Irak Parlamentosu’nun gündeminde İçişleri Bakanı’nın ‘camları film kaplı aracı’ var

El-Hadra Hapishanesi’nden kaçan Sünni Vakıflar Dairesi Başkanı’nın akıbetine ilişkin çelişkili haberler yayınlandı.

Eski Sünni Vakıflar Dairesi Başkanı Saad Hamid Kambaş.
Eski Sünni Vakıflar Dairesi Başkanı Saad Hamid Kambaş.
TT

Irak Parlamentosu’nun gündeminde İçişleri Bakanı’nın ‘camları film kaplı aracı’ var

Eski Sünni Vakıflar Dairesi Başkanı Saad Hamid Kambaş.
Eski Sünni Vakıflar Dairesi Başkanı Saad Hamid Kambaş.

Irak Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Sözcüsü Tuğgeneral Yahya Resul, Sünni Vakıflar Dairesi eski başkanı Saad Hamid Kambaş’ın hapishaneden firarına ilişkin ipuçlarına ulaşıldığını açıklarken, Kambaş’ın tutuklanması gerçeğiyle ilgili çelişkili haberler gündeme geliyor. Birçok haber kaynağı ve siyasi şahsiyet, 20 Nisan’da Twitter üzerinden Kambaş’ın Ulusal Güvenlik Teşkilatı tarafından düzenlenen bir güvenlik operasyonunda tutuklandığını duyurmuştu.
Ancak resmi makamlarca bir tutuklamanın gerçekleşip gerçekleşmediğine dair herhangi bir doğrulama veya yalanlama yapılmazken durum, Irak’taki siyasi sürecin tanık olduğu artan siyasi gerilim ortasında kaçış süreci ve yansımaları konusunda belirsizliğe kapı araladı. Resul’un açıklaması tutuklamanın gerçekleşmediğine dair şüpheleri kesin olarak ortadan kaldırsa da güvenlik kameralarından ipuçlarına ulaşıldı.
Firar süreci, Kambaş’ın Yeşil Bölge’deki üst düzey yetkililer için gözaltı merkezindeki bir iftar davetine katılması sonrasında gerçekleşti. Milletvekili olan kız kardeşi Esma Kambaş da operasyona katıldı. Açıklamasına göre kaçakçılık operasyonuna karıştığı haberlerinin yayılması üzerine yargıya teslim oldu.
Ertesi gün serbest bırakılmadan önce Saad Kambaş’ın ailesinin bazı üyeleriyle birlikte tutuklanan Esma, iftardan sonra ağabeyinin kendisine yorgun olduğunu ve dinlenmek istediğini söylediğini açıkladı. Esma Kambaş’a göre daha sonra ağabeyi, avukatıyla birlikte gözaltı merkezinden ayrıldı ve bir süre sonra Kambaş’ın firar ettiği haberi duyuldu. Gözaltı merkezinin önüne yerleştirilen kameralarda Kambaş’ın dikkat çekmemek için eski bir araçla kaçtığı görülürken ilgili kurumlar, Yeşil Bölge’ye konuşlandırılan kameralar aracılığıyla aracı takip etmeye başladı. İlgili kaynaklara göre Erbil’de 47 milyon dolara otel satın almaktan dört yıl hapis cezasına çarptırılan Sünni Vakfı’nın eski başkanı, operasyonun arkasında etkili bir siyasi parti olmasaydı hapishaneden kaçamazdı. Öyle ki üç gözaltı merkezi mensubunun, Kambaş’ın arka kapıdan çıkışını kolaylaştırdığı belirtildi. Bu çerçevede Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, güvenlik ve askeri teşkilatlara bağlı bir memurun soruşturmaya sevk edilmesi ve güvenlik teşkilatından çıkarılması yönünde talimat verdi. Sudani ayrıca, üst düzey yetkililerin tutuklanması, sorumluların hesap vermesi ve tutukluların Adalet Bakanlığı’na bağlı cezaevlerine yerleştirilmesi konusunda uzmanlaşmış Karrada Maryam karakolunun kapatılması emri yayınladı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Sudani, Ulusal Güvenlik’in özel bir toplantısına başkanlık ederken, özel bölgenin korunmasından sorumlu özel tümen komutanı Korgeneral Hamid ez-Zuheyri’nin görevinden alınması kararı aldı.
Diğer yandan Sudani’ye yakın çevrelere göre Sünni Vakıflar Dairesi eski başkanından firar süreci, hükümetin yolsuzluk çevrelerini azaltmaya ve yolsuzluğa demir yumruk vurmaya çalıştığı bir dönemde gerçekleşti.
İçişleri Bakanı Korgeneral Abdulemir eş-Şammari, bakanlık çalışanları arasındaki olumsuz olayları takip etmek ve bunlara karşı hızlı önlemler almak açısından istisnai önlemler ortaya koyarken, bazı siyasi partiler ise Saad Kambaş’ın firarında bakanlığın performansında bir kusurun var olduğuna dikkati çekti. Aynı şekilde Irak’taki idari birim hala siyasi yatırım için bir fırsat oluştururken, güvenlik görevleri de ülkede halen siyasetle iç içe geçmiş durumda. Bu durum ise nihayetinde sorumlu makamların performanslarının zayıflamasına yol açıyor.
Ancak Sudani ve Şammari’nin almaya başladığı tedbirler, siyasi parti ve güçlerin krallıklarındaki ilk ciddi taciz süreci gibi görünüyor.
Camları film kaplamalı olan araçlara yönelik baskı nedeniyle trafik görevlilerine yönelik saldırıların artmasının ardından Irak Parlamentosu, Ramazan Bayramı tatilinden sonra Şammari’yi ağırlamaya kendisine film kaplı aracıyla ilgili sözlü soru yöneltmeye karar verdi.



Lübnan'da kitlesel yerinden edilmeler mezhep çatışmasına davetiye çıkarıyor

Bir köyde, köy sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine burayı terk eden onlarca yerinden edilmiş kişi (AFP)
Bir köyde, köy sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine burayı terk eden onlarca yerinden edilmiş kişi (AFP)
TT

Lübnan'da kitlesel yerinden edilmeler mezhep çatışmasına davetiye çıkarıyor

Bir köyde, köy sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine burayı terk eden onlarca yerinden edilmiş kişi (AFP)
Bir köyde, köy sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine burayı terk eden onlarca yerinden edilmiş kişi (AFP)

Lübnan'ın güneyindeki Nebatiye ilinin, nüfusunun çoğunluğunu Hristiyanların oluşturduğu Merciyun ilçesi, geçtiğimiz ay İsrail'in bombaladığı Müslüman köylerinden kaçan onlarca insana okullarının ve kiliselerinin kapılarını açmıştı. Ancak bu durum ülkede mezhep çatışması tehlikesini gündeme getirdi.

Reuters'a konuşan yedi Merciyunlu, ilçenin bazı sakinlerinin yerinden edilenler arasında İsrail'le savaş halindeki Şii siyasi parti ve silahlı hareket Hizbullah'la bağlantılı kişiler olmasından endişe ettiklerini, buna karşın iyi komşuluk geleneklerini korumak istediklerini ve genişleyen İsrail saldırısından kaçanların gidecek hiçbir yeri olmadığını da bildiklerini söylediler.

Merciyun ilçesi, geçtiğimiz yıl İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırılarından uzak kalmış olsa da bölge sakinleri kısa süre içinde savaşın kapılarına dayandığını anladı.

Merciyun’un emniyet güçlerinden iki kaynak ve yerel sakinler, ilçenin yakınlarında İsrail'in motosikletli bir Şii'yi insansız hava aracı (İHA) ile hedef aldığı saldırıda biri öğretmen diğeri polis olmak üzere iki Merciyunlunun öldürüldüğünü belirttiler. İsrail ordusu, konuyla ilgili yorum talebine henüz yanıt vermedi.

Aynı gün üç Merciyunlu ve Merciyun Ortodoks Kilisesi Rahibi Philip Akla, kiliseye sığınan yerinden edilen bir kişinin havaya ateş açtığını, başka bir yere gitmesi söylendikten sonra personeli tehdit ettiğini ve bu durumun Merciyun’ın misafirperverliğini hızla buharlaştırdığını vurguladılar.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre Rahip Akla, Merciyun’dan telefonla yaptığı açıklamada, bazı bölge sakinlerinin yerinden edilen kişiler nedeniyle köyün İsrail’in saldırılarına maruz kalmasından korktuklarını belirterek, “Evinize ateş düşmesini istemezsiniz” dedi.

Rahip Akla ve adlarının açıklanmasını istemeyen diğer altı Merciyunlu, ilçe sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine onlarca yerinden edilmiş kişinin, paniğe kapılan diğer birçok ilçe sakiniyle birlikte köyü terk ettiğini aktardılar.

Lübnan'ın nüfusu 12'den fazla dini mezhepten oluşuyor, bu nedenle siyasi temsil mezhepsel çizgiler boyunca bölünmüş durumda. 1975-1990 yılları arasında yaşanan ve yaklaşık 150.000 kişinin ölümüne ve komşu ülkelere göç etmesine neden olan iç savaş, dini bölünmeleri daha da şiddetlendirdi.

zsacdfv
Bir okulun bahçesine sığınmış yerinden edilen insanlar (Reuters)

Reuters'in görüştüğü 10'dan fazla milletvekili, siyasetçi, bölge sakini ve analist, İsrail'in Lübnan'da Şiilerin çoğunlukta olduğu bölgelere yönelik askeri saldırısının mezhepsel gerilimleri körükleyerek Lübnan'ın istikrarını tehdit ettiğini ve bir milyondan fazla insanın Sünnilerin ve Hıristiyanların yoğun olduğu bölgelere kaçmasına neden olduğunu söylediler.

İsrail'in yerinden edilen ailelerin kaldığı binalara düzenlediği saldırıların bu olumsuz hissiyatı körüklediğini belirten kaynaklar, söz konusu ailelerin kaldığı evlerin sahiplerinin, kendilerinin de hedef alınabileceğinden korkmaya başladıklarını belirttiler.

Rahip Akla, mezhep düşmanlığının tırmanmasından şikâyet ederek, “Şu an sınırlar açılıyor ve korkular artıyor, çünkü kimse nereye gittiğimizi bilmiyor” ifadelerini kullandı.

“Lübnan kırılgan bir ülke”

Lübnan’da dini gruplarla bağlantılı silahlı gruplar arasında 15 yıl süren bir iç savaş yaşandı. Bu savaş, güneyde İsrail güçlerine karşı koymak için silahlarını koruyan Hizbullah dışında, herkesin silahsızlandırılmasıyla sona erdi.

İsrail, 2000 yılında Lübnan'ın güneyinden çekildi ama Hizbullah silahlarını bırakmadı. Ardından 2006'da İsrail'e karşı bir sınır savaşı yürüttü. 2008 yılında ise savaşını Lübnan içindeki siyasi muhaliflere kaydırdı. O dönemde sokaklardaki huzursuzluk Hizbullah’ın yükselişini destekledi.

Birleşmiş Milletler (BM) destekli bir mahkemede görülen davada bazı Hizbullah üyeleri, 2005 yılında Sünni Başbakan Refik Hariri'ye düzenlenen suikasttan suçlu bulundu ve hapis cezası aldı. Hizbullah muhalifleri, çoğunlukla Hıristiyan ve Sünni olan başka siyasetçilerin de öldürülmesinden onu sorumlu tutsa da Hizbullah, bu suçlamaları her zaman reddetti.

İran'dan aldığı destek sayesinde bölgesel bir güç haline gelen Hizbullah, Suriye'de Devlet Başkanı Beşşar Esed'e karşı başlayan halk ayaklanmasının bastırılmasına yardımcı olmak için savaşa katıldı. Fakat bu durum Hizbullah'ın Lübnan içinde, Lübnan'ın iktidar paylaşım sistemine göre Maruni Hristiyanlara ayrılan ve 2022 yılından beri boş olan cumhurbaşkanlığı da dahil olmak üzere karar alma mekanizmalarındaki gücünü korumasına engel olmadı.

Hizbullah’ın destek tabanı İsrail saldırılarından etkilenirken, aralarında geçici Başbakan Necip Mikati’nin de bulunduğu Lübnanlı liderler, iç barışın korunmasının önemini vurguladı.

(Maruni Hıristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi’nin (LK) de aralarında olduğu Hizbullah'ın rakipleri bile siyasi söylemlerini yumuşatarak ve destekçilerini gerilimi tırmandırmamaya çağırarak itidal çağrılarına uygun bir tutum sergilediler.

Ancak sahada, özellikle de Beyrut'ta yerinden edilen insanların barındığı okulların çevresinde gerginlik devam ediyor. Bölge sakinleri, sığınaklara kimin girip çıkacağına ve hangi malzemelerin getirileceğine Hizbullah üyelerinin karar verdiğini aktardılar.

Öncesinde sadece trafiğin yoğun olduğu saatlerde kalabalık olan ana yollar, artık gün boyu İsrail bombardımanlarından kaçanların araçlarıyla dolup taşarken bu durum, şehrin zaten çökmekte olan altyapısı üzerinde baskı yaratıyor.

Başkent Beyrut'ta ağırlıklı olarak Hıristiyanların yaşadığı bir ilçe olan Butşay’da Belediye Başkanı Mişel Huri, cuma günü ilçe sakinlerinin, içinde Hizbullah'a ait silahlar olabileceğinden şüphelendikleri için bir kamyonun dışarıdan kiralanan bir depodaki konteyneri boşaltmasını engellediklerini açıkladı.

Kamyonun aranmadan götürüldüğünü belirten Huri, “Gerginlik hâkim, bugün herkes korkuyor” dedi.

Dürzi Milletvekili Vail Ebu Faur, her kesimden siyasetçinin ulusal birliği korumak için çalışması gerektiğini belirterek, “Beyrut yerinden edilenler, sürtüşmeler, mülkiyet anlaşmazlıkları ve tüm banliyölerin Beyrut, Güney Lübnan ve Bekaa Vadisi haline gelmesi nedeniyle patlayabilir” öngörüsünde bulundu.

Lübnan, 2020 yılının ağustos ayında Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamanın ve yüz binlerce kişiyi yoksulluğa iten beş yıllık ekonomik krizin olumsuz etkilerini yaşarken Hizbullah, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e saldırmasından bir gün sonra İsrail'e karşı ikinci bir cephe açtı.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, mezhep çatışmasının tehlikelerine ilişkin bir soru üzerine Lübnan'ın ‘kırılgan bir ülke’ olduğunu söyledi. Grandi, “Bırakın bu kadar büyük bir şoku, herhangi bir şok bile ülkenin gerilemesine ve büyük sorunlara neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Hizbullah'ın karşı karşıya olduğu riskler

Yerinden edilme krizi, her zaman destekçilerinin ihtiyaçlarını karşılamakla övünen, ancak şimdi artan ihtiyaçlar ve neredeyse iflas etmiş bir devletin yetersizliğiyle karşı karşıya olan Hizbullah için de büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Konunun hassasiyeti nedeniyle kimliğinin gizli tutulmasını şartıyla konuşan Lübnanlı bir yetkili, Hizbullah'ın Lübnan'da ateşkes konusundaki tutumunu yumuşatmasının kısmen kitlesel yerinden edilmelerin yarattığı baskıdan kaynaklandığını söyledi. İsrail'e yönelik saldırılarını ancak Gazze Şeridi’nde ateşkese varılması şartıyla sona erdireceğini açıklayan Hizbullah, konuyla ilgili yorum talebine yanıt vermedi.

Hizbullah üyesi Milletvekili Ali Mikdat, geçtiğimiz hafta yerinden edilen kişilerin kaldığı bir okulu ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “Halkımız en zor koşullara ve en zor şartlara hazır. Bu felaket bizi birleştirdi” ifadelerini kullandı. Mikdat, Lübnan'ın ‘bir sınavda olduğunu’ da belirtti.

Ancak güneydeki Haruf kasabasından kalabalık ailesiyle birlikte kaçan Şii kadın Nimat Harb, okulda yaşamanın stresli olduğunu ve insanların Hizbullah’tan ve hükümetten daha fazla destek verilmesine ihtiyaç duyduğunu söyledi.

Harb, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İçinde bulunmak zorunda bırakıldığımız mevcut durumda siyasetçilerin bizi desteklemesine ihtiyacımız var. Ancak bu şekilde müzakere masasına oturabilirler ve insanlar evlerine daha erken dönebilir.”

Ev sahipleri ve kiracılar, çalışabilir durumdaki yerinden edilmiş kişilerin çoğunun daire kiralayabildiğini, fakat ev sahiplerinin genellikle en az üç aylık kapora talep ettiklerini belirttiler.

 zxcvbn
Çalışabilecek durumdaki yerinden edilmiş kişilerin çoğu ev kiralayabildi (AFP)

Yine ev sahipleri ve kiracılar, bazı ev sahiplerinin yerinden edilen kişilere evlerini kiralamaktan kaçındıklarını da aktardılar.

Reuters’ın bildirdiğine göre bazı ev sahipleri kiracılarına ‘komşularını tanımaları’ ve ‘herkesin güvenliği için eve giren çıkan kişi sayısını sınırlandırmaları’ çağrısında bulunan mesajlar gönderdi.

İç savaş anıları

Öte yandan toplu yerinden edilmeler ve bölge sakinleri arasında artan gerilim, bazı Lübnanlıların zihinlerinde iç savaş sırasında yaşanan devletin çöküşü ve kitlesel konut gasplarına ilişkin istenmeyen anıları yeniden canlandırdı.

Hizbullah’la müttefik olan Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi (SSMP) üyeleri ve yerel sakinler, Hizbullah üyelerinin Beyrut'un Hamra bölgesinde en az altı konut ve otele girerek buraları sığınaklara dönüştürdüğünü söylerken, Hizbullah yetkilileri bu iş için onlarca üyenin seferber edildiğini açıkladılar.

Reuters muhabiri, rozetlerinden tanınan SSMP üyelerinin iki binayı koruduğuna tanık olduğunu aktardı.

SSMP üyesi Vassim Şantif, binalardan birinin, Lübnan'ı beş yıldır boğan ekonomik kriz nedeniyle hizmet dışı kalan 14 katlı bir otel olduğunu ve şu an 800 kişiye ev sahipliği yaptığını söyledi.

Hizbullah üyeleri trafiği yönlendirirken ve bir yardım kamyonundan su şişelerini boşaltırken Şantif, “Devlet yok, sıfır, devletin yerine biz geçtik” dedi.

İsrail'in artan saldırılarından kaçan 200'den fazla kişinin aynı yeri işgal ettiğini söyleyen avukat Rebeka Habib ise bu kişilerin tahliye edilmesi için dava açtı. Yetkililerin kalmaları için başka bir yer temin etmesinin ardından davayı kazanan Habib, “Tarihin tekerrür etmesinden korkuyorduk” ifadelerini kullandı.