Bilim insanları 100 yaşından uzun yaşayanların DNA'larındaki kritik özelliği belirledi

Araştırmacılar, 100 yaşını geçenlere özgü hücre tipi bileşimi ve işlev değişikliklerini tanımladı

Unsplash
Unsplash
TT

Bilim insanları 100 yaşından uzun yaşayanların DNA'larındaki kritik özelliği belirledi

Unsplash
Unsplash

Yeni bir çalışma, 100 yaşını geçmiş kişilerin aşırı yaşlılıkta işlevselliğini koruyan ve olağanüstü uzun ömürlülük elde etmelerini sağlayan benzersiz bir bağışıklık sistemine sahip olabileceğini öne sürüyor.
Aralarında Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden araştırmacıların da bulunduğu ekip, 100 yaş ve üzerine ulaşan bu nadir birey grubunun, kendilerine son derece işlevsel bağışıklık sistemleri sağlayan farklı bir bağışıklık hücresi bileşimine sahip olduğunu söyledi.
Önceki çalışmalar, yaşlanmanın belirleyici özelliklerinden birinin bağışıklık sisteminin düzgün işleyişindeki düşüş olduğunu göstermişti.
Bağışıklık hücreleri, hastalıklardan kurtulmaya ve uzun ömürlülüğü desteklemeye yarayan önemli mekanizmaların arkasındadır.
Yakın zamanda EBioMedicine adlı akademik dergide yayımlanan yeni çalışmada araştırmacılar, 100 yaşını geçmiş 7 kişiden alınan ve kanda dolaşan geniş bir bağışıklık hücresi kategorisi olan periferik kan mononükleer hücrelerindeki (PBMC'ler) molekülleri değerlendirmek için tek hücre dizilimi gerçekleştirdi.
Bu kişiler, Kuzey Amerika'da uzun süre yaşamış bireyler üzerinde yapılan en büyük çalışmalardan biri olan New England Centenarian Study'nin bir parçasıydı.
Araştırmacılar daha sonra farklı hücre tiplerinin oranının ve iç faaliyetlerinin yaşla birlikte nasıl değiştiğini analiz etmek için gelişmiş hesaplama teknikleri kullandı.
Yaşla birlikte normal bağışıklık tepkisini yansıtan, yalnızca 100 yaşını geçenlere özgü hücre tipinde bulunan kompozisyon ve işlev değişiklikleri tespit ettiler.
Çalışmanın kıdemli yazarı Stefano Monti, "Bildiğimiz kadarıyla, 100 yaşını geçmiş bireylerden oluşan en büyük tek hücreli veri kümesini bir araya getirdik ve analiz ettik; bu da, bu grubun uzun ömürlülüğüne katkıda bulunan moleküler ve yaşam tarzı faktörlerinin tanımlanmasını destekleyen benzersiz özelliklerini tanımlamamıza olanak tanıdı" dedi.
The İndependent'ın haberine göre Çalışmanın bir diğer yazarı Tanya Karagiannis ise "Verilerimiz, 100 yaşını geçmiş kişilerin hastalıklardan kurtulmalarını ve aşırı ileri yaşlara ulaşmalarını sağlayan koruyucu faktörlere sahip oldukları hipotezini destekliyor" ifadelerini kullandı.
Bilim insanları, kişiler yaşamları boyunca enfeksiyonlara maruz kalıp iyileştikçe, bağışıklık sistemlerinin uyum sağlamayı öğrendiğini söyledi. Bununla birlikte, bu kabiliyet genellikle yaşla birlikte azalır.
Kıdemli yazar Paola Sebastiani, 100 yaşını aşmış kişilerde gözlemlediğimiz bağışıklık profilleri, enfeksiyonlara maruz kalma ve bunlardan kurtulma kapasitesinin uzun bir geçmişi olduğunu doğruluyor ve 100 yaşını aşmış kişilerin enfeksiyonlardan kurtulma yeteneklerini artıran koruyucu faktörler açısından zengin olduğu hipotezine destek sağlıyor" dedi.
Araştırmacılar, bulguların yaşla birlikte bağışıklık direncini artıran mekanizmaları daha iyi anlamak için bir temel sağladığına inanıyor, bu da muhtemelen aşırı uzun ömürlülüğe katkıda bulunan bir faktör.
Çalışmanın kıdemli yazarı George J Murphy, "100 yaşını geçmiş insanlar ve onların olağanüstü uzun ömürlülüğü, nasıl daha üretken ve sağlıklı yaşamlar sürebileceğimize dair bir 'şablon' sunuyor. Hastalığa karşı direnç ve kişinin sağlıklı yaşam süresinin uzatılması hakkında öğrenebileceğimiz her şeyi öğrenmeye devam etmeyi umuyoruz" dedi.



Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
TT

Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)

Deepfake videoların gelişmiş saptama yöntemlerini yanıltabildiği ve her geçen gün daha gerçekçi hale geldiği tespit edildi. 

Bir kişinin yüzünün ya da vücudunun dijital olarak değiştirilmesiyle oluşturulan deepfake videolar endişe yaratmaya devam ediyor. 

Bu videolar gerçek bir kişinin görüntüsünün yapay zeka kullanılarak değiştirilmesiyle yapılıyor. Aslında bu teknoloji, kullanıcıların yüzünü kediye dönüştüren veya yaşlandıran uygulamalar gibi zararsız amaçlarla da kullanılabiliyor.

Ancak insanların cinsel içerikli videolarını üretmek veya masum insanlara iftira atmak için de kullanılabilmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Bu videoların sahte olup olmadığını anlamak için kullanılan gelişmiş yöntemlerden biri kalp atışlarını izlemek. 

Uzaktan fotopletismografi (rPPP) adlı araç, deriden geçen ışıktaki küçük değişiklikleri tespit ederek nabzı ölçüyor. Nabız ölçen pulse oksimetreyle aynı prensiple çalışan bu araç, çevrimiçi doktor randevularının yanı sıra deepfake videoları tespit etmek için de kullanılıyor.

Ancak bulguları hakemli dergi Frontiers in Imaging'de bugün (30 Nisan) yayımlanan çalışmaya göre deepfake görüntülerde artık gerçekçi kalp atışları var.

Bilim insanları çalışmalarına videolardaki nabız hızını otomatik olarak saptayıp analiz eden bir deepfake dedektörü geliştirerek başladı. 

Ardından rPPP tabanlı bu aracın verilerini, EKG kayıtlarıyla karşılaştırarak hassasiyetini ölçtüler. Son derece iyi performans gösteren aracın EKG'yle arasında dakikada sadece iki-üç atımlık fark vardı. 

Ekip aracı deepfake videolar üzerinde test ettiğindeyse rPPP, videoya kalp atışı eklenmese bile son derece gerçekçi bir kalp atışı algıladı. 

Bilim insanları kalp atışlarının videoya kasten eklenebileceği gibi, kullanılan kaynak videodan kendiliğinden geçebileceğini de söylüyor.

Almanya'daki Humboldt Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Peter Eisert "Kaynak video gerçek bir kişiye aitse, bu artık deepfake videoya aktarılabiliyor" diyerek ekliyor: 

Sanırım tüm deepfake dedektörlerinin kaderi bu; deepfake'ler gittikçe daha iyi hale geliyor ve iki yıl önce iyi çalışan bir dedektör bugün tamamen başarısız olmaya başlıyor.

Araştırmacılar yine de sahte videoları saptamanın başka yolları olduğunu düşünüyor. Örneğin sadece nabız hızını ölçmek yerine, yüzdeki kan akışını ayrıntılı olarak takip eden dedektörler geliştirilebilir.

Eisert, "Kalp atarken kan, damarlardan geçerek yüze akıyor ve daha sonra tüm yüz bölgesine dağılıyor. Bu harekette gerçek görüntülerde tespit edebileceğimiz küçük bir gecikme var" diyor.

Ancak bilim insanına göre nihai çözüm deepfake dedektörlerinden ziyade, bir görüntünün üzerinde oynanıp oynanmadığını anlamaya yarayan dijital işaretlere odaklanmaktan geçiyor:

Bir şeyin sahte olup olmadığını tespit etmek yerine bir şeyin değiştirilmediğini kanıtlayan teknolojiye daha fazla odaklanmadığımız sürece, deepfake'lerin saptanmalarını zorlaştıracak kadar iyi olacağını düşünüyorum.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, TechXplore, Frontiers in Imaging