Lübnan’ın ‘fiili para birimi’ dolar

Beyrut’taki bir süpermarkette liranın dolar karşısındaki dalgalı hali görülüyor (DPA)
Beyrut’taki bir süpermarkette liranın dolar karşısındaki dalgalı hali görülüyor (DPA)
TT

Lübnan’ın ‘fiili para birimi’ dolar

Beyrut’taki bir süpermarkette liranın dolar karşısındaki dalgalı hali görülüyor (DPA)
Beyrut’taki bir süpermarkette liranın dolar karşısındaki dalgalı hali görülüyor (DPA)

Yaklaşık üç ay önce iki çocuk annesi 34 yaşındaki Leyla Rizk, Lübnan lirası (lbp) kullanmaktan tamamen vazgeçme ve yerine dolar kullanma kararı aldı. Rizk, devam eden finansal çöküş ortasında maaşının tamamını dolar olarak almaya ve doları lbp’ye çevirmek için kuyumcuya gitmenin boşuna olduğunu görmeye başladıktan sonra bu kararı aldı. Zira bu durum ise döviz kurundaki kontrolsüz dalgalanmalardan dolayı birkaç saat önce liraya çevirmiş olmasından sonra bile parasının değer kaybetmesine neden oluyor.
Otuz yaşlarındaki anne, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Artık lira olarak para alan bir kurum yok. Birdenbire çok sayıda kağıdınız olduğunu, sanki güvendeymişsiniz ve bu miktar size haftalarca yetecekmiş gibi hissedersiniz. Ama özellikle benzin istasyonuna veya süpermarkete gitmeye karar verdiğinizde bu kağıtlar size bir gün bile yetmiyor” dedi. Leyla Rizk, “Fiyatlandırmanın dolar üzerinden yapılmasına karar verildikten ve çoğu kurumun dolar üzerinden ödemeyi kabul etmesinden sonra en etkili kararın lbp’yi kullanmaktan vazgeçmek olduğunu gördüm. Belirli amaçlar için bir şeye ihtiyacım olması durumunda tam olarak ihtiyacım olan miktarı harcadım” şeklinde konuştu.
Leyla Rizk, 2019 yılından bu yana döviz kurunun durmaksızın sürekli bozulmasının bir sonucu olarak yerel para birimine olan güvenini kaybetmesinin ardından lbp kullanmaktan vazgeçmek zorunda kalan Lübnanlıların çoğu gibi. Yaklaşık 4 yıl önce 1 dolar bin 500 lbp iken, bugün 100 bin lbp’ye eşit.
Öte yandan 44 yaşındaki Mazen Ziyade, “Lübnan hükümeti, dolarla fiyatlandırmaya başvurarak Lübnanlıların para birimine olan güvenlerini kaybettiren hükümettir” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan Ziyade, “6 aydır artık lbp kullanmıyorum. Döviz kurunun istikrarsızlığı nedeniyle çoğu esnaf zaten dolarla işlem yapmayı tercih ediyor” şeklinde konuştu.
Geçen Şubat ayında fiyat manipülasyonunu sınırlamak amacıyla büyük mağazalarda ve süpermarketlerde dolar bazında fiyatlandırma kararı uygulanmaya başladı. Piyasalarda daha önce alınan tedbirler, ilaç, her türlü sigorta, hastane ödenekleri ve elektrik jeneratörlerinin yanı sıra karaborsada döviz kurundaki dalgalanmalar uyarınca lbp’ye göre fiyatlandırılan hidrokarbonlar gibi diğer sektörlerle ilgili. Şarku’l Avsat’a konuşan Ekonomist Prof. Dr. Leyla Mansur, Lübnan halkının doları ana para birimi olarak kullanmasının yeni bir şey olmadığını söyledi. Mansur, 40 yılı aşkın bir süredir dolarla ticaret yaptıklarını dile getirirken, “Ancak kullanımını şiddetlendiren, mali krizin patlak vermesiydi ve dolar onlar için güvenli para birimi haline geldi” ifadelerini kullandı.
Mansur, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Dolar ile fiyatlandırma kararı, özellikle maaşlarını lira ile alanların azınlık haline gelmesinden kaynaklanan birçok sorunu azalttığı için ülkeyi ve halkı rahatlattı. Ayrıca Lübnan’ın milli hasıla açısından ‘Lübnanlıların gelirinin yaklaşık yüzde 40’ına denk gelen yüksek bir oranla’ dünyada yurt dışından ve gurbetçilerden para alan ikinci ülke olması çerçevesinde fiyat oynaklığı da bir sorundu” dedi.
Prof. Dr. Leyla Mansur, “Bizim yaşadığımız, dolarizasyonda fiilen yüzde 90’lara varan bir artış. Bu durum, ekonomi için kötü. Çünkü bu, liranın ömrünün bittiği ve hiçbir para politikasının onu yeniden canlandıramayacağı anlamına geliyor. Bu nedenle varlığı, ‘çöküşün ve bozulmanın artması, bazı anlaşmaların yapılmasını kolaylaştırması ve örneğin fiilen hiçbir değeri olmadan fiilen yükselen maaşları lira cinsinden artırarak insanlara mali yanılsama yaşatması’ anlamına geldiği için, liradan vazgeçme konusunun radikal bir şekilde ele alınması gerekiyor” açıklamasında bulundu.
Son zamanlarda Lübnan piyasası, en büyük kağıt Lübnan lirası olan 100 bin lbp’lik banknotun büyüklüğü ile orantılı şekilde döviz cüzdanları üretiminde aktifleşti. Artık küçük büyük tüm işletmelerde bulunan küçük para sayma makinelerinin satışı da faaliyete geçti. Yüz ABD dolarının şu anda 10 milyon lbp, yani 100 tane 100 binlik banknot değerinde olduğu göz önüne alındığında bu makineler, evlerin büyük bir bölümünde mevcut.
Hükümet bir süredir yerel para birimiyle alım satımı kolaylaştırmak için ‘500 bin lbp’ ve ‘1 milyon lbp’ kategorisinde kağıt basımı üzerinde çalışıyor. Ancak şu ana kadar bu konuda bir karar alınmış değil. Lübnan Merkez Bankası Merkezi Konseyi kaynakları, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada “Mevcut tartışma, 1 milyon değil, 500 bin lbp’lik bir banknot basmakla ilgili. Çünkü bu bizi başka bir enflasyon seviyesine taşıyacaktır. Ama biz bunu para ve kredi yasasını değiştirerek reddettik. Bu da Merkezi Konsey aleyhine Bakanlar Kurulu’na yetki verilmesine neden oldu ve hesapsız rastgele kararlar almakla tehdit ediyor” dedi.



HDK, Kadugli'deki BM merkezine saldırdı

Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
TT

HDK, Kadugli'deki BM merkezine saldırdı

Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli’ye insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenleyerek Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Bu saldırı sonucunda Bangladeşli altı asker hayatını kaybetti. Şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, personelini tahliye etmeye başladı. Şehir ayrıca sakinlerinin toplu göçüne tanık oluyor.

Sudan Geçici Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranıştır ve uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saymayı ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etmeyi amaçlamaktadır.”

Açıklamada, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunmasını sağlamak için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler’ alınması çağrısı yapıldı.

Bu gelişme, BM Genel Sekreteri António Guterres'in HDK’yı ‘kötü aktörler’ olmakla suçlamasından iki gün sonra yaşandı. Buna karşın HDK, BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladı.


İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir