ChatGPT benzeri yapay zeka aracı, insanların düşüncelerini okudu

Düşünce okumaya yönelik sistemlerin, hükümetler ve işverenler tarafından gözetleme aracı olarak kullanılması ihtimali de var

Sistem düşünceleri kelimesi kelimesine transkript etmek yerine, bunların özünü yakalamak üzere tasarlandı (Independent Türkçe / Midjourney)
Sistem düşünceleri kelimesi kelimesine transkript etmek yerine, bunların özünü yakalamak üzere tasarlandı (Independent Türkçe / Midjourney)
TT

ChatGPT benzeri yapay zeka aracı, insanların düşüncelerini okudu

Sistem düşünceleri kelimesi kelimesine transkript etmek yerine, bunların özünü yakalamak üzere tasarlandı (Independent Türkçe / Midjourney)
Sistem düşünceleri kelimesi kelimesine transkript etmek yerine, bunların özünü yakalamak üzere tasarlandı (Independent Türkçe / Midjourney)

Bilim insanları, ChatGPT'ye benzer bir yapay zeka aracıyla kişinin düşüncelerini metne çevirebilen bir sistem icat etti.
Sistem, bir hikaye dinleyen veya bir şeyler anlattığını hayal eden bireylerin beyin aktivitesini metne çevirebiliyor.
ABD'deki Teksas Üniversitesi'nden araştırmacıların geliştirdiği sistem, bilinçli ama felç gibi nedenlerle konuşma yetisini kaybetmiş kişilerin iletişim kurmasını sağlayabilir.
Sistemin en önemli özelliklerinden biri de invaziv olmaması. Tıbbi operasyon veya ameliyat gerektiren, diğer bir deyişle vücut bütünlüğünü etkileyen müdahaleler invaziv diye niteleniyor.
Felçli kişilerin yeniden iletişim kurmasını sağlamaya yönelik tekniklerse genellikle ameliyatla bireylerin beyinlerine çip yerleştirilmesini öngörüyor.
Öte yandan hakemli bilimsel dergi Nature Neuroscience'ta yayımlanan yeni araştırmada ameliyat gerekmiyor.
Araştırmacılar, çalışmaya katılan bireylerden basitçe bir şeyler hayal etmesini istedi. Bu esnada katılımcıların beyin aktiviteleri işlevsel bir manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) makinesi aracılığıyla okundu.
Daha sonra beyin dalgaları, ChatGPT benzeri yapay zeka aracıyla metne dönüştürüldü. Buradaki yapay zekanın eğitilmesi sürecinde katılımcılara saatlerce podcastler dinletildi ve beyin aktiviteleri izlendi.
Böylelikle bir "kod çözücü" sistem ortaya çıktı ve makine, kullanıcının beyin aktivitesinden karşılık gelen metni üretmeye başladı.
Araştırma ekibi bu teknolojiye dair çok umutlu. Ancak henüz emekleme aşamasında olduğunu da kabul ediyorlar.
Diğer yandan, düşünce okumaya yönelik sistemlerin, hükümetler ve işverenler tarafından gözetleme aracı olarak kullanılması ihtimali de var.
Sistemin arkasındaki ekip de bu konuya dikkat çekiyor. Araştırma makalesinde, "beyin-bilgisayar arayüzlerinin zihinsel mahremiyete saygı duyularak geliştirilmesi gerektiği" vurgulanıyor.
 
Independent Türkçe, VICE News, Teksas Üniversitesi



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell