Hartum’da eylemcilerin öldürülmesine uluslararası kınama

​Omdurman’da geçtiğimiz çarşamba günü hükümet karşıtı gösteriler (Reuters) Çerçeve içerisinde Antonio Guterrs (EPA)
​Omdurman’da geçtiğimiz çarşamba günü hükümet karşıtı gösteriler (Reuters) Çerçeve içerisinde Antonio Guterrs (EPA)
TT

Hartum’da eylemcilerin öldürülmesine uluslararası kınama

​Omdurman’da geçtiğimiz çarşamba günü hükümet karşıtı gösteriler (Reuters) Çerçeve içerisinde Antonio Guterrs (EPA)
​Omdurman’da geçtiğimiz çarşamba günü hükümet karşıtı gösteriler (Reuters) Çerçeve içerisinde Antonio Guterrs (EPA)

Sudan polisi, geçtiğimiz çarşamba günü Omdurman şehrindeki protesto gösterilerinde gerçek mermi kullanarak en az 3 eylemciyi öldürdü; 10 eylemciyi de yaraladı. Durum, gözlemcileri söz konusu olayları “kanlı Çarşamba” olarak nitelendirmeye itti.
Doktorlar ise, güvenlik güçlerinin hastanelerine baskın düzenlemesi ve ateş açması sonrasında genel greve gitti. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Sudan’da göstericiler arasında ölüme neden olan şiddet eylemlerini endişe ile takip ettiğini belirterek, “kendini sınırlandırma” ve “kapsamlı bir soruşturma” çağrısında bulundu.
Olayların, uluslararası toplum tarafından ülke genelindeki milyonlarca ihtiyaç sahibine gönderilen insani yardımlara yansıması dolayısıyla da endişelerin arttığı ifade edildi.
Şarku’l Avsat’ın “Sudan’daki çeşitli bölge ve şehirlerde yapılan gösteriler ve göstericilere karşı gerçek mermi kullanılması hususunda bir sorusuna cevaben, BM sözcüsü Farhan Hag, Genel Sekreter Guterres’in Sudan Cumhuriyeti’ndeki gelişmeleri endişeyle takip ettiğini vurguladı. Hag, Genel Sekreterin “kendilerini sınırlama” ve “sakinlik” çağrısı yaptığını belirtti. Farhan Hag’a göre Antonio Guterres, sevdiklerini kaybeden herkese taziye mesajlarını ileterek, ülkedeki ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğünün korunması gerektiğini ifade etti.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) ise bazı şehirlerde ihtiyaç sahiplerine dağıtılan insani yardımlar hususunda “Şu ana kadar Darfur, Güney Kordofan ve Mavi Nil gibi bölgelerde insani yardım operasyonlarını engelleyen önemli bir gösteri olmamıştır” dedi. Ancak bu protestoları tetikleyen ve gıda fiyatlarında keskin artışa neden olan ekonomik durumun bozulmasının, insanların yeterince yiyecek satın alma yetkinliğini etkilediği belirtildi.
İnsani yardıma ihtiyacı olan 5,5 milyon insanın yanı sıra ekonomik durumun da yakıt ve nakit kıtlığına yol açtığı, kurumların savunmasız topluluklara yardım sağlama yeteneklerine yansıdığı vurgulandı.
Öte yandan Avrupa Birliği (AB), Sudan hükümetine vatandaşlara gösteri düzenleme hakkı verme çağrısında bulundu. Gösterilerde yaşanan kayıplara dair endişelerini ifade eden AB, başkentteki protestoların ve farklı eyaletlerdeki bazı şehirlerin de yakından takip edildiğini duyurdu.
AB, 10 Ocak’ta yayınladığı bir bildiride, Sudan’daki sosyal ve ekonomik koşullar sebebiyle devam eden protesto gösterilerinin, özellikle artan mağdur sayısı nedeniyle endişe verici olduğunu belirtti. Bildiride, hükümete “vatandaşların endişelerini ifade etme haklarına saygı gösterme ve şikayetlere cevap verme” çağrısı yapıldı. Bildiride ayrıca, “Tüm güvenlik güçleri, Sudan’ın anayasal ve uluslararası yükümlülüklerine uymak zorundadır” denilirken, söz konusu meselelerin Sudan Hükümeti çerçevesindeki ve insan hakları konusunda bağımsız uzmanlar tarafından gündeme getirileceği vurgulandı.
Aynı şekilde Kanada’nın yanı sıra İngiltere, ABD ve Norveç gibi Troyka ülkeleri, Sudan hükümetinin başkent Hartum ve diğer bölgelerdeki protesto gösterileri sırasında çok sayıda politikacı, eylemci ve göstericinin gözaltına alınması dolayısıyla endişelerini dile getirdi. Söz konusu ülkeler, hükümeti, tutukluları derhal serbest bırakmaya ve mümkün olan en kısa sürede birçok göstericinin ölümüne ilişkin tam, şeffaf ve bağımsız bir soruşturma yürütmeye çağırdı.
Öte yandan Sudan polisi, 3 eylemcinin öldürüldüğünü açıkladı. Sudan resmi haber ajansı Suna’nın resmi sözcü Haşim Abdurrahman’dan aktardığına göre, Omdurman’daki halk ayaklanmalarında çok sayıda eylemci hayatını kaybederken çok sayıda da yaralanma yaşandı.
Bir tıbbi kaynak ise, yaklaşık 5 kişinin Omdurman olaylarında doğrudan gerçek merminin hedefi olduğunu açıkladı. Kaynak, diğer bölgelerdeki protestolarda ise 7 kişinin yaralandığını ve tedavi edilmek üzere hastaneye kaldırıldıklarını vurguladı.
Fadıl Hastanesi’nde mermiyle yaralanan 3 kişinin ameliyat edildiği ve durumlarının kritik olduğu da ifade edildi.
Başbakanın eski birinci yardımcısı Ali Osman Muhammed Taha, bölgede “halk güvenliği” ismiyle anılan rejime ait özel kuvvetlerin bulunduğunu söyledi. Muhammed Taha, bir televizyon kanalına verdiği röportajda, “Kurtarma faaliyetleri, hayatları tehlikede olsa bile tugay ve gruplar tarafından gerçekleştiriliyor” dedi.
Sudan hükümeti, protesto gösterilerinde 19 kişinin öldüğünü açıklayarak, ölümlerin “sabotaj ve şiddet eylemlerinden” kaynaklandığını savundu. Muhalefet ise ölenlerin sayısının şu ana kadar 40 kişiyi aştığını vurguladı.
Görgü tanıklarına göre göstericiler, mermilerle karşı karşıya geldi. Merkezi Sudan Doktorlar Komitesi ise güvenlik güçlerinin eylemcilere yalnızca ateş etmekle kalmayıp aynı zamanda hastanelere de baskın yaptığını, gerçek mermi ve gaz bombaları kullandığını ifade etti. Komite tarafından yayınlanan bildiride, güvenlik yetkililerinin kutsal alanlara, doktorlara, hastanelere, çocuklara ve hastane personellerine karşı çok sayıda ihlal gerçekleştirdiği belirtildi.
Hastanelerde, hastalara yönelik ihlaller dolayısıyla doktorlar, açık grev kararı alarak, gözaltındaki meslektaşlarının da serbest bırakılması çağrısı yaptı.
Hartum’daki Sağlık Bakanlığı, Bakan Memun Hamide aracılığıyla “güvenlik güçlerinin Omdurman Hastanesi’ne baskın düzenlemesini” kınadığını duyurarak, durumu kabul edilemez olarak nitelendirdi. Hamide, ilgili makamlara konuya ilişkin soruşturma başlatılması çağrısında bulundu.
Öte yandan gazeteci ve siyasi analist olan Faysal Muhammed Salih, “Bu durum, rejimin yeni bir davranışı değil, Haziran 1989’da iktidara geldiğinden bu yana tabiatının ve davranışlarının bir parçası” dedi.
Salih, darbenin insanların hayatlarını tehdit ettiğini söyleyerek, rejimin iktidara geldiği ilk dönemlerde bir grup subayın soğuk kanlılıkla öldürüldüğünü, vatandaşların bilinmeyen yerlerde alıkonulduğunu, bir kısmının da hayalet evlerde işkence gördüğünü ve Darfur savaşında binlerce sivilin bulunduğu köylerin yakıldığını belirtti.
Muhammed Salih, Eylül 2013 ayaklanmasında ise rejimin insan hakları kuruluşları tarafından 200 olduğu tahmin edilen çok sayıda eylemciyi öldürdüğünü söyledi. Salih, halen protesto gösterilerinin devam etmesiyle ölen kişilerin sayısının artacağını belirtti.
Öte yandan ülkedeki protesto gösterilerinin devam etmesi beklenirken, Sudanlı bir grup, protestolar için adımların yeniden düzenlendiğini duyurdu. Grup tarafından yayınlanan bir bildiride, “Hayallerimize ve arzularımıza yönelik gelecek adımlarımızı düzenlemek için görüşmeler yapılıyor. Sabredin vakit değişim ve özgürlük vakti” ifadelerine yer verildi.



Gazze’de yüzlerce Hamas militanı tünellerde mahsur kaldı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
TT

Gazze’de yüzlerce Hamas militanı tünellerde mahsur kaldı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)

Gazze Şeridi'nde İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelerde yer alan tünellerde yüzlerce Hamas savaşçısının mahsur kaldığı aktarılıyor. 

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde 10 Ekim'de devreye konan barış planı kapsamında İsrail ordusu, "sarı hat" olarak belirlenen bölgeye kadar geri çekildi. 

Wall Street Journal'ın (WSJ) haberinde, İsrail askerlerinin mayıstan beri Gazze'deki tünelleri kapatma ya da yeraltı yollarının birbiriyle bağlantısını kesme çalışmalarını hızlandırdığı belirtiliyor. 

Öte yandan ateşkesin devreye girmesiyle çalışmaların yarım kaldığı, İsrail'in kontrolündeki bölgede yer alan tünellerde silahlı Hamas militanlarının saklandığı ifade ediliyor. 

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Hamas militanlarının teslim olması gerektiğini yoksa öldürüleceklerini bildirmişti. Gazze'yi yöneten örgütse savaşçılara bölgeden güvenli çıkış hakkı tanınmasını talep ediyor. 

Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla konuşan Arap yetkililer, savaşçıların akıbetinin ateşkes anlaşmasını zora soktuğunu belirtiyor. İsrailli ve Arap kaynaklara göre IDF kontrolündeki bölgede yer alan tünellerde 200 ila 300 savaşçı var. Hamas ise bu sayının 100'e yakın olduğunu savunuyor. Kaynaklar, gıda ve erzak kıtlığı nedeniyle bazı militanların öldüğünü aktarıyor.

Tünellerde saklanan Hamas militanları, geçen ay düzenledikleri saldırıda üç İsrailli askeri öldürmüştü. Gazze'yi yöneten örgüt, saldırı emri verilmediğini ve militanlarla marttan bu yana iletişim kurulamadığını bildirmişti. IDF ise buna karşılık düzenlediği karşı saldırıda 145 Filistinliyi öldürmüştü. 

Arap yetkililer, pazar itibarıyla Hamas'ın tünellerde mahsur kalan bazı savaşçılarla iletişime geçebildiğini söylüyor. Ayrıca Hamas'ın ateşkes görüşmelerinde böyle bir sorun yaşanabileceğine dair baştan uyarıda bulunduğunu da belirtiyor. 

ABD'li yetkililer, Hamas savaşçılarına güvenli geçiş hakkı tanınıp tanınmayacağına dair yorum yapmayı reddediyor. 

Trump'ın planı kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve bölgenin yönetiminde söz sahibi olmaması talep ediliyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği ve eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair'in de yer alacağı "Barış Kurulu" da bu komitenin faaliyetlerini denetleyecek.

Ayrıca bölgeye yaklaşık 5 bin kişilik bir uluslararası güvenlik gücünün gönderilmesi de öngörülüyor. WSJ'nin haberinde, Washington'ın "bir an evvel bu ikinci aşamaya geçmek istediği" belirtiliyor. 

Hamas'ın 7 Ekim 2023'te düzenlediği Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren savaş, iki yıl süren çatışmaların ardından Gazze Şeridi'ni harabeye çevirdi. 

Bölgeye giden BBC muhabirlerinin aktardığına göre İsrail askerleriyle Hamas savaşçıları arasında "sarı hat" boyunca neredeyse her gün çatışma yaşanıyor. Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısının haberinde şu ifadelere yer veriliyor:

İsrail'in büyük ölçüde yerle bir ettiği ve Trump'ın yatırım fırsatı olarak gördüğü bu bölgede asıl soru çatışmaları kimin durdurabileceği değil, Gazzelilerin kendi topluluklarının ve topraklarının geleceğinde ne kadar söz sahibi olabileceğidir.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, BBC 


Hamas heyeti, MİT Başkanı’yla Gazze anlaşmasının uygulanmasına ilişkin gelişmeleri görüştü

Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
TT

Hamas heyeti, MİT Başkanı’yla Gazze anlaşmasının uygulanmasına ilişkin gelişmeleri görüştü

Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)

Hamas, Halil el-Hayye liderliğindeki bir heyetin dün İstanbul'da Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ile bir araya gelerek Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının uygulanmasındaki gelişmeleri görüştüğünü duyurdu.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, toplantıda İsrail'in Gazze anlaşmasını ‘ihlal’ ettiği konuların ele alındığı belirtildi. Bu ihlaller arasında İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelere yönelik bombardıman ve ateş açma, Refah Sınır Kapısı dahil geçişlerin kapatılması ve yardım, tıbbi malzeme ve altyapı yeniden inşa ihtiyaçlarının girişinin engellenmesi yer alıyor.

Açıklamada, el-Hayye'nin Kalın’a Mısır'ın başkenti Kahire'de düzenlenen Filistinli grupların son toplantıları hakkında bilgi verdiği ve ‘arabuluculara ve ilgili tüm uluslararası taraflara, İsrail'in Filistinli mahkûmlara yönelik korkunç ihlallerini durdurmaları için baskı yapma’ gereğini vurguladığı belirtildi.

Geçtiğimiz ay Kahire'de bir araya gelen Filistinli gruplar, Gazze'nin yönetimini Gazze Şeridi'nden bağımsız uzmanlardan oluşan geçici bir Filistin komitesine devretme ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşasının finansmanı ve uygulanmasını denetlemek üzere uluslararası bir komite kurma konusunda anlaşmaya vardıklarını açıklarken, ‘Filistin siyasi sisteminin birliği ve bağımsız ulusal karar alma mekanizmasının’ önemini vurguladılar.

Gazze Şeridi'nde güvenlik ve istikrarı sağlamak için gerekli tüm önlemleri almayı kabul eden gruplar ayrıca, ateşkesi izlemek üzere kurulacak geçici uluslararası güç hakkında bir Birleşmiş Milletler (BM) kararı alınmasının önemini vurguladı.


Mısır, gergin ilişkilere rağmen İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi

5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
TT

Mısır, gergin ilişkilere rağmen İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi

5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)

Mısır, Gazze Şeridi'ndeki savaş ve her iki tarafın da anlaşmayı ihlal ettiği yönündeki suçlamalar nedeniyle Kahire ile Tel Aviv arasında gerginliklerin yaşandığı bir dönemde, İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati salı akşamı bir televizyon röportajında şunları söyledi: “Mısır her zaman önemli bir ülkedir ve taahhütlerine saygı duyar. İsrail dahil herhangi bir ülkeyle barış antlaşması imzalarsa, karşı taraf antlaşmaya uyduğu sürece antlaşmayı ihlal etmez.”

İsrail ile ilişkilerin ‘Gazze savaşı nedeniyle ciddi şekilde gerginleştiğini ve bunun iletişime yansımaları olduğunu’ ifade eden Abdulati, ‘ilişkilerin yönetimi, düzeyleri ve karşılıklı ilişkiler ile barış antlaşması arasında fark olduğunu’ vurguladı. Abdulati, “Antlaşma yürürlükte ve her iki ülke için bağlayıcı; her iki ülke de antlaşma kapsamındaki taahhütlerine saygı duyuyor” dedi.

SDFRG
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

İsrail'in Philadelphia Koridoru ve Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını kontrol altına almasıyla iki ülke arasındaki gerginlik arttı.

Gerginlik, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin, 1979'da imzalanan anlaşmadan bu yana ilk kez İsrail'e atıfta bulunarak ‘düşman’ kelimesini kullanıp İsrail hükümetinin politikalarının mevcut barış anlaşmalarını tehdit ettiğini söylemesiyle geçtiğimiz eylül ayında zirveye ulaştı.

Aynı sıralarda Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetiminden Mısır'a baskı yapmasını ve Sina Yarımadası'ndaki askeri yığınaklaşmayı azaltmasını istedi. Axios internet sitesine göre Netanyahu, “Bunlar Mısır'ın barış anlaşmasını ciddi şekilde ihlal etmesidir” dedi.

Abdulati, son açıklamalarında Mısır'ın ‘Amerikan tarafına, Mısır'ın anlaşmayı ihlal ettiği yönündeki iddiaların yalan olduğunu ve böyle bir şeyin hiç yaşanmadığını bildirmek istediğini’ belirtti.

Kahire'nin uluslararası hukuka veya ikili anlaşmalara bağlılığını sorgulamayı kabul etmediğini vurguladı. Bazı medya veya siyasi raporlarda ortaya atılan iddiaların ‘Mısır'ın imajını ve dengeli bölgesel rolünü çarpıtmayı amaçladığını’ ifade etti.

Güven verici mesajlar

Mısır Düşünce ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Danışma Kurulu Başkanı Abdulmunim Said, İsrail'in ordunun Sina Yarımadası'ndaki konumuna ilişkin iddiaları ışığında, Mısır'ın İsrail'e barışa bağlı olduğunu gösteren güven verici mesajlar göndermeye çalıştığını söyledi.

Said, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Sisi ve Dışişleri Bakanı’nın son zamanlarda gönderdiği mesajların anlaşmaya bağlılığı teyit ettiğini bildirdi.

SDFRGT
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısı sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)

Sisi, Ekim 1973 savaşını anma konuşmasında Mısır ile İsrail arasındaki barış anlaşmasını överek, bunu ‘taklit edilmesi gereken tarihi bir model’ olarak nitelendirdi. Sisi, “Mısır'ın İsrail ile barış deneyimi sadece bir anlaşma değil, istikrarı pekiştiren adil bir barışın kurulmasıydı” dedi.

Said, Mısır'ın ‘İsrail ile barışı destekleyen bir ülke olarak kendini göstermeye çalıştığını ve bölgede devam eden diğer çatışmalara da barış getirmeye çalıştığını, bunun da Mısır'a bölgede daha önemli roller kazandırdığını’ düşünüyor, ancak aynı zamanda ‘İsrail ile iş birliğinin bir gereklilik olmaya devam edeceğini’ vurguluyor.

Said, Mısır'ın Gazze Şeridi'nde İsrail'in savaşını durdurma rolü ile İsrail ile çatışmayı tırmandırmaya ve mevcut barışı aşmaya çalışanlar arasında bir denge kurmaya çalıştığını söyledi. Said, “Mısır'ın İsrail ile ilişkileri, Filistin devleti kurulana kadar sınırlı kalacak. Daha fazla güvenlik iş birliği ve Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad'ın İsrail'e yaptığı ziyaretler gibi tekrarlanan ziyaretler şeklinde olacak” ifadelerini kullandı.

Raşad'ın geçen ayki ziyareti sırasında İsrail Başbakanlığı yaptığı açıklamada, iki tarafın ‘İsrail-Mısır ilişkileri, iki ülke arasındaki barışın güçlendirilmesi ve bir dizi diğer bölgesel konuyu’ da görüştüğünü belirtti.

Barışın geleceği

Geçtiğimiz eylül ayında Doha'da düzenlenen Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde Mısır Cumhurbaşkanı İsrail halkına hitaben şunları söyledi: “İsrail'in ihlalleri barışın geleceğini baltalıyor, sizin güvenliğinizi ve bölgedeki tüm halkların güvenliğini tehdit ediyor, yeni barış anlaşmaları için her türlü fırsatın önünü kesiyor ve hatta Arap ülkeleriyle mevcut barış anlaşmalarını bozuyor.”

CDFG
Mısır-İsrail sınırının bir bölümü (Reuters)

Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi Danışmanı Tümgeneral Muhammed el-Gabari'ye göre Mısır, son zamanlarda bağlı kaldığı ilkeleri teyit ederek Gazze'de ateşkes anlaşmasına varılmasını sağladı ve sınırda ortaya çıkan sorunları, yerinden edilmeyi reddeden ve barışı koruyan tutarlı bir yaklaşımla ele aldı.

El-Gabari, “İsrail sürekli gerginliği artırmasına rağmen, şu ana kadar Mısır'ın vizyonu galip geldi” dedi.

El-Gabari, “Barış anlaşmasının iptal edilmesi sadece Mısır ve İsrail için değil, bölgedeki güvenlik ve istikrar için de bir tehdit oluşturuyor. Mısır'ın anlaşmaya bağlı kalma konusundaki ısrarı, anlaşmayı sürekli ihlal etmekle tehdit eden İsrail üzerinde baskı oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

Abdulmunim Said, “İsrail medyasında Mısır'a yönelik gerilimin son zamanlarda azaldığına inanılıyor; eskiden Mısır'ın barış anlaşmasını ihlal etmesine odaklanan birçok makale, artık anlaşmanın istikrarının öneminden bahsediyor” dedi.