Pentagon: Suriye’de yakalanan genç ABD’li değil Karayiplihttps://turkish.aawsat.com/home/article/1544071/pentagon-suriye%E2%80%99de-yakalanan-gen%C3%A7-abd%E2%80%99li-de%C4%9Fil-karayipli
Pentagon: Suriye’de yakalanan genç ABD’li değil Karayipli
Washington/Muhammed Ali Salih
TT
TT
Pentagon: Suriye’de yakalanan genç ABD’li değil Karayipli
Pentagon’un, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye’de DEAŞ saflarında savaşan ABD’li bir genci yakaladığına ilişkin haberi araştıracağını açıklamasının ardından, Pentagon kaynakları söz konusu gencin ABD’li değil, Karayipler’de bulunan Trinidad adasından olduğunu öne sürdü.
Pentagon kaynağı, söz konusu gencin 12 yaşındayken, Trinidad’da yaşayan radikal bir gence aşık olup evlendikten sonra Müslümanlığı kabul eden annesi tarafından, Karayipler’den Suriye’deki savaş bölgesine götürüldüğünü söyledi.
Kaynağa göre, eşi ve oğluyla birlikte Suriye’ye gelen anne, 4 yılın ardından Trinidad’daki kızını arayarak, Suriye'den çıkıp Trinidad'a dönmek için yardım istedi. Ayrıca, Kürt kuvvetlerinin oğlunu yakaladığını ve kendisinin ise bir yere saklandığını söyledi.
ABD basınında yer alan haberlere göre, 16 yaşındaki Su-lay Su Trinidad’da doğdu ve annesi gibi Trinidad pasaportuna sahip. Su-lay’in annesinin DEAŞ saflarında savaşan eşinin akibeti hakkında net bir bilgi olmasa da, koalisyon uçaklarının DEAŞ unsurlarını hedef alan baskınlarından birinde öldüğü düşünülüyor.
YPG tarafından yapılan son açıklamada, Su-lay ve Ebu Süleyman Amerikani isimli iki ABD’li gencin yakalandığı bildirilmiş, Pentagon ise konuyu araştırdıklarını ancak haberi henüz doğrulayamayacaklarını dile getirmişti.
YPG’nin açıklamasında, söz konusu gençlerin son zamanlarda SDG tarafından yakalanan 2’si ABD’li 8 yabancının arasında yer aldığı aktarılmıştı.
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yardım bekleyenler de dahil olmak üzere 40 kişi hayatını kaybettihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5179324-i%CC%87srailin-gazze-%C5%9Feridine-d%C3%BCzenledi%C4%9Fi-sald%C4%B1r%C4%B1larda-yard%C4%B1m-bekleyenler-de-dahil
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yardım bekleyenler de dahil olmak üzere 40 kişi hayatını kaybetti
Geçtiğimiz pazar günü yardım almaya çalışırken açılan İsrail ateşiyle öldürülen yakınlarının cenazesi başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
Bugün şafak vakti İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarında 40 Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi de yaralandı.
Filistin Safa Haber Ajansı, ‘Apache helikopterlerinin Gazze şehrinin kuzeybatısındaki es-Saftavi Caddesi'ndeki bir evi hedef alması sonucu bir çocuğun hayatını kaybettiğini, birkaç kişinin de yaralandığını’ bildirdi.
Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre, İsrail uçaklarının Gazze'nin güneyindeki es-Sabra mahallesindeki bir evi hedef alması sonucu yedi vatandaş yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı.
Safa Haber Ajansı, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un kuzeyindeki el-Karara kasabasında bir çadırı bombalaması sonucu beş vatandaşın hayatını kaybettiğini’ bildirdi. Ajans, ‘işgal güçlerinin el-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki bir evi hedef alması sonucu bir vatandaşın yaşamını yitirdiğini, çocuklar da dahil olmak üzere çok sayıda kişinin ise enkaz altında kaybolduğunu’ kaydetti.
Filistin resmi haber ajansı WAFA dün akşam İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin orta kesiminde ve kuzeyinde düzenlediği bombardımanlarda üç Filistinlinin hayatını kaybettiğini, çok sayıda kişinin de yaralandığını bildirdi.
WAFA, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyinde insani yardım bekleyen insanları hedef aldığını; iki kişinin yaşamını yitirdiğini, birkaç kişinin de yaralandığını duyurdu.
WAFA, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda bir eve hava saldırısı düzenlediğini ve bu saldırıda bir Filistinlinin hayatını kaybettiğini, üç kişinin de yaralandığını bildirdi.
İsrail ordusu dün sabah Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlediği saldırıda, Independent Arabia fotoğrafçısı Meryem Ebu Dakka'nın yanı sıra Reuters, Associated Press (AP) ve Al Jazeera'da çalışan diğer meslektaşları da dahil olmak üzere beş basın mensubunu öldürdü.
Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlenen İsrail saldırısında öldürülen bir gazetecinin cenazesi defnedileceği yere taşınıyor. (AP)
Diğer yandan Hamas, ateşkes anlaşmasının Gazze Şeridi'ndeki rehineleri geri getirmenin tek yolu olduğunu yineledi ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu hayatta kalan rehinelerin kaderinden tamamen sorumlu tuttu.
Hamas tarafından pazar günü yapılan açıklamada, “Aracıların önerisini kabul etmemizin ardından Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme planını onaylaması, anlaşmayı engelleme kararlılığını teyit ediyor” denildi.
Kısmi bir anlaşmayı kabul ettiğini doğrulayan Hamas, kapsamlı bir anlaşmaya hazır olduğunu belirterek, ‘Netanyahu’nun tüm çözümleri reddettiğini’ ifade etti.
Ahmed eş-Şara: Suriye'nin stratejisi sorunları ortadan kaldırmayı amaçlıyor. İbrahim (Abraham) Anlaşmaları bize göre değilhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5179322-ahmed-e%C5%9F-%C5%9Fara-suriyenin-stratejisi-sorunlar%C4%B1-ortadan-kald%C4%B1rmay%C4%B1-ama%C3%A7l%C4%B1yor
Ahmed eş-Şara: Suriye'nin stratejisi sorunları ortadan kaldırmayı amaçlıyor. İbrahim (Abraham) Anlaşmaları bize göre değil
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Suriye’nin başkenti Şam’da, 22 Aralık 2024 (SANA)
İbrahim Hamidi
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Al Majalla tarafından kendisine yöneltilen bir soruya verdiği yanıtta ülkesinin stratejisinin ‘sorunları çözmek ve anlaşmazlıkları gidermek’ olduğunu söyledi. İsrail ile Suriye arasındaki koşulların diğer Arap ülkeleriyle farklı olduğu için İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın Suriye için uygun olmayacağını belirtti.
Pazar günü öğleden sonra Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda medya genel yayın yönetmenleri ve eski enformasyon bakanlarından oluşan bir Arap heyetiyle yaptığı toplantıda konuşan Şara, katılımcıların Suriye'deki durumun yanı sıra ülkesinin komşularıyla ve dünya ile ilişkileri hakkındaki sorularını yanıtladı.
Sorular genellikle Suriye'deki siyasi, ekonomik ve güvenlik durumu ve yatırımların geleceği, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile olan müzakereler, Süveyda'daki olaylar, adem-i merkeziyetçilik ile federalizm ve merkezi devlet arasındaki fark ve İsrail ile müzakerelerin geleceğine yönelikti.
Şara’ya, Suriye'nin 1967 yılının haziran ayından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantılarına ilk kez başkanlık düzeyinde katılacağı New York ziyaretini sorduk. Şara bu soruya verdiği yanıtta, Suriye'nin önceki rejimin uygulamaları ve diğer ülkelerin Suriye'ye karşı tutumu nedeniyle ‘tecrit içinde tecrit’ edildiğini ve toplantılara katılımının, Suriye'nin politikaları veya bazı ülkelerin Suriye'ye karşı politikaları nedeniyle olsun, Suriye'ye karşı tutumlarda bir düzelme olduğunu gösteren en önemli işaretlerden biri olduğunu söyledi.
ABD'nin 1979 yılından bu yana Suriye’ye yaptırımlar uyguladığına, ancak şu anda ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikler (BAE), Katar, Ürdün ve Avrupa ülkeleriyle iyi ilişkiler kurulduklarına dikkati çeken Şara, “Bu ziyaretin Suriye'deki değişimin en belirgin işaretlerinden biri olduğuna şüphe yok” ifadesini kullandı.
Beyaz Saray'ın Şam'ı davet etmesinden sonra Suriye'nin İbrahim Anlaşmaları’na katılma olasılığına ilişkin sorumuza verdiği yanıtta, Suriye ile bu anlaşmalara katılan diğer Arap ülkeleri arasındaki farktan bahseden Şara, “Anlaşmalar, İsrail ile anlaşmazlık yaşamayan ve komşu olmayan Arap ülkeleri arasında yapıldı. Suriye'nin durumu farklı. İşgal altındaki Golan Tepeleri var” diyerek İbrahim Anlaşmaları'nın Suriye'de tekrarlanmasının mümkün olmadığını vurguladı.
Tüm sorunları çözmek ve anlaşmazlıkları gidermek istediğini belirten Cumhurbaşkanı Şara, “Bu bizim stratejimizdir ve güçlü yönleri ve müttefikleri olan Suriye, hiçbir savaşa sürüklenmeyecektir. Bunun yerine, konumunu açıklamaya odaklanmış ve birleşik ve güçlü bir Suriye için destek kazanmıştır” ifadelerini kullandı.
Lübnan, eski rejimin iktidarı döneminde Suriye'nin politikalarından büyük zarar gördü. Coğrafyanın Lübnan üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu için ‘coğrafyanın baskısı’ olarak bilinen bir durum söz konusu.
Şara, İsrail ile Suriye arasında imzalanan 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması hakkındaki bir soruya “Önceki rejim 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması’na bağlıydı. Anlaşmayı uygulamak için uluslararası güçler var” cevabını verdi.
İsrail'in, istihbarat raporlarının işaret ettiğinin aksine, Lübnan'daki savaşı Suriye'ye taşımaya bahis yapmış olabileceğini, ancak 8 Aralık'ta Beşşar Esed rejiminin düşüşüyle şaşkına döndüğüne işaret eden Şara, “İsrail, bir gün içinde kendini yeni bir gerçeklikle karşı karşıya buldu ve stratejisi darbe aldı” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail, Suriye'nin stratejik varlıklarına ve Şeyh (Hermon) Dağı'nda işgal altındaki mevzilere ve Golan Tepeleri'nde Ayrılma Anlaşması kapsamındaki tampon bölgeye yüzlerce saldırı düzenledi. Bazı çevreler, Tel Aviv'in Suriye'nin bölünmesi üzerine bahis oynadığını düşünüyor.
Al Majalla Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Hamidi, Şam'da Arap ülkeleri ve Suriye medyasından aralarında gazeteci Aliye Mansur’un da bulunduğu bir heyeti kabul eden Suriye Cumhurbaşkanı Şara’ya sorular sorarken, 24 Ağustos 2025
Şara, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye'yi bölmeyi amaçlayan hiçbir politika başarılı olamaz. Golan Tepeleri 1967’den beri işgal altında ve bu işgal kimse tarafından tanınmıyor. Arap ülkeleri, bölge ülkeleri ya da uluslararası taraflardan destek görmüyor. Çünkü ülkeler, yayılma politikasına karşılar ve devletlerin birliğini korumak istiyorlar.”
Suriye Cumhurbaşkanı, başka bir soruya verdiği yanıtta şunları söyledi:
“Şu an önceliğimiz, 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması’na veya benzer bir anlaşmaya geri dönmek, yani uluslararası denetim altında Suriye'nin güneyindeki güvenlik durumunu kontrol altına almaktır.”
Anlaşmanın içeriğine bağlı olduğunu belirten Şara, “Bir şey başardığımızda çekingen davranmayacağız. Ülkenin çıkarlarına uygun ve istikrara katkıda bulunan her adımımızı duyuracağız” diye belirtti.
Lübnan ile ilgili konulara da değinen ve Şam ile Beyrut arasındaki ilişkinin coğrafi özelliklerinden bahseden Şara, “Coğrafyanın Lübnan üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu için ‘coğrafyanın baskısı’ olarak bilinen bir durum söz konusudur. Suriye ile Lübnan arasında, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeni tarihini yazabileceğimiz yeni bir sayfa açmamız gerekiyor. Aralarındaki olumsuz anılar silinmeli ve bunu yapma konusunda kararlılık var” şeklinde konuştu.
Sudani, mesajıma yanıt verdi ve Suriye'ye müdahale etmeden sınırın korunmasıyla sınırlı kaldı. Bu doğru yönde atılmış bir adımdı. Ben evlere kapılardan giriyorum. Irak’a da hükümeti aracılığıyla girmeyi ısrarla talep ediyorum.
Lübnan'ın istikrara ve ekonomik iyileşmeye ihtiyacı olduğunu ve Suriye'nin ekonomik yükselişinden büyük fayda sağlayabileceğini açıklayan Suriye Cumhurbaşkanı, “Limanlar, yollar ve iş birliği fırsatları gibi birçok ortak nokta var... Bu durum, Suriye'nin Lübnan'ı kontrol etmek istediği şeklinde anlaşılmamalı. Evlere sadece kapılarından girilmeli, en iyisi de bu. Ben de öyle yaptım. Lübnan Cumhurbaşkanı ve Başbakan Nevvaf Selam ile görüştüm.”
Şam'a girmesinden ve Esed rejiminin düşüşünden sonra, ‘herkesten eşit uzaklıkta’ olmak istediği için Lübnan'ın iç işlerine ilişkin herhangi bir açıklama yapmadığını belirten Şara, Gazze'den Batı Şeria'ya ve diğer bölgelere kadar Ortadoğu'nun kaos içinde olduğunu belirterek, “Bölgede rol oynamak ve belirli durumları istismar etmek isteyen taraflar var. İran çok şey kaybetti, ekseni çok şey kaybetti ve geri dönüş yapmak için belirli durumları istismar etmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Bölgenin sorunlarını çözmesi gerektiğini vurgulayan Şara, “Suriye’de kriz patlak verdiğinde, tüm bölge etkilendi. Bu yüzden Suriye, bölgede istikrarı sağlamak istiyor ve Suriye’nin durumunu ve ekonomisini iyileştirmek, bölgeye bir model sunmak ve bölgedeki istikrarı desteklemek için çalışıyor. Suriye hükümetinin kurulmasıyla Lübnan, Irak ve bölgedeki bazı ülkelere bir mesaj gönderdim. Kotaları reddediyorum ve ülkenin yönetiminde tüm tarafların katılımının yanı sıra ortaklık istediğimizi, vatandaşlığı güçlendirmek istediğimizi söyledim, temel işte budur” diye konuştu.
Irak ile ilgili olarak Suriye’yi kurtarmak için başlatılan Saldırganlığı Caydırma Operasyonu sırasında ‘bazı tarafların durumu istismar etmeye çalıştığını fark ettiğini belirten Şara, “Kasım ayında Halep'in kurtarılmasından sonra gözüm Irak dahil birçok tarafın tutumundaydı. Irak'ta karar üzerinde baskı vardı, bu yüzden Irak'taki durumu yatıştırmak için tereddüt etmedim. Irak'ın Suriye meselelerine müdahalesi işleri karmaşıklaştırırdı. Bu yüzden güven verici mesajlar gönderdim. (Irak Başbakanı Muhammed Şiya) Sudani, mesajıma yanıt verdi ve Suriye'ye müdahale etmeden sınırın korunmasıyla sınırlı kaldı. Bu doğru yönde atılmış bir adımdı. Ben evlere kapılardan giriyorum. Irak’a da hükümeti aracılığıyla girmeyi ısrarla talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
Suriye Cumhurbaşkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sudani'yi, kalkınma önceliklerini ve endişelerini, istikrarı sağlama ve yatırımı teşvik etme arzusunu takip ettim. Sudani, iki ülke arasındaki ilişkileri iyileştirmek istiyor, ben de öyle. Bazı Iraklı tarafların Suriye'ye müdahalesinin yol açtığı yaralara rağmen, adım adım ilerliyoruz.”
Suriye’nin özgürleştirilmesi, Suriyelilerin aidiyet duygusunu geri kazandırdı. Suriye'nin limanlarını, yollarını ve demiryollarını komşu ülkelere ve dünyaya bağlamak da dahil olmak üzere, geleceğin Suriye'sini inşa etmeye yönelik stratejik planlarımız var.
Heyette yer alan gazeteciler, Suriye’nin kıyı kesimleri ve Süveyda'daki iç durum ve yaşanan olaylarla ilgili sorular da sordu. Şara, Süveydalıların çoğunun Şam'a sadık olduğunu ve son olaylarda ‘İsrail ile iş birliği yapan küçük bir azınlığın kargaşa çıkardığını’ belirterek, “Orada eski rejimin subaylarının ve uyuşturucu kaçakçılarının olduğu askeri güçler var” ifadesini kullandı.
Dürziler ve Bedevi aşiretleri arasında çatışmalar yaşandığını, tüm tarafların hatalar yaptığını, güvenlik güçlerinin müdahale ettiğini ve belki de bazı hatalar yapıldığını ifade eden Şara, sorunların sabırla çözülmesi, Dürziler ve Bedevi aşiretler arasındaki ilişkilerin yeniden kurulması ve uzlaşıya varılması için çalışılması gerektiğini vurguladı. Suriye Cumhurbaşkanı, “İsrail'in desteğiyle bölünme önerileri ise gerçekçi değildir. Süveyda halkı Suriye tarihi boyunca onurlu bir tutum sergilemiştir. Belirli bir grubun tutumu herkesi temsil etmez” şeklinde konuştu.
Suriye'nin bir bütün olduğunu ve silahların devletle sınırlandırıldığını vurgulayan Şara, “Kontrolsüz silahlar istikrar getirmez, aksine Suriye'ye, bölgeye ve komşularına zarar verir” dedi.
Suriye'nin kuzeydoğusundaki duruma da değinen SDG ile Kürtler arasında ayrım yapan Şara, Kürtleri ve önceki on yıllarda alınan bazı önlemler nedeniyle çektikleri acıları anladığını söyledi. Hedefin Kürtlerin hakları olması durumunda, bu hakların anayasada güvence altına alınacağı için kan dökülmesine gerek olmadığının altını çizen Şara, ancak kotaların da kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Arap gazetelerinin genel yayın yönetmenleri, yöneticileri ve eski enformasyon bakanlarından oluşan bir Arap medya heyeti, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayında Şara ile bir araya geldi, 24 Ağustos 2025
Şara, SDG lideri Mazlum Abdi ile 10 Mart'ta imzaladıkları ve tüm taraflarca kabul edilen ve diyalog için referans teşkil eden anlaşmaya atıfla, ‘uluslararası arabuluculuk ve anlayışa doğru ilerlemeden’ bahsetti.
Bir soruya verdiği yanıtta Şara, Suriye yasalarının 107 sayılı yasa ve Yerel Yönetim Bakanlığı ile bir ölçüde adem-i merkeziyetçi olduğunu, ancak önemli olanın federalizm veya adem-i merkeziyetçiliği tanımlamak olduğunu söyledi. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı habere göre Şara, “Eğer bu bölünme anlamına geliyorsa, kabul edilemez. Suriye birleşmek istiyor mu? Merkezi bir yönetim istiyor mu? Coğrafi yapısı buna izin veriyor mu? Halk buna razı mı? Konumu tüm bu soruların yanıtları belirliyor” ifadelerini kullandı.
Şara’ya kişisel deneyimi sorulduğunda ise tarihin herhangi bir döneminin o dönemin koşullarına ve yasalarına göre değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Geçmişi bugünün yasalarıyla yargılamak ya da bugünü geçmişin yasalarıyla yargılamak mümkün değil” şeklinde konuştu.
ABD’nin 2003 yılında Irak'taki savaşı başlatmasından önce Irak’a gittiğini ve 2005 yılında hapse atıldığını, serbest bırakıldıktan sonra Suriye'ye döndüğünü ve burada yalnızca rejim ve rejimin devrilmesi konularına odaklandığını anlatan Şara, cihatçı örgütler veya Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) gibi hiçbir İslamcı gruba bağlı olmadığını, Arap Baharı ile de hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirtti.
Suriye'nin ekonomik geleceği ve komşu ülkeler ve bölgeler arasında stratejik bir bağlantı noktası olarak oynadığı rol hakkında uzun uzun konuşan Şara, “Suriye'nin özgürleştirilmesinden bu yana, ülkelerden Suriyelilere birlikte yaşayan mezhepler olarak hitap etmemelerini istedik. Onlara şunu söyledik ve söylemeye devam ediyoruz: Suriyelilere bir ülke ve vatandaşları olarak hitap edin” dedi.
Şara, sözlerine şöyle devam etti:
“Suriye’nin özgürleştirilmesi, Suriyelilerin aidiyet duygusunu geri kazandırdı. Suriye'nin limanlarını, yollarını ve demiryollarını komşu ülkelere ve dünyaya bağlamak da dahil olmak üzere, geleceğin Suriye'sini inşa etmeye yönelik stratejik planlarımız var. Bunun yanında Suriye'nin turizm potansiyeli ve bir gıda sepeti olması da söz konusu.”
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara sözlerinin sonunda, ülkesinin doğu ekonomik kültüründen karma bir ekonomik kültüre geçiş sürecinde olduğunu belirterek “Suriye, hukuk ve bankacılık reformları da dahil olmak üzere bir rönesans yaşıyor” ifadelerini kullandı.
*Bu haber Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
Trump'ın hayatta olan İsrailli rehinelerin sayısı hakkındaki açıklamaları ailelerini şok ettihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/ortado%C4%9Fu/5178237-trump%C4%B1n-hayatta-olan-i%CC%87srailli-rehinelerin-say%C4%B1s%C4%B1-hakk%C4%B1ndaki
Trump'ın hayatta olan İsrailli rehinelerin sayısı hakkındaki açıklamaları ailelerini şok etti
ABD Başkanı Donald Trump, Washington DC'deki Oval Ofis'te yaptığı konuşma sırasında (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump'ın dün Oval Ofis'te düzenlediği basın toplantısında, Hamas'ın Gazze Şeridi'nde tuttuğu rehinelerden 20'den azının hayatta olduğunu söylediği açıklamaları İsrail'de tartışmalara yol açtı.
Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre bu açıklamalar, rehinelerin aileleri arasında umutsuzluğa neden olurken, İsrailli bir yetkili Trump'ın sözlerini yalanladı. Yetkili, hayatta olan rehinelerin sayısında herhangi bir değişiklik olmadığını ifade etti.
“Hayatta olan rehinelerin sayısı 20'den az”
Beyaz Saray'da basın mensuplarına konuşan Trump, ocak ve mart ayları arasında yapılan son ateşkes anlaşması sırasında rehinelerin serbest bırakılmasından övgüyle bahsetti ve son grup rehinelerin evlerine dönmesi için sarfedilen çabaları anlattı.
Trump, “Şu anda 20 rehine var. Ancak ikisi artık hayatta olmadığı için bu sayı 20’den az olabilir” ifadelerini kullandı.
Trump, açıklamasında 20'den az rehinenin hayatta olduğu iddiasını ayrıntılı olarak açıklamadı ve “Rehineleri serbest bırakmak için elimizden geleni yapıyoruz, bu kolay değil” dedi.
Hamas'ın rehineleri alıkoyması ve müzakerelere atıfta bulunan Trump, “Bu durum sona ermeli... Bu şantajdır ve sona ermelidir” şeklinde konuştu.
Rehinelerin Hamas ile bir anlaşma yoluyla değil, askeri güç kullanılarak serbest bırakılması gerektiğine inandığını belirten Trump, bunun ‘birçok açıdan daha güvenli’ olacağını ifade etti.
Trump'a, rehinelerin aileleri buna karşı çıkmasına ve çocuklarının ölüm cezasına çarptırılmasından korkmasına rağmen, ABD'nin İsrail'in Gazze şehrini ele geçirme kararını neden desteklediği sorulduğunda, “Hepsi değil” diye cevap verdi ve rehinelerin akrabalarının bir kısmının genişletilmiş Gazze operasyonunu desteklediğini ima etti.
Rehine aileleri tepki gösterdi
Rehineler ve Kayıp Aileleri Forumu, Trump'ın açıklamalarına ilişkin bir bildiri yayınladı. Bildiride, “Sayın Başkan, 50 rehine var. Bizim için her biri kendi başına bir dünya” ifadeleri yer aldı.
Bildiride, “Sadece Amerikalılarla konuşan ve rehinelerin aileleriyle konuşmaya veya görüşmeye zahmet etmeyen Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer farklı bir şey biliyorsa, önce ailelere bilgi vermesi gerekirdi” denildi.
Hamas tarafından rehin alınan kişilerin yakınları ve destekçileri, onların derhal serbest bırakılmasını ve Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona ermesini talep eden bir protesto eylemine katıldı. (AFP)
İsrail'den resmi yalanlama
Ailelerin açıklamasının ardından, rehinelerden sorumlu hükümet yetkilisi Gal Hirsch, “Elimizdeki bilgilere göre, hayatta olan rehinelerin sayısında herhangi bir değişiklik yok. Rehinelerin 20'si hayatta, 2'si ciddi tehlike altında ve 28'i öldü” şeklinde bir açıklama yaptı.
İsrail, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te kaçırdığı 251 rehineden 49'u da dahil olmak üzere 50 rehineyi elinde tuttuğunu iddia ediyor.
Bu sayı, İsrail ordusunun öldürüldüğünü doğruladığı en az 28 cesedi de içeriyor. İsrailli yetkililere göre, rehinelerden 20'sinin hayatta olduğu düşünülüyor ve diğer ikisinin güvenliği konusunda ciddi endişeler var. Hamas ayrıca, 2014 yılında Gazze'de öldürülen bir İsrail askerinin cesedini de elinde tutuyor.
İsrail, Gazze şehrini işgal etmeye hazırlanıyor
Trump'ın açıklamaları, iki tarafı müzakere masasına geri döndürmek için yoğun uluslararası çabalar sürerken, İsrail'in Gazze şehrini kontrol altına almak için büyük çaplı bir operasyon başlatmaya hazırlandığı sırada geldi.
İsrail Kanal 12 televizyonun dünkü haberine göre, İsrail'in Gazze şehrine yeni saldırısını 2 Eylül'de yeni çağrılan yedek askerlerin göreve dönmesinden yaklaşık iki hafta sonra, eylül ayı ortasında başlatması bekleniyor.
Kanal, Gazze şehrinde bulunan yaklaşık bir milyon Filistinlinin pazar gününe kadar evlerini tahliye etmelerinin isteneceğini bildirdi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve siyasi liderler operasyonun başlatılmasını hızlandırmak için baskı yaparken, ordu ise önce rehineleri ve askerleri korumak, Gazze şehrindeki Filistinlileri tahliye etmek ve operasyonun uluslararası meşruiyetini sağlamak için adımlar atmak istiyor.
Kanal, İsrailli yetkililerin, rehinelerin durumunun vahim olması nedeniyle onları bir an önce kurtarmanın acil olduğunu söylediklerini aktardı. Kanalın ulaştığı kaynaklar, İsrail ile Hamas arasında ateşkes anlaşması ve rehinelerin serbest bırakılması konusunda şu anda temel bir fark olmadığını, ancak ‘her şeyin Netanyahu'ya bağlı olduğunu’ bildirdi.
Hamas, İsrail'in daha önce kabul ettiği aşamalı ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması anlaşmasını kabul ettiğini duyururken, Netanyahu ise Gazze şehrinde ilerleme kaydetmeyi ve sadece tüm rehinelerin serbest bırakılmasını öngören bir anlaşma müzakere etmeyi taahhüt etti.
Kanal 12'ye konuşan bir kaynak, kısmi bir anlaşmanın masada olmadığını ve İsrail'in sadece kapsamlı bir iki aşamalı anlaşma aradığını söyledi.
Kanal 12'ye göre, ateşkes görüşmelerinde görünen çıkmaza rağmen, İsrail'in önümüzdeki günlerde görüşmeleri yeniden başlatmak için müzakereciler göndermesi bekleniyor. Kanal, İsrail ve ABD'nin geçen ay Doha'daki müzakerecilerini geri çağırmasından bu yana askıya alınan müzakerelerin zamanı ve yeri konusunda görüşmelerin yeniden başladığını bildirdi. Kanal, yeniden başlatılacak görüşmelerin nerede yapılacağının belirsiz olduğunu ve şimdiye kadar Doha veya Kahire'de yapılan görüşmelerin aksine başka bir yerde başlayacağını kaydetti.
Raporlara göre İsrail, Gazze şehrinde yapılacak olan operasyonun Hamas üzerinde önemli bir baskı oluşturacağını ve bunun da müzakerelerde daha fazla esneklik sağlayabileceğini düşünüyor.
İsrail Kanal 12 televizyonuna göre Netanyahu, mayıs ayında başlatılan Gideon'un Savaş Arabaları operasyonunun ardından, şimdiki operasyona Gideon'un Savaş Arabaları - 2 yerine ‘Demir Yumruk’ adını vererek bu noktayı vurgulamaya çalışıyor.
On binlerce yedek askeri seferber eden İsrail, daha fazla Filistinliyi yerinden edecek bir operasyon olduğu yönündeki uluslararası eleştirilere ve üst düzey güvenlik yetkililerinin rehinelerin hayatını tehlikeye atabileceği yönündeki endişelerine rağmen, Gazze Şeridi'nin en büyük kentsel merkezini kontrol altına alma planını sürdürüyor.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة