Prens Faysal bin Ferhan'dan uluslararası anlaşmazlıkların çözümü için Suudi arabuluculuk diplomasisine vurguhttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/5115694-prens-faysal-bin-ferhandan-uluslararas%C4%B1-anla%C5%9Fmazl%C4%B1klar%C4%B1n-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm%C3%BC-i%C3%A7in-suudi
Prens Faysal bin Ferhan'dan uluslararası anlaşmazlıkların çözümü için Suudi arabuluculuk diplomasisine vurgu
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, 4. Riyad İnsani Yardım Forumu'nun açılışında ‘insani diplomasinin’ öneminden bahsetti
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, konuşmasında insani yardım ve siyasi etik arasındaki etkileşimin insani yardım faaliyetlerinin özünü oluşturduğunu vurguladı. (Şarku’l Avsat)
Prens Faysal bin Ferhan'dan uluslararası anlaşmazlıkların çözümü için Suudi arabuluculuk diplomasisine vurgu
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, konuşmasında insani yardım ve siyasi etik arasındaki etkileşimin insani yardım faaliyetlerinin özünü oluşturduğunu vurguladı. (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bugün yaptığı açıklamada, Suudi diplomasisinin anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmek ve sürdürülebilir barış için diyalog, anlayış ve yakınlaşmayı teşvik etmek amacıyla ülkeler arasında arabuluculuk yapmak için yoğun bir şekilde çalıştığını belirtti.
Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi (KSrelief) tarafından düzenlenen 4. Riyad Uluslararası İnsani Yardım Forumu'nun açılışında konuşan Prens Faysal bin Ferhan, forumun Suudi Arabistan’ın insani yardım çalışmaları konusunda diyaloğu teşvik etme ve dünyanın karşı karşıya olduğu zorluklar ışığında bununla ilgili zorlukları tartışma konusundaki ilgisini yansıttığını ifade etti.
Prens Faysal bin Ferhan, ülkesinin tarihi boyunca, insani ilkeleri ve insani konulardaki ılımlılık ve sorumluluğa dayalı rolü temelinde, ihtiyaç sahibi ülkelere ve halklara yardım eli uzatmaya ve ayrım gözetmeksizin dünyanın dört bir yanındaki mağdurlara yardım sağlamaya istekli olduğunu vurguladı. Prens Faysal bin Ferhan ayrıca, Suudi Arabistan'ın uluslararası düzeyde en büyük insani yardım ve kalkınma yardımı bağışçılarından biri olmak için büyük çaba sarf ettiğini bildirdi.
Prens Faysal bin Ferhan, Suudi Arabistan tarafından sağlanan yardımların değerinin 133 milyar doları aştığını ve dünya çapında 172'den fazla ülkeye fayda sağladığını belirtti.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, ülkesinin KSrelief aracılığıyla uluslararası ortaklarla iş birliği içinde acil müdahale, gıda güvenliği, barınma, çevre sağlığı ve su sektörlerini içeren acil yardım projelerini uygulamaya istekli olduğunu vurguladı.
Prens Faysal bin Ferhan, Suudi Arabistan’ın uluslararası kuruluşlarla ortaklıkları güçlendirerek, yardım dağıtımının kapsamını genişleterek, en önemli uzmanlık ve deneyimleri paylaşarak ve Krallığın bu konudaki ilkelerine dayanarak insani ve diplomatik çabalarını sürdürdüğünü kaydetti.
Son yıllarda artan insani zorlukların üstesinden gelmek için diplomatik çabalara destekleyici bir güç olarak çabaların koordine edilmesinde ve insani müdahalenin geliştirilmesinde ‘insani diplomasinin’ etkin rolünün önemine dikkat çeken Prens Faysal bin Ferhan, ‘insani ve siyasi etik arasındaki etkileşimin insani eylemin özünü oluşturduğunu’ belirtti.
Prens Faysal bin Ferhan, “İnsani krizlere köklü çözümler bulmanın ve yapıcı çözümler geliştirerek, iş birliğini arttırarak, asil insani yardım çalışmalarının hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmak için bilgi ve uzmanlık paylaşarak ve insani ihtiyaçlar ile mevcut kaynaklar arasındaki uçurumun büyümesini önlemek için yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler bularak insani eylemi geliştirmenin önemini vurguluyoruz” dedi.
Prens Faysal bin Ferhan, KSrelief’in çabalarını, özellikle de 4. Riyad İnsani Yardım Forumu'nun bu dönemde toplanmasının önemini överek, ülkesinin insani değerlere bağlı olduğunu vurguladı. Prens Faysal bin Ferhan, herkesi, insani yardım faaliyetleri için çaba göstermeye ve gelecekteki krizler karşısında insani ilkeleri korumak ve daha adil ve insancıl bir dünyanın şekillenmesine katkıda bulunmak için sürekli iletişime çağırdı.
ABD'nin Suriye ile ilgili kararlı tutumu İran'ın bölgesel yenilgisini sağlamlaştırıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5143325-abdnin-suriye-ile-ilgili-kararl%C4%B1-tutumu-i%CC%87ran%C4%B1n-b%C3%B6lgesel-yenilgisini
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)
ABD'nin Suriye ile ilgili kararlı tutumu İran'ın bölgesel yenilgisini sağlamlaştırıyor
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)
James Jeffrey
ABD Başkanı Donald Trump, 13 Mayıs’ta Riyad’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırıldığını açıkladı ve ertesi gün Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile bir araya geldi. Trump, açıklamasında ayrıntılara yer vermezken Suriye’ye yükselmesi ve gelişmesi için yeni bir şans verme konusundaki kararlılığını vurguladı.
Ancak stratejik ağırlığına rağmen aynı ölçüde dikkat çekmeyen bir husus daha var. O da bu hamlenin ABD yönetimi içindeki derin bir anlaşmazlığı çözerken, bir tarafta ABD ve İsrail, diğer tarafta ABD’nin Arap, Türk ve Avrupalı müttefikleri arasındaki çatlağı kapatması. Daha da önemlisi, İran'ın zayıf ve bölünmüş bir Suriye'yi ‘Şii hilalini’ yeniden kurmak için kullanma hevesinin kursağında bıraktı.
Bu karar, İran ve vekilleri için bazı gerilemelerin doruk noktası olması ve uluslararası toplumun Ortadoğu meseleleri etrafında birleşmesine katkıda bulunması nedeniyle tarihi bir etkiye sahip.
İsrail, Suriye’nin ‘şeriatçı’ hükümetine ve onun müttefiki Türkiye'ye yönelik saldırgan tutumu nedeniyle tecrit edilmiş gibi görünse de aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ın son zamanlarda yaptığı daha olumlu açıklamaların yanında özellikle Azerbaycan'da yapılan ve Suriye dosyası üzerinden Ankara ile gerilimi azaltmayı amaçlayan görüşmelerde somutlaşan tutumunda değişiklik belirtileri göstermeye başladı. Ancak en önemli değişim, Trump'ın Suriye'deki İran etkisine yönelik ilmiği sıkılaştırma ve İsrail ordusunun bir cephedeki askeri varlığını azaltmasına izin verme hamlesiydi. Bu hamle, İsrail'deki güvenlik hissini arttırdı ve daha geniş bölgesel istikrara katkıda bulundu.
Ancak ABD ve Suriye dışişleri bakanları arasında bu hafta Türkiye'de yapılması planlanan görüşme ile başlayacak olan çözüme giden yol halen uzun ve meşakkatli. Şimdiye kadar yaptırımların ABD Kongresi tarafından resmi olarak ne zaman kaldırılacağına dair net bir işaret verilmedi. Çünkü bu Trump'ın hızlı bir şekilde onaylayabildiği başkanlık kararından farklı bir durum. ABD Kongresi’nin alacağı karar daha uzun bir yasama süreci gerektiriyor. ABD Kongresi'nden gelen ilk tepkiler olumlu olsa da ayrıntılar önemini koruyor.
Bu arada Washington, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’ya bağlı Heyet Tahriru’ş-Şam’ı halen terör örgütü olarak listelerken Suriye'yi halen terörizmin devlet sponsoru olarak görüyor ve Şera’nın liderliğindeki yeni hükümeti resmi olarak tanımıyor. Ayrıca, Brüksel'deki görüşmesi sırasında Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’ye iletilen ABD'nin talepler listesi halen görüşülmeye ve takip edilmeye devam ediyor. Şeybani'nin ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile yapacağı görüşmede bu temel talepler üzerinde durulması bekleniyor.
İsrail, Dürziler üzerinden Suriye’nin güneyindeki nüfuzu veya belki de Şera’nın kendisiyle yeni ortaya çıkan iletişim kanalları aracılığıyla rakibi Türkiye'ye karşı halen etkili olan bir kozu elinde tutuyor.
ABD’nin taleplerini sıraladığı liste, çok çeşitli güvenlik konularını içeriyor. Şam'a kayıp ABD vatandaşlarının bulunması ve Beşşar Esed rejiminin elindeki kimyasal silahlar ve diğer kitle imha silahlarıyla ilgili çözüm bekleyen meselelerin çözüme kavuşturulması için iş birliği çağrısında bulunarak başlayan listedeki talepler arasında DEAŞ’a karşı hem operasyonel olarak hem de el-Hol Mülteci Kampı’nda ve Suriye’nin kuzeydoğusundaki diğer kamplarda tutulan tutuklularla ilgili olarak koordinasyon sağlanması da yer alıyor. Washington ayrıca ABD güçlerine Suriye genelinde terörle mücadele operasyonları yürütme ve İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve Hizbullah'tan on yıllardır Suriye'de bulunan Filistinli gruplara kadar geniş bir yelpazede terörist olarak sınıflandırılan örgütlerle mücadele etme özgürlüğü verilmesini talep ediyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Riyad'da bir araya geldiler, 14 Mayıs 2025 (SPA)
ABD ayrıca azınlıklara karşı baskıcı uygulamalardan kaçınılması, kapsayıcı ve çeşitliliğin olduğu bir hükümet kurulması ve önemli makamlardaki yabancı uyruklu cihatçı unsurların temizlenmesi için güvenlik birimlerinin yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor. Başkan Trump ayrıca Cumhurbaşkanı Şera’yı ‘Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’na katılmaya ve İsrail'i tanımaya çağırdı. Suriye’nin Abraham Anlaşması'na katılması şu an için ulaşılamaz gibi görünse de Cumhurbaşkanı Şera'nın Suriye ve İsrail arasındaki 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması ile ilgilendiği de ortada.
Başkanlık kararının cesurluğuna rağmen, birçok önemli ayrıntı çözülmeyi bekliyor. Trump yönetiminin Cumhurbaşkanı eş-Şera ve HTŞ hakkındaki kuşkuları henüz dağılmış değil. Bu da herhangi bir siyasi zafer ilan etmeden önce bir dereceye kadar ihtiyatlı olmayı gerektiriyor. Başkanlık kararının cesurluğuna rağmen, birçok önemli ayrıntı açıklanmayı bekliyor. Trump’ın açıklamasının yarattığı toz ve duman dağıldıkça analistler yeni Suriye hükümeti üzerinde en önde gelen müttefiki Türkiye’nin mi, Suudi Arabistan’ın mı, yoksa ABD’nin mi daha etkili olacağını merak etmeye başlayacaklar.
Lübnan'daki Hizbullah tarafından yönetilen İmam Mehdi İzcileri'nden kız öğrenciler, Lübnan'ın güneyinde, eski Suriye rejimi saflarında savaşırken öldürülen Hizbullah komutanı Ali Feyyad'ın fotoğraflarını tutarken, 6 Mart 2016 (Reuters)
Öte yandan İsrail, Dürziler üzerinden Suriye’nin güneyindeki nüfuzu veya belki de Şera’nın kendisiyle yeni ortaya çıkan iletişim kanalları aracılığıyla rakibi Türkiye'ye karşı halen etkili olan bir kozu elinde tutuyor.
Son olarak Rusya, Suriye denkleminde göz ardı edilemeyecek bir faktör. Beşşar Esed rejiminin düşmesi, özellikle de 2019 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Bakan Pompeo'nun Rusya ziyareti sırasında sunduğu, ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye’deki savaşı sona erdirecek uzlaşma önerisini reddetmesinin Moskova için acı verici bir jeostratejik darbe oldu. O tarihten bu yana Rusya, Lazkiye yakınlarındaki askeri üslerini korumak amacıyla Şam ile görüşmeler yürütüyor. Moskova ve yeni Suriye hükümeti arasında savaş sırasında gelişen düşmanlığa rağmen, her iki taraf da pragmatik davranıyor ve bu görüşmelerin pratik anlaşmalara yol açabileceğine inanıyor.
Başkanlık muafiyetleri, insani yardım sağlanması veya sınırlı kalkınma projelerinin finanse edilmesi için geçici kolaylıklar sağlasa da uluslararası iş dünyasının uzun vadeli yatırımlar yapması için ihtiyaç duyduğu istikrarlı yasal çerçeveyi oluşturmuyor.
Öte yan hem Ankara hem de Tel Aviv, Moskova'nın Suriye dosyasındaki dengelerde potansiyel bir rolü olduğunu düşündüklerinden Rusların Suriye'yi terk etmesine yönelik gerçek bir talepte bulunmuyorlar. Özellikle Türkiye'nin güvenlik, diplomasi ve ekonomiyle ilgili diğer çıkarlarının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Suriye’deki askeri üslerinin varlığı gibi küçük bir mesele için taviz vermeye istekli görünmüyor. Trump'ın ‘Yeni Suriye’ yaklaşımını benimsediği şu günlerde, Rusya'ya yönelik tutumu özel bir önem taşıyor. Bu da ABD'nin geniş desteğine sahip olan Ukrayna konusunda devam eden müzakerelerde etkili bir kart olarak kullanılabilir.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump'ın kararına ilişkin jeopolitik arka plan ne olursa olsun, yaptırımların kaldırılması Suriye halkı için büyük bir kazanım. Aynı zamanda ülkenin kaos ve yeniden iç savaşa sürüklenmekten kaçınmasının ardından karşılaştığı en büyük zorluk olan yeniden inşa çabaları için gerçek bir umut penceresi açıyor. Dünya Bankası on dört yıllık savaşın altyapı ve ekonomiye 400 milyar dolardan fazla zarar verdiğini tahmin ediyor. Çatışma, komşu ülkeler ve Avrupa'daki altı milyondan fazla mülteci de dahil olmak üzere Suriyelilerin neredeyse yarısını yerinden etti. ABD’nin Caesar (Sezar) Yasası çerçevesinde Suriye’ye uyguladığı katı yaptırımların devam etmesiyle birlikte, ABD’nin mevcut ya da gelecekteki yönetimleri tarafından yasal olarak soruşturmaya uğrama korkusu nedeniyle Suriye’ye yardım ulaştırma imkanları da oldukça sınırlı.
Suriye'nin başkenti Şam'ın eteklerindeki bir Captagon (uyuşturucu hap) fabrikasının içinde kimyasal madde içeren kutular, 12 Aralık 2024 (Reuters)
Başkanlık muafiyetleri, insani yardım sağlanması veya sınırlı kalkınma projelerinin finanse edilmesi için geçici kolaylıklar sağlasa da ülkenin yeniden inşası için en önemli ve etkili yol olan uluslararası iş dünyasının uzun vadeli yatırımlar yapması için ihtiyaç duyduğu istikrarlı yasal çerçeveyi oluşturmuyor. Zira iş dünyası, istikrarlı ve güvenli bir ortama ihtiyaç duyar, ancak bu geçici muafiyetlerle sağlanamaz.
Sonuç olarak İran'ın bölgesel yenilgisinden DEAŞ’ın neredeyse tamamen ortadan kaldırılmasına ve Türkiye'deki PKK terör örgütünün feshedildiğinin açıklanmasına kadar son dönemde hız kazanan dramatik bölgesel gelişmelerle birlikte Suriye'nin çevresiyle yeniden bütünleşmesi, daha müreffeh, daha istikrarlı ve daha barışçıl bir Ortadoğu'ya giden yolu açabilecek yeni bir sayfa açmak için gerçek bir fırsat gibi görünüyor.