ÖDBG liderlerinden Halid Ömer Yusuf Şarku’l Avsat’a konuştu: Çatışma devam ederse Sudan çökebilir

Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf, ABD ve Suudi Arabistan ortak girişiminin çatışmaya son vermek için gerçek bir fırsat olduğunu vurguladı

Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf (AFP)
Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf (AFP)
TT

ÖDBG liderlerinden Halid Ömer Yusuf Şarku’l Avsat’a konuştu: Çatışma devam ederse Sudan çökebilir

Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf (AFP)
Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf (AFP)

Sudan’da önde gelen muhaliflerden ve Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) liderlerinden biri olan eski bakan Halid Ömer Yusuf, ülkede devam eden çatışmayı ‘kaybedeninin vatan olduğunu ve kazananın olmadığı bir savaş’ olarak nitelendirdi.  Çatışmanın devam etmesi halinde devletin çökebileceği uyarısında bulunan Yusuf, çatışmanın ‘derhal’ durdurulmasının önemli olduğunu vurguladı.
Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf, dün, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, içinde yer aldığı muhalefet koalisyonu ÖDBG’ye ve çerçeve anlaşmayı imzalayan sivil güçlere yönelik çatışmayı körükledikleri suçlanmasının Ulusal Kongre Partisi iktidarı simalarının çatışmanın fitilini ateşlemedeki rollerini örtbas etmek için yaydıkları bir yalan olduğunu söyledi.
Eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetinde Kabine İşleri Bakanı olarak görev yapan Yusuf, şunları söyledi:
“ÖDBG, feshedilmiş rejimin simalarının, ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) kışkırtma girişimlerine daha önce dikkati çekerek herhangi bir silahlı çatışmayı önlemek için müzakere edilmiş bir siyasi çözüm sundu. ÖDBG, ordu, HDK ve sivil güçler ile emniyet ve askeri kurumların reformu için siyasi bir anlaşmaya vardı. Çatışmaların başlamasından bir gün öncesine kadar bunun için çabaladı.”
Çerçeve anlaşmanın tarafları ile ordu ve HDK arasındaki iletişimi sürdürerek onları çatışmayı durdurmaya ve sorunları barışçıl bir şekilde çözmeye çalıştığını söyleyen Yusuf, ‘ateşkes amacıyla çatışmayı sona erdirmek ve yansımalarının iç savaşın yeniden başlamasını önleyecek şekilde ele almak için’ söz konusu taraflarla temasları ve görüşmeleri sürdürme sözü verdi.
ABD ve Suudi Arabistan’ın girişimine değinen Yusuf, “ABD-Suudi Arabistan girişimi, şu an yürürlükte olan insani ateşkesi uzatmak ve kapsamlı bir siyasi çözümün başlangıcı olarak kalıcı bir ateşkese dönüştürmek amacıyla doğrudan bir toplantı düzenlemek için önemli ilerlemeler kaydetti. ÖDBG, bu girişimi savaşı sona erdirmek için gerçek bir fırsat olarak güçlü bir şekilde destekliyor. Gerçek şu ki, ÖDBG, feshedilmiş rejimin simalarının orduyu ve HDK’yı çatışmaya sürükleme girişimlerinin farkındaydı. Dolayısıyla herhangi bir silahlı çatışmanın çıkmasını önlemek için müzakere edilmiş bir siyasi çözüm sundu. Ordu, HDK ve sivil güçler arsında 5 Aralık 2022’de siyasi bir çerçeve anlaşmaya varılmış, 15 Mart'ta da emniyet ve askeri kurumların reformu üzerinde uzlaşılmıştı” şeklinde konuştu.


Dün sabah saldırılar sırasında başkent Hartum'da yıkılan bir evden geriye kalanlar (AP)

ÖDBG’nin son güne kadar ordu ile HDK arasında çatışma çıkmasını önlemek için çabaladığını anlatan Yusuf, “İlk günden beri çatışmaya karşıyız. Çatışmayı durdurmak ve anlaşmazlıkları çözmenin tek yolu olarak barışçıl siyasi çözümlerin tercih edilmesi amacıyla ordu ve HDK ile dengeli ve kesintisiz bir iletişim kurmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Sivil güçler arasındaki anlaşmazlıkları ve bölünmeleri’ eleştiren ve onları ‘çatışma ortamı yaratmaktan sorumlu’ tutan Yusuf, “Aralarındaki anlaşmazlıklar, eski rejimin simalarının yeniden siyaset sahnesine dönmesi için uygun bir ortam sağladı. Sivillerin, siyasi geçişi sağlamak ve gelecekteki en kötü senaryolardan kaçınmak için sıkı bir şekilde birlikte çalışma yeteneklerini zayıflattı” dedi.
Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir rejimini düşüren halk devrimine öncülük eden ÖDBG, çerçeve anlaşmanın imzalanmasının ardından bölündü. Komünist Parti liderliğindeki sol partiler, ardından Cuba'da Sudan Barış Anlaşması'na imza atan silahlı hareketler ÖDBG’den ayrıldı. Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan tarafından gerçekleştirilen 25 Ekim 2021 darbesini de desteklediler. Daha sonra ‘ÖDBG - Demokratik Blok’ adlı yeni bir ittifak kuruldu. Arap Sosyalist Baas Partisi de çerçeve anlaşmanın imzalanmasının arifesinde ÖDBG’den ayrıldı.
Yusuf, çerçeve anlaşmaya taraf olanların rolü ve ÖDBG'nin savaş sırasındaki rolü ile ilgili olarak birincisi ‘en geniş savaş karşıtı sivil cephenin oluşturulması’ olmak üzere üç alanda çalışmalar yaptıklarını belirterek, “Gerçekten de savaşı durdurmak ve demokrasiyi yeniden tesis etmek için bir sivil cephenin kurulmasını sağlamayı başardık. ÖDBG, şu an Sudan'daki en büyük koordinasyon organı ve ana siyasi güçler, direniş komiteleri, demokratik sivil toplum, profesyonel ve sendika grupları ve ulusal ağırlığa sahip nüfuz sahibi isimler yer alıyor.
ÖDBG’nin üzerinde çalıştığı ikinci alanın ordu ve HDK ile iletişim kurarak onları çatışmayı durdurmaya, kalıcı bir ateşkes için çalışmaya ve çözülmemiş sorunları savaşla değil, barışla çözmeye itmek olduğunu söyleyen Yusuf, üçüncü alanın ise uluslararası toplumu çatışmaya karşı seferber etmek ve uluslararası çabaları daha iyi koordine etmek için bölgesel ve uluslararası iletişim ve çatışmanın durdurulmasına yardımcı olmak için, çatışmadan etkilenenlere düzenli insani yardım sağlanması ve Sudan'ın yaşadığı felakete siyasi bir çözüm bulmak için sıkı koordinasyon kurulması olduğunu vurguladı.
Siyasal İslamcılar ve Ulusal Kongre Partisi (Beşir'in partisi) destekçilerinin de aralarında bulunduğu çatışmanın sürmesini destekleyen ve çatışmanın çıkmasından ÖDBG’yi sorumlu tutarak ÖDBG ile iletişimin kesilmesi çağrısında bulunan grupların yaydıkları yalanlarla mücadele ettiklerini belirten Yusuf, ordu ve HDK komutanlarıyla aralıksız temas halinde olduklarını açıklayarak “Evet, ordu ve HDK komutanlarıyla kesintisiz olarak iletişim halindeyiz ve iki tarafı çatışmayı durdurmaya ve üzerinde anlaşmaya varılan sorunları barışçıl bir şekilde çözmeye çağırıyoruz” dedi. Yusuf, çatışmadan kaynaklanan acil insani duruma müdahale için koordinasyon sağlamak ve çatışmayı sona erdirecek, yansımalarını ele alacak ve tekrar yaşanmasını engelleyecek kapsamlı ve barışçıl bir siyasi çözüme ulaşmak için kalıcı bir ateşkesin sağlanması amacıyla çeşitli temaslar ve görüşmeler sürdüreceklerini de sözlerine ekledi.
Siyasi süreç sözcüsü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suudi Arabistan-ABD girişimi, şu an yürürlükte olan insani ateşkesi uzatmak ve kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmanın başlangıcı olarak kalıcı bir ateşkese varmak için doğrudan bir toplantının ayarlanması için önemli ilerlemeler kaydetti.”
ÖDBG’nin Suudi Arabistan-ABD girişimini desteklediğini söyleyen Yusuf, “Bu girişimi destekliyoruz ve tam bir iş birliği içindeyiz. Girişim, çatışmanın sona ermesi için gerçek bir fırsatı temsil ediyor. Girişim ve onunla koordinasyon sağlayan uluslararası toplumla sürekli iletişim halindeyiz. Acil ve kalıcı bir ateşkese ulaşmak, insani durumu ele almak ve sürdürülebilir bir siyasi çözüm elde etmek için entegre çabalar üzerinde çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
ÖDBG’nin ‘Sudanlı taraflar arasında diyalogun başlatılmasına uygun zemin hazırlayan ve sorunları silahlarla değil diyalog yoluyla çözmelerine yardımcı olan olumlu bir uluslararası rolü desteklemeye’ hazır olduğunu ifade eden Yusuf, ‘çatışmadan etkilenenlerin acil insani ihtiyaçlarını karşılamak için geniş bir uluslararası eylem’ çağrısında bulundu.
Yusuf, şunları söyledi:
“Platformların çoğalmaması ve çatışmayı sona erdirmek için harcanması gereken çaba ve zamanın boşa gitmemesi için çatışmanın durdurulması için başlatılan tüm uluslararası ve bölgesel girişimler arasında sıkı bir koordinasyon kurulmasını bekliyoruz.”
Uluslararası tarafları çatışmayı körükleyebilecek ya da uzatabilecek her türlü açıklamadan ve eylemden kaçınmaya çağıran Yusuf, “Uluslararası ve bölgesel tarafların, çatışmanın, devam etmesi halinde bölgesel ve küresel çapta yıkıcı etkileri olacak olan bu çatışmanın sona erdirilmesinde gerçek çıkarları söz konusu” diye konuştu.
Çatışmanın en kısa zamanda sona ermesinin umduğunu söyleyen Yusuf, ‘ülkenin çöküşü’ konusunda uyararak “Çatışmanın geç olmadan bir an önce sona ermesini umuyor ve bunun için çalışıyoruz. Bu, ülkenin çöküşüne ve yıkımına yol açacak kanlı bir çatışmadır. Umudumuzun kaynağı, halkın çatışmayı reddeden vakarlı duruşudur. Bunun kaybedenin bir ülkenin kendisi olduğu ve hiçbir yararı olmadığı inancı şekillenmeye başladı.
ÖDBG’yi çatışmanın sorumlusu olmakla suçlayan siyasal İslamcıların tehditlerine değinen Yusuf, Sudan Âlimleri Heyet Başkan Yardımcısı Dr. Abdulhay Yusuf’un öldürülmeleri çağrısında bulunması, Ulusal Kongre'nin eski başkent sorumlusu Enes Ömer'in muhalefetin karşısına tutuklanmaktan daha fazlasıyla çıkacaklarına dair sözleri ve diğer üstü kapalı tehditlerle ilgili olarak, “Bu kişiler, 30 yıldır Sudan halkına karşı suçlar işleyen, milyonlarca insanı öldüren ve yerinden eden bir suç örgütünün üyeleridir. Halen dökülen bunca kana rağmen doymadılar. Tehditleri, onların aşırılık yanlısı terör projesini ortaya koymaktadır. Siyasal İslamcılar ve eski rejimin destekçileri tarafından savrulan tehditler, insan hakları savunucularını korkutamaz. Bu bizi hiç korkutmuyor. Çünkü burası bizim ülkemiz. Nasıl tehditler savururlarsa savursunlar ülkemize karşı milli görevimizi yerine getirmekten asla geri adım atmayacağız. Biz bu savaşı durdurmak için çalışıyoruz ve onun davullarını çalanlara boyun eğmeyeceğiz. Daha önce yaptıkları gibi Sudanlıların çoğunun kanı dökülse bile iktidara geri dönmeyi hedefliyorlar. Hatta dini suç eylemlerine alet etmeye çalıştılar. Çatışmayı sona erdirerek, zulmün ve hegemonyanın olmadığı sivil, demokratik bir sürece dönerek vatanı parçalanmaktan korumaya ve insanların hayatını kurtarmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Başka herhangi bir siyasi seçenekten bahsetmeden önce çatışmayı sona erdirmeyi başlıca öncelik olarak gören Yusuf, “Şu an önceliğimiz çatışmayı durdurmak. Çatışmanın, Sudan halkının demokratik bir sivil yönetime yönelik umutlarını ve özlemlerini kırmadığına eminiz. Bu da sivil sürecin istikrarı, güvenliği, barışı, kalkınmayı, özgürlüğü ve halkımız için iyi bir yaşamı garanti eden her şeyi sağlamanın en iyi yolu olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladı” yorumunda bulundu.
Yusuf, ordu ile HDK arasındaki çatışmanın ülkedeki siyasi sürece olan etkisine ve taraflar arasında imzalanan çerçeve anlaşmanın sonu olup olmayacağına dair şunları söyledi:
“Çatışmanın 15 Nisan'da patlak vermesiyle kesintiye uğrayan siyasi sürecin geleceğine dair konuşmak için henüz çok erken. Şu anda en acil ulusal önceliğe yani çatışmanın derhal ve geç kalmadan durdurulmasına odaklanmış durumdayız. Çerçeve anlaşma, Sudan halkının büyük bir kesiminin özlemlerini ifade eden çok sayıda temele ve ilkeye sahip. Bunların başında siyasetten tamamen uzaklaşmış tek bir profesyonel ve ulusal ordunun oluşturulmasını sağlayacak tam bir sivil otoritenin kurulması, emniyet ve askeri kurumlarda reform yapılması ve ülkeyi özgür ve adil seçimlere taşıyacak bir geçiş sürecinin başlamasıdır. Çatışma, bu ilkelerin ve temellerin silahlara, ölüme ve yıkıma karşı mükemmel bir çözüm ve nesnel bir alternatif olduğunu teyit ediyor.”



Ukrayna Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr: “Ukrayna'yı desteklemek hayır işi değil”

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
TT

Ukrayna Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr: “Ukrayna'yı desteklemek hayır işi değil”

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.

Ahmed Mahir

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr, Majalla'ya özel açıklamalarda bulundu. Oleksandr röportajında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının üçüncü yılına girerken bir çıkmazda olunup olunmadığı konusuna değindi.

Oleksandr, Ukrayna'nın başkenti Kiev'de bizimle yaptığı röportajda, Rusya'nın stratejik bir yenilgiye uğradığı yönündeki görüşünü savundu. Savaşa adil ve eşitlikçi bir çözüm olduğuna dair inancına ve ülkesindeki mali yolsuzluğun kronikleşip kronikleşmediğine dair açıklamada bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına göre Kiev Üniversitesi ve Pensilvanya'daki (ABD) Dickinson Üniversitesi Hukuk Fakültesi de dahil olmak üzere Batı'daki birçok akademik kurumda uluslararası hukuk profesörü olarak görev yapan Oleksandr röportajda, uluslararası arenada yaşanan gelişmelerden Ukrayna-Rusya savaşına kadar birçok başlıkta soruları yanıtladı:
-Son aylarda her iki tarafın da anlamlı kazanımlar elde edemediği bu savaşın bundan sonraki aşaması ne olacak?
Bu savaş iki aşamaya ayrılabilir. İlk aşamada çatışma iki farklı merhalede gelişti. Başlangıçta Rusya, Kiev'i üç gün içinde ele geçirmek üzere bir yıldırım saldırısı başlatmayı ve ardından yaklaşık bir ay içinde Ukrayna'nın çoğunu tamamen işgal etmeyi denedi, ancak başarısız oldu. Şu an, acımasız bir yıpratma savaşıyla karakterize edilen çatışmanın ikinci aşamasındayız. Artık asıl mesele dayanıklılık: Yani hangi tarafın çabalarını daha uzun sürdürebileceği. Zafer müttefiklerimizin, direnişin devamı için gerekli olan kararlı desteğine bağlıdır. Rus kuvvetleri şu anda Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini kontrol ediyor.

Rusya, Kiev'i kontrol altına almak, Ukrayna bölgelerinin çoğunluğunu kontrol etmek ve kendi yörüngesinde dönen bir hükümet kurmak gibi iddialı hedeflerine ulaşamadı. Aslında Ukrayna, 24 Şubat 2022'den bu yana Rusya'nın işgal ettiği alanların yaklaşık yarısını geri almayı başardı. Bir diğer önemli başarı, başlangıçta çatışmaya katılan Rus birliklerinin yüzde 90'ının operasyonel yollarının etkili bir şekilde kesintiye uğratılması. Üçüncü kayda değer zafer, Rus kuvvetlerinin Karadeniz'den sürülmesiydi ve benim görüşüme göre bu başarılar, çatışmanın daha geniş bağlamında çok önemli.

Batı'da bu çıkmazı bir çıkmaz sokak olarak yorumlayan ve azınlıkta da olsa artık Putin'le müzakerelere başlama zamanının geldiğine yönelik bir görüş var.

-Görevden alınan Başkomutan Valery Zalozny, savaşa ilişkin değerlendirmesinde Başkan Vladimir Zelenskiy'den daha mı gerçekçiydi?

Başkomutan Valery Zalozny ve Başkan Zelenskiy'nin pozisyonlarında ciddi bir çelişki görmüyorum. Bana göre ikisi de aynı stratejiyi izliyor.

-Ancak Valery Zalozny savaşın çıkmaza girdiğini söyledi…

Bazı politikacıların ‘çıkmaz’ tabirini kullanmasıyla ilgili bir yanlış anlaşılma var gibi görünüyor. Bunun olumsuz etkileri bulunuyor. Batı'da bu çıkmazı bir çıkmaz sokak olarak yorumlayan ve azınlıkta da olsa artık Putin'le müzakerelere başlama zamanının geldiğine yönelik bir görüş var. Zalozny'nin durgunluk durumuna işaretinde kastedilen bu değildi. The Economist’e makale yazmaktaki amacı, Batılı Müttefiklerden ek destek istemek ve onları böyle bir çıkmazın gerçeğe dönüşmesini önlemek için daha fazla silah sağlamaya teşvik etmekti.Evet, hedefi açıktı: Ukrayna'nın işgal altındaki toprakları geri alma ve karşı saldırıya geçme çabalarını sürdürmek için daha fazla askeri yardım sağlamak. Diplomat olmayan Zalozny, Batı söyleminde ‘çıkmaz’ kelimesinin taşıdığı çağrışımı tam olarak anlamadığı için en uygun terimi seçememiş olabilir. Onun çağrısı, olası bir çıkmazdan kaçınmak için askeri desteğin artırılması ihtiyacıydı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy (solda), Kiev'deki toplantı sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Eski Başkomutanı Valery Zalozhny ile bir araya geldi. (AP)
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy (solda), Kiev'deki toplantı sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Eski Başkomutanı Valery Zalozhny ile bir araya geldi. (AP)

-Geçen yılki karşı saldırının başarısızlığının günah keçisi Zalozhny miydi?

Öncelikle karşı saldırının yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı başarısız olduğunu düşünmüyorum ve gerçekleri sizlere sundum. Sayıca ve silah olarak üstün olmamıza rağmen bu bir başarısızlık değildi. Sınırsız insan kaynağına, insan gücüne ve silahlara sahip bir süper güce karşı savaşmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kalitesizliğine rağmen büyük miktar durumu telafi ediyor.

İkinci olarak, popülaritesinin zirvesinde olan önemli bir figürün ortadan kaldırılmasının onu günah keçisi yapacağına inanmıyorum, ancak iki yıl süren şiddetli çatışmanın ardından askeri liderlikte değişiklik yapılması normaldir.

-Sizin açınızdan Rusya ile savaşın adil çözümü nedir?
Bir uluslararası hukuk profesörü olarak bakış açım bu alanın ilkelerine dayanmaktadır. Avrupa'da uluslararası hukuku yeniden tesis etmenin tek adil çözümü var: Rus kuvvetlerinin tamamen geri çekilmesi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi geçtiğimiz günlerde bu konuyu ele alan bir kararı kabul etti. Bu karara göre, Rusya ile Ukrayna arasındaki barış müzakereleri ancak Ukrayna koşullarında başlayabilir ve Ukrayna'nın gerekçesiz Rus saldırganlığının kurbanı olduğunun kabul edilmesi gerekir. Şart açık: Barış görüşmelerinin başlayabilmesi için Rusya Kırım da dahil olmak üzere Ukrayna'daki güçleri tamamen çekecek. Bu adımlar diyaloğu başlatmak için temel gereklilikleri oluşturur. Uluslararası hukukun yeniden tesis edilmesi ve adaletin aranması son derece önemlidir. Ukrayna ekonomisinin yüzde 30'undan fazlasına ağır zarar vermekten sorumlu olan Rusya'nın hesap vermesi gerekiyor. Saldırgan taraf olarak bize verdiği zararın tazmini karşılanması tazminat ödemekle yükümlü olmalıdır.

Saldırganlık yalnızca devlet olarak Ukrayna'ya karşı işlenen bir suç değildir; tüm uluslararası topluma karşı işlenmiş bir suçtur.

-Rusya ile iki yıl süren savaşın ardından Ukrayna'nın Rus kuvvetlerinin Kırım Yarımadası'ndan çekilmesi konusunda ısrar etmesini askeri açıdan gerçekçi buluyor musunuz?
Uzun vadede iyimserim çünkü saldırı suçu sadece devlet olarak Ukrayna'ya karşı işlenen bir suç değil; tüm uluslararası topluma, tüm ülkelere karşı işlenmiş bir suçtur ve eminim ki uluslararası mücadeleyi sürdürme iradesi yeniden tesis edilecektir. Bu bir zaman meselesi. Ama elbette gerçekçi olmak gerekirse beklediğimizden uzun sürebilir. Ama sonuç kaçınılmazdır. İnsanlık bir yol ayrımında: Ya yirmi birinci yüzyılda uluslararası hukukun rehberliğinde ilerlemeyi ya da on dokuzuncu yüzyılın standartlarına geri çekilmeyi seçecek. Putin, eylemleriyle bizi bu köhne uygulamalara dönmemizi, böylece yüzyıllarca süren ilerlemeyi feda etmemizi istiyor. Ancak insanlığın uluslararası hukuk ilkelerini tercih ederek akıllıca seçim yapacağına inanıyorum. Bu iyimserlik Kırım'daki duruma da yayılıyor.

Haydi hayal edelim, sadece bir tartışma çerçevesinde, Ukrayna'nın düştüğünü ve Rusya'nın Ukrayna'yı kontrol ettiğini varsayalım. Sonrasında ne olacak?

- Ukrayna Güvenlik Servisi, yaklaşık 40 milyon dolar değerindeki askeri silahlarla ilgili yolsuzluğu ortaya çıkardığını açıkladı. Başsavcı'nın çalınan paraya el konulduğunu söylediğini biliyorum. Peki, Ukrayna'da mali yolsuzluğun kronik olduğunu düşünüyor musunuz? Yolsuzluk, Avrupa Birliği'ne katılma girişiminizde büyük bir engel değil miydi?

Yolsuzluk sorunu uzun yıllardan beri var ve Ukrayna'da çok büyük bir sorun. Başkan Zelenskiy'nin seçilmesinin nedenlerinden biri de yolsuzlukla mücadele ihtiyacıydı ve o da sözünü tuttu. Şimdi mevcut duruma baktığınızda Ukrayna'da hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını göreceksiniz. Mesela yolsuzluk davalarında milletvekillerinin dokunulmazlığı yok. Size Ukrayna Parlamentosu üyelerinin yolsuzluk suçlamasıyla adalet önüne çıkarıldığı davalardan birçok örnek verebilirim. Bir başka örnek, yolsuzluk nedeniyle adalet önüne çıkarılan Ukrayna Başyargıcı’dır. Önemli şahsiyetlerin ve üst düzey politikacıların adalet önüne çıkarıldığı başka birçok örnek bulunuyor. Yolsuzlukla mücadelede çok etkili bir yapı oluşturduk ve yolsuzlukla mücadelemiz devam ediyor, çünkü çok basit bir gerçeğin farkındayız: Özellikle savaş sırasında yolsuzluğa tahammül edemeyiz. Çünkü yolsuzluk NATO'ya ya da Avrupa Birliği'ne katılmak istediğimiz bir dönemde küresel anlamda ortaklarımızın ve müttefiklerimizin gözünde güvenilirliğimizi zedeliyor.

-Başkan Zelenskiy'nin birden fazla röportajda söylediği ilginç şeylerden biri de Ukrayna'yı desteklemenin bir hayır işi olmadığıdır. Bundan ne sonuç çıkarıyorsunuz?

Ukrayna aslında Avrupa'nın kalkanı rolünü oynuyor. Haydi hayal edelim, sadece bir tartışma çerçevesinde, Ukrayna'nın düştüğünü ve Rusya'nın Ukrayna'yı kontrol ettiğini varsayalım. Sonrasında ne olacak? Birincisi, bu durum NATO üyesi devletlerin karşı karşıya olduğu güvenlik risklerini artıracaktır. Pek çok kişi Rusya'nın hedeflerinin Ukrayna ile sınırlı kalmayacağına inanıyor; sırada Moldova ve Baltık ülkelerinin yanı sıra Polonya da olabilir. Bu durum, ABD ve NATO üyelerinin Rusya tehdidine karşı savunma bütçelerini önemli ölçüde artırmalarına ve savunma mekanizmalarını güçlendirmelerine yol açacak.

Fotoğraf Altı: Ukrayna lideri Zelenskiy savunma hatlarını ziyaret etti. (AP)
Ukrayna lideri Zelenskiy savunma hatlarını ziyaret etti. (AP)

Sonuç olarak, ABD'nin, Avrupa ülkelerinin ve diğer NATO üyesi ülkelerin üstlendiği mali yükler, mevcut harcamaların çok üzerinde artacak. Dolayısıyla, Ukrayna'nın Rusya'nın yayılmacılığına karşı direnişini desteklemenin sadece iyi niyetli bir davranış değil, aynı zamanda stratejik bir gereklilik olduğu sonucuna varıyoruz.  Rus emperyalizmine karşı direnişimiz sadece egemenliğimizi savunmak değil, aynı zamanda uluslararası düzeni desteklemektir. Bu görevdeki başarısızlık, dünya çapındaki diğer potansiyel saldırganları güçlendirebilir ve motive edebilir.

Araplara şöyle diyorum: Saldırının mağdurunu destekleyerek, kendinize saldırı durumunda güvenceler oluşturun; saldırganın cezasını çekeceğinden emin olun.

-Peki, Ukrayna ile Arap dünyasının, iki tarafı yakınlaştıracak ortak bir zemin mevcut mu?

Evet, birçok ortak mesele var. Bana sık sık şu tür sorular soruluyor: Arap dünyasına sizi neden desteklemeleri gerektiğini nasıl açıklayabilirsiniz? Bunu Avrupa ülkelerine anlatabilirsiniz çünkü siz Avrupa güvenlik mimarisinin bir parçasısınız ve Avrupa değerleri için mücadele ediyorsunuz. Evet. Peki, bu durumu Arap dünyasına nasıl açıklayacaksınız? Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, saldırının mağdurunu destekleyerek, kendinize saldırı durumunda güvenceler oluşturmuş olursunuz; saldırganın cezasını çekeceğinden emin olursunuz. Bu Arapları bizi desteklemeye teşvik edecek önemli bir neden. İkinci neden ise gıda güvenliğidir. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı dünya çapında gıda güvenliğini ve tedarik zincirlerini baltaladı. Son olarak nükleer güvenlik. Ukrayna'yı desteklemek nükleer felaket olasılığını azaltır. Son olarak ahlaki bir argüman var: Rusya, Ukrayna savaşında saldırgandır.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.