Prenses Fevziye ve Mısırlıların krallık özlemi

Kral Faruk’un kardeşi Prenses Fevziye (Amerikan Üniversitesi)
Kral Faruk’un kardeşi Prenses Fevziye (Amerikan Üniversitesi)
TT

Prenses Fevziye ve Mısırlıların krallık özlemi

Kral Faruk’un kardeşi Prenses Fevziye (Amerikan Üniversitesi)
Kral Faruk’un kardeşi Prenses Fevziye (Amerikan Üniversitesi)

Kahire’deki Amerikan Üniversitesi, Kral Faruk’un kız kardeşi Prenses Fevziye’yi anıyor. Üniversite, 2013 yılında 94 yaşında İskenderiye şehrinde vefat eden Prensesin hayatına dair fotoğraf ve belgelerin yanı sıra Prensesin Mısır ve dünya gazetelerinde yer alan haberlerden oluşan bir sergi düzenledi. Önümüzdeki ekim ayının sonuna kadar devam edecek olan sergi, Prensesin, Krallık döneminde Mısır ve dünya basınında gösterdiği dikkat çekici varlığa ve o dönemde Mısır gazetelerinin nasıl da Prensesi, çağdaş Mısırlı kadına bir örnek olarak sunduğuna ışık tutuyor.
Sergi, Prensesin Mısır basınındaki parlak imajı ile başta İngiltere olmak üzere uluslararası basına konu oluş biçimi arasındaki zıtlığa da dikkat çekiyor. Nitekim dünya basınında Prenses, çoğunlukla ‘Doğulu güzel bir yüz’ ya da ‘Kral kardeşinin elinde siyasi bir araç’ tarifinin dışına çıkarılmıyor. Sergi, genç araştırmacı Cana Emin tarafından, İngiltere’nin ulusal arşivi ile Kahire’deki Amerikan Üniversitesi’ne ait Nadir Eserler ve Belgeler Kütüphanesi’ne dayanarak hazırlandı.
Evlilik ve boşanma
Prenses Fevziye, Faruk Ailesi’nin en bilinen yüzü olarak kabul ediliyor. Dört kız kardeşten biri olan Prenses Fevziye, bu kardeşlerin en küçüğü ve aynı zamanda en güzeli idi. Genç Prenses, uzun bir süre 20. yüzyılın ilk yarısındaki Amerikan sinema yıldızları ile karşılaştırıldı. Fevziye, kardeşi Faruk’tan da özel bir ilgi gördü. O kadar ki Faruk, karısı Feride’den ayrıldıktan sonra yerine Kraliçe olarak Fevziye’yi seçti.
Prenses Fevziye, 1939 yılında eski İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi ile evlendi ve 17 yaşında iken imparatoriçe lakabına hak kazandı. Pek çoklarına göre bu evlilik, her şeyden önce siyasî arka plana sahipti. Evlilikten altı sene sonra ayrılması ise bugüne kadar aydınlatılmamış sırlardan biri olarak varlığını sürdürüyor. Kerim Sabit’in, ‘İmparatoriçenin Ayrılığı’ adlı kitabında ifade ettiğine göre bu boşanmanın gerçek sebebini Prensesin ve Şahın kendisi de bilmiyordu. Boşanma konusunda yoğun bir şekilde ısrarcı olan Kral Faruk, Kahire’yi ziyaret ettiği sırada Prensesi alıkoydu ve onu İran’a dönmekten men etti. Kitabının giriş bölümünde Sabit, bunun birtakım olayların gelişmesi ile yaşandığına işaret ediyor ve bu olayları, ‘gerçek hikâyelerden ziyade kurgusal hikâyelere yakın’ olarak niteliyor.
Kimilerine göre ise Prenses Fevziye, kardeşinin hırslarının ve o dönemde İslam halifeliği makamını elde etme yönündeki ısrarcı isteğinin kurbanı oldu. Bu, Krala yakın olanların bir tavsiyesiydi. Nitekim yazar Emel Fehmi, ‘Kral Faruk ve İslam Halifeliği’ adlı kitabında, evlilikler yoluyla İslam dünyasında hüküm yürüten birkaç kraliyet ailesi ile yakınlaşmayı gerektiren bir plan hazırlandığını, Prensesin Şah ile olan evliliğinin de bu planın bir parçası olduğunu ifade ediyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, Faruk’un tahta çıktığından beri gördüğü bu rüya ile arasını açtı.
Bir güzelin tarihi
Sergi, Mısırlıların Mısır’daki krallık döneminin son senelerine yönelik kayda değer ilgisini de gözler önüne seriyor. Nitekim birçokları, krallık döneminin özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak ya da kasıtlı karartma ile geçen on yıllardan sonra en azından bu dönemi tarafsız bir şekilde ele almak istiyor. Mısır’daki krallık döneminin maruz kaldığı bu karartmanın en açık ispatı, eski bazı sinema filmlerinde görülebilecek olan eski Krala dair yüzün kasıtlı olarak kaldırılmasıdır. Mısır’daki krallığın düşmesinden sonra uzun yıllar Kralı gösterme tavrı benimsenmişken daha sonra onun iktidar dönemini inceleyen sinema ve dizi çalışmalarında Kral gösterilmedi.
Eski Kralın ve ailesinin hayatını konu edinen ve en çok tartışma yaratan çalışmalardan biri belki de 2007 yılında sunulan Kral Faruk dizisidir. Yazar Lemis Cabir’in kaleme aldığı dizide Kral rolünü Suriyeli sanatçı Teyim Hasan canlandırırken çok sayıda usta erkek ve kadın oyuncu da kendisine eşlik etti. Bazıları bu diziyi, krallığı aklama çabası olarak gördü. Bununla birlikte dizi, uzun bir süre yok sayılma ve çarpıtmaya maruz kalan tarihî bir dönemin tarafsız bir şekilde ele alındığını düşünen bazı kişilerden de övgü aldı.
Üstelik eski Krala duyduğu sempatiyi gizlemeyen, hatta onun dönemini rahat ve izzetli olarak niteleyenler de oldu. Bu bağlamda krallık dönemine ışık tutmak amacıyla birçok internet sitesi ve hesap açıldı. Bunlardan en bilineni ise beş milyon takipçiye sahip ‘Birinci Kral Faruk’ adlı hesap ile Faruk’un oğlu ve veliahdı Ahmed Fuad tarafından yönetilen ‘Mısır Kralı Birinci Ahmed Fuad’ adlı sayfadır. Bununla beraber Mısır’da yeniden krallık dönemine geri dönülmesi yönünde çağrıda bulunan sayfalar da mevcut. Bu sayfaların yöneticilerine göre krallık, Mısır halkı için en uygun rejimdir. Bu kimseler, 1952 devriminden sonra yaşanan hiçbir olayı  kabul etmiyorlar ve tüm sonuçlarını yasadışı sayıyorlar.
Kimilerine göre, Mısırlıların peş peşe yaşadığı ekonomik krizler krallık dönemine duyulan bu özlemi artırıyor. Hâlbuki krallık dönemi, söylendiği gibi bir refah dönemi değildi ve ayrıcalıklar ve yüksek yaşam kalitesi sadece bir sınıfın payına düşüyordu. Bazılarının diline doladığı bu seçkinlik belirtileri ve kadifemsi atmosfer, belirli bir tabakanın tekelindeydi. Mısırlıların geri kalanı ise çoğunlukla aşırı bir yoksulluk içerisinde yaşıyordu. Bazıları bu durumu bir nevi nostalji/geçmişe özlem ile açıklarken, Mısırlı siyaset analizcisi-yazar Amr el-Şubki’ye göre bu nostalji, kötü ile daha kötü arasındaki karşılaştırma bağlamında değerlendirilebilir. Şubki’ye göre bu tavır, yanlış tarihî bilgilere dayanmaktadır ve hiçbir şekilde Mısır’ın ve Arap dünyasının sorunları için bir çıkış olarak görülmemelidir.



Suveyda'daki Bedevi ailelerin yerinden edilmesi, Suriye'nin güneyinde kalıcı bir demografik değişime yol açacak mı?

Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb kasabasında barınağa dönüştürülen bir otelin girişinin önünde duran Suveyda'dan göç etmiş Bedeviler (AP)
Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb kasabasında barınağa dönüştürülen bir otelin girişinin önünde duran Suveyda'dan göç etmiş Bedeviler (AP)
TT

Suveyda'daki Bedevi ailelerin yerinden edilmesi, Suriye'nin güneyinde kalıcı bir demografik değişime yol açacak mı?

Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb kasabasında barınağa dönüştürülen bir otelin girişinin önünde duran Suveyda'dan göç etmiş Bedeviler (AP)
Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb kasabasında barınağa dönüştürülen bir otelin girişinin önünde duran Suveyda'dan göç etmiş Bedeviler (AP)

Suriye'nin güneyindeki Dera vilayetinin Abta kasabasındaki bir okulun sınıfları, her sınıfta üç ila dört ailenin kaldığı geçici barınaklara dönüştürüldü. Aşırı kalabalık ve mahremiyet eksikliği nedeniyle kadınlar ve çocuklar okulun içinde, erkekler ise dışarıdaki avluda uyuyor. Bu Bedevi aileler, bir aydan fazla bir süre önce komşu Suveyda vilayetinde meydana gelen mezhep çatışmaları sırasında köylerinden göç etmek zorunda kaldı. O zamandan beri Suriye hükümeti, Suveyda'daki yerel Dürzi yetkililerle gergin bir ilişki içindeyken, göç edenler belirsizlik içinde kalmaya devam ediyor.

Suveyda kırsalındaki el-Kafr köyünden 56 yaşındaki Munire el-Hamad, ailesi ile birlikte bu ay öğrencilere yeniden açılması planlanan okulda yaşıyor. Okul açılırsa, ailesinin nerede yaşayacağını bilmiyor. AP'ye konuşan Hamad şu ifadeleri kullandı: “Çadırlarda yaşamak istemiyoruz. Hükümetin bize evler veya yaşamaya uygun yerler sağlamasını istiyoruz. İnsanların evine dönmesi imkânsız. Suveyda'da Müslüman olduğun için seni düşman olarak görüyorlar.”

ffb
Dera vilayetindeki es-Sehve köyünde bir okulda Suveyda'daki Bedevi kabilelerinden yerinden edilmiş kadınlar (Reuters)

Söz konusu çatışma, geçtiğimiz temmuz ayında yerel Sünni Bedevi kabileleri ile Suriye'de azınlık, ancak Suveyda'da çoğunluk olan Dürzi mezhebinin üyeleri arasında sınırlı çatışmalarla başladı. Ardından bir tarafta Bedeviler ve hükümet güçleri, diğer tarafta silahlı Dürzi gruplar arasında şiddetli çatışmalara dönüştü.

Dürzileri destekleyen İsrail çatışmaya müdahale ederek bölgedeki hedefleri bombaladı. Yerel halkın ifadelerine göre, çoğu Dürzi olan yüzlerce sivil öldürüldü ve Suveyda uzun süre kuşatma altında kaldı. Bu süreçte bölgeye sınırlı miktarda yardım ulaştı. Birleşmiş Milletler'e (BM) göre, çatışmaların azalmasına rağmen Suveyda'daki Dürzi topluluğu ve yerinden edilen ve geri dönme umudu olmayan Bedevi aileler de dahil olmak üzere 164 binden fazla kişi yerinden edilmiş durumda ve bu durum kalıcı bir demografik değişime yol açabilir.

fghy
Suveyda'dan ayrılmak zorunda kalan Bedevi ailelerin eşyaları (SANA)

Hamad, ailesinin Suriye Kızılayı tarafından kurtarılmadan önce ‘15 gün boyunca yiyecek ve erzak olmadan mahsur kaldığını’ söyledi. Kuzeni ve komşusunun kaçarken silahlı kişiler tarafından saldırıya uğradığını ve arabaları ile eşyalarının çalındığını belirtti.

24 yaşındaki Cerah Muhammed ise Suveyda vilayetindeki küçük bir köy olan Sehve Balata'nın onlarca sakininin, köylerinde çatışmalar çıktığında gece yürüyerek kaçtığını, kendisinin ve ailesinin de kalabalığın arasında olduğunu söyledi. Muhammed, aralarında hiçbiri silahlı olmayan 15 yaşın altındaki üç çocuk da dahil olmak üzere dokuz kişinin, Dürzi militanların ateşiyle öldürüldüğünü bildirdi. Muhammed, “Kimse evine dönmedi. Evleri yaktılar ve içindekileri yağmaladılar. Suveyda'ya geri dönemeyiz, çünkü Dürzilerle aramızda güvenlik yok... Suveyda'da azınlık durumundayız” ifadelerini kullandı.

hyuı8
Munire es-Sayyad, 23 Ağustos 2025 tarihinde Şam kırsalındaki Seyyide Zeyneb'de yerinden edilmiş Bedeviler için ayrılmış bir otel odasında otururken, Dürzi militanlar tarafından öldürülen iki oğlunun cesetlerinin fotoğrafını gösterdi. (AP)

Hamud el-Mahmas ve eşi Munire es-Sayyad, Şam'ın Seyyide Zeyneb banliyösünde barınağa dönüştürülmüş bir otelde, 21 ve 23 yaşlarındaki oğullarının, Hamud'un yeğeni ve kuzeniyle birlikte Şehba kasabasındaki evlerinden kaçmaya çalışırken silahlı kişiler tarafından vurularak öldürülmelerinin yasını tutuyor. Eşi, küçük çocukları için yemek hazırlayabileceği bir mutfağın olmadığı otel odasında üzüntü içinde. Aile, gıda yardımının düzensiz olduğunu söylüyor. El-Mahmas, “Maddi yardıma ihtiyacım var. Evsiziz. Geri döneceğimizi sanmıyorum; Dürziler evlerimizde yaşıyor” şeklinde konuştu.

fgth
Munire es-Sayyad ve eşi Hamud el-Mahmas, 23 Ağustos 2025 tarihinde Şam'ın Seyyide Zeyneb banliyösünde yerinden edilmiş kişilerin barınması için tahsis edilmiş bir otelin odasında AP'ye konuştu. (AP)

“Hükümet net bir cevap vermedi. Yetkililer, yerinden edilmenin geçici olduğunu ifade ettiler, ancak bunun ne kadar süreceği veya yerinden edilmiş kişileri geri getirmek için ne tür planlar veya stratejiler olduğunu açıklamadılar” diye konuşan Chatham House araştırmacısı Haid Haid, yerinden edilmiş kişilerin evlerine geri dönmelerinin siyasi bir çözüm gerektirdiğini, ancak Şam hükümeti ile Suveyda vilayetindeki yetkililer arasında doğrudan iletişim olmadığı için bunun şu anda ulaşılamaz göründüğünü bildirdi.

Suveyda'daki Dürzi topluluğunun önde gelen liderlerinden Şeyh Hikmet el-Hicri, Şam'ın reddettiği bir talep olan güney Suriye'nin bağımsızlığını istiyor. El-Hicri kısa süre önce Dürzi topluluğundan birkaç silahlı grubun oluşturduğu bir ‘ulusal muhafız’ biriminin kurulduğunu duyurdu.

Bazı sakinler için bu olaylar, yaklaşık 14 yıl süren Suriye iç savaşının acı hatıralarını geri getiriyor. O dönemde Beşşar Esed'in muhalifleri, rejim güçlerinin muhaliflerden geri aldığı bölgelerden tahliye edilmişti. Onları taşıyan yeşil otobüsler, birçok kişinin gözünde yerinden edilme ve yenilginin sembolü haline geldi. Gruplar arasındaki gerginlikler şu anda artıyor. Tarihsel olarak çobanlık yapan Suveyda'daki Bedeviler, kendilerini 18. yüzyılda bugünkü Lübnan'daki şiddetten kaçarak bölgeye gelen Dürziler'den önce bölgenin asıl sakinleri olarak görüyorlar.

İki topluluk büyük ölçüde barış içinde yaşıyordu, ancak zaman zaman şiddetli gerginlikler yaşanıyordu. 2000 yılında bir Bedevi, arazi anlaşmazlığı nedeniyle bir Dürzi'yi öldürdü ve rejim güçleri müdahale ederek Dürzi protestoculara ateş açtı. 2018 yılında DEAŞ'ın Suveyda'daki Dürzilere saldırarak 200'den fazla kişiyi öldürmesinin ardından, Bedeviler DEAŞ’la iş birliği yapmakla suçlandı.

fghyj
Suveyda vilayetindeki Serraye ailesinin evinin duvarı, 2025 yılının temmuz ayında şehirde yaşanan mezhepsel şiddet olaylarının ardından kurşun delikleriyle doldu. (Arşiv – Reuters)

Suveyda'daki bir aşiret, kontrol noktası kurup bir Dürzi'nin eşyalarını aldığında gerginlik arttı ve bu olay saldırı ve kaçırma olaylarının birbirini izlemesine yol açtı. Ancak gerginlikler bundan önceki süreçte de artıyordu. El-Kafr kasabasından kaçan ve güvenliğinden endişe duyduğu için ismini vermek istemeyen bir bedevi, kardeşinin 2018 yılında fidye talep eden İslamcı bir harekete bağlı silahlı bir grup tarafından kaçırıldığını söyledi. Çatışmaların patlak vermesinden bir gün önce, 12 Temmuz'da, Şeyh el-Hicri'ye bağlı bir grup silahlı adamın ailesinin evini ziyaret ettiğini, babasını tehdit ettiğini ve evin mülkiyetinden vazgeçtiğini belirten bir belgeyi imzalamaya zorladığını belirtti. “Tüm Dürziler kötü değil. Bazıları bize yardım etti, ama aralarında kötü militanlar da var. Devlet bir çözüm bulmazsa, haklarımızı kendimiz koruyacağız” ifadelerini kullandı.

Öldürülen iki kardeşin annesi es-Sayyad, intikam alma arzusunu dile getirerek, “Hükümetin onlara (Dürzi milislere) oğluma yaptıklarının aynısını yapmasını istiyorum” dedi.

Haid, “Gruplar arasındaki gerginlikler zamanla çözülebilir, ancak şu anda Şam ile Suveyda arasındaki daha büyük siyasi sorunların gölgesinde kalıyor. Bu farklılıkları aşmak için samimi bir diyalog kurulmadan yerel çatışmaların nasıl çözülebileceğini hayal etmek zor” şeklinde konuştu.


Kudüs'te bir otobüse düzenlenen saldırıda 7 İsrailli öldü, 12 kişi yaralandı

Netanyahu, Kudüs'te olay yerinde incelemede bulundu (EPA)
Netanyahu, Kudüs'te olay yerinde incelemede bulundu (EPA)
TT

Kudüs'te bir otobüse düzenlenen saldırıda 7 İsrailli öldü, 12 kişi yaralandı

Netanyahu, Kudüs'te olay yerinde incelemede bulundu (EPA)
Netanyahu, Kudüs'te olay yerinde incelemede bulundu (EPA)

İsrail medyası bugün, Kudüs yakınlarındaki Ramot yerleşim birimi kavşağında meydana gelen silahlı saldırıda 7 İsraillinin öldüğünü, 12 kişinin ise yaralandığını bildirdi.

fgthy
Saldırıya uğrayan otobüs (Reuters)

İsrail Kanal 12 televizyonu, çok sayıda İsrail askerinin olay yerine gittiğini bildirirken, İsrail Acil Durum Servisi ise yaralıların bir kısmının durumunun ciddi olduğunu açıkladı.

hyjuık
Olay yerinden çekilen bir videodan alınan ekran görüntüsü (Times of Israel)

İsrail polisi, ‘Kudüs'te bir otobüse ateş açarak bazıları ağır olmak üzere birkaç kişinin yaralanmasına neden olan iki silahlı saldırganın etkisiz hale getirildiğini’ bildirdi. İsrail Ordu Radyosu, Şin-Bet'in soruşturma sonuçlarına göre ‘iki saldırganın otobüse binip ateş açtığın’ aktardı. Radyo, saldırganların Doğu Kudüs sakinleri olduğunu belirtti.

ty
Kudüs'teki olay yerine çok sayıda polis memuru sevk edildi. (AP)

İsrail Kanal 12 televizyonu, Kudüs saldırısının faillerinin Batı Şeria'daki Ramallah kentinden geldiğini bildirdi. Görgü tanıkları, faillerden birinin trafik polisi kılığına girerek otobüse bindiğini ve yakın mesafeden saldırıya başladığını söyledi.

dfrgthy
İsrail polisi ve acil durum ekipleri, Kudüs'teki silahlı saldırının geçekleştiği olay yerinde çalışıyor. (EPA)

Silahlı saldırının ardından Kudüs'e giriş ve çıkışlar ile Batı Şeria ve Kudüs arasındaki geçişler kapatıldı ve güvenlik kordonu oluşturuldu.

Bu bağlamda, Filistin İslami Cihat Hareketi'nin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İşgal altındaki Kudüs'te gerçekleştirilen kahramanca silahlı saldırıyı kutluyoruz. Bu saldırı, Siyonist düşmanın Batı Şeria, Gazze Şeridi ve işgal altındaki Kudüs'te Filistin halkına karşı sürdürdüğü suçlara karşı doğal ve meşru bir tepkidir.”

Hamas tarafından yapılan açıklamada ise şu ifadeler yer aldı:

“İşgal altındaki Kudüs'ün kuzeyindeki Ramot yerleşim birimi kavşağında iki Filistinli direnişçinin gerçekleştirdiği kahramanca operasyonu takdir ediyoruz. Bu operasyonun, işgalin suçlarına ve halkımıza karşı yürüttüğü yok etme savaşına doğal bir tepki olduğunu ve Gazze şehrini işgal edip yok etme ve Mescid-i Aksa’yı kirletme planlarının cezasız kalmayacağına dair açık bir mesaj olduğunu yineliyoruz. İşgal altındaki Batı Şeria'daki gençlerimizin kararlılığını ve direnişini büyük bir değer olarak görüyoruz. Kararlı halkımızı, işgal ve yerleşimcilerle çatışmalarını artırmaya, işgal ordusuna ve güvenlik ve askeri önlemlerine karşı çıkmaya, halkımızı ve kutsal mekanlarımızı desteklemeye ve işgalden kurtulma ve özgürlük hakkımızı savunmaya çağırıyoruz.”


Gazze'deki savaşta son gelişmelere dair: Patlayıcı yüklü robotlar ve çok katlı binaların havaya uçurulması

İsrail’in Gazze şehrine düzenlediği bombardıman sonucu yıkılan es-Susi Binası’nın enkazında arama yapan insanlar, 6 Eylül 2025 (AFP)
İsrail’in Gazze şehrine düzenlediği bombardıman sonucu yıkılan es-Susi Binası’nın enkazında arama yapan insanlar, 6 Eylül 2025 (AFP)
TT

Gazze'deki savaşta son gelişmelere dair: Patlayıcı yüklü robotlar ve çok katlı binaların havaya uçurulması

İsrail’in Gazze şehrine düzenlediği bombardıman sonucu yıkılan es-Susi Binası’nın enkazında arama yapan insanlar, 6 Eylül 2025 (AFP)
İsrail’in Gazze şehrine düzenlediği bombardıman sonucu yıkılan es-Susi Binası’nın enkazında arama yapan insanlar, 6 Eylül 2025 (AFP)

Salim er-Reyyis

İsrail Güvenlik Kabinesi ağustos ayı başlarında Başbakan Binyamin Netanyahu'ya Gazze şehri ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde tam bir askeri kontrol kurmayı ve Filistinlileri bu bölgeden çıkarmayı amaçlayan askeri planları onaylaması için yeşil ışık yaktı. İsrail ordusu daha önce Refah, Beyt Hanun, Beyt Lahiya ve Han Yunus'un doğu kesiminde, yani şehrin alanının yarısından fazlasında aynısını yapmıştı.

Başbakan Netanyahu ile İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir arasında Zamir'in Netanyahu’yu Gazze'yi tamamen kontrol altına alma planından vazgeçirmeye çalışmasının bazı anlaşmazlıklar ve tartışmalar yaşandı ve bu olaylar haberlerde ve gazetelerde manşet oldu. Zamir, Gazze'yi tamamen kontrol altına alma planını reddettiği için değil, neredeyse iki yıldır süren askeri operasyonların ardından asker sayısının ve hazırlık durumunun yetersizliği nedeniyle böyle bir tutum sergiledi.

İsrail'in bu anlaşmazlıkları aşmasının ve lehte sonuçlanan oylamanın ardından, İsrail ordusu Gazze'nin güneydoğusundaki ez-Zeytun ve es-Sabra mahallelerindeki yerleşim bölgelerine yönelik topçu bombardımanını ve hava saldırılarını yoğunlaştırdı, vatandaşları evlerini ve yerleşim bölgelerini terk etmeye zorladı. Ez-Zeytun Mahallesi’nin güneyindeki Netzarim Koridoru’nda yoğunlaşan İsrail askerleri, yoğun hava ve kara saldırılarına dayanarak burayı sınırlı saldırılar için bir başlangıç noktası ve destek olarak kullandı.

İsrail, cumartesi günü Gazze şehrinde, Hamas tarafından casusluk amacıyla kullanıldığına inandığı yüksek katlı binalara yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Bu saldırılar, bölge sakinlerini tahliye etmeye ve el-Mevasi bölgesinden güney bölgesine kaçmaya zorlama kampanyasının bir parçasıydı.

İsrail uçakları, iki gün boyunca Gazze şehrinin batısındaki 15 katlı es-Susi konut binasını ağır füzelerle bombalayarak yıkmış, perşembe günü ise yine çok katlı Muşta binasını yerle bir etmişti.

İsrail’in cumartesi günü düzenlediği saldırı, İsrail ordusunun Gazze şehri sakinlerine şehrin güneyindeki ‘el-Mevasi İnsani Yardım Bölgesi’ne gitmeleri talimatıyla aynı zamanda gerçekleşti.

İsrail ordusu, konut bloklarının yıkım ve tahribat alanını genişletmek istediği 2024 yılının nisan ayında patlayıcı yüklü robotları kullanmaya başladı.

Öte yandan İsrail ordusu, nüfusun Cibaliye el-Beled, Cibaliye en-Nazla, Hay el-Saftavi ve Ebu Şark bölgelerinde yoğun olarak yaşadığı şehrin kuzeydoğu kesiminde askerlerini paralel olarak konuşlandırdı. İsrail askerleri, gündüz vakti arka arkaya top mermileriyle onlarca evi, konut binasını, ticari binayı ve altyapıyı hedef aldı. Bu sırada insansız hava araçları (İHA) havada uçarak vatandaşların evlerine ateş açtı ve onları kaçmaya zorladı. Gece boyunca tonlarca patlayıcı taşıyan patlayıcı yüklü robotlar yerleştirildi. Bu robotlar ağustos ayının ikinci yarısında yüzlerce binayı ve evi tamamen yerle bir etti.

Zemini düzleştirmek ve mümkün olduğunca çok sayıda bina ve altyapıyı yıkmak için yerleşim alanlarının yıkım ve tahribat alanını genişletmek, böylece yıkımın ölçeğini artırmak ve askerlerinin yaya olarak ilerlemesi için yollar açmak isteyen İsrail ordusu, patlayıcı yüklü robotları geçtiğimiz yıl nisan ayında kullanmaya başladı. Bununla aynı zamanda Filistinli silahlı grupların düzenlediği pusulardan kaynaklanabilecek kayıpların sayısını azaltmayı ve Filistinli savaşçıların binalar ve ağaçlar arasında gizlenme, saklanma ve yer değiştirme avantajını ortadan kaldırmayı da amaçlıyordu. Robotlar, araziyi Filistinli savaşçılara koruma veya fark edilmeden hareket etme imkanı vermeyen bir moloz yığınına dönüştürdü.

fvfdv
Gazze şehrinin kuzeyindeki Ebu İskender Mahallesi’nden alabildikleri eşyalarla birlikte kaçmaya Filistinliler, 22 Ağustos 2025 (AFP)

Askeri uzmanlar, patlayıcı yüklü robotların başlangıçta Amerikan yapımı M113 askeri personel taşıyıcılar olarak kullanıldığını ve İsrail ordusunun 2014 yılında Gazze’deki savaş da dahil olmak üzere çeşitli savaşlarda bu araçları kullandığını söyledi. Bu robot taşıyıcılar, yerel üretim roket güdümlü el bombalarıyla defalarca hedef alındığında, ordu bunları hizmet dışı bırakmak ve uzaktan kontrol edilen ve patlatılan tonlarca patlayıcı taşıyan patlayıcı robotlara dönüştürmek zorunda kaldı.

Robotların taşıdığı patlayıcı miktarı değişkenlik gösterse de uzmanlar, bunların yıkıcı gücünün patlamanın 50 metrelik yarıçap içindeki her şeyi tamamen ve 150 metrelik yarıçap içindeki her şeyi kısmen yakıp yok edebilecek düzeyde olduğunu tahmin ediyor. Uzmanlara göre bu robotların daha büyük miktarlarda patlayıcı taşınması durumunda yıkıcı yarıçapın artması olasılığı var. Ayrıca, şarapnel parçaları patlamanın merkezini çevreleyen, yarım kilometreye kadar uzaklıktaki alanlara uçup düşebilir.

Cibaliye ve Gazze'nin kuzeyinde yüzlerce aile İsrail'in askeri operasyonlarının şiddetlenmesi nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı. Büyük çoğunluğu, İsrail ordusunun onları kaçmaya zorlamak amacıyla defalarca kez attığı broşürlerde emrettiği gibi Gazze Şeridi'nin güneyine ve merkezine kaçmayı reddederek, Sudaniye bölgesi ve çevresindeki kıyı şeridinin kuzeybatı bölgelerine kaçtı. Al-Majalla’ya konuşan Muntasir Dakka (32), askeri operasyonun daha fazla şiddetlenmeden sona ereceğini ve yakında geri dönebileceklerini umarak, akrabaları ve komşularıyla birlikte evine en yakın olan batı bölgesine kaçmaya karar verdiğini söyledi.

Her gün Cibaliye en-Nazla'daki evine olabildiğince yaklaşmaya çalıştığını, ancak askeri araçlardan ve İHA’lardan açılan ateş nedeniyle yaklaşamadığını söyleyen Dakka, “Her gece robotlardan gelen, yeri sarsacak kadar güçlü patlama sesleri duyuyoruz. Bölgeyi kontrol etmek ve evin iyi durumda olduğundan emin olmak için gidiyorum, ama oraya ulaşamıyorum. Her gün evlerde, binalarda ve sokaklarda daha fazla yıkım görüyorum. Her şey o kadar yıkılmış ki, onlarca mahalle ve yerleşim bölgesi yıkıldıktan sonra evlerimizi ancak bir kilometreden fazla uzaklıktan görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.

İsrail ordusu, kara harekâtı hazırlıklarıyla birlikte ‘sabotajcılar ve teröristler’ olarak tanımladığı Filistinlilere yönelik bombardımanlarına ve suikastlarına da devam ediyor.   

Birkaç gün süren göçün ardından Cibaliye’deki evinin kalıntılarına ulaşmayı başaran Mahmud es-Sultan (28), Al-Majalla’ya bölgenin uğradığı yıkımı şöyle anlattı:

“Cadde asfaltlanmıştı, ancak özellikleri belirsizdi. Evler birbirinin üzerine yığılmış moloz yığınları halindeydi. Ne ağaç ne de başka bir şey vardı. Bütün bölge o kadar tahrip olmuş ki, evlerin nerede başladığı, caddenin nerede bittiği anlaşılmıyordu. Sanki orada bir nükleer bomba patlamış ve tüm yaşam belirtilerini silip süpürmüştü. Hatta toprak bile patlamalarla yerinden sökülmüş gibiydi.”

İsrail ordusu açıklamalarında tekrar tekrar, Gazze’nin kontrolünü ele geçirmeyi amaçlayan askeri operasyonunun halen başlangıç aşamasında olduğunu belirtiyor. Yaklaşık bir aydır, neredeyse tüm araziyi dümdüz etmeye ve mahalleleri tamamen yok etmeye odaklanan bu operasyon, Gazzelilerin, 2023 yılının ekim ayından bu yana süren savaşı sona erdirebilecek kısmi veya tam bir anlaşma sağlanmış olsa bile, eski ikamet yerlerindeki evlerine dönme şansını tamamen ortadan kaldırıyor.

İsrail ordusu 30 Ağustos Cumartesi günü, Gazze şehrinin merkezindeki yoğun nüfuslu er-Rimal Mahallesi’ndeki bir apartman dairesini üç adet yüksek hassasiyetli GBU bombasıyla vurdu. Bu saldırı sonucunda, aralarında çocukların ve kadınların da bulunduğu yedi kişi parçalara ayrılmış halde hayatını kaybetti. Ayrıca, yaralıları tedavi eden Şifa Hastanesi'nin tıbbi raporlarına göre 25'ten fazla kişi çeşitli yerlerinden yaralandı.

Yirmi yıl boyunca İzzettin el-Kassam Tugayları’nın sözcülüğünü yapan Ebu Ubeyde askeri üniforması ve kırmızı kefiyesiyle tanındı.

İsrail ordusu bir saldırısından sonra Hamas'ın ‘merkezi liderlerinden birini’ öldürdüğünü duyurdu. Ertesi gün yaptığı açıklamada ise Hamas'ın askeri kanadı olan İzzettin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’yi öldürdüğünü doğruladı. Ebu Ubeyde’nin adı ve fotoğrafı yayınlandı. Ebu Ubeyde’nin gerçek adının Suheyb el-Kahlut olduğunu açıklayan İsrail, onu ‘Hamas propagandası yapmak ve Arap ve Filistin halkını İsraillilere karşı kışkırtmakla’ suçladı.

Yirmi yıl boyunca İzzettin el-Kassam Tugayları’nın sözcülüğünü yapan Ebu Ubeyde askeri üniforması ve kırmızı kefiyesiyle tanındı. Ebu Ubeyde, coşkulu konuşmalarının yanında sosyal medya platformlarında aktivistler tarafından yaygın olarak kullanılan birçok ifadenin yaratıcısı olarak da ünlü.

ffv
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde düzenlenen anma töreninde konuşurken, 31 Ocak 2017 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İsrail, Ebu Ubeyde suikastını doğrularken, sessizliğini koruyan Hamas ve Kassam Tugayları, suikastı ne yalanladı ne de doğruladı. İsrail basını, soykırım savaşı sırasında İsrail ordusunun Kassam Tugayları Askeri Konseyi’nin tüm komutanlarının ve tüm sembol isimlerinin öldürüldüğünü bildirdi. Geriye sadece İsrail hükümetinin ‘7 Ekim 2023 saldırılarını planlamak ve bu saldırılara katılmakla’ suçladığı Gazze Şehri Tugayı Komutanı İzzeddin el-Haddad kaldı. Ma'ariv gazetesine konuşan İsrailli güvenlik kaynakları, Haddad’ın İsrail ordusunun suikast listesinin başındaki isim haline geldiğini söyledi.

İsrail hükümeti, Başbakan Netanyahu aracılığıyla, yok etme savaşının ana hedeflerinden birinin Hamas ve onun askeri kanadını ortadan kaldırmak ve silahlı gruplar tarafından rehin tutulan tüm İsraillileri kurtarmak olduğunu iddia etmeye devam ederken, İsrail'in son güvenlik açıklamaları geldi. Peki, İsrail ordusu Hamas’a ait tüm hedeflere, liderlerine ve siyasi ve askeri sembollerine ulaşırsa İsrail savaşı nasıl ele alacak? Böyle bir durum, savaşın sona erdiğinin ilan edilmesine mi yol açacak, yoksa erteleme devam edecek ve Filistinlilerin çoğunluğu yerinden edilene kadar yok etme süreci uzayacak mı?