Mısır ve Türkiye yakınlaşmasının ardından Doğu Akdeniz bölgesini neler bekliyor?

Kahire-Ankara ilişkilerinin yeniden başlamasından sonra yeni hesaplar kendilerini açık edecek ve sahneye çıkar oyunu hâkim olacaktır

Kolaj: Şarku'l Avsat
Kolaj: Şarku'l Avsat
TT

Mısır ve Türkiye yakınlaşmasının ardından Doğu Akdeniz bölgesini neler bekliyor?

Kolaj: Şarku'l Avsat
Kolaj: Şarku'l Avsat

Tarık Fehmi
Mısır-Türkiye yakınlaşması, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri'nin Ankara ziyareti ve Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Kahire ziyaretinin ardından seyrini sürdürüyor.
Bu çerçevede bir yanda Kıbrıs ve Yunanistan başta olmak üzere Doğu Akdeniz ülkelerinden, diğer yanda Filistin Yönetimi, Suriye ve Lübnan'dan gelişmeler ve beklentilerle ilgili sorular gündeme geliyor.
İlişkilerdeki gelişmeler, önemli ve merkezidir ve Mısır-Türkiye ilişkilerinin seyrini etkileyebilir.
Ayrıca içinde bulunduğumuz dönemden ve durağan dönemden farklı birçok sahne ve senaryolara kapı aralıyor.
Bölgedeki tüm tarafların dört gözle beklediği değişim, en azından daha gerçekçi veya radikal pozisyonlar için güçlü bir aday.

Erken çekinceler
Türkiye ile Yunanistan arasındaki gergin ilişkiler çerçevesinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile Doha'da el sıkışmasından daha önce Mısır'ın Türkiye'ye açılımının ilk dönemlerinde, Mısır ve Yunanistan arasında dile getirilen çekinceler var. Bu durum, Yunanistan'ın siyasi ve diplomatik mesajlarıyla, özellikle iki ülkenin NATO üyeliğine rağmen çözüme ulaşamadığı için Doğu Akdeniz'deki genel pozisyonunu gözden geçirmeye devam ettiğini gösteriyor.
Bu tavırsa kısmi de olsa, bölgedeki tarihsel çatışma çerçevesinde ve her bir tarafın koşullarına ve gereksinimlerine göre değişen geçici güvenlik çözümlerine odaklanma çerçevesinde geliyor. Bu da çatışmanın mevcut çerçeve içinde devam edeceği anlamına geliyor. 
Yunanistan'ın, özellikle "Mısır ile deniz sınırlarını çizdiği, Kıbrıs ile ilişkileri istikrara kavuştuğu ve üçlü ittifak çerçevesinde çıkar temelli bir yaklaşım ve yoğun görüşmelerle mesele derinleştiği" için Akdeniz ülkelerinden ciddi pozisyonlara ihtiyacı olacak.
Aynı durum, Mısır'ın o zamanki geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur döneminde Mısır'la sınırlarını çizen Kıbrıs tarafı için de geçerli.
Üç ülke arasındaki ilişkiler, Akdeniz Gazı Bölgesel Örgütü olarak bilinen ve faaliyetleri belirginleşen Doğu Akdeniz Gaz Forumu bağlamında gelişti.
Öyle ki Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs, İtalya ve Ürdün de Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu bölgesel bir örgüt haline getirdi. 
Bu, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs arasında üçlü işbirliğinin gelişmesi anlamına geliyor. Yunanistan ve Kıbrıs, özellikle de Ankara'nın Kıbrıs'ı hala tanımaması nedeniyle Mısır-Türkiye ilişkilerinin gidişatı hakkında bazı gizli çekincelerini dile getirdiler.
Ayrıca Türkiye, bölgede iş birliği kanallarının etkinleştirilmesi çağrısı çerçevesinde hareket ediyor ve atmosferin değişmesinin ardından ilerleyen dönemde yeniden ülkenin önceliklerine odaklanacak.
Bu durum ise en azından orta ve uzun vadede diğer ilgili ülkeler açısından gerçek bir rahatsızlık oluşturacak.

Taktiksel hamleler
Lübnan ve Suriye gibi ülkeler, İsrail-Lübnan sınırlarının çizilmesinden ve ABD'nin gözetim ve takibinde anlaşmanın istikrara kavuşturulmasından sonra eylem yollarını belirlemek için harekete geçecekler.
Bu noktada ortaya şu soru çıkıyor;
Suudi Arabistan'da yapılacak bir sonraki Arap zirvesinde Suriye'yi Arap bölgesel alanına ve Arap Birliği'ndeki konumuna geri döndürme çalışmaları da dahil, kendisini empoze edecek yeni değişiklikler durumunda Suriye açısından ne olacak?
Suriye-Türkiye ilişkilerinin şu ana kadar normalleşmemiş olması ve Rus tarafının Suriye mevzilerine verdiği sürekli destek çerçevesinde hareket etmesiyle temasların sürmesi ortasında Suriye'nin tavrı nasıl olacak?
Rusya, Suriye'deki varlığı, güvenliği ve stratejik varlığı ile ilgili mülahazalar nedeniyle yaşananlar konusunda önemli bir taraf olacaktır.
Bu, Rusya'ya Doğu Akdeniz bölgesi konusuna dahil olma hatta Türkiye, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs'ın Rusya ile birlikte gireceği büyük takas oyunu bağlamında önemli politikalar inşa etme rolü verecektir.
Yani Ankara'nın da devam eden anlaşma ve temaslara yetişmeye çalıştığı Akdeniz Gaz Forumu'nu oluşturan ülkelerin hükümleri, geçtiğimiz dönemde derinleşti ve bunlar siyasi, güvenlik ve ekonomik bağlamda gündeme getirilebilir.
İsrail ile Avrupa arasında enerji transferine yönelik bir projenin ilk aşamasının uygulanması çerçevesinde Kıbrıs ve İsrail tarafından birbirine bağlanan yüksek voltajlı bir elektrik hattı kurulmasına yönelik bir anlaşmanın imzalanmasının da gösterdiği gibi durum, mevcut tüm tarafların tanık olacağı bir şeydir.
Asya- Avrupa Bağlantısı olarak adlandırılan proje, İsrail ve Kıbrıs'ın acil durumlarda elektrik enerjisi alışverişinde bulunmasına olanak tanıyarak, doğalgazdan üretilen enerjiyi Yunanistan ve Avrupa Birliği'ne (AB) ihraç etme olanağı sağlayacak.
Öyle ki Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail, yaklaşık 900 milyon dolar tutacak ve Akdeniz deniz tabanını geçerek elektrik şebekelerini birbirine bağlayacak olan dünyanın en uzun ve en derin su altı enerji nakil hattını inşa etmek için anlaşma imzaladı.
Proje, İsrail ile Kıbrıs arasında yaklaşık 310 kilometre, Kıbrıs ile Girit arasında yaklaşık 900 kilometre ve Girit ile anakara Yunanistan arasında ek 310 kilometre olmak üzere Akdeniz'in üç sektörünü kapsıyor. 
İsrail merkezli 'Delek Drilling' şirketi ile ABD'li ortağı Noble Energy şirketi arasında Mısır'a doğal gaz taşınması için imzalanan anlaşma kapsamında Mısır ile iş birliği devam ederken, Doğu Akdeniz'deki son keşifler ve Mısır'ın Libya ile sınırlarını tek taraflı olarak çizmesi, özellikle İsrail'in, Kahire'nin gerçek bir enerji merkezi haline geldiğini kabul etmesiyle iki ülke arasında daha fazla işbirliğine kapı aralayacak.

Çoklu etki
Mısır-Türkiye yakınlaşması, Akdeniz bölgesinde sahnenin daha fazla hareketlenmesine yol açacak ve İsrail gibi bazı ülkeleri, ortak bir çerçevede çalışmak da dahil olmak üzere çoklu strateji yoluyla müdahale etmeye sevk edecektir.
İsrail, Doğu Akdeniz'in tüm bölgesel toplantılarına katıldı, ancak Kıbrıs ve ardından Yunanistan ile ikili bir çerçevede ve ardından üçlü bir toplantı çerçevesinde birlikte hareket etti.
Üç ülke arasında gaz ve petrol dosyaları, yatırımların dolaşımı ve ticaretin etkinleştirilmesini içeren reformlar çerçevesinde bir dizi anlaşma imzalandı.
Mısır-Türkiye yakınlaşması ve farklı yollara girmesi, çalışma alanları geliştirmek isteyen Filistin Yönetimi'nin yeni alanlarını ve hatta Filistin'in Türkiye ile deniz sınırlarının çizilmesi çağrısını belirleyecektir. Bu, Filistinliler tarafından ileri sürülen ve ertelenen bir taleptir.
Dolayısıyla Akdeniz'deki ilişkiler sisteminin yeniden inşası, örneğin Mısır ile İsrail arasındaki deniz sınırlarının şu ana kadar çizilmemesi gibi ister istemez bölge ülkelerini de içine alan ve bir kısmına daha ilk başta karar verilmemiş değişkenlere yol açacaktır. 
Ayrıca İsrail'in Gazze Şeridi ile çatışması, Mısır- Filistin sınırına yakın kuyularda yaşanaları,  ve buradaki çalışmaları aksattığını, Filistin Yönetimi ve Mısır için önemli bir eksen olan Mısır'ın bölgedeki varlığını kolay kolay çözmeyecektir.
Öte yandan Mısır Doğal Gaz Holding Şirketi (EGAS) ile Filistin Yönetimi arasında 'Gazze Denizcilik' sahasının geliştirilmesine ilişkin nihai anlaşmalar imzalandı. Filistin ekonomik suları içinde Gazze açıklarında bulunan bu sahayı geliştirmek için EGAS çatısı altında uzmanlaşmış şirketlerden oluşan bir ittifak da kuruldu.

Beklenen senaryolar
Mısır-Türkiye yakınlaşmasının ardından Doğu Akdeniz bölgesinde yaşanan mevcut ve potansiyel tabloya ilişkin gelişmeler ve beklentiler çerçevesinde iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yakın zamanda yeniden başlamasıyla birlikte birkaç senaryo mevcut.
Birincisi; Türk tarafının yokluğunda bölgede yaşanan ekonomik rasyonalite ve terminoloji modelini benimsemek. Üyelerin, Türkiye'nin katılımını resmen kabul etmesi durumunda bir dizi gerginlik sürerken, kapsamlı kolektif çerçeve içinde ilişki geliştirme modelinin uygulanması hızlanacaktır.
Aynı şekilde deniz sınırlarının çizilmesine rağmen Türkiye-Yunanistan, Türkiye-Kıbrıs, Suriye-Türkiye ve Lübnan-İsrail'i içine alan yapısal krizlerin çözümü anlamında siyasi ve ekonomik tabloyu değiştirmemek.
Bölge ülkeleri arasındaki siyasi ve stratejik nitelikteki diğer meselelere ek olarak, Gazze Şeridi ve İsrail ile ilgili olan konular da dahil, Filistinlilerin tavrının devam etmesinin yanı sıra, ek kara sınırlarının çizilmesiyle ilgili bir sorun daha var.
Bu sorun, daha fazla ikili ve hatta çok taraflı anlaşmazlıklara yol açabilir. Ankara, Kıbrıs Rum kesiminin petrol ve doğalgaz arama hakkını sorgulamaya devam ediyor.
AB üyesi olan Kıbrıs, Türk tutumlarını reddederek 2004 yılında münhasır ekonomik bölgesini tanımlamış, Mısır ve İsrail ile deniz sınırlarını çizmiştir.
İkincisi; Sadece üyelik düzeyinde değil, Türkiye'nin yaşananlara dahil olması durumunda bölge ülkelerinin hareket edeceği yeni ilişkiler temelinde de genel kabul koşullarını yerine getirmedikçe bölge ülkelerini Türkiye'deki foruma kabul etmemek.
Bu, ilişkiler için yeni alanlar çizecek. Mevcut ve beklenen ilişkilerin yolu için beklenen temelleri ve hayal edilen sahneleri tanımlayacak ve hatta olacakların yollarını şekillendirecektir.
Bu noktada şu soru sorulabilir; Ankara hükümetinin, Kıbrıs'ın Mısır, Lübnan ve İsrail ile imzaladığı münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasına yönelik anlaşmaların meşruiyetini, Kıbrıs hâlâ bölünmüş bir ada olduğu için tanımaması  durumunda sorunun diğişip değişmeyeceğidir. Türkiye'nin Batı Kıbrıs'tan Türkiye ile Mısır arasındaki orta hatta ve Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesinin bir kısmıyla kısmen örtüşen kıta sahanlığına dair de iddiaları var.
Dolayısıyla mesele, olacakların kabulü veya bunlara dair yaşanan çekincelerle ilgili değildir.
Doğu Akdeniz bölgesinde yaşananların onaylanması ve ulaşılması uzun yıllar aldığı için bu, taraflardan her birinin siyasi veya stratejik davranışı ne olursa olsun, dikkat edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir şeydir.
Kesin olan şu ki Mısır, Türkiye ile ilişkilerinin düzelmesinin ve ilişkilerin resmi olarak yeniden başlamasının Kıbrıs veya Yunanistan pahasına olmasını kabul etmeyecektir.
Bununla birlikte gelecekle ilgili hala dile getirilen gerçek çekinceler var ve bu, önümüzdeki dönemde önerilen herhangi bir senaryo için bir başlık olacak ve bununla ilgili çalışmalar yapılacak. Dolayısıyla Doğu Akdeniz bölgesindeki mevcut ve beklenen manzarada meydana gelen gerçek değişiklikler, her bir tarafın çıkarları, yönelimleri ve hedefleriyle bağlantılı olacaktır.
Bu değişiklikler, Mısır ve Türkiye ile de sınırlı kalmayacak, bölgede faaliyet gösteren büyük şirketlerin yanı sıra Gaz Forumu'nun gözlemci üyesi Rusya, Fransa ve ABD gibi bölge dışındaki ülkelere de yayılacaktır. Ayrıca bu değişiklikler çok ulusludur. Bölgede faaliyet gösteren büyük çok uluslu şirketler, gerçekleşen düzenlemelerde veya önemli prosedürlerde ve gerçekleşebilecek herhangi bir bağlamda önemli bir role sahiptir.
Genel olarak, Doğu Akdeniz bölgesi ülkelerinin meydana gelen önemli ve beklenen dönüşümleri izlemeye, tartışmaya ve takip etmeye devam edeceği açıktır.
Bununla birlikte en önemli şey, her ülke düzeyinde ayrı ayrı olarak ana çıkarlara yansıyacak etkilerdir. 



PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
TT

PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.

Ömer Önhon

Kırk yıldan fazla bir süredir Türkiye'ye karşı kanlı bir çatışma yürüten silahlı örgüt PKK, pazartesi günü kendini feshetme ve silahlı mücadelesini sonlandırma niyetini teyit ettiği tarihi ve benzeri görülmemiş bir duyuru yaptı.

Geçtiğimiz hafta örgütün konuşlanmış bulunduğu Kuzey Irak'ta düzenlenen kongrenin yayınlanan sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı: “PKK tarihi misyonunu tamamladı ve pratikleşme süreci Önder Apo (örgütün kurucusu Abdullah Öcalan'a atıfta bulunulmaktadır) tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere örgütsel yapısını feshetme kararı almıştır.”

 Açıklamada şunlar da eklendi: “PKK'nın mücadelesi, halkımız üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladı, Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme noktasına getirdi.”

Şubat ayında, Türkiye'de 20 yıldan fazla süredir tutuklu bulunan örgütün lideri, örgütün feshedilmesini görüşmek üzere bir kongre toplanması çağrısı yapmıştı.

PKK, 5-7 Mayıs tarihleri ​​arasında düzenlenen 12. Kongresi’nin ardından 8 Mayıs'ta kısa bir açıklama yaparak “büyük” bir duyuru yapacağına işaret etti.

Fesih kararının, komşu Irak ve ABD ile müttefik Kürt güçlerinin aktif olduğu Suriye de dahil olmak üzere bölge için geniş siyasi ve güvenlik sonuçlarının olması bekleniyor. Bu duyuru önemine rağmen, kesin bir atılım teşkil etmiyor. Örgüt ile Türk hükümeti arasında devam eden müzakereler hakkında bilgili kaynaklara göre, birçok sorun hâlâ çözülmemiş durumda. Bu kaynaklar, duyuruyu kamuoyu baskısını hafifletmeyi, eleştirileri savuşturmayı ve yavaş da olsa bir ilerleme kaydedildiği mesajı iletmeyi amaçlayan geçici bir adım olarak tanımlıyor.

PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor

Görünüşe göre var olan engeller ortadan kaldırıldı ve örgüt sonunda uzun zamandır beklenen duyuruyu yayınladı. Uygulanıp uygulanmayacağı ve duyurunun Türkiye içinde istenen etkiyi yaratıp yaratmayacağı henüz belli değil.

Terör örgütü olarak tanımlanan örgüt

PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği  (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Öcalan, 1999'dan beri Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'nda bulunan bir cezaevinde mutlak tecrit altında tutuluyor.

Terörsüz Türkiye olarak adlandırılan süreç, aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin geçen yıl 22 Ekim'de Öcalan'ı PKK ve faaliyetlerini sonlandırma çağrısı yapmaya davet etmesiyle başladı. Hükümet, örgütün resmi bir kongre düzenleyerek kendisini feshetme yönünde bir iç karar alacağından hareketle, süreci sıkı bir şekilde kontrol altında tuttu, seçici ve dikkatli bir bilgilendirme yapmakla yetindi.

 Kongreye yaklaşık 15 kişi katılırken haberler, Öcalan ve örgütün elebaşlarının video konferans yoluyla katıldığına işaret ediyorlar. Paralel olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) üçüncü büyük parti olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) temsilcileri ile hükümet yetkilileri arasında haftalarca gizli görüşmeler yapıldı.

Her iki taraf da bu görüşmeleri müzakere olarak tanımlamaktan çekinse de aslında öyleler. Bu sürecin bir parçası olarak, DEM Parti heyetleri Öcalan'ı cezaevinde ziyaret etti, Kuzey Irak'taki örgütün lider kadrosuyla istişarelerde bulundu ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Irak'taki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Suriye'deki Halk Koruma Birlikleri (YPG) dahil olmak üzere Kürt siyasi gruplarla görüştü.

Duyurunun detayları henüz belirsizliğini koruyor. Örgütün silahlarını ne zaman ve nerede bırakacağı henüz belirsiz bir konu. Kararın uygulandığı nasıl doğrulanacak? Genel af çıkacak mı? Terör ve kasten öldürme suçundan aranan militanların kaderi ne olacak?

Talepler listesi

Siyasi cephede, PKK'nın bir talepler listesi sunduğu ve Türk hükümetinin karşılığında vaatlerde bulunduğu düşünülüyor. Bununla birlikte henüz hiçbir ayrıntı yayınlanmadı. Hükümet, hiçbir taviz verilmediğinde ısrar ediyor ve bu inanılması zor bir iddia. DEM Partisi heyetinin önde gelen üyelerinden Pervin Buldan, şimdi demokratikleşme alanında adımlar atmak için sıranın Türkiye'de olduğunu söyledi. DEM Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu’nun önümüzdeki hafta başında net bir yol haritası ve belirli bir talepler listesi açıklamak üzere toplanması bekleniyor.

PKK'nın duyurusunda, bu kararların pratikleşmesinin Abdullah Öcalan'ın sürece liderlik etmesini ve yönlendirmesini, demokratik siyasi faaliyet hakkının tanınmasını ve sağlam yasal güvencelerin sunulmasını gerektirdiği belirtildi.

Bunlar son derece hassas konular ve aynı zamanda barış için koşullar gibi görünüyor.

Avrupa Konseyi Ankara'yı birçok alanda eleştirdi, ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.

PKK, Öcalan'ın serbest bırakılmasını talep etti ve birçok gözlemci kendisine af çıkarılacağına inanıyor. Ancak Öcalan'ın Türk makamlarına, esas olarak suikast ve provokasyon korkusuyla adayı terk etmek istemediğini ve bunun yerine yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve koruma talebini ilettiği bildirildi.

PKK'ya karşı yıllardır süregelen düşmanlığa rağmen, Türk kamuoyunda bu gelişmelere karşı yaygın bir öfkeye tanık olunmadı. Hükümetin propaganda makinesi hakim olan anlatıyı kontrol etmeyi başardı. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) hep DEM Partisi aracılığıyla PKK ile iş birliği yapmakla suçlayan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ise şimdi aynı taraflarla müzakereler yürütüyor. Türk milliyetçilerinin potansiyel muhalefeti kontrol altında tutuluyor, hatta doğrudan bastırılıyor.

Zafer Partisi lideri ve AKP-MHP ittifakının açıkça muhalifi olan Ümit Özdağ, Ocak ayında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Suriyeli mültecilere karşı nefrete tahrik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmekle suçlandı. Ancak birçok kişi tutuklanmasının kamuoyunu Öcalan'ın serbest bırakılmasına karşı kışkırtma ve barış sürecini sarsma potansiyeline sahip olmasından kaynaklandığına inanıyor.

xscdfvgrt
12 Mayıs'ta Diyarbakır’daki bir kahvehanede PKK’nın fesih açıklamasını televizyondan takip eden erkekler (AFP)

Özdağ da yargılanması sırasında kendisini Öcalan'ın serbest bırakılmasını kolaylaştırmak için hapse atılan bir “siyasi rehine” olarak tanımladı. Uluslararası alanda süreç ihtiyatlı bir onayla karşılandı. AB ve ABD hâlâ PKK'yı terör örgütü olarak listelese de, varlığını Türkiye'de Kürtlerin özgürlükler konusunda uzun süredir yaşadığı mahrumiyetin bir yansıması olarak görüyorlar ve bu tutum Ankara ile aralarında uzun süredir gerginlik yaratıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere Türk yetkililer, AB'yi Avrupa'daki PKK faaliyetlerine göz yummakla ve böylece terörizmi desteklemekle suçluyorlar.

Önemli bir fırsat

Her şeye rağmen, Avrupalı liderler Türkiye'de devam eden sürece desteklerini ifade ettiler. Avrupa Konseyi, birkaç gün önce yayınladığı son raporunda Ankara'yı birçok alanda eleştirdi ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu siyasi, sosyal, demokratik ve güvenlik düzeylerinde barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.

Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de Halk Koruma Birlikleri (YPG) ile başa çıkma meselesidir

Türkiye içinde, CHP, hükümete karşı yürüttüğü açık savaşa ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hapse atılmasının ardından gösteri ve protestolar düzenlemesine rağmen, bu sürece karşı çıkmadı. Partisinin Van'da düzenlediği gösteride, CHP lideri Özgür Özel, örgütün yakında silah bıraktığını açıklaması yönündeki umudunu dile getirdi. AK Parti’nin Doğu Anadolu bölgesinde DEM Partisi'nin seçilmiş belediye başkanlarını görevden alma ve yerlerine kayyum atama kararlarını kınadı.

Örgütün kendisini feshettiğini ve silah bırakacağını duyurması ile birlikte, ülke için yeni bir anayasa taslağının hazırlanması da dahil olmak üzere sürecin yeni bir aşaması başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanlarından biri olan Mehmet Uçum da temel aşamanın tamamlandığını ve şimdi demokrasi ve hukuk alanlarında kapsamlı reformların uygulanmasına geçileceğini söyleyerek buna işaret etti.

df
PKK’nın kendisini feshettiğini duyurmasının ardından Diyarbakır'daki tarihi Sur ilçesi 12 Mayıs  (AFP)

Bu sürecin hükümete fayda mı zarar mı sağlayacağı ise belirsizliğini koruyor. Ancak kamuoyu yoklamaları, eğer şimdi seçimler yapılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin neredeyse imkansız göründüğüne işaret ediyor. Çoğu Türk, felç edici ekonomik krizden ve otoriterliğe doğru hızlı kayıştan ciddi şekilde etkilendi. Örgütün kendisini feshetmesi ve Türkiye'de terörün sona erdirilmesi belki Erdoğan'ın popülaritesini yeniden kazanmasının önünü açabilir, ama ekonomik ve politik sorunların devam etmesi onu her zamankinden daha savunmasız bırakabilir.

Suriye boyutu

Suriye boyutu bu denklemde önemli bir unsur. Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de YPG ile nasıl başa çıkacağı meselesi.

Bu birlikler PKK ile yakın bağlarını sürdürüyorlar ve safları içinde bazı kadroları bulunuyor. Şam'ın şiddetle reddettiği bir talep olan merkezi olmayan bir idari sistem kurulması da dahil olmak üzere çeşitli taleplerde bulundular.

Türkiye'deki devam eden gelişmeler büyük olasılıkla Suriye arenasına yansıyacak ve Suriye'deki durum da Türkiye'deki gelişmeleri etkileyebilir.