Irak siyasi aklı, halen “nisan hafızasını” araştırıyor

Bağdat’ın düşüşünden yirmi yıl sonra Irak gençliği geçmişi sorguluyor

Iraklılar, Nisan 2003’te Bağdat’ta devrilen Saddam Hüseyin heykelinin üstünde (Reuters)
Iraklılar, Nisan 2003’te Bağdat’ta devrilen Saddam Hüseyin heykelinin üstünde (Reuters)
TT

Irak siyasi aklı, halen “nisan hafızasını” araştırıyor

Iraklılar, Nisan 2003’te Bağdat’ta devrilen Saddam Hüseyin heykelinin üstünde (Reuters)
Iraklılar, Nisan 2003’te Bağdat’ta devrilen Saddam Hüseyin heykelinin üstünde (Reuters)

9 Nisan 2003’te doğan Iraklılar, bugün 20 yaşında; büyük bir kısmı iş dünyasına girdi ve çoğu özgür demokratik bir vatan arayışıyla Ekim 2019 gösterilerine katıldı. Saddam Hüseyin dönemine de çok kısa bir süre tanık oldular. Bu kısa süre, hastanedeki doğumları ile ABD’nin Abrams tankının Bağdat’ın merkezindeki Firdevs Meydanı’nda yer alan Saddam heykelini devirmesi arasında geçen süreydi. O dönemde parti ve devlette önemli makamları işgal edenler de dahil, rejim mekanizmasının bir parçası olan Baasçıların çoğu ise seksen yaşın üzerinde. O günden bugüne terimleri Irak siyaset ve medya dünyasında tartışılan “devrim”, “özgürlük”, “işgal” ve “değişim” gününde doğan 20 yaşındakilerin hafızası ile kökü kazınan ve kovulan 80 yaşındakilerin hafızası arasında, yani iki devir, iki asır ve iki nesil arasında şimdi büyük bir fark var.
Emrivakiye boyun eğip ayak uydurmayı ifade eden meşhur “Annemi götüren, artık amcamdır” atasözüne sıradan Iraklı vatandaş itibar etse de bu söz, olup bitenler hakkında söz sahibi olmayanlara işaret eden “sessiz çoğunluk” başlığıyla değişim sonrası terimlerin siyasi dolaşım alanına dahil oldu. Sadece bu da değil. Bu sessiz çoğunluk, seçimler yoluyla ve demokratik mekanizmalar üzerinden değişime inanan siyasi güçler ile seçimleri boykot edip insanlara seçim sandıklarına gitmeme çağrısı yapan güçler arasındaki tartışmanın tam ortasına farkında olmadan girdi. Bu güçler, yönetime ikna edici bir alternatif sunmasa da bazıları, 9 Nisan’dan bu yana iktidarın dizginlerini elinde tutan hâkim siyasi tabakanın kökünün şimdiye kadar beş kez yapılan seçimler yoluyla kazınması suretiyle değişimin gerçekleşeceğini umuyor. Her ne kadar seçimlere katılım oranı Iraklıların yüzde 20’sini geçmeyecek kadar düşük olsa da.
Iraklıların yüzde 80’i seçimlere katılmıyor. Oy kullanma hakkına sahip olanların bu çok büyük yüzdesinin seçimlere katılmaması, seçimleri destekleyenlerle karşı çıkanlar arasındaki siyasi taraftarlıktan ziyade bir tür olumsuz statik durumdan kaynaklanıyor. Zira önce bir yıl boyunca Amerikalı sivil Vali Paul Bremer ile ortaklaşa, sonra da 19 yıl boyunca seçim sandıkları yoluyla tek başına iktidarı elinde tutan güçler ve siyasi partiler, kendi partizan destekçileri dışındaki herhangi bir Irak vatandaşını ikna edemedi. Katılım oranı genişlesin ve dolayısıyla iktidarın meşruiyeti artsın diye azınlıkların katılmasına imkân sağlayan kota sistemi dışında bu tüm Şii, Sünni ve Kürtler için geçerli.
Bir yanda 2003’ten sonra çeşitli aşamalarda devraldığı makamlar ve sorumluluklar üzerinden siyasi atmosfere girenlerin de aralarında bulunduğu düşünce ve medya seçkinlerinin temsil ettiği Irak siyasi aklı var. Diğer yanda da ay sonunda devletin maaş ödemesini (Iraklıların üçte biri memur, yaklaşık 7 milyon memur), emekli maaşını ve devlet tarafından sağlanan sosyal hizmet yardımını bekleyen sıradan vatandaş aklı. Bu iki kesim arasındaki bu ayrışmanın gölgesinde 2003’ten günümüze kadar her nisan ayında “nisan hafızasını” deşme süreci yeniden başlıyor.
Şarku’l Avsat’ın bu yılki gözlemlerinde düşünce, siyaset ve medya seçkinleri çevresindeki tartışma daha hararetli görünüyordu. Ancak ister Saddam Hüseyin’in devrildiği sırada 40 yaşında olup bugün 60 yaşında emeklilikten yararlanan ya da birkaç ay sonra yararlanmayı bekleyenler olsun, ister Saddam döneminde bir günlükken şimdi 20 yaşında üniversite mezuniyetinin eşiğinde, değişimden sonra hükümetlerin izlediği yanlış politikalar sebebiyle piyasa sistemine girip yatırım çekemediği için devlette bir memuriyet peşinde koşarak yıllık mezun gösterilerine girmeye hazırlananlar olsun, Irak sokaklarında hiç kimse 20 yıl önce olanlarla ilgilenmiyor gibiydi.
Değişim sonrasındaki hükümetlerin sorumluluğunu yurtdışından gelen siyasi ve partizan liderler üstlendi. Bunların bir kısmı ülkeye Amerikan tankı üzerinde bazısı da kısa bir süre sonra geldi. Mesela 2003 yılındaki devrim veya değişimden sonraki yeni Irak’ın ilk başbakanı Dr. İyad Allavi, “İki Ateş Arasında” adlı hatıratında Irak’a Amerikan güçleriyle aynı zamanda girdiğini anlatıyor. Ancak o, doğrudan Amerikalılarla değil de Londra ve Amman arasında yaşadığı için Ürdün’den gelmiş. 2014 yılında başbakan olan Haydar el-İbadi ise birkaç gün önce bir televizyon programında Saddam Hüseyin’in Firdevs Meydanı’ndaki heykelinin devrildiği esnada Londra’da olduğunu ve şükür namazı kıldığını söyledi. Özellikle mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, yurtdışından değil de içeriden biri olduğu için bu yıl içeri-dışarı tartışması alevlendi.
Yakın zamanda El-Cezire TV kanalına konuşan es-Sudani, hayatının ve siyasi faaliyetlerinin birçok yönünü anlattı. Babası, muhalif siyasete mensup olduğu gerekçesiyle 1980’de öldürüldüğünde kendisi 10 yaşındaymış. Peki, Bağdat düştüğü gün neredeydi? Röportaj esnasında belirttiğine göre 2003 yılında Meysan Valiliği Tarım Dairesi’nde basit bir memurmuş. Ancak o dönemde genç olan bu mühendis, birkaç ay önce, 53 yaşında Irak başbakanı oldu ve bu büyük sorumluluğu içeriden üstlenen ilk kişiydi. İleriye bakmak istediği için, Twitter hesabında yirminci yıldönümü münasebetiyle yaptığı paylaşımda, hükümetinin Iraklıların beklentilerini karşılama ve tüm sektörlerde programlarını uygulama yolunda ilerlediğini yazdı. Olan bitenlerin bir Amerikan işgali mi yoksa kuşatıcı bir rejimden kurtuluş mu olduğu konusundaki tartışma devam ederken es-Sudani, herkese, düşünce farklılıklarından ötürü devam edecek bu tartışmayla ilgilenmediğini, çünkü hedefinin geçmiş değil gelecek olduğunu söylemek istiyor.



Suriye topraklarında FHKC-GK’ya ne kaldı?

Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yıkımdan (Şarku’l Avsat)
Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yıkımdan (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye topraklarında FHKC-GK’ya ne kaldı?

Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yıkımdan (Şarku’l Avsat)
Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yıkımdan (Şarku’l Avsat)

Suriye makamlarının Filistin Halk Kurtuluş Cephesi- Genel Komutanlık (FHKC-GK) Genel Sekreteri Talal Naci'yi birkaç saat gözaltında tuttuktan sonra serbest bırakması, 8 Aralık 2024'te gerçekleşen Suriye devriminin ardından bu ‘cephenin’ (savaşçıları, silahları, mülkleri, ofisleri ve kampları) ve halen Suriye'de bulunan diğer Filistinli grupların akıbetinin ne olacağı sorusunu gündeme getirdi.

Beşşar Esed'in devrik rejimi döneminde Suriye'deki en büyük ve en aktif Filistinli gruplardan biri olan FHKC-GK, Suriye devrimi yıllarında, özellikle Şam'ın güneyindeki Yermuk Filistin Mülteci Kampı’nda, eski rejimin ordusu ve müttefikleriyle birlikte savaşmakla suçlanıyor.

Adının açıklanmasını istemeyen Filistinli bir kaynak, yeni Suriye yönetiminin ülkede iktidarı ele geçirdikten sonra Ebu Abdurrahman eş-Şami adlı bir kişiyi FHKC-GK da dahil olmak üzere Filistinli grupların dosyalarını yönetmekle görevlendirdiğini açıkladı.

op
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi- Genel Komutanlık (FHKC-GK) Genel Sekreteri Talal Naci, 2008 (Arşiv – AP)

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynak, eş-Şami'nin halen Suriye'de bulunan grupların liderleriyle birçok toplantı yaptığını ve FHKC-GK temsilcilerinin de bu toplantılara katıldığını, toplantılarda grupların durumu, faaliyetleri, silahları, mülkleri ve Suriye topraklarındaki kamplarının ele alındığını söyledi.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgilere göre Naci ve FHKC-GK'nin ikinci ve üçüncü kademe liderlerinin çoğu Esed rejiminin devrilmesinden sonra Suriye'de kalırken, Filistinli kaynaklar Esed rejiminin yanında savaşan Filistinli grupların bir dizi liderinin rejimin devrilmesinden hemen sonra Suriye topraklarını terk ettiğini doğruladı.

dvfgthy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile birlikte 18 Nisan'da Şam'da bir araya geldi. (AP)

Kaynak, Filistinli grupların temsilcileriyle yapılan toplantılarda eş-Şami'nin Suriyelilere karşı işlenen cinayetlere karışanlardan hesap sorulması, Filistinli grupların silahlarını ve askeri teçhizatlarını yeni Suriye yönetimine teslim etmeleri ve faaliyetlerini ‘insani yardım çalışmaları’ ile sınırlandırmaları gerektiğine odaklandığını belirtti.

Filistinli kaynaklar Şarku’l Avsat'a, eski FHKC Genel Sekreteri Ahmed Cibril'in (ölümü 2021) oğlu Ebu el-Omrin'in savaş yıllarında FHKC savaşçılarını denetlemek üzere birden fazla kez Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki cephede görüldüğünü doğruladı.

Filistinli kaynaklar ayrıca, eski rejimin yanında savaşırken Suriyelilere karşı suç işleyenlerin yargılanması kapsamında bir dizi FHKC-GK savaşçısının gözaltına alındığını ve yeni Suriye hükümetinin Genel Güvenlik Dairesi’ne teslim edilerek sorumlu tutulduklarını bildirdi.

dfgthy
Filistin İslami Cihad Hareketi’nin Suriye Temsilcisi Halid Halid (Arşiv)

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynağa göre Suriyeli yetkililer, Fetih el-İntifada ve Özgür Filistin Hareketi'nin ofislerinin yanı sıra, henüz Suriye topraklarını terk etmeyen Muhammed Kays liderliğindeki es-Saika Güçleri'nin Şam'ın merkezindeki askeri komutanlığının karargâhı da dahil olmak üzere, Esed rejiminin yanında savaşan Filistinli grupların bir dizi karargâh ve ofisine el koydu.

Kaynak, ‘Filistinli grupların kamu ve özel Suriye bankalarına yatırdıkları paraların da dondurulduğunu’ belirtirken, bu kararın FHKC-GK’yi etkileyip etkilemediğinin bilinmediğini kaydetti.

Filistinli kaynaklar FHKC-GK’nin Suriye topraklarında kurduğu ve başta Şam kırsalı, Dera, Halep ve Suveyda olmak üzere birçok vilayete yayılan eğitim kamplarını yeni Suriyeli yetkililere devrettiğini öne sürdü. Bir kaynak Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: “Durum çok hassas ve herkes endişeli. Muhtemelen onları teslim ettiler.”

Şarku’l Avsat'a göre, eski rejimin yanında savaşan ve rejimin devrilmesinden sonra Suriye'yi terk eden Filistinli grupların liderleri arasında şunlar yer alıyor: Filistin Halk Mücadelesi Cephesi Genel Sekreteri Halid Abdulmecid, Fetih el-İntifada Genel Sekreteri Ziyad es-Sağir, Kudüs Tugayı lideri Muhammed es-Said ve Özgür Filistin Hareketi lideri Said Abdulal. Basında yer alan haberlere göre bu kişiler Lübnan da dahil olmak üzere farklı ülkelere kaçtı.

xsfgthy
Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki mezarlıkta yakınlarının mezarlarını ziyaret eden insanlar (Arşiv- AFP)

Suriye'de yaklaşık beş ay önce yeni yönetimin işbaşına gelmesinin ardından, Suriye'de bulunan Filistinli gruplar akıbetleri konusunda son derece endişeli ve temkinli. Suriyeli yetkililer cumartesi günü FHKC-GK Genel Sekreteri’ni birkaç saat gözaltında tuttuktan sonra serbest bırakırken, hem FHKC-GK hem de Şam gözaltının nedenleri konusunda bir açıklama yapmadı.

Talal Naci'nin gözaltına alınması, Filistin İslami Cihad Hareketi’nin Suriye Temsilcisi Halid Halid ve Suriye Organizasyon Komitesi Başkanı Ebu Ali Yaser'in Suriye makamları tarafından geçen ayın ortasından beri nedenleri açıklanmadan gözaltında tutulmaya devam edildiği bir dönemde oldu.

Bu grupların liderleri ve yetkililerinin Suriye'de faaliyet gösteren Arap ve yabancı medya kuruluşlarının muhabirlerine yaptıkları açıklamalarda isimlerinin zikredilmemesini istemeleri dikkat çekici.

Mart 2011'de Suriye devriminin patlak vermesinden önceki yıllarda, Suriye'de 13'ten fazla Filistinli grup vardı. Savaş yılları boyunca, Esed rejiminin yönlendirmesiyle onun saflarında savaşmak üzere çoğunluğu Filistinli mültecilerden oluşan yeni gruplar kuruldu.