Irak'ta yeni bir baş ağrısı: El Kaide’nin mirasçısı Hirasuddin

Hirasuddin unsurları (El Arabiye)
Hirasuddin unsurları (El Arabiye)
TT

Irak'ta yeni bir baş ağrısı: El Kaide’nin mirasçısı Hirasuddin

Hirasuddin unsurları (El Arabiye)
Hirasuddin unsurları (El Arabiye)

Kuzeybatı Suriye'de geçtiğimiz yıl El Kaide'ye bağlı grupların enkazı üzerinde ortaya çıkan Hirasuddin adlı grup, Suriye için ciddi bir tehdit oluşturmakla birlikte Irak'ın güvenliği hususunda baş ağrısı oluşturuyor.
Radikal örgütler konusundaki uzmanlar, bu yeni örgütün el-Kaide’ye bağlı olan Suriye’deki El Nusra Cephesi ve Heyet Tahrir el-Şam kalıntılarını ve yabancı unsurları kendisine çekmesinin ardından, el-Kaide'nin varisi olmasından korkuyorlar. Uzmanlar her ne kadar örgütün üye sayısı az olsa da gerilla taktiği ile savaşmalarından dolayı Suriye ve Irak'ın istikrarı için bir tehdit oluşturduğunu vurguluyorlar.
Geçen şubat ayında resmi olarak kurulduğunu ilan eden grup, yayınladığı bildiride “Doğu Guta zaferi” için çağrıda bulunmuş ve Suriye rejimi kuvvetlerine karşı askeri operasyonlar gerçekleştireceğini taahhüt etmişti.
Telegram hesabı üzerinden açıklamalarda bulunan örgüt, Suriye devriminin rahminden çıkan İslami bir örgüt olduklarını ve Müslümanlar arasında adaletin ikame edilmesine çalışacaklarını iddia etti. Gözlemcilere göre, söz konusu örgüt, terörist el-Kaide örgütü ile olan ilişkisinden hiç söz etmese de, şüphesiz onun temel bir bileşenidir. Nitekim el-Kaide’ye bağlı olan el-Sahab örgütü, kuruluşunun akabinde yaptığı açıklamada, Suriye'de Hirasuddin adı verilen ve el-Kaide’ye bağlı olan yeni bir grubun ortaya çıktığını duyurdu.
Hirasuddin örgütüne katılımlar
Hirasuddin’in kuruluşunun ilanını takiben, genel olarak Suriye'de, özellikle de İdlib ve Lazkiye illerinde bulunan oluşumlar ve gruplar hızlı bir şekilde yeni oluşuma katıldıklarını ve onlara tabi olduklarını ilan ettiler.
Mısırlı araştırmacılar, Hirasuddin adındaki yeni bir el-Kaide oluşumunun, Fetih el-Şam Cephesi'nden ayrılan unsurları, yabancı savaşçıları ve DEAŞ terör örgütünün kalıntılarını bir araya getirdiğini kaydetti. Hirasuddin grubunun geleneksel el-Kaide stratejisi olan ‘uzak düşmanla savaşma stratejisi’ ile yakın düşmanla savaşma stratejisini bir araya getirdiğinin vurgulandığı araştırmada, örgütün gerilla taktiğini kullandığına dikkat çekildi.
DEAŞ’tan Hirasuddin’e ‘tekfir’ suçlaması
Yeni örgütün DEAŞ unsurları ile Irak ve Afganistan'da savaşa katılan terörist unsurları içerdiğini belirten araştırmacılar, bu unsurların büyük savaş yetenekleri bulunduğuna dikkat çekerek, istihbarat toplama olasılıklarının yüksek olduğunu ifade ettiler. Ayrıca örgütün Afganistan'daki deneyimlerinin, el-Kaide’nin merkezi liderliği ile bağlantılarını güçlendirmelerine katkıda bulunduğunu kaydettiler. Ancak, geçtiğimiz aylarda Suriye ve Irak'ta büyük yenilgiler alan DEAŞ örgütü, nisan ayında yaptığı açıklamada Hirasuddin grubunun Taliban ile ilişkisi olduğunu dile getirerek onları tekfir etti.
Üye sayısı az ama Suriye ve Irak'ın istikrarı için tehdit
Köktendinci hareketlerde uzman olan Resmi İclan, el-Kaide örgütünün Suriye arenasına erken girdiğini ve değişikliklere, gelişmelere uyum sağlamaya çalıştığını söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan İclan, her ne kadar örgütün üye sayısı az olsa da gerilla taktiği ile savaştıklarından dolayı Suriye ve Irak'ın istikrarı için bir tehdit oluşturduğunu belirterek, örgütün faaliyetlerinin tırmanışa geçtiği hususunda uyarıda bulundu. Hirasuddin’in yabancı savaşçıların çoğunu kendisine çekmek için çalıştığına ve el-Kaide’nin merkezi ve bölgesel liderliklerinin desteğine dayandığına dikkat çeken İclan, köktendinci cihatçı düşünürlerin çoğundan bir meşruiyet elde ettiğini belirtti.
Öte yandan Şarku’l Avsat’a konuşan Mısır'daki Darül İfta araştırmacıları, Hirasuddin tanımlamasının birçok örgütlenme biçimini alabilen el-Kaide’yi ifade ettiğini kaydederken, gözlemciler tarafından yapılan açıklamada Hirasuddin’in Suriye'deki el-Kaide içerisindeki farklılıkların derinliğini ortaya çıkardığı belirtildi. Nitekim el-Nusra Cephesi Lideri Ebu Muhammed el-Cevlani, Temmuz 2016'da yaptığı açıklamada el-Nusra Cephesi’nin el-Kaide ile olan ilişkisini kopardığını ilan etmiş ve örgütün ismini Fetih el-Şam Cephesi olarak değiştirmişti. Gözlemciler, söz konusu ayrılma ile birlikte cephenin içerisinde büyük kopuşların yaşandığına dikkat çekerek, bir kısmının DEAŞ örgütünün kontrolü altında bulunan bölgelere geçtiklerini, diğer bazılarının ise diğer bazı gruplarla birlikte cephenin kontrol alanlarında kalmayı tercih ettiklerini ifade ettiler.
Irak Parlamentosu Güvenlik ve Savunma Komitesi, Hirasuddin adlı grubun ortaya çıkışını araştırmak istediği açıklamasında bulunurken, yetkililer ve güvenlik uzmanları ilgili grubu Irak’ta herhangi bir ağırlığı olmayan “basın kasırgası” olarak değerlendirdi.
Oluşumu teyit eden güvenlik raporu yok
Komite üyesi Abbas Sarvat, cuma günü yaptığı basın açıklamasında, Güvenlik ve Savunma Komitesi’nin söz konusu grubu sadece bazı basın organları aracılığıyla işittiğini belirterek, oluşumun varlığı teyit eden herhangi bir güvenlik raporu veya istihbaratı almadığını söyledi. Ayrıca Temsilciler Meclisi toplantılarının başlamasıyla birlikte, bu örgütün varlığının gerçekliğini bilmek ve gerekli önlemleri almak için geniş çaplı bir toplantı yapılacağını da sözlerine ekledi.
Güvenlik kaynaklarının aktardığına göre, söz konusu örgüt kısa bir süre önce Selahattin eyaletinde konuşlanan Nakşibendî Ordusu’na katıldı ve Selahattin, Kerkük, Ninova ve Diyala eyaletlerine bağlı bir dizi bölgede faaliyetlerde bulundu.
İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir güvenlik kaynağı Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, Hirasuddin’in konuşlandığı alanlar olarak zikredilen Selahattin, Kerkük ve Ninova eyaletlerinin, Irak tarafından DEAŞ örgütünün askeri bakımdan hezimete uğratıldığının ilan edildiği bir zamanda, Beyaz Bayraklılar’ın ortaya çıkışına tanık olduğunu söyledi. Askeri yenilgiden sonra DEAŞ’ın topraklarını kaybettiğine fakat hala hareket kabiliyetine sahip olduğuna dikkat çeken kaynak, farklı isimlerle DEAŞ’a benzer yeni oluşumların ortaya çıktığına dair söylentilerin, uygulama bakımından çok abartılı olduğunu belirtti.
Zamili: Söylentiler ‘basın kasırgası’
Öte yandan, Şarku’l Avsat’a konuşan eski Meclis Güvenlik ve Savunma Komitesi Başkanı Hakim Zamili, pratikten böyle bir örgütlenme olmadığını düşündüğünü ifade ederek, hala askeri bakımdan hezimete uğrattıkları DEAŞ ile uğraştıklarını ve isimlerini ne olursa olsun kalıntılarını takip ettiklerini belirtti. Zamili açıklamasının devamında söz konusu gruba dair söylentilerin ortalığı telaşa vermek isteyen bir basın kasırgasından başka bir şey olmadığını söyledi.
Silahlı organizasyonlar hakkında uzman olan Dr. Haşim el-Haşimi de Güvenlik ve Savunma Komitesi Başkanı Hakim Zamili’nin düşüncelerine benzer bir şekilde, söz konusu organizasyonun sanal gerçeklikte pratikte olduğundan daha fazla mevcut olduğunu dile getirerek, konuşmalarından anlaşıldığı kadarıyla bu grubun baasçılardan ve sufilerden oluştuğunu ve çoğunlukla Irak dışından olduklarını belirtti.



Mısır'ın İsrail'e yönelik eleştirilerinin artmasının ardında ne var?

Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
TT

Mısır'ın İsrail'e yönelik eleştirilerinin artmasının ardında ne var?

Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)

Amr İmam

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el-Sisi, Gazze Şeridi'ndeki savaşı ‘sistematik bir soykırım’ olarak nitelendirdi ve bu sözleri bazılarını şaşırttı. Sisi, 5 Ağustos'ta Kahire'de Vietnamlı mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında, savaşın artık tek amacının Gazze halkını öldürmek ve Filistin meselesini tamamen ortadan kaldırmak olduğunu vurguladı.

Sisi’nin açıklamaları, Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın katılaşan tutumunda kendini gösterdi. Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati 9 Ağustos'ta yaptığı açıklamada aynı ifadeyi kullandı. Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesini önlemek için her yolu deneyeceğine söz verdi.

Bu katı açıklamalar, Mısır'ın Hamas ile İsrail arasındaki dolaylı ateşkes müzakereleri ve esir takasında baş arabulucu olarak benimsediği ılımlı tavrından açık bir dönüş olduğunu yansıtıyor. Mısır, her zaman sözlerini özenle seçmiş, tarafsızlığını korumuş ve çatışmanın herhangi bir tarafını kızdırmaktan kaçınmıştı. Mısırlı yetkililer, savaşa ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerine karşı olduklarını defalarca kez dile getirmiş olsalar da Kahire'nin buradaki yıkımı ve can kayıplarını bu kadar sert bir dille tanımlaması ilk kez oluyor.

Mısır'ın tutumundaki gelişmeleri yakından takip edenler için bu dönüşüm pek de şaşırtıcı gelmeyebilir. Ancak zamanlaması özel bir önem taşıyor. Çünkü bu açıklamalar, Mısır'ı karmaşık bir duruma sokan gelişmelerin ardından yapıldı ve Mısır-İsrail ilişkilerinin geleceği hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Hayal kırıklığı

Mısır'daki son öfke dalgası, Hamas ve İsrail arasında aşamalı bir anlaşmaya varmak için Mısır ve Katar'ın ortak arabuluculuk çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından patlak verdi. Bu anlaşma, Hamas da dahil olmak üzere Gazze'deki silahlı gruplar tarafından alıkonulan İsrailli rehinelerin aşamalı olarak serbest bırakılmasını ve savaşı tamamen sona erdirebilecek bir ateşkesin sağlanmasını garanti edebilirdi.

Mısır’ın ulusal güvenliğine yönelik tehditlerin yanı sıra, bu gelişmeler Gazze’deki insani durumun ciddi şekilde kötüleşmesiyle de aynı zamana denk geliyor. Yardım miktarı hala yetersiz kalıyor.

Kahire ve Doha, geçtiğimiz mart ayından beri bu düzenleme için baskı yapıyordu. İsrail, geçtiğimiz mart ayında iç siyasi manevralar ve iktidar koalisyonunun çıkarları uğruna, Gazze'ye yönelik bombardımanların ardından iki aydan kısa süren itidalli sakinlik dönemini bozarak ilk ateşkes anlaşmasını aniden sona erdirdi.

Mısırlı müzakereciler, çatışmanın devam etmesinin rehineleri tehlikeye atması pahasına olsa bile İsrail'deki iktidar koalisyonunun siyasi çıkarlarına hizmet ettiğine ikna olmuş durumdalar. Bu yüzden ABD'nin Kahire'de Hamas ile İsrail arasındaki görüşmelerin başarısız olduğunu açıklaması şaşırtıcı olmadı. Kahire, İsrail'deki bazı aşırı sağcı liderlerin savaşı, İsrail topraklarını genişletmek ve Filistinlilerin kendi devletlerini kurma arzularını tamamen bastırmak için nadir ve bir daha tekrarlanmayacak fırsat olarak gördüklerine inanıyor.

Öte yandan Beyaz Saray'da bu emellere sempati duyan bir başkan görev yapıyor. Bu Başkan daha önce İsrail'in Ortadoğu haritasında çevresindeki geniş topraklara kıyasla sadece ‘küçük bir nokta’ olduğunu üzülerek ifade etmişti. Gazze'deki savaşın ahlaki gerekçesi, orada dökülen kanın ağırlığı altında neredeyse tamamen ortadan kalkmış olsa da İsrail hükümetinin sağcı bakanları bu gerekçenin henüz tamamen ortadan kalkmadığını düşünüyor. Onlar, ABD Başkanı Donald Trump'ın desteğini ve bu gerekçenin kalıntılarını, bölgesel genişlemeye devam etmek için kullanmaya çalışıyorlar. Bu strateji, son olarak İsrail Güvenlik Kabinesi'nin Gazze'yi tamamen işgal etme kararında açıkça ortaya çıktı.

zscdfg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşurken, 25 Ekim 2023 (AP)

İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik saldırılarının artmasıyla birlikte Gazze'nin kontrolünün tamamen ele geçilmesi, Filistin devleti kurma hayalini fiilen sona erdirir. Bu strateji, birçok ülkenin önümüzdeki ay Filistin devletini tanımaya hazırlandığı bir dönemde ortaya çıkıyor. Bu da işgalci İsrail’in, beklenen bu açıklamaları önlemek için proaktif bir adım olarak Gazze Şeridi’ni tamamen işgal etme planını yaptığına işaret ediyor.

Kahire için ise tüm bunlar diplomatik bir rahatsızlıktan öte, Mısır'ın ulusal güvenlik çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bir mesele ve öfkenin artmasının temel nedeni de bu.

Baskı artıyor

Bu gelişmelerin Mısır'ın ulusal güvenliğine oluşturduğu tehdidin yanı sıra, ki bunu daha sonra ayrıntılı olarak ele alacağız, bu gelişmelere Gazze'deki insani durumun ciddi şekilde kötüleşmesi eşlik ediyor. Savaşla kavrulmuş topraklara giren yardım miktarı halen yetersiz. ABD'nin desteklediği, Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) olarak bilinen dağıtım mekanizması, büyük bir başarısızlık olduğunu kanıtladı. Bazı durumlarda bu merkezler, yardım bekleyen çaresiz insanlar için ölüm tuzağına dönüştü. Gazze şu anda kıtlığın eşiğinde, hatta belki de çoktan kıtlığa girmiş durumda.

Mısır'ın Gazze Şeridi’ne insani yardımları gönderme konusundaki ısrarı, Gazze’yi yaşanabilir kılma yönündeki stratejik hedefine dayanıyor. Bu hedef, İsrail'in Gazze'yi yaşanmaz hale getirmeyi amaçlayan açık planına karşı bir meydan okumadır.

Bu koşullar altında, özellikle Hamas, Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) ve şaşırtıcı ve ironik bir şekilde İsrail tarafından organize edilen geniş çaplı bir dezenformasyon kampanyasının ortasında dikkatler Mısır'ın Gazze'ye yardım sağlama rolüne çevrildi. Söz konusu kampanya, İsrail'in Gazze'deki insani felaketten sorumlu olduğunu gizlemek ve suçu Mısır'a atmak amacıyla başlatıldı. Bu kara propaganda, bu ayın başlarında, onlarca siyasal İslamcının Mısır’ın Tel Aviv Büyükelçiliği önünde protesto düzenleyerek Kahire'yi Gazze'ye ‘abluka’ uyguladığı suçlamasıyla zirveye ulaştı.

Bu hareketler Mısır üzerinde baskı yaratmakla kalmadı, aynı zamanda onu savunma pozisyonuna da soktu. Son haftalarda Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi bu iddiaları defalarca kez yalanladı. Hatta 28 Temmuz'da televizyon ekranlarından yaptığı konuşmanın tamamını Mısır'ın yardım ulaştırma çabalarını açıklamaya ayırdı. Kahire için bu mesele sadece imajını değil, ulusal güvenliğini de ilgilendiriyor. Mısır, Gazze ile tek doğrudan kara bağlantısı olan Refah Sınır Kapısı’nı kendi tarafında her zaman açık tutuyor. Ancak Gazze tarafı, 2023 yılının mayıs ayından bu yana İsrail’in işgali altında. İsrail bu adımı Mısır'ın Gazze ile bağlantısını kesmek ve Gazze konusunda stratejik etkisini azaltmak amacıyla attı.

fgr
Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında zırhlı araç kullanan Mısırlı askerler, 23 Mart 2024 (AFP)

Yardım konvoyları, giriş izni verilmeden önce Mısır'ın Sina yarımadasında günlerce, hatta haftalarca beklemek zorunda kalıyor. Çoğu zaman, kamyonlar Refah Sınır Kapısı’ndan geçtikten sonra tam yükle geri dönmek zorunda kalıyor. İsrail'in kontrolündeki Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan İsrail'e onlarca kilometre yol kat ediyorlar, fakat İsrailli yetkililer yüklerini kabul etmiyor. Al Majalla olarak 2023 yılının kasım ayı sonlarında Refah Sınır Kapısı’na yaptığımız ziyarette, yardım konvoylarının Gazze'ye girmesine izin verilmeden önce Sina Yarımadası’nın kuzeyinde yaşadıkları ciddi gecikmeleri ve karşılaştıkları lojistik engelleri yerinde inceledik.

Mısır'ın Gazze Şeridi’ne insani yardımları gönderme konusundaki ısrarı, Gazze’yi yaşanabilir kılma yönündeki stratejik hedefine dayanıyor. Bu hedef, İsrail'in Gazze'yi yaşanmaz hale getirmeyi amaçlayan açık planına karşı bir meydan okumadır. Kahire, Gazze Şeridi’ndeki insani koşulların dayanılmaz hale gelmesinden korkuyor. Bunun yol açacağı toplu göç, sadece Mısır'da insani bir acil durum yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda Gazze'nin İsrail lehine kalıcı olarak terk edilmesinin ve kaybedilmesinin de önünü açacak.

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, 5 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesi için bir platform olarak kullanılmayacağını vurguladı. Birkaç gün sonra da İsrail'in Gazze’yi tamamen işgal etme planını açıkça reddetti.

Barut fıçısı

İsrail Güvenlik Kabinesi'nin bu ayın başlarında aldığı ve Gazze Şeridi’nde şu an kontrol ettiği yüzde 75'lik alanı genişletme kararı, sonunda tam işgale ve Mısır ile ilişkilerde gerginliğin artmasına yol açarak, gerginliğin patlayıcı bir noktaya dönüşme riskini artırdı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre plan, Gazze şehrinin kuzeyinde yaşayan yaklaşık bir milyon kişinin, Mısır sınırına birkaç kilometre uzaklıktaki Gazze Şeridi'nin güneyine zorla yerleştirilmesini öngörüyor. Ancak bu, halihazırda kötü olan insani durumu daha da kötüleştirecek.

İsrail ordusu, geriye kalan Hamas üyelerinin peşine düşmek için güneye doğru ilerledikçe, özellikle şu anda gıda ve temel ihtiyaç maddelerine getirilen kısıtlamalar nedeniyle, Gazze'nin güneyindeki durum kaçınılmaz olarak daha da vahim hale gelecek. Bu koşullar, Filistinlilerin Mısır'ın Sina Yarımadası'na toplu göçüne yol açabilir. Ancak böyle bir durum, Kahire'deki karar alıcılar için kabus senaryosu niteliğinde. Kahire'deki karar alıcılar, 7 Ekim 2023'te savaşın patlak vermesinden bu yana bu olasılığa karşı uyarıyorlar.

8ı9
İsrail'in Gazze şehrinin ed-Derec Mahallesi’ne düzenlediği bombardımanda yıkılan binaların enkazından kurtarılabilecekleri arayan Filistinliler, 16 Temmuz 2025 (AFP)

Mısır için bu sadece bir insani kriz değil, 1979 tarihli İsrail-Mısır Barış Antlaşması’nın da doğrudan ihlali anlamına gelecek. Cumhurbaşkanı Sisi, 2023 yılının mart ayında bu konuya değinerek, Filistinlileri Sina Yarımadası’na sürme girişimlerine karşı uyarmıştı. Daha önce İkinci Saha Komutanlığı ve Askeri İstihbarat Başkanlığı görevlerini yürüten Kuzey Sina Valisi'nin açıklamaları Mısır'ın bu konudaki ciddiyetinin bir göstergesiydi. Mısır'ın topraklarına yapılacak herhangi bir saldırıya aşırı güçle karşılık vereceğini vurgulayan bu açıklamaların hafife alınması mümkün değil.

Cumhurbaşkanı Sisi, 5 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesi için bir platform olarak kullanılmayacağını vurguladı. Birkaç gün sonra da İsrail'in Gazze’yi tamamen işgal etme planını açıkça reddetti. Bu kararlı tutum, İsrail'in Gazze'deki hedeflerine ciddi bir engelle karşılaşmadan ilerleyip ilerleyemeyeceği konusunda soru işaretleri yaratırken, iki ülkeyi de bir taraf geri adım atmadıkça olası bir çatışma rotasına sokuyor. Taraflardan hangisinin sonunda taviz vereceği, İsrail'in en azından şimdilik mevcut sınırları içinde kalıp kalmayacağı ya da sınırlarının tüm bölgesel manzarayı yeniden şekillendirecek kalıcı bir değişikliğe uğrayıp uğramayacağı belirleyecek.