Avrupa’da sosyalistler, ‘Portekiz kalesinin’ deneyiminden ilham alıyor

Avrupalı sosyalistler, Kıta’daki popülerliklerinde ve konumlarında sürekli bir düşüş yaşıyorlar.

Portekiz Başbakanı Antonio Costa önceki gün Sosyalist Parti'nin kuruluşunun 50’nci yıl dönümü kutlamalarına katıldı. (EPA)
Portekiz Başbakanı Antonio Costa önceki gün Sosyalist Parti'nin kuruluşunun 50’nci yıl dönümü kutlamalarına katıldı. (EPA)
TT

Avrupa’da sosyalistler, ‘Portekiz kalesinin’ deneyiminden ilham alıyor

Portekiz Başbakanı Antonio Costa önceki gün Sosyalist Parti'nin kuruluşunun 50’nci yıl dönümü kutlamalarına katıldı. (EPA)
Portekiz Başbakanı Antonio Costa önceki gün Sosyalist Parti'nin kuruluşunun 50’nci yıl dönümü kutlamalarına katıldı. (EPA)

Portekiz Sosyalist Partisi, kutlamalara katılan Avrupalı ​​sosyalist liderler için ‘terapötik (tedavi edici)’ bir havanın hâkim olduğu atmosferde, Porto şehrinde pazar günü 50’nci kuruluş yıl dönümünü kutladı.
Kıta genelinde popülerliklerinde sürekli bir düşüş yaşayan sosyalist partiler, yıllar önce siyasi faaliyetlere katılması yasaklanan aşırı sağ partilerin yükselişini artan bir endişeyle izliyor.
Sosyalist ve sosyal demokrat partiler uzun yıllar Avrupa siyaset sahnesine hâkim olduktan sonra şu an sadece yedi Avrupa ülkesinde iktidardalar. Bunlardan 5'i İspanya, Danimarka, Almanya, Slovenya ve Romanya'da diğer partilerle ittifak halinde olup, Portekiz ve Malta'da ise tek başlarına yönetimdeler.
Avrupalı ​​Sosyalistler, Portekiz Sosyalist Partisi'nin yedi yıllık iktidar ve yıkıcı Korona salgınının ardından, geçen yılki genel seçimlerde elde ettiği ezici zaferi dört gözle beklediler. Bu, uzun süredir iktidarda olan partilerin popülaritesini tüketmeye alışkın Kıta’da tüm beklentilerin aksine ve daha çok ‘siyasi bir fantezi’ gibi görünüyordu.
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez törende yaptığı konuşmada Sosyalist Enternasyonal Başkanı sıfatıyla Portekizli yoldaşlarına hitaben şunları söyledi:
“Avrupa'da uzun bir neoliberalizmin ortasında, siz tüm Avrupalı ​​sosyalistlerin kalesisiniz. Birçok insan sosyalist dalganın çöküşünden bahsederken, sosyal adalet ve dayanışma politikalarıyla bayrağımıza ve ilkelerimize sahip çıkan sizlersiniz.”
Sanchez’i Portekiz sosyalistlerinin performansını öven ve sosyal politikalarını taklit etmeye çağıran Avrupa Sosyalistler Partisi Genel Başkanı ve eski İsveç Başbakanı Stefan Löfven izledi. Portekiz Başbakanı Antonio Costa'nın kamu sektörü çalışanlarının maaşlarına zam yapılması, asgari ücretin yükseltilmesi, çoğu temel malzemede katma değer vergisinin kaldırılması ve konut kredilerinin kolaylaştırılması gibi aldığı önlemlere övgüde bulunan Löfven, ‘nadir Portekiz vakasının, gerici anti-demokratik hareketler tarafından kuşatılmış ve tehdit edilmiş Avrupa siyaset sahnesinde bir umut ışığı’ olduğunu vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın gözlemlerine göre Avrupa sosyalist parti liderlerinin çoğu, konuşmalarında, 2008 yılındaki mali çöküşün yansımalarıyla yüzleşmek için kamu politikalarını karakterize eden neoliberal karakter ile bazı güney Avrupa ülkelerine uygulanan katı kemer sıkma önlemleri arasında bir karşılaştırmaya başvurdular. Ayrıca Portekiz'deki sosyalist hükümetin Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve Avrupa Merkez Bankası'nın dayattığı siyasi, ekonomik ve sosyal önlemlerin yol açtığı üç yıllık sıkıntıların ardından iktidara geldiğinde izlediği sosyal politikaya işaret ettiler.
Portekiz Başbakanı Costa, konuşmasında şunları söyledi:
“Krizin maliyetinin bu kez krizin yükü altında acı çekmeye alışkın olanlar tarafından karşılanmayacağına olan inancımızdan yola çıktık. İstihdamı korumak için hızla önlemler aldık ve vergileri düşürdük. Durumu iyi olan gruplardan krizle yüzleşmek için daha fazla katkıda bulunmalarını istedik. Biz, birçok hükümetin yıllardır göz ardı ettiği sosyal adalet politikasını vurgulamaya devam ediyoruz.”
Costa ayrıca Avrupa'nın geçmiş krizlerden ders çıkarmaya başladığını ve istisnai krizler karşısında Avrupa kurumlarının aldığı kararların liberal politikalardan çok sosyalist politikalara yakın olduğunu vurguladı. Kamu politikalarının bu sosyal yönünün desteklenmesi ve geçmişin hatalarına geri dönülmemesi çağrısında bulundu.



Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
TT

Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)

Galler İşçi Partisi Lideri Vaughan Gething, Galler Bölgesel Başbakanı olarak seçilmesinin ardından dört kurucu ülkeden (İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda) oluşan Birleşik Krallık'ın (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığ) üç ülkesi göçmen kökenli isimler tarafından yönetilmeye başlandı. Gething, Galler'in başkenti Cardiff’te hükümetin dümenine geçerken, Rishi Sunak İngiltere Başbakanı olarak Londra'da, Hamza Yusuf ise İskoçya Başbakanı olarak Edinburgh'da iktidarı ellerinde bulunduruyor.

Babası Güney Galler'den bir veteriner olan 52 yaşındaki Vaughan Gething’in annesi ise Zambiya'da bir kümes hayvanı çiftliğinde çalışıyordu. Eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela'nın hikayesi, Gething’i henüz 17 yaşındayken İşçi Partisi'ne katılmasında etkili oldu. Gething, 2011 yılında Cardiff'te meclis üyesi seçilerek siyasi kariyerine başladı.

Cardiff hükümetinde 2013 yılından bu yana çeşitli görevler üstlenen Gething, 2014 yılında Kalkınma Bakan Yardımcılığı, ardından Sağlık Bakan Yardımcılığı, ardından 2016-2021 yılları arasında Sağlık Bakanı olarak görev yaptı. Birkaç gün önce rakibi Jeremy Miles'ı kıl payı mağlup ederek Galler İşçi Partisi'nin lideri olan Gething, 2021 mayısında Mark Drakeford hükümetinin ekonomi bakanlığı görevini üstlenmişti.

Gething, özelde Galler’in genelde ise Avrupa’nın ilk siyahi lideri oldu. Birleşik Krallık tarihindeki bu yeni durum, ‘artık göçmenlerin çocukları ve torunları sahada ve yerel meclislerden hükümete kadar çeşitli siyasi makamlar için ülkenin yerli halkıyla rekabet ediyor’ yorumlarına neden oldu.

Galler’de bir göçmenin başbakan olarak seçilmesinden önce Hint asıllı Budist Rishi Sunak, 2022 yılında İngiltere’nin başbakanlık koltuğuna oturmuştu. Pakistan asıllı bir Müslüman olan Hamza Yusuf ise 2023 yılında İskoçya hükümetinin başına geçti. Böylece Birleşik Krallık'ı oluşturan ülkelerden üçü artık her zaman beyazların seçildiği makamlara partileri tarafından seçilen göçmenlerin getirildiğine tanık oldu.

Birleşik Krallık'ta farklı milletlerden üç ismin iktidara gelmesinin ve göçmenlerin çocuklarının ve torunlarının siyasetin tüm kademelerinde yer almasının yolu açıldı. Yerel halkla belediye ve meclis sandalyeleri için yarışan göçmenlerin çocukları ve torunları, hükümetlerde çeşitli görevler alırken bakanlık görevlerinde bulundular ve iç siyasi sahnede etkili oldular.

Birleşik Krallık'taki dördüncü ülke olan Kuzey İrlanda da liderlik konusunda bir istisnaya tanık oluyor. Kuzey İrlanda tarihinde ilk kez ‘Birleşik İrlanda’ fikrini destekleyen Katolik bir kadın siyasetçi olan Sinn Fein, 2023 yılında Belfast parlamento seçimlerinde rakibi Demokratik Birlik Partisi'nin (DUP) 1998 yılında imzalanan barış anlaşmasının temelini oluşturan güç paylaşımı hükümetine yönelik boykotunu sona erdirmeyi başararak iktidara geldi.