Uzaya kayalar fırlatarak dönen asteroit, gökbilimcileri hayrete düşürdü

Asteroit o kadar hızlı dönüyor ki neredeyse 2 saatte bir tam dönüşünü tamamlıyor

Dimorphos'un çarpmadan önceki son görüntüsü (NASA/Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı)
Dimorphos'un çarpmadan önceki son görüntüsü (NASA/Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı)
TT

Uzaya kayalar fırlatarak dönen asteroit, gökbilimcileri hayrete düşürdü

Dimorphos'un çarpmadan önceki son görüntüsü (NASA/Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı)
Dimorphos'un çarpmadan önceki son görüntüsü (NASA/Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı)

Gökbilimciler Didymos asteroidinin, uzaya durmadan enkaz ve madde püskürtecek kadar hızlı dönüyor olabileceğini buldu. Bu gelişme, bu tür uzay kayalarının incelenme biçimini etkileyebilir.
Didymos, NASA'nın geçen yıl DART görevi kapsamında çarptığı asteroit Dimorphos'un eşi olan, daha büyük bir uzay kayası.
Bir konseptin uygulanabilirliğini kanıtlamak için yapılan bir test olan DART görevi, ilk kez bir asteroidin yönünün, ona uzay aracıyla çarparak değiştirilebileceğini göstermişti.
Hem Dimorphos hem de onun ana kayası Didymos, Dünya'ya bir tehdit oluşturmasa da NASA, teknolojisinin bir gün Dünya'yla çarpışma rotasında yer alan tehlikeli asteroitleri saptırmak için kullanılabileceğini kanıtladı.
The Independent'ın haberine göre, NASA'nın DART görevi, Dünya'dan yaklaşık 11 milyon kilometre uzaklıktaki asteroit çiftiyle bir uzay aracını buluşturup bu aracı, saatte yaklaşık 22 bin 530 kilometre hızla Dimorphos'a çarptırmaya çalışmıştı. Bunun amacı çarpmanın, küçük asteroidin Didymos'un çevresindeki dönüşünü nasıl değiştireceğini görmekti.
Daha sonra çarpışmanın analizinde görevin, Dimorphos'un Didymos çevresindeki dönüşünü yaklaşık 32 dakika azaltarak 11 saat 55 dakikalık yörünge süresini 11 saat 23 dakikaya düşürdüğü ortaya kondu.
NASA şöyle belirtmişti: 
"Her gün yeni veriler geldikçe gökbilimciler, gelecekte bir asteroidin bize doğru ilerlediğini keşfedersek DART gibi bir görevin, Dünya'yı bir asteroitle çarpışmadan korumak için kullanılıp kullanılamayacağını ve nasıl kullanılabileceğini daha iyi değerlendirebilecek."
Gökbilimciler iki asteroidi incelemeye devam ederken, Didymos'un uzaya kayalar fırlatacak kadar hızlı dönerek her 2,2 saatte bir tam dönüş yaptığını ortaya çıkardı.
Önceki araştırmalarda daha küçük olan Dimorphus'un, Didymos'tan atılan enkazın kendi yakınında birleşmesiyle ortaya çıkmış olabileceğine dair bir teori geliştirilmişti.
Yeni gözlemler, bu tür maddelerin hâlâ ana kayadan atıldığını gösteriyor.
Araştırmacılar çalışmalarında, "Muazzam büyüklükteki parçacıkların bir süre havada durması ve yüzeye inip tekrar kalkması muhtemeldir. Bu döngüleri sürekli tekrarlayabilirler veya artık havalanmalarının mümkün olmadığı enlemlere inebilirler" diye yazdı.



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy