Sahra Altı Afrika göçmenleri Tunus’tan toplu halde kaçıyor 

Fildişi Sahili göçmenleri, Tunus'ta kaldıkları süre boyunca kendilerine yönelik saldırıların artması üzerine ülkelerine tahliye ediliyor. (Reuters)
Fildişi Sahili göçmenleri, Tunus'ta kaldıkları süre boyunca kendilerine yönelik saldırıların artması üzerine ülkelerine tahliye ediliyor. (Reuters)
TT

Sahra Altı Afrika göçmenleri Tunus’tan toplu halde kaçıyor 

Fildişi Sahili göçmenleri, Tunus'ta kaldıkları süre boyunca kendilerine yönelik saldırıların artması üzerine ülkelerine tahliye ediliyor. (Reuters)
Fildişi Sahili göçmenleri, Tunus'ta kaldıkları süre boyunca kendilerine yönelik saldırıların artması üzerine ülkelerine tahliye ediliyor. (Reuters)

Tunus'ta göç konusunda çalışmalar yürüten bir insan hakları örgütü, Cumhurbaşkanı Kays Said’in Sahra Altı Afrika ülkelerinden gelen yasa dışı göçmenlere yönelik kısıtlamaların sıkılaştırılmasına ilişkin açıklamalarının ardından ülkeden toplu kaçışların başladığını aktardı.
Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu (FTDES), göç, protesto hareketleri, şiddet ve intihar vakalarıyla ilgili DPA’nın ulaştığı son raporunda şu ifadelere yer verildi:
 “Sahra Altı Afrika'dan gelen göçmenlere yönelik ırkçı kampanya, saldırı ortamını derinleştirdi. Ülke, Cumhurbaşkanı’nın 21 Şubat'ta yaptığı açıklamaların ardından, idari statü bahanesiyle bir güvenlik soruşturması kampanyasına tanık oldu. Göçmenlerin işlerinden ve evlerinden çıkarıldığı, aleyhlerinde fiziksel ve sözlü saldırıların arttığı kaydedildi.”  
Sahra Altı Afrika’dan gelen göçmenler, İtalya toprakları üzerinden en yakın Avrupa kıyılarına ulaşmak için Tunus’tan geçiyor.
FTDES, Tunuslu yetkililerin bu yılın başından şubat ayının sonlarına dek Tunus kıyısı boyunca 7 bin 496 göçmeni savuşturduğunu, yani 2022'nin aynı dönemine göre yüzde 242, 2020'nin aynı dönemine göre ise en az yedi kat artış kaydedildiğini bildirdi. Başta İtalya olmak üzere Avrupa ülkelerinin yaptığı baskıların Tunuslu yetkilileri göçmenleri hoş karşılamayan, onları uzaklaştırmak isteyen bir atmosfer yaratmaya ittiğini vurgulayan FTDES, böylece göçmenlerin kendileri için güvensiz hale gelen bu ülkeden kaçmak için bir çıkış yolu aramaya başladıklarını bildirdi. Göçmen kaçakçılığı ağlarının ise insanların hayatları pahasına da olsa kâr elde etmek için bu durumu fırsat bildiğini aktardı.
İtalya İçişleri Bakanlığı verilerine göre, bu yılın başından mart ayının son haftasına dek yaklaşık 27 bin göçmen ülkenin kıyılarına ulaştı. Geçen yıl bu rakamın 6 bin 543 olduğu biliniyor. FTDES verilerine göre, Ocak ve Şubat aylarında bin 111 Tunuslu İtalya kıyılarına ulaştı. Bu rakamın geçen yıl 690 olduğuna dikkat çekiliyor.
İtalya ve Fransa, ülkede olası bir mali çöküşü, göçmen akımlarına dair yansımaları önlemek için Avrupa Birliği’nden Tunus'a acilen destek verilmesi için baskı yapıyor. İtalya İçişleri Bakanı Matteo Piantedosi, göç akışlarında rekor rakamların kaydedildiğini, Tunus tarafının taahhüdü olmasaydı bu akışların iki katına çıkacağını açıkladı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Matteo, Avrupa İçişleri Komiseri ile birlikte nisan ayının üçüncü haftasında Tunus ziyaretinde bulunacak. İtalyan Aki haber ajansının haberine göre de Matteo’nun açıklamalarından anlaşıldığı üzere, göçmenlerin Tunus’tan çıkışını sınırlamak ve ülkelerine geri dönüşü kolaylaştırmak için Tunus ile iş birliği yapmak amacıyla Almanya ve Fransa içişleri bakanları da kendisine eşlik edecek.
Safakes şehri İl Sağlık Müdürü Hatim eş-Şerif, dün, yasadışı göçmen teknelerinde hayatını kaybeden kurbanlara ait ceset sayısının bölgedeki adli tıp kapasitesini aştığı uyarısında bulundu.
Tunus Afrika Haber Ajansı’nın haberine göre, Safakes’teki Habib Burgiba Üniversite Hastanesi adli tıp bölümüne getirilen ceset sayısının arttığını belirten Şerif “Kapasitenin 35 olmasına rağmen geçen hafta 70 cesede ulaşıldı” açıklamasında bulundu. Ceset fazlalığının hızlı çürümeye ve kötü kokulara neden olabileceğine dikkat çeken Şerif, bu durumun adli tıp dairesi ve çevre birimlerdeki çalışma koşullarını etkileyebileceği uyarısında bulundu.
Akdeniz kıyısında Tunus'un ikinci büyük şehri Safakes, Sahra Altı Afrika ülkelerinden gelerek teknelerle Avrupa kıyılarına ulaşmak isteyen kaçak göçmenlerin başlangıç noktası haline geldi.
Tunus Ulusal Muhafızları geçtiğimiz pazar günü yaptığı açıklamada, yasa dışı göçmen teknelerinin batması ardından farklı uyruklardan 29 Afrikalı göçmenin cesedinin bulunduğunu duyurdu.



Dış güçler Sudan'daki iç savaşa nasıl etki ediyor?

İç savaşın pençesindeki Sudan'da 25 milyondan fazla kişi yardıma muhtaç (Reuters)
İç savaşın pençesindeki Sudan'da 25 milyondan fazla kişi yardıma muhtaç (Reuters)
TT

Dış güçler Sudan'daki iç savaşa nasıl etki ediyor?

İç savaşın pençesindeki Sudan'da 25 milyondan fazla kişi yardıma muhtaç (Reuters)
İç savaşın pençesindeki Sudan'da 25 milyondan fazla kişi yardıma muhtaç (Reuters)

Sudan'da orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmalarda yaşanan Faşir katliamının yankıları sürerken, Afrika ülkesi yabancı devletlerin sömürüsüne açık hale geliyor. 

CNN'in analizinde, yabancı ülkelerin Sudan'daki iç savaşta oynadığı roller masaya yatırıldı.

Suudi Arabistan iç savaşın sonlanması için ABD'yle arabuluculuk çalışması yürütüyor. Ancak haberde, Riyad yönetiminin gizlice Sudan ordusunu desteklediği iddiaları paylaşılıyor. Suudi Arabistan ise taraflara eşit mesafede yaklaştığını savunuyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. Halihazırda süren iç savaştaysa Burhan'a bağlı ordu ve Dagalo'ya bağlı HDK birbirleriyle çatışıyor.

Analizde, Mısır'ın da Beşir'in devrilmesi sürecinde Burhan ve Dagalo'ya destek verdiği anımsatılıyor. Ancak Kahire yönetiminin iç savaşta Dagalo karşıtı bir konum alarak Sudan ordusunu desteklemeye başladığına işaret ediliyor. 

"Hemdeti" diye de bilinen HDK komutanı Dagalo, Mısır'ın orduya silah sattığını savunmuş, Kahire ise iddiaları yalanlamıştı. 

CNN, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) HDK'ye silah sattığına dair iddiaları da hatırlatıyor. 

ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nin geçen haftaki raporunda, HDK'nin terör örgütü ilan edilmesi istenmişti. Ayrıca aynı raporda BAE'nin silah satışlarıyla "çatışmaları körüklediği ve bundan kâr elde ettiği" savunulmuştu. BAE ise iddiaları defalarca yalanlamıştı. 

Ukrayna'yla savaşı sürdüren Rusya'nın Sudan'daki çatışmaya müdahil olarak Afrika'daki nüfuzunu geliştirmek istediği de yazılıyor. 

Rus paralı asker şirketi Wagner'in Suriye, Libya ve Orta Afrika Cumhuriyeti üzerinden Dagalo'nun milislerine füze sattığı öne sürülmüştü. Diğer yandan Kremlin'in de Burhan'la görüştüğü ve Kızıldeniz'e erişim için bir liman projesi üzerine çalışıldığı aktarılıyor.

ABD'deki Georgetown Üniversitesi'nden Khalil al-Anani, yıllardır süren şiddet olaylarının Sudan'ı zayıflatarak kaosa sürüklediğine dikkat çekiyor. Akademisyen, olaylara müdahil olan ülkelerin tarafsızlığını koruyamayacağını savunuyor: 

Sudan çatışmasında tarafsız bir aktörün olmadığını düşünüyorum. Her tarafın kendi hedefleri var, herkes çıkarlarını korumak için olaylara müdahale ediyor. Sudan'ı kontrol etmek, tüm Sahraaltı bölgesinde nüfuz sahibi olmak demek.

Sudan iç savaşı

Ordunun başındaki General Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetirken General Dagalo ise 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'nin başında.

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Faşir'de geçen ay yaşanan katliam da dünya gündemine oturmuştu. Sudan Silahlı Kuvvetleri'nden yapılan açıklamada, ülkenin batısındaki Darfur bölgesinin en büyük kenti Faşir'de HDK milislerinin en az 2 bin sivili katlettiği bildirilmişti.

HDK Komutanı Dagalo da saldırılarda bazı "suiistimallerin" yaşandığını itiraf etmiş, olaylarla ilgili inceleme başlatıldığını duyurmuştu. Türkiye başta olmak üzere birçok ülke katliamı kınamıştı.

Independent Türkçe, CNN, Guardian


Tunus: Muhalefet, tutuklu bir politikacı ile dayanışma amacıyla açlık grevine başladı

İnsan hakları aktivistleri, Tunus'un güneydoğusundaki Bli sivil hapishanesinin dışında, tutuklu aktivist Cevher Bin Mübarek'in serbest bırakılması için toplandı, (AFP)
İnsan hakları aktivistleri, Tunus'un güneydoğusundaki Bli sivil hapishanesinin dışında, tutuklu aktivist Cevher Bin Mübarek'in serbest bırakılması için toplandı, (AFP)
TT

Tunus: Muhalefet, tutuklu bir politikacı ile dayanışma amacıyla açlık grevine başladı

İnsan hakları aktivistleri, Tunus'un güneydoğusundaki Bli sivil hapishanesinin dışında, tutuklu aktivist Cevher Bin Mübarek'in serbest bırakılması için toplandı, (AFP)
İnsan hakları aktivistleri, Tunus'un güneydoğusundaki Bli sivil hapishanesinin dışında, tutuklu aktivist Cevher Bin Mübarek'in serbest bırakılması için toplandı, (AFP)

Nahda Hareketi Lideri Raşid el-Gannuşi'nin de aralarında bulunduğu Tunuslu önde gelen muhalif isimler, dokuz gündür açlık grevinde olan ve sağlık durumunun ciddi şekilde kötüleştiğini söyledikleri tutuklu siyasetçiyle dayanışma amacıyla açlık grevine başlayacaklarını duyurdu.

Gözaltına alınan siyasi aktivist Cevher Bin Mübarek (Şarku'l Avsat)Tutuklu siyasi aktivist Cevher Bin Mübarek (Şarku'l Avsat)

Tunus'un ana muhalefet koalisyonu olan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin kurucu ortaklarından Cevher Bin Mübarek, Şubat 2023'ten beri tutukluluğunu protesto etmek için geçen hafta yiyecek, su ve ilaç talebini reddederek açlık grevine başladı. Nisan ayında, insan hakları örgütleri tarafından eleştirilen toplu bir davada "devlet güvenliğine karşı komplo kurmak" ve "terör örgütüne üye olmak" suçlamalarıyla 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Bin Mübarek'in ailesi ve muhalefetteki Nahda ve Cumhuriyetçi partilerin liderleri greve katılacaklarını açıkladı. Bin Mübarek'in babası, deneyimli aktivist İzzeddin Hazgui, Tunus'ta düzenlediği basın toplantısında, "Cevher'in durumu endişe verici ve sağlığı kötüleşiyor" diyerek, "Ailesi olarak yarın dayanışma açlık grevine başlayacağız" ifadelerini kullandı. Ancak hangi akrabalarının eyleme katılacağını belirtmedi. Hazgui, "Aktivistler olarak (Cumhurbaşkanı) Kays Said'i affetmeyeceğiz" dedi. İnsan hakları grupları daha önce, Cumhurbaşkanı Said'in Temmuz 2021'de iktidara gelmesinden bu yana Tunus'ta sivil özgürlüklerde keskin bir düşüş yaşandığı konusunda uyarıda bulunmuş ve eleştiride bulunanların çoğu hapse atılmıştı.

Raşid Gannuşi, Bin Mübarek'le dayanışma amacıyla açlık grevine başladığını duyurdu (EPA)Raşid Gannuşi, Bin Mübarek'le dayanışma amacıyla açlık grevine başladığını duyurdu (EPA)

Uzun bir hapis cezasına çarptırılan 84 yaşındaki Gannuşi, resmi Facebook sayfasından yaptığı paylaşımda açlık grevine katıldığını duyurdu. Gannuşi, açlık grevinin Bin Mübarek’i desteklemeyi ve "yargı bağımsızlığını ve özgürlükleri savunmayı" amaçladığını belirtti. 2023'ten beri hapiste olan Gannuşi, "yasadışı yabancı fonlama" ve "devlet güvenliğine karşı komplo" da dahil olmak üzere çeşitli suçlamalarla 37 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gannuşi, bağımsızlığı olmayan ve yalnızca Said'in emirlerini yerine getiren yargıçlarla karşı karşıya gelmeyeceğini söyleyerek, tüm davalarda mahkemeye çıkmayı reddetti. Merkez Cumhuriyetçi Parti'nin tutuklu genel sekreteri Issam Chebbi de dün açlık grevine başladığını duyurdu. Parti lideri Wissam Sghaier, bazı parti üyelerinin greve katılacağını belirterek, parti genel merkezinin "oturma eylemi için açık olduğunu ve yarın sabah saat 8:00'de greve başlayacağımızı" vurguladı.

Cevher Bin Mübarek'in birkaç yakını ve Tunus İnsan Hakları Birliği'nden bir heyet, Bin Mübarek'in tutulduğu Tunus'un güneydoğusunda Bli'deki sivil cezaevini ziyaret ederek "sağlığında ciddi bir bozulma" olduğunu bildirdi. Serbest bırakılmasını talep etmek için cezaevi yakınında büyük bir kalabalık toplandı. Tunus İnsan Hakları Birliği, Bin Mübarek'i açlık grevini sonlandırmaya ikna etmek için "çok sayıda girişimde" bulunulduğunu, ancak kendisinin "reddettiğini ve kendisine yönelik adaletsizlik düzeltilene kadar greve devam etme kararlılığını" dile getirdiğini bildirdi. Çarşamba günü cezaevi yetkilileri, Bin Mübarek'in adını vermeden, açlık grevi sonucunda herhangi bir tutuklunun sağlık durumunun kötüleştiğini yalanlayan bir açıklama yayınladı.

Hapishanelerdeki açlık grevleri, Tunus'taki muhalefet liderlerinin çoğunun hapiste olduğu ve muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanı Said'i Tunus'u "açık hava hapishanesine" çevirmekle ve yargıyı "otoriter yönetimi" pekiştirmek için kullanmakla suçladığı bir dönemde gerçekleşiyor. Said ise iddiaları kesin bir dille reddediyor.


Tigray Halk Kurtuluş Cephesi, Etiyopya hükümetinin insansız hava aracı saldırılarını kınadı

 Bölge 2020-2022 yılları arasında kanlı bir savaşa tanık oldu (Reuters)
Bölge 2020-2022 yılları arasında kanlı bir savaşa tanık oldu (Reuters)
TT

Tigray Halk Kurtuluş Cephesi, Etiyopya hükümetinin insansız hava aracı saldırılarını kınadı

 Bölge 2020-2022 yılları arasında kanlı bir savaşa tanık oldu (Reuters)
Bölge 2020-2022 yılları arasında kanlı bir savaşa tanık oldu (Reuters)

Kasım 2020 ile Kasım 2022 arasında Etiyopya federal ordusuna karşı kanlı bir savaş yürüten Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF), dün akşam Etiyopya'nın kuzeyindeki bölgede gerçekleşen insansız hava aracı (İHA) saldırılarını kınayarak, Addis Ababa hükümetini saldırıları gerçekleştirmekle suçladı.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) yaptığı açıklamada, saldırıların Tigray güçleri ve yerel halk arasında can kaybına yol açtığını belirtti. TPLF, görevden alınmadan önce yaklaşık 30 yıl boyunca Etiyopya'yı yönetti. Afrika Birliği'ne göre, Tigray'daki savaş iki yılda en az 600 bin can aldı.

Addis Ababa ile Tigray bölgesi arasında yeniden gerginlik yaşanırken, federal hükümete bağlı Afar bölgesi yetkilileri, Tigray güçlerinin köyleri ele geçirip "sivilleri bombaladığını" duyurdu. Bu, ülkeyi saran iç karışıklığın bir başka göstergesiydi. Afar bölge yönetimi tarafından çarşamba günü yapılan bir açıklamada, Tigray Halk Kurtuluş Cephesi'nin (TPLF) Eritre ve Cibuti sınırındaki "Afar bölgesine girdiği" ifade edildi.

Açıklamada, saldırgan güçlerin "altı köyü zorla ele geçirdiği ve sivilleri havan ve ağır toplarla bombaladığı" belirtildi. Tigray bölgesindeki geçici yetkililer, perşembe günü komşu Afar bölgesine saldırı iddiasının "temelsiz" olduğunu belirtti. Tigray yetkilileri, "Bu iddia asılsızdır... Afar sınırları ihlal edilmemiştir" diyerek, iddiayı "Tigray halkına kasıtlı olarak zarar vermeyi amaçlayan kötü niyetli bir komplo" olarak nitelendirdi.