ChatGPT ne zaman halüsinasyona kapılır?

ChatGPT’nin her zaman doğru cevaplar vermediği belirtildi.
ChatGPT’nin her zaman doğru cevaplar vermediği belirtildi.
TT

ChatGPT ne zaman halüsinasyona kapılır?

ChatGPT’nin her zaman doğru cevaplar vermediği belirtildi.
ChatGPT’nin her zaman doğru cevaplar vermediği belirtildi.

ChatGPT’nin engin bilgi birikimi ve yanıt verme kapasitesi açısından yeteneklerine rağmen farklı alanlarda çalışmasına engel olabilecek bir sorunun olduğu, zaman zaman halüsinasyona kapıldığı görülüyor.
‘Büyük dil modellerinin halüsinasyonları’, 2018’de Google'da yapay zeka araştırmacıları tarafından kullanılan bir kavram. Bu bağlamda, üretilen metnin dilbilgisi ve gramer açısından doğru olsa da mantık barındırmayabileceği üzerinde duruluyor. Bu yönde bir istisna sayılmayan ChatGPT, birçok çalışma ve deneyin gösterdiği üzere halüsinasyonlardan muaf değil.
Bu çalışmaların en yenisi, ChatGPT'nin meme kanseri ile ilgili sorulara güvenilir yanıtlar vermede ne kadar başarılı olduğunu öğrenmek isteyen ABD'deki Maryland Üniversitesi'nden araştırmacılar tarafından yapıldı. Radiology dergisinde 4 Nisan’da yer aldığına göre ChatGPT, yüzde 88 oranında doğru cevaplar vermeyi başarsa da kalan yüzde 12'lik kısımda hatalı veya hayali cevaplar veriyor.
Örneğin araştırmacılar ChatGPT’ye meme kanseri taramasıyla ilgili sorular sorduklarında verilen cevapların yalnızca Amerikan Kanser Topluluğu’nun tavsiyelerine dayandığını, bazı durumlarda farklılık gösteren diğer tıbbi grupların tavsiyelerine ise yer verilmediğini keşfetti. ChatGPT'nin meme kanserinin nasıl önleneceği yönündeki sorulara birbiriyle tutarsız hayali cevaplar vermesi, çevrimiçi platformlarda bir konu hakkında doğru yanlış çok fazla bilgi olduğunda büyük dil modellerinde çokça karşılaşılan bir sorun.
İstatistik, operasyonlar ve veri bilimi profesörü, aynı zamanda çalışmanın katılımcılarından Subodha Kumar pazartesi günü HealthDay tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:
“ChatGPT gibi yapay zeka modellerinde soru ne kadar kesin olursa yanıt da o kadar güvenilir olur. Konu karmaşık olduğunda, veri kaynakları çok olduğunda ve bazı durumlarda şüphe bulunduğunda cevaplar daha az güvenilir ve taraflı olabilir. Konu karmaşıklaştıkça, ChatGPT'nin halüsinasyona kapılma olasılığı artar.”.
Tüketici haklarını savunan ABD merkezli Kamu Yararına Bilim Merkezi (CSPI), 20 Mart’ta yayınlanan raporunda, ChatGPT'nin birçok soruya doğru yanıt verdiğini ancak konu meme, yumurtalık, prostat ve diğer kanser risklerini büyük ölçüde artırabilen genetik mutasyonlar BRCA1 ve BRCA2'ye geldiğinde sorun yaşadığına dikkat çekti. BRCA mutasyonlarına sahip olanlarda ırksal eşitsizliklerin olup olmadığı sorulduğunda ABD’de bu yönde çalışmaların yürütüldüğünü belirten ChatGPT, Afrika asıllı Amerikalı kadınlara meme kanseri teşhisi konma olasılığının daha yüksek olduğunu söyledi. Ancak bu yöndeki araştırmanın kaynağı sorulduğunda ise şaşırtıcı bir şekilde özür dileyen ChatGPT, şunları aktardı:
“Önceki ifadem doğru değildi. ABD’de meme kanserli Afrikalı Amerikalı kadınların meme kanserli beyaz kadınlara göre BRCA1 mutasyonlarını taşıma olasılığının daha yüksek olduğunu gösteren özel bir çalışma yok.”
Kanada'daki Toronto Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde araştırmacı olan, ChatGPT'nin göz hastalıklarının teşhisinde kullanımını inceleyen bir ekibe liderlik eden Michael Ballas, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “ChatGPT ile sohbetin doğası, modern teknolojinin sunduğu bir avantajdır. Ancak ortalama bir kullanıcının almak istediği sağlık tavsiyesi gibi çok önemli bazı konularda kesin cevap sunmama olasılığı dezavantajdır” dedi.
ChatGPT'nin yaratıcısı OpenAI'ın üst düzey araştırmacısı Ilya Sutskever ise CSPI tarafından yayınlanan açıklamasında bu sorunun şirketin öncülüğünü yaptığı, ‘insan geri bildirimiyle pekiştirmeli öğrenme’ adlı çığır açan bir teknikle çözüleceğinden emin olduğunu söyledi. Sutskever açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bu teknik, bir görev karmaşık veya yetersiz tanımlı hedefler içerdiğinde pekiştirmeli öğrenmeyi iyileştirmenin bir yolu olarak geliştirilmiştir. Çeşitli ziyaretler, uygulamanın daha sonra daha güvenilir yanıtlar sağlamak için hatalardan ders almasına olanak tanır.”
Ağırlıklı olarak makine öğrenimi alanlarında çalışan Fransız bilgisayar bilimcisi Yann LeCun ise aynı raporda şu açıklamada bulundu:
“Bu yöntemin çözemeyebileceği, halüsinasyonlara yol açan temel bir kusur var: Büyük dil modellerinin, dilin tanımladığı altta yatan gerçeklik hakkında hiçbir fikri yok. İnsan bilgisinin çoğu dilbilimsel değildir. Oysa bu yapay zeka sistemleri gramer ve dilbilim açısından iyi görünen metinler üretiyor.”
İnsanoğlunun gözlem veya deneyim yoluyla edindiği gelenekler, inançlar veya uygulamalar gibi, yazıya dökülmeyen birçok bilgi üzerinden hareket ettiğinden yetenekli bir zanaatkârın işiyle ilgili yazılı bilgileri belki hiçbir zaman elinde tutmayacağına dikkat çeken LeCun, “Bilgisayarların bu tür dilsel olmayan bilgileri elde etmek için gözlem yoluyla öğrenmesi gerekir” diyor.
Bu iki görüşe karşılık Michael Ballas ise farklı bir bakış açısıyla, “Yapay zeka insanlara yardımcı olabilir. Ancak insanların doktora gitmek gibi geleneksel çözümlere başvurmasının yerini hiçbir şekilde alamayacak” vurgusunda bulundu.



Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
TT

Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

500 milyon yıllık bir fosilin analizine dayanan yeni araştırma, örümcekler ve diğer araknidlerin denizden gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bilim dergisi Current Biology'de salı günü yayımlanan araştırmaya göre, "mükemmel şekilde korunmuş" örnek, bu canlıların kara hayatına uyum sağlamadan önce yüzdüğü fikrini destekliyor.

Arizona Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir zamanlar at nalı yengeçlerinin atası olduğu düşünülen ve nesli tükenmiş bir Kambriyen dönemi türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini analiz etti. Bununla birlikte çalışma, bu canlının sinir yapısının modern örümcekler ve akrabalarına daha çok benzediğini ortaya koydu ki bu da araknidlerle daha önce düşünülenden daha yakın bir evrimsel bağa sahip olduğunu işaret ediyor.

Mollisonia'nın vücudunun prosoma adı verilen ön kısmı, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri örüntüsüne sahip. İlaveten örümceklerde ve diğer araknidlerde bulunan dişlere benzeyen bir çift kıskaç benzeri "pençelere", bölünmemiş beyninden kısa sinirler uzanır.

Araştırmacılar, fosilin bir ilk araknid olarak tanımlanmasını sağlayan en önemli özelliğin, beyninin benzersiz organizasyonu olduğunu söyledi: Modern kabuklular, böcekler, çıyanlar ve at nalı yengeçlerinde görülen önden arkaya düzenlemenin tersi, bu fosilin beyninde var.  

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Nick Strausfeld başyazarı olduğu araştırma hakkında yaptığı açıklamada, fosilin beyninin modern örümceklere benzer şekilde "geriye doğru çevrilmiş" gibi göründüğünü söyledi.

Bu arkadan öne beyin düzenlemesi, hareket kontrolünü artıran sinir kısayolları sağlayan, çok önemli bir evrimsel adaptasyon olabilir.

Araştırmaya göre bu keşif, çeşitlenmenin yalnızca ortak bir atanın karaya geçişinden sonra gerçekleştiğine dair yaygın inancı sorgulanmasına neden oluyor. Daha önceki fosil kanıtları, araknidlerin yalnızca karada yaşayıp evrimleştiğini öne sürüyordu.

Görsel kaldırıldı.Mollisonia'nın vücudunun ön kısmı ya da prosoma, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri düzenine sahip (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)


Strausfeld, "Araknidlerin ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığı, atalarının ne tür keliserliler olduğu ve bunların at nalı yengeçleri gibi deniz türü veya yarı sucul olup olmadığı hala şiddetle tartışılıyor" dedi.

Mollisonia benzeri araknidler karadaki yaşama adapte olurken, muhtemelen ilk böcekler ve kırkayaklarla beslendi. Bu ilk araknidler, önemli bir savunma mekanizması olan böcek kanatlarının evrimini de etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar, Mollisonia'nın soyunun muhtemelen örümceklere, akreplere, böğlere, kırbaç akreplerine ve kamçılı akreplere yol açtığını söylüyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news