Marib’de 23 sağlık merkezinde çalışmaların askıya alınma ihtimali endişeye neden oldu

WHO: Son görüşmeler barış için yeni umutlar oluşmasına yol açtı.

Yemen’de sağlık tesislerinde çalışmaların askıya alınmasının, yaklaşık 2,8 milyon kişiyi savunmasız bırakacağı uyarısında bulunuldu. (Reuters)
Yemen’de sağlık tesislerinde çalışmaların askıya alınmasının, yaklaşık 2,8 milyon kişiyi savunmasız bırakacağı uyarısında bulunuldu. (Reuters)
TT

Marib’de 23 sağlık merkezinde çalışmaların askıya alınma ihtimali endişeye neden oldu

Yemen’de sağlık tesislerinde çalışmaların askıya alınmasının, yaklaşık 2,8 milyon kişiyi savunmasız bırakacağı uyarısında bulunuldu. (Reuters)
Yemen’de sağlık tesislerinde çalışmaların askıya alınmasının, yaklaşık 2,8 milyon kişiyi savunmasız bırakacağı uyarısında bulunuldu. (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), finansman eksikliğinin Yemen’in Marib şehrinde, çoğu ülke içinde yerinden edilmiş yaklaşık üç milyon kişiye hizmet veren 23 sağlık tesisinin, yani sağlık tesislerinin yarısının kapanmasına neden olacağı konusunda uyardı.
WHO, bu ayın başına kadar Yemen’deki sağlık grubunun çalışması için gereken toplam miktarın yalnızca yüzde 16’sının temin edildiğini belirtirken, son zamanlar gerçekleştirilen siyasi görüşmelerin kalıcı barışın nihayet sağlanabileceğine dair yeni umutlar oluştuğunu vurguladı.
WHO’nun Yemen’deki ofisinde Sağlık Acil Durum ekibine başkanlık eden Annette Heinzelmann, sağlık krizini hafifletmeye yönelik finansmandaki eksikliğin sonuçlarını görmeye başladıklarını belirtti.
Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin büyük bir kısmını barındıran Marib şehrindeki 43 sağlık tesisinden 23’üne sağlanması beklenen desteğin askıya alınmasının buna örnek olduğunu vurguladı. Heinzelmann ayrıca bu tesislerde çalışmanın askıya alınmasının, yaklaşık 2,8 milyon savunmasız insan için sağlık hizmetlerinin durmasına yol açacağı uyarısında bulundu.
Heinzelmann’a göre ülkede dokuz yıldır devam eden silahlı çatışma, 31,5 milyon kişiden 21,6 milyonunu acil insani hizmetlere ve korumaya muhtaç durumda bıraktı. Acil insani sağlık hizmetlere ihtiyaç duyan 12,9 milyon kişi bulunuyor. Şu an, 5 yaşın altındaki 540 bin çocuk, ani ölüm riskine yol açan şiddetli akut yetersiz beslenme sıkıntısı yaşıyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ülke genelindeki sağlık tesislerinin yüzde 46’sı personel, fon, elektrik veya ilaç eksikliği nedeniyle kısmen çalışıyor veya tamamen hizmet dışı bulunuyor.
Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisi raporunda, Suudi Arabistan ile Umman’ın Yemen’de bir barış anlaşması imzalanmasına yönelik son zamanlarındaki çabalarını gözden geçirdi. Son siyasi görüşmelerin kalıcı barışın nihayet sağlanabileceğine dair yeni umutlar uyandırdığını, ancak yine de ülkenin kırılgan sağlık sistemine aşırı yüklenildiğini ve çökmek üzere olduğunu, uluslararası bağış fonlarının kötüleşen sağlık hizmetlerinde daha fazla bozulmayı önlemek için yetersiz kaldığını vurguladı.  
BM yetkilisi, nisan ayının başlarında 46 BM kuruluşu ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan Yemen sağlık birimlerinin 392 milyon dolar ihtiyacın yüzde 16’sını, yani yalnızca 62 milyon doların temin edebildiğini belirtti. Söz konusu miktar, savunmasız durumdaki 12,9 milyona hayat kurtaran sağlık yardımı sağlamak için gerekiyor.
Heinzelmann raporda, başta kızamık, difteri, dang humması, kolera ve çocuk felci olmak üzere salgın hastalıkların Yemen’de kötüleşen sağlık krizini hızlandıracağı konusunda uyardı. Ayrıca kitlesel yer değiştirmenin, halihazırda aşırı yük taşıyan sağlık tesislerinin, su ve sanitasyon ağlarının kesintiye uğramasının ve düşük aşılama kapsamının bu hastalıkların patlak vermesine ve yayılmasına yol açabileceğinin altını çizdi.
WHO’nun verilerine göre bu yılın ilk çeyreğinde 13 binden fazla yeni kızamık vakası, 8 bin 777 dang humması vakası ve 2 bin 80 şüpheli kolera vakası kaydedildi. Ancak izleme sistemindeki boşluklar nedeniyle gerçek sayıların çok daha yüksek olabileceği belirtildi.
WHO, beslenme tedavisi merkezlerini çalışır durumda tutmak, hastalık takibini güçlendirmek, tüm bulaşıcı hastalıkların salgınlarıyla mücadele etmek, sağlık tesisleri ve hizmetlerini desteklemek, su kaynakları ile bulaşan hastalıklar ve tropikal hastalıkların kontrolünü sağlamak, diyabet, böbrek hastalığı ve kanser gibi kronik hastalıklarla savaşmak gibi 10 öncelikli alanda sağlık krizine entegre bir müdahaleyi sürdürebildiğini bildirdi.
Heinzelmann WHO’nun UNICEF ve Küresel Aşılar ve Bağışıklama İttifakı’nın 2020’den bu yana yıllık ortalama 25 milyon doz aşı uyguladığını ancak şimdi toplumun aşılama çabalarına olan güvenini baltalamak için belirlenen radyo, televizyon ve sosyal medyadaki dezenformasyon kampanyaları nedeniyle yayılan korkunun hedefi haline geldiklerini kaydetti. Bu ifadeleri ile Husiler ve medyasının aşılara karşı yürüttüğü kampanyalara atıfta bulunan Heinzelmann, daha önce de aşı kabulünün düştüğünü belirtmişti.
WHO daha önce de Yemen’deki beslenme tedavisi merkezlerine verdiği desteği azaltmak zorunda kaldığını ve bunun net bir şekilde sayısız bebek ve çocuğun açlıktan ölmesine yol açacağına karşı uyarıda bulunmuştu.
WHO, yılın bu zamanlarında başlayan Yemen’in yıllık sel mevsimine hazırlanmak için neredeyse hiç finansmanı olmadığını, sellerin sıtma, dang humması ve kolera gibi suyla bulaşan hastalıkların yayılmasında önemli bir artışa neden olacağını belirtti. Ayrıca her üç Yemenliden ikisinin gıdaya, tıbbi yardıma ve diğer insani yardımlara muhtaç olduğunu vurguladı.



Mısır–ABD arasında İsrail gaz anlaşmasına yönelik söylem farkı ne anlama geliyor?

2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
TT

Mısır–ABD arasında İsrail gaz anlaşmasına yönelik söylem farkı ne anlama geliyor?

2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare

Mısır’ın, İsrail ile imzalanan büyük ölçekli gaz anlaşmasını “tamamen ticari” olarak nitelendirmesine karşın, ABD anlaşmayı “bölgesel barış sürecine hizmet eden siyasi boyutlar taşıyan” bir gelişme olarak görüyor. Uzmanlar, iki taraf arasındaki bu ton farkının, “her ülkenin anlaşmadan beklediği kazançları ve gelecekte görmek istediği sonuçları ortaya koyduğunu; söylemsel farklılığın gerçekte bir anlaşmazlık değil, nihai hedef olan barışı destekleyen mutabakat anlamına geldiğini” belirtiyor.

Mısır Devlet Enformasyon Kurumu Başkanı Diaa Raşvan, Perşembe akşamı yaptığı açıklamada, “İsrail ile yapılan gaz anlaşmasının tamamen ekonomik nitelikte olduğunu, zamanlaması ve içeriğinin siyasi dosyalarla bir ilgisinin bulunmadığını” söyledi. Raşvan, İsrail Gazze’den çekilmediği sürece bu anlaşmanın Mısır’ın siyasi duruşunu değiştirmeyeceğini vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Perşembe günkü açıklamasında, İsrail hükümetinin Chevron şirketi aracılığıyla Mısır ile yapılan gaz anlaşmasına onay vermesini “Amerikan iş dünyası ve bölgesel iş birliği açısından önemli bir başarı” olarak değerlendirdi. Açıklamada, “İsrail–Mısır gaz anlaşmasının enerji güvenliğini güçlendirdiği gibi Gazze’de istikrarın sağlanması ve yeniden inşa çabalarına da destek sunduğu” ifade edildi.

Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden siyaset analisti Amr Şubki, tarafların söz konusu anlaşmayı temelde ticari ve ekonomik bir ortaklık olarak değerlendirdiğini ifade etti. Şubki, “ABD bu anlaşmaya siyasi bir rol yüklüyor. Washington, mutabakatı, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında görüşme zemini oluşturacak bir mekanizma şeklinde konumlandırıyor” diye konuştu. Analiste göre Mısır ise siyasi ilerlemenin ancak Filistin meselesine çözüm bulunması, Gazze’nin yeniden ayağa kaldırılması ve zorunlu göç ihtimalinin tamamen ortadan kalkmasıyla mümkün olacağı görüşünde.

Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi danışmanı Imad Gad, mutabakatın büyüklüğü ve zamanlamasının, onu ticari düzeyin ötesine taşıdığını ifade etti. Gad, “Bu hamle, iki ülke arasındaki ilişkilerde olumlu bir döneme girildiğine ve Sisi–Netanyahu görüşmesi için diplomatik hazırlık yapıldığına işaret ediyor. Görüşme gündeminin merkezinde Gazze, Filistin sorunu ve Mısır’ın ulusal güvenliği olacak” dedi.

Mısır ulusal güvenlik uzmanı Muhammed Abdülvahid ise iki ülke söylemine dair farklılığın bir anlaşmazlık değil, “çıkar temelli bir uyumun göstergesi” olduğunu söyledi. Abdülvahid’e göre, “Kahire’nin anlaşmayı ekonomik çerçevede sunması iç kamuoyuna yönelik bir mesaj niteliğinde; Mısır’ın Filistin dosyasında bağımsız karar aldığı ve anlaşmaların bu tutumu etkilemeyeceği mesajı veriliyor.” Abdülvahid, Amerikan söyleminin ise “ABD’nin Orta Doğu’da tansiyonu düşürme ve İran’a karşı bölgesel ortaklıkları güçlendirme hedefinin” parçası olduğunu ifade etti.

Raşvan’ın açıklamaları ayrıca, bir hafta önce Mısırlı yetkililerin Şarku’l Avsat’a yaptığı, “Gaz anlaşmasının Mısır’ın, ABD aracılığında planlanan Sisi–Netanyahu görüşmesine dair değerlendirmesini etkilemeyeceği” yönündeki açıklamalarla örtüşüyor. Mısır’ın şartlarının, “Şarm eş-Şeyh anlaşmasının tüm maddelerinin uygulanması, Gazze’den tam çekilme ve Filistinlilerin zorunlu göç planlarının tamamen durdurulması” olduğu vurgulanmıştı.

İsrail Başbakanı Netanyahu, Çarşamba günü Mısır’a büyük ölçekli gaz satışına onay verdiğini duyurdu. İsrailli “NewMed Energy” şirketi, anlaşma değerinin 35 milyar dolar olduğunu açıkladı.

Görsel kaldırıldı.
Mısır Genelkurmay Başkanı’nın geçen yıl sonunda İsrail sınırına yakın bölgedeki ziyaretinden bir kare

Washington merkezli Hudson Enstitüsü araştırmacısı Richard Weitz, “Mısır’ın, Gazze konusunda kendi taleplerinde ısrarcı olduğunu göstermek amacıyla anlaşmanın siyasi etkilerini küçümsediğini; ABD’nin ise anlaşmanın siyasi yansımalarını büyüterek barış sürecine ivme kazandırmaya çalıştığını” söyledi.

New York’ta yaşayan ABD uzmanı Muhammed Sattouhi ise “her tarafın meseleyi kendi bakış açısıyla okuduğunu” belirterek, “Ekonomik, siyasi, psikolojik ve toplumsal faktörlerin iç içe geçtiği güncel tablo nedeniyle, böyle bir anlaşmanın 7 Ekim 2023 öncesi dönemde aynı etkide olmayacağını” ifade etti.

Sattouhi, Trump yönetiminin Ortadoğu anlaşmazlıklarının çözümünü giderek daha zor gördüğünü, bu nedenle “İsrail’in kabul etmeyeceği tavizler gerektiren bir barış sürecine enerji harcamak istemediğini” söyledi. Uzman, Trump yönetiminin, “bölgede ekonomik ve ticari çıkar ağları oluşturarak savaşların önünü kesme yaklaşımını benimsediğini” belirtti; ancak bu teorinin, “tarihi ve siyasi gerçekliklerin ağırlığını hesaba katmadığını” vurguladı.

Axios’un aktardığı bilgilere göre, Washington yönetimi Sisi ile Netanyahu’yu bir araya getirecek bir zirve için ara buluculuk yürütüyor.

İsrail basınında son günlerde yer alan haberlerde, Mısır’ın ABD planına yeşil ışık yakabilmesi için “Gazze’den tam çekilme, Şarm eş-Şeyh anlaşmasının uygulanması ve Filistinlilerin yerinden edilme ihtimalinin kesin biçimde sonlandırılması” şartını öne sürdüğü bildirildi.


Sudan’da 19 Aralık devriminin yıldönümü, çatışmaları durdurun çağrısıyla anıldı

Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
TT

Sudan’da 19 Aralık devriminin yıldönümü, çatışmaları durdurun çağrısıyla anıldı

Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)

Sudanlı siviller, Beşir iktidarını deviren Aralık Devrimi’nin yıldönümünü ülkenin çok sayıda kentinde düzenledikleri protesto eylemleriyle andı. Sosyal medya üzerinden yapılan kampanyalarla desteklenen bu etkinliklerde, savaşın durması ve sivil yönetime dönüş çağrısı öne çıktı.

Bu gelişmeler yaşanırken, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Güney Kordofan Eyaleti’nin başkenti Kadugli yakınlarındaki “Brno” kasabasının tamamında kontrol sağladığını duyurdu. HDK, kasabada geçtiğimiz ay yeniden hâkimiyeti ele alan orduya karşı bölgedeki varlığını güçlendirdiğini bildirdi.

HDK tarafından yapılan açıklamada, güçlerin sert çatışmaların ardından Güney Kordofan’ın kuzeydoğu kırsalında yer alan Brno’da “önemli saha kazanımları” elde ettiği belirtildi. Ordu birliklerinin ağır topçu ve zırhlı araçlarla bölgedeki HDK mevzilerine saldırdığı ileri sürülen açıklamada, çatışmaların sonunda HDK’nın kasabaya tamamen hâkim olduğu ve çevre hattında konuşlandığı kaydedildi.

Brno, Güney Kordofan eyaletinde yer alan ve başkent Kadugli’ye yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan önemli bir tarım bölgesi olarak biliniyor. Ordu, kasabayı 17 Kasım’daki şiddetli çatışmaların ardından HDK ve müttefiki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi–Kuzey’den geri almıştı.

Kordofan’da kuşatma genişliyor

HDK ve müttefiki Abdulaziz el-Hilu’ya bağlı Sudan Halk Kurtuluş Hareketi, Güney Kordofan’ın Kadugli ve Delenc dahil birçok stratejik kentini kuşatma altında tutuyor. Hareket, Kadugli’nin güneydoğusundaki Kauda bölgesini de kontrol ediyor.

Orduya bağlı 22’nci Tümen’in Batı Kordofan’daki Abnusa’da ele geçirilmesinin ardından HDK, Güney Kordofan üzerindeki baskıyı arttırdı ve eyaletin ana kentlerini ağır topçu ve SİHA saldırılarıyla hedef almaya başladı. Kadugli ve Delenc bu saldırıların merkezinde bulunuyor. Ordu da HDK mevzilerine topçu atışları ve insansız hava araçlarıyla karşılık veriyor.

Bu hafta boyunca HDK, Kuzey ve Güney Kordofan eyaletlerindeki birçok kente intihar tipi ve saldırı amaçlı SİHA operasyonları düzenledi. Saldırılarda onlarca kişi hayatını kaybetti; ölenler arasında BM barış gücü misyonu UNISFA’dan altı asker de bulunuyor. HDK’ya bağlı SİHA’lar perşembe günü ülkenin kuzeyindeki Atbara kentini de vurdu; en az beş kişi yaşamını yitirdi. Şehrin elektrik santralinin hedef alınması, bazı eyaletlerde elektrik kesintilerine yol açtı.

19 Aralık anmaları ve protestolar

Savaştan kaynaklanan baskı ortamına rağmen aktivistler, Aralık Devrimi’nin beşinci yıldönümünü anmak için protesto çağrıları yaptı. Sosyal medya platformlarında “çevrim içi gösteriler” düzenlendi, sivil yönetime dönüş talebi yeniden gündeme taşındı.

sxdfrgt
19 Aralık Devrimi’nin yıl dönümünü kutlamak için Facebook’ta yayımlanan bir afiş

Başkent Hartum’un ikiz şehri Omdurman’da yüzlerce genç, devrimin sloganlarını atarak meydanlarda toplandı. Polis, göstericileri göz yaşartıcı gazla dağıttı. “Özgürlük, Barış ve Adalet” ile “Ordu kışlaya, Cancavid dağıtılsın” sloganları öne çıktı.

Tanık ifadelerine göre, polis bazı alanlarda cop kullanarak göstericileri dağıttı ve Şambat Köprüsü yakınlarında da kovalamaca yaşandı.

Port Sudan’da da benzer protestolar düzenlendi. Protestolarda savaşın sona ermesi talep edildi. Gedaref Eyaleti’nde ise çok sayıda gösterici gözaltına alındı.

Çevrim içi platformlarda Aralık Devrimi’nin kazanımlarının savaşla hedef alındığı vurgulandı ve sivil yönetime dönüş çağrıları yinelendi. Aktivistler, protestoları “baskı, korkutma ve işbirliği suçlamalarına karşı bir meydan okuma” olarak niteledi.

Sudan’da 19 Aralık, 2018’de Atbara’da ekmek fiyatlarına karşı başlayan ve tüm ülkeye yayılan protestoların yıl dönümü olarak biliniyor. Bu gösteriler, Nisan 2019’da Ömer el-Beşir yönetiminin devrilmesine yol açmıştı. 25 Ekim 2021 darbesinin ardından ise bu tarih, sivil yönetim ve demokratik geçiş taleplerinin simgesi hâline geldi.


Gazze ateşkes sürecin geleceği Miami’de şekilleniyor

Güney Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus’ta, hayır mutfağında dağıtılan gıda yardımlarını almak için bekleyen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Güney Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus’ta, hayır mutfağında dağıtılan gıda yardımlarını almak için bekleyen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
TT

Gazze ateşkes sürecin geleceği Miami’de şekilleniyor

Güney Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus’ta, hayır mutfağında dağıtılan gıda yardımlarını almak için bekleyen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Güney Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus’ta, hayır mutfağında dağıtılan gıda yardımlarını almak için bekleyen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Gazze Şeridi’nde 10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişte yaşanan tıkanıklık sürerken, ABD’nin Florida eyaletindeki Miami kentinde arabulucuları bir araya getiren yeni bir görüşme gerçekleştiriliyor.

Arabulucuların, “anlaşmanın ikinci aşamasına dair bir taslağın ele alınacağını” söylediği toplantı, uzmanlara göre “İsrail’in geri çekilme mekanizmasının nasıl uygulanacağı, istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Hamas’ın silahsızlandırılması” gibi başlıklarda ortaya çıkan boşlukları gidermeye yönelik adımlar kapsamında değerlendiriliyor. Aynı uzmanlar, gelecek ay somut ilerleme ihtimalinin bulunduğunu aktarıyor.

Miami’de düzenlenen toplantı, ABD Başkanı’nın özel temsilcisi Steve Witkoff’u, Katar, Mısır ve Türkiye’den üst düzey yetkililerle bir araya getiriyor. Görüşme; ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasını ilerletmeyi amaçlıyor. Beyaz Saray’dan bir yetkili de Perşembe günü AFP’ye yaptığı açıklamada süreci doğruladı.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, Çarşamba günü Washington ziyareti sırasında, arabulucuların Cuma günü ikinci aşamaya ilişkin taslak üzerinde görüşmek üzere hazırlanmakta olduğunu duyurdu.

Toplantı öncesinde açıklama yapan Hamas Siyasi Büro üyesi Basim Naim ise, “Halkımız bu görüşmelerden, İsrail tarafından işlenen ihlallerin tamamen durdurulmasını ve işgalin Şarm eş-Şeyh anlaşmasının gerekliliklerine uymasının sağlanmasını bekliyor” ifadelerini kullandı.

Filistinli siyasi analist Dr. Ayman el-Raqab, “Miami toplantısının, İsrail’in çekilme sürecinin uygulanması, istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına ilişkin boşlukların giderilmesine yönelik bir girişim olduğunu” belirtti ve mevcut diplomatik hızın sürmesi halinde gelecek ay somut adımların gündeme gelebileceğini söyledi.

Raqab, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Washington’dan beklentinin, Miami toplantısında anlaşmanın uygulanmasını desteklemesi gerektiğini; Gazze’nin bölünmesi ya da yeni bir Refah düzeni oluşturması yönünde adımlardan uzak durması olduğunu ifade etti. Raqab “İkinci aşamadaki boşluklar, İsrail’in çekilmesinin uygulanması, istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Hamas’ın silahsızlandırılmasıyla ilgili. Bu nedenle yapılması gereken, İsrail’in beklentilerine hizmet eden Amerikan tasarıları değil, uygulamaya yönelik somut çözümler üretmektir” dedi.

 

Öte yandan

edfvf
Gazze’nin Rimal Mahallesi’nde, 2023 yılında yıkılan bir binanın enkazında Selim ailesinin cenazelerini arayan Filistinli sivil savunma görevlileri (AFP)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Cuma günü Kahire’de Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptığı görüşmede, BM Güvenlik Konseyi’nin 2803 sayılı kararının uygulanmasının ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde çalışmasının önemini vurguladı. Lavrov da Gazze’de ateşkesin sürdürülmesi için diplomatik çabaların devam etmesi gerektiğini söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Abdulati, aynı gün Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf ile de bir araya gelerek, ateşkesin kalıcı hale getirilmesi, ikinci aşamanın yükümlülüklerinin hayata geçirilmesi, insani yardımların engelsiz geçişi, erken iyileşme ve yeniden inşa sürecinin başlaması için koşulların oluşturulması konularını ele aldı. Abdulati ayrıca, Filistin topraklarının bütünlüğünü tehlikeye atabilecek veya Filistin meselesini tasfiye etmeye yönelik her türlü adıma karşı olduklarını belirtti.

AB Konseyi de Brüksel’de düzenlenen AB zirvesinin ardından yaptığı açıklamada, BM’nin 2803 sayılı kararını memnuniyetle karşıladığını duyurdu. Karar, Gazze’de çatışmanın sona erdirilmesi planı kapsamında geçici “Barış Konseyi” ve “uluslararası istikrar gücü” oluşturulmasını öngörüyor. AB liderleri, kararın tam uygulanmasının önemini vurguladı ve Gazze’de kalıcı güvenlik istikrarının sağlanması gerektiğini kaydetti. Avrupa Birliği ayrıca uluslararası hukuka ve iki devletli çözüme bağlılığını yineledi.

Dr. el-Raqab, Mısır’ın, Katar ve Türkiye ile birlikte ilerleme sağlanması konusunda umutlu olduğunu ve bu sürecin Avrupa desteğiyle güçlendiğini ifade etti. Ayrıca, ay sonunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Donald Trump arasında yapılması beklenen görüşmenin sürecin seyrinde belirleyici olacağını söyledi.