmakta.

Ramazan ayında çocuklar için sahurun önemi
Sahur, genel olarak oruçlu insanlar ve özellikle çocuklar için önemli bir öğün olarak kabul edilir. Anne babalar çocuklarının o yemeği yediğinden emin olmalı. Çünkü çocuklar için sahur orucun önemli bir parçasıdır. Bu öğünde kepekli tahıllar, baklagiller, meyve ve sebzeler gibi lif bakımından zengin yiyecekler tercih edilmelidir.

Yüksek lifli bir diyet kalp sağlığını nasıl destekler?
Yağsız et ve yumurta en önemli hayvansal protein kaynağıdır. Bu nedenle iftarda ve sahurda bu ürünler ve süt ürünleri mutlaka bulunmalıdır. Çocukların reçel veya işlenmiş meyve suları gibi şeker içeriği yüksek gıdalardan kaçınmaları tercih edilir.  Çünkü bunlar, çabuk aç hissetmelerini sağlar ve besin değeri proteininkiyle aynı değildir. Ayrıca susuzluğu önlemek için aşırı tuz içeren yiyeceklerden de kaçınmalısınız.

Ramazan ayında çocuklar için iftar
Hazımsızlık, şişkinlik ve karın ağrısından kaçınmak için Ramazan ayında yemeğin kısa bir mola ile ayrılmış iki öğüne bölünmesi her zaman tercih edilir. İster hayvansal ister bitkisel olsun, iftarın ana menüsünde daima protein ağırlıklı gıdalar tercih edilmeli.
Zeytinyağı veya keten tohumu gibi tercihen sağlıklı yağların kullanılması durumunda, asitli içeceklerden ve tatlıdan kaçınılması veya az miktarda tüketilmesi gerekir.  Bunların yerine şeker eklenmeden meyve veya doğal meyve suları tercih edilmelidir.
İftardan sonra yüksek kalori içeren kuruyemişler, büyük miktarlarda antioksidan içerdikleri için az miktarda yenebilir.
İftar: Ramazan’da orucunuzu açarken bu besinlere dikkat edin

Ramazan ayında çocuklar için uyku nasıl olmalı?
Okuldan dönen çocukların iftar öncesi uyumaları, yorgunluğu önlemek için tercih edilebilir. Çocuklar akşamın erken saatlerinde yatarak iyi dinlenirlerse, sahurda uyanabilir. Böylece ertesi gün konsantrasyonlarını etkilenmemiş olur. Ancak sahurdan sonra hemen yatmamaları tercih edilir.

Ramazan’da sağlıklı ve iyi bir uyku için gerekli adımlar nelerdir?
Çocukların oruç tutmasını kolaylaştıran genel ipuçları

  1. Çocuğunuzun oruç tutmasını engelleyecek herhangi bir hastalıktan mustarip olmadığından emin olmanız gerekir.
  2. Çocuğun tabağına yapacağınız basit bir dokunuş onu yemeye teşvik eder. Bu yüzden sebze ve meyveleri ağaç veya güler yüz şeklinde keserek süslemeyi tercih edebilirsiniz.
  3. Çocuklarınızı fakirlere ve muhtaçlara verilen Ramazan kolileri hazırlamaya dahil edin. Bu sayede onları, sadaka vermeye teşvik etmiş ve önemini kavratmış olursunuz.
  4. Ramazan ayının başlangıcından birkaç gün önce, biraz neşe ve farklılık hissetmeleri için evi süsleyebilirsiniz.
  5. Çocuğun yemeğini seçmesine izin verin, çünkü fikrini paylaşmak özgüvenini arttırır.
  6. İftar yemeği hazırlarken çocuğun mutfağa girmesine gerek yok. Sadece yemek masasını hazırlaması ve süslemesi için ondan yardım isteyin.


İçeceğinizi sıcak mı yoksa soğuk mu içtiğiniz ruh halinizi ve psikolojik rahatlığınızı ortaya koyuyor

İçeceğin sıcaklığı ruh sağlığını nasıl etkiliyor? (Pexels)
İçeceğin sıcaklığı ruh sağlığını nasıl etkiliyor? (Pexels)
TT

İçeceğinizi sıcak mı yoksa soğuk mu içtiğiniz ruh halinizi ve psikolojik rahatlığınızı ortaya koyuyor

İçeceğin sıcaklığı ruh sağlığını nasıl etkiliyor? (Pexels)
İçeceğin sıcaklığı ruh sağlığını nasıl etkiliyor? (Pexels)

British Journal of Nutrition dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, çay ve kahve gibi sıcak ya da soğuk içeceklerin sıcaklığı ve içildikleri saatin ruh halini ve genel sağlığı etkileyebileceğini ortaya koydu.

Şarku’l Avsat’ın Fox News'ün haberinden aktardığına göre Asya ve Amerikan kökenli 400'den fazla ABD’li yetişkinin katıldığı araştırmanın yazarlarına göre geleneksel Asya tıbbında eski çağlardan beri bilinen yiyecek ve içeceklerin sıcaklığı, anksiyete, uykusuzluk ve sindirim bozuklukları ile somut bir şekilde bağlantılı.

Çalışma, Asyalı katılımcılar arasında sıcak aylarda soğuk içecek tüketiminin artmasının aşağıdaki durumlarla ilişkili olduğuna işaret etti:

*Artan kaygı.

*Uyku bozuklukları.

*Karında daha fazla dolgunluk hissi.

Amerikan katılımcılar ise kışın sıcak içecek içtiklerinde uykularının düzeldiğini ve hem depresyonlarının hem de sindirim sorunlarının azaldığını bildirdiler.

Araştırmacılar, bu farklılıkları kültürel tüketim alışkanlıklarına ve bireysel ısı duyarlılığına bağlarken etkilerin ‘soğuk elleri’ olan katılımcılar arasında daha güçlü olduğunu ve Asya alt grupları arasında belirgin farklılıklar olduğunu belirtiyorlar. Sonuçların doğrudan bir nedensellik değil, ilintiyi gösterdiğini ve verilerin katılımcıların kendi beyanlarına dayandığını vurguladılar.

San Diego Eyalet Üniversitesi (SDSU) tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Bu çalışma, ABD’de sıcak ve soğuk yiyecek ve içeceklerin tüketimini çeşitli sağlık sonuçlarıyla doğrudan ilişkilendiren ilk çalışma ve artan anksiyete, uykusuzluk ve sindirim bozuklukları oranlarının ele alınması açısından önemli sonuçlar doğuruyor.”

SDSU’dan epidemiyoloji uzmanı Doç. Dr. Tianying Wu, bu araştırmanın ‘sıcak ve soğuk içecek tüketiminin sağlık sonuçlarıyla nasıl bağlantılı olduğuna dair içgörü sağladığını’ açıkladı.

Doç. Dr. Wu, şunları söyledi:

“Sıcak ve soğuk içeceklerin tüketiminin gerek evde gerekse restoranlarda olsun, ABD’de günlük yaşamın rutin bir parçası olduğu göz önüne alındığında, bu bulgular günlük sağlık seçimleriyle büyük ölçüde ilgili.”

Bir sonraki adımın daha titiz müdahaleci ve prospektif çalışmalar yürütmek olduğunu belirten Doç. Dr. Wu, “Çünkü etkiler yaşa ve sağlık durumuna bağlı olarak değişebilir. Örneğin yaşlılar veya dolaşım bozukluğu olanlar soğuğun etkilerine daha duyarlı olabilirler” diye ekledi.

Sağlık ve mesleki terapi uzmanı Jessica Mack ise Fox News'e yaptığı açıklamada, sıcak yiyecek ve içeceklerin tüketilmesinin vücudun strese verdiği tepki üzerinde somut bir etkisi olabileceğini söyledi.

New York’ta yaşayan bir terapist, sıcaklığın gevşemeyi sağlayan parasempatik sinir sistemini uyarmaya yardımcı olabileceğini ve serotonin gibi ruh halini düzenleyen kimyasalların salınımını etkileyebileceğini açıkladı.

Sıcak içeceklerin vagus sinirini (beynin tabanından başlayarak boyun, göğüs ve karın bölgelerine kadar uzanan en uzun kafa siniri) uyararak kalp atış hızını düşürdüğünü ve sakinlik hissini artırdığını belirten aynı terapiste göre sıcaklık psikolojik olarak güvenlik ve rahatlık ile ilişkilendirildiğinden çay veya sıcak çorba içmek gibi basit bir şey bile bedenin ve zihnin savaş ya da kaçış modundan çıkmasına yardımcı olabilir.

SDSU araştırması, sabahları bir fincan kahve içmenin ruh halini iyileştirebileceğini ortaya koyan başka bir araştırmanın yayınlanmasından kısa bir süre sonra yayınlandı. Araştırmada 200 genç dört hafta boyunca izlendi. Çalışmanın yazarları, katılımcıların kafein bağımlılığı olmasa bile enerjilerinde ve mutluluklarında artış olduğunu gözlemledi.


Yapay zekadan sağlıklı yaşamın sırları

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yapay zekadan sağlıklı yaşamın sırları

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yapay zeka kullanan yeni bir çalışma, yediğimiz yiyeceklerin miktarı ve türüyle sağlıklı beslenme düzenimizi ne kadar tutarlı uyguladığımızın insan sağlığını etkileyen temel faktörler olduğunu ortaya koyuyor.

İsviçre’nin Lozan kentindeki Federal Teknoloji Enstitüsü’nde görevli araştırmacılar, hangi yiyecekleri ve ne kadar düzenli yediğimizin bağırsak sağlığını belirlemede en kritik faktörler olduğunu söylüyor.

Çalışmalar, lif, meyve, sebze ve kuruyemiş açısından zengin beslenmeyi, bağırsak mikrobiyotasının daha zengin olması ve daha iyi sindirim sağlığıyla ilişkilendiriyor.

Bağırsak mikropları, sindirim sistemimizde yaşayan bakteriler, virüsler, mantarlar ve diğer mikroorganizmalardır. Bazıları sağlığa yararlıyken, bazıları zararlı olabilir.

Nature Communications adlı akademik dergide yayımlanan yeni araştırma, sağlıklı bir beslenme düzenine uymanın bağırsak sağlığı için yediğimiz yiyeceklerin türü veya miktarı kadar hayati önem taşıdığını ilk kez gösteriyor.

Yapay zeka analiziyle desteklenen çalışma, düzenli olarak meyve, sebze ve tahıl tüketmenin sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotası geliştirmek için çok önemli olduğuna işaret ediyor. Çalışmanın yazarlarından Marcel Salathé, "Bu araştırma, sağlıklı gününüzde aşırı sebze yiyip haftanın veya ayın geri kalanında sağlıksız bir şekilde beslenemeyeceğinizi açıkça gösteriyor" dedi.

Aslında çalışmamız, sağlıklı gıdaların düzensiz tüketiminin bağırsak mikrobiyotası üzerindeki birçok faydalı etkisini ortadan kaldırdığını gösteriyor. Bu, gelecekteki çalışmaların yalnızca insanların ne yediğine değil, zaman içinde ne yediklerinin kalıplarına da bakması için gerçek bir teşvik.Y

vfev
Yemek salonunda öğle yemeği (Alonso Nichols/Tufts Üniversitesi/Eurekalert)

Dışkı örneklerini değerlendirmek için gelişmiş yapay zeka teknikleri, kişinin mikrobiyotası üzerinen diyetini ve tersini tahmin etmek için giderek daha fazla kullanılıyor.

Araştırmacılar, kişinin bağırsak mikrobiyotasının ne yediğini ve bunun tersini yüzde 85'e varan doğrulukla gösterdiğini buldu.

Dr. Salathé, "Dışkı örneğinden bu tür verileri elde etmek nispeten kolay ancak birinin diyetini anlamak son derece zor; bu, elde etmesi zor bir veri" dedi.

Son çalışma, "Yiyecek ve Sen" çalışmasına katılan yaklaşık bin kişinin beslenme bilgilerini değerlendirdi.

Veriler, İsviçre enstitüsü tarafından geliştirilen MyFoodRepo uygulaması aracılığıyla toplandı.

Uygulamanın yapay zeka sistemi, verileri besin içeriği açısından analiz etti ve analiz daha sonra araştırmacılar tarafından incelendi.

Çalışmanın baş yazarı Rohan Singh, "Tarihsel olarak beslenme araştırmaları, gıda sıklığı anketlerine ve 24 saatlik diyet anımsamalarına dayanıyordu. Teoride birinden yediği her şeyi yazmasını isteyebilirsiniz ancak pratikte neredeyse imkansız olduğu için yapılmıyor" dedi.

Araştırma, genellikle kademeli olarak gelişen yaşam tarzına dayalı bağırsak rahatsızlıklarına dair içgörüler sunuyor.

Dr. Singh, "Beslenme bu hastalıklara en büyük katkıda bulunan faktörlerden biri olduğundan, bizimki gibi analizler, kişinin beslenmesinde nelerin iyileştirilebileceğini değerlendirebilir" diye belirtti.

Yapay zeka daha sonra insanların gıda tüketimini buna göre ayarlamalarına yardımcı olabilir.

Bu bulgular ışığında araştırmacılar, beslenme kılavuzlarının yalnızca gıda türleri ve miktarlarını değil, aynı zamanda sağlıklı beslenme alışkanlıklarının düzenliliğini de vurgulayacak şekilde güncellenmesi çağrısında bulunuyor.

Yeni verileri ultra işlenmiş gıdalarda bulunan emülgatörler gibi gıda katkı maddeleriyle bağırsak mikrobiyotası arasındaki bağlantıyı araştırmak için kullanmayı umuyorlar. Dr. Salathé, "Bu katkı maddelerinden bazılarının mikrobiyotanızı gerçekten olumsuz etkileyebileceği yönünde güçlü bir hipotez var ve bunun gerçekten de böyle olabileceğine dair bazı erken belirtilere sahibiz" dedi.

Independent Türkçe


Alzheimer araştırması: Erkeklerin beyni daha hızlı küçülüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Alzheimer araştırması: Erkeklerin beyni daha hızlı küçülüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni araştırma, Alzheimer hastalığı kadınlarda daha sık teşhis edilse de erkeklerin beyinlerinin kadınlardan daha hızlı küçüldüğünü gösteriyor.

Alzheimer Derneği'ne göre, 7 milyondan fazla Amerikalı Alzheimer hastası var ve 2050'ye kadar bu sayının yaklaşık 13 milyona ulaşması bekleniyor. Dernek, 45 yaşında Alzheimer'a yakalanma riskinin kadınlarda beşte bir, erkeklerde ise onda bir olduğunu belirtiyor.

Proceedings of the National Academy of Sciences adlı akademik dergide yakın zamanda yayımlanan çalışma, sağlıklı beyin yaşlanmasındaki cinsiyet farklılıklarının, kadınlara neden daha sık Alzheimer teşhisi konulduğunu açıklayıp açıklamadığını belirlemeyi amaçlıyor.

Araştırmacılar, 17 ila 95 yaşındaki yaklaşık 5 bin katılımcının 12 binden fazla beyin MR'ını inceledi ve erkek beyinlerinin kadınlarınkine göre daha fazla bölgede daha hızlı küçüldüğünü buldu. Çalışmaya göre hafıza, duygu ve duyu işlemeyle ilgili alanlar özellikle etkilenmişti.

Çalışma, kadınların beyinlerinin ventriküllerinde biraz daha fazla genişleme olduğunu ortaya koydu. Ventriküller, beynin içindeki sıvı dolu boşluklardır.

Çalışmanın baş yazarı, Norveç'teki Oslo Üniversitesi'nden Anne Ravndal, Fox News Digital'a, "Bulgularımız erkeklerin daha fazla bölgede daha fazla yapısal beyin gerilemesi yaşadığını gösteriyor; bu da normal beyin yaşlanmasının Alzheimer oranlarındaki cinsiyet farkını açıklamadığı anlamına geliyor" diye konuştu.

Ravndal, çalışmanın sonuçlarının "uzun ömür, tanı kalıpları veya biyolojik faktörlerdeki farklılıklar gibi diğer olası açıklamalara işaret ettiğini" söyledi.

Alzheimer'ın kadınlarda yaygınlığı hakkında ortaya atılan bir teori, yaşlanmanın hastalık için birincil risk faktörü olması ve kadınların erkeklerden daha uzun yaşamasına dayanıyor.

Kaiser Permanente Kuzey Kaliforniya Araştırma Bölümü'nden Paola Gilsanz, Alzheimer Derneği'nin 2020 tarihli makalesinde, "Bu dengesizliğin nedeni belirsiz. Uzun ömür bir açıklama olarak görülüyor çünkü yaş, bunama için çok güçlü bir risk faktörü" yazmıştı.

Ama artık bunun her şeyi açıklamadığını görüyoruz. Bu yüzden biyolojik, sosyal veya kültürel faktörler de dahil çeşitli faktörlere bakıyoruz.

Independent Türkçe