Hamaney referandum çağrılarına kapıları kapattı

İran Dini Lideri Hamaney, seçmenlerin ülke sorunlarını analiz edemeyeceği görüşünde.

Öğrencilerin sloganlarında İran Dini Lideri’ne destek dikkat çekiyor. (Hamaney’in sitesi)
Öğrencilerin sloganlarında İran Dini Lideri’ne destek dikkat çekiyor. (Hamaney’in sitesi)
TT

Hamaney referandum çağrılarına kapıları kapattı

Öğrencilerin sloganlarında İran Dini Lideri’ne destek dikkat çekiyor. (Hamaney’in sitesi)
Öğrencilerin sloganlarında İran Dini Lideri’ne destek dikkat çekiyor. (Hamaney’in sitesi)

İran Dini Lideri Ali Hamaney, İran anayasasını değiştirmeye karşı çıkmasından bir ay geçmeden, devlet politikaları hakkında halk referandumu yapılmasına karşı bir kez daha kapıları kapattı.
İran’da başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle Ahlak Polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra yaşamını yitiren Mahsa Amini adlı Kürt asıllı bir genç kızın ölümüyle ateşlenen rejim karşıtı protestoların ardından  ‘İslam Cumhuriyeti’ yönetim biçimi de dahil olmak üzere iç ve dış politikalar için bir referandum düzenlenmesi yönünde çağrılar hız kazanmıştı.
Bu tür politikalarda son söz sahibi olan Hamaney, İran'daki bazı üniversitelerin öğrencilerinden oluşan destekçi kitlesiyle yaptığı görüşmede kendisine referandumla ilgili yöneltilen soruya bunun söz konusu olmadığını söyleyerek cevap verdi. Hamaney “Ülkenin meseleleri hakkında referandum yapılabilir mi? Dünyanın neresinde oluyor bu? Referanduma katılması gereken insanlar bu meseleleri analiz edebilir mi? Bu nasıl bir mantık?” diye sordu. AP’nin aktardığına göre Hamaney sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tek başına herhangi bir konu söz konusu olduğunda ülke, bununla ilgili bir referandum yapılabilene kadar altı ay boyunca tartışma, münakaşa ve kutuplaşma içinde olur.”
84 yaşındaki Hamaney, salı akşamı bir Ramazan programında üniversite öğrencilerinden oluşan bir kalabalığa hitap etti.
Hamaney, nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin son açıklamalarına atıfta bulunuyordu. Ruhani, geçtiğimiz şubat ayında iç ve dış politika ile ekonomi konusunda referandum yapılmasını önermiş ve aynı zamanda ‘bağımsız ve şeffaf’ bir şekilde yasama seçimlerinin yapılmasını talep etmişti. Seçimlerin rejim için bir sınama olacağını ve dünyanın gözünün üzerlerinde olacağını söylemişti.
Ruhani ülkedeki ‘dönüşümün’, İran Anayasası’nın siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel konuların halk referandumuna sunulmasını öngören 59’uncu maddesinin uygulanmasına bağlı olduğunu belirtmişti. Eski Cumhurbaşkanı “İnsanların onlarca sorusu olabilir ancak bir referandumda kendilerinden dış politika, iç politika ve ekonomi alanında üç soruya cevap vermelerini isteyebiliriz” ifadelerini kullanmıştı.
Ruhani'nin İran anayasasının işlemeyen maddelerini faaliyete geçirme yönündeki çağrısı, geçtiğimiz şubat ayında İran anayasasının asıl ruhuna dönerek reformlar yapılması çağrısında bulunan müttefiki, reformist eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin çağrısının üstü kapalı bir şekilde tekrarı niteliğindeydi. Hatemi söz konusu açıklamasında ‘denenen yol ve yaklaşımda reform talep etmenin çıkmaz bir yola girdiğini’ belirtmişti. Hatemi, iktidardaki müesses nizamdan reform ve hatalardan kaçınma konusunda herhangi bir sinyal gelmemesinden ve ‘halkın mevcut siyasi rejimden duyduğu umutsuzluktan’ ötürü üzgün olduğunu söylemişti.
İran devriminin 43’üncü yıl dönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada Hatemi ‘gerek yapı gerek tutum gerekse davranış açısından olsun, öz-reformun krizlerden çıkmak için daha az maliyetli ve daha verimli bir yol olduğunu’ söylemişti.
Hatemi bu çağrısıyla müttefiki reformist lider Mir Hüseyin Musevi’nin açıklamalarından kendisini uzaklaştırmıştı. Musevi devrimin yıl dönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada, rejimin yapısını değiştirmek ve ‘esas kriz’ olarak tanımladığı mevcut yapısını aşmak amacıyla yeni bir anayasa hazırlanması ve bunun ‘bağımsız ve şeffaf’ seçimlerle referanduma sunulması çağrısında bulunmuştu.
Şubat 2011'den bu yana ev hapsinde olan Musevi, 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullandığı ‘mevcut anayasayı tavizsiz uygulama’ sloganının ‘artık etkili olmadığını’ söylemişti.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre referandum talebinde bulunanlar sadece reformist ve ılımlı akımın liderlerinden ibaret değil. Ülkenin en önde gelen Sünni din adamlarından biri olarak görülen Zahidan Cuma İmamı Abdulhamid İsmailzehi, halkın çoğunluğunun desteğini alacak bir yönetim biçiminin seçilmesi için pek çok kez referandum çağrısında bulundu. İsmailzehi “Referandum, ülkedeki mevcut sorunlardan çıkış yoludur” ifadelerini kullandı.
Hamaney son açıklaması ile ülkede referandum düzenlenmesi konusunda ikinci kez tartışma hattına girmiş oldu. Nevruz Bayramı münasebetiyle 21 Mart'ta yaptığı yılın ilk konuşmasında, İran'da anayasanın değiştirilmesi gerektiğini söyleyenleri ‘düşmanların sözlerini tekrarlamakla’ suçlayarak “Düşmanın amacı, dini halk egemenliğine dayalı hükümeti, görünüşe göre sahte bir Batı demokrasisi biçiminde kendilerine sadık bir hükümete dönüştürmektir” dedi.
İran'da ülke yönetiminde yer almayan siyasi partilerin çağrılarının çoğu, rejimin kökenine ilişkin referandum yapılması, Velayet-i Fakih yönteminin geride bırakılması ve laik bir rejim kurulması talebini paylaşıyor. Diğer yandan reformist ve ılımlı akım, özellikle Batı ile diplomatik ve ekonomik ilişkiler kurma konusunda dış politikanın yanı sıra kamu özgürlükleri, seçimlerin uygulanma yöntemi ve adayların uygunluğuna karar verilmesi gibi konularda referandum yapılması çağrısında bulunuyor. Bu çağrılar zaman zaman ABD ile diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi konusunda referandum yapılması noktasına kadar uzandı. İran'ın nükleer programını yönetme biçimi ve Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) faaliyetlerinde temsil edilen İran'ın bölgesel rolü, referandum çağrısı yapanların odak noktası arasındaydı.
Bu çağrılar, son yıllarda ülkeyi sarsan protestolar gibi hassas zamanlarda Dini Lider Ali Hamaney ve ona bağlı birimlerin rolü ortaya çıktığında yeniden gündeme geliyor.
İran, aday başvurularını inceleyen Anayasa Koruma Konseyi’nin (AKK) gözetiminde belirlenen tarihlerde cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapıyor. Anayasaya göre referandum ancak parlamento üyelerinin üçte ikisi ve 12 üyeli (doğrudan İran Dini Lideri tarafından belirlenen altı fıkıh alimi ve yine Dini Lider tarafından atanan İran Yargı Erki Başkanı tarafından seçilen altı hukuk uzmanından oluşuyor) bu anayasal organ tarafından onaylanırsa yapılabiliyor.
Şah rejimini deviren Şubat 1979’daki devrimden sonra İran, aynı yılın mart ayı sonunda İslam Cumhuriyeti’nin kurulması ve yeni bir anayasanın kabul edilmesi konusunda bir halk referandumu düzenledi. Yetkililer tarafından açıklanan sonuçlara göre, katılımcıların yüzde 98,2'si lehte oy kullandı. Siyasi partilerin boykot ve protestolarına rağmen aynı yılın aralık ayı sonlarında anayasa onaylandı.
İran daha sonra, 1989 yılında yaşamını yitiren Humeyni'nin yerne Hamaney'in geçmesinden kısa bir süre sonra, Temmuz 1989'da anayasada değişiklik yapılmasına ilişkin bir referandum dışında herhangi bir referanduma tanık olmadı. Değişiklik, Dini Lider’in yetkilerini genişletmenin yanı sıra dini bir merci olması şartının kaldırılmasına ve Fıkıh Alimleri Şurası’nın feshedilmesiyle ‘Velayet-i Fakih’in, ‘Mutlak Velayet-i Fakih’e dönüştürülmesine olanak sağladı. Buna göre, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi kurulmuş, Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi (DMTK) üyeleri Dini Lider tarafından belirlenen daimi bir organa dönüştürülmüş ve başbakanlık pozisyonu kaldırıldı.



Bishara Bahbah... Hamas-Trump anlaşmasının arkasındaki gölge isim

Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
TT

Bishara Bahbah... Hamas-Trump anlaşmasının arkasındaki gölge isim

Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)

Sessiz arabuluculuğuyla ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ın Hamas tarafından serbest bırakılmasına katkıda bulunan Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve yönetimindeki üst düzey yetkililer üzerinde perde arkasında önemli bir etkiye sahip.

Bu, ailesi 1948 Arap Nekbe'si sırasında Ürdün'e kaçmak zorunda kalan ve iki yıl sonra 1958'de doğduğu Eski Kudüs'e dönmeye karar veren Kudüslü Bahbah'ın çabalarından kaynaklanıyor.

Bahbah, Utah'taki Brigham Young Üniversitesi'nde eğitim gördü ve ardından burslu olarak Harvard Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve ekonomi alanlarında yüksek lisans eğitimine devam etti. Ortadoğu çalışmaları ve uluslararası ilişkiler alanında 1981 yılında yüksek lisans derecesi alan Bahbah, bölgesel güvenlik konularında 1983 yılında doktorasını tamamladı.

dvfgbhty
Bishara Bahbah Aralık 2024'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)

Bahbah daha sonra Harvard Üniversitesi'nde profesör olarak Ortadoğu meseleleri üzerine çalıştı ve üniversitenin Ortadoğu Enstitüsü'nde müdür yardımcısı olarak görev yaptı. 1991-1993 yılları arasında silah kontrolü ve bölgesel güvenlik konulu çok taraflı barış görüşmelerinde Filistin delegasyonunun bir üyesiydi.

Bahbah, İsrail ile ‘çelik gibi bir ilişkisi’ olan ABD'de siyasetle ve Filistin davasıyla ilişkisinde kendine özgü bir yol çizdi.

Parti değişimleri

ABD'deki siyasi kariyerinin başında Demokrat Parti'yi desteklemesine rağmen, bu ilişkinin en son bölümünde Başkan Donald Trump'ı başkanlık seçim kampanyalarında desteklemeyi seçti. Diğer Arap Amerikalılarla birlikte ‘Trump için Arap Amerikalılar’ grubunu kurdu ve Cumhuriyetçi başkanın Demokrat rakibi eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris'e karşı zafer kazanmasına katkıda bulundu. Sonuç Başkan Trump için oldukça olumlu oldu.

Bahbah geçtiğimiz günlerde Demokrat Parti'den ve eski Başkan Barack Obama'nın Ortadoğu politikalarından duyduğu memnuniyetsizlik nedeniyle 2016 seçimlerinde Trump'a oy verdiğini açıkladı.

#NewProfilePic pic.twitter.com/BEZen0w0ug

— Dr. Bishara A. Bahbah (@BahbahBishara) November 9, 2024

 

Ancak Trump'ın ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs'e taşıması ve İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımasının ardından Bahbah, 2020 seçimlerinde Joe Biden'a oy vermeye karar verdi.

Ancak 2024'te Cumhuriyetçi kampanyayı desteklemek ve Biden'ın 7 Ekim 2023 saldırılarından bu yana İsrail yanlısı olarak nitelendirdiği politika ve yönetimine tepki olarak ‘Trump için Arap Amerikalılar’ grubunu kurmaya karar verdi.

Arabuluculuk ekseni

Bununla birlikte Bahbah'ın, ABD'nin Filistinliler ve İsraillilerle ilişkisine dair vizyonu ve anlayışı belirsizliğini korurken, Bahbah'ın Trump yönetimi ile Hamas liderleri arasında arabuluculuk yaptığı süreçte, Hamas'ın pazartesi günü herhangi bir İsrail iadesi olmaksızın Edan Alexander'ı serbest bırakması da dahil olmak üzere yeni bir katkısı ortaya çıktı. Bahbah'ın Trump'a verdiği destek, Trump'ın Filistinlileri Gazze Şeridi'nden çıkarmaktan ve orada Ortadoğu’nun Rivierası’nı inşa etmekten bahsettiği Şubat 2024'ten sonra bir yük haline geldi.

“İsrail'i memnun etmek için insanlar topraklarından sürülemez. Bu kabul edilemez ve biz bunu asla kabul etmeyeceğiz” diyen Bahbah, bunun üzerine kurduğu grubun adını ‘Barış için Arap Amerikalılar’ olarak değiştirmeye karar verdiğini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Axios'tan aktardığına göre Hamas, Alexander'ın serbest bırakılmasına yol açan ‘gizli görüşmeler’ için ‘beklenmedik bir arabulucu’ olan Bahbah ile temasa geçti.

İsrailli bir yetkili, iki taraf arasında ‘son iki hafta içinde Bahbah'a gönderilen mesajlar aracılığıyla yaklaşık 20 mesaj alışverişi yapıldığını ve Bahbah'ın Hamas'ın baş müzakerecisi Halil el-Hayye ile de konuştuğunu’ söyledi. Yetkili, ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ‘Katarlı yetkililer ve Bahbah'ın yardımıyla Hamas'ı Alexander'ın serbest bırakılmasının Trump nezdinde büyük önem taşıyacağı konusunda ikna etmeyi başardığını’ belirtti.

dfvgbhty
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander (Beyaz Saray'ın resmi X hesabı)

Filistinli bir yetkiliye göre Trump yönetimi Hamas'a, Edan Alexander'ın serbest bırakılması halinde ABD'nin on esirin serbest bırakılması karşılığında önceki tekliflerden daha uzun bir süre olan 70-90 günlük bir ateşkes için bastıracağını, ateşkes döneminde nihai bir anlaşma için müzakerelere başlanacağını ve ABD, Katar ve Mısır'ın görüşmeler devam ettiği sürece savaşa geri dönülmeyeceğini garanti edeceğini bildirdi.