Beyrut Kitap Fuarı: Yenilik ve özgürlük arayışı

Beyrut Kitap Fuarı: Yenilik ve özgürlük arayışı
TT

Beyrut Kitap Fuarı: Yenilik ve özgürlük arayışı

Beyrut Kitap Fuarı: Yenilik ve özgürlük arayışı

Beyrut Uluslararası Arapça Kitap Fuarı’nın büyük bir ekonomik getiri sağlaması yayıncılar açısından gerçekten de teşvik ediciydi. Doğrusu bu son zamanlarda Lübnan’da çok nadir duyduğımuz güzel haberlerden de biriydi. Ekonomik durgunluk, hükümeti kurma sürecinin girdiği çıkmaz ve içinde bulunduğumuz bu karamsar ortamda insanların kitap fuarına bu kadar ilgi göstermesini, yazarların imza törenlerine, fuar kapsamında düzenlenen faaliyetlere, seminerlere ve oturumlara bu kadar yoğun bir katılım olmasını hiç kimse beklemiyordu. Jarrous Press Yayınevinden konuştuğumuz bir yetkili; kötü ekonomik durumun Arap dünyasındaki kitap fuarlarını nasıl önemli ölçüde etkilediğinden, sansürün ve yasakların artmasının durumun daha da kötüleşmesine neden olduğundan, Beyrut Kitap Fuarı’nda ise katılmış olduğu diğer kitap fuarlarında sunamadığı birçok kitabı okurlara sunmak için  geniş bir alan bulduğundan bahsetti.
Geçmişte Lübnanlı yayınevleri kazançlarını arttırmak için dışarıda düzenlenen belli başlı fuarları beklerlerdi. Ama şimdi bu durum tersine dönmüş gibi görünüyor. Çünkü yayınevlerine hiçbir kısıtlama getirmeden tüm kitaplarını sunma konusunda sağladığı özgürlük  alanı, Beyrut Kitap Fuarı’nın daha büyük bir coşku ile geçmesini sağlıyor. Yazar Alawiya Sobh Adab Yayınevinden yayınlanmış 3 kitabını da imzalrken ve yeni kitapları ve hazineleri keşfetme arayışındaki okurlar yayınevine ayrılmış standatta dolaşırken bu konuda görüşünü aldığımız Adab Yayınevi yetkililerinden Rana İdris şunları söyledi; “Burada yasaklar yok. Bu nedenle “Sanki Cumhuriyeti”’nden  “Adı Aşk”a kadar her tür kitabı stantlarda bulundurabiliyoruz. Beyrut Kitap Fuarı’nın Arap dünyasındaki en önemli fuar olduğunu kesin bir şekilde söyleyebiliriz. Bizler yayınladıkları kitapların içeriği nedeniyle çokça sansüre maruz kalan yayınevlerinden biriyiz. Çünkü yayın politikamız daha çok romanlara önem veriyor. Bu nedenle Beyrut Fuarı’nın bize sunduğu özgürlüğü çok takdir ediyor ve bundan çok mutlu olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu bizim için gerçekten çok önemli. Aynı şekilde genç nesillerin Arapça yayınlara yönelik artan ilgisinden de çok memnunuz. Okurların bilmedikleri yeni kitapları deneme ve daha önce tanışmadıkları yazarları keşfetme konusunda çok cesurlar bu yüzden yayınevleri olarak bizlerde bu ilgiyi karşılamaya çalışıyoruz”  diye konuştu.
Şüphesiz edebiyat ve bilhassa romanlar hala okurların en çok ilgisini çeken türlerin başında gelirken çeviri kitaplarına ve Isabel Allende, Elif Şafak ve Elena Ferrante gibi yazarların kitaplarına da büyük bir ilgi vardı. Sarter ve Camus’un eserleri ve “Zorba” gibi modern klasikler ile eski klasikler hala en çok rağbet gören eserler arasında bulunmaktaydı. Her ne kadar yaynevleri yetenekli çevirmenler bulmanın zorluğundan ve bazı çevirmenlerin dilinin zayıf olması nedeniyle kimi zaman aynı kitabı birkaç kere çevirmek zorunda kaldıklarından şikayet etseler de –ki bu yayınevleri için gerçekten önemli bir sorun- okuyucular arasında iyi çevirmenlere olan talep azalmak yerine gittikçe artmaktadır.
Adab Yayınevi’nden Rana İdris bu yıl fuarın büyük ilgi görmesinin nedenini insanların televizyonun yanında kitap gibi daha az maliyetli şeylerle kendilerini eğlendirme ve günlük sıkıntılarından uzaklaşama isteğine bağlıyor. Lina Keridiyye ise yayınevlerinin düzenlediği  günlük imza törenlerinin ve faaliyetlerin, yayınevlerinin sitelerinde ve sosyal medyada kitaplarını pazarlama yöntemlerinin kitap sektörünün yeniden canlanmasında temel bir rol oynadığını düşünüyor. Keridiyye; “Eskiden olduğu gibi oturup sizde oan bir kitabı arayan okuru bekleme yöntemi  artık işe yarar bir pazarlama yöntemi olmaktan çıkmıştır.”
Şüphesiz yayınevleri her zamankinden daha fazla okurlara mesajlarını ulaştırmak, onları yeni çıkan kitaplarından haberdar etmek için yeni iletişim araçlarını kullanmanın önemini anlamış bulunuyor. Çok tanınmamış ya da kitapları ilk defa yayınlanan genç kalemleri tanıtmak için de yayınevleri yine bu araçları kullanıyor. Hachette Antoine Yayınevi de bu yıl bunu yapmaya çalışan yayınevleri arasındaydı. Yayınevi; bir yandan sadece imza gününde “Ayrılık Gibi Lezzetli” adlı yeni romanından yaklaşık 500 nüsha satılan Ahlam Mustağni ve “Terzinin Kızı” adlı romanı ile  buna yakın bir satış oranı Jumana Haddad gibi iki önemli kadın yazarın kitaplarını basarken diğer yandan  Suriyeli bir bayan doktor olan Nağam Haydar’ın “Kış Bayramları” adlı ilk romanını da yayınladı. Fuar sırasında ise yine bir başka cesur genç kalemlerden biri olan Suhayb Eyyüp’ün “Satenden Bir Adam” adlı romanını yayınladı. Fransa’da yaşayan ve işleri nedeniyle fuara katılamayan Suhayb “Skype” aracılığıyla sanal bir imza günü düzenledi. Bu sanal imza gününde bir ilkte yaşanarak okurlar satın aldıkları kitabın üzerine ithaf sözlerini kendileri yazdılar. Elbette bu fuarda yaşanan tek ilk değildi. Yazar Talal Şetavi de bir ilke imza atan isimler arasındaydı. 14 yıldır İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinli  esir Bessam Khandakji’nin Adab Yayınevleri tarafından basılan“Bedreddin’in Tutulması” romanından 100 tane satın alan Talal Şatavi bunları imzalayarak “Dar-ul Farabi”deki imza gününde kitaplarını satın alan her okuruna bir nüsha hediye etti. Yazarlar ve entelektüeller tarafından çok takdir edilenTalal Şatavi’nin bu eşsiz ve cesaret verici girişimi; 3 kez müebbet hapis cezasına çarptırılan, 21 yaşından beridir cezaevinde bulunan 31 yaşındaki esire gönderilmiş güzel bir mesaj olarak görüldü. Filistinli Bessam Khandakji İsrail hapishanelerinde geçirdiği bu süre boyunca 2 şiir kitabı ve Adab Yayınvevi tarafından basılan 1 roman yazdı.
Teknolojinin günlük hayat üzerindeki etkileri, medya ve çocuk eğitimi ve eğitim süreci gibi yeni olguları ele alan onlarca başlığa bakıldığında fuarın gerçekten de gelişmekte olduğu görülmektedir. Teknolojinin hayatlarımıza bu kadar girmesi nedeniyle yeni değişimleri ele alan bu tür kitaplar en çok ilgi gören ve gittikçe gelişen türler arasında bulunmaktadır. Her yıl sayısı daha da artarken  ele aldıkları konularda çeşitlenmektedir. Aynı şekilde çocuklara yönelik akıllı kalemler ve akıllı tahtalar gibi modern teknolojik ve eğitici araçlar da gün geçtikçe daha çok gelişmektedir. Fuarın  dijital gelecek bölümünde yer alan bu yeni ve modern araçların en dikkat çekici özelliklerinden biri de Arapça kullanım seçeneğinin de bulunmasıdır. Zira bilindiği gibi geçmişte bu gibi ürünlerde sadece yabancı diller kullanılırdı. Bu da bu alana yönelik gerçek ve umut verici bir çabanın var olduğuna  işaret etmektedir.
Yine bu fuarda yayınevlerinin başlıkların seçimlerinde, kitapların daha zarif ve dikkat çekici kapaklarla sunulmasına  özen gösterdiği ve bu konuda daha modern olmaya başladıkları görülmektedir. Örneğin Hachette Antoine Yayınevi kitaplarının kapaklarını süslemeyecek  güzel bir tablo için büyük miktarda paralar harcamaktan kaçınmayan yayınevlerinin arasında yer almaktadır. Aynı şekilde zamanın ruhuna daha yakın ve yeni konuları denemeye daha açık olan yazarların sayısında da bir artış görülmektedir. Kitaplar dünyasında belki de en dikkati çekici ve önemli gelişmeler ise çocuk edebiyatında yaşanmaktadır. Yayınevlerinin kitapların formlarına getirdikleri yenilikler ve çizim ile metinlerin iyi olması için harcadıkları çabalar bunun en açık göstergesidir.
Beyrut’taki yayın dünyasında bir şeyler değişmeye başlamaktadır. Yazarlar artık daha cesur ve yeniliğe daha açık hale geldiler. Yine çocuk edebiyatı alanında çocuklar için hayali bir dünya yaratma konusunda belki de en ilginç ve yenilikçi teknikleri kullanan yayınevleri arasında Onboz Yayınevi’de bulunmaktadır. Örneğin Onboz Yayınevleri’nin yayınladığı Emily Nasrallah’ın vefatından önce yazdığı ve hayatını, Onboz yayınevi deneyimini anlattığı “Mekan” adlı kitabının tasarmının sadece zarif değil tam bir sanat şaheseri olduğunu bilhassa belirtmeliyiz.
Kitapların tasarımının güzelliğine ve dizaynına daha çok önem vermek, okur açısından daha çekici görünmesi için kitapların kapaklarının tasarımında bazen ressam ve çizerlere başvurmak geçmişte yayınevlerinin önem vermediği ayrıntılardı. Ki bazı yayınevleri hala bu zihniyetten kurtulamamış görünmektedir. Bu yayınevleri hala kitaplarını hiçbir özen göstermeden sıralamayı  ya da belirli başlıklara göre sınıflandırmayı sürdürmektedir. Ama yayınevlerini bu özensizlikleri nedeniyle eleştiren ve kitabın önce dış görünüşünün okuru cezbetmesi gerektiğini söyleyen sesler de gittikçe artmaya başlamıştır. Fuar sırasında bazı yayınevleri daha da ileri giderek okurların dikkatini çekmek için standlarında müzisyenlere yer verdi. Kuşkusuz bu ekonomik krizlerin insanların elini kolunu bağladığını ve yeni fikirleri engellediğini zannedenlerin yanıldıklarını gösteren en açık kanıtlardan biridir. Evet, daha önce de belirttiğimiz gibi kitapları raflara dizip okurları bekleme dönemi kapanmıştır. Bugün artık her yayınevi pazarlamada kendi yöntemini geliştirmeye ve başarılı olmaya çalışmaktadır. Tüm bunlara rağmen fuarın organizasyonunu Lübnan Yayınevleri Birliği ile birlikte yürüten Arap Kültür Derneği’ne bu yılda çok sayıda eleştiriler yöneltildi. Derneğin fuarın adının işaret ettiği gibi gerçekten de“Uluslararası” ölçüde olması için atması gereken daha birçok adım olduğu belirtildi. Zira bu yıl Çin’in yoğun katılımı dışında fuarda yabancı yayınevlerinin etkin bir katılımı gerçekleşmedi. Meslektaşımız Rana Neccar ise şu soruları yöneltti: Bu yıl ilk defa fuara katılan Çin’in bu katılımının neden  dernek tarafından yeteri kadar duyurulmadı? Beyrut’ta sürekli karşılaştığımız yazarlar etkinliklere davet edilirken diğer Arap ülkelerinden büyük yazarlar neden davet edilmedi? Gerçekten de Adonis ve İbrahim Nasrallah dışında diğer Arap ülkelerinden neredeyse hiçbir yazar fuara katılmadı. Aynı şekilde Rana Naccar; fuara bir kitap almak için gelen bir ziyaretçinin neden zaten ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyen bir otoparkta arabasını park edebilmek için en az bir kitap değeri kadar para ödemesi gerektiğini de sorguladı.
Evet, fuara yöneltilen ve birçoğu haklı olan eleştiriler bulunsa da Arap yayın dünyasında gerçekten de bir şeyler değişmektedir. Çağı yakalaması gerektiğini ve zamanın hızla akıp geçtiğini bilenler yerlerinde saymayıp harekete geçmek istemektedirler. Bu bağlamda; kitap sektöründe dikkati çeken yeni gelişmelerden biri de yayınevlerinin hükümeti beklemek yerine sorunlarını kendi çabalarıyla aşmaya çalışmalarıdır. Örneğin iki ya da daha fazla Arap ülkesindeki yayınevleri  bir kitabı eş zamanlı olarak kendi ülkelerinde yayınlamak konusunda işbirliği yapar hale gelmişlerdir. Beyrut’taki “Difaf Neşriyat” ile Cezayir’deki “İhtilaf Yayınevi” arasındaki bu işbirlğinin en güzel örneklerinden biridir.



Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
TT

Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)

Tom Cruise'un geliştirme aşamasındaki uzay temalı yeni filminden kötü haber geldi.

Oyuncunun, Yarının Sınırında'nın (Edge of Tomorrow) yönetmeni Doug Liman'la birlikte hayata geçirmeyi planladığı projenin rafa kaldırıldığı öne sürülüyor. Merakla beklenen filmin sinema tarihinde bir ilke imza atması bekleniyordu.

Page Six'in haberine göre filmin çıkmaza girmesinin temel nedeni, Cruise'un NASA'yla çalışabilmek için ABD Başkanı Donald Trump'tan izin istemeye yanaşmaması. 

"Siyasi nedenlerle Trump'tan yardım istemedi"

Yayına konuşan bir kaynak, "Anladığım kadarıyla bu film için NASA'yla koordinasyon şarttı ve Tom Cruise, Donald Trump'tan yardımını rica etmek istemedi" dedi. Kaynak sözlerini, "Federal hükümetten izin alınması gerekiyor. Tom bunu siyasi nedenlerle yapmak istemedi" diye sürdürdü.

2020'de yapılan açıklamalarda Cruise'un, uzayda çekilen ilk kurmaca film üzerinde çalıştığı duyurulmuş, bir NASA yetkilisi de oyuncunun Uluslararası Uzay İstasyonu'nda çekim yapacağını doğrulamıştı.

Ancak 2022'ye kadar projeyle ilgili neredeyse hiç gelişme paylaşılmadı. O yıl Universal Pictures'ın patronu Donna Langley, "Tom Cruise bizi uzaya götürüyor. Dünyayı uzaya taşıyor" diyerek projeyi doğrulamıştı.

Langley, o dönemde yaptığı açıklamada, "Tom'la geliştirme aşamasında harika bir projemiz var" demiş ve şöyle devam etmişti:

Bu proje, gerçekten bunu yapmasını öngörüyor. Bir roketle uzay istasyonuna gitmesi, çekim yapması ve umarız uzay istasyonunun dışında yürüyüş yapan ilk sivil olması hedefleniyor.

İsmi henüz açıklanmayan filmde Cruise'un, "şansı yaver gitmeyen ve bir şekilde Dünya'yı kurtarabilecek tek kişi haline gelen" bir karakteri canlandırması planlanıyordu. 

Oscarlı yönetmenin yeni filminde

Görevimiz Tehlike (Mission: Impossible) yıldızının sıradaki projesi ise Diriliş'in (The Revenant) 4 Oscarlı yönetmeni Alejandro G. Iñárritu'nun imzasını taşıyan ve adı henüz açıklanmayan bir film. 

Yapım hakkında fazla detay bilinmese de 63 yaşındaki Cruise'un, Jesse Plemons, Emma D'Arcy, John Goodman, Sandra Hüller, Riz Ahmed ve Sophie Wilde'ın da yer aldığı güçlü bir oyuncu kadrosuna liderlik edeceği belirtiliyor.

Cruise ve Iñárritu'nun yeni filmi, 2 Ekim 2026'da vizyona girecek.

Independent Türkçe, Page Six, GamesRadar


Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
TT

Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)

Jim Carrey, Ron Howard'ın 2000 yapımı filmi Grinç'in (How the Grinch Stole Christmas) 25. yılı vesilesiyle, filmin yönetmeni ve makyajcısıyla Vulture'a verdiği röportajda, rolün perde arkasına dair çarpıcı ayrıntılar paylaştı. 

Dr. Seuss'un 1957 tarihli çocuk kitabından uyarlanan film, dünya genelinde 346 milyon dolar hasılat elde ederek büyük bir gişe başarısına imza atmış ve ABD'de 2000'in en çok kazanan yapımı olmuştu. 

Ancak Carrey için bu başarı, son derece zorlu bir dönüşüm sürecini de beraberinde getirmişti.

"Sadece yeşile boyayın"

Oyuncu, daha önceki röportajlarında Grinç'i ağır makyaj ve protezlerle canlandırmanın "işkence gibi" olduğunu açıkça dile getirmişti. Vulture'a verdiği yeni röportajda ise bu sürece dair daha önce paylaşmadığı ayrıntıları anlattı.

Carrey'nin yaşadığı zorlu sürece rağmen film, makyaj sanatçısı Rick Baker'a Oscar kazandırmıştı. Baker, stüdyonun başlangıçta Carrey'nin yalnızca yeşile boyanmasını istediğini hatırlattı. Baker, "Stüdyo bize, 'Jim'e 20 milyon dolar ödüyoruz ve onu görmek istiyoruz. Sadece yeşile boyayın' dedi" diye konuştu.

Carrey ise kostümü giymeyi kendisinin istediğini ancak bundan nefret ettiğini anlattı. Oyuncu, Grinç'i canlandırırken ağır makyaj ve maske nedeniyle burnundan nefes alamadığını söyledi. Maske üzerinde nefes almasına izin verecek delikler açmakta zorlandıklarını belirten Carrey, "Sonunda tüm film boyunca ağzımdan nefes almak zorunda kaldım" dedi.

Carrey, kostümün "dayanılmaz derecede kaşındırıcı" olduğunu ve gün boyu onu "çıldırttığını" da sözlerine ekledi. Yüzüne dokunamadığını ya da kaşınamadığını anlatan oyuncu, günde 8 saat makyaj koltuğunda oturduktan sonra projeden ayrılmayı ciddi ciddi düşündüğünü söyledi.

"20 milyon dolarını geri vermeye hazırdı"

Yönetmen Ron Howard da Carrey'nin o dönemde rolü bırakmaya çok yaklaştığını doğruladı. Howard, "20 milyon dolarını geri vermeye bile hazırdı. Bunu ciddi ciddi söylüyordu" dedi.

Ekip, çözümü eski bir özel harekat eğitmeni olan Richard Marcinko'yu projeye dahil etmekte buldu. Carrey, Marcinko'yu "CIA ajanlarına ve özel kuvvetlere işkenceye dayanmayı öğreten biri" diye tanımladı. Oyuncu, Marcinko'nun kendisine stresle başa çıkabilmek için çeşitli yöntemler öğrettiğini anlattı.

Bee Gees'e minnettar

Carrey, makyaj sürecini asıl katlanılır kılan şeyin ise Bee Gees'in müzikleri olduğunu söyledi. Oyuncu, makyaj süresince Bee Gees albümleri dinlediğini anlattı: 

Müzikleri inanılmaz derecede neşeli. Barry Gibb'le hiç tanışmadım ama ona teşekkür etmek istiyorum.

Independent Türkçe, Variety, Vulture, CBR.com


James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
TT

James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)

James Cameron, Godzilla Minus One'ın devam filmi için heyecanını gizlemekte zorlanıyor. Ünlü yönetmen o kadar hevesli ki gerekirse sette yardımcı olmayı bile teklif etti.

Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'ün (Avatar: Fire and Ash) Japonya'daki tanıtımı sırasında, sahneyi Godzilla Minus One'ın yönetmeni Takashi Yamazaki'yle paylaştı ve esprili bir dille, "Minus Zero'yu görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum" dedi. 

"Benim için büyük bir onur"

Cameron sözlerini şöyle sürdürdü: 

Yamazaki sırf burada olmak için setten erken ayrılıp geldi, bu benim için büyük bir onur. Ben de kendisine yardımcı olabileceğimi söyledim.

Yamazaki ise bu teklife gülerek, "Bu durumda işimi elimden alırsınız" diye karşılık verdi. Cameron da "Bence her şey kontrolünüz altında" yanıtını verdi.

II. Dünya Savaşı sonrası Japonya'da geçen Godzilla Minus One, Kamiki Ryunosuke'nin canlandırdığı eski kamikaze pilotu Shikishima Koichi'yi merkezine alıyordu. 

Godzilla'yla ölümcül bir karşılaşmadan sağ kurtulan Koichi, yıllar sonra canavarın yeniden ortaya çıkmasıyla Japonya'yı kurtarmaya çalışan bir askeri ekibe katılıyordu.

Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt dalında Oscar kazanan Godzilla Minus One, bu başarıya ulaşan ilk Godzilla filmi olmuştu. Yapım, aynı zamanda bu kategoride ödül alan ilk Japon filmi olarak tarihe geçmişti.

Kasım 2023'te Japonya'da gösterime giren yapım, 7,65 milyar yenin (yaklaşık 50 milyon dolar) üzerindeki hasılatıyla ülkede en çok kazanan Godzilla filmi unvanını elde etmişti. 

Film, Kuzey Amerika'da da 56 milyon dolar hasılat elde ederek, tüm zamanların en yüksek gişe gelirine ulaşan Japonca canlı çekim yapımı olmuştu.

2026 sonunda izleyiciyle buluşacak

Devam projesinin 2026'nın sonlarına doğru vizyona girmesi planlanıyor. Kamiki'nin Kōichi rolüyle geri dönmesi, Minami Hamabe'nin ise karakterin sevgilisi Noriko'yu yeniden canlandırması bekleniyor. Ancak filmin konusuna dair henüz hiçbir detay paylaşılmadı ve proje gizemini koruyor.

71 yaşındaki Cameron cephesinde ise sıradaki proje, Avatar: Ateş ve Kül. Jake ve Neytiri bu kez, yeni bir Na'vi kabilesiyle karşı karşıya gelecek.

Merakla beklenen film, 19 Aralık'ta sinemalarda gösterime girecek.

Independent Türkçe, GamesRadar, ScreenRant