Netanyahu, Ben Gvir'in ‘milislerine’ liderlik edecek sağcı bir komutan arıyor

Tel Aviv, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'a karşı protestolara sahne oldu. (EPA)
Tel Aviv, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'a karşı protestolara sahne oldu. (EPA)
TT

Netanyahu, Ben Gvir'in ‘milislerine’ liderlik edecek sağcı bir komutan arıyor

Tel Aviv, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'a karşı protestolara sahne oldu. (EPA)
Tel Aviv, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'a karşı protestolara sahne oldu. (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, Ulusal Muhafızların başına eski bir ordu komutanı atamayı planladığı bildirildi. Ulusal Muhafızlar, Itamar Ben-Gvir'in yönetimindeki Ulusal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı yeni bir güvenlik gücü olarak biliniyor. Bu güç, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir komutasındaki silahlı milis olarak niteleniyor.
İsrail medyasındaki haberlere göre Ben-Gvir, hükümetin tartışmalı yargı reformunu ertelemesine ilişkin Netanyahu ile uzlaştı. Taraflar arasındaki anlaşma kapsamında, Ben-Gvir'in yönetimindeki Ulusal Güvenlik Bakanlığına bağlı ‘Ulusal Muhafızlar’ isimli yeni bir güvenlik gücü kurulması kabine toplantısında onaylandı.
İsrail medyasının pazar akşamı bildirdiğine göre kabine bu tartışmalı projeyi finanse etmek için tüm bakanlıkların bütçelerinde kesintiye gidilmesini onayladı. Edinilen bilgilere göre, proje bütçesi yaklaşık bir milyar şekel (276 milyon dolar).
Kaynaklar, Ulusal Muhafızlık isimli güvenlik gücünün başına geçecek en güçlü adaylardan birinin Gal Hirsch olduğunu iddia etmişti. Eski bir kıdemli ordu subayı ve Likud liderliğinin üyesi olan Hirsch, uluslararası yasaklı taraflarla silah kaçakçılığı yapmak suçlamasıyla yargılanıyor. Hirsch daha önce polis genel müfettişliğine atanmıştı. Ancak Netanyahu Hirsch hakkındaki suçlamalar karşısında onun adaylığından vazgeçti. İkinci aday, polis şefi Uri Bar Lev olarak gösterildi. Ancak Netanyahu, Uri Bar Lev hakkında cinsel taciz suçlaması olduğu anlaşılınca ondan da vazgeçti. Uri Bar Lev Gizli polis biriminin kurucusu olarak biliniyor. Bu birimin mensubu polisler Arap kılığına girip Arapların arasına sızarak tutuklamalar gerçekleştiriyorlar. Uri Bar Lev aynı zamanda Dovdovan ordusunun komando biriminin de komutanlığını yaptı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Ben Gvir, amacını gerçekleştirmek için bu iki ismi yeterli görmedi ve Ulusal Muhafızlık’ın başına Ebenouam Emuna adlı bir subayın atanmasını önerdi. Paraşüt biriminin komutanlığını yapan Emuna’nın, askerlerine kendilerinden kaçan sabotajcı Filistinlileri öldürmeleri emrini vermesi kamuoyunda yankı uyandırmıştı. İşgal altındaki topraklarda bir yerleşimci olan Emuna, terfi alamadığı ve mevki sahibi olamadığı için ordudan terhis edilme talebinde bulundu.
Haaretz gazetesi, Yesh Atid Partisi’nin eski iç güvenlik bakan yardımcısı ve albay rütbeli eski bir polis memuru olan Knesset üyesi Yoav Segalovich'in sözlerini aktardı:
“Ulusal Muhafızlar kendilerini Arapları ezmeye adamıştır ve Araplarla devlet arasındaki ilişkileri bozacaktır.”
Muhalefet lideri Yair Lapid, Twitter'da yaptığı açıklamada
‘Ulusal Muhafızlar’ adlı yeni bir güvenlik gücü kurulmasının kabine toplantısında onaylanmasını ‘gülünç ve rezalet’ olarak nitelendirerek sert bir şekilde eleştirdi. Hükümet üyelerinin ‘çetelerden oluşan özel bir ordu’ için oy kullandığını söyleyen Lapid ‘Ben Gvir’in özel milislerini finanse etmek için diğer bakanlıkların bütçelerini kısma kararını’ kınadı. Muhalefet lideri, “Bu sanrıları olan insanların aşırı bir fantezisi” dedi.
AFP’nin aktardığına göre İsrail Eski İç Güvenlik Bakanı Ömer Bar Lev, Ben Gvir'e hitaben Twitter’da paylaştığı mesajda şu ifadeleri kullandı:
"Bir terörist grubu desteklemekten ve ırkçılığı kışkırtmaktan hüküm giymiş, endişe verici, anlayıştan yoksun bir bakan tarafından özel bir milis teşkil edilmesi fikri şok edici."
İsrail'deki Arap Vatandaşları Savunma Merkezi (Adalet), İsrail hükümetinin Adli Müşaviri, Başbakan ve Ulusal Güvenlik Bakanı'na acil bir mektup göndererek Ulusal Muhafızlar’ın kaldırılmasını talep etti.
Merkezden şu açıklama yapıldı:
“Bu yapı, yasal bir kılıf altında Filistinlilerle evlerinde savaşmak için kurulan silahlı bir milisten başka bir şey değildir. Biri Filistinliler, diğeri İsrailliler için olmak üzere iki farklı hukuk sisteminin varlığını teşvik etmektedir."
Avukat Uday Mansur'un kaleme aldığı bir mektupta şu ifadelere yer verildi:
“Bu milis teşkilatının kurulması kuvvetler ayrılığı ilkesine, hukukun üstünlüğüne ve uygulanmasına aykırıdır. Çünkü kanunu uygulama yetkilerini vatandaşlara devrediyor ve polisin talimat, yetki ve emirleri dışında kanunun uygulanması için farklı bir sistem oluşturuyor. Aynı zamanda, yalnızca evlerindeki Filistinlilere karşı uygulanması öngörülüyor. Bu adım İsrail'de yıllardır şekillenmekte olan Apartheid rejiminin özelliklerinin bir parçasıdır.”
İsrail'deki Arap Vatandaşları Savunma Merkezi’nin açıklaması da şöyle oldu:
“Hükümet tarafından onaylanan teklife göre Ulusal Muhafızlar, Ulusal Güvenlik Bakanlığı'na ve başında kim varsa ona bağlı bağımsız bir organ teşkil ediyor. Eğilimlerini kimsenin bilmediği Ulusal Muhafızlar milisler ve gönüllülerden oluşuyor. Yasayı uygulayan bir organ olarak hareket edecek ve polisin yetkilerine sahip olacak. Ancak polisin bir parçası değil ayrı bir yapı oluşacak. Ulusal Muhafızlar’ın kurulmasındaki ırkçı altyapıya göz yumsak da özellikle polislerin kanundan gelen yetkilerinin sivil gönüllülere devredilmesi ve onlara silah ve eğitim verilmesi akıl alır gibi değil. Gift of Dignity (Onur Ödülü) sırasında hepimizin gördüğü gibi, birçok yerde siviller organize silahlı milisler olarak hareket ettiğinde polis ve silahlı siviller arasında iş birliği yapıldığı ortaya çıktı. Sonuç, Filistin vatandaşlarının soğukkanlılıkla öldürülmesi ve hiçbir suçlunun yargılanamaması oldu.



Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
TT

Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)

Sevsen Mehenna

Suriye, sahil bölgesindeki kanlı olaylarla ilgili soruşturma raporunu yayınladığı sırada, ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımları düzenleyen Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine, yeniden düzenleyen bir yasa tasarısını onayladı. “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlıklı yasa tasarısı, 31 kabul, 23 aleyhte oyla kabul edildi. Bu onayla birlikte, yasa tasarısı yürürlüğe girmesi için geçmesi gereken bir sonraki aşamaya geçiş yaptı.

 

Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Michael Lawler tarafından 16 Temmuz'da sunulan yasa tasarısı, bankacılık kısıtlamalarını gözden geçirmeyi, kara para aklamayla mücadele imkânlarını artırmayı ve Sezar Yasası'nı kalıcı olarak yürürlükten kaldırmak için insan hakları ile ilgili şartlar koşmayı amaçlıyor. Lawler, tasarının Kongre'nin Suriye'ye yönelik tüm yaptırımları sonlandırmak için benimsemeyi planladığı icraatları gözden geçirmek amacıyla, “azınlıkların ve dini özgürlüklerin korunması ve Captagon ticaretiyle mücadele” çağrısında bulunduğunu belirtti.

Yasa tasarısı neyi öngörüyor?

Ayrıntılı olarak yasa tasarısı, yaptırım muafiyet süresinin 180 günden iki tam yıla uzatılmasını öngörüyor. Ayrıca, ABD yönetiminin Suriye hükümetinin belirtilen koşullara uyumunu iki yıl üst üste veya 2029 sonuna kadar teyit etmesi halinde Sezar Yasası'nın tamamen feshedilmesini de öngörüyor.

Tasarı ek olarak, ABD yönetiminin Kongre'yi Suriye Merkez Bankası'na tanınan düzenleyici ve idari kolaylıklar konusunda bilgilendirmesini gerektiren bir madde de içeriyor. Yasa tasarısı Temsilciler Meclisi Maliye Komitesi'nden geçmiş olsa da, yasalaşmadan önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi tarafından incelenmesi ve hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Kongre'de nihai olarak oylanması da dahil olmak üzere atılması gereken birkaç adım var.

Bu arada, ABD’deki medya kuruluşları Suriye hükümetini güneyde, özellikle Suveyda şehrinde yaşanan son olaylar nedeniyle eleştirdi. Wall Street Journal başyazısında, “Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack'ın tekrar tekrar yaptığı merkezileşme yanlısı yorumlar, Suriye hükümetini İsrail'in uyarılarına rağmen Suveyda'ya asker göndermek için yeşil ışık yaktığına inandırdı” ifadeleri yer aldı. Gazete, Kongre'de bazı kişilerin “ABD'nin Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı destekleme konusunda daha fazla temkinli olması gerektiğini” belirttiğine de işaret etti. Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi'nin tasarıyı değerlendirmesinin bir denetim mekanizması oluşturacağı ve Suriye'ye yönelik yaptırımların daha fazlasının sonlandırılması için gereken koşulları belirleyeceği de belirtildi.

Beyaz Saray, Temmuz ayı başlarında Başkan Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandıran bir başkanlık kararnamesi imzaladığını duyurmuştu. Bu başkanlık kararnamesi, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed, yardımcıları, DEAŞ ve Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt'in “İran'ın vekilleri” olarak tanımladığı gruplara yönelik yaptırımları ise sonlandırmadı.

Peki Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası’nı feshetmek yerine neden yeniden düzenlenmesini onayladı?

Birçok Suriyeli muhalif, Şara'nın Suriye'de iktidara gelmesinden bu yana, Alevileri hedef alan sahil olaylarıyla başlayan, daha sonra Ceramana ve Sahnaya'da ve son olarak Suveyda'da devam eden kanlı olayların hız kesmeden devam ettiğini düşünüyor. Bu nedenle Washington, Şam'ın yeni bir istikrar dönemine doğru ilerlediğine halen şüpheyle yaklaşıyor. Bu sebeple de Kongre Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlığı altında yeniden düzenlemeyi tercih ederek iki mesaj verdi; ihlaller devam ettiği sürece Suriye yaptırımlardan muaf tutulmayacaktır. Bununla birlikte Şam hükümeti suçları durdurma, azınlıkları koruma ve bölgesel nüfuz eksenlerinden kurtulma konusunda gerçek bir istek gösterirse, kapı açık kalmaya devam edecektir.

Esed sonrası Suriye’ye yeni Amerikan bakışı

Bu düzenleme, yeni Suriye'nin ne savaş kartlarının ne de barışın ana hatlarının belirlenmediği bir savaş arenası olmayı sürdürdüğü konusundaki Amerikan algısını yansıtıyor. Şara'nın iktidara gelmesinden itibaren, ABD'nin Şam'a yaklaşımı değişti. Washington artık Suriye’de durumu eskisi gibi, devrik cumhurbaşkanına bağlı tek bir blok olarak görmüyor. Aksine, Suriye'yi siyasi değişim ve iç reform belirtileri gösterirse uluslararası sisteme kademeli olarak yeniden entegre edilebilecek bir ülke olarak görüyor. Bu nedenle, Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı feshetmek yerine yeniden düzenlemenin ABD yönetimine siyasi ve ekonomik esneklik sağlayacağını, yaptırımları Suriye'yi tamamen tecrit eden bir kılıç yerine seçici bir baskı aracı olarak kullanmasına olanak tanıyacağını düşündü.

Hızlı ve şaşırtıcı bir öneri

Şam henüz yasa tasarısı hakkında resmi bir açıklama yapmamış olsa da, Suriye-Amerikan Konseyi, Sezar Yasası'nı yeniden düzenleyen yasa tasarısına açıkça karşı çıktığını duyurdu. Bu tasarının yaptırımları örtülü bir şekilde genişlettiği ve yaptırımları tamamen sonlandırma çabalarına doğrudan bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. Özünde, Suriye'nin istikrar, yeniden inşa ve mültecilerin geri dönüşü yönünde temkinli adımlar atmaya başladığı bir dönemde yaptırım sisteminin daha da güçlendirilmesi anlamına geldiğini belirtti.

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Hazem Ghabra, yasa tasarısının çok hızlı ve ani bir şekilde sunulduğunu söyledi. Güneybatı Suriye'de, özellikle de Suveyda kentinde yaşananların bir sonucu gibi göründüğünü ifade etti. Washington'da, Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları aceleyle sonlandırması gibi, yaptırımları sonlandırmakta acele etmek ile ilgili soruların  gündemde olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının temel amacının, siyasi nedenler değil, ekonomik ilerleme ve toparlanmanın önündeki engellerin kaldırılması olduğunu kaydetti.

Sözlerini sürdüren Ghabra, Suriye hükümetinin yurt dışına yönelmek ve uluslararası diplomatik çalışmalara katılmak için gerekli iç, siyasi ve sosyal reform sürecini başlatmak amacıyla attığı adımların ne olduğunu, başka bir deyişle, dış diplomatik aktivizmin, geçen hafta diplomatik faaliyetlerin çoğuyla birlikte kısmen çöken kırılgan bir iç yapıya mı dayandığını sorguladı.

Ghabra, bazı Kongre üyelerinin bir tür denetim uygulanması ve Suriye hükümetine, Suveyda'da yaşananlara yol açan kötü bir yönetimin varlığı halinde kaybedecek bir şeyleri olacağının altının çizilmesinin gerektiğini düşündüklerini belirtti. Buradan hareketle, bu yasayı sunma ihtiyacı, bu soruları ele almanın ve Sezar Yasası’nın yürürlükten kaldırılması sürecini planlamanın bir yolu olarak öne çıktı. Böyle bir yasa yürürlüğe girdiğinde, Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı gibi ABD hükümet kurumlarının, Suriye hükümetinin yaptıkları ile yapmadıklarının sürekli ve açıkça tanımlanmış bir şekilde denetlenmesine yönelik çalışmalarını aktifleştirecektir. Oylamadan geçeceğine çok güvenilmese de, bunun ABD’deki siyasetçilerin büyük bir kesiminin düşünce yapısının bir göstergesi olduğu biliniyor.

Suveyda olayları ve etkileri

Sosyal medyada, silahlı kişilerin aralarında Husam Saraya adlı bir ABD vatandaşının da bulunduğu aynı aileden sekiz erkeği, göz altına aldıktan sonra öldürdüklerini gösteren videolar dolaşıma girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı da vatandaşlarından birinin ölümünü doğrulayarak endişelerini dile getirdi ve hesap sorulması çağrısında bulundu. Bu arada, İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümet güçleri de dahil olmak üzere tüm tarafları ihlallerde bulunmakla suçlayan bir rapor yayınladı.

Bu nedenle, özellikle Dürzi azınlığı etkileyen son olaylar, yaptırımların tamamen sonlandırılmasına yönelik herhangi bir tartışmanın engellenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu olaylar, yeni hükümetin güvenliği sağlama veya mezhepsel kaosu önleme becerisine dair şüpheci olmak ve daha önce eski rejime atfedilen rastgele tasfiye taktiklerinin devam ettiğinin kanıtı olarak görüldü.

Paris'te yaşayan Suriyeli avukat ve siyasi aktivist Zeyd el-Azm, temsilciler ve Pentagon da dahil olmak üzere Amerikan kurumlarının, yeni rejimin mezhep, din veya etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelileri kapsayabileceği konusunda kendisine tam ve yeterli bir şekilde güvenemediğini söyledi. “Trump'ın danışmanları ve terörle mücadele yetkilileri aracılığıyla daha ilk günden gözlemlediğimiz de buydu. Yeni geçiş dönemi otoritesine şartlar koşulması gerektiğini, çünkü bu otoritenin diğer Suriyeli unsurlara karşı ihlallerde bulunmayacağının garantisi olmadığını söylediler” dedi.

“Son aylarda, Mart ayında Suriye sahilinde, Nisan ayında Sahnaya'da ve en son Suveyda'da olmak üzere birçok olay yaşandı. ABD'de yeni Suriye makamlarının davranışları konusunda şüpheleri olanlar, şüphelerinde haklıydı. Bu konular, bazı milletvekillerini ve temsilcileri, yeni Suriye makamlarının davranışlarını izlemek için iki yıllık bir süre belirleme konusunu gündeme getirmeye yöneltti.”

Baskı kartı

Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerden etkili Kongre üyeleri, yaptırımları düzenleyerek devam ettirmeyi haklı çıkarmak için medyadaki haberleri ve insan hakları ihlalleri ve cinayetlerle ilgili raporları gerekçe gösteriyorlar. Sivilleri korumadaki tam yetersizlikler göz önüne alındığında, yaptırımların garantiler olmadan kaldırılmasının, Amerikan hükümetinin suç ortağı sayılmasına yol açacağını savunuyorlar. Düzeltilen yasa, yaptırımların herhangi bir şekilde hafifletilmesinin, ister silahlı gruplar ister Suriye güvenlik güçleri olsun, suç işleyenler için gerçek bir hesap sorma mekanizmaları kurulması ile bağlantılı olduğunu vurgulayan maddeler ekledi.

Suriye güçleri Suveyda'ya girmedi

ABD'nin Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suveyda'daki olaylara atıfta bulunarak yaşanan korkunç olaylardan dolayı Suriye hükümeti hesap vermelidir dedi ve Suriye'deki azınlıkların yönetime entegre edilmesi çağrısında bulundu.

Ülkesinin “Suveyda'daki gelişmelere belli bir ölçüde endişe, acı ve yardımla karşılık verdiğini” belirten Barrack, ülkesinin “düşmanca koşulların bulunduğu hiçbir yere daha fazla asker göndermeyeceğini” ekledi.

Associated Press, Barrack'ın “İsrail'in Suriye'ye müdahalesi çok kötü bir zamanda gerçekleşti... Ülkeyi birleştirmek için mevcut Suriye makamlarıyla birlikte çalışmak dışında alternatif bir plan yok” dediğini ve “Suriye ve İsrail arasında deklare edilen ateşkesin yalnızca Suveyda ile ilgili bir anlaşma olduğunu” belirttiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı röportaja göre Barrack “mevcut hükümete uygulanabilir bir alternatifin ve alternatif bir planın olmaması durumunda risklerin yüksek olduğunu, Suriye hükümetinin başarısız olması halinde, onu kasıtlı olarak devirmeye çalışanlar olacağını, ancak asıl sorunun neden olacağını” belirtti. Suriye'nin Libya veya Afganistan gibi bir felaket senaryosu ile karşı karşıya kalma olasılığı ile ilgili soruya ise ABD Özel Temsilcisi, “evet, hatta belki daha kötüsü de olabilir” yanıtını verdi.

Sivil barış kurumunun yeniden kurulması

Avukat Zeyd Azm, Suriye'de sivil barışı koruyan bir kurumun, yani ordunun yeniden kurulması gerektiğini söyledi. “18 aylık bir geçiş dönemi belirleyen BM’nin 2254 sayılı kararına geri dönmeliyiz. Bu ideal olmasa da, Şara’ya verilen beş yıllık süreden çok daha iyi” dedi.

Yine bazıları, ABD'nin Sezar Yasası’nı yürürlükten kaldırmak yerine düzenlemeyi onaylayarak, yeni Suriye hükümetine ihlalleri durdurması ve milisler üzerinde devlet kontrolünü sağlaması için baskı yapmaya çalıştığını düşünüyor. Bunun amacı, Suriye'nin tamamen tecrit edilmesini önlemek ve böylece tamamen Rusya, Türkiye ve İran'ın bölgesel nüfuz alanına dönüşmesini engellemektir. Son olaylar, yaptırımların sürdürülmesini meşrulaştırmak için siyasi bir koz olarak kullanılıyor ve her türlü ekonomik rahatlama, sivilleri ve azınlıkları korumak ve daha kapsayıcı bir siyasi sistem inşa etmek için atılacak somut adımlara bağlanıyor. Bunun dışında Sezar Yasası’nın tamamen yürürlükten kaldırılması Suriye ve müttefiklerine verilecek karşılıksız bir armağan olacaktır.