İç savaş endişeleri Sudan’ı ‘7. Bölüm’ ile tehdit ediyor

Savaşın şiddetleneceğine dair uyarılar, BM’yi kararlı adımlar atmaya yöneltiyor.

Ülkenin her köşesine yayıldığı için mevcut çatışma Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Etiyopya sınırlarına kadar uzanıyor.  (AFP)
Ülkenin her köşesine yayıldığı için mevcut çatışma Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Etiyopya sınırlarına kadar uzanıyor. (AFP)
TT

İç savaş endişeleri Sudan’ı ‘7. Bölüm’ ile tehdit ediyor

Ülkenin her köşesine yayıldığı için mevcut çatışma Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Etiyopya sınırlarına kadar uzanıyor.  (AFP)
Ülkenin her köşesine yayıldığı için mevcut çatışma Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Etiyopya sınırlarına kadar uzanıyor. (AFP)

Cemal Abdülkadir el-Bedevi
Uluslararası taraflarla BM’nin çabaları, Sudan savaşının bu aşamasında insani bir ateşkes ve bunu daha sonra kalıcı bir ateşkese dönüştürme kararına odaklanmış durumda. Bu, ilan edilen bölgesel ve uluslararası arabuluculuk ekipleriyle mekanizmaların bölgeye gelişini hazırlayabilecek ilk ve temel adım. Bu esnada ülkelerinin talebiyle temsilciliklerin tahliye sürecinin de önümüzdeki saatlerde başlaması bekleniyor. Silahlı Kuvvetler Resmi Sözcüsü’nün açıklamasında tahliye operasyonlarının Hartum’dan silahlı kuvvetlere bağlı askerî nakliye uçaklarıyla hava yolu üzerinden yapılmasının plannlandığ belirtildi.

Uyarılarla başlayan tahliye
Yapılan açıklamaya göre tahliye ABD, Britanya, Fransa ve Çin vatandaşlarıyla temsilciliklerini kapsıyor. Daha önce Suudi temsilciler kara yoluyla Port Sudan’a, oradan da hava yoluyla Suudi Arabistan’a gitmişti. Ürdünlü temsilcilerin de daha sonra aynı şekilde ayrılması sağlanacak.
Siyasi analistler ve uzmanlar, Sudan’daki savaşın kabile çatışmasına evrilmesi konusunda uyarıyor. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi halinde BM Sözleşmesi’ne göre durum tekrar ‘7. Madde’ kapsamına alınabilir. Özellikle de BM misyonunun Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporlar göz önüne alındığında... Söz konusu rapor, Sudan’daki kritik vaziyete, kapsamlı bir güvenlik kargaşası endişelerine, Sudan’ın birliğini, güvenliğini ve istikrarını, dolayısıyla da bölgesel ve uluslararası güvenliği tehdit eden bir iç savaş yönelimine işaret ediyor.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Abdüllatif Muhammed Ahmed’e göre alevlenen ve kötüleşen durum şu an, gerek çerçeve anlaşmayı imzalayan güçler gerek çoğunluğunu Demokratik Blok’un oluşturduğu Ulusal Güçler Grubu tarafından ortaya konan tüm yerel dostane çözümlerin donukluğu ve başarısızlığıyla çatışıyor. Bu donukluk, bölgesel ve uluslararası taraflarla BM’nin diplomatik arabuluculuğuna daha fazla alan açtı. Ancak ülke hava sahasının yurt dışından herhangi bir elçi, misyon ve heyetin gelişine kapatılması nedeniyle de bu arabuluculuklar doğrudan ilerleme gösteremedi.

Ateşkes ve arabuluculuklar
Abdüllatif, şu an savaşan iki tarafla yürütülen temasların, daha uzun vadeli bir ateşkesin onaylanması ve bu ateşkesin arabulucuların Hartum’a gelişiyle doğrudan arabuluculuklar ve girişimlere daha fazla imkân tanıyacak kadar olgunlaşmasını sağlaması halinde diplomatik hamlelerin etkinleşeceğini öngörüyor. Ancak durumun karmaşıklığı, daha fazla beklemeyebilir. Nitekim zaman faktörü ve çatışmanın ilerleme ihtimali söz konusu. Bu çatışmayla mevcut halinde mücadele, gelecekte muhtemel yeni karışıklıkların ortaya çıkması halinde olacağından daha iyi. Abdüllatif bu durumu şu sözlerle yorumluyor:
“Uluslararası Kriz Grubu’nun raporu açıkça ordunun, Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) muhtemelen baskın geleceğine işaret etti. Bununla birlikte çatışmanın iç savaşa dönüşme ihtimalinin çok yüksek olduğunu, hatta özellikle Korgeneral Hamidti güçlerinin Hartum’dan Darfur’a çekilmesinin ardından oranın öngörülen uzun vadeli iç çekişmenin yuvası olacağının neredeyse kesinleştiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit etti.”
Abdüllatif, BM Güvenlik Konseyi’nin mevcut aşamada Sudan’a askerî müdahale için doğrudan acil bir karar çıkarmasını pek olası görmüyor. Zira güvenliği sağlama güçlerinin gönderilmesi çetrefilli bir mesele. Çünkü Güvenlik Konseyi’ndeki karar alıcı ülkelerin değerlendirmeleri, görüşleri ve tutumlarını ilgilendirmekle birlikte, aynı zamanda lojistik ve diplomatik zorlukları beraberinde getiren uluslararası düzenlemeleri ve bir güvenlik önlemini de gerektiriyor.

Seçenekler tükendi
Uluslararası hukuk uzmanı Muhsin Abdurrafi’ye göre kriz, çözüme dönük tüm seçenek ve senaryoları tüketti. Uluslararası toplum için tek bir seçenek kaldı, o da BM Sözleşmesi’nin 7. Bölüm maddelerine başvurmak.
Abdurrafi, 7. Bölüm’ün, barışın tehdit altına girip bozulması ve saldırganlığın meydana gelmesi halinde alınan önlemlerle ilgili olduğunu belirtti. 7. Bölüm ise anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözülmesine ilişkin uygulamaları ele alıyor. Bu, barışın tehdit edilmesi durumunda zorlayıcı önlemler alınması demek. Bu önlemler, ekonomik veya başka yaptırımlar uygulamaktan güç kullanımı ve uluslararası askerî müdahaleye başvurmaya kadar değişebilir. Abdurrafi’nin ifadesiyle “7. Bölüm önlemleri, ilgili ülkeyi Güvenlik Konseyi’nin belirlediği yükümlülüklere ve hedeflere uymaya zorlamak için baskı uygulanmasına izin veriyor. Daha sonra zorlayıcı önlemler fiili olarak uygulanıyor. Bu uygulamalar, uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit halinde de geçerli.” Abdurrafi’ye göre ayrıca uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan en büyük uyarılardan biri, çatışmanın uzayarak bir çekişmeye ve kıvılcımları, çoğu zaten çekişmeler ve ekonomik krizlerin tehdidi altında kırılgan bir vaziyette yaşayan bölgesel komşulara sıçrayacak bir iç savaşa dönüşmesi.

Meşruiyet sorunu
Abdurrafi açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Mevcut çalkantılı bölgesel gerçeklik ışığında Hartum savaşı uzadığı takdirde önce bölgesel, daha sonra uluslararası güvenlik ve barış için bir tehdit haline gelebilir. Bu ihtimal Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni, BM Demokratik Geçişi Destekleme Misyonu (UNITAMS) aracılığıyla şu an uygulanan 7. Bölüm şartlarının ötesine geçip bu meseleyi artık Sudan ve bölgedeki güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla 7. Bölüm şartlarına göre ele almayı ciddi olarak düşünmeye sevk edebilir.”
Abdurrafi, uluslararası toplumun taraflardan hangisini asıl muhatap olarak kabul edeceği meselesiyle de yüzleşebileceğine dikkat çekti. Evet, Sudan Silahlı Kuvvetleri ülkedeki ulusal meşruiyeti temsil eden resmi ulusal kurum, ama savaşın diğer tarafı olan HDK de yabancı bir ordu değil. Bu gerçeklik, ABD’li ve Avrupalı yetkililerin yanı sıra BM Genel Sekreteri’nin temsil ettiği dış dünyanın, HDK’nin çatışmayı şu ana kadar bir iç mesele olarak değerlendirdiğine işaret ederek HDK Komutanı General Muhammed Hamdan Dagolo Hamidti ile iletişime geçmesini açıklıyor.
Abdurrafi’nin yorumuna göre dünya, Sudan savaşının taraflarıyla olan ilişkilerinde denge kurulması gerektiğinin farkında. Nitekim HDK; BM üyesi olup bu uluslararası örgütte ve Güvenlik Konseyi’nde temsilcisi bulunan resmi devleti temsil etmese de her halükârda devletin bir parçası.

Son durak
Güvenlik analisti Emin İsmail Meczub’a göre ise daha az karanlık siyasi çözümlere dair tüm senaryoların başarısız olmasının yanında silahlı çatışmanın yoğunlaşması, yaralanma ile cinayet eylemlerinin artması ve durumun kapsamlı bir iç savaşa dönüşme ihtimaline büyük ölçüde kapı aralaması halinde uluslararası toplumun son çare olarak 7. Bölüm üzerinden müdahale ilkesini onaylamaktan başka çıkış yolu olmayacak. Olay, daha önceki tecrübelere benzer şekilde Sudan meselesine özel bir konferans düzenleme noktasına gelerek bu konferansta tüm taraflar, uluslararası güçlerin hazırladığı bir belgeye imza atabilir. Bu da öyle ya da böyle bildiğimiz Sudan’ın kaybedildiği anlamına gelir.

Uluslararası Kriz Grubu’nun çağrısı
Şarku’l Avsat’ın Independent’tan aktardığına göre Uluslararası Kriz Grubu, ordu ile HDK arasındaki çatışma derhal durmazsa Sudan’ın yıkıcı bir savaşa doğru gittiğini belirtti. Grup; BM, Afrika Birliği ve IGAD’a çabalarının çelişkili hedeflerle sonuçlanmaması için iki taraf arasında arabuluculuk yapmak üzere ortaklığı koordine etmeleri çağrısında bulundu. Ayrıca, çatışmanın iki tarafıyla ilişkileri olan dış odaklarla Sudanlı iç taraflara da savaşın taraflarından ateşkes talep etmek üzere ilişkilerini kullanmalarını tavsiye etti.
Sudan savaşına dair hazırladığı bir raporda Grup, ordunun başkentin güvenliğini sağlaması ve Hamidti’nin Darfur’a çekilmesi halinde bu gelişmeyi bir iç savaşın izleyebileceğine işaret etti. Rapora göre bu durumun Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Libya ve Güney Sudan gibi komşu ülkelerde istikrarı etkileyen başka yansımaları olacaktır.
Savaşan iki tarafın çatışmayı bitirme tartışmalarına hazır olmadığına değinen Grup, Sudan içindeki ve dışındaki diğer tüm taraflara savaşa karşı çıkma konusundaki birliği muhafaza etmeleri çağrısında bulundu.

6. ve 7. maddeler arasında
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Haziran 2020 başlarında ve eski Başbakan Abdullah Hamduk’un talebi üzerine 2020 tarihli 2524 sayılı karara göre 6. Bölüm kapsamında Sudan’da yeni bir bütünleşmiş BM misyonu kurulmasını onayladı. Misyon, ilk aşama olarak 1 Ocak 2021’de 12 aylık faaliyetlerine başladı.
O dönemde Sudan hükümeti bu taleple, geçiş döneminin gerekliliklerinin desteklenmesine yardım etmeyi, ulusal kurumların kapasitelerini geliştirip barış müzakerelerine destek sunmayı, bağışçılar konferansı yoluyla ekonomik ve kalkınma hedefli yardımları seferber ederek insani yardımları koordineli yürütmeye yardımcı olmayı, yetenekleri geliştirip kamu hizmetini iyileştirme çabalarına katkı sağlamayı hedefliyordu. Misyonun amacı da teknik ve maddi destek sunmak, silahsızlanma operasyonlarını ve ordunun dağıtılarak eski savaşçıların topluma kazandırılmasını kolaylaştırmak, yerinden edilmiş kişiler ve mültecilerin geri dönüşüyle entegrasyonuna yardımcı olmak, yerel topluluklar arasında uzlaşma sağlayarak geçiş dönemi adalet programını desteklemekti. Misyonun görevleri arasında ayrıca, geçiş dönemine insani yardımdan başlayıp Sudan’ın sürdürülebilir kalkınma programlarını desteklemeye kadar katkıda bulunmak da yer alıyordu. 

Yaptırımlar tarihi
Sudan, 2008’den bu yana ve 15 yıldan fazla bir süredir VII. Bölüm’e tâbi. Bu bölüm uyarınca BM, Nisan 2019’da bir halk devrimiyle devrilen ve savaş suçlarıyla soykırım gibi suçlamalardan ötürü Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan Ömer el-Beşir rejiminin tutumlarına karşılık olarak yaklaşık sekiz bin kişilik bir askerî misyon göndermişti.
Mart 2023’ten önce Güvenlik Konseyi hem Rusya hem de Çin’in çekimser kalmasıyla Sudan’a uygulanan uluslararası yaptırımların yanı sıra bu yaptırımların uygulanmasını ve silahsızlanmayı denetmekle görevli uzmanlar komitesine verdiği yetkinin süresini bir yıl daha uzatarak, tarihi 12 Mart 2024 olarak güncelledi. Darfur çekişmesi esnasında Sudan’a uygulanan bu yaptırımlar, 2005’ten bu yana yürürlükte.



Gazze'nin güneyinde 13 evin enkazı altında kalan 55 Filistinlinin cesetlerinin çıkarılması süreci başladı

Bir akraba, Gazze şehrinin el-Tuffah mahallesinde sığınağa dönüştürülen okula düzenlenen İsrail bombardımanında bir gün önce hayatını kaybeden el-Nadir ailesi üyelerinin cenazeleri başında yas tutuyor (AFP)
Bir akraba, Gazze şehrinin el-Tuffah mahallesinde sığınağa dönüştürülen okula düzenlenen İsrail bombardımanında bir gün önce hayatını kaybeden el-Nadir ailesi üyelerinin cenazeleri başında yas tutuyor (AFP)
TT

Gazze'nin güneyinde 13 evin enkazı altında kalan 55 Filistinlinin cesetlerinin çıkarılması süreci başladı

Bir akraba, Gazze şehrinin el-Tuffah mahallesinde sığınağa dönüştürülen okula düzenlenen İsrail bombardımanında bir gün önce hayatını kaybeden el-Nadir ailesi üyelerinin cenazeleri başında yas tutuyor (AFP)
Bir akraba, Gazze şehrinin el-Tuffah mahallesinde sığınağa dönüştürülen okula düzenlenen İsrail bombardımanında bir gün önce hayatını kaybeden el-Nadir ailesi üyelerinin cenazeleri başında yas tutuyor (AFP)

Filistin haber ajansı Safa’nın haberine göre Sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan 13 evin enkazı altında kalan 55 şehidin cesedini aramaya başladı.

Ajans, "Sivil Savunma ekiplerinin, uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde, Gazze şehrinin Rimal mahallesindeki bir evin enkazı altından Filistinli ailenin şehitlerinin cesetlerini çıkardığını" belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Safa’dan aktardığına göre "Gazze Şeridi'nde iki yıldır süren İsrail imha savaşının kurbanı olan 9 binden fazla şehit, halen evlerin enkazı altında gömülü kalmaya devam ediyor."


Ürdün, Suriye'deki DEAŞ mevzilerine yönelik saldırılara katıldı

Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 Fighting Falcon savaş uçağı, 29 Mayıs 2014'te Eager Lion tatbikatı sırasında Ürdün'ün kuzeyindeki bir hava üssünün üzerinden uçuyor. [ABD Hava Kuvvetleri web sitesi]
Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 Fighting Falcon savaş uçağı, 29 Mayıs 2014'te Eager Lion tatbikatı sırasında Ürdün'ün kuzeyindeki bir hava üssünün üzerinden uçuyor. [ABD Hava Kuvvetleri web sitesi]
TT

Ürdün, Suriye'deki DEAŞ mevzilerine yönelik saldırılara katıldı

Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 Fighting Falcon savaş uçağı, 29 Mayıs 2014'te Eager Lion tatbikatı sırasında Ürdün'ün kuzeyindeki bir hava üssünün üzerinden uçuyor. [ABD Hava Kuvvetleri web sitesi]
Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 Fighting Falcon savaş uçağı, 29 Mayıs 2014'te Eager Lion tatbikatı sırasında Ürdün'ün kuzeyindeki bir hava üssünün üzerinden uçuyor. [ABD Hava Kuvvetleri web sitesi]

Ürdün, Kraliyet Ürdün Hava Kuvvetleri aracılığıyla, dün sabah erken saatlerde Suriye'nin güneyindeki çeşitli DEAŞ mevzilerini hedef alan hassas hava saldırılarına katıldı.

Ürdün devletine ait el-Memleke TV internet sitesine göre, ABD ile iş birliği içinde gerçekleştirilen bu katılım, Suriye hükümetinin yakın zamanda katıldığı DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyon operasyonlarının bir parçasıdır.

Bu operasyon, terörle mücadele çerçevesinde ve özellikle DEAŞ terör örgütünün güney Suriye'de yeniden yapılanıp kapasitesini güçlendirmesinin ardından, aşırılıkçı örgütlerin bu bölgeleri Suriye'nin komşularının ve bölgenin güvenliğini tehdit etmek için birer üs olarak kullanmasını önlemek amacıyla gerçekleştirildi.


El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
TT

El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)

Irak'taki "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakının liderlerinden Ammar el-Hakim, devletin güç kullanımında tekel sahibi olması gerektiğini belirterek, silahların ülkedeki karar vericiler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaması gerektiğini vurguladı.

El-Hakim dün yaptığı konuşmada, "Silahlar, anayasaya uygun olarak, Irak halkının ve siyasi partilerinin iradesiyle, dışarıdan dayatmalarla değil, devletin elinde olmalıdır" dedi.

Hikmet Hareketi partisinin lideri el-Hakim, karar vericiler üzerinde baskı kurmak için devlet dışında silah kullanılmasına karşı olduğunu ifade etti.

El-Hakim'in partisinin liderlerinden Fahd el-Cuburi, "Washington, yeni hükümette grupların yer alması konusunda çekincelerini dile getirdi" dedi.

Son dönemde parlamentoda birkaç sandalye kazanan ve silahlı bir fraksiyon olan İmam Ali Tugayları ise "devletin elindeki silahların tekelleştirilmesini ve Haşdi Şabi Güçlerinin güçlendirilmesini" savundu. Tugayların genel sekreteri Şibl el-Zaidi, yaptığı açıklamada, "fraksiyonel güçlerin seçimlerdeki önemli zaferi, onları önemli bir sınavın önüne koyuyor" ifadelerini kullandı.