ABD-İsrail anlaşmazlığı Biden ve Netanyahu arasında alenen patlak verdi

Yaşanan durum, 2015 yılında Netanyahu ile Obama arasında yaşanan diplomatik çatışmayı akla getirdi.

Başkan Joe Biden salı akşamı Beyaz Saray'da basın mensuplarına konuştu (EPA)
Başkan Joe Biden salı akşamı Beyaz Saray'da basın mensuplarına konuştu (EPA)
TT

ABD-İsrail anlaşmazlığı Biden ve Netanyahu arasında alenen patlak verdi

Başkan Joe Biden salı akşamı Beyaz Saray'da basın mensuplarına konuştu (EPA)
Başkan Joe Biden salı akşamı Beyaz Saray'da basın mensuplarına konuştu (EPA)

ABD ile İsrail arasındaki ilişkiler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD Başkanı Joe Biden'ın tartışmalı yargı reformu planları hakkındaki önerilerini reddetmesinde ve İsrail'in en yakın müttefiklerinden bile kendi iç işlerine karışılmasını reddeden, ‘egemen bir devlet’ olduğu iddiasında açıkça görülen ender bir kamuoyu anlaşmazlığına tanık oldu.
Bu gelişme, Biden yönetiminin Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı hükümete, İsrail'de yaygın protestolara yol açan planlarından geri adım atması için haftalarca uyguladığı sessiz diplomatik baskı sonrası gerçekleşti. İsrailli muhaliflerin, Netanyahu'yu İsrail'in ABD ile çok önemli düzeydeki stratejik ilişkisini tehdit etmekle suçladığı bir dönemde, bazılarının ‘iki ülke arasında açık bir çatışma’ olarak nitelediği durum ortaya çıktı. Bu, İran nükleer dosyası da dahil olmak üzere önemli güvenlik sorunlarıyla yüzleşme kabiliyetine zarar verebilir.
Salı günü erken saatlerde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Biden, önerilen yargı reformuyla ilgili olarak Netanyahu'dan ne beklediği sorusuna, “Umarım bundan uzaklaşır” diyerek Netanyahu hükümetinin “bu şekilde devam edemeyeceğini” ifade etti. Biden ayrıca, plan üzerinde uzlaşma çağrısında bulundu. ABD'nin İsrail Büyükelçisi Thomas Nides'in Netanyahu'yu yakında Beyaz Saray'a davet etme konusundaki açıklamalarının sorulması üzerine Biden, “Hayır, kısa vadede değil” yanıtını verdi.
Netanyahu, Twitter’da alışılmadık bir saatte 01.00 sıralarında İngilizce olarak yayınladığı bir tweetle yanıt verdi: “Başkan Biden'ı 40 yılı aşkın süredir tanıyorum ve İsrail'e olan uzun vadeli bağlılığını takdir ediyorum. Ancak İsrail, kararlarını en iyi dostları da dahil olmak üzere dışarıdan gelen baskıya göre değil, halkının iradesine göre veren egemen bir devlettir.”
Netanyahu daha sonra uzlaşmacı bir tonda konuşup, İsrail ile ABD arasındaki ilişkilerin “zaman zaman farklılıklara” tanık olduğunu söyleyerek aralarındaki ittifakın “sarsılmaz” olduğunu ve “bunu hiçbir şeyin değiştiremeyeceğini” vurguladı.
Bu karşılıklı açıklamalar, Netanyahu'nun ‘iç savaştan kaçınmak’ için aşırı sağdan önerilen yasayı ertelemeyi kabul etmesinden bir gün sonra ve on binlerce kişinin İsrail sokaklarında yer aldığı art arda iki gün süren protestolar sonrasında geldi. Biden, “Bu yolda devam edemezler. Bunu biraz netleştirdim” dedi ve “başbakanın gerçek bir uzlaşmaya varmaya çalışmasını sağlayacak şekilde hareket edeceğini, ancak bunun henüz net olmadığını” umduğunu ifade etti.
İsrail'i, İsrail demokrasisini yok edecek iktidar çoğunluğu tarafından iktidarı ele geçirme girişimi olarak görenler ile esas olarak sağcı olan ve Yüksek Mahkeme'yi aşırı aktif bulanlar arasında ikiye bölen yargı değişikliklerine atıfta bulunuyordu.
New York Times, İsrail meseleleri uzmanlarının Netanyahu'nun projesinin en tartışmalı kısmının, iktidardaki sağcı koalisyona Yüksek Mahkeme yargıçlarının seçiminde daha fazla etki sağladığını ve Yüksek Mahkeme'nin bir sonraki başkanını seçmelerine izin verdiğini söylediklerini aktardı. Planın ertelenmesi Washington ile gerginliğin azalmasına yol açsa da Biden'ın açıklamaları, ABD'nin Netanyahu'nun planları konusunda hâlâ temkinli olduğunu ve önümüzdeki haftalarda İsrail'deki müzakerelerin sonucunu bekleyeceğini açıkça ortaya koydu.
Biden'ın eleştirisi ve Netanyahu'nun tepkisi, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog bir çözüm bulma çabalarını sürdürürken İsrail'de ‘siyasi bir kargaşaya’ neden oldu.
İsrailli protesto organizatörleri perşembe günü Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği önünde Biden'ı desteklemek için bir gösteri çağrısı yaparken, Netanyahu'nun müttefikleri ise eleştirilerini artırdı. İsrail Parlamentosu’ndaki (Knesset) muhalefet lideri Yair Lapid, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “İsrail'in on yıllardır ABD'nin en yakın müttefiki olduğunu, ancak ülke tarihindeki en aşırılık yanlısı hükümetin onu üç ayda yok ettiğini” ifade etti.
Öte yandan İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, “ABD Başkanı’nın bu noktayı anlayacağını” umarak, İsrail'in “ABD bayrağındaki başka bir yıldız olmadığını” söyledi.
Biden ile Netanyahu arasındaki bu açık tartışma, İsrail'in Filistinlilere yönelik politikaları ve İran nükleer dosyası konusunda Netanyahu ile eski ABD Başkanı Barack Obama arasında daha önce yaşanan diplomatik çatışmayı yeniden alevlendirdi. 2015 yılında Netanyahu, ABD Kongresi'ne hitap etmek ve dünya güçleri ile İran arasındaki nükleer anlaşmayı kınamak için Beyaz Saray'a gitmişti.



Trump'ın fiyat söylemlerine Cumhuriyetçiler de inanmıyor

Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
TT

Trump'ın fiyat söylemlerine Cumhuriyetçiler de inanmıyor

Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)

Hafta sonu yayımlanan iki yeni anket, Amerikalıların tatil sezonuna girerken hayat pahalılığı konusunda hâlâ ciddi sıkıntı içinde olduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump'ın bu konuda yeterli çaba göstermediğini düşündüğünü ortaya koydu.

CBS News/YouGov'un yaptığı ankete göre, Amerikalıların yüzde 60'ı, Trump'ın fiyatları ve enflasyonu olduğundan daha iyi gösterdiğine inanıyor. Buna karşılık, yüzde 27'si Trump'ın enflasyonu ve günlük tüketim mallarının maliyetlerini olduğu gibi, yüzde 13'ü ise enflasyon ve fiyatlar hakkındaki haberleri olduğundan daha kötü gösterdiğini söylüyor.

Ancak ankete katılan 10 Cumhuriyetçiden 4'ü, başkanın alım gücünü olduğundan daha iyi gösterdiğini söylüyor. Ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 25'i Trump'ın enflasyonla başa çıkma biçimini onaylamıyor ve yüzde 29'u fiyatların arttığını söylüyor.

Ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 32'si Trump yönetiminin politikalarının gıda ve market alışverişi için ödedikleri fiyatları artırdığını söylüyor. Aynı oranda Cumhuriyetçiyse bu politikaların gıda ve market alışverişi fiyatlarını düşürdüğünü söylüyor.

Ağırlıklı olarak alım gücü ve hayat pahalılığından bahseden Demokratlar, bu ay Kaliforniya'dan Georgia'ya, New Jersey ve Virginia'ya kadar ülke genelinde seçimleri silip süpürdü.

Bu mesaj, özellikle 2024'te Trump'a oy veren Latin kökenli seçmenler de dahil beyaz olmayan seçmenler arasında yankı buldu. Anket, Hispaniklerin yüzde 70'inin Trump'ın politikalarının gıda ve market fiyatlarının artmasına neden olduğunu, yüzde 68'inin mal ve hizmet fiyatlarının arttığını ve yüzde 60'ının Trump'ın fiyatları ve enflasyonu olduğundan daha iyi gösterdiğini söylediğini ortaya koydu.

ABD Başkanı alım gücünü tekrar tekrar "yeni bir kelime" ve "Demokratların bir kandırmacası" diye niteliyor. Ancak cuma günü, çoğunlukla kira maliyetlerine odaklanan ve otobüsleri ücretsiz, çocuk bakımınıysa evrensel hale getirme sözü veren, bu ay belediye başkanlığında diğer Demokratları geride bırakarak New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani'yi Oval Ofis'te ağırladı.

Birdenbire anlayış gösteren Trump, Mamdani'nin yanında, "İlginç bir sohbet ettik ve fikirlerinden bazıları gerçekten de benim fikirlerimle aynı" dedi.

G
New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani, 2025'te kendisine ve 2024'te ABD Başkanı Donald Trump'a oy veren birçok kişinin enflasyon ve hayat pahalığını dile getirdiğini söyledi (AP)

Politico tarafından yapılan bir başka anket, en çok hangi maliyetlerin Amerikalıların endişelendirdiğini ortaya koydu. Anket, Amerikalıların yüzde 45'inin karşılanması en zor yaşam maliyetinin market alışverişi olduğunu, yüzde 38'inin konut, yüzde 34'ünün sağlık hizmetleri ve yüzde 31'inin de elektrik faturaları olduğunu gösterdi.

Mamdani, görüşmeleri sırasında Trump'la birlikte hayat pahalılığına odaklanarak kendi seçimlerini kazandıklarını söyledi.

Mamdani, "Başkan'a, kampanyamızın odağının büyük ölçüde yaşam maliyeti krizi olduğunu ve başkana oy veren New Yorklulara sorduğumuzda, New York'ta oylarında bir artış gördüğümüzde, aynı konuya geri döndüklerini söyledim: Yaşam maliyeti, yaşam maliyeti, yaşam maliyeti" dedi. Buna karşılık Trump, New York'un enerji şirketi Con Edison'ın fiyatları düşürmesini sağlamaktan bahsetti.

Ancak yaşam maliyeti sadece sol görüşlü Demokratlara kazandırmadı. New Jersey'de ılımlı görüşlü Mikie Sherrill, elektrik zamlarının dondurulması çağrısında bulunarak valilik yarışını kazandı.

Independent Türkçe


Rusya, ABD’yle Meksika’nın arasını açmak istiyor

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
TT

Rusya, ABD’yle Meksika’nın arasını açmak istiyor

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)

Rusya, ABD'yle arasını bozmak istediği Meksika'daki dezenformasyon çalışmalarını yoğunlaştırdı.

New York Times'ın (NYT) haberinde, Rusya'nın Latin Amerika'daki dezenformasyon faaliyetlerini son iki yılda artırdığı belirtiliyor. Moskova yönetiminin ABD'yle bölgedeki müttefikleri arasında anlaşmazlık yaratmayı hedeflediği savunuluyor. 

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla NYT'ye konuşan kaynaklar, dezenformasyon kampanyasının Sputnik ve RT gibi Kremlin'e ait medya kuruluşları tarafından yürütüldüğünü ileri sürüyor. Özellikle ABD'nin en büyük ticaret ortağı olan Meksika'nın hedef alındığı aktarılıyor. 

NYT'nin incelediği "Meksika: RT'nin İstilası" başlıklı iç yazışmada, Meksika'nın başkenti Meksiko'daki Amerikan diplomatların, RT'nin ülkedeki "ani ve hızlı genişlemesi" hakkında uyarılarda bulunduğu görülüyor. 

Nisan 2024 tarihli yazışmada şu ifadelere yer veriliyor: 

RT'nin Meksika'daki agresif yatırımı, güvenilirliğini artırma ve ABD'yi zayıflatma stratejisi, halkın mevcut algısını değiştirme tehdidi yaratıyor. Meksika misyonunun, RT'nin iyi finanse edilen çabalarına karşı koymak için daha fazla kaynağa ihtiyacı var.

Meksiko'daki ABD Büyükelçiliği'nden gönderilen mesajda, RT en Español'un X'te çevrimiçi izlenme sayısının 2022'de 191 binden bir yıl sonra 715 milyona fırladığı aktarılıyor. 

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'daki varlığını artırdığı, potansiyel izleyici sayısının 670 milyona ulaştığı belirtiliyor.

RT'nin Meksika'da bu kadar yaygınlaşmasında, eski Devlet Başkanı López Obrador döneminde görev yapan ve Rusya yanlısı olmakla eleştirilen bazı yetkililerin etkili olduğu savunuluyor. Obrador'un devlet başkanlığı geçen yıl ekimde sonlanmış, yerine seçimleri kazanan Claudia Sheinbaum gelmişti. Sheinbaum da Obrador'un kurduğu iktidardaki Ulusal Yenilenme Hareketi (Morena) partisinden.

NYT, Obrador veya Morena yetkililerinin yorum taleplerine yanıt vermediğini aktarıyor.  

Meksiko'daki Rus Büyükelçiliği ise iddiaları reddederek Sputnik ve RT'yi Amerikan medyasına tarafsız alternatifler diye niteledi. 

Bazı uzmanlar Donald Trump yönetiminin dezenformasyona karşı mücadele de geride kaldığını söylüyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'ndan Bret Schafer şu değerlendirmeyi yapıyor: 

ABD küresel bilgi alanından çekiliyor ve yerine Rusya giriyor. Rusya'nın ABD'nin kendi arka bahçesinde ABD'ye karşı harekete geçmesi bir bakıma Soğuk Savaş anlayışının bir ürünü. Ruslar nüfuz artırmak için Latin Amerika'yı uzun zamandır bir öncelik olarak görüyor.

2022'de başlayan Ukrayna savaşının ardından ABD, Kanada, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği, RT'yi ve kuruluşun üst düzey isimlerini yaptırım listesine almıştı.

Independent Türkçe, New York Times, BBC


Adolf Hitler'in Afrika'daki seçimi kazanması bekleniyor

Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda)  ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda) ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
TT

Adolf Hitler'in Afrika'daki seçimi kazanması bekleniyor

Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda)  ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda) ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)

Afrika'nın güneyindeki Namibya'da seçim heyecanı yaşanıyor.

Çarşamba yapılacak oylamada kazanması beklenenlerden biri de Adolf Hitler Uunona.

59 yaşındaki siyasetçinin 2004, 2015 ve 2020'deki seçimlerden sonra olduğu gibi, bir kere daha Oshana Bölgesi'ndeki Ompundja'nın yerel meclisine girmeye hak kazanacağı öngörülüyor.

Güneybatı Afrika Halk Örgütü (SWAPO) üyesi, son seçimlerde oyların yüzde 85'ini almıştı. 

SWAPO, Namibya'nın 1990'da Güney Afrika'dan bağımsızlığını kazanmasından beri iktidar partisi konumunda. Sol görüşlere yakın parti, geçmişte sömürge yönetimine karşı mücadelesiyle dikkat çekmişti.

Uunona, 5 yıl önce Alman gazetesi Bild'e verdiği röportajda "Babam, Adolf Hitler'in hangi değerleri sembolize ettiğini bilmiyordu. Çocukken adım bana da çok normal geliyordu. Bu adamın tüm dünyayı fethetmeye çalıştığını büyüyünce anladım. Benim bu tür şeylerin hiçbiriyle işim yok" demişti. 

Arkadaşlarının kendisine Hitler demeden Adolf diye seslendiğini söyleyen Uunona, adını değiştirmeyeceğini belirtmişti:

Tüm resmi belgelerde bu şekilde yazıyor. Artık bunun için çok geç.

Uunona, ülkesinin The Namibian gazetesine verdiği röportajda da "Ben Hitler gibi değilim" ifadesini kullanmıştı.

2020'de Uunona'nın memleketinde görülen ve arka camında “Adolf Hitler” yazısı ve gamalı haç simgesi yer alan bir otomobil dikkat çekmişti.

Ancak Uunona bu aracın kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını ifade etmişti. 

1884 - 1915'te Alman sömürge yönetimi altında kalan Namibya’da Alman kökenli isimler bugün de yaygın olarak kullanılıyor.

1904 - 1908'de ülkedeki Ovaherero ve Nama halklarına yönelik bir soykırım kampanyası yürüten Alman İmparatorluğu, 70 bine yakın kişiyi öldürmüştü. 

Koloni dönemi sonrasında da Alman nüfuzu sürerken II. Dünya Savaşı'nın ardından bazı Naziler, Namibya'ya kaçmıştı.

1976'da New York Times'ta yayımlanan bir haber, Alman kökenli Namibyalıların birbirlerini hâlâ "Heil Hitler" diye selamladığını bildirmişti. 

Almanya'nın Afrika'da gerçekleştirdiği bu soykırımı resmen tanıması 2021'i buldu. Namibya liderleri hâlâ istedikleri tazminatı alamadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Post