Halbusi'nin Şii ortaklarıyla balayı sona mı erdi?

Irak Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi (DPA)
Irak Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi (DPA)
TT

Halbusi'nin Şii ortaklarıyla balayı sona mı erdi?

Irak Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi (DPA)
Irak Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi (DPA)

Irak Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi, bugünlerde Irak’ın siyasi kulislerinin başlıca gündem maddesi olmuş durumda. Sünni güçler ile nüfuz ve güç için mücadele eden taraflar cephesinde kendisini tek lider olarak dayatmak için çeşitli taraflara karşı mücadeleler veren Halbusi, bir yandan yönelimlerine karşı çıkan Sünni güçlerle mücadele ederken, diğer yandan Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleriyle mücadele etmek zorunda kalıyor.
Gözlemciler, özellikle hakkındaki suçlamaları düşürdükten sonra kısa süre önce Bağdat'a dönen eski Maliye Bakanı Rafi el-İsavi’nin yanı sıra eski Meclis Başkanı Usame Nuceyfi ve Azim Koalisyonu lideri Musenna es-Samarrai gibi Sünniler arasında ağırlığı olan isimlerin yer aldığı Sünni cephedeki mücadelesinin riskli olmadığını belirtirken Halbusi'nin karşı karşıya kalması beklenen en büyük tehlikenin, Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani hükümetinin kurulmasını sağlayan Devletin Yönetimi İttifakı çatısı altında birlikte yer aldığı Koordinasyon Çerçevesi güçlerinden kaynaklanabileceğini düşünüyorlar.
Halbusi’nin ofisinden birkaç gün önce yapılan açıklamada, Başbakan Sudani ile Halbusi arasında anlaşmazlıklar olduğu iddiaları yalanlandı. Bu da Halbusi ile müttefikleri arasında gerginlik yaşandığının bir göstergesi ve Başbakan Sudani’nin, kendisine başbakanlık görevini emanet eden ve onu Meclis’te ve hükümette güçlü bir şekilde destekleyen Koordinasyon Çerçevesi güçleriyle herhangi bir çatışma ya da anlaşma sürecinin başlangıcı olarak görüldü.
Halbusi-Sudani çekişmesiyle ilgili haberlerin sahada da temeli var gibi görünüyor. Halbusi'ye yakın çevreler, Sudani'nin DEAŞ’ın 2014 yılında büyük bir bölümünü işgal ettiği Irak’ın batı ve kuzey illeri ile ülkenin güneyinde ve orta kesimlerinde altyapısı bozulan diğer illeri için kurulan Kurtarılmış Bölgeleri Yeniden İnşa Fonu’na büyük meblağlarda para aktardığını söylüyorlar. Ancak Meclis Başkanı Halbusi'nin fonu kendisine yakın kişiler tarafından yönetildiğinden bu yolla kontrol ettiği biliniyor.
Halbusi'nin yakın çevresi, Sudani hükümetinin bütçe için üç yıl süreli bir yasa tasarısı hazırlama kararının yanlış olduğunu düşünüyorlar. Çünkü onlara göre bu, Sünni güçlerin bazı bölgelerde yerinden edilenlerin memleketlerine geri dönüşü konusunda Şii güçlerle müzakere etme kartını kaybedeceği ve Sünni bölgelerde kaybolan sakinlerin akıbetinin ortaya çıkarılması konusunun sendeleyeceği anlamına gelecek.
Diğer taraftan Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri, geçtiğimiz ekim ayı sonlarında Sudani hükümetinin kurulmasının ardından Muhammed el-Halbusi ve liderliğini yaptığı Siyade (Egemenlik) İttifakı ile bir araya gelmelerini sağlayan ittifakın şartlarından memnun olmadıklarını belirtiyorlar. Halbusi'nin önünü açtığı bu koşulların, Koordinasyon Çerçevesi’nin Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ile Şii güçlerin çoğu için kabul edilemez hale gelen rekabetin baskısı ve etkisi altına girdiğini de gösteriyor.
Kaynaklar, bazı siyasi güçlerin, özellikle de Halbusi'nin kalesi Enbar’da silahlı kanatları olanların Koordinasyon Çerçevesi içinde yer aldığını ve bu durumun Halbusi’yi ya görevden alınması ya da yeni bir anlaşmayı müzakere etmesi konusunda baskı uyguladığını söylüyorlar. Bazıları, Irak Meclisi Dürüstlük Komisyonu’nun Enbar’da gasp edilen gayrimenkuller ve araziler dosyasındaki hamlesini Halbusi’ye yönelik baskı çerçevesinde gördü. Ancak Dürüstlük Komisyonu bunu reddederken Halbusi'ye yakınlığıyla bilinen Enbar Valisi Ali Ferhan el-Duleymi’yi, ‘nüfuz sahibi bazı kişilerle anlaşarak, Enbar’da inşa edilmesi planlanan havaalanı arazinin çevresindeki bölgelerden konut arazileri dağıtmakla ve böylece Enbar’ın fonlarına ve çıkarlarına kasten zarar vermekle’ suçladı.
Iraklı birçok gözlemciye göre Halbusi ile Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri arasında yaklaşık altı ay süren ‘balayı’ aşınmaya başladı. İki taraf arasında, özellikle de bütçenin onaylanmasıyla ilgili anlaşmazlıklar devam ederse, Halbusi’nin Meclis Başkanlığından uzaklaştırılabileceğine dair spekülasyonlar söz konusu. Bütçe taslağındaki maddelerin birçoğuna itiraz eden Meclis Başkanı Halbusi, Koordinasyo Çerçeve güçlerinin uyması şartıyla bu maddelerin değiştirilmesini istiyor.
Halbusi’nin Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleriyle ittifakının sona erebileceği yönündeki spekülasyonu güçlendiren faktörün, özellikle önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan yerel seçimler yaklaşırken diğer Sünni güçlerden muhaliflerinin bazı Şii güçleri ve isimleri Halbusi ile yollarını ayırmaya kışkırtmaları olduğu söylenebilir. Sünni güçler, Halbusi'yi lideri olduğu İlerleme (Takaddum) Partisi ve Siyade (Egemenlik) İttifakı’nın, ülkenin Sünni nüfusun yoğunlaştığı batı ve kuzey illerinde en yüksek oyu alma ihtimalinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Halbusi'nin Şii Koordinasyon Çerçevesi güçlerine karşı bir Sünni koordinasyon çerçevesi oluşturmak istediğine dair spekülasyonlar, onun hem Şii hem de Sünni muhaliflerine karşı çok yönlü bir mücadele yürüttüğüne işaret ediyor.



Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X
TT

Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, IKBY’ye bağlı Süleymaniye kentinde ilk kez düzenlenen Delphi Ekonomi Forumu’na katılmak üzere Irak’a gitti. Davutoğlu’na ziyareti sırasında genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, parti yöneticileri ve gazeteciler eşlik etti.

Forum vesilesiyle Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin oldukça verimli geçtiğini belirtti. Görüşmede son siyasi gelişmeler kapsamlı şekilde ele alındı. Davutoğlu, Türkiye ve Irak arasındaki kardeşlik ile stratejik iş birliğinin daha da güçlenmesi gerektiği konusunda mutabık kalındığını ifade etti.

Davutoğlu, ayrıca IKBY Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani ile de kapsamlı bir istişare gerçekleştirdi. Terörle mücadeleden enerji koridorlarına, insani diplomasiden kültürel ortaklığa uzanan bu bütüncül diyalogun, Türkiye-Irak ilişkilerinin vizyoner boyutunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, Kubad Talabani ile terörden arındırılmış bu kadim coğrafyada bir kez daha buluşmak üzere sözleştiklerini ifade etti.

Nevzat Çiçek: Irak Cumhurbaşkanı, Davutoğlu ile görüşmesinde Türkiye’deki yeni açılım sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını söyledi

Irak’taki Delphi Forumu’na katılan Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, TV100 canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.

Irak Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşid’in Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü söyleyen Çiçek, “O görüşmede Irak Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bu sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti” dedi.

Çiçek ayrıca şunları söyledi:

"Aynı şekilde biraz önce Irak Bölgesi ve Kültürel Yönetim Başkanı, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani'yle bir görüşmemiz oldu. O da aynı şekilde sürecin desteklendiğini ifade etti. Ve Türkiye'nin yetkililerinin buraya gelip gittiklerini, görüştüklerini ifade etti. Önce şunu söyleyeyim, ben buraya gelmeden önce Ankara'nın kendi içindeki denkleme okuma biçimini bugün yazdım. Onlar süreci nasıl okuyorlar, nasıl olacak diye. Belki de süreçle ilgili en önemli şey şu, buradan bir mekanizmanın varlığından bahsediliyor. O mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği PKK’nın silahsızlanmayla ilgili her ülkenin kendi içerisinde bir denklem oluşturacağı ifade ediyor. Irak'ın şartlarına göre bir silah bırakma, Suriye'nin kendi şartlarına göre, Türkiye'nin kendi şartlarına göre bir silah bırakma olgusundan bahsediliyor. Bu süreçle ilgili olarak bir 4 aylık süreç içerisinde bunun bir kısmının tamamlanmasının öngörüldüğü belirtiliyor.

Aynı şekilde özellikle “Diyarbakır anneleri”. PKK’ya katılan çocuklarının geri getirilmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde suça karışmamış bine yakın PKK'lının varlığından bahsediliyor. Dolayısıyla aslında benim hem Ankara'da hem Süleymaniye'de, Kerkük'te buradaki yetkililerden edindiğim izlenim aslında mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği ve bu mekanizmayla birlikte aslında süreci normal geliştiği.

Özellikle Milli İstihbarat Başkanı Sayın İbrahim Kalın başta olmak üzere Türkiye'de güvenlik provokasyonun yöneticilerinin bölge ülkeleriyle temaslarının çok ciddi ve yoğun olduğunu biliyoruz. Aslında buzdağının üzerinde normal bir akış devam ediyor. Bu süreçler tabi çok zorlu süreçler ve dolayısıyla sürekli tetikte olmayı gerektiriyor. Ama Türkiye'nin ana hedefini koruduğu ana hedefin gerçekleşme noktasında şöyle bir öngörü var. Sadece PKK'nın silah bırakma meselesi değil, aslında büyük bir inşaat sürecinden bahsediliyor.

Yani PKK silahı bıraktığı andan itibaren bölgedeki Kürtlerin yönünü Türkiye'ye dönmesi, Türkiye'nin yeniden bir inşaat sürecine gitmesi ve dolayısıyla aslında bu inşaat sürecinin uzun süre içerisine devam etmesi öngörülüyor."

Bu süreçte Kandil tepkisinin olup olmadığı ve İran etkisinin ne olduğu ile ilgili soruya Çiçek şu yanıtı verdi:

"Ben güvenlik kaynaklarına bu soruyu sorduğumuzda süreci en çok ne baltalayabilir diye, İsrail ve İran etkisinden çok söz veriliyor. Hatta şöyle bir ifade kullanılıyor. İsrail'in Kürt güçlerini vekalet gücü olarak elde etmeye çalışmasının Türkiye sınırına getirmesinin Türkiye açısından savaş sebebi olduğunun bile İsrail'e ifade edildiği söyleniyor ki bu çok önemli. Türkiye'nin kırmızı çizgileri anlamında son derece önemli. Aynı şekilde İran'ın yaklaşımı üzerinde İran'la gerekli temaslarının yapıldığını biliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türkiye'den yetkililerin Irak, Suriye ve İran'da tekrar bir temas trafiğini yürütecekleri çok net ve dolayısıyla da aslında bölge ülkeleri açısından da Türkiye kendi kırmızı çizgilerinin nelerin yapılıp yapılmayacağını ve nelerin beklendiğini çok net bir ifade ediyor.

Türkiye'nin bu kararlı duruşun karşısında şöyle bir yola doğru girilmiş.  Mesela şimdi ben Süleymaniye'deyim. Süleymaniye'de Süleymaniye Havaalanı kapalı. Süleymaniye havaalanının kapanmasının temel sebebi Türkiye ile Süleymaniye arasındaki ilişkilerin PKK'dan dolayı, SDG'den dolayı bozulmuş olması. Mesela dün Duhok valisi bir açıklama yaptı."

Dedi ki, “Eğer bu süreç tamamlanırsa, Türkiye'nin başlatır bu süreç tamamlanırsa bizim de PKK işgalinde olan 45 Eylül köyümüzü tekrar geri alma umudumuz var. Mesela Süleymaniye'de de eğer bu ilişki normalleşirse bizim havaalanımız açılır, ticaretimiz tekrar devam eder”.

Dolayısıyla aslında herkes süreci Yani Süleymaniye'nin aslında. Pratik bir gerçekliğinin olduğunu söyleyebiliriz biz. Özellikle burada tabii SDG üzerinden daha önce PKK yöneticilerinin bir kısmının burada olması asabiyle.

Özellikle ama Irak merkezi hükümetin PKK'yı Türkiye'nin baskısıyla terör örgütü ilan etmesinden sonra Süleymaniye'de birçok misyonun kapatıldığını biliyoruz. Yani siyasi faaliyetlerin yasaklandığını biliyoruz. O anlamda eğer normalleşme sağlanırsa mesela Süleymaniye'de bunun en büyük iz düşümü Süleymaniye Havaalanı'nın açılması ki olacak ki onların dünyaya bağlantı noktasında en önemli merkezlerden bir tanesi.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu sürece ne kadar dahil olduğu ile ilgili ise Çiçek şunları söyledi:

Ankara'dan edindiğimiz yerinde, bölgeden edindiğimiz yerinde Türkiye bu süreci kendi başına yürütüyor. Yani kendi başına yürütüyorlar kastım. Aslında bunu milli bir proje olarak yürütüyor. Ama paydaş olarak Suriye yönetimi, Irak yönetimi paydaş. Paydaşın olma sebeplerinden bir tanesi her iki ülkede PKK unsurlarının bulunması.

Dolayısıyla da bir silahsızlanma durumunda silahların nereye bırakılacağı konusunda bu ülkelerle iş birliği yapıldı. Aynı şekilde PKK'nın 35-40 yöneticisi Irak'ta yaşamak istiyorlarsa işte Iraklı yetkililerin bir şekilde buna bir cevaz vermesi.

Türkiye kendi sorununu çözerken bölge ülkeleriyle özellikle İran'dan Irak'tan ve Suriye'den PKK unsurlarıyla birlikte bir mücadele süreci işin kolaylaştırılması süreci ve süreci de aktif olması gerektiği ifade ediyor.

Türkiye'nin kendilerine ilgili talepleri olduğunu söylüyorlar ve dolayısıyla da bu talepleri içerisinde Türkiye'nin taleplerinin yerine getirme noktasında çalıştıklarını ve şunu çok net ifadeyle onu söyleyerek bitireyim. Yani buranın PKK ile ilgili olarak sürekli Türkiye ile bir şekilde karşı karşıya gelmelerinin temel sebebi olarak PKK'yı gösteriyorlar ve bu sorunun bitmesi durumunda Türkiye ile normalleşme sürecinin kendileri açısından başlayacağını özellikle Süleyman Yönetim için söylüyorum. Ve bunun da kendileri açısından kazanç olacağını söylüyorlar. O nedenle süreci baltalamaya yönelik değil de sürecin bir şekilde başarıya ulaşmasının da kendileri açısından önemli olduğunu ifade ediyorlar. Zaten Ankara'nın da temel görüşlerinden bir tanesi de o. Bölgeye, Irak'a, Türkiye'ye, Irak'a ve Suriye'ye de aynı zamanda huzuru getirebilir deniyor. Sanırım bu algı bölge ülkeleri açısından son derece satın alınmış durumda.

Independent Türkçe