Moskova Pasifik Okyanusu'na nükleer denizaltıları konuşlandırırken Seul'ü Ukrayna'nın silahlandırılmasına karşı uyardı

Rusya ordusu, Bahmut’un yüzde 90'ını kontrolü altına aldığını duyurdu. Kiev, Berlin'den Patriot hava savunma sistemleri sağladı

Portatif hava savunma sistemi, dünyanın en gelişmiş karadan havaya sistemlerinden biridir ve uçak, balistik ve seyir füzelerine karşı kullanılabilir (AP)
Portatif hava savunma sistemi, dünyanın en gelişmiş karadan havaya sistemlerinden biridir ve uçak, balistik ve seyir füzelerine karşı kullanılabilir (AP)
TT

Moskova Pasifik Okyanusu'na nükleer denizaltıları konuşlandırırken Seul'ü Ukrayna'nın silahlandırılmasına karşı uyardı

Portatif hava savunma sistemi, dünyanın en gelişmiş karadan havaya sistemlerinden biridir ve uçak, balistik ve seyir füzelerine karşı kullanılabilir (AP)
Portatif hava savunma sistemi, dünyanın en gelişmiş karadan havaya sistemlerinden biridir ve uçak, balistik ve seyir füzelerine karşı kullanılabilir (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Rus donanmasına ait savaş gemilerinin hareket rotasını ‘her yöne’ şeklinde revize edilmesi kararının üzerinden iki gün geçtikten sonra Moskova, Rus donanmasının en büyük eğitim ve savaşa hazırlık tatbikatı çerçevesinde Pasifik Okyanusu’nda nükleer saldırı denizaltıları konuşlandırdığını duyurdu. Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Silahlı Kuvvetler Başkomutanının (Putin) kararına uygun olarak ‘donanma güçlerinin savaşa hazırlık durumunun test edilmesi’ kapsamında Pasifik Okyanusu'na çok amaçlı stratejik nükleer saldırı denizaltıları konuşlandırıldığı bildirildi.
Açıklamada, söz konusu mevkilerde nükleer saldırı denizaltıların konuşlandırılmasının yanı sıra Rusya'nın kuzeydoğusundaki askeri birliklerin denizleri koruyan filolar oluşturmak için nükleer denizaltıların Kamçatka Yarımadası’ndaki bir deniz üssünden deniz mayını tarama gemileri aracılığıyla çıkmasını sağlayacak mekanizmaların geliştirildiği belirtildi.
Rus donanması, savaş gemilerinin planlanan yerlerde engellenmeden konuşlanmaları için hareketlerini kamufle eden mekanizmalar kullandı. Açıklamada, nükleer saldırı denizaltılarının çekme kapağının sis perdeleriyle kamufle edildiği ve sabotaj saldırılarına karşıtı askeri personelin yüksek hızlı botlarla taşındığı kaydedildi. Putin, Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile yaptığı görüşmede Rus donanması konuşlandırmalarının güçlendirilmesi talimatı vermiş ve gemilerin ‘her yöne’ hareket etmeleri gerektiğini söylemişti.
Putin, bir konuşmasında, şu an Rusya Silahlı Kuvvetleri’nin başta Ukrayna olmak üzere önceliklerinin net olduğunu ve Pasifik Filosu da dahil olmak üzere donanmanın gelişiminin başlıca öncelik olmaya devam ettiğini vurguladı. Hazırlık seviyelerinin eğitimi ve denetimi için yeni tatbikatlara ihtiyaç olduğunu belirten Putin, donanmanın savaş kabiliyetlerini geliştirmenin önemine dikkati çekti. Putin, Savunma Bakanı’na hitaben, “Diğer her şeyle birlikte donanmanın güçleri her yöne kullanılabilir. Bunu aklınızda tutmanızı rica ediyorum” dedi.
Savunma Bakanı, birkaç gün önce, Pasifik Filosunda ani bir denetimin başladığını duyururken savaşa hazır olma durumu en üst seviyeye çıkarıldı. Bakan Şoygu’nun açıklamalarına göre devam eden tatbikatlara 25 binden fazla askeri personel, 167 gemi, 12 denizaltı ve 89 uçak ve helikopter katılırken elektronik fırlatma rampaları ile füze saldırılarının geliştirilmesi gibi eğitimlerin yer aldığı tatbikatın son aşaması başladı.
Tatbikata katılan güçlerin, savaşa tam olarak hazır olduklarını gösterdiklerini ve savaş eğitimi görevlerini yerine getirmeye başladıklarını söyleyen Şoygu, aynı zamanda gözlemsel ve taktik tatbikatlar yapıldığını ve farklı silahlar arasındaki etkileşim sorunları üzerinde çalışıldığını da sözlerine ekledi. Rus bakan, stratejik füze gemilerinin, hayali bir düşmanı temsil eden gemilere karşı saldırılarını gerçekleştirmek için Pasifik Okyanusu'nun orta kesimlerine doğru ilerlediğine işaret etti.
Şoygu, Pasifik Filosunun başlattığı bu ani tatbikatın, Ohotsk Denizi’nin güney kısmına ulaşılmasının ve denizaltıların savaşta dengeyi sağlama çalışmalarının simüle edildiği ikinci aşaması çerçevesinde stratejik saldırı denizaltılarından fırlatılan füzelerin tamamen kullanıma hazır olduğunu açıkladı.
Öte yandan Kremlin, dün, Güney Kore'nin Kiev'in Rusya tarafından şiddetli bir saldırıya uğraması durumunda Ukrayna'ya silah sağlamaya hazır olduğunu açıklamasının ardından, Seul’ü sert bir dille uyardı. Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov, düzenlediği basın toplantısında, “Yaptırımlarla bağlantılı olarak yeni bir şey yok. Güney Kore bu konuda düşmanca bir tavır aldı. Maalesef Seul tüm bu süreçte düşmanca tutum sergiledi. (Güney Kore) giderek daha fazla ülke bu çatışmanın içine çekiliyor” ifadelerini kullandı. Peskov, Ukrayna’ya silah sevkiyatının çatışmaya müdahil olmanın önemli bir aşamasını teşkil edeceğinin altını çizdi.
Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol, Ukraynalı sivillere yönelik büyük çaplı bir saldırı olması yahut savaş yasalarının açık bir şekilde ihlal edilmesi durumunda Ukrayna’ya desteği insani ve ekonomik yardımın ötesine taşıyabileceklerini söylemişti. Cumhurbaşkanı Yoon, iki ülke ittifakının 70’inci yıldönümünde ABD Başkanı Joe Biden ile bir zirve yapmak üzere önümüzdeki hafta ABD’ye yapacağı ziyaret öncesi Reuters'a verdiği demeçte, Güney Kore hükümetinin tıpkı Güney Kore'nin 1950'den 1953'e kadar Kore Savaşı sırasında uluslararası destek alması gibi Ukrayna'nın savunmasına ve yeniden inşasına nasıl yardım edebileceğinin yollarını aramaya devam ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Yoon’un açıklamaları, Seul’ün Ukrayna’ya ölümcül silah yardımında bulunmayacağını açıklamasının üzerinden geçen bir yılı aşkın bir sürenin ardından Ukrayna'ya silah yardımında bulunabileceğine ilişkin verdiği ilk sinyal oldu. ABD'nin en büyük müttefiklerinden ve topçu mühimmatı üreticilerinin önde gelenlerinden biri olan Güney Kore, Batılı ülkelerin artan baskısına rağmen, Rusya’da faaliyet gösteren şirketleri olması ve Moskova'nın Kuzey Kore üzerindeki etkisi nedeniyle şimdiye kadar Rusya'ya karşı düşmanca bir tutum sergilemekten kaçınmaya çalışmıştı.
Diğer taraftan Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Güney Kore’den Ukrayna'ya silah yardımı yapılması halinde bunun Moskova'ya karşı bir hamle olacağını ima etmesi dikkati çekti. Medvedev Telegram hesabından yaptığı açıklamada, “Düşmanlarımıza yardım etmeye istekli yeni insanlar olsa da Güney Koreliler, kısa bir süre öncesine kadar Kiev'e ölümcül silahlar sağlamayacaklarını vurguluyorlardı. Güney Kore halkı en yakın komşusunun (Kuzey Kore) elinde son model Rus silahlarını görünce ne diyecek merak ediyorum” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Ukrayna Savunma Bakanı Oleksii Reznikov, dün yaptığı açıklamada, Kiev’in, Patriot hava savunma sistemlerini teslim aldığını ve bu silahların Ukrayna’nın hava sahasını daha güvenli hale getireceğini söyledi. Reznikov, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Hava Savunma Kuvvetlerimiz, sistemlere olabildiğince çabuk hakim oluyorlar. Ortaklarımız sözlerini tuttu” yazdı.
Ukraynalı bakan, her ne kadar bu ortakların kimler olduğunu belirtmese de tweetinde Alman Savunma Bakanı'na teşekkür etti. Alman hükümetinin Berlin'den Ukrayna'ya yapılan silah sevkiyatlarının içeriğine dair liste, salı günü hükümetin resmi sitesi üzerinden paylaşıldı. Portatif hava savunma sistemi, dünyanın en gelişmiş karadan havaya sistemlerinden biridir ve uçak, balistik ve seyir füzelerine karşı kullanılabilir. Almanya ve ABD, Ukrayna'ya Rusya'nın sivil altyapıya yönelik saldırılarını engellemenin anahtarı olan sistemlerden birini sağlama konusunda anlaştılar.
Alman ordusuna yakın kaynakların Alman Haber Ajansı’na (DPA) verdikleri bilgiye göre Ukrayna askerleri, Almanya ve ABD'den NATO üyesi bir ülkede sahada eğitimi aldılar ve ortak tatbikatların yapıldı.
Sahadaki gelişmelere gelince Moskova, salı günü stratejik önem sahip bir şehir olan Bahmut’ta aylarca süren şiddetli çatışmalardan sonra güçlerinin sona yaklaştığını açıkladı. Rusya'nın Donetsk'e atadığı yönetici Denis Puşilin’in danışmanı Yan Gagin, “Rus birlikleri şu anda Bahmut bölgesinin Artyomovsk şehrinin yaklaşık yüzde 90'ını kontrol ediyor” açıklamasında bulundu. Gagin, resmi haber ajansına verdiği röportajda “Artyomovsk her halükarda alınacak. Bu an meselesi. Şu an şehir topraklarının yaklaşık yüzde 90'ını kontrol altına almaya yaklaştık. Tüm yollar artık topçu ateşimizin kontrolü altında” şeklinde konuştu.
Rus devlete ait haber ajansı RIA Novosti'nin askeri bir kaynaktan aktardığına göre Wagner Grubu unsurları, şehrin batısındaki Artyomovsk'taki ana demiryolu kavşağını kontrolü altına almak için savaştı ve şiddetli çatışmalar yaşandı. Kaynak, Rus ordusunun artık Artyomovsk'un merkezini tamamen kontrol ettiğini, Wagner’in unsurlarının Ukrayna askerlerini şehrin batı kısmına doğru geri çekilmeye ittiğini ve Wagner güçlerinin başka yönlere doğru yöneldiğini söyledi. Bahmut’un kontrolü, Rus ordusunun Donetsk bölgesindeki başlıca hedeflerinden biri. 
Askeri uzmanlar, güçlü tahkimatlarıyla Rus ordusunun ilerleyişini aylarca yavaşlatmaya yardımcı olduğu şehri ele geçirmenin mümkün olduğunu ve Moskova'nın Donetsk bölge topraklarının büyük bölümü üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmasının önünü açacağını değerlendirdiler. Uzmanlara göre bu, Rusya'nın Ukrayna'daki özel askeri operasyonunun öncelikli hedefleri arasında yer alıyor.
Odessa Askeri Yönetimi tarafından dün yapılan açıklamada, Rusya güçlerinin kullandığı İran yapımı Şahit-136 kamikaze silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) salı gecesi bölgeye hava saldırısı düzenlediği, ancak saldırının herhangi bir can kaybına yol açmadığı belirtildi. Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Hava Kuvvetleri Komutanı Mykola Oleschuk, Odessa Uçaksavar Füze Tugayı güçlerinin, Şahid-131 ve Şahid 136 tipi 12 SİHA’nun 10’unu imha ettiğini bildirdi. Şahid-136, İran’da üretiliyor ve ağırlığı 35 ile 50 kilogram arasında değişen bir patlayıcıyı taşıyabiliyor. Rus kuvvetleri söz konusu SİHA’ları sürekli olarak Ukrayna’ya karşı kullanıyor.
Diğer yandan Rusya Federal Güvenlik Servisi, dün, Kırım'daki bir enerji tesisine ‘sabotaj saldırısı düzenlemeyi planlayan’ Rusya asıllı bir Ukrayna vatandaşının gözaltına alındığını duyurdu. Güvenlik Servisi, Rusya'nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım’daki bir enerji tesisine sabotaj saldırısı düzenlemesinin engellediği vurgulanan açıklamada, ‘sabotaj saldırısı planı yapan 1971 doğumlu Rus asıllı bir Ukrayna vatandaşının gözaltına alındı’ kaydedildi. Şüphelinin, sabotaj saldırısı yapmayı planladığı için gözaltına alındığı belirtilen açıklamada, şüpheliyle birlikte patlayıcıların ele geçirildiği aktarıldı. Güvenlik Servisi, şüpheli hakkındaki suçlamaların cezasının 20 yıldan ömür boyu hapis cezası arasında değiştiğini vurguladı.  Güvenlik Servisi, suç faaliyetlerini organize etmekle suçlanan şüphelinin, Ukrayna güvenlik servislerinin bir üyesi ile temasa geçtiğini de açıklamasına ekledi.



Polonya Başbakanı: Avrupa “savaş öncesi döneme” girdi

Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
TT

Polonya Başbakanı: Avrupa “savaş öncesi döneme” girdi

Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna'daki çatışmanın Avrupa için oluşturduğu tehdit konusunda uyarıda bulunarak, kıtanın İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana ilk kez "savaş öncesi döneme" girdiğini söyledi.

Tusk, Avrupa gazetelerinin en büyük ittifakını içeren “LENA” medya ağına verdiği röportajda şunları söyledi:

 “Savaş artık geçmişte kalan bir kavram değil. Bu gerçek ve iki yıldan fazla bir süre önce başladı. Şu anda en endişe verici olan şey, herhangi bir senaryonun mümkün olmasıdır. 1945'ten beri böyle bir durum görmedik."

Tusk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun özellikle genç nesil için kulağa yıkıcı geldiğini biliyorum, ancak yeni bir dönemin başladığı gerçeğine alışmamız gerekiyor: savaş öncesi dönem. Abartmıyorum, bu, her geçen gün daha da netleşiyor."

Rusya'nın iki yıldan fazla bir süre önce Ukrayna'yı işgal etmesi Avrupalı ​​liderlerin savaş sonrasındaki istikrarlı barış duygusunu sarstı ve birçok Avrupa ülkesini Kiev'e ve güçleri için ihtiyaç duyduğu silahları sağlamak için üretimlerini hızlandırmaya yöneltti.

Ülkesi komşu Ukrayna'nın en önde gelen destekçilerinden biri olan eski Avrupa Konseyi başkanı Cuma günü, Kiev'in savaşı kaybetmesi halinde Avrupa'da kimsenin kendini güvende hissetmeyeceğini belirtti.

Kıtanın endişelerinin başında, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın, özellikle NATO'ya yönelik bilinen şüpheci duruşunun ardından Beyaz Saray'a dönme olasılığı da etkili oluyor.

Tusk verdiği röportajda, "Misyonumuz, Amerikan başkanının kim olduğuna bakılmaksızın transatlantik ilişkilerini güçlendirmektir" ifadelerini kullandı.


Ukrayna gece yarısı Kırım'a yoğun füze saldırısı düzenlerken Rusya'da Kiev'e füze saldırısı düzenledi

Rus saldırıları nedeniyle Kiev semalarında dumanlar yükseliyor (Reuters)
Rus saldırıları nedeniyle Kiev semalarında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Ukrayna gece yarısı Kırım'a yoğun füze saldırısı düzenlerken Rusya'da Kiev'e füze saldırısı düzenledi

Rus saldırıları nedeniyle Kiev semalarında dumanlar yükseliyor (Reuters)
Rus saldırıları nedeniyle Kiev semalarında dumanlar yükseliyor (Reuters)

Ukrayna ordusunun, Rusya’nın yasa dışı ilhak ettiği Kırım Yarımadası’na yoğun saldırıda bulunurken, Rus ordusunun, Ukrayna'nın başkenti Kiev'e seyir füzeleriyle saldırı düzenlediği bildirildi.

Kiev Şehri Askeri İdaresi Başkanı Sergey Popko, sosyal paylaşım hesabından yaptığı açıklamada, Rus ordusunun bu sabah Kiev'e gerçekleştirdiği saldırıda "Tu-95MS" tipi stratejik bombardıman uçaklarından "X-101", "X-555" ile "X-55" tipi seyir füzelerini kullandığını duyurdu.

Popko, hava savunma kuvvetlerince 10'a yakın füzenin imha edildiği bilgisini paylaştı.

Son dört günde Kiev'e yönelik 3. füze saldırısının düzenlendiğine dikkati çeken Popko, "İlk verilere göre başkentte herhangi bir can kaybı veya hasar yaşanmadı." ifadesini kullandı.

Kiev Belediye Başkanı Vitaliy Kliçko da Rus güçlerince kente düzenlenen saldırı nedeniyle patlama seslerinin duyulduğunu bildirdi.

Hava savunma sistemlerinin çalıştığını belirten Kliçko, havada imha edilen füzelerin parçalarının Desnyan semtindeki ormanlık alana düştüğünü kaydetti.

Ukrayna basınına göre ülkenin Lviv kentinde de patlama sesleri duyuldu.

- "Kırım bizim, birlikte zafere"

Rusya'nın yasa dışı ilhak ettiği Kırım Yarımadası'nda da gece saatlerinde güçlü patlamaların olduğu bildirildi.

Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanı Nikolay Oleşçuk, patlamaların ardından sosyal paylaşım hesabından yaptığı açıklamada, "Gökyüzü ve deniz aynı renk. Başarılı savaş faaliyetlerinden dolayı pilotlara ve denizcilere teşekkürler. Kırım bizim, birlikte zafere." ifadelerini kullandı.

- Kırım'daki saldırı

Sözde Sivastopol Valisi Mihail Razvojayev, gece saatlerinde sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Ukrayna ordusunun kente saldırı düzenlediğini bildirmişti.

Rus ordusunun 10'dan fazla Ukrayna roketini havada imha ettiğini kaydeden Razvojayev, bir çocuk ile bir kadının yaralandığını duyurmuştu.

Havadan düşen parçaların şehrin farklı noktalarına isabet ederek zarar verdiğini bildiren Razvojayev, "Sivastopol ve Güney koylarında dumanlar yükseliyor." ifadesini kullanmıştı.

Ayrıca Kırım Köprüsü’nün bir süreliğine kapatıldığı açıklanmıştı.


New York Post: William ve Kate söylentilerin üstesinden gelip işe dönmeye istekli

 İngiltere Prensi William ve eşi Kate Middleton (AP)
İngiltere Prensi William ve eşi Kate Middleton (AP)
TT

New York Post: William ve Kate söylentilerin üstesinden gelip işe dönmeye istekli

 İngiltere Prensi William ve eşi Kate Middleton (AP)
İngiltere Prensi William ve eşi Kate Middleton (AP)

İngiltere Kraliyet tahtının varisi Galler Prensi William ve eşi Kate Middleton’un haklarındaki ‘dedikodu ve komplo teorilerini’ arkalarında bırakma konusunda oldukça ‘istekli’ olduğu bildirildi.

Şarku’l Avsat’ın New York Post gazetesinden aktardığı habere göre Galler Prensi ve Prensesi, son haftalarda Middleton’un sağlığından, nerede olduğuna kadar birçok konuda komplo teorilerine ve söylentilere maruz kaldı.

Kate’in Ocak ayında karın ameliyatı geçirdiği ve o zamandan beri evde iyileştiği açıklanmıştı.

Kral Charles'ın eski uşağı Grant Harrold’a göre çift, görevlerine odaklanmayı ve resmi olarak Kraliyet işlerine geri dönmeyi sabırsızlıkla bekliyor.

Harrold gazeteye verdiği demeçte, “Dedikodu ve komplo teorileriyle ilgili sayfayı kapatıp, Kraliyet ailesine ve oradaki görevlerine odaklanmaya istekli olduklarını düşünüyorum” dedi.

Hafta sonu, Prens William’la birlikte Windsor’daki bir çiftlik dükkanına kısa bir ziyarette bulunan prensesin mutlu, sağlıklı ve rahat olduğu görüldü.

Harrold, The Sun gazetesinde yer alan bu görüntülere ilişkin yaptığı yorumda şu ifadeleri kullandı;

İyileşiyor gibi görünüyor. Kraliyet ailesi üzerindeki baskıyı biraz hafifletebilir, ama insanlar yine de Kate’i daha fazla görmek isteyecek. Onu toplum içinde ne kadar çok görürlerse, onun için o kadar az endişelenecekler. Bu zaman alacak, zira bu yılın sonlarına kadar tam olarak görevlerine dönmesi beklenmiyor.

Ancak Harrold, çiftin yaptığı gezinin saray yetkilileri tarafından söylentileri bastırmak için ‘kasıtlı olarak düzenlenmiş’ olabileceğini belirterek şunları ekledi;

Birdenbire ortaya çıkması oldukça tuhaf görünüyor, bu yüzden bunun halkın Kate hakkında endişelenmesini engellemek için planlandığını düşünüyorum.

Bir saray kaynağı da, devam eden söylentiler nedeniyle 41 yaşındaki William veya 42 yaşındaki Middleton’un günlük hayatlarına devam etmesinin kolay olmadığını söyledi.

Prensesin yakın zamanda ortaya çıkmasının, onun sağlığıyla ilgili çılgın komplo teorilerini ortadan kaldırmaya yeteceği umuluyor.


İrlanda Başbakanı Varadkar'ın "sürpriz istifası" merak konusu oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İrlanda Başbakanı Varadkar'ın "sürpriz istifası" merak konusu oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İrlanda Başbakanı Leo Varadkar'ın görevinden "sürpriz istifa" kararı, bu kararın hemen öncesinde İrlanda kökenli ABD Başkanı Joe Biden'ın yüzüne kameralar önünde Gazze konusunda sitem ettiği konuşması nedeniyle gündemdeki yerini koruyor.

İrlanda'da 2017'den bu yana Fine Gael partisinin genel başkanlığını yürüten 45 yaşındaki Varadkar, dün başkent Dublin'de yaptığı istifa açıklamasında, ülkesine liderlik ettiği süreyi "hayatının en tatmin edici dönemi" olarak tanımladı.

İki kez İrlanda Başbakanı olarak görev yapan Varadkar, konuşması sırasında duygulanarak, görevini bırakma nedenlerinin "hem kişisel hem de siyasi" olduğunu belirtti.

Başbakanlık görevinden istifa eden Varadkar, parlamento üyesi olarak kalmaya devam edecek.

İrlanda ve İngiliz basını, istifa kararının "sürpriz" olduğu ve Varadkar'ı böyle bir karar almaya iten nedenin henüz bilinmediğini belirtti.

- Gazze'de yaşananları İrlanda'nın geçmişine benzettiği konuşması gündeme oturmuştu

Başbakanlık görevini üstlendiğinde 38 yaşında ve ülkesinin "en genç Başbakanı" ünvanına sahip olan Varadkar, istifa kararının hemen öncesinde Aziz Patrick Günü dolayısıyla ABD'ye ziyaret gerçekleştirmişti.

Leo Varadkar'ın, İrlanda asıllı ABD Başkanı Biden'ın Beyaz Saray'da Aziz Patrick Günü için verdiği davette, Gazze'de yaşananları İrlanda'nın geçmişine benzettiği konuşması gündeme oturmuştu.

Varadkar, konuşmasında, Biden'a, İrlandalıların Filistin halkıyla empati kurmasının nedeninin, Gazze halkının kendi yaşadıklarına benzer acılar çekmesi olduğunu hatırlatmıştı.

- "Gazze halkının gözlerinde kendi tarihimizi görüyoruz"

Gazze'deki insanlık dramını, ülkesinin sömürgeleştirildiği dönemde yaşananlara benzeten Varadkar, "Kendi tarihimizi onların gözlerinde görebiliyoruz." ifadesiyle ABD Başkanı'na sitemde bulunmuştu.

Varadkar, "Dünyayı dolaştığımda liderler bana sık sık 'İrlandalıların, Filistin halkına karşı neden bu kadar empati duyduğunu' soruyor. Cevabı basit, onların gözlerinde kendi tarihimizi görüyoruz. Yerlerinden edilmesi, mülklerinin ellerinden alınması, ulusal kimlikliklerinin kabul edilmemesi, zorunlu göç, ayrımcılık ve açlığın hikayesi..." ifadelerini kullanmıştı.

İrlanda'nın, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına Avrupa'da en çok karşı çıkan ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Varadkar, İrlandalıların, Gazze'de yaşanan felaketten derin endişe duyduğunu belirtmişti.

Biden'a, bir İrlandalı olarak demokrasinin gerekliliklerini yerine getirmesi ve Gazze'deki dramın son bulmasına öncülük etmesi çağrısında bulunan Varadkar, "Gazze halkı, acil gıdaya, ilaca, barınağa ve özellikle de bombardımanın durmasına ihtiyaç duyuyor." demişti.

- Varadkar, İsrail için "Öfke gözlerini kör etmiş" ifadesini kullanmıştı

İrlanda parlamentosunun alt kanadı Dail'de yapılan bir oturumda da İsrail'in artık ABD dahil dünyadaki hiçbir ülkeyi dinlemediğini kaydeden Varadkar, "Öfke gözlerini kör etmiş durumda ve gittikleri yolda ilerleyerek uzun vadede kendi güvenlikleri açısından durumu çok daha kötü hale getireceklerine inanıyorum." ifadesini kullanmıştı.

Ayrıca, Varadkar, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'e geçen ay gönderdiği mektupta, AB'den İsrail'le ticari bağların gözden geçirilmesini talep etmişti.

Varadkar, AB'nin, Gazze konusunda açık ve güçlü bir tutum benimsemeyerek ve çifte standart uyguladığı algısı vererek "kredibilitesini kaybettiği" uyarısında da bulunmuştu.

- İrlanda, 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye verdiği destekle ön plana çıkıyor

Varadkar başta olmak üzere İrlanda, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'ye verdiği destekle ön plana çıkıyor.

İrlanda Cumhurbaşkanı Michael Higgins de Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini'nin, "İsrail'in UNRWA'yı yok etme kampanyası yürüttüğü" açıklamalarına atıfta bulunarak, böyle bir kampanyanın başlatılmasını "utanç verici bir rezalet" olarak nitelemişti.

İrlanda Başbakan Yardımcısı, Dışişleri ve Savunma Bakanı Micheal Martin de Gazze'deki insani krizi "insan yapımı" olarak nitelemiş ve "tamamen kabul edilmez" olduğunu belirtmişti.

Ayrıca, İrlanda, bazı ülkelerin UNRWA'ya finansal desteği kesme kararının ardından Ajans'a 20 milyon avroluk finansal destek sağlayacağını açıklamıştı.


Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
TT

Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)

Galler İşçi Partisi Lideri Vaughan Gething, Galler Bölgesel Başbakanı olarak seçilmesinin ardından dört kurucu ülkeden (İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda) oluşan Birleşik Krallık'ın (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığ) üç ülkesi göçmen kökenli isimler tarafından yönetilmeye başlandı. Gething, Galler'in başkenti Cardiff’te hükümetin dümenine geçerken, Rishi Sunak İngiltere Başbakanı olarak Londra'da, Hamza Yusuf ise İskoçya Başbakanı olarak Edinburgh'da iktidarı ellerinde bulunduruyor.

Babası Güney Galler'den bir veteriner olan 52 yaşındaki Vaughan Gething’in annesi ise Zambiya'da bir kümes hayvanı çiftliğinde çalışıyordu. Eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela'nın hikayesi, Gething’i henüz 17 yaşındayken İşçi Partisi'ne katılmasında etkili oldu. Gething, 2011 yılında Cardiff'te meclis üyesi seçilerek siyasi kariyerine başladı.

Cardiff hükümetinde 2013 yılından bu yana çeşitli görevler üstlenen Gething, 2014 yılında Kalkınma Bakan Yardımcılığı, ardından Sağlık Bakan Yardımcılığı, ardından 2016-2021 yılları arasında Sağlık Bakanı olarak görev yaptı. Birkaç gün önce rakibi Jeremy Miles'ı kıl payı mağlup ederek Galler İşçi Partisi'nin lideri olan Gething, 2021 mayısında Mark Drakeford hükümetinin ekonomi bakanlığı görevini üstlenmişti.

Gething, özelde Galler’in genelde ise Avrupa’nın ilk siyahi lideri oldu. Birleşik Krallık tarihindeki bu yeni durum, ‘artık göçmenlerin çocukları ve torunları sahada ve yerel meclislerden hükümete kadar çeşitli siyasi makamlar için ülkenin yerli halkıyla rekabet ediyor’ yorumlarına neden oldu.

Galler’de bir göçmenin başbakan olarak seçilmesinden önce Hint asıllı Budist Rishi Sunak, 2022 yılında İngiltere’nin başbakanlık koltuğuna oturmuştu. Pakistan asıllı bir Müslüman olan Hamza Yusuf ise 2023 yılında İskoçya hükümetinin başına geçti. Böylece Birleşik Krallık'ı oluşturan ülkelerden üçü artık her zaman beyazların seçildiği makamlara partileri tarafından seçilen göçmenlerin getirildiğine tanık oldu.

Birleşik Krallık'ta farklı milletlerden üç ismin iktidara gelmesinin ve göçmenlerin çocuklarının ve torunlarının siyasetin tüm kademelerinde yer almasının yolu açıldı. Yerel halkla belediye ve meclis sandalyeleri için yarışan göçmenlerin çocukları ve torunları, hükümetlerde çeşitli görevler alırken bakanlık görevlerinde bulundular ve iç siyasi sahnede etkili oldular.

Birleşik Krallık'taki dördüncü ülke olan Kuzey İrlanda da liderlik konusunda bir istisnaya tanık oluyor. Kuzey İrlanda tarihinde ilk kez ‘Birleşik İrlanda’ fikrini destekleyen Katolik bir kadın siyasetçi olan Sinn Fein, 2023 yılında Belfast parlamento seçimlerinde rakibi Demokratik Birlik Partisi'nin (DUP) 1998 yılında imzalanan barış anlaşmasının temelini oluşturan güç paylaşımı hükümetine yönelik boykotunu sona erdirmeyi başararak iktidara geldi.


Avdiivka'nın düşüşü Ukrayna savunmasının çöküşünün habercisi mi?

Emmanuel Macron ve Vladimir Zelensky ortak güvenlik anlaşmasını imzaladıktan sonra sıcak bir şekilde el sıkışıyor (AFP)
Emmanuel Macron ve Vladimir Zelensky ortak güvenlik anlaşmasını imzaladıktan sonra sıcak bir şekilde el sıkışıyor (AFP)
TT

Avdiivka'nın düşüşü Ukrayna savunmasının çöküşünün habercisi mi?

Emmanuel Macron ve Vladimir Zelensky ortak güvenlik anlaşmasını imzaladıktan sonra sıcak bir şekilde el sıkışıyor (AFP)
Emmanuel Macron ve Vladimir Zelensky ortak güvenlik anlaşmasını imzaladıktan sonra sıcak bir şekilde el sıkışıyor (AFP)

Kiev güçleri, Ukrayna'nın doğusundaki Avdiivka şehrinden askerlerinin çoğunun hayatını “korumak” amacıyla çekildiklerini duyurdu. ABD Başkanı Joe Biden'ın yönetimindeki askeri komutanlar şehrin Moskova güçlerinin eline geçmesinden bir gün önce, şehrin düşüşünün Ukrayna savunmasının çökmesine neden olacağına dair kötümserdi.

Telegram üzerinden açıklama yapan bölgedeki Ukrayna kuvvetlerinin komutanı General Oleksandr Tarnavsky, kuvvetlerinin büyük oranda tahrip olmuş bu sanayi şehrinin yakınında kuşatılmaktan kaçındığını ifade etti. Savaşın başlamasının ikinci yıldönümünde ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeniden seçilmeye hazırlanmadan önce sadece Ukrayna ile değil, tüm Batı ile olan çatışmada politikalarının doğruluğuna dair kesin “kanıt” sağlamak için şehri ele geçirmeyi hedeflemesinin uzun zaman önce Moskova'nın planladığı Rus saldırısı olması Pentagon yetkililerinin endişelerini arttırdı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky, Münih Güvenlik Konferansı'nda Avdiivka'dan çekilmenin "en fazla sayıda hayatı kurtarabilmek için doğru bir karar" olduğunu söyledi: "Kuşatılmaktan kaçınmak için diğer sınırlara geri çekilmeye karar verdik" dedi.

Zelensky, toplananlara açıkça “gerçek dışı” olarak tanımladığı silah eksikliğini giderme çağrısında bulunarak: “Maalesef Ukrayna'da, özellikle topçu ve uzun menzilli silahların kapasite eksikliği göz önüne alındığında, gerçekçi olmayan silah temin edilememe durumunda tutmak, Putin'in mevcut savaşın temposuna ayak uydurmasını sağlıyor. Demokrasinin zamanla kendi kendine zayıflaması da ortak kararlılığımızı baltalıyor” dedi.

Rusya Ukrayna’yı neden işgal etti

Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından Ukrayna üzerindeki Rusya nüfuzu aşamalı olarak azalmaya başladı. Kiev

Hükümeti Rusya yanlısı Cumhurbaşkanı Yanukoviç’e karşı Avrupa Birliği yanlısı hükümeti destekleyen halk hareketinin Kasım 2013’te başlattığı ve Onur Devrimi olarak adlandırılan gösteriler sonrası Yanukoviç Moskova’ya kaçmak zorunda kaldı.

Moskova Ukrayna’yı ekonomik ablukaya aldıktan sonra 2014’te Kırım’ı işgal etti. Rusya ayrıca 2015’te Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçıları destekleyerek Donetsk ve Donbass bölgelerini işgal etti.

21 Şubat 2022’de Putin yönetimi Ukrayna’yı topyekun işgal kararı aldı. Kiev güçlerinin savunması karşısında planını ilerletemeyen Rusya ülkenin doğu kesimlerinde saldırılarını sürdürüyor.


AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.

 


Frontex Finlandiya-Rusya sınırına birlik konuşlandırıyor

Finlandiya’nın Rusya sınırını denetlemek için yaklaşık 50 personel görevlendirildi (AFP)
Finlandiya’nın Rusya sınırını denetlemek için yaklaşık 50 personel görevlendirildi (AFP)
TT

Frontex Finlandiya-Rusya sınırına birlik konuşlandırıyor

Finlandiya’nın Rusya sınırını denetlemek için yaklaşık 50 personel görevlendirildi (AFP)
Finlandiya’nın Rusya sınırını denetlemek için yaklaşık 50 personel görevlendirildi (AFP)

Avrupa Birliği (AB) Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı Frontex, Helsinki yönetiminin Moskova’yı düzensiz göçmenleri kasıtlı olarak sınırlarına göndermekle suçladığı bir zamanda, Finlandiya’nın Rusya ile olan sınırlarını denetlemek üzere yaklaşık 50 kişilik birlik konuşlandırdı.

Frontex Sözcüsü Piotr Świtalski Fransız haber ajansı AFP’ye “Şu anda Finlandiya’da 55 personel görevlendiriyoruz ve bunların çoğunluğu gözetimden sorumlu sınır personelleri” açıklamasında bulundu.

Kasım ayı sonlarında açıklanan desteğin şubat ayı sonuna kadar devam etmesi planlanıyor.

Świtalski, “Elbette, durum değiştikçe uygulamalarımızı değiştirmeye hazırız. Gerekirse daha uzun veya daha kısa bir süre burada olabiliriz” ifadelerini kullandı. Ayrıca “Göç baskısının Kremlin’in kullandığı araçlardan biri olduğunu biliyoruz, dolayısıyla bunun devam edeceğini öngörebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

Finlandiyalı yetkililere göre çoğu Somali, Irak ve Yemen’den olmak üzere yaklaşık bin sığınmacı, ağustos ayının başından bu yana iki ülkeyi ayıran bin 340 kilometre uzunluğundaki sınırdan geçti.

Helsinki, Moskova’yı bu göçmenleri kasıtlı olarak Finlandiya’ya göndermekle suçluyor ve bunu ‘hibrit bir operasyon’ olarak tanımlıyor.

Fin sınır muhafızı Ville Joskitt “Sınıra yakın bölgede hâlâ üçüncü ülkelerden gelen büyük göçmen grupları var. Ancak durumu iki hafta öncesiyle karşılaştırırsak, bir kısmı kendi başlarına veya yetkililer aracılığıyla Rusya’nın diğer bölgelerine taşındı” dedi.

Joskitt, AFP’ye sınırdaki durumun ‘uzun süre’ devam etmesinin beklendiğini söyledi.

Finlandiya, kasım ayı ortasında Rusya ile olan 8 sınır kapısından 4’ünü kapattı ve en son da geçişleri ülkenin en kuzeyindeki tek bir geçişle sınırlandırdı. Bu son sınır kapısı da kasım ayının sonunda kapatıldı.

Finlandiya’nın doğu komşusu ile ilişkileri, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişimini başlatmasının ardından gerginleşti. Bu durum, Finlandiya’yı nisan ayında ABD liderliğindeki Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’na (NATO) katılmaya yönlendirdi.


AB: Gazze’deki savaş nedeniyle artan bir terör tehdidiyle karşı karşıyayız

Fransız polisi, Paris’te geçtiğimiz cumartesi günü meydana gelen bıçaklamanın yaşandığı yerde güvenlik önlemleri aldı. (AFP)
Fransız polisi, Paris’te geçtiğimiz cumartesi günü meydana gelen bıçaklamanın yaşandığı yerde güvenlik önlemleri aldı. (AFP)
TT

AB: Gazze’deki savaş nedeniyle artan bir terör tehdidiyle karşı karşıyayız

Fransız polisi, Paris’te geçtiğimiz cumartesi günü meydana gelen bıçaklamanın yaşandığı yerde güvenlik önlemleri aldı. (AFP)
Fransız polisi, Paris’te geçtiğimiz cumartesi günü meydana gelen bıçaklamanın yaşandığı yerde güvenlik önlemleri aldı. (AFP)

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu İçişlerinden Sorumlu Komiseri Ylva Johansson, Gazze'de devam eden savaş nedeniyle AB’nin şu anda artan bir terör tehdidiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

AB ülkelerinin içişleri bakanlarının toplantısına katılmak üzere Belçika'nın başkenti Brüksel'e giden Johansson açıklamasında “İsrail ile Hamas arasındaki savaş ve toplumumuzda yarattığı kutuplaşma göz önüne alındığında, yaklaşan tatil sezonuyla birlikte Avrupa Birliği'nde artan, büyük bir terör saldırısı riski ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.

AB yetkilisi, geçtiğimiz cumartesi günü Paris'te meydana gelen ve bir Alman turistin öldürüldüğü, iki kişinin de yaralandığı bıçaklı saldırıya işaretle, daha önce yaşanan olaylara atıfta bulundu.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Johansson ayrıca ibadet yerlerinin korunması için ilave 30 milyon euro sağlanacağını bildirdi.

Avrupa Birliği bakanlarının, Gazze ve Ukrayna'daki savaş zemininde blok içindeki güvenlik konusunu tartışması planlanıyor. Gündemde ayrıca Avrupa Birliği içinde serbest, vizesiz dolaşıma yönelik Schengen bölgesi ve bloğun sığınma ve göç prosedürlerinde reform yapılmasında kaydedilen ilerleme de yer alıyor.


Expo 2030 için karar günü

Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı tarafından düzenlenen Medya Vahası (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı tarafından düzenlenen Medya Vahası (Şarku’l Avsat)
TT

Expo 2030 için karar günü

Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı tarafından düzenlenen Medya Vahası (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı tarafından düzenlenen Medya Vahası (Şarku’l Avsat)

Fransa'nın başkenti Paris'in batısındaki Issy-les-Moulineaux’de bugün Uluslararası Sergiler Bürosu’nun (The Bureau International des Expositions/BIE) 173’üncü Genel Kurul toplantısında Expo 2030'a hangi ülkenin ev sahipliği yapacağına karar verilecek. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad, Güney Kore'nin Busan şehri ve İtalya'nın başkenti Roma, Expo 2030’a ev sahipliği yapmak isteyen ülkeler arasında.

Bugün öğlen vaktinde Suudi, İtalyan ve Güney Kore delegasyonları Genel Kurul önünde ülkelerinin Expo 2030’a ev sahipliği için taslak sunacak. Kazanan taraf 180 üye devletin elektronik oylamasıyla seçilecek.

Oy verme işlemi öncesinde yapılacak konuşmalar halka açık olacak ve ofisin sosyal medya hesabından canlı olarak yayınlanacak ancak oylama medyadan uzak gerçekleştirilecek.

Suudi Arabistan, Expo 2030’a ev sahipliği yaparak, dünyayı daha iyi bir geleceğe doğru götürme çalışmalarını geliştirmek istediğini teyit etti.