Dera'dan Şam'a uzanan çorak topraklar

Mayın patlaması yaşanan Şam yakınlarındaki Guta’dan yükselen dumanlar (AFP)
Mayın patlaması yaşanan Şam yakınlarındaki Guta’dan yükselen dumanlar (AFP)
TT

Dera'dan Şam'a uzanan çorak topraklar

Mayın patlaması yaşanan Şam yakınlarındaki Guta’dan yükselen dumanlar (AFP)
Mayın patlaması yaşanan Şam yakınlarındaki Guta’dan yükselen dumanlar (AFP)

Suriye hükümetinin ülkenin güney bölgelerini kontrol etmesine rağmen, 2011 “devriminin beşiği” olan Dera şehrini ziyaret eden yolcuların endişeleri sonlanmadı. Savaş yılları boyunca birçok cinayet, kaçırma ve tutuklama suçuna tanık olmasının ardından Şam- Dera uluslararası karayolu boş görünüyor. Ayrıca bölge, bir “gıda ambarıyken" artık ıssız bir alana dönüşmüş durumda.
Başkentten Ürdün- Suriye sınırı yakınlarındaki Dera’ya yolculuk iki yol üzerinden sağlanıyor. Bunlardan ilki, başkentin doğusundaki “eski yol.” Bu yol, Şam’ın güneyindeki girişten başlıyor. Sabinah bölgesinden, daha sonra da Şam kırsalındaki el-Kisvah ve el-Deyr Ali bölgelerinden geçerek Dera kırsalındaki idari sınırlara ulaşıyor. Söz konusu yol, silahlı grupların kontrolü döneminde tahrip oldu.
İkinci yol ise batıdan, eski yola paralel olan “Şam-Dera Uluslararası Karayolu” olarak adlandırılıyor. Nahr Eshe mahallesinden başlıyor, eski mahalleden, Sahyana bölgesinden ve ardından da el-Kisvah ve el-Deyr Ali bölgelerinden geçerek, Dera kırsalındaki idari sınırlara ulaşıyor.
Dera ve Ürdün’den gelen araçların çoğu eski yola kıyasla iyi durumu nedeniyle Şam-Dera Uluslararası Karayolu’nu tercih ediyor. Ordunun çekilmesi ve güvenlik engellerinin kaldırılması sonrasında Nahr Eshe’den el-Kisvah’a kadar bölge, el-Deyr Ali’ye giden ağır araçların yoğun hareketliliğine tanık oluyor. Bölge, sıkı denetim altındaki Sahnaya’nın eteklerindeki “şehir merkezi” kontrol noktasıyla sınırlı. Bu kontrol noktasındaki prosedürler, milislerin Dera’daki alanları kontrol ettiği dönemde oldukça yoğundu. Arabalar sıraya girer, saatlerce geçiş izni beklerdi. Hatta bu noktada çok sayıda gözaltı bile yaşanmıştı.
Şehir Merkezi kontrol noktasından geçip Sahyana bölgesine girdikten sonra karayolu trafiği yavaş yavaş azalmaya başlıyor ve el-Kisvah’tan el-Deyr Ali’ye kadar da oldukça az bir sayıya iniyor.
Dera şehri idari sınırına girilmesinin ardından Ghabaghib bölgesine bağlı Mankat el-Hatab köyünün eteklerinde bir ordu barikatı görülüyor. Buradaki unsurlar, alandan geçen araçları ve kişileri kontrol ediyor. Ghabaghib bölgesine bağlı Sanamayn bölgesine erişim ise yok denecek kadar az. Yolun her iki tarafında da Dera’ya bağlı çok sayıda köy ve mahalle (Hatab, Tubna, Mahaccah, el-Necih, Şakra, İzra, Şeyh Miskin, Karfa, Naamer, Abtaa, Dael, Hirbet Gazaleh ve Atman) bulunuyor.
Ordu, tüm şehirlerin, kasabaların ve köylerin girişlerine bariyerler kurarken güvenlik güçleri de kontrol faaliyetleri yürütüyor.
Aynı şekilde Suriye, Lübnan ve Türkiye’den Ürdün’e, ardından da Körfez ülkelerine (veya tam tersi) mal taşıyan kamu ve özel araçların ve kamyonların oluşturduğu yoğun trafiğin ardından Dera’nın eteklerindeki Atman köyüne kadar trafik neredeyse yok gibi.
Kontrolü hükümetin eline geçmeden önce yoldan geçenler adam kaçırma, cinayet ve araç hırsızlığı gibi eylemlere maruz kalmaktan korkuyordu.
Savaş yılları öncesinde “Şam-Dera Uluslararası Karayolu” boyunca meyve ve sebze ağaçları görünür, yürüyüş yapanlara tanık olunurdu. Ancak artık yol kenarlarındaki tarlalar ıssız ve çorak hale dönüşürken verimli toprak sayısı da büyük ölçüde azaldı.
Dera şehri, batıda Dera el-Mahatta, doğuda da Dera el-Beled ismini taşıyan eski şehir bölümleri olmak üzere iki kısma ayrılıyor. Mart 2011’de de halk devrimi kıvılcımları eski şehirde çıkmıştı. Silahlı gruplar şehri 2012 yılında ele geçirirken hükümet “uzlaşı anlaşmasıyla” kontrolü sağlayana kadar da bu şehir söz konusu grupların elinde kaldı. Hükümet güçleri ise şehri kontrol ettikten sonra silahlı gruplara karşı onlarca askeri operasyon gerçekleştirdi.
Uluslararası karayolunun Şam’ın güneyine uzanan 100 km’lik bir alanda bulunan Dera şehri girişiyle birlikte şaşırtıcı bir şekilde batı kesiminde orduya ait herhangi bir kontrol noktası bulunmuyor. Ancak bölge, Devlet Başkanı Beşşar Esed’in posterleri ve rejim ordusunu selamladığında kullandığı sloganların yazılı olduğu pankartlarla dolu.
Dera el-Mahatta’dan bir vatandaş temkinli bir ses tonuyla şehrin durumunu “durağan” olarak niteledi. Şarku’l Avsat'a yapılan açıkamalar, kimliği bilinmeyen unsurlar tarafından gerçekleştirilen cinayetlerin artması dolayısıyla halk arasında büyük bir “korku atmosferinin” yaygın olduğu yönünde. Söz konusu vatandaş açıklamasında şunları söyledi:
"Yakın bir zaman önce, günün erken saatlerinde motosiklet kullanan bir kişi evinin önünde duran bir başka kişi tarafından ateş açılarak öldürüldü. Katil, herhangi bir müdahaleye maruz kalmadan olayın hemen ardından kaçtı.”
Vatandaş, açıklamasında bu tür olayların savaş sırasında evleri yağmalanan ve malları çalınan unsurlar tarafından işlenmiş, intikam amacı taşıyan bireysel faaliyetler olduğunu ifade etti.
Şehrin doğu kısmı olan Dera el-Beled’in ise “istikrar” yaşadığına dikkati çeken söz konusu şahıs ancak bölgeye giriş yapacakların güvenlik güçleri tarafından yoğun kontrollere tabi tutulduğuna dikkati çekti.
Bir diğer vatandaş da Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, güvenlik güçlerinin bomba yüklü araçlar ve orta ölçekli silahlarla hedef alındığı el-Yadudah, Tafas ve Tasil gibi batı bölümündeki birçok kasaba ve köyün aksine Nuayyimah, Nassib ve Um el-Miazin gibi şehre bitişik kasabalarının çoğunun istikrara sahip olduğu bilgisini verdi. Bir dönem bölgeyi kontrol eden DEAŞ’a bağlı uyuyan hücrelerin, rejim güçlerine mensup silahlıları hedef aldığına dikkati çekti.
Savaş dönemindeki 3- 4 saatlik kontrollerin ardından bu sürenin 60 dakikaya kadar düştüğü Dera’ya giriş yolunda araçların ve yolcuların tanık olduğu kontrol faaliyetlerinin aksine, Şam’a dönüş yolundaki kontrol noktalarındaki unsurlar araç ve yolculara yönelik aramalarına büyük bir titizlikle devam ediyor.



Hamas, Lübnan'daki Filistinlilerin silahsızlandırılması için söz konusu gruplarla diyaloğu şart koşuyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndaki bir mahalle (AFP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndaki bir mahalle (AFP)
TT

Hamas, Lübnan'daki Filistinlilerin silahsızlandırılması için söz konusu gruplarla diyaloğu şart koşuyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndaki bir mahalle (AFP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndaki bir mahalle (AFP)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın dün Beyrut'ta gerçekleştirdikleri görüşmenin ardından açıklanan ve silahların devletin elinde kalmasını öngören anlaşma, özellikle İran ekseninin ve onun başlıca destekçisi olan Hizbullah'ın bölgedeki rolünün azalmasının ardından, Hamas'ın Lübnan'daki silahlarının ve kamplardaki ‘İslamcı grupların’ akıbeti ve bu kararla nasıl başa çıkacakları konusunda soru işaretleri yarattı.

Hamas: Karar gruplarla diyaloğa bağlı

Hamas kaynakları, Lübnan'ın istikrarını sağlayacak her konuya açık olduklarını ifade ederken, aynı zamanda ‘Abbas'ın Ramallah'ta Filistin Yönetimi’ni temsil ettiğini ve bu nedenle Hamas'ın silahları ve gruplarla ilgili her türlü kararın kendisiyle istişare ve diyalogdan sonra alınması gerektiğini’ vurguladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, “Lübnan'ın güvenlik ve istikrarı her zaman konuştuğumuz ana konulardan biri. Ancak Hamas'ın silahlarının Hizbullah gözetiminde İsrail'e karşı yürütülen destek savaşı aşaması dışında kampların içinde veya dışında kullanılmadığını vurgulamak gerekir. Daha sonra güneyden roketlerin ateşlenmesiyle yaşananlar disiplinsiz kişiler tarafından yapılan bir hataydı ve bunu Lübnan devletine ilettik ve zanlılar teslim edildi. Öte yandan, Filistin-Lübnan Diyalog Komitesi bu konudaki herhangi bir diyalogda rol oynayacaktır” ifadelerini kullandı.

Hamas'ın Lübnan'daki Ulusal İlişkiler Departmanı Başkanı Ali Baraka, Abbas'ın gelişi öncesinde AFP'ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Lübnan hükümetini ve Başkan Mahmud Abbas'ı silah dosyası ya da güvenlik boyutuyla sınırlı kalmayan kapsamlı bir yaklaşım benimsemeye çağırıyoruz. Ayrıca Lübnan'daki Filistinli halkımız için sivil ve insan haklarının sağlanmasını talep ediyoruz.”

Hamas ve grupların karara uymaktan başka çaresi yok

Bölgedeki değişimler ve bunların Lübnan gerçeğine yansıması ile Hizbullah'ın silahlarından başlayarak Hamas ve İslamcı grupların silahlarına kadar Lübnan'daki yasadışı silahlarla ilgili alınan kararlar ışığında emekli Tuğgeneral ve eski milletvekili Vehbi Katişa, Hamas'ın tüm kartlarını kaybettikten sonra karara uymaktan başka çaresi kalmayacağını düşünüyor. Şarku’l Avsat'a konuşan Katişa, “Hizbullah'ın başına gelenlerden sonra, hareketin artık Lübnan arenasında bir şey yapma kabiliyeti kalmadı. Çünkü Hizbullah ateşkes anlaşmasından sonra İsrail'e roket atarak onu harekete geçirmeye çalıştı, ancak bu hareket mutlak bir retle karşılandı” dedi.

Katişa sözlerini şöyle sürdürdü: “Filistin halkının haklarından bahseden Filistin Yönetimi'dir, ancak kamplar Lübnan devletinin sorumluluğundadır. Silahsızlanma için gerekli mekanizmayı kurmak üzere Filistin Yönetimi ile iletişim kurma görevi de devlete aittir.”

Filistinlilerin silahsızlandırılması kararı ‘Lübnan'da bir savaşa’ yol açar mı?

Buna karşılık siyasi analist Dr. Kasım Kasır, Hamas ve grupların silahsızlandırılması kararının yansımaları konusunda uyarıda bulunarak, Filistinlilerin silahları konusunun Lübnan'da zaten bir iç savaşa yol açtığını hatırlattı. Kasır Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, bölgede olup bitenler ışığında bu aşamada konunun uygulanmasının zor olduğunu ve yapılabilecek en iyi şeyin Filistin kamplarındaki silahları kontrol altına almak olduğunu söyledi.

Kasır, “Bu mesele sabır ve diyalogla çözülebilir. Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri'nin bahsettiği sabır ve Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın vurguladığı diyalogla… Bölge kaynıyor ve ne olacağını kestirmek mümkün değil” şeklinde konuştu.

Birleşik Filistin Hareketi: Silahların teslimine hayır

Abbas'ın Beyrut'a gelişinin arifesinde, Lübnan'daki Filistin kamplarında faaliyet gösteren ve Birleşik Filistin Hareketi olarak adlandırılan oluşum, ‘Lübnan'daki Filistin silahları meselesinin sadece teknik ya da askeri bir mesele olmadığını; geri dönüş hakkı, Filistinlilerin onuru, korunma hakkı ve halen en temel insani ve medeni haklarından mahrum bırakılan bir toplumun siyasi ve sosyal varlığıyla bağlantılı olduğunu’ belirten dikkat çekici bir açıklama yayınladı.

yuı89
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndaki bir sokakta ‘Halk zaferini kazanıyor’ sloganı (AFP)

Açıklamada, ‘Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın Filistinli gruplar ve güçlerle ya da Lübnan'daki Filistin halkının temsilcileriyle önceden herhangi bir istişare ya da koordinasyon olmaksızın Lübnan'daki Filistin silahlarını Lübnan devletine teslim etme niyetinin reddedildiği’ ifade edildi.

Zımni bir anlaşmaya göre Lübnan ordusunun girmeyi reddettiği kampların güvenliğinden Filistinli gruplar sorumlu. El Fetih'in yanı sıra Hamas ve diğer taraflar da kamplarda bulunuyor.