Gazze'deki savaşın bölgesel bir çatışmaya dönüşmesine karşı Körfez-Türkiye uyarısı

Erdoğan KİK Zirvesi’nde: Gazze’deki mezalimin Suriye’yi de içerecek bölgesel bir savaşa dönüşmesine fırsat vermememiz gerekiyor

Katar Emiri, KİK Zirvesi’nin oturum aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü (Emirlik Divanı)
Katar Emiri, KİK Zirvesi’nin oturum aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü (Emirlik Divanı)
TT

Gazze'deki savaşın bölgesel bir çatışmaya dönüşmesine karşı Körfez-Türkiye uyarısı

Katar Emiri, KİK Zirvesi’nin oturum aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü (Emirlik Divanı)
Katar Emiri, KİK Zirvesi’nin oturum aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü (Emirlik Divanı)

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin liderleri, Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen 44. zirvenin sonunda, Katar, Mısır ve ABD’nin Gazze Şeridi’ndeki savaşı durdurmak için yürüttüğü arabuluculuk çabalarına verdikleri desteği vurguladı.

KİK Zirvesi sonuç bildirisine göre liderler, İsrail'in Filistin halkına yönelik bariz saldırganlığının devam etmesinden duydukları memnuniyetsizliği dile getirirken, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi’nde uyguladığı şiddet ve ayrım gözetmeyen saldırılar ve sivil halkın zorla yerinden edilmesini kınadı.

KİK üyesi ülkelerin liderleri, İsrail’in saldırılarının durdurulmaması halinde çatışmanın genişleyerek Ortadoğu’daki başka bölgelere sıçrayabileceği, bunun bölge halkları ve uluslararası barış için ciddi sonuçları olacağı konusunda uyardı.

KİK Zirvesi sonuç bildirisine göre liderler, uluslararası topluma ateşkes sağlanması ve Filistinli sivillerin korunması için müdahalede bulunma, İsrail’in Gazze'deki savunmasız sakinlere yönelik toplu cezalandırma politikasına yanıt vermek için uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli adımları atma çağrısında bulundu.

Arabuluculuk desteği

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, Katar’ın ek ateşkeslere varılması için çaba göstermeye devam ettiğini duyurdu.

Ülkesinin daha fazla rehine ve mahkumun serbest bırakılması yönünde çabalarını sürdürdüğünü, takas sürecinin tamamlanması ve insani ateşkesin uzatılmasını engelleyen zorluklardan dolayı üzgün olduğunu ifade etti.

FOTO: Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad, Doha’dan ayrılan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a veda etti (Emirlik Divanı)
 Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad, Doha’dan ayrılan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a veda etti (Emirlik Divanı)

Şeyh Muhammed bin Abdurrahman, Doha’daki KİK Zirvesi sonrasında düzenlenen basın toplantısında açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Mısır ve ABD’deki ortaklarla çalışmalar halen devam ediyor. Bu çalışmanın (arabuluculuk) savaşın durdurulması çağrısında bulunan tüm diplomatik çabaların tamamlayıcısı olduğunu daha önce teyit etmiştik, zira asıl amacımız savaşı durdurmaktır. İnsani ateşkesin uzatılması, mahkum ve rehinelerin serbest bırakılması önemli eylemlerdir, ancak savaşın durdurulmasının sürdürülmesi ve kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşılması da önemlidir.”

Katarlı bakan, yardımların Filistin halkına diz çöktürmek için kullanılmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

Diğer yandan, KİK Zirvesi sonuç bildirisine göre liderler, tam ve sürdürülebilir bir ateşkese ulaşmak için arabuluculuk çabalarının sürdürülmesi ve Gazze sakinleri için insani yardım ve temel ihtiyaçların yeterli düzeyde geçişini sağlamak için güvenli geçişler ve koridorlar açılmasının önemini vurguladı.

KİK ülkeleri, uluslararası meşruiyet kararları ve iki devletli çözüm ilkesine dayanan Arap Barış Girişimi uyarınca, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve Filistin halkının tüm haklarını almasıyla kalıcı, kapsamlı ve adil bir barışa yol açacak siyasi sürecin başlatılması çağrısında bulundu.

FOTO: Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen 44. KİK Zirvesi (Emirlik Divanı)
 Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen 44. KİK Zirvesi (Emirlik Divanı)

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani, KİK Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Filistin halkının kararlılığına ve tüm meşru haklarını elde etme konusundaki ısrarına övgüde bulundu.

Katar Emiri, konuşmasında şunları söyledi:

“İşgalci güçlerin Gazze Şeridi’ndeki kardeşlerimize yönelik yaptığı katliamlar, adaletsizlik duygusunu ve uluslararası meşruiyetin acizliğini derinleştiriyor. İsrail ve destekçileri, Filistin meselesinin ötekileştirilemeyeceğini, sömürgecilik çağının bittiğini anlasaydı, tüm bu trajediler önlenebilirdi. Kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere masum sivillerin sistematik ve kasıtlı olarak öldürülmesinin devam ettiği bu menfur suçun yaklaşık iki ay boyunca devam etmesine izin verilmesi, uluslararası toplum açısından bir utançtır.”

Zirvenin, kardeş Filistin halkına, özellikle de Gazze Şeridi’ndeki halka yönelik saldırının yol açtığı ağır trajedi ve insani felaketin ışığında düzenlendiğine dikkat çeken Katar Emiri, “Hızlanan uluslararası ve bölgesel değişiklikler, bunlarla başa çıkmak, sonuçlarından kaçınmak ve konseyimizin çeşitli alanlardaki kazanımlarını desteklemek için aramızda sürekli danışma ve koordinasyonu gerektiriyor” dedi.

Katar Emiri, İsrail güçlerinin Filistin halkına karşı işlediği katliamlara ilişkin uluslararası soruşturma yürütülmesi konusunda Birleşmiş Milletler’e (BM) çağrıda bulundu.

KİK Genel Sekreteri

KİK Genel Sekreteri Casim Muhammed el-Budeyvi de Filistin halkını meşru haklarından mahrum etmeye devam etmenin tehlikesi ve onların kutsallarına karşı sistematik provokasyonların tekrarlanması konusunda uyardı.

Budeyvi, zirvenin açılış oturumu sırasında yaptığı konuşmada, Filistin halkını desteklemek ve acılarını hafifletmek için başta Körfez ülkeleri olmak üzere, yürütülen kararlı çabalara övgüde bulundu.

KİK Genel Sekreteri, “Bugün kendimizi büyük zorluklarla çevrili buluyoruz, özellikle de Gazze’deki Filistin halkına karşı işlenen ağır kanlı suçlara tanık oluyoruz” diye konuştu.

Budeyvi ayrıca, uluslararası topluma sorumluluklarını yerine getirme, öncelikle ateşkesin derhal sağlanması, Gazze'ye insani yardım girişini kolaylaştırma, bölgede güvenlik ve barışı sağlayacak, sivilleri koruyacak şekilde iki devletli çözüme yol açacak güvenilir bir barış sürecini harekete geçirmek için çalışma çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise konuk olduğu KİK Zirvesi’nde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Garantörlük dahil, bölge ülkeleriyle birlikte sorumluluk almaya hazır olduğumuzu açıkladık. Gazze’deki mezalimin Suriye’yi de içerecek bölgesel bir savaşa dönüşmesine fırsat vermememiz gerekiyor.”

Anadolu Ajansı’nın (AA) haberine göre Cumhurbaşkanı, konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü:

“(Başbakan Binyamin) Netanyahu yönetimi, siyasi ömrünü uzatmak uğruna tüm bölgemizin güvenliğini, geleceğini tehlikeye atıyor. Çoğunluğu çocuk ve kadın 17 bin Filistinli masumun hayatını kaybetmesi insanlık suçudur, savaş suçudur. İsrail'in işlediği bu suçlar yanına kar kalmamalıdır. Önceliğimiz, derhal kalıcı ateşkesin ilan edilmesi ve kesintisiz bir şekilde insani yardım akışının teminidir.”

Erdoğan, son gelişmelerle birlikte 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasının öneminin bir kez daha görüldüğünü vurguladı.

Cumhurbaşkanı, “Bu maksatla garantörlük dahil, bölge ülkeleriyle birlikte sorumluluk almaya hazır olduğumuzu açıkladık” dedi.

Körfezin bölgesel güvenliği

KİK ülkeleri, konseyin rolünün bölgesel ve küresel güvenlik ve barışın korunmasında temel bir direk olduğunu vurgulayarak, bölgede istikrar ve güvenliğin korunması konusunda kararlı olduklarını ifade etti.

KİK Zirvesi’nin sonuç bildirisinde, uluslararası sözleşmelere, geleneklere ve yasalara dayanan egemenlik ve iç işlerine karışmama ilkelerine saygı vurgulandı. Ayrıca, herhangi bir üye ülkeye yönelik herhangi bir tehdit ve dış müdahale reddedildi.

Ortak savunma ilkesi ve kolektif güvenlik kavramına göre, KİK ülkelerinin güvenliğinin bölünmez bir bütün olduğu vurgulandı.

Liderler, gümrük birliğinin gerekliliklerini, Körfez ortak pazarını tamamlamak ve KİK ülkeleri arasında ekonomik birliğin sağlanmasını hızlandırmak için çabaların iki katına çıkarılması yönünde mutabık kaldı.

Zirvenin sonuç bildirisinde liderler, KİK ülkelerinin maruz kaldığı her türlü tehdide karşı bir arada durduklarının da altını çizdi.

KİK liderleri, Kuveyt ile Irak arasındaki Durra Doğalgaz Sahası konusunda ise sahanın tamamen Kuveyt’in deniz alanlarında bulunduğunu ifade etti.

Ayrıca Suudi Arabistan-Kuveyt arasında bölünmüş bölgeye bitişik doğal kaynakların, yalnızca Suudi Arabistan ile Kuveyt’in ortak mülkiyeti olduğu ve doğal kaynaklardan yararlanma konusunda tek başlarına tüm haklara sahip oldukları vurgulandı.

KİK, bu konuda Irak’a, Kuveyt’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyması, ikili ve uluslararası taahhütlere, anlaşmalara ve ilgili tüm BM kararlarına uyması yönünde çağrıda bulundu.

FOTO: KİK ülkelerinin liderleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Doha’da Körfez Zirvesi’nin açılışında (OMAN News)
KİK ülkelerinin liderleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Doha’da Körfez Zirvesi’nin açılışında (OMAN News)

Körfez Zirvesi sonuç bildirisinde, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in girişimiyle, Suudi Arabistan ile İran arasında 10 Mart tarihinde Pekin’de varılan, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması ve güvenlik işbirliği anlaşması ile ekonomik işbirliği anlaşmasının etkinleştirilmesini içeren anlaşma da memnuniyetle karşılandı.

KİK ülkeleri, bölgede deniz güvenliğinin ve su yollarının korunmasının, bölgenin ve dünyanın güvenlik ve istikrarını tehdit eden faaliyetlerle mücadele edilmesinin önemini vurguladı.

Lübnan meselesiyle ilgili olarak KİK, Lübnan’ın egemenliğine, güvenliğine ve istikrarına, ayrıca sınırlarını koruyan, radikal ve terörist grupların tehditlerine direnen Lübnan Silahlı Kuvvetleri’ne verdiği desteğin devam ettiğini teyit etti.

KİK ülkeleri, ülkenin teröristler, uyuşturucu kaçakçılığı veya bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden diğer suç faaliyetlerinin başlangıç ​​noktası haline getirilmemesi için, Lübnan’ın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizi aşmasını sağlayacak kapsamlı siyasi ve ekonomik yapısal reformların uygulanmasının önemini vurguladı.

Körfez ülkeleri, ilgili BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları ve Taif Anlaşması hükümlerinin uygulanması da dahil olmak üzere, Lübnan hükümetinin kontrolünü, tüm Lübnan toprakları üzerinde genişletmesinin önemi de ifade etti.



Körfez ülkeleri ortak savunma mekanizmasını ve caydırıcılığı harekete geçirecek

TT

Körfez ülkeleri ortak savunma mekanizmasını ve caydırıcılığı harekete geçirecek

Körfez ülkeleri ortak savunma mekanizmasını ve caydırıcılığı harekete geçirecek

Körfez ülkeleri liderleri dün Arap Birliği Ortak Savunma Konseyi’ne İsrail'in Katar'a yönelik saldırısı çerçevesinde Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin (Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri/BAE) savunma durumunu ve bu ülkelere yönelik tehditlerin kaynaklarını değerlendirmek üzere, Yüksek Askeri Komite'nin bir başka toplantısının ardından Doha'da acil bir toplantı düzenlemesinin yanında Birleşik Askeri Komutanlığa ortak savunma mekanizmalarını ve Körfez ülkelerinin caydırıcılığını harekete geçirmek için gerekli idari önlemleri alması talimatı verdiler.

İsrail’in Katar’ın başkenti Doha'yı hedef alan saldırısı üzerine düzenlenen KİK Olağanüstü Zirvesi’nde saldırının etkilerini tartışan Arap liderler, Katar'ın egemenliğini açıkça ihlal eden İsrail'i kınadılar ve bu ihlalin tehlikeli ve kabul edilemez bir tırmanış olduğunu ve uluslararası hukuk ilkelerine ve Birleşmiş Milletler Şartı'na ciddi bir ihlal teşkil ettiğini belirttiler.

fgthy
Körfez ülkeleri liderleri, Ortak Savunma Konseyi'ne durum değerlendirmesi yapması ve Körfez ülkelerinin caydırıcılığını harekete geçirmesi talimatı verdiler (SPA)

Zirvenin sonuç bildirisinde, Körfez ülkeleri, Katar'ın bu saldırganlığa karşı aldığı tüm önlemlerde tam bir dayanışma içinde olduklarını teyit ettiler. KİK ülkelerinin güvenliğinin bölünmez olduğu ve bunlardan herhangi birine yönelik herhangi bir saldırının hepsine yönelik bir saldırı olduğu vurgulandı. Ayrıca, Katar'ı desteklemek ve güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini her türlü tehdide karşı korumak için tüm imkanlarını kullanmaya hazır olduğu da teyit edildi.

İsrail'in Katar'a yönelik acımasız saldırısını Körfez güvenliği ve bölgesel barış ve istikrara yönelik doğrudan bir tehdit olarak değerlendiren liderler, bu saldırgan politikaların devam etmesinin, tüm bölgenin istikrarı üzerinde ciddi etkileri olduğu göz önüne alındığında, barışa ulaşma çabalarını ve İsrail ile mevcut mutabakat ve anlaşmaların geleceğini baltaladığını belirttiler.

İsrail'in suç teşkil eden eylemlerinde ısrarcı olmasının ve tüm uluslararası normları, yasaları ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nı açıkça ihlal etmesinin, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışı tehdit eden ciddi sonuçlara yol açacağı konusunda uyaran liderler, BM Güvenlik Konseyi’ni (BMGK), uluslararası toplumu ve nüfuzlu ülkeleri tüm sorumluluklarını üstlenmeye çağırdılar. Liderler, uluslararası hukukun ve kurumlarının otoritesini zedeleyen ve göz ardı edilmemesi veya caydırıcı uluslararası yaptırımlar uygulanmadan geçiştirilmemesi gereken tehlikeli bir emsal teşkil eden bu ihlalleri durdurmak için kararlı ve caydırıcı önlemler alınmasını talep ettiler.

Uluslararası toplumun ahlaki ve hukuki sorumluluklarını üstlenmesi, İsrail'i caydırmak için acil önlemler alması ve bölgesel güvenlik ile uluslararası barış ve istikrara doğrudan tehdit oluşturan uluslararası hukuk ve uluslararası insani hukuk ihlallerine son vermesi gerektiğini vurgulayan liderler, tüm devletleri ve uluslararası kuruluşları bu suç niteliğindeki saldırıyı kınamaya ve Katar’ın egemenliğine saygı gösterilmesini ve vatandaş ya da ikamet edenler olsun tüm sivillerin korunmasını sağlamak için caydırıcı önlemler almaya çağırdılar.

Öte yandan liderler, Katar'daki güvenlik ve sivil savunma yetkilileri ile diğer ilgili kurumların olaya anında müdahale ederek, etkilerini sınırlandırmak ve vatandaşların ve sakinlerin güvenliğini sağlamak için gösterdikleri çabalara övgüde bulundu.

Bu saldırganlığın Katar’ın yoğun çabalarını ve Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanması ve rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılması için arabuluculuk rolünü engellediğini ve kardeş Filistin halkının acılarını hafiflettiğini vurgulayan liderler, İsrail'in bölgedeki birçok ülkeye yönelik tekrarlanan saldırılarının, güvenlik, barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik uluslararası ve bölgesel çabaları ciddi şekilde engellediğinin altını çizdiler.

Zirvede, BM Şartı'nda, uluslararası antlaşmalarda ve anlaşmalarda yer alan normlara ve temellere, iyi komşuluk ilkelerine, devletlerin egemenliğine saygı gösterilmesine, iç işlerine karışılmamasına, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesine ve güç kullanımı veya güç kullanma tehdidinden kaçınılmasına bağlı kalınması gerektiğini vurgulandı.

İsrail'in acımasız saldırısını hızla kınayan ve Katar ile dayanışma içinde olduklarını açıklayan kardeş Arap ve İslam ülkeleri ile uluslararası toplumdaki dost ülkelere şükran ve takdirlerini ifade eden liderler, bu tutumların, devlet egemenliğinin ihlalini reddetme ve bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı korumaya yönelik çabaları destekleme konusundaki ortak taahhüdü yansıttığını teyit ettiler.

Liderler, barışsever ülkeleri, İsrail'in Katar'a yönelik acımasız saldırısını ve Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı ve soykırım suçlarını durdurmaya yönelik uluslararası çabaları ve diplomatik çözümleri baltalamaya yönelik girişimlerini kınamaya çağırdılar. İsrail’in bu eylemleri arasında, halkı yerinden etmek ve aç bırakmak, Gazze Şeridi'nde faaliyet gösteren uluslararası yardım ve insani yardım kuruluşlarının çalışmalarını engellemek, gazetecileri, sağlık ve ambulans ekiplerini, kurtarma ekiplerini ve insani yardım çalışanlarını öldürmek gibi sistematik politikaların yer aldığını ifade eden liderler, bu suç eylemlerini caydırmak için uluslararası düzeyde ortak çabalar gösterilmesi gerektiğinin altını çizdiler.


BM, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısını kınadı: Uluslararası hukukun şok edici ihlali

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk (EPA)
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk (EPA)
TT

BM, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısını kınadı: Uluslararası hukukun şok edici ihlali

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk (EPA)
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk (EPA)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in geçtiğimiz hafta Katar'daki Hamas liderlerine yönelik saldırısının bölgesel barış ve istikrarı tehdit ettiğini belirterek, ‘yargısız infazların sorumlularının hesap vermesi’ gerektiğini vurguladı.

Volker Türk, BM İnsan Hakları Konseyi'nde saldırıyla ilgili oturumun açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “İsrail'in 9 Eylül'de Doha'daki müzakerecilere yönelik saldırısı, uluslararası hukukun şok edici bir ihlali, bölgesel barış ve istikrara yönelik bir saldırı ve dünya çapındaki arabuluculuk ve müzakere süreçlerinin bütünlüğüne yönelik bir darbedir.”

Katar, BM İnsan Hakları Konseyi'nden Doha'ya yönelik bombardıman için İsrail'i sorumlu tutmak üzere adımlar atmasını istedi.

Diğer yandan dün düzenlenen Doha Zirvesi’nde liderler, Katar devletine, güvenliğine, istikrarına, egemenliğine ve vatandaşlarının emniyetine koşulsuz desteklerini yinelediler. İsrail'in, Katar'ın egemenliğine açık bir ihlal, uluslararası hukuka bariz bir aykırılık ve bölgesel barış ve güvenliğe ciddi bir tehdit olarak gördükleri acımasız saldırısını kınayarak, Katar ile birlik içinde olduklarını ifade ettiler.

Doha'da düzenlenen olağanüstü Arap Birliği - İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesi, tüm Arap ve İslam ülkelerine yönelik bir saldırı eylemi olan İsrail'in hain saldırısına karşı Katar ile dayanışmayı vurguladı. Ayrıca Katar'ın, BM Şartı hükümlerine uygun olarak, güvenliğini, egemenliğini, istikrarını ve vatandaşlarının emniyetini sağlamak için bu saldırganlığa yanıt vermek üzere atacağı tüm adım ve önlemlerde yanında olunacağı taahhüt edildi.

Nihai bildiride, Gazze Şeridi'nde ateşkesi sağlamak, savaşı sona erdirmek ve rehineleri serbest bırakmak için kilit arabulucu rolünü üstlenen Katar'ı hedef almanın, tehlikeli bir adım ve barışı yeniden tesis etmek için yapılan diplomatik çabalara yönelik bir saldırı olduğu belirtildi. Bildiride, “tarafsız bir arabuluculuk merkezine yönelik bu tür bir saldırganlık, Katar devletinin egemenliğini ihlal etmekle kalmayıp, uluslararası arabuluculuk ve barış sağlama çabalarını da baltalamaktadır ve bunun tüm sorumluluğu İsrail'e aittir” vurgusu yapıldı.


Doha Zirvesi ve İsrail saldırganlığına karşı Katar'a koşulsuz destek

TT

Doha Zirvesi ve İsrail saldırganlığına karşı Katar'a koşulsuz destek

Doha Zirvesi ve İsrail saldırganlığına karşı Katar'a koşulsuz destek

Dün Katar’ın başkenti Doha’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’ne katılan liderler Katar’a, güvenliğine, istikrarına, egemenliğine ve vatandaşlarının güvenliğine koşulsuz desteklerini vurguladılar. İsrail'in acımasız saldırısını kınadıklarını ve buna karşı durma konusundaki ortak tutumlarını ifade eden liderler, İsrail’in Katar’a yönelik saldırısını Katar'ın egemenliğine yönelik açık bir ihlal, uluslararası hukukun bariz bir ihlali ve bölgesel barışa ve güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit olarak değerlendirdiler.

İİT ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nde, tüm Arap ve İslam ülkelerine yönelik bir saldırı niteliği taşıyan İsrail'in hain saldırısına karşı Katar ile dayanışmayı ve Katar'ın Birleşmiş Milletler (BM) Şartı ile güvence altına alınan güvenliğini, egemenliğini, istikrarını ve vatandaşlarının ve sakinlerinin güvenliğini korumak için bu saldırıya yanıt olarak aldığı tüm önlemlerin ve attığı adımların desteklendiği vurgulandı.

Zirveden çıkan ortak bildiride, Gazze’de ateşkesin sağlanması ve savaşın sona erdirilmesi, rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılması için kilit arabulucu rolünü üstlenen Katar'ın hedef alınmasının, tehlikeli bir tırmanış ve barışı yeniden tesis etmeye yönelik diplomatik çabaların saldırıya uğraması anlamına geldiği belirtildi. Ayrıca nötr bir arabuluculuk merkezine yönelik bu tür bir saldırganlığın, Katar’ın egemenliğini ihlal etmekle kalmayıp, uluslararası arabuluculuk ve barış sağlama çabalarını da baltaladığı ve bunun tüm sorumluluğunun İsrail'e ait olduğu kaydedildi.

cdghy
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Doha'da düzenlenen İİT ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nin açılış konuşmasını yaparken (EPA)

Zirve, geçtiğimiz perşembe günü BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) acil toplantısından çıkan ve İsrail'in Katar’a saldırısının uluslararası barış ve güvenliği ihlal eden bir eylem olarak oybirliğiyle kınayan açıklamadan duyulan memnuniyet ifade edildi. Doha ile dayanışmanın ve Mısır ve ABD ile birlikte bölgedeki arabuluculuk çabalarında oynamaya devam ettiği hayati rolünün desteklendiği ifade edilen zirvede, BM Şartı ilkeleri uyarınca Katar'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyulması gerektiği belirtildi.

Liderler, İsrail'in saldırganlığı, devam eden uygulamaları ve soykırım, etnik temizlik, açlık ve kuşatma suçları ile yayılmacı yerleşim ve siyasi faaliyetlerinin bölgede barış ve barış içinde bir arada yaşama şansını zedelediğini ve İsrail ile normal ilişkiler kurma yolunda elde edilen tüm kazanımları, mevcut ve gelecekteki anlaşmalar da dahil olmak üzere, tehdit ettiğini vurguladılar.

Uluslararası hesap verebilirliğin yokluğu ve uluslararası toplumun İsrail'in tekrarlanan ihlallerine sessiz kalmasının, İsrail'i saldırılarına devam etmeye ve uluslararası hukuku ve uluslararası meşruiyet kararlarını açıkça ihlal etmeye teşvik ettiğini belirten liderler, bunun, cezasızlık politikasını sürdürdüğünü, uluslararası adalet sistemini zayıflattığını ve kurallara dayalı uluslararası düzeni yok etme tehdidi oluşturarak bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışa doğrudan bir tehdit oluşturduğunu ifade ettiler.

dfrgt
Suudi Arabistan Veliaht Prensi dün Doha'da düzenlenen İİT ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nde ülkesinin heyetine başkanlık etti (SPA)

İsrail’in Katar’a saldırısının BM üyesi olan bir Arap ve İslam devletine karşı açık bir saldırı ve aşırı sağcı İsrail hükümetinin saldırganlığını ortaya koyan ve suç siciline eklenen tehlikeli bir tırmanış olduğunu belirten liderler, bölgesel ve uluslararası istikrar ve güvenliğe doğrudan tehdit oluşturan, bölgede yeni bir gerçeklik dayatma planlarına karşı durulması ve mücadele edilmesi gerektiğini vurguladılar. Ayrıca, İsrail'in tekrarlanan saldırılarına ve devletlerin egemenliğine, güvenliğine ve istikrarına yönelik süregelen ihlallerine son verilmesi çağrısında bulundular.

Ortadoğu'da adil, kapsamlı ve kalıcı bir barışın, Filistin meselesini göz ardı ederek veya Filistin halkının haklarını görmezden gelerek ya da şiddet uygulayarak ve arabulucuları hedef alarak değil, Arap Barış Girişimi ve ilgili uluslararası kararlara bağlı kalarak sağlanabileceğini yeniden teyit ettiler.

Bu bağlamda, uluslararası topluma ve özellikle BMGK’ya, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalini sona erdirmek için yasal ve ahlaki sorumluluklarını üstlenmeleri ve bunun için bağlayıcı bir zaman çizelgesi belirlemeleri çağrısında bulundular.

Liderler, İsrail'in 1967'de işgal ettiği topraklardan Filistin halkını herhangi bir bahane veya isim altında yerinden etme girişimlerini kınadılar. Bunu insanlığa karşı bir suç, uluslararası hukuk ve uluslararası insani hukukun açık bir ihlali ve tamamen ve kesinlikle kabul edilemez bir etnik temizlik politikası olarak değerlendirdiler.

frgty
Dün Doha'da düzenlenen İİT ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nden bir kare (SPA)

Arap ve İslam ülkeleri, Gazze Şeridi’nin yeniden inşa planının hem siyasi hem de teknik yönleriyle uygulanması ve bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladılar. Uluslararası bağışçılara gerekli desteği sağlamaları çağrısında bulunan liderler, bağışçı ülkeleri ateşkesin sağlanmasının ardından Kahire'de düzenlenecek Gazze’nin yeniden inşasına ilişkin konferansa aktif olarak katılmaya çağırdılar.

Zirvede İsrail'in Katar'ı veya herhangi bir Arap ya da İslam ülkesini tekrar hedef alacağına dair devam eden tehditlerinin, uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden bir provokasyon ve tehlikeli bir tırmanış olduğu, tamamen ve kesin olarak reddedildiği vurgulanırken uluslararası topluma, bu tehditleri en güçlü şekilde kınamaya ve bunları durdurmak için caydırıcı önlemler alması çağrısı yapıldı.

Uluslararası toplumun, İsrail'in Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'daki saldırganlığını ve yasadışı yerleşim uygulamalarını durdurmada başarısız olmaya devam etmesinin ciddi sonuçları olacağı uyarısı yapılan zirvede, İsrail’in başta Lübnan ve Suriye olmak üzere bölge ülkelerine karşı devam eden saldırılarının uluslararası hukukun ve devlet egemenliğinin açıkça ihlali olduğu vurgulandı.

Liderler, İsrail’in uluslararası insani hukuk ve Cenevre Sözleşmelerini açıkça ihlal ederek Filistin halkına karşı abluka, açlık, gıda ve ilaçtan mahrum bırakmayı silah olarak kullanarak daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir insani felakete yol açan politikalarını kınadılar. Bu uygulamaların tam anlamıyla bir savaş suçu olduğunu vurgulayan liderler, uluslararası toplumun bu uygulamalara son vermek ve işgal altındaki Filistin topraklarının tüm bölgelerine insani yardımın acil, güvenli ve sınırsız bir şekilde ulaştırılmasını sağlamak için acil eylemde bulunması gerektiğini belirttiler.

rgthy
Dün Doha'da düzenlenen İİT ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nden bir kare (QNA)

İsrail’in işgali altındaki Filistin topraklarının herhangi bir bölümünü ilhak etme kararının feci sonuçları olacağı konusunda uyaran liderler, bunun Filistin halkının tarihi ve yasal haklarının açık bir ihlali olarak ele alınması gerektiğini vurguladılar. Liderler, böyle bir kararın aynı zamanda BM Şartı'nın, uluslararası hukuk ilkelerinin ve ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının ihlali anlamına gelir ve bölgede adil ve kapsamlı bir barışın sağlanmasına yönelik tüm çabaları baltalayacağının altını çizdiler.

Arap Birliği Konseyi'nin bakanlar düzeyinde ‘Bölgede Güvenlik ve İşbirliği için Ortak Vizyon’u onaylamasını memnuniyetle karşılayan liderler, bu bağlamda, kolektif güvenlik kavramını ve Arap ve İslam devletlerinin ortak kaderininin yanı sıra ortak zorluklar ve tehditlerle mücadele etme gerekliliğini ve bu amaçla gerekli uygulama mekanizmalarını geliştirmeye başlamanın önemini vurguladılar.

Ayrıca, iki devletli çözümün uygulanması ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulması konusunda BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen New York Deklarasyonu'nu, Filistin halkının başta, 4 Haziran 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurma hakkı olmak üzere meşru haklarına yönelik uluslararası desteğin açık bir ifadesi olarak memnuniyetle karşılayan liderler, deklarasyonun kabulüne katkıda bulunan Suudi Arabistan ve Fransa'nın çabalarını övdüler.

Zirvede uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması için temel referans noktası olarak uluslararası meşruiyete ve ilgili BM kararlarına bağlı kalmanın önemi vurgulandı.