Yaşlıların sosyal medyaya ilgisi artıyor: ‘Artık sadece ilaca ve sessizliğe ihtiyaç duymuyorlar’

Eriko Rishko fiziksel egzersizler yapıyor (Eriko Rishko’nun sosyal medya hesabı)
Eriko Rishko fiziksel egzersizler yapıyor (Eriko Rishko’nun sosyal medya hesabı)
TT

Yaşlıların sosyal medyaya ilgisi artıyor: ‘Artık sadece ilaca ve sessizliğe ihtiyaç duymuyorlar’

Eriko Rishko fiziksel egzersizler yapıyor (Eriko Rishko’nun sosyal medya hesabı)
Eriko Rishko fiziksel egzersizler yapıyor (Eriko Rishko’nun sosyal medya hesabı)

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, yaşlı insanlar bir sosyal platformda önceki düşünceleri ortadan kaldıran komik videolar yayınlıyor.
TikTok’ta Dolly Broadway adını kullanan 89 yaşındaki Dolores, 2,4 milyon takipçisine komik videolar paylaşarak hayatının en güzel günlerini yaşıyor.
Hiçbir şey, ABBA grubunun şarkılarıyla dans eden bu yaşlı kadını durduramıyor.
Sosyolog ve yaşlanma uzmanı Serge Guerin, “Bugünün yaşının artık eskisi ile hiçbir ilgisi yok. Yaşlılar artık sadece ilaca ve sessizliğe ihtiyaç duyan insanlar değil, aynı zamanda ellerinden gelenin en iyisini yapıyor. Sosyal medyayı çok iyi kullanıyorlar” dedi.
Amerikan Pew Araştırma Enstitüsü’ne göre, sosyal platformlarda yaşlı Amerikalı (65 yaş üstü) kullanıcılarının oranı 2010’da yalnızca yüzde 10 iken, 2021’de yüzde 45 oldu.
Avrupa’dan Atlantik’e kadar geriatrik etkileyicilerin artan sayısı bunu doğruluyor.
Bunlar arasında 1,3 milyon takipçisi olan fitness tutkunu 83 yaşındaki Alman Eriko Rishko, komik videolar yayınlayan Fransız Studio Danielle ve yaşlanmayla başa çıkan 72 yaşındaki güzellik uzmanı Nicole Tonnelle Outubeuse yer alıyor.
Danielle, YouTube ve Instagram uygulamalarında oldukça aktif. Altı ay önce TikTok dünyasına da giren Danielle için pek çok kişi ‘bu yaşlı kadının bu uygulamada ne işi var’ sorusunu yöneltti. Çünkü ABD’nin aksine Fransa’da sosyal medya kullanan yaşlıların sayısı oldukça düşük.
Bugün yaklaşık 140 bin takipçisi olan Nicole, kendi yaşıtlarına makyaj derslerinden giyinmeye kadar çeşitli konularda ipuçları veriyor. Bu aktivite aynı zamanda birkaç ücretli ortaklık sayesinde maddi kazanç elde etmesini sağlıyor. Ayrıca yaşlıların sosyal medyada bulunma hakkı konusunu da vurguluyor.



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research