Birleşik Krallık ile bin yıl: Westminster Abbey

Birleşik Krallık'ta kralların taç giyme törenlerinde birçok örf ve adetler uygulanıyor.

Kısa bir süre önce yaşamını yitiren Kraliçe 2. Elizabeth ve oğlu Charles, Westminster Abbey'de katıldıkları bir etkinlikte. (AFP)
Kısa bir süre önce yaşamını yitiren Kraliçe 2. Elizabeth ve oğlu Charles, Westminster Abbey'de katıldıkları bir etkinlikte. (AFP)
TT

Birleşik Krallık ile bin yıl: Westminster Abbey

Kısa bir süre önce yaşamını yitiren Kraliçe 2. Elizabeth ve oğlu Charles, Westminster Abbey'de katıldıkları bir etkinlikte. (AFP)
Kısa bir süre önce yaşamını yitiren Kraliçe 2. Elizabeth ve oğlu Charles, Westminster Abbey'de katıldıkları bir etkinlikte. (AFP)

Birleşik Krallık'ta ve ülke dışında milyonlarca kişi taç giyme törenini kutlamaya hazırlanıyor. Bu, Kral Charles'a eşi Camilla’nın eşlik edeceği, İngiltere'nin başkenti Londra'daki Westminster Katedrali'nde 6 Mayıs'ta gerçekleşecek olan, dini ritüeller ile kraliyet törenlerini birleştiren sembolik bir tören.

İngiltere'nin başkenti Londra'daki Westminster Abbey. (Shutterstock)

Taç giyme törenleri
Ülkedeki gelenekler ve görenekler bin yıldan daha eskiye dayanıyor. Kısa bir süre nce yaşamını yitiren Kraliçe 2. Elizabeth'in taç giyme anına tanık olmayanlar, Kral 3. Charles'ın taç giyme töreni ile bugün İngiltere'de kralların taç giyme töreninin nasıl ilerlediğini öğrenme fırsatı buluyor.
Resmi törenler alışılageldiği gibi, Buckingham Sarayı'ndan Westminster Abbey'e doğru yol boyunca geçen bir geçit töreniyle başlıyor.
Bu kraliyet gününde, kralların taç giyme törenlerine, evlilik ve cenaze törenlerine ev sahipliği yapan katedralin öyküsünü bilmeyenler için önceki dönemlere gitmek gerekiyor....
İngiltere'de bu katedral yaklaşık bin yıldır büyük bir öneme sahip. 1040’larda ‘Dinin Savunucusu Edward’ (Edward the Confessor) 960 yılı civarında kurulan bir Benedictine manastırının bulunduğu yere taş bir kilise inşa etme kararı aldı.
Bölgenin büyük ölçüde genişlemesiyle ve Kral 3. Henry’nin emirleriyle 1245 yılında mevcut görkemli Gotik kilisenin inşaat çalışmaları başladı. Burası, kralların taç giyme ve cenaze törenlerini düzenlemek için özel olarak tasarlandı.
1066'da katedral, ilk kral 1. William’ın taç giyme törenine tanık oldu ve gelenek yüzyıllar boyunca devam etti. 1953'te Prenses Elizabeth taç giydi ve Kraliçe 2. Elizabeth olmak için tahta oturdu. Bugün kilisede taç giyecek kırkıncı kral olacak olan en büyük oğlu Charles için de aynı taç giyme töreni yapılacak.

Westminster Abbey'deki Kralın taç giydiği taht. (Shutterstock)

Taç giyme tahtı
Katedraldeki ilk taç giyme töreninden yaklaşık 234 yıl sonra, 1300-1301'de taç giyme tahtı yapıldı. Burası, İskoç krallarının taç giyme törenlerinde yüzyıllardır kullanılan ‘Sessizlik Taşı’nı da içeriyor. 1950'de İskoçya'dan gelen öğrenciler taşı geçici olarak çaldılar ve yanlışlıkla ikiye ayırdılar. 1996'da milliyetçi duyguların yükselmesiyle sembolik olarak İskoçya'ya iade edildi ancak taç giyme töreni için Edinburgh Kalesi'nden Westminster'a getirilmesi istendi.

Düğün törenleri
Katedral, kraliyet ailesinin üyeleri için çoğu Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yapılan düğün törenlerine de tanık oldu. Bu törenlerden ilki 1100 yılında Kral 1. Henry ile İskoçya Prensesi Matilda'nın düğünüydü. 1923'te Kraliçe Elizabeth'in ebeveynleri, daha sonra Kral 6. George adını alacak olan Prens Albert ve Elizabeth Bowes-Lyon da burada evlendi.
Ayrıca burada 1947'de Kraliçe Elizabeth ve Philip Mountbatten'in evlilik törenleri yapıldı. O zamanlar İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllara biraz neşe katılmış oldu.
Katedralde yapılan son kraliyet düğünü, Charles'ın en büyük oğlu Prens William'ın 2011'de Catherine Middleton ile evlenmesiyle gerçekleşti.
26 yıl önce, 1997'de William, Fransa'nın başkenti Paris'te bir trafik kazasında ölen annesi Diana'nın aynı kilisedeki cenazesine katıldı.

Kraliçe 2. Elizabeth, Prens Charles ve eşi Camilla ve Prens William, eşi ve çocuklarıyla Buckingham Sarayı'nın balkonunda. (AFP)

Cenaze merasimleri
İngiltere’nin 30 kral ve kraliçesinden 18’inin kilise mezarlığının burada olduğu düşünülüyor. Bunlardan ilki Dinin Koruyucusu Edward,sonuncusu ise 1760’ta ölen Kral 2. George'du. Mezarlar ayrıca İngiliz tarihinin en önemli isimlerinden bazıları da dahil olmak üzere 3 bin 300 kişinin kalıntılarını da içeriyor.
Bunlar arasında ‘Oliver Twist’ romanının yazarı İngiliz romancı Charles Dickens, şair Geoffrey Chaucer ve yazar, eleştirmen ve şair Samuel Johnson, romancı Rudyard Kipling, romancı Alfred Tennyson, besteci Henry Purcell, politikacı William Wilberforce, aktör, yapımcı ve yönetmen Laurence Olivier, romancı Thomas Hardy ve sekiz başbakan da var. Büyük astrofizikçi Stephen Hawking'in külleri de 2018 yılında Isaac Newton ve Charles Darwin'in mezarları arasına gömüldü.
Kilisede Jane Austen, Benjamin Britten, Noel Coward, Francis Drake, Edward Elgar, Martin Luther King ve Oscar Wilde gibi diğer büyük isimlerini anan plaketleri var. Ayrıca kilisenin batı girişinde savaş zamanı Başbakanı Winston Churchill için yapılan bir mezar taşı bulunuyor. Mezar taşı, cesedi Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa anakarasından getirilen Meçhul Askerin mezarının yakınına dikilmiş. Mezar, Kraliçe 2. Elizabeth ve annesinin düğün buketlerini mezarın üzerine bırakmasından önce savaşta ölen tüm İngiliz askerlerini simgeliyor.

Tahta ait bir mülk
Tam adı ‘St Peter's University Church, Westminster’ olan kilise, bir ‘taht mülkü’" Yani kral veya kraliçe dışında herhangi bir dini otoriteye tabi değil. İngiliz hükümdarı, İngiltere Kilisesi'nin en yüksek otoritesi konumunda. Normal zamanlarda kilise yaklaşık 2 bin 200 kişiyi ağırlayabilir. Kraliçe Elizabeth'in taç giyme töreni sırasında, bunun için platformlar kurulduktan sonra burada yaklaşık 8 bin 250 kişi toplandı.
Son sağlık ve güvenlik kısıtlamaları nedeniyle Kral Charles'ın taç giyme törenine yaklaşık iki bin kişi katılacak. Kilise halka açık ve ayinler ve dualar normal düzeninde devam ediyor.

Kraliçe Anne Elizabeth, Prens Charles ve Prenses Margaret, Kraliçe 2. Elizabeth'in Westminster'daki taç giyme töreninde. (AFP)

Gelenekler
6 Mayıs'ta yapılacak dini bir törenin ardından Birleşik Krallık, 3. Charles'ın taç giyme töreni için 3 günlük kutlamalara tanık olacak. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre dini törenin kökleri kraliyet geleneklerine dayanıyor ancak kral bunları modernize etmek istiyor.
Bu tarihi gün, yaklaşık iki kilometre boyunca bir faytonla Buckingham Sarayı'ndan Westminster'a gidecek olan ‘Kral Alayı’ ile başlayacak.
Tören, Anglikan Kilisesi'nin ruhani lideri Canterbury Başpiskoposu Justin Welby'nin gözetiminde saat 11:00'de (10:00 GMT) başlayacak ve yaklaşık bir saat sürecek.
Saraya göre klasik müzik ve daha modern bestelerin yer alacağı kutlamanın, kralın bugünkü rolünü ve geleceğe yönelik özlemini ( kökleri geleneklere ve tarihi büyüklüğe dayanmakla birlikte) yansıtması bekleniyor.
Charles (74 yaşında), iki bin kişiyle (yabancı liderler, krallar, seçilmiş yetkililer ve sivil toplum) sınırlı bir konuk kitlesi önünde annesinin taç giyme töreninden daha sade ve kısa bir kutlama istese de bazı uygulamalar değişmiyor.
1688'den beri yazılan Taç Giyme Yemini, yüzyıllar boyunca değişikliklere uğradı. Örneğin 2. Elizabeth, Birleşik Krallık halkını ve Kraliyet’in diğer 14 ülkesini ‘yasalarına göre’ yönetmeye ve kralın başkanlık ettiği Anglikan inancını savunmaya yemin etti.
Kral Edward'ın Kürsüsü'nde oturan Kral, Başpiskopos tarafından mesh edilecek. Daha sonra kraliyet cüppeleri ve üzerinde bir haç bulunan altın küre ve başının üzerine yerleştirilecek olan Aziz Edward'ın asası ve tacın alacak.
İktidardaki ailenin üyeleri krala saygı duruşunda bulunacak ve ardından törende taç giyecek olan kral ve kraliçe Camilla, ‘taç giyme töreni’ kapsamında Buckingham'a doğru bir araba ile yola çıkacak. Bu sefer onlara tören kıyafetleri giymiş yaklaşık dört bin asker eşlik edecek.
Kraliyet ailesi nihayet kalabalığı selamlamak ve Kraliyet Hava Kuvvetleri uçaklarının gökyüzüne çıkışını izlemek için saray balkonuna çıkacak.

Kraliçe 2. Elizabeth, yeni Galler Prensi olan oğlu Prens Charles'a taç takıyor. (AFP)

Uzun bir haftasonu
Birleşik Krallık 6 Mayıs’takine ek olarak üç günlük taç giyme törenlerine hazırlanıyor. Halk, mahallelerde düzenlenen etkinlikler kapsamında pazar günü ‘büyük bir öğle yemeğine’ katılmaya davet edildi. Tarifi saray tarafından nisan ayı ortasında açıklanan ‘taç giyme töreni tartı’ da listede yer alacak.
Gece, Londra'nın batısındaki Windsor Kalesi'nde rastgele seçilen 10 bin İngiliz'in katılacağı bir konser düzenlenecek. Konser verecek sanatçılar arasında İngiliz sanatçıların bulunmaması dikkat çekiyor. Konserde yer alacak sanatçıların başında Katy Perry, Lionel Richie ve tenor Andrea Bocelli geliyor.
Son olarak kraliyet ailesi, izin günü olan 8 Mayıs Pazartesi günü İngilizleri gönüllü olarak çalışmaya davet edecek.



Kızıldeniz Film Festivali 5. yılında dünya yıldızlarını Cidde’de buluşturdu

Kızıldeniz Film Vakfı Mütevelli heyeti Başkanı Cumana er-Raşid Kızıldeniz Film Yarışması jüri üyeleriyle birlikte görüntülendi. (Festival Yönetimi)
Kızıldeniz Film Vakfı Mütevelli heyeti Başkanı Cumana er-Raşid Kızıldeniz Film Yarışması jüri üyeleriyle birlikte görüntülendi. (Festival Yönetimi)
TT

Kızıldeniz Film Festivali 5. yılında dünya yıldızlarını Cidde’de buluşturdu

Kızıldeniz Film Vakfı Mütevelli heyeti Başkanı Cumana er-Raşid Kızıldeniz Film Yarışması jüri üyeleriyle birlikte görüntülendi. (Festival Yönetimi)
Kızıldeniz Film Vakfı Mütevelli heyeti Başkanı Cumana er-Raşid Kızıldeniz Film Yarışması jüri üyeleriyle birlikte görüntülendi. (Festival Yönetimi)

“Sinemaya Aşk” sloganıyla düzenlenen 5. Kızıldeniz Uluslararası Film Festivali, Cidde’de görkemli bir açılışla başladı. Etkinlik, Suudi Arabistan Kültür Bakanı Prens Badr bin Abdullah bin Ferhan ile Kızıldeniz Sinema Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Cumana er-Raşid’in yanı sıra Suudi Arabistan’ın sinema, oyunculuk ve yapım alanındaki önde gelen isimlerini bir araya getirdi.

4–13 Aralık tarihleri arasında devam edecek festival, bölgedeki yeteneklerin buluştuğu ve uluslararası ortaklıkların geliştiği bir merkez olarak konumunu güçlendirmeyi sürdürüyor.

Kırmızı halı töreni, dünyanın farklı ülkelerinden gelen ünlü sinema isimlerinin yoğun ilgisine sahne oldu. Festivalde gün boyunca düzenlenen gösterimler ve söyleşiler geniş katılım çekti. Açılış gününün dikkat çeken konukları arasında ABD’li oyuncu ve müzisyen Queen Latifah, Hollywood yıldızı Kirsten Dunst ve Bollywood’un ünlü ismi Aishwarya Rai yer aldı.

Festival, Britanyalı-Hintli yönetmen Rowan Athale’nin “The Giant (El-Amilaq)” filmiyle perdelerini açtı. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da ilk kez gösterilen film, Yemen kökenli Britanyalı boksör Naseem “Naz” Hamed’in yaşam hikâyesini anlatıyor.

Bu yılki program, dünya sinemasından seçilmiş yapımların yanı sıra bölgeden ilk kez gösterilecek projeleri de içeriyor. Beş kıtadan filmlerin yer aldığı resmi yarışma, festivalin en prestijli bölümleri arasında bulunuyor. Ayrıca festival boyunca çeşitli söyleşiler, ustalık sınıfları ve yetenek geliştirme programları düzenlenerek yeni seslere destek veriliyor.


Zihnin karanlık odalarına hoş geldiniz: Psikolojik gerilim tutkunlarına 10 sarsıcı dizi

Zihnin karanlık odalarına hoş geldiniz: Psikolojik gerilim tutkunlarına 10 sarsıcı dizi
TT

Zihnin karanlık odalarına hoş geldiniz: Psikolojik gerilim tutkunlarına 10 sarsıcı dizi

Zihnin karanlık odalarına hoş geldiniz: Psikolojik gerilim tutkunlarına 10 sarsıcı dizi

Psikolojik gerilim türünü sevenler, son haftalarda yeni bir takıntı kazandı: Claire Danes ve Matthew Rhys'in başrolleri paylaştığı The Beast in Me, yayınlandığı ilk günden bu yana küresel listelerde fırtına gibi esiyor. 

Ünlü yazar Aggie Wiggs'in hem yazarlık sıkışmışlığıyla hem de kaybettiği oğlunun gölgesiyle boğuşurken, yeni komşusu Nile Jarvis'in tehlikeli sırlarına kapılması; diziyi yalnızca bir gerilim değil, insan zihninin karanlık kıvrımlarına doğru bir yolculuğa dönüşüyor. Jarvis'in geçmişte eşinin kayboluşunda baş şüpheli olması, Aggie'nin ilham arayışını ölümcül bir meraka dönüştürüyor ve ortaya rahatsız edici bir kedi–fare oyunu çıkıyor.

The Beast in Me'nin 41 ülkede Netflix'in zirvesine yerleşmesi, izleyicinin psikolojik gerilimlere olan iştahının ne kadar kabardığını bir kez daha gösterdi. Biz de buradan hareketle türün çarpıcı örneklerini masaya yatırmak ve öne çıkanları bir araya getirmek istedik.

Bu listede; The Fall'un tüyleri diken diken eden av–avcı dinamiğinden, Sharp Objects'in bastırılmış travmaları ilmek ilmek çözen boğucu atmosferine; You'nun modern çağ paranoyasını körükleyen "takıntılı aşk" anlatısından, Behind Her Eyes'ın akıl oyunlarıyla beklentileri ters yüz eden ters köşelerine uzanan geniş bir yelpaze var.

The Girlfriend anne-oğul ilişkisindeki tehlikeli sınırları deşerken, The Patient insan ruhunun karanlık bir odaya hapsolabileceğini kanıtlayan iki kişilik bir psikolojik düello sunuyor. The Stranger tek cümleyle hayatı altüst eden sırları açığa çıkarıyor; The Undoing ve Anatomy of a Scandal ise ayrıcalık, güç ve yalanların çürüttüğü ilişkilerin röntgenini çekiyor. Disclaimer ise hafızanın karanlık dehlizlerinde dolaşan, suçluluk ve gerçeklik algısını altüst eden bir karakter incelemesine dönüşüyor.

Kısacası, eğer The Beast in Me'yi bir çırpıda bitirdiyseniz ve benzer karanlıkta hikayelerle, benzer psikolojik çözülmeler arıyorsanız doğru yerdesiniz.

Hazırsanız, zihnin karanlık kıyılarına doğru bir yolculuk başlıyor.

The Fall (2013-2016)

The Fall, daha ilk sahnesinden itibaren izleyiciyi sessiz, derinden yükselen bir kabusun içine çeken en ürpertici psikolojik gerilimlerden biri. Dizi, dedektif Stella Gibson ve seri katil Paul Spector'ı karşı karşıya getirirken klasik "avcı–av" kalıbının ötesine geçip iki zeki, karanlık ve kusurlu karakterin paralel çöküşünü anlatıyor.

Kimliğini saklayan bir canavar değil, gündelik hayatta karşımıza çıkabilecek kadar sıradan bir adamın dehşet verici yüzü diziyi daha da rahatsız edici kılıyor. Gillian Anderson, Gibson'ı sadece keskin zekasıyla değil, kırılganlıkları, öfke anları ve kontrolcü tavrıyla yaşayan bir karaktere dönüştürüyor. Jamie Dornan'ın hayat verdiği sakin, düzenli ve aile babası gibi görünen Spector ise çoğu katilden daha gerçekçi, daha sessiz ve bu yüzden çok daha ürkütücü.

scdfrg
The Fall'da Paul Spector'ı canlandıran 43 yaşındaki İrlandalı aktör Jamie Dornan, Elli Ton (Fifty Shades) serisinde canlandırdığı Christian Grey rolüyle tanınıyor (BBC Two)

Dizi, cinayetleri bir gizem unsuru olarak kullanmak yerine, erkek şiddeti, güç ilişkileri ve toplumun kör noktalarına dair sert ve doğrudan yorumlar yapıyor. Belfast'ın gri atmosferi ve yavaş yavaş sıkışan tempo, iki karakterin birbirine doğru yaklaşan soğuk nefesini izleyiciye hissettiriyor. Her bölümde, gizli hesaplaşmalar, bürokratik engeller ve adalet arayışının karanlık yüzü birbirine dolanarak tansiyonu sürekli yükseltiyor.

Dizinin en çarpıcı yanı, izleyiciyi kimi zaman katile acımaya ittiği, kimi zaman Gibson'ın yöntemlerini sorgulattığı gri bir ahlaki alanda bırakması. Ve finalde The Fall, bize en büyük dehşetin canavarlar değil, sıradan görünen insanların içindeki sessiz, görünmez karanlık olduğunu hatırlatıyor.

IMDb: 8,1
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor

Sharp Objects (2018)

Karanlığın insan ruhuna nasıl sinsice sızdığını izlemek istiyorsanız, Sharp Objects sizi daha ilk dakikasından kollarına almaya hazır. David Fincher imzalı Kayıp Kız'ın (Gone Girl) yazarı Gillian Flynn'in sert ve çarpık dünyasını ekrana taşıyan dizi, sadece bir cinayet soruşturması değil, bastırılmış acının insanı nasıl içten içe çürüttüğünün ezici bir portresi. Amy Adams'ın hayat verdiği Camille Preaker, iki kayıp kızın peşine düşerken aslında yıllardır kaçtığı çocukluk travmalarının tam kalbine geri dönüyor. Wind Gap'in boğucu atmosferi, küçük kasaba sırlarının nesilden nesile aktarılan bir zehir gibi insanların içinde yaşadığını hatırlatıyor. Dizi, cinayetlerin ardındaki gerçeği ararken Camille'in zihninde gömülü anıları da ustalıkla açığa çıkarıyor ve gizemle psikolojik çözülüşü mükemmel bir ritimle iç içe geçiriyor.

scdfr
6 kez Oscar'a aday gösterilen 51 yaşındaki Amy Adams, gazeteci Camille Preaker rolünde unutulmaz bir performans sergiliyor (HBO)

Patricia Clarkson'ın ürkütücü derecede kontrolcü anne rolü, hikayeyi daha da sarsıcı bir noktaya taşırken; her sahne, kasabanın güzelliğinin altındaki çürümüşlüğü biraz daha görünür kılıyor. Sharp Objects, gerilim kurmak için bağıran ters köşelere ihtiyaç duymuyor; asıl dehşet, karakterlerin normal görünen davranışlarının ardındaki sessiz delilikte saklı. Jean-Marc Vallée'nin titizlikle kurduğu atmosfer, zaman zaman nefes almayı bile zorlaştıran bir duygusal ağırlık yaratıyor. Tüm bu unsurlar birleştiğinde, ortaya hem bir suç hikayesi hem de bir ruhun paramparça oluşunun ürpertici bir anatomisi çıkıyor. 

IMDb: 8
Nereden izlenir: HBO Max

You (2018–2024)

You, izleyiciyi evin rahat köşesinde bile huzursuz etmeyi başaran, takıntıyla romantizm arasındaki ince çizgiyi acımasızca paramparça eden bir psikolojik gerilim. Dizi, kitapçıda çalışan Joe Goldberg'ün masum bir aşktan ölümcül bir takıntıya savruluşunu anlatırken, psikolojik gerilim türünün sınırlarını ustalıkla zorluyor. 

Başlangıçta Joe'nun delüzyonları ve patolojik davranışları hikayeyi sürüklerken, ilerleyen sezonlarda onun kadar "karanlık" hatta daha da tehlikeli karakterlerin ortaya çıkması diziyi bambaşka bir seviyeye taşıyor. You, Joe'nun romantik iç sesi aracılığıyla izleyiciyi suç ortaklığı hissine sürükleyerek empatinin karanlık yanını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

frgt
Gossip Girl'le yıldızı parlayan Penn Badgley'ye, You'nun ikinci sezonunda diziye dahil olan Victoria Pedretti eşlik ediyor  (Netflix)

Dizinin en güçlü yanlarından biri ise kurduğu keskin mizah: Joe'nun kuru, alaycı anlatımı sosyal medya takıntısını, "iyi çocuk" imajına sığınan erkekleri ve romantik klişeleri acımasızca tiye alıyor. Teknoloji çağında mahremiyetin kırılganlığını öne çıkaran yapı, "herkesin gizlediği bir karanlık vardır" fikrini her bölümde katman katman genişletiyor.

You, kimi zaman abartılı, kimi zaman rahatsız edici ama her daim bağımlılık yaratan bir psikolojik otopsi; modern ilişkilerin yüzeyinde duran parlak maskeleri bir bir söküyor. Sıradan bir komşunun, sosyal medyada gördüğünüz biri ya da sevgilinizin aslında kim olabileceğine dair yarattığı şüphe, diziyi yalnızca bir gerilim değil aynı zamanda toplumsal bir eleştiriye dönüştürüyor.

Her sezon sonunda Joe'nun gerçekten durdurulup durdurulamayacağı sorusu büyürken, 5. ve final sezonun onun nihayet "eşini" bulup bulmadığını göstereceği beklentisi izleyiciyi diken üstünde tutuyor. Ve belki de You'yu bu kadar tedirgin edici yapan tam olarak bu...

IMDb: 7,6
Nereden izlenir: Netflix

Disclaimer (2024)

Geçmişin kapısını aralamak bazen yalnızca karanlığı değil, o karanlığın içindeki aynayı da görünür kılar; Disclaimer işte tam da bunu yapıyor. Renée Knight'ın çok satan romanından uyarlanan ve 4 Oscarlı Alfonso Cuarón'un ustalıkla yönettiği mini dizi, kariyeri boyunca başkalarının günahlarını ifşa ederek güç kazanan gazeteci Catherine Ravenscroft'un kendi gölgeleriyle yüzleşmesini nefes kesen bir gerilimle aktarıyor. 

Catherine'in hayatına damdan düşer gibi giren roman, daha ilk sayfadan itibaren dizinin tüm ritmini belirleyen bir tetikleyiciye dönüşüyor. Hem geçmişi hem de bugünü birbirine ustalıkla bağlayan üç katmanlı anlatı, Cuarón'un sinematografik titizliği sayesinde izleyiciyi her bölümde biraz daha sıkıştırıyor. Cate Blanchett, Catherine'in kırılganlıkla güç arasında salınan ruh halini öyle derin bir incelikle işliyor ki, karakterin hem güvenini hem de çöküşünü aynı anda hissetmemek imkansızlaşıyor. 

sxdfr
Başroldeki Cate Blanchett'e Stephen Brigstocke rolünde 78 yaşındaki Oscarlı aktör Kevin Kline eşlik ediyor (HBO)

Dizinin atmosferini taşıyan bir diğer büyük güç ise Finneas O'Connell imzalı müzikler; tedirginlik, yalnızlık ve suçluluk gibi duygular adeta notalarda hayat buluyor. Hikaye ilerledikçe Catherine'in kimden kaçtığını, neyi bastırdığını ve bu romanın neden şimdi ortaya çıktığını anlamaya çalışırken izleyici de metaforik bir suç mahallinde ipuçlarını toplamaya zorlanıyor. 

Cuarón, dizinin ikinci yarısında kartları yeniden dağıtarak izleyicinin bildiğini sandığı her şeyi acımasızca altüst ediyor. Tüm bu katmanlı yapı, Disclaimer'ı yalnızca bir psikolojik gerilim değil, aynı zamanda hafızanın, utancın ve geçmişten saklanmanın mümkün olup olmadığını sorgulayan karanlık bir karakter incelemesine dönüştürüyor. 

Ve finalde dizi, en derin kabusun bazen dışarıdan gelmediğini, en büyük tehdit ve en acımasız yargıcın çoğu zaman insanın kendisi olduğunu sert bir biçimde hatırlatıyor.

IMDb: 7,5
Nereden izlenir: Apple TV

The Undoing (2020)

The Undoing, seyirciyi ilk dakikadan itibaren "mükemmel hayat" illüzyonunun ne kadar hızlı çökebileceğiyle yüzleştiren, sarsıcı bir psikolojik gerilim. Nicole Kidman'ın canlandırdığı Grace Fraser, başarı ve prestijle çevrili hayatının bir anda paramparça oluşuna şahit olurken, dizi izleyiciyi gerçeğin kaygan zemininde tutmayı başarıyor. Oğlu Henry'nin okulundaki bir annenin vahşice öldürülmesiyle başlayan soruşturma, Grace'in Hugh Grant tarafından canlandırılan eşinin kaybolmasıyla bambaşka bir boyuta taşınıyor. Grant'in beklenmedik derecede ürpertici performansı, dizinin "kimse göründüğü gibi değildir" temasını daha karanlık bir noktaya sürüklüyor. Hatırlayalım, 65 yaşındaki aktör, geçen yıl vizyona giren Sapkın'da (Heretic) da benzer maharetlerini göstermişti. 

csdfgrt
The Undoing'de Nicole Kidman'ın canlandırdığı başarılı terapist Grace Sachs'in hayatı vahşi bir kazanın ardından kocasının kaybolmasıyla kabusa dönüyor (HBO)

The Undoing, klasik bir "Katil kim?" hikayesi gibi görünse de esas çatışmasını aile içindeki kırılgan güven duygusuna ve evliliğin karanlık boşluklarına kuruyor. Her bölüm, seyirciyi başka bir ihtimale savurarak suçun, yalanın ve manipülasyonun sınırlarını yeniden çiziyor. Donald Sutherland'in otoriter ve tehditkar baba figürü, dizinin psikolojik gerilimini bir üst seviyeye çıkaran unsurlardan biri.
New York'un steril ve ayrıcalıklı atmosferi, karakterlerin çürüyen sırlarıyla çarpıcı bir tezat oluşturuyor.

Son bölümdeki yüzleşme ise diziyi tipik bir polisiye olmaktan çıkarıp, bir aile trajedisi olarak hafızalara kazıyor. Son nefesine kadar gerilimi diri tutan The Undoing, finalinde güven duygusunu tamamen tersyüz ederek zihninize yerleşiyor.

Where to watch: HBO Max
IMDb: 7,4

The Girlfriend (2025 – )

The Girlfriend, ilk sahnesinden itibaren insanın en tehlikeli duygularının nasıl felakete dönüşebileceğini ürpertici bir açıklıkla ortaya koyuyor. Parlak bir kariyere ve sevgi dolu bir aileye sahip Laura'nın, oğlunu koruma içgüdüsüyle başlayan basit bir tedirginlik, kısa süre içinde paranoyayla haklı endişe arasındaki sınırı tamamen bulanıklaştırıyor. Dizinin en etkileyici yönü, hikayeyi hem Laura'nın hem de oğlunun yeni sevgilisi Cherry'nin gözünden gözünden anlatarak, izleyiciyi sürekli taraf değiştirmeye itmesi. Bu çift taraflı anlatım, sıradan bir kıskançlığı adım adım tam ölçekli bir psikolojik savaşa çeviriyor.

dfrgt
31 yaşındaki Olivia Cooke (solda), House of the Dragon, Ben, Earl ve Ölen Kız (Me and Earl and the Dying Girl) ve Metalin Sesi (Sound of Metal) gibi yapımlarla da tanınıyor (Amazon Prime Video)

İlk bölümlerde klasik bir "yeni kız arkadaş tehdidi" dinamiği varmış gibi görünse de hikaye, ortasında gelen şoke edici kırılmayla tüm algıyı altüst ediyor. Bu noktadan sonra dizi, intikam, manipülasyon ve güç savaşının tırmandığı karanlık bir arenaya dönüşüyor. Olivie Cooke ve Robin Wright'ın performansları karakterleri sadece inandırıcı kılmakla kalmıyor; izleyicinin empatisini sürekli test ederek gerilimi diri tutuyor. Anne-oğul bağının sevgiyle kontrol arasında nasıl ince bir çizgide sallandığını görmek dizinin her dakikasını daha da rahatsız edici hale getiriyor.

Ve final geldiğinde, The Girlfriend sadece bir gerilim dizisi olmanın ötesine geçerek, insanların sevdiklerini kaybetme korkusuyla neleri göze alabileceğine dair sarsıcı bir hatırlatmaya dönüşüyor.

IMDb: 7,2
Nereden izlenir: Amazon Prime Video

The Stranger (2020)

Bir yabancının fısıldadığı cümlenin bir aileyi nasıl paramparça edebileceğini görmek istiyorsanız, The Stranger tam size göre. Sürpriz sonlu romanların yazarı Harlan Coben'ın aynı adlı eserinden uyarlanan dizi, sıradan hayatların aslında ne kadar kırılgan olduğunu Adam Price'ın yaşadığı sarsıcı gerçekle gösteriyor. Adam'ın karşısına çıkan esrarengiz kadının, eşi Corinne hakkında söyledikleri önce küçük bir şüphe gibi görünürken kısa sürede bütün düzenini yıkan bir çığa dönüşüyor.

dfr
54 yaşındaki Richard Armitage, Hobbit serisi, Beni Kandıramazsın (Fool Me Once) ve Özlüyorum Seni (Missing You) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)

Dizi ilerledikçe, sırların sadece bir kişiye ait olmadığını, neredeyse tüm kasabayı sessizce zehirlediğini fark ediyoruz. Her karakterin sakladığı karanlık detaylar birer birer ortaya çıktıkça, izleyici de Adam gibi kime güveneceğini düşünerek aynı paranoyaya sürükleniyor.

The Stranger'ın temposu, her bölümde açılan yeni bir gizemle daha da sıkılaşıyor ve dizideki hayatlar adeta kağıttan kule gibi her bir dokunuşta yıkılmaya yaklaşıyor. Bölgesel polis soruşturmaları, aile dramı ve kasabanın iç içe geçmiş ilişkileri diziyi hem klostrofobik hem de kaçınılmaz bir felaketin eşiğinde hissettiriyor.

Richard Armitage ve Hannah John-Kamen'in karşılıklı performansları, gerilimi daima diri tutan bir düello gibi işliyor. Ve finalde, The Stranger acı bir gerçeği yüzümüze çarpıyor: Aslında en büyük tehlike, beklenmedik bir anda karşımıza çıkan yabancılar değil, görmekten kaçtığımız hakikatlerdir.

IMDb: 7,2
Nereden izlenir: Netflix

Gözlerinin Ardında (Behind Her Eyes / 2021)

Gözlerinin Ardında, ilk dakikasından itibaren bir aşk üçgeni vaat ederken aslında izleyiciyi çok daha karanlık ve beklenmedik bir oyunun içine sürüklediğini açıkça hissettiren bir yapım.

Louise'in patronuyla yaşadığı yasak ilişki, masum görünen bir merakla Adele'e yaklaşmasıyla giderek tedirgin edici bir labirente dönüşüyor. Dizi, güven duygusunun nasıl manipüle edilebileceğini adım adım gösterirken her karakterin ardında sakladığı sırların tahmin edilenden çok daha tehlikeli olduğuna işaret ediyor.

dfgrt
Gözlerinin Ardında'da Adele rolünde, efsanevi rock grubu U2'nun 34 yaşındaki solisti Bono'nun kızı Eve Hewson var (Netflix)

Özellikle Louise, David ve Adele arasındaki dinamik, bir aşk üçgeninden çok güç, sahiplenme ve psikolojik üstünlük üzerine kurulu bir savaş alanına benziyor. Adele'in huzursuz edici sakinliği ve Louise'in sezgileri arasındaki gerilim, izleyiciyi sürekli tetikte tutan başlıca unsurlardan biri.

Dizinin temposu zaman zaman ağır aksa da yarattığı atmosfer o kadar rahatsız edici ki, her sahnede "bir şey olacak" hissi hiç kaybolmuyor. Aralara serpiştirilen küçük ipuçları, finaldeki büyük ters köşenin aslında ne kadar ustalıkla kurulduğunu gösteriyor. Doğaüstü dokunuşların psikolojik gerilimle birleşmesi, diziyi türdeşlerinden ayıran ve uzun süre akılda kalmasını sağlayan en önemli tercih.

Kimin kurban, kimin manipülatör olduğunu çözmeye çalışırken dizinin gerçek gücünün belirsizlikten beslendiği yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ve nihayet o çarpıcı final geldiğinde Gözlerinin Ardında, izleyiciyi "Hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş" cümlesiyle baş başa bırakıyor ve son saniyesine kadar etkisini kaybetmeyen bir akıl oyunu olduğunu kanıtlıyor.

IMDb: 7,2
Nereden izlenir: Netflix

The Patient (2022)

The Patient, insan zihninin kilitli bir odadan çok daha karanlık olabileceğini gösteren, en tedirgin edici psikolojik gerilimlerden biri. Kısıtlı mekanda geçen bu iki kişilik çatışma, insan ruhunun sınırlarını deşerek izleyiciyi rahatsız edici bir yakınlık hissine çekiyor. Yıllarca komediyle özdeşleşmiş olmasına rağmen terapist rolündeki Steve Carell, beklenmedik bir derinlik sunarak Dr. Alan Strauss'u kırılganlığı, korkuları ve profesyonel içgüdüleriyle tamamen gerçek bir insana dönüştürüyor. Domhnall Gleeson'ın ürpertici sakinliğinin karşısında Carell'in kontrollü paniği, dizinin tüm gerilimini taşıyan iki zıt kutup gibi işliyor.

sadfrg
Kült sitcom The Office'in yıldızı Steve Carell bu yıl, üç evli çiftin uzun yıllara dayanan dostluğunu anlatan komedi dizisi Dört Mevsim'de (The Four Seasons) rol aldı (FX on Hulu / Disney+)

Seri katil Sam'in terapistini esir alması, basit bir gerilim anlatısı yerine empati, suçluluk ve insanlığın sınırları üzerine kurulu yoğun bir zihinsel mücadeleye dönüşüyor. Dizi ilerledikçe Alan'ın hayalet gibi dolaşan geçmişi, oğluyla olan kopuk ilişkisi ve yas süreci hikayenin asıl ağırlık merkezine yerleşiyor. Bu yüzden The Patient sadece bir katilin zihnine girmek değil, aynı zamanda bir terapistin kendi parçalanmış ruhuyla yüzleşmesini izlemek anlamına geliyor.

Bazı bölümlerde ritim yavaşlasa da Carell'in müthiş performansı, izleyiciyi diken üstünde tutmayı başarıyor. Minimal anlatım, dar mekan ve iki oyuncunun nefes kesen performansı birleşerek bizi adeta kapana kıstırıyor. Sona erdiğinde ise The Patient, gerçeklerle yüzleşmekten kaçılamayacağını fısıldayarak zihnimizde yer etmeyi başarıyor.

IMDb: 7
Nereden izlenir: Disney+ 

Bir Skandalın Anatomisi (Anatomy of a Scandal / 2022)

İlk dakikasından huzursuz eden, gücün ve ayrıcalığın karanlık yüzünü hatırlatan bir dizi arıyorsanız, Anatomy of a Scandal sizi tam da bu noktadan yakalayacaktır. Sienna Miller ve Michelle Dockery'nin sürükleyici performanslarıyla taşınan dizi, politik bir skandalın gölgesinde evliliğin, sadakatin ve gerçeklerin ne kadar kırılgan olabileceğini incelikle işliyor.

Gazeteci ve yazar Sarah Vaughan'un romanından uyarlanan hikaye, tür olarak çığır açmıyor ama sürekli merak duygusu yaratan ritmi sayesinde izleyiciyi kolayca kendine bağlıyor. Miller, dışarıdan kusursuz görünen bir hayatın çatırdayışını öyle bir gerçeklikle taşıyor ki, canlandırdığı Sophie'nin neyi bilip neye inandığından asla tamamen emin olamıyorsunuz.

frg
Bir Skandalın Anatomisi, bir sırrın gün yüzüne çıkmasıyla ayrıcalıklı hayatları altüst olan karizmatik ve başarılı politikacı James Whitehouse'la eşi Sophie'nin hikayesini anlatıyor (Netflix)

Dockery ise soğukkanlı ve zeki savcı rolünde dizinin vicdanı haline gelirken, gömülü sırları yüzeye çıkardıkça hikayeye farklı bir ağırlık katıyor. Dizi, güçlü oyuncu kadrosuna rağmen zaman zaman abartılı görsel metaforlara ve melodramatik flashback'lere yüklenerek ritmini düşürüyor. Yine de onu benzerlerinden ayıran en güçlü taraf, Rupert Friend'in canlandırdığı güçlü siyasetçi James'in, kendini hâlâ "iyi biri" olduğuna inandıran ayrıcalıklı bakış açısının, nasıl tehlikeli bir yanılsama yarattığını göstermesi.

Anatomy of a Scandal modern bir otopsi gibi, hem kişisel ilişkileri hem de politik yapıları kesip biçerek ayrıcalıklı erkeklik halinin nasıl yıllarca korunabildiğini sergiliyor. Tüm kusurlarına rağmen her bölümün sonunda izlemeye devam ederek "gerçeğe" ulaşma isteği yaratan dizi, gücünü büyük ölçüde atmosferinden ve oyuncularının karizmasından alıyor. 

IMDb: 7
Nereden izlenir: Netflix

Independnet Türkçe


Netflix tarihinde bir ilk! Stranger Things’in 4 sezonu aynı anda zirvede

Yaratıcılığını Duffer kardeşlerin üstlendiği 12 Emmy ödüllü Stranger Things, 1980'lerde geçiyor ve hayali bir Amerikan kasabasında yaşanan paranormal olayları konu alıyor (Netflix)
Yaratıcılığını Duffer kardeşlerin üstlendiği 12 Emmy ödüllü Stranger Things, 1980'lerde geçiyor ve hayali bir Amerikan kasabasında yaşanan paranormal olayları konu alıyor (Netflix)
TT

Netflix tarihinde bir ilk! Stranger Things’in 4 sezonu aynı anda zirvede

Yaratıcılığını Duffer kardeşlerin üstlendiği 12 Emmy ödüllü Stranger Things, 1980'lerde geçiyor ve hayali bir Amerikan kasabasında yaşanan paranormal olayları konu alıyor (Netflix)
Yaratıcılığını Duffer kardeşlerin üstlendiği 12 Emmy ödüllü Stranger Things, 1980'lerde geçiyor ve hayali bir Amerikan kasabasında yaşanan paranormal olayları konu alıyor (Netflix)

Stranger Things'in 5. sezonu, daha ekrana bile gelmeden diziye yeni bir izlenme rekoru getirdi.

Final sezonu yarın yani 27 Kasım'da yayına girmeden önce seriyi yeniden izleyen ya da ilk kez keşfeden izleyiciler sayesinde, dizinin 4 sezonu birden Netflix'in izlenme listesine girmeyi başardı.

Böylece bir ilk yaşandı; platform tarihinde daha önce bir dizinin 4 sezonu aynı anda listeye girmemişti.

17-23 Kasım haftasında Stranger Things'in ilk sezonu, 4,1 milyon izlenmeyle İngilizce içerikler arasında üçüncü sıraya yerleşti.

4. sezon 3,3 milyon izlenmeyle 5. sırada yer alırken, ikinci sezon kendine 7. sırada yer buldu. Üçüncü sezon ise 9. sıraya yerleşti.

Hayranların yıllardır beklediği final sezonu listelere girdiğinde, dizinin rekorlarını daha da ileri taşıması bekleniyor.

Platformun en önemli yapımlarından biri sayılan dizinin 2022'de yayımlanan 4. sezonu; ilk 91 günde 140,7 milyon izlenmeyle platformun tüm zamanların en popüler üçüncü İngilizce dizisi olmuştu.

2019'da yayımlanan üçüncü sezon da birkaç ay öncesine kadar 10. sıradaydı ancak Wednesday'in ikinci sezonu tarafından listeden düşürüldü.

Stranger Things 2016'da yayına girmiş, ikinci sezonu ise 2017'de gelmişti.

17-23 Kasım haftasında Stranger Things'in ilk sezonunu geride bırakan yapımlar ise The Beast in Me ve Absentia oldu.

Independent Türkçe, Variety, Deadline