Şam ile Ankara arasındaki normalleşme istişarelerinde güçlü bir ivme kaydedildi

Moskova ‘ön koşullar’ düğümünü aşarken bakanlar toplantısının önünü açtı.

Suriye, Rusya, İran ve Türkiye dışişleri bakan yardımcıları bir araya geldi. (SANA)
Suriye, Rusya, İran ve Türkiye dışişleri bakan yardımcıları bir araya geldi. (SANA)
TT

Şam ile Ankara arasındaki normalleşme istişarelerinde güçlü bir ivme kaydedildi

Suriye, Rusya, İran ve Türkiye dışişleri bakan yardımcıları bir araya geldi. (SANA)
Suriye, Rusya, İran ve Türkiye dışişleri bakan yardımcıları bir araya geldi. (SANA)

Rusya'nın başkenti Moskova'da dün sona eren, yakında Moskova’da yapılması beklenen Rusya, Suriye, İran ve Türkiye dışişleri bakanları düzeyindeki toplantının hazırlıklarının başlatılması konusu uzlaşıya sahne oldu. İki gün süren dörtlü istişareler, Şam ile Ankara arasında normalleşme sürecini ilerletmek için bir ön anlaşma ile sonuçlanmış gibi görünüyor.
Dört ülkenin dışişleri bakan yardımcıları bir dizi ikili görüşme gerçekleştirdiler. Ardından salı günü kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen genişletilmiş istişare toplantısı yapıldı. Toplantı sonrası Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan kısa bir açıklama yapıldı. Açıklamada, taraflar arasındaki temasların önümüzdeki dönemde de devam edeceği vurgulandı.
İstişarelerin tam bir gizlilik içerisinde yapılsa da bazı sızıntılar, tarafların görüşme sırasında Rusya'nın Suriye-Türkiye ilişkilerini normalleştirme sürecinde ilerleme kaydetmekte kararlı olduğunu ve somut bir ilerleme kaydedildiğini gösterdi.
Kapalı kapılar ardında yapılan görüşme turu öncesinde ve sırasında Suriye hükümet delegasyonundan aşırılık yanlısı ifadelerin ortaya çıkmasını engellemedi. Rus çevreleri, istişarelerin tüm tarafların huzurunda yapılmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Sonuçlar, dışişleri bakanları düzeyinde bir toplantıya hazırlanmaya başlamak için anlaşma oldu.
Ancak tüm bunlar, kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen görüşmeler öncesinde ve sırasında Suriye hükümet heyetinin sert açıklamalar yapmasına engel olmaya yetmedi. Diğer yandan Rus çevreleri, istişarelerin tüm tarafların katılımıyla yapılmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi. İstişareler sonucunda, dışişleri bakanları düzeyinde bir toplantının hazırlıklarının başlatılması konusunda uzlaşıldı.
Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan, toplantının başında ülkesinin normalleşme için öne sürdüğü Türkiye'nin Suriye’den çekilmesinin başlatılması, terör örgütlerine desteğin kesilmesi ve Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi şartları bir kez daha dile getirdi.
Ancak Şarku'l Avsat'a konuşan bir Rus diplomat, bakan yardımcıları düzeyindeki istişarelerin ‘siyasi değil teknik’ olduğunu, istişareler sırasında Şam ile Ankara arasında öne çıkan birtakım sorunlarla ilgili siyasi uzlaşıya değil, daha ziyade dışişleri bakanları toplantısının gündemini belirlemeye değinildiğini söyledi.
Diğer yandan Moskova’nın kasıtlı olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından istişarelere katılan taraflara hitaben yapılan konuşmayı yayınlaması dikkati çekti. Pek çok mesaj taşıyan konuşma, normalleşme sürecini sürdürmek ve müzakerelerin çökmesini ya da mevcut taraflardan herhangi biri nedeniyle başarısızlığa uğramasını önlemek bakımından Rusya'nın toplantıya Moskova'nın umduğu sonuçları üretmeye yönelik belirli bir yön vermekteki kararlılığını yansıtıyordu.
Lavrov’un konuşmasında Moskova'nın, normalleşme yolunda ilerlemek ve bununla ilgili dosyaları halletmek için tarafları bir araya getirme misyonunun başarısına Rus diplomasisinin güvenini yansıtan bakanlar toplantısı için önerilen tarihler önerisini açıkladı.
Lavrov’un konuşmasında dikkati çeken bir diğer nokta, Moskova'nın, normalleşme sürecini ilerletmek ve bununla ilgili dosyaları çözüme kavuşturmak için Rus diplomasisinin tarafları bir araya getirme görevini başaracağına olan güvenini yansıtan bakanlar toplantısı için önerilen tarihleri açıklaması oldu.
Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinden, Lavrov’un konuşma metni yayınlandı. Metne göre Lavrov, Rusya, İran, Suriye ve Türkiye arasındaki dörtlü istişarelerin tüm katılımcılarının esneklik göstermesi ve sunulan dosyalara olumlu yaklaşması gerektiğini, çünkü Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesi süreci zaman alacağını söyledi.
Türkiye ve Suriye heyetlerine ayrı ayrı hitap etmek istediğini belirten Lavrov sözlerine şöyle devam etti:
“Mümkün olduğunca çok esnek ve yapıcı davranmanızı bekliyoruz. Belki de kavgacı söylemleri ve geçmişteki şikayetleri istişare toplantılarının yapıldığı salonun dışında bırakmak en iyisidir.”
Sergey Lavrov, istişarelerin, bir yandan birikmiş sorunların hızla üstesinden gelme ve iyi komşuluk ilişkilerini yeniden kurma ihtiyacıyla yönlendirilmesi diğer yandan Suriye’nin ve Türkiye'nin egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı temelinde açık ve anlaşılır bir şekilde yürütülmesi çağrısında bulundu.
Heyetler tarafından bazı metinler sunduklarını söyleyen Lavrov “Bu metinler temelinde ortak bir tutuma varmanın mümkün olduğundan eminim. Esasen, bir çıkarlar dengesi oluşturmak için ortak zemin aramak ve önkoşullar ileri sürmekten kaçınmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Lavrov, katılımcılara hitaben şunları söyledi:
“Dostlarım ve meslektaşlarım Hüseyin Emir Abdullahiyan, Mevlüt Çavuşoğlu, Faysal Mikdad ile Moskova'da dışişleri bakanları düzeyinde yapılacak görüşmenin tarihinde anlaşmanızı dört gözle bekliyorum. Müzakere turunuzdan sonra genel kabul görebilecek bazı tarihler önerdik.”
Lavrov'un üslubu ve özellikle kasıtlı olarak ‘dışişleri bakanları toplantısı için belirli tarihler önerdiklerini’ söylemesi, Rusya’nın normalleşme sürecinin istikrarına ne kadar güvendiğini ve artık taraflardan herhangi birinin sunduğu ön koşullarla ya da oyalama girişimleriyle tehdit edilmediğini gösterdi.
Böylece Moskova, arabuluculuk çabalarının önündeki iki büyük engeli şimdiden aştı. Bunlardan birincisi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in geçtiğimiz ayın ortalarında Moskova'ya yaptığı ziyarette daha da katılaştığı net bir şekilde görülen Suriye hükümetinin tutumuydu. Suriye hükümetinden o sıra yapılan açıklamada, normalleşme sürecinin önünün açılmasının Türkiye'nin Suriye tarafından öne sürülen şartları yerine getirmesine bağlı olduğu vurgulandı.
Gelişmeleri yakından takip eden Rus diplomatik çevreleri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, konuklarına Moskova'nın Ankara ile normalleşme sürecini desteklemedeki ciddiyetine dair net bir mesaj verdiğini aktardılar. Aynı çevrelere göre bu mesele, siyasi uzlaşı için daha uygun şartlar oluşturulması ve ekonomik olarak Suriye'deki kötü gidişatla dur demek için atılan bütün bir adımlarla güçlü bir şekilde bağlantılı.
Putin’in mesajı, Suriye yönetimine ulaşmış gibi görünüyor. Şam’ın dörtlü toplantıya bir heyet göndermesi ve dışişleri bakanları toplantısının hazırlıklarının başlatılmasını kabule etmesi bunun bir yansıması olarak görüldü.
Moskova'nın üstesinden geldiği ikinci engel ise geçtiğimiz yılın sonlarında Moskova'da Suriye, Rusya ve Türkiye savunma bakanları ve istihbarat servislerinin başkanları toplantısının ardından Suriye-Türkiye yakınlaşmasına karşı çekinceleri olduğunu açıkça gösteren İran'ın tutumuydu. Rus çevreleri, Tahran’ın toplantının yapıldığı dönemde kendisinin mevcut sürecin dışında tutulmasından duyduğu rahatsızlığı Moskova'ya bildirdiğini belirttiler. Moskova, bu durumu daha sonra İran’ın toplantılara katılacağını açıklayarak düzeltti.
Diğer yandan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, çarşamba günü yaptığı açıklamada, istişarelerin, Türkiye, Rusya, Suriye ve İran dışişleri bakanlarının, Moskova'da yapılması planlanan dörtlü bir toplantı gerçekleştirmesiyle ilgili bir ön anlaşmayla sonuçlandığını teyit etti.
Rus diplomatların ve uzmanların açıklamaları, Rusya'nın iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirme çabalarının doğurduğu sonuçlardan duyduğu memnuniyeti yansıtıyordu. Çarşamba günü, Şarku'l Avsat'a konuşan bir Rus diplomatik kaynağa göre Türkiye ve Suriye dışişleri bakan yardımcılarının Rusya ve İran dışişleri bakan yardımcılarının katılımıyla gerçekleştirdiği görüşme, kendilerine iletilmek üzere belirlenen önerilerin ve görüşlerin dinlenmesiyle son buldu. Hemen ardından dört ülkenin heyetleri, dört ülkenin dışişleri bakanlarına sunulan ve Moskova'da yapılacak dörtlü zirvede tartışılması gereken önemli noktaların ve görüşlerin yer aldığı bir rapor taslağı hazırladı. Bu zirve için uygun zamanı seçmek ise Rusya’ya bırakıldı.
Başka bir noktaya daha dikkat çeken diplomata göre Putin çarşamba günü Kremlin’de yaptığı ve aralarında Suriye'nin yeni Moskova Büyükelçisi Beşşar el-Caferi'nin de bulunduğu bazı yabancı büyükelçilerin güven mektubu sunma töreninde yaptığı konuşmada Rusya'nın ‘krizi çözmek için Suriye'yi desteklemeye devam edeceğini’ bir kez daha vurguladı. Diplomatik kaynak bunun, Suriye'nin içinde bulunduğu krizden çıkması, kötü ekonomik ve hayat şartlarını hafifletmesine yardımcı olmak için Rusya'nın hızlı ve pratik adımlar atmayı istediğinin bir teyidi anlamına geldiğini söyledi.
Diplomatik kaynak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hızla atılan bu adımlar arasında, Suriye'nin içinde bulunduğu krizden çıkması için bir yol bulmak için Suriye-Türkiye ilişkilerinin çözüme kavuşturulması ve Ankara ile normalleşmenin nihai çözüm için gündeme getirilen tüm konular açısından önem taşıdığı gerçeği yer alıyor. Söz konusu konuların başında Suriye içi ulusal diyalog, mülteci meselesi, kalan teröristlerin sınır dışı edilmesi, Suriye’nin egemenliğinin ve birliğinin korunması geliyor.”
Diplomat, Moskova’nın Suriye'yi içinde bulunduğu krizi çözmesi için destekleme tutumunun ve vizyonunun bu olduğunu vurguladı.
Dört ülkenin dışişleri bakanları toplantısının yakın zamand gerçekleştirilmesi bekleniyor. Ardından önümüzdeki üç ay içinde dört ülkenin liderlerinin katılacağı bir zirve için hazırlıklar başlayacak.



Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
TT

Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)

Suriye Savunma Bakanlığı, güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan silahlı saldırıların ardından, ülkenin batı sahilinde bulunan Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı ve mekanize birliklerin konuşlandırıldığını duyurdu.

Suriye devlet televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin sevkinin “kanun dışı grupların sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, bölgede görev yapan birliklerin amacının “iç güvenlik güçleriyle koordinasyon içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığı habere göre Lazkiye ve Tartus’ta eski rejim yanlısı silahlı grupların açtığı ateş sonucu üç kişinin hayatını kaybetti 48 kişi de yaralandı. Devlet televizyonu, Lazkiye’de düzenlenen protestoları koruma görevi yürüten güvenlik güçlerine yönelik saldırıda bir güvenlik görevlisinin öldüğünü, çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

sdfgt
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen bazı eşyalar (İçişleri Bakanlığı - Facebook)

Lazkiye İl Emniyet Müdürü Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, günün erken saatlerinde yaptığı açıklamada, Lazkiye ve Ceble’de düzenlenen ve Gazzal Gazzal adlı kişi tarafından çağrısı yapılan gösteriler sırasında, “eski rejim kalıntılarına bağlı terör unsurlarının” güvenlik güçlerine saldırıda bulunduğunu söyledi. El-Ahmed, saldırılar sonucu bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görev ve polis araçlarının tahrip edildiğini ifade etti.

El-Ahmed, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı’nda ve Cable’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini belirterek, bu kişilerin “Sahil Kalkanı Tugayları” ve “Cevad Tugayları” adlı terör hücrelerine bağlı olduğunu aktardı. Söz konusu hücrelerin, M1 otoyolunda suikastlar, saha infazları ve bombalı saldırılardan sorumlu olduğu bildirildi.

Öte yandan Suriye İçişleri Bakanlığı, Ceble kırsalında “Cevad Tugayları” hücresine mensup bir kişinin yakalandığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Lazkiye İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen operasyon kapsamında, eski rejim komutanlarından Süheyl el-Hasan’a bağlı hücre üyelerinden Basil İsa Ali Cemehiri’nin gözaltına alındığı belirtildi.

Açıklamada, söz konusu hücrenin suikastlar, saha infazları, el yapımı patlayıcı saldırıları ve güvenlik güçleri ile orduya ait noktalara yönelik saldırılara karıştığı, ayrıca yılbaşı kutlamalarını hedef alan saldırılar planladığı kaydedildi. Operasyonda üç hücre üyesinin öldürüldüğü, çok sayıda patlayıcı, silah, mühimmat ve askeri teçhizatın ele geçirildiği bildirildi.

Bakanlık, şüphelinin sorgusunda hücre tarafından kullanılan silah ve mühimmatların saklandığı yerleri itiraf ettiğini, bu bilgiler doğrultusunda yapılan aramalarda otomatik silahlar ve çeşitli mühimmatların ele geçirilerek müsadere edildiğini açıkladı. Gözaltına alınan zanlının, gerekli yasal işlemlerin tamamlanması için adli mercilere sevk edildiği ifade edildi.

Açıklamada, operasyonların eski Esad rejimine bağlı hücrelerin tamamen tasfiye edilmesi, sivillerin korunması ve ülke genelinde güvenlik ile istikrarın sağlanması amacıyla sürdürüldüğü vurgulandı.


Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.