Kazakistan’da insan derisiyle kaplı 5 asırlık el yazması gizemini koruyor

Kazakistan’da kapağı insan derisinden yapılmış, Fransa’daki enstitüde 330 sayfasından ancak 10'u çözümlenebilen eski Latince el yazması eser gizemini koruyor.

Kazakistan’da insan derisiyle kaplı 5 asırlık el yazması gizemini koruyor
TT

Kazakistan’da insan derisiyle kaplı 5 asırlık el yazması gizemini koruyor

Kazakistan’da insan derisiyle kaplı 5 asırlık el yazması gizemini koruyor

El yazması, başkent Astana’daki Ulusal Akademik Kütüphanesi’nin Nadir Yayınlar Müzesi’nde sergileniyor.
İnsan sırt derisiyle kaplı, 1532 yılında eski Latinceyle yazılmış 330 sayfalık eserin ancak 10 sayfası okunabildi.
Ulusal Akademik Kütüphanesi'nin Bilim Bölümü Uzmanı Möldir Tölepbay, AA muhabirine, el yazmasının 2014’te özel koleksiyoncu tarafından kütüphaneye armağan edildiğini ve o tarihten bu yana müzede sergilendiğini söyledi.
Tölepbay, bugün kullanılmayan ancak yüzyıllar önce yaygın olan kitap kaplama yöntemiyle yapılan eseri görmek için çok sayıda ziyaretçi ağırladıklarını kaydederek, “Bu yöntem dünyada antropodermik kitap ciltçiliği olarak biliniyor yani kitap cildi için insan derisi kullanılmış.” dedi.

"Kapağında insanın sırt derisinin kullanıldığı sonucuna varıldı"
Eserin kapağına ilişkin gerekli bilimsel araştırmanın yapıldığını belirten Tölepbay, “Astana’daki Ulusal Tıp Bilimi Merkezi'nin laboratuvarında eser incelendi. El yazmasının kapağında insanın sırt derisinin kullanıldığı sonucuna varıldı.” bilgisini paylaştı.
El yazmasının içeriğinin hala sır olarak kaldığını anlatan Tölepbay, “Kuzey İtalyalı Petrus Puardus isimli notere ait olan eser, eski Latinceyle 1532 yılında kaleme alınmış. Toplam 330 sayfadan oluşuyor fakat şu anda uzmanlar, sadece ilk 10 sayfasını okuyabildi.” dedi.
Tölepbay, el yazmasını Fransa’daki enstitüye özel araştırma için gönderdiklerini belirterek, “İlk sayfalarını okuyabildikleri kadarıyla giriş çıkış hesapları, kredi ve ipotekle ilgili bilgilerin yer aldığına ilişkin genel değerlendirme verildi ancak el yazması tam çözülmüş değil.” diye konuştu.
Ulusal Akademik Kütüphanesi'nde 13 bine yakın nadir yayına ev sahipliği yaptıklarını kaydeden Tölepbay, bunların arasında yılan derisinden, değerli taşlardan, ipek kumaştan ve altın ipten yapılmış özel kitapların da bulunduğunu sözlerine ekledi.



Azteklerin geniş ticaret ağı ortaya çıktı

Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
TT

Azteklerin geniş ticaret ağı ortaya çıktı

Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)

Orta Amerika'daki obsidyen eşyaların kökenini araştıran arkeologlar, Aztek İmparatorluğu'nun geniş ticaret ağını ortaya çıkardı. 

Aztek İmparatorluğu'nun obsidyeni geniş çapta kullandığı biliniyor. Sıradan çelikten daha sert olan bu volkanik cam, jiletten daha keskin kenarlara ve aynaları andıran yansıtma özelliğine sahip olabiliyor. Ayrıca farklı renklerde oluşması, bu mineralin silahlardan takılara kadar çeşitli alanlarda kullanılmasına olanak tanıyor.

Bugüne kadar Azteklere ait arkeolojik kazı alanlarında yapılan çalışmalarda çok fazla obsidyen eşya bulunsa da bunların nereden geldiği detaylıca incelenmemişti. 

Bulguları hakemli dergi PNAS'te dün (12 Mayıs) yayımlanan çalışmada, Aztek İmparatorluğu'nun başkenti Tenoçtitlan'ın ana tapınağı Templo Mayor'dan çıkarılan 788 obsidyen obje analiz edildi. Araştırma bugüne kadar bölgede yapılan en kapsamlı obsidyen çalışması olma özelliği taşıyor.

Örneklerin yaklaşık yüzde 90'ının başkentin 94 kilometre kadar kuzeydoğusundaki Sierra de Pachuca'dan çıkarıldığı tespit edildi. Bu bölge, yeşil ve altın rengi volkanik camlarıyla biliniyor.

Ancak nesnelerin geri kalanındaki mineral, 7 farklı bölgeden geliyordu. Araştırmacılar Ucareo gibi bazı bölgelerin, imparatorluğun sınırlarının dışında yer aldığını belirtiyor.

Aztek İttifakı kurulmadan önce Tenoçtitlan'ın obsidyeni çoğunlukla yakındaki Pachuca'dan temin ettiği görülüyor. Ancak MS 1430 civarında imparatorluğun güçlenmesinden sonra başkente rakip devletlerden daha çok obsidyen girdiği anlaşılıyor.

Araştırmacılar ayrıca bu dönemde dini amaçlarla kullanılan obsidyenin neredeyse tamamının Pachuca'dan geldiğini saptadı. Bu durum merkezi kontrolün artarak dini alanı tek tipleştirdiği anlamına gelebilir.

Tulane Üniversitesi'nden makalenin başyazarı Diego Matadamas-Gomora "Meksikalılar yeşil obsidyeni tercih etse de çoğunlukla ritüel dışı amaçlarla kullanılan obsidyen eserlerdeki yüksek çeşitlilik, birden fazla kaynaktan gelen obsidyen aletlerin, imparatorluğun başkentine doğrudan madenler yerine pazar yoluyla ulaştığını düşündürüyor" diyor.

Tarihi belgeler de Orta Amerika'nın çeşitli bölgelerinden gelen tüccarların, Tenoçtitlan pazarında mallarını sattığını gösteriyor.

Araştırmacılar makalede şu ifadeleri kullanıyor:

En az 7 obsidyen kaynağının varlığı, Meksikalıların bu dönemde ticari etkileşimlerini genişlettiğine işaret ediyor.

Araştırmacılar, Aztek obsidyeninin kökenlerini inceleyerek Orta Amerika'daki ticari ağların daha net bir haritasını çıkarmayı umuyor.

Matadamas-Gomora yeni çalışma hakkında "Bu tür bir analiz imparatorluk topraklarının, siyasi ittifakların ve ticari ağların zaman içinde nasıl geliştiğinin izini sürmemizi sağlıyor" diyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, PNAS