Modern tarihte ABD sırlarını sızdıran kişiler ve amaçları

Bu isimlerden bazıları internet çağından önce ABD sırlarını sızdırmışlardı. Teixeira, Ellsberg, Snowden, Assange ve Manning, onların arasından öne çıkan isimler

Birkaç gün önce Pentagon'dan ABD gizli belgelerinin sızdırılması tüm dünyayı şaşırttı / Fotoğraf: AFP
Birkaç gün önce Pentagon'dan ABD gizli belgelerinin sızdırılması tüm dünyayı şaşırttı / Fotoğraf: AFP
TT

Modern tarihte ABD sırlarını sızdıran kişiler ve amaçları

Birkaç gün önce Pentagon'dan ABD gizli belgelerinin sızdırılması tüm dünyayı şaşırttı / Fotoğraf: AFP
Birkaç gün önce Pentagon'dan ABD gizli belgelerinin sızdırılması tüm dünyayı şaşırttı / Fotoğraf: AFP

Tarık eş-Şami 
ABD'nin Massachusetts Ulusal Hava Muhafızları'nda görevli bir istihbarat görevlisinin ABD'nin en tehlikeli sırlarına ilişkin en az 100 belgeyi sızdırmakla suçlanması, yakın tarih boyunca benzer efsanevi sızıntıları yeniden gündeme getirdi.
İnternet çağından önce başlayan ve uzun süredir devam eden sızıntılar artık bir olgu haline geldi. Her seferinde bilgi sızdıranların amaçları ve yaptıkları eylemin büyük sonuçları hakkında yasal ve siyasi bir tartışma gündeme geliyor. 
Bazıları onlara hain, muhbir ya da vicdan sahibi insanlar veyahut çılgın maceracılar dese de ABD'nin en büyük sırlarını sızdırmaya kendi başlarına karar veren insanlar genellikle tarihin akışını değiştirdiler.
Peki, en belirgin sızıntı hikayeleri hangileri ve kahramanları kimler?

Son sürprizler
Dünya, birkaç gün önce ABD Savunma Bakanlığı'ndan (Pentagon) gelen gizli belgelerin sızdırıldığına dair yeni bir hikayeyle şaşkına döndü.
Olayın kahramanı, Ukrayna'daki savaş ve ABD'nin bu savaştaki rolü hakkında gizli materyaller elde ettiği iddia edilen 21 yaşındaki Jack Teixeira idi. 
Teixeira, ABD istihbarat teşkilatlarından ve benzer şekilde düşman ve dost istihbarat teşkilatları üzerindeki gözetleme ve dinleme operasyonlarından topladığı bilgileri sızdırmıştı.
Bu durum, Başkan Joe Biden yönetimini, Pentagon'u ve ABD istihbarat camiasını büyük ölçüde utandırdı.
Çoğu insanın en büyük şoku, bu kadar genç ve emir komuta zincirinde alt kademelerde olan bir adamın, Massachusetts Ulusal Hava Muhafızları askeri üssündeki bir istihbarat ajanı olarak bulunduğu pozisyondan bilgiye bu kadar kolay erişebilmesi veya bu bilgileri elde edebilmesiydi.
Bilgilere erişim sağladıktan sonra anlık mesajlaşma platformu Discord üzerindeki bir grup sohbeti aracılığıyla gizli ve hassas bilgiler sızdırıldı ve ardından sosyal medyaya yayıldı.
Bu durum, ABD ile casusluk ve istihbarat sahasında iş birliği yapan çeşitli ABD müttefiklerinin öfkeli haykırışlarına yol açtı.
Hükümetler genellikle düşman ve müttefiklerden gelen elektronik dinlemelere maruz kalabileceklerinin farkında olsalar da bunu yerel ve küresel kamuoyuna ifşa etmek, hedeflenen hükümetleri utandırdığı için başka bir konudur.
Aynı zamanda bu durum silahlarının çoğu için ABD'ye bağımlı olan ön saflardaki Ukraynalı savaşçıların güvenini sarsıyor ve Washington ile NATO müttefikleri arasına nifak tohumları ekerek günün sonunda Ruslara yardımcı oluyor.
Bu yeni sızıntı hikayesinin medyada ortaya çıkması ve ardından geçen hafta Teixeira'nın tutuklanıp yargılanmasıyla, önceki bilgi yayma krizleri ve bunların tarihsel sonuçları, karşılaştırma ve çıkarılacak dersler için yeniden ortaya çıktı.
Bunlardan biri de Daniel Ellsberg'in 1971 yılında Vietnam Savaşı sırasında kasıtlı olarak 'Pentagon belgelerini' sızdırdığı benzer bir dava olan ABD ulusal güvenlik sırlarıyla ilgiliydi.
Ellsberg daha sonra, ABD tarihinin en ünlü muhbiri olarak ABD'de ve yurtdışında sayısız kişiye ilham kaynağı oldu ve şu anda 92 yaşında olmasına rağmen hükümetin şeffaflığı fikrini hâlâ aktif olarak destekliyor.

Pentagon belgeleri
Pentagon belgelerinin yayımlanması, ABD tarihindeki gizli ABD belgelerinin belki de en meşhur ve etkili sızıntısıydı.
Ellsberg'in kahramanı olduğu bu önemli eylem, Vietnam Savaşı'na verilen desteğin derecesini değiştirdi ve basın özgürlüğüne ilişkin Yargıtay'dan dönüm noktası niteliğinde bir karar çıkardı.
Bu karar, eski ABD Başkanı Richard Nixon'un doğrudan başkanlığını sona erdiren skandallara yol açan aşırı tepkisine neden oldu.
Nixon'un biyografi kitabı yazarı John A. Farrell 2017 yılında "Pentagon belgeleri meselesi, ilk kurbanı muhbir Ellsberg değil, ABD Başkanı olduğu için sona erdi" dedi.
1971 yılında RAND Corporation'da Vietnam Savaşı üzerine bir proje üzerinde askeri analist olarak çalışan Ellsberg, Pentagon belgeleri olarak bilinen ABD'nin Vietnam Savaşı'na müdahalesinin kapsamlı bir belgesel kaydını kamuoyuna yayımlamayı seçti.
Ama ondan önce Ellsberg, Harvard Üniversitesi'nden doktora derecesine sahip 40 yaşında bir deniz piyadeleri gazisiydi.
1965 yılında Vietnam'a gitmeden önce savunma ve devlet departmanlarında ve RAND Corporation'da çalıştı ve orada savaşa ve bunun için sunulan resmi gerekçelere karşı çıktı.
1969 yılından beri ABD'nin Vietnam Savaşı'na katılımının artmasının ardındaki kararları inceleyen ve yazan onlarca analistten biri oldu.
Araştırma ve çalışmaları, ilk olarak dönemin Savunma Bakanı Robert McNamara tarafından görevlendirildiği 1945 ila 1968 yıllarını kapsıyordu.
Bu süreçte, kendisi ve RAND Corporation'daki meslektaşı Anthony Russo, kurumda tuttukları 7 bin sayfalık gizli belgelere ve tarihi anlatılara erişim sağladı.
Ardından, iki yıldan fazla süren bir süreçte, geceleri fotoğraflanmak üzere her seferinde bir sayfa belge kaçırmaya başladılar.
Ellsberg daha sonra, ABD Kongresi'ne sunmaları umuduyla savaşı eleştiren birkaç senatöre sızdırdıkları belgeleri gösterdi.
Ancak senatörler bunu yapmaya hazır değillerdi. Biri onu belgeleri The New York Times'ta yayımlaması için teşvik etti, Ellsberg'in yaptığı da tam olarak buydu.
13 Haziran 1971 tarihinde, gazeteci Neil Sheehan tarafından yazılan ilk hikâye, The New York Times'ın ön sayfasında çıktı.
Makalenin girişinde ABD'nin savaşı Vietnamlıları komünizmden kurtarmak için değil, Vietnam'daki koşullar ne olursa olsun ABD'nin gücünü, nüfuzunu ve prestijini korumak için verdiğini yazdı.
Ellsberg, daha sonra durumu şöyle özetledi:
"Asla zafere ulaşamayacağımızı her zaman biliyorduk. Ancak yine de savaş devam etti ve daha fazla can kaybettik. Çünkü ABD liderleri savaşın beyhudeliğini kabul etmeye veya yenilgide küçük düşürülmeyi kabul etmeye hazır değillerdi."
Hikâyenin yayımlanmasına tepki gecikmedi. Adalet Bakanlığı, federal bir yargıçtan The New York Times'a hikayeleri yayımlamayı durdurması emrini vermesini istedi.
Ancak Ellsberg, Washington Post ile raporun başka bir nüshasını paylaşmayı başardı. Böylelikle Washington Post, haberi rakip gazetenin kaldığı yerden devam ettirdi.
Ellsberg sonunda Casusluk Yasası'nı ihlal etmekle suçlandı ve aleyhindeki suçlamalarla 115 yıl hapis cezasıyla yargılandı.
Ancak bu arada, Nixon yönetiminin gazetelere karşı verdiği emirler Yüksek Mahkeme'ye gitti ve yargıçlar "Pentagon Belgeleri"nin yayımlanması lehine 6'ya 3 oy kullandı. New York Times, 1 Temmuz'da yayına yeniden başladı.
Ellsberg yargılanmayı beklerken, Nixon Beyaz Saray'da onu itibarsızlaştırmak için çeşitli yollar denedi.
Bu ve diğer yasa dışı faaliyetler gün ışığına çıktığında, Ellsberg'in davasını denetleyen bir federal yargıç, 1973 yılında onun aleyhindeki suçlamaları reddetti.
Bundan önce, Nixon'un Pentagon belgeleri sızıntılarını engellemeye çalışan adamları, Demokratik Ulusal Komite'nin Washington D.C.'deki Watergate ofis kompleksinde bulunan karargahına iki kez baskın düzenlemişti.
Nixon'un adamları ikinci ziyaretlerinde Haziran 1972'de fark edildi ve tutuklandı. Böylece, Ağustos 1974'te Başkan Nixon'un istifasına yol açan 'Watergate Skandalı' olarak bilinen birçok suç, hile ve resmi örtbasın açığa çıktığı dönem başladı.
Ellsberg'in adı ve şöhreti zamanla azaldı. Zamanının çoğunu öğretmeye ve yazmaya adadı.
Savaş ve barış, nükleer silahlar ve federal hükümetin muhbirlere karşı eylemlerini içeren çeşitli protestolarda sık sık görüldü ve işitildi.

WikiLeaks sızıntıları
2009 ve 2010 yıllarında kendisini bir gazetecilik örgütü olarak tanıtan yeni bir örgüt, ABD Ordusu istihbarat analisti Chelsea Manning tarafından sızdırılan ABD ordusu ve istihbarat servislerinden bir dizi belge yayımlayarak dünyanın dikkatini çekti.
Daha sonra 22 adet emirlere itaatsizlik ve 1917 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında çıkarılan ve sık sık bilgi sızdıranlara ve diğer muhaliflere karşı kullanılan Casusluk Yasası'nı ihlal etmekle suçlandı.
Manning ayrıca, kendisini idam cezasına götürebilecek bir düşmana yardım etme suçlamasıyla da karşı karşıya kaldı.
Manning, WikiLeaks'e 750 bin gizli veya hassas belge, diplomatik yazışma, askeri kayıt ve çeşitli notlar sızdırdı.
Ayrıca 2007 yılında Bağdat sokaklarında 12 Iraklı sivilin ölümüne neden olan bir helikopter saldırısı ve 2009 yılında Afganistan'da bir başka hava saldırısı gibi önemli olayların videolarını paylaştı.
Manning sonunda 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak dönemin ABD Başkanı Barack Obama yedi yıl yattıktan sonra cezasını hafifletti.
Manning serbest bırakıldıktan sonra ABC News'e yaptığı açıklamalarda halka karşı sorumluluğu olduğunu söyledi.
WikiLeaks, 2006 yılında Julian Assange adlı Avustralyalı bir editör, yayıncı ve aktivist tarafından kuruldu.
Assange, Manning'in sızıntıları nedeniyle ABD'ye ve daha sonra cinsel istismar suçlamaları nedeniyle İsveç'e iade edilmesine karşı yıllarca mahkemelerde mücadele etti.
Bir süre Londra'daki Ekvador Büyükelçiliği'nde yaşadı. 2019 yılından beri İngiltere'de cezaevinde ve şu anda ABD'ye iade kararına itiraz ediyor.

ABD Ulusal Güvenlik Ajansı sızıntıları
WikiLeaks, ABD'nin önde gelen istihbarat teşkilatlarından biri olan ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nda (NSA) eski bir bilgisayar uzmanı olan Edward Snowden'ın davasına da karıştı.
2013 yılında Snowden, Birleşik Krallık, Avustralya ve Yeni Zelanda da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki müttefik hükümetlerin benzer kurumlarının yanı sıra, yasadışı olarak yürütülen NSA telefon izleme programları hakkında bilgi sızdırdı.
Söz konusu belgelere dayanan haberler Washington Post ve Guardian'da yayımlandı ve bu, onun devlet malını çalmak ve Casusluk Yasası'nı ihlal etmekle suçlanmasına yol açtı.
Snowden, Ekvador'a gitmek için Assange'ın himayesinde 2013 yılında ABD'den ayrıldı. Ancak yolda Rusya'da geçici sığınma hakkı elde etti. O zamandan beri Rusya'da kaldı ve 2022'de Rus vatandaşlığı aldı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Snowden için herhangi bir iade emrini değerlendirmeyi reddetti.
2019 yılında Ulusal Halk Radyosu'na (NPR) verdiği bir röportajda Snowden, bu gizli bilgileri, hükümet ve diğerleri tarafından ABD'liler hakkında aşırı veri toplanmasını protesto etmek amacıyla paylaştığını söyledi.
Snowden ayrıca, evde telefon ve akıllı cihazlar aracılığıyla ABD vatandaşları hakkında veri toplanmasının tehlikesine işaret etti.
WikiLeaks ayrıca, sızıntının Demokratik Ulusal Komite'nin adaylık yolunda Clinton'ı desteklediğini gösterdiği 2016 yılında Hillary Clinton'ın başkanlık kampanyası yöneticilerinin ve Demokratik Ulusal Komite'nin e-postalarını ifşa etmesiyle de biliniyordu. Bu, Demokratik Ulusal Komite başkanını istifaya zorladı.

Reality Winner vakası
2017 yılında, eski bir ABD Hava Kuvvetleri mensubu ve NSA tercümanı Reality Winner, bir ABD haber sitesi olan The Intercept'e gizli bir rapor sızdırmakla suçlandı ve tutuklandı.
Zira site tarafından yayınlanan belge, Rusya'nın yerel seçim yetkililerine karşı bir plan kullanarak 2016 ABD başkanlık seçimlerine müdahale etme çabalarından birini detaylandırıyordu.
Winner belgeyi isimsiz olarak yayınlamıştı. Ancak federal müfettişler, The Intercept belgeyi doğrulama için NSA'ya sunduğunda belgenin kökenini tespit edebildiler.
Tutuklanmasının ardından Winner, CBS'nin '60 Dakika' programına yaptığı açıklamalarda, dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın tekrarlanan inkarları göz önüne alındığında, kendisini Rusya'nın 2016 ABD başkanlık seçimlerine müdahale etme girişimleri hakkındaki gerçeği ABD'lilere anlatmak zorunda hissettiğini söyledi.
Winner ayrıca, birinin bu konuyu açığa çıkarması gerektiğine inandığını belirtti.
Mahkeme heyeti, Winner'ı bir medya kuruluşuna belge sızdırmaktan suçlu buldu. Bunun üzerine Winner dört yıl hapis yattı. Ancak yetkililer onu 2021 yılında şartlı tahliye ile serbest bıraktı.

Independent Türkçe



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.