Bilim insanlarının hedefinde saçın beyazlamasını önlemek var

Saç kök hücreleri yaşla birlikte birçok değişime uğruyor. (Reuters)
Saç kök hücreleri yaşla birlikte birçok değişime uğruyor. (Reuters)
TT

Bilim insanlarının hedefinde saçın beyazlamasını önlemek var

Saç kök hücreleri yaşla birlikte birçok değişime uğruyor. (Reuters)
Saç kök hücreleri yaşla birlikte birçok değişime uğruyor. (Reuters)

Bilim insanlarından yapılan açıklamalar, saçların beyazlamasına açıklama getirdikleri ve bu konunun bilimsel bir tedavi geliştirmeye yardımcı olabileceği yönünde.
Şarku’l Avsat’ın The Guardian gazetesinden aktardığı habere göre yeni çalışma, saç kök hücrelerinin olgunlaşma ve saç rengini koruma yeteneklerini kaybettikleri için yaşla birlikte zayıflayabileceğini gösterdi.
Pek çok farklı hücre tipine dönüşebilen bazı kök hücreler, foliküllerdeki büyüme bölümleri arasında benzersiz bir geçiş yeteneğine sahip.  Bu hücreler yaşla birlikte hareket etme yeteneğini kaybederek grileşmeye neden oluyor.
Araştırmada farelerin derisinde ve insanlarda da bulunan melanosit kök hücreleri (McSC’ler) olarak adlandırılan hücrelere odaklanıldı. 
New York Üniversitesi Grossman Tıp Fakültesi’nden araştırmacılar tarafından yürütülen çalışmada, bulguların insanlar için de geçerli olması durumunda gri saçı tersine çevirmek veya önlemek için potansiyel bir yol açabileceği kaydedildi.
Bulguları Nature dergisinde yayınlanan araştırmanın başındaki isim olan New York Üniversitesi Grossman Tıp Fakültesi’nden araştırmacı Qi Sun şu açıklamada bulundu:
“Yeni keşfedilen mekanizmalar, melanosit kök hücrelerinin aynı sabit konumlandırmasının insanlarda da var olabileceği olasılığını artırıyor. Öyleyse bu, sıkışan hücrelerin gelişmekte olan saç folikülü bölmeleri arasında tekrar hareket etmesine yardımcı olarak insan saçının beyazlamasını tersine çevirmek veya önlemek için potansiyel bir yol sunuyor.”
Saç rengi, saç foliküllerinde sürekli çoğalan kök hücre havuzları tarafından kontrol ediliyor. Bu kümeler, renkten sorumlu protein pigmentlerini koruyor. Hücrelerin hareket edememesi ve küme oluşturmaması durumunda ise saç rengi etkileniyor ve gri oluyor.



Alzheimer belirtilerini orta yaşta tespit edebilen kan testi geliştirildi

"Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan araştırma, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteç seviyelerinin yüksek olduğunu ortaya koydu (Pexels)
"Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan araştırma, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteç seviyelerinin yüksek olduğunu ortaya koydu (Pexels)
TT

Alzheimer belirtilerini orta yaşta tespit edebilen kan testi geliştirildi

"Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan araştırma, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteç seviyelerinin yüksek olduğunu ortaya koydu (Pexels)
"Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan araştırma, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteç seviyelerinin yüksek olduğunu ortaya koydu (Pexels)

Alzheimer hastalığının belirtilerinin, orta yaş gibi erken bir dönemde kanda tespit edilebileceğini gösteren bir çalışma, hafıza sorunları ortaya çıkmadan çok önce yapılacak rutin testlerin, risk altındaki kişileri belirlemede yardımcı olabileceğine dair umutları artırdı.

Uzun vadeli "Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan büyük bir Finlandiya projesi, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteçlerin yüksek seviyede olduğunu tespit etti. Bu durum, Alzheimer'la bağlantılı biyolojik değişimlerin genellikle semptomlar görülmeden onlarca yıl önce başladığına işaret ediyor.

Ebeveynlerin ve özellikle annelerin biyobelirteç düzeylerinin, çocuklarda da benzer örüntülerle ilişkili olabileceğinin aktarıldığı çalışmada, potansiyel bir kalıtsal bileşenin altı çiziliyor.

Çalışmaya toplam 2 bin 51 kişi katıldı: 1237'si 41 ila 56 yaşındaki orta yaşlı yetişkinler, 814'ü ise 59 ila 90 yaşındaki ebeveynleriydi. Turku Üniversitesi'nden araştırmacıların yürüttüğü çalışma The Lancet'ın Healthy Longevity adlı hakemli dergisinde yayımlandı.

Turku Üniversitesi Uygulamalı ve Önleyici Kardiyovasküler Tıp Araştırma Merkezi'nden kıdemli araştırmacı Suvi Rovio, "Halihazırda klinik uygulamada, Alzheimer'la ilişkili beta-amiloid patolojisini tespit etmek için görüntüleme çalışmaları veya beyin omurilik sıvısı örneği gerekiyor" diyor.

Ancak yakın zamanda geliştirilen ultra hassas ölçüm teknolojileri artık Alzheimer hastalığıyla ilişkili beyin biyobelirteçlerinin, kan örneklerinden tespit edilmesine olanak sağlıyor.

Araştırmacılar ileri yaş ve böbrek hastalığı gibi bazı faktörlerin, bilişsel gerileme başlamadan önce bile daha yüksek biyobelirteç seviyeleriyle bağlantılı olduğunu saptadı.

Ayrıca Alzheimer'ın bilinen bir genetik risk faktörü olan APOE ε4 geninin, yaşlı bireylerde daha yüksek biyobelirteç seviyeleriyle ilişkili olduğunu ancak görünüşe göre 60 yaşın altındakilerde seviyeleri henüz etkilemediğini tespit ettiler.

Ancak araştırmacılar, kan testlerinin henüz teşhis için uygun olmadığı uyarısında bulunuyor.

Rovio, "Gelecekte Alzheimer hastalığı teşhisinde kan bazlı biyobelirteçlerin güvenilir bir şekilde kullanılabilmesi için, referans değerlerin standartlaştırılması amacıyla farklı popülasyonlar ve yaş grupları arasında daha fazla araştırma yapılması gerekiyor" diyor.

Projede yer alan bir diğer kıdemli araştırmacı Marja Heiskanen bulguların, orta yaştan itibaren beyin sağlığına ilişkin yeni bilgiler sunduğunu söylüyor.

Heiskanen "Şimdiye kadar Alzheimer hastalığıyla ilişkili beyin biyobelirteçleri çoğunlukla yaşlı bireylerde incelenmişti. Çalışmamız, orta yaştan itibaren biyobelirteç seviyeleri ve ilişkili faktörler hakkında yeni bilgiler sağlıyor" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe