SDG, DEAŞ’a karşı operasyona hazırlanıyor

SDG, DEAŞ’a karşı operasyona hazırlanıyor
TT

SDG, DEAŞ’a karşı operasyona hazırlanıyor

SDG, DEAŞ’a karşı operasyona hazırlanıyor

Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye’nin doğusunda DEAŞ’a karşı yürüttüğü askeri operasyonlarına devam etmeye başladı.

SDG, söz konusu operasyonlarını Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Kürt militanların kontrol ettiği bölgelere yönelik operasyonu nedeniyle 10 gün süresince askıya almıştı.

TSK’nın, SDG’nin ana omurgasını oluşturan YPG’nin kontrolü altındaki bölgeleri hedef alan operasyon başlatması ve Ankara’nın geniş çaplı bir askeri operasyon düzenlenebileceğine dair tehditler yöneltmesi nedeniyle Suriye’nin kuzey bölgesine gergin bir atmosfer hakim oldu.

Washington liderliğindeki Uluslararası Koalisyon tarafından desteklenen SDG, 31 Ekim’de yaptığı duyuruda, TSK’nın operasyonları nedeniyle Irak sınırına yakın Deyr-i Zor’da son bölgeyi elinde bulunduran DEAŞ’a karşı yürüttüğü operasyonları durdurduğunu bildirmişti.

Bu dönemde, koalisyon, hem SDG, hem de Ankara ile iletişime geçerek gerilimi azaltmaya çalışarak, bu ayın başında Türkiye ile sınır bölgesinde devriye faaliyetlerine başladı.

SDG’den açıklama yapıldı

SDG, dün yaptığı açıklamada, “Kuvvetlerimizin Genel Komutanlığı ile Uluslararası Koalisyon liderleri arasında yürütülen sınırdaki krizi yatıştırmayı hedefleyen yoğun temaslar sonucunda, SDG Genel Komutanlığı, DEAŞ’a karşı askeri operasyonlarını sürdürmeye karar verdi” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, terörizmle mücadele ve Suriye’nin kuzey sınırlarını koruma konusundaki kararlılık teyit edilirken, tüm sorunların çözülmesi, tehdit ve gerilim dilinden uzaklaşılması için diyalog çağrısında bulunuldu.

DEAŞ’ın, TSK’nın operasyonundan faydalandığını öne süren açıklamada, “Kuzey sınırımızdaki tehditler ortadan kalkıncaya kadar kuvvetlerimiz operasyonları askıya almak zorunda kaldı. Bu esnada, bize karşı bomba yüklü araç ve canlı bomba eylemleri gibi bir takım saldırılar düzenlendi” denildi.

SOHR: Uluslararası Koalisyon arabulucu oldu

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Direktörü Rami Abdurrahman, “İki gün önce düzenlenen toplantıda, koalisyonun ABD’li ve Fransız liderleri, SDG’ye, Türkiye’nin sınıra yakın bölgeye karşı bir operasyon başlatmayacağına dair söz alındığını iletti” diyerek o zamandan beri TSK’nın operasyonlarının durduğuna dikkat çekti.

Abdurrahman, “SDG, kara operasyonlarını başlatmak için yapılan hazırlık kapsamında, bölgeye daha fazla askeri takviye gönderiyor” ifadelerini kullandı.

Deyr-i Zor’da yer alan Hecin bölgesinde askeri operasyonların askıya alınmasından bu yana, SDG güçlerinin operasyonları DEAŞ’ın saldırılarına cevap vermekle sınırlıydı.

Uluslararası koalisyonun DEAŞ’a yönelik hava saldırıları devam ederken, SOHR’a göre, koalisyonun bu saldırılarında DEAŞ unsurlarının yanı sıra örgüt mensuplarının aileleri, çocuk ve kadınlarından onlarca sivil hayatını kaybetti.

Türkiye, bazı Suriyeli muhalif gruplarla işbirliği içinde Afrin bölgesinin kontrol altına almasının ardından YPG’ye karşı yeni bir askeri operasyon başlatma tehdidinde bulundu.

Ankara’nın bu tehditleri, Washington’un müttefiği olan gruplar ile arasında her zaman gerginlik yarattı.

Türkiye, uzun yıllardır silahlı isyan hareketi yürüten PKK’nın bir uzantısı olarak gördüğü YPG’yi ‘terörist’ olarak sınıflandırırken, aynı zamanda sınırları yakınında Kürt özerk bir bölgenin kurulmasından da endişe ediyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen ayın sonunda yaptığı açıklamada, "Bu terör örgütüne yakında kapsamlı ve etkili bir şekilde saldıracağız. Her zaman söylediğim gibi, bir gece aniden gelebiliriz" dedi.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.