Gazze'deki savaşın bölgesel bir çatışmaya dönüşmesine karşı Körfez-Türkiye uyarısı

Erdoğan KİK Zirvesi’nde: Gazze’deki mezalimin Suriye’yi de içerecek bölgesel bir savaşa dönüşmesine fırsat vermememiz gerekiyor

Katar Emiri, KİK Zirvesi’nin oturum aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü (Emirlik Divanı)
Katar Emiri, KİK Zirvesi’nin oturum aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü (Emirlik Divanı)
TT

Gazze'deki savaşın bölgesel bir çatışmaya dönüşmesine karşı Körfez-Türkiye uyarısı

Katar Emiri, KİK Zirvesi’nin oturum aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü (Emirlik Divanı)
Katar Emiri, KİK Zirvesi’nin oturum aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü (Emirlik Divanı)

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin liderleri, Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen 44. zirvenin sonunda, Katar, Mısır ve ABD’nin Gazze Şeridi’ndeki savaşı durdurmak için yürüttüğü arabuluculuk çabalarına verdikleri desteği vurguladı.

KİK Zirvesi sonuç bildirisine göre liderler, İsrail'in Filistin halkına yönelik bariz saldırganlığının devam etmesinden duydukları memnuniyetsizliği dile getirirken, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi’nde uyguladığı şiddet ve ayrım gözetmeyen saldırılar ve sivil halkın zorla yerinden edilmesini kınadı.

KİK üyesi ülkelerin liderleri, İsrail’in saldırılarının durdurulmaması halinde çatışmanın genişleyerek Ortadoğu’daki başka bölgelere sıçrayabileceği, bunun bölge halkları ve uluslararası barış için ciddi sonuçları olacağı konusunda uyardı.

KİK Zirvesi sonuç bildirisine göre liderler, uluslararası topluma ateşkes sağlanması ve Filistinli sivillerin korunması için müdahalede bulunma, İsrail’in Gazze'deki savunmasız sakinlere yönelik toplu cezalandırma politikasına yanıt vermek için uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli adımları atma çağrısında bulundu.

Arabuluculuk desteği

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, Katar’ın ek ateşkeslere varılması için çaba göstermeye devam ettiğini duyurdu.

Ülkesinin daha fazla rehine ve mahkumun serbest bırakılması yönünde çabalarını sürdürdüğünü, takas sürecinin tamamlanması ve insani ateşkesin uzatılmasını engelleyen zorluklardan dolayı üzgün olduğunu ifade etti.

FOTO: Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad, Doha’dan ayrılan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a veda etti (Emirlik Divanı)
 Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad, Doha’dan ayrılan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a veda etti (Emirlik Divanı)

Şeyh Muhammed bin Abdurrahman, Doha’daki KİK Zirvesi sonrasında düzenlenen basın toplantısında açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Mısır ve ABD’deki ortaklarla çalışmalar halen devam ediyor. Bu çalışmanın (arabuluculuk) savaşın durdurulması çağrısında bulunan tüm diplomatik çabaların tamamlayıcısı olduğunu daha önce teyit etmiştik, zira asıl amacımız savaşı durdurmaktır. İnsani ateşkesin uzatılması, mahkum ve rehinelerin serbest bırakılması önemli eylemlerdir, ancak savaşın durdurulmasının sürdürülmesi ve kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşılması da önemlidir.”

Katarlı bakan, yardımların Filistin halkına diz çöktürmek için kullanılmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

Diğer yandan, KİK Zirvesi sonuç bildirisine göre liderler, tam ve sürdürülebilir bir ateşkese ulaşmak için arabuluculuk çabalarının sürdürülmesi ve Gazze sakinleri için insani yardım ve temel ihtiyaçların yeterli düzeyde geçişini sağlamak için güvenli geçişler ve koridorlar açılmasının önemini vurguladı.

KİK ülkeleri, uluslararası meşruiyet kararları ve iki devletli çözüm ilkesine dayanan Arap Barış Girişimi uyarınca, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve Filistin halkının tüm haklarını almasıyla kalıcı, kapsamlı ve adil bir barışa yol açacak siyasi sürecin başlatılması çağrısında bulundu.

FOTO: Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen 44. KİK Zirvesi (Emirlik Divanı)
 Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen 44. KİK Zirvesi (Emirlik Divanı)

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani, KİK Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Filistin halkının kararlılığına ve tüm meşru haklarını elde etme konusundaki ısrarına övgüde bulundu.

Katar Emiri, konuşmasında şunları söyledi:

“İşgalci güçlerin Gazze Şeridi’ndeki kardeşlerimize yönelik yaptığı katliamlar, adaletsizlik duygusunu ve uluslararası meşruiyetin acizliğini derinleştiriyor. İsrail ve destekçileri, Filistin meselesinin ötekileştirilemeyeceğini, sömürgecilik çağının bittiğini anlasaydı, tüm bu trajediler önlenebilirdi. Kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere masum sivillerin sistematik ve kasıtlı olarak öldürülmesinin devam ettiği bu menfur suçun yaklaşık iki ay boyunca devam etmesine izin verilmesi, uluslararası toplum açısından bir utançtır.”

Zirvenin, kardeş Filistin halkına, özellikle de Gazze Şeridi’ndeki halka yönelik saldırının yol açtığı ağır trajedi ve insani felaketin ışığında düzenlendiğine dikkat çeken Katar Emiri, “Hızlanan uluslararası ve bölgesel değişiklikler, bunlarla başa çıkmak, sonuçlarından kaçınmak ve konseyimizin çeşitli alanlardaki kazanımlarını desteklemek için aramızda sürekli danışma ve koordinasyonu gerektiriyor” dedi.

Katar Emiri, İsrail güçlerinin Filistin halkına karşı işlediği katliamlara ilişkin uluslararası soruşturma yürütülmesi konusunda Birleşmiş Milletler’e (BM) çağrıda bulundu.

KİK Genel Sekreteri

KİK Genel Sekreteri Casim Muhammed el-Budeyvi de Filistin halkını meşru haklarından mahrum etmeye devam etmenin tehlikesi ve onların kutsallarına karşı sistematik provokasyonların tekrarlanması konusunda uyardı.

Budeyvi, zirvenin açılış oturumu sırasında yaptığı konuşmada, Filistin halkını desteklemek ve acılarını hafifletmek için başta Körfez ülkeleri olmak üzere, yürütülen kararlı çabalara övgüde bulundu.

KİK Genel Sekreteri, “Bugün kendimizi büyük zorluklarla çevrili buluyoruz, özellikle de Gazze’deki Filistin halkına karşı işlenen ağır kanlı suçlara tanık oluyoruz” diye konuştu.

Budeyvi ayrıca, uluslararası topluma sorumluluklarını yerine getirme, öncelikle ateşkesin derhal sağlanması, Gazze'ye insani yardım girişini kolaylaştırma, bölgede güvenlik ve barışı sağlayacak, sivilleri koruyacak şekilde iki devletli çözüme yol açacak güvenilir bir barış sürecini harekete geçirmek için çalışma çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise konuk olduğu KİK Zirvesi’nde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Garantörlük dahil, bölge ülkeleriyle birlikte sorumluluk almaya hazır olduğumuzu açıkladık. Gazze’deki mezalimin Suriye’yi de içerecek bölgesel bir savaşa dönüşmesine fırsat vermememiz gerekiyor.”

Anadolu Ajansı’nın (AA) haberine göre Cumhurbaşkanı, konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü:

“(Başbakan Binyamin) Netanyahu yönetimi, siyasi ömrünü uzatmak uğruna tüm bölgemizin güvenliğini, geleceğini tehlikeye atıyor. Çoğunluğu çocuk ve kadın 17 bin Filistinli masumun hayatını kaybetmesi insanlık suçudur, savaş suçudur. İsrail'in işlediği bu suçlar yanına kar kalmamalıdır. Önceliğimiz, derhal kalıcı ateşkesin ilan edilmesi ve kesintisiz bir şekilde insani yardım akışının teminidir.”

Erdoğan, son gelişmelerle birlikte 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasının öneminin bir kez daha görüldüğünü vurguladı.

Cumhurbaşkanı, “Bu maksatla garantörlük dahil, bölge ülkeleriyle birlikte sorumluluk almaya hazır olduğumuzu açıkladık” dedi.

Körfezin bölgesel güvenliği

KİK ülkeleri, konseyin rolünün bölgesel ve küresel güvenlik ve barışın korunmasında temel bir direk olduğunu vurgulayarak, bölgede istikrar ve güvenliğin korunması konusunda kararlı olduklarını ifade etti.

KİK Zirvesi’nin sonuç bildirisinde, uluslararası sözleşmelere, geleneklere ve yasalara dayanan egemenlik ve iç işlerine karışmama ilkelerine saygı vurgulandı. Ayrıca, herhangi bir üye ülkeye yönelik herhangi bir tehdit ve dış müdahale reddedildi.

Ortak savunma ilkesi ve kolektif güvenlik kavramına göre, KİK ülkelerinin güvenliğinin bölünmez bir bütün olduğu vurgulandı.

Liderler, gümrük birliğinin gerekliliklerini, Körfez ortak pazarını tamamlamak ve KİK ülkeleri arasında ekonomik birliğin sağlanmasını hızlandırmak için çabaların iki katına çıkarılması yönünde mutabık kaldı.

Zirvenin sonuç bildirisinde liderler, KİK ülkelerinin maruz kaldığı her türlü tehdide karşı bir arada durduklarının da altını çizdi.

KİK liderleri, Kuveyt ile Irak arasındaki Durra Doğalgaz Sahası konusunda ise sahanın tamamen Kuveyt’in deniz alanlarında bulunduğunu ifade etti.

Ayrıca Suudi Arabistan-Kuveyt arasında bölünmüş bölgeye bitişik doğal kaynakların, yalnızca Suudi Arabistan ile Kuveyt’in ortak mülkiyeti olduğu ve doğal kaynaklardan yararlanma konusunda tek başlarına tüm haklara sahip oldukları vurgulandı.

KİK, bu konuda Irak’a, Kuveyt’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyması, ikili ve uluslararası taahhütlere, anlaşmalara ve ilgili tüm BM kararlarına uyması yönünde çağrıda bulundu.

FOTO: KİK ülkelerinin liderleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Doha’da Körfez Zirvesi’nin açılışında (OMAN News)
KİK ülkelerinin liderleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Doha’da Körfez Zirvesi’nin açılışında (OMAN News)

Körfez Zirvesi sonuç bildirisinde, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in girişimiyle, Suudi Arabistan ile İran arasında 10 Mart tarihinde Pekin’de varılan, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması ve güvenlik işbirliği anlaşması ile ekonomik işbirliği anlaşmasının etkinleştirilmesini içeren anlaşma da memnuniyetle karşılandı.

KİK ülkeleri, bölgede deniz güvenliğinin ve su yollarının korunmasının, bölgenin ve dünyanın güvenlik ve istikrarını tehdit eden faaliyetlerle mücadele edilmesinin önemini vurguladı.

Lübnan meselesiyle ilgili olarak KİK, Lübnan’ın egemenliğine, güvenliğine ve istikrarına, ayrıca sınırlarını koruyan, radikal ve terörist grupların tehditlerine direnen Lübnan Silahlı Kuvvetleri’ne verdiği desteğin devam ettiğini teyit etti.

KİK ülkeleri, ülkenin teröristler, uyuşturucu kaçakçılığı veya bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden diğer suç faaliyetlerinin başlangıç ​​noktası haline getirilmemesi için, Lübnan’ın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizi aşmasını sağlayacak kapsamlı siyasi ve ekonomik yapısal reformların uygulanmasının önemini vurguladı.

Körfez ülkeleri, ilgili BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları ve Taif Anlaşması hükümlerinin uygulanması da dahil olmak üzere, Lübnan hükümetinin kontrolünü, tüm Lübnan toprakları üzerinde genişletmesinin önemi de ifade etti.



NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

TT

NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'nun (PIF) sahibi olduğu NEOM'daki gelişme hızı, Oxagon ve NEOM Yeşil Hidrojen projelerinin üretim ve işletmeye yaklaşmasıyla birlikte hızlanıyor. Söz konusu projeler, Suudi Arabistan’ın temiz enerji ve ileri endüstrilere geçişinde önemli bir rol oynuyor. Bu adım, karbon emisyonlarının azaltılması ve ulusal ekonominin çeşitlendirilmesini hedefleyen Vizyon 2030 çerçevesindeki çalışmalar kapsamında atılıyor. Yenilenebilir enerji ve teknolojik yenilik temelli entegre sanayi ve teknoloji ekosistemlerinin inşası yoluyla, NEOM’un sürdürülebilir sanayiler ve geleceğin teknolojileri alanında küresel bir merkez olarak konumunu güçlendirmesi amaçlanıyor.

İşletme ve bakım

NEOM Yeşil Hidrojen Şirketi CEO'su Visam el-Gamidi, şirketin 2026'da test ve devreye alma aşamalarını tamamladıktan sonra 2027'de ticari üretime başlamaya hazırlandığını duyurdu. Bu projenin, Suudi Arabistan’ın temiz enerjiye geçişinin en önemli dayanaklarından biri olduğunu ve karbonsuzlaşma ve net sıfır emisyon hedefleri olan Vizyon 2030 hedefleriyle uyumlu olduğunu açıkladı.

Şirketin ACWA Power, Air Products ve NEOM arasında bir ortak girişim olduğunu ve NEOM projesi kapsamındaki sanayi şehri Oxagon'da bulunduğunu belirtti. Proje üç ana tesisten oluşuyor: Oxagon'daki hidrojen üretim tesisi, yaklaşık 80 kilometre doğuda bulunan güneş enerjisi sahası ve yaklaşık 120 kilometre kuzeydeki rüzgâr türbini sahası.

El-Gamidi, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, projenin toplam üretim kapasitesinin 2026 yılı sonuna kadar hidrojen tesisine güç sağlamak için 4 gigawatt olacağını ve ticari üretimin ertesi yıl 2027'de başlayacağını açıkladı. Tesis, günde 600 ton hidrojen üretebilecek; bu hidrojen, yılda 1,2 milyon ton amonyağa dönüştürülecek ve projenin bir parçası olarak inşa edilen deniz rıhtımı da dahil olmak üzere tesise ait özel bir liman üzerinden sevk edilecek. El-Gamidi, şirketin yaklaşık iki yıl önce inşaat aşamasına girdiğini ve şu anda inşaat aşamasının yüzde 80'inden fazlasını tamamladığını, güneş ve rüzgâr enerjisi santrallerinin ise ileri aşamalarda olduğunu ve 2026 yılında hidrojen tesisine test ve işletme için enerji sağlamaya hazır olduğunu bildirdi.

El-Gamidi, şirketin sadece fabrikayı inşa etmekle kalmayıp, aynı zamanda kurumsal yapısını da kurduğunu, bugüne kadar yaklaşık 350 çalışanı istihdam ettiğini, operasyonlar, bakım ve tüm destek fonksiyonları için gerekli yetenekleri çektiğini açıkladı. Şirket ayrıca, bu gelecek vaat eden sektöre katılmak üzere yeni mezunları eğitmek ve nitelik kazandırmak için özel eğitim programları başlattı.

El-Gamidi, şirketin Oxagon bölgesinde bulunmasının ve limanın hidrojen tesisine yakın olmasının projenin başarısında belirleyici bir rol oynadığını belirtti. El-Gamidi’ye göre, tüm rüzgâr türbinleri Neom Limanı ve Oxagon hizmetleri üzerinden ithal edildi. Ayrıca hidrojen tesisinin ana ekipmanları ve birçok diğer ekipman da Neom Limanı ve Oxagon üzerinden getirildi.

Oxagon'un sanayi bölgesindeki yatırımcılara NEOM'da lisans ve izinler, liman hizmetleri, mühendislik ve lojistik hizmetlerini içeren entegre bir sistem sağladığını ve bunun da projenin uygulama aşamalarında önemli ilerlemeler kaydetmesini sağladığını belirtti.

El-Gamidi, bugün inşa edilenin sadece bir istasyon değil, küresel bir model haline gelecek yeni bir endüstrinin başlangıcı olduğunu vurgulayarak, büyük ölçekli bir hidrojen endüstrisi kurmanın ve onu geleceğe taşımanın mümkün olduğunu dünyaya kanıtladığını ifade etti.

Projenin ekonomik ve sosyal etkisi hakkında konuşan el-Gamidi, şirketin NEOM Yeşil Hidrojen Projesi kapsamında 300 ila 350 arasında doğrudan istihdam sağlayacağını ve bunların çoğunun halihazırda doldurulduğunu, ayrıca destekleyici sektörlerde bu sayının 6 ila 7 katı arasında dolaylı istihdam yaratacağını açıkladı.

Projenin NEOM'da yer almasının, tesisin bakımını ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini desteklemek için sürekli endüstriyel hizmetlere ihtiyaç duyulacağı anlamına gelen, yukarı ve aşağı akış hizmetlerinin geliştirilmesine kapı açacağını belirtti. Suudi Arabistan'daki hidrojen endüstrisinin yapay zekâ, dijitalleşme ve mühendislik çözümleri gibi alanlarda uzmanlaşmış birçok şirketi çekeceğini ve Suudi ekonomisinin çeşitlendirilmesi için yeni bir dayanak noktası olacağını vurguladı.

Gelecekteki fırsatlar

Oxagon CEO'su Vishal Wanchoo ise projenin NEOM'da ileri ve temiz endüstrilere ev sahipliği yaptığını ve bölgenin ana ekonomik itici güçlerinden biri olduğunu vurguladı. Oxagon'daki çalışmaların 2021'de planın başlatılmasından bu yana önemli ilerleme kaydettiğini açıkladı. Şehrin, Neom limanı çevresindeki Kızıldeniz'de, özellikle Avrupa ve Afrika olmak üzere birçok coğrafi bölgeye mükemmel erişim sağlayan stratejik bir konumda bulunduğunu ve bu nedenle ürün ihracatı ve Suudi Arabistan'a hizmet vermek için ideal bir yer olduğunu belirtti.

Wanchoo, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Neom Limanı’nın halihazırda faaliyete geçtiğini ve endüstriyel şirketleri Oxagon'da iş kurmaya çekmek için çabaların sürdüğünü, Neom Yeşil Hidrojen Projesi’nin ise yeşil hidrojenin büyük ölçekli üretimi için ilk büyük proje olduğunu bildirdi. Ayrıca, Oxagon'un endüstriyel şehir için odaklandığı temel alanlar olan yapay zekâ veri merkezlerini genişletmenin ve genel olarak yapay zekâ sistemini geliştirmenin yanı sıra entegre bir yenilenebilir enerji sistemi kurmak için çalıştığını da doğruladı.

Wanchoo, Neom Limanı’nın şu anda Yeşil Hidrojen Projesi’ne malzeme tedarik ederek ve karmaşık sevkiyatlar gerçekleştirerek hizmet verdiğini açıkladı ve projenin gelecekteki fırsatlarına yönelik büyük heyecanı vurguladı. Ayrıca, Oxagon'un önceliklerinden birinin kapsamlı bir yenilenebilir enerji sistemi kurmak olduğunu belirterek, yeşil hidrojen alanındaki çalışmaların yaklaşık dört yıl önce başladığını ve geleneksel enerjiden temiz enerjiye geçişin devam ettiği göz önüne alındığında, Krallığa hizmet etmek ve ihracat kapasitesini artırmak için yenilenebilir enerji sisteminin tüm unsurlarının geliştirilmesinin önemini vurguladı.

Wanchoo, Oxagon’un odaklandığı ilk üç temel sütunun, rüzgâr enerjisi teknolojisinin geniş ölçekte yerli üretimi, güneş enerjisi teknolojisinin orta ve nihai aşamalarda yerli olarak üretilmesi ve yüksek üretim kapasitesine sahip bu tesislerin hem Suudi Arabistan’ın yenilenebilir enerji ihtiyacını karşılaması hem de ihracat pazarlarına hizmet etmesi olduğunu belirtti. Ayrıca, yenilenebilir enerji ekosisteminin kilit unsurlarından biri olarak batarya teknolojilerinin geliştirilmesi yönünde çalışmaların sürdüğünü ifade eden Wanchoo, bu alanda projenin önemli bir ilerleme kaydettiğini vurguladı.

Temiz ve teknik endüstrilerle ilgili olarak, Oxagon'un tüm faaliyetlerinin doğası gereği temiz enerji olan yenilenebilir enerji etrafında döndüğünü açıkladı. Hedefin yenilenebilir enerji bileşenlerinin üretimi ile sınırlı olmadığını, Oxagon'daki tüm endüstrilerin tamamen yenilenebilir enerji kullanarak çalıştırılmasına kadar uzandığını vurguladı. NEOM Yeşil Hidrojen Projesi'nin en büyük yenilenebilir enerji üretim projelerinden biri olduğunu ve tamamen temiz enerjiyle çalıştığını, bu sayede Oxagon'daki diğer endüstrilere de aynı enerjiyi sağladığını belirtti.

Wanchoo, teknik alandaki odak noktalarının yapay zekâ olduğunu belirterek, yapay zekâ ile yenilenebilir enerji arasında yakın bir bağlantı bulunduğunu vurguladı. Günümüzde yapay zekânın karşılaştığı en büyük zorluklardan birinin sürdürülebilirlik olduğunu, zira bu alanın soğutma amaçlı büyük miktarda enerji ve su tükettiğini söyledi. Bu nedenle, Oxagon, sürdürülebilir çözümler benimsemeye özen gösteriyor. Şehirde kurulacak dev yapay zekâ veri merkezi, yenilenebilir enerji ile çalışacak ve soğutma için deniz suyu kullanılacak; böylece operasyonların ve kullanılan teknolojilerin sürdürülebilirliği sağlanmış olacak.

Wanchoo ana hedefin bu görüşmeleri ilerletmek ve şirketlerin faaliyetlerine başlayabilmeleri için anlaşmaları sonuçlandırmak olduğunu vurguladı. Yenilenebilir enerji ve yapay zekâ projelerinin hızlı büyümesi göz önüne alındığında, planın 2026 yılı sonundan önce endüstriyel üretime başlamak ve 2027 yılına kadar tam üretime ulaşmak olduğunu belirtti.


Savaş hazırlığını artırmaya yönelik Suudi Arabistan- Amerika tatbikatları

Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
TT

Savaş hazırlığını artırmaya yönelik Suudi Arabistan- Amerika tatbikatları

Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

Suudi Arabistan ve ABD kara kuvvetleri arasındaki ortak askeri tatbikat "Quincy-1" dün Fort Irwin askeri üssünde başladı.

Tatbikat, operasyonel hazırlığı artırmayı, uzmanlık alışverişinde bulunmayı ve çeşitli muharebe ortamlarında ortak operasyonların entegrasyonunu amaçlıyor.

Resim   Ortak tatbikat manevraları “Quincy-1” Fort Irwin askeri üssünde başladı, (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

Yaklaşık bin 200 mil karelik bir alanı kaplayan dev Fort Irwin askeri üssü, Kaliforniya ve Nevada eyaletleri arasında, Mojave Çölü'nün kalbinde yer almaktadır.


Suudi Arabistan’a F-35 satışı masada: İsrail’in askeri hakimiyeti zayıflayabilir

Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
TT

Suudi Arabistan’a F-35 satışı masada: İsrail’in askeri hakimiyeti zayıflayabilir

Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)

ABD, Suudi Arabistan'ın 48 adet F-35 savaş jeti satın alma teklifini değerlendiriyor. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Reuters'a konuşan ABD'li yetkililer, Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) teklif üzerinde aylardır çalıştığını belirtiyor. 

Pentagon'daki politika departmanından geçen teklifin, bakanlıktaki üst düzey yetkililer tarafından değerlendirmeye alındığı ifade ediliyor. 

Diğer yandan nihai satış kararı için kabine düzeyinde ilave onaylar, Kongre'ye bildirim ve Donald Trump'ın imzası gerekecek.

Haberde, Suudi Arabistan yönetiminin, uçakları satın almak için doğrudan Trump'la iletişime geçtiği aktarılıyor. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 18 Kasım'da Beyaz Saray'ı ziyaret edecek. Sürecin bu görüşmeden önce hızlandırıldığı ifade ediliyor. 

Analizde, hava kuvvetlerini modernize etmek ve özellikle İran'dan gelebilecek muhtemel tehditlere karşı koymak amacıyla Riyad yönetiminin yıllardır bu savaş uçaklarını istediğine işaret ediliyor. 

Washington'ın Riyad'la savunma işbirliğini geliştirmeye açık olduğunu göstermesi üzerine Suudi Arabistan'ın jetler için tekrar teklifte bulunduğu belirtiliyor. Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri'nde Boeing yapımı F-15'ler ve Avrupa menşeli Tornado ve Typhoon savaş jetleri yer alıyor. 

Trump, mayıstaki Ortadoğu turunda Suudi Arabistan'ı ziyaret etmiş, iki ülke arasında 142 milyar dolarlık silah anlaşması imzalanmıştı. Beyaz Saray'ın "tarihin en büyük savunma satış anlaşması" diye nitelediği anlaşma hava ve füze sistemlerinden iletişim teknolojilerinin 

geliştirilmesine kadar birçok kalemi içeriyordu. 

Öte yandan satışın gerçekleşmesinin, ABD'nin Ortadoğu'daki politikasında önemli bir değişime işaret edeceği belirtiliyor. 

Ortadoğu'da filosunda F-35 bulunan tek ülke İsrail. Washington silah satışlarıyla İsrail'in "niteliksel askeri üstünlüğünü" sağlama politikası yürütüyor ancak bu jetlerin Suudi Arabistan'a da satılmasının, bölgedeki "askeri dengeleri değiştirebileceğine" dikkat çekiliyor. 

Israel Hayom'daki analizde de bu hamlenin "İsrail'in bölgedeki askeri hakimiyetine meydan okuma" anlamına geleceği yazılıyor. 

Riyad yönetimi, F-35'leri satın almak için eski ABD Başkanı Joe Biden'la da görüşmüştü. Suudi Arabistan-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi çerçevesinde bu satışların gerçekleştirilebileceği bildirilmişti. Ancak iki ülke arasında ABD arabuluculuğunda yürütülen normalleşme görüşmeleri, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşı nedeniyle askıya alınmıştı. 

Independent Türkçe, Reuters, Israel Hayom