Tunus’ta yeni Kartaca Savaşı

Tunus’ta yeni Kartaca Savaşı
TT

Tunus’ta yeni Kartaca Savaşı

Tunus’ta yeni Kartaca Savaşı

Tunus Cumhurbaşkanı el-Bâci Kâid el-Sibsî’nin halefinin seçileceği cumhurbaşkanlığı seçimlerine son iki gün kala 26 cumhurbaşkanı adayı arasındaki rekabet kızıştı. Habib Burgiba ve Zeynel Abidin Bin Ali’nin yanı sıra pek çok siyasetçiye ev sahipliği yapan Kartaca Sarayı’nın yeni sakini kim olacak? Öte yandan milyonlarca seçmenin oy kullanacağı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayların kazanma şansı nedir? Seçimlerde bir sürpriz yaşanır mı? 9 yıldır iktidarda olan ve gençlerin geniş bir kısmı tarafından suçlanmasının yanı sıra yüksek fiyatlardan, işsizlikten, yoksulluktan sorumlu tutulan partilerin dışında olan bir kişi seçimi kazanır mı?
Tunus cumhurbaşkanlığı adaylarının ve onları destekleyen parti liderlerinin çoğunun açıklamaları, 2019 seçimlerinin; İslamcılar, liberaller ve solcular arasındaki ideolojik çatışmalara sahne olan 2011 ve 2014 yıllarındaki seçimlerden farklı olacağını gösteriyor.
Başbakan Yusuf Şahid’den, Savunma Bakanı Abdükerim ez-Zubeydi’ye ve Meclis Başkan Vekili Abdulfettah Moro’dan, eski Başbakan Mehdi Cuma’ya kadar önde gelen adaylar, 2019 seçimlerindeki esas rekabetin “baskı grupları (lobiciler)” arasında yaşanacağını dile getiriyorlar. Bundan dolayı seçim kampanyalarında, mali ve siyasi yolsuzluk suçlamaları gibi bütün silahlar kullanılıyor.  
Yeni yıldızlar yükseliyor
Çeşitli kamuoyu yoklamaları, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının sürprizlerinin arasında, yeni bazı siyasi yıldızların yükseldiğini gösteriyor. Bunlar arasında, anayasa hukuku ve siyaset bilimi uzmanı olan Kays Said, uluslararası ekonomi uzmanı Muhammed es-Sağir en-Nur ve Arap milliyetçisi gazeteci Safi Said gibi bir grup bağımsız entelektüel isimler ön plana çıkıyor. Kampanyanın sürprizleri arasında eski Maliye Bakanı ve Sosyal Demokrat Blok liderlerinden İlyas el-Fahfah, Cumhuriyetçi Birlik Partisi’nden Lurfi el-Merayihi ve Demokratik Hareket Partisi Başkanı Muhammed Abbo gibi küçük parti liderleri de bulunuyor. Abbo, Mayıs 2018 genel belediye seçimlerinde üçüncü gelerek bir sürpriz yapmıştı.
Hapishane ile sürgün arasında…
Öte yandan Yaşasın Tunus Partisi Başkanı Yusuf Şahid başta olmak üzere diğer tüm adaylar son derece sert eleştiriler ile karşı karşıya bulunuyorlar. Bu adayların durumu, 9 yıldan bu yana birbirini takip eden hükümetlere karşı öfkeli olan ve kitlesel değişim bayrağını yükselten kalabalığın kullanacakları oylara bağlı. Bu grubun başında ciddi bir basın gücünü elinde bulunduran Tunus'un Kalbi Partisi Genel Başkanı Nebil el-Karvi ve Yeni Vatan Partisi lideri Selim Riyahi yer alıyor. Her ikisi de Tunus yargısı tarafından mali yolsuzluğa karışmak suçundan yargılanıyor.
Karvi, geçen ay tutuklandı. Fakat gerek televizyon kalanı gerekse de eşi ve çocukları, bütün illerde ve Avrupa’daki seçim bölgelerinde seçim kampanyasını kuvvetli bir şekilde sürdürdüler. Öte yandan askerî mahkemelerce aleyhinde celp kararı çıkarılan Riyahi ise şu anda sürgünde bulunduğu Fransa’dan, ülkedeki destekçileri aracılığıyla seçim kampanyasını yürütüyor. Karvi ve Riyahi hakkında, mal varlıklarının doldurulması yönünde mahkeme kararının bulunduğu ve yargının onların televizyon tartışmalarına katılmalarına izin vermeyi reddettiği biliniyor.
Suçlamalar ve etkin bölgeler
Yargının para aklama ve vergi kaçakçılığı da dahil olmak üzere Karvi ve Riyahi’ye yönelttiği ciddi suçlamalara rağmen anketlerin çoğu onları cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda yarışacak olan 4 aday arasında konumlandırıyor.
Öte yandan başkent Tunus ve memleketi Bizerte’nin başata olma üzere Susa, Safakes, Mehdiye Munastır ve Kabes gibi büyük şehirlerde yarışan Karvi’nin yanı sıra Savunma Bakanı ez-Zubeydi, Nahda Hareketi Partisi Başkan Yardımcısı Abdulfettah Moro, eski Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki, eski Başbakan Mehdi Cuma ve Özgür Anayasa Partisi Başkanı Abir Musa ilk sırada yer almak için yarışıyor.
Ayrıca anketler, özellikle daha önce başkanlık ettiği Afrika kulübünün destekçileri arasındaki göreceli popülerliği de dahil olmak üzere Riyahi’nin birçok nedenden dolayı yüksek oranda oy alabileceğini gösteriyor.
Görsel ve İşitsel Medya Bağımsız Yüksek Kurulu Başkanı Nuri el-Lecmi ve Yardımcısı Hişam Senusi, bir kez daha Karvi’yi ve televizyon kanalı Nesma’yı yasaları ihlal etmekle suçladı. Kurul, Nesma ve Tunus Diyaloğu kanallarına, seçim kampanyası yasalarını ihlal ettiklerini Karvi ve Riyahi lehine yayın yaptıkları suçlamasıyla para cezası kesti. Bununla birlikte sivil toplum kuruluşu IWatch Organization, yaptığı yeni açıklamalarla Karvi’ye yöneltilen mali yolsuzluk suçlamalarını tekrarladı. Ancak İbrahim Vuslati, Halife bin Salem, Zuheyr Mahluf ve Munzir Sabit gibi bazı iletişim ve seçim uzmanları, Karvi’nin tutuklanmasının, onun yoksul kesim arasındaki popülerliğini arttırdığını düşünüyorlar. Çünkü Karvi, son üç yıl içerisinde yaklaşık bir milyon çocuğuna maddi yardımda bulundu
Karvi- Moro senaryosu
Öte yandan gerek kulislerde gerekse de basın çevrelerinde tartışan belki de en önemli soru şudur: Karvi ve Moro seçimlerin ikinci turuna kaldıkları takdirde ne olacak? Bazı hukukçular, seçimlerin ikinci turuna kaldığı takdirde Karvi’nin serbest bırakılması da dahil olmak üzere birtakım öneri sundular. Her durumda Karvi’nin aleyhindeki suçlamaların askıya alınacağını dile getiren uzmanlar, her ne kadar göz altında olsa bile cumhurbaşkanlığı yarışında galip geldiği takdirde kendisine dokunulmazlık verileceğini beyan ettiler.
Siyasi ve ahlaki olarak, tüm laik ve İslami partilerin başlarının dertte olduğu ve bu partilerin 2013 yılında yaşanan çatışma ortamına benzer bir durumda bulundukları görünüyor. O sıra Raşid Gannuşi ile Kaid es-Sibsi arasında “Paris toplantısı” düzenlenmiş ve iki lider bu toplantıda İslamcıların ve müttefiklerinin ilk saftan çekilmeleri üzerine anlaşmışlardı.
Geçen ay içerisinde, Nahda Hareketi’nin önde gelen liderlerinin cumhurbaşkanlığı için kendi içlerinden tek bir aday gösterilmesine muhalefet etmelerinin ardından, Tunus'un yine böyle bir tehlikeli atmosfere sürüklenmesi endişesi vardı. Bu kişiler arasında eski Dışişleri Bakanı Dr. Refik Abdusselam ve Yürütme Ofisi Üyesi Rıza İdris de bulunuyordu. Bununla birlikte Rıza es-Saidi, Abdullatif el-Mekki, el-Habib el-Debabi ve Riyad bin Fadl gibi diğer önde gelen isimler Moro'nun adaylığını şiddetle destekliyorlar. Bu isimler son olarak hareketin lideri Gannuşi’yle birlikte, Moro'yu Kartaca Sarayı'na ulaştırmak adına çalışacaklarını teyit ettikleri yeni birtakım açıklamalarda bulundular. Bununla birlikte cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hareketin birinci yardımcısının aday gösterilmesinin, geçici bir seçim taktiği -önde gelen adaylardan biriyle sahne arkasında siyasi görüşmelere hazırlık - veya siyasi manevra olmadığını dile getirdiler. Bilakis Gannuşi yaptığı basın açıklamasında daha da ileri giderek, Nahda liderliğinin eski Cumhurbaşkanı Marzuki, eski Başbakan Hamadi el-Cibali ve İslamcı mahkumların avukatı Seyfettin Mahluf’u, Moro’nun lehine yarıştan çekilmeleri için ikna etmeye çalıştığını söyledi.
Lobiler
Bazı finansal ve politik “baskı grupları” büyük illerdeki oy deposunda pay kapmak için bölgesel kartları harekete geçirdiler.
- Habib Burgiba, Zeynel Abidin Bin Ali ve devlet kadrolarında bulunan pek çok kişinin memleketi olan Mehdiye, Munastır ve Susa gibi turistik ve sanayi şehirlerinde, cumhurbaşkanlığın Kadi el-Sibsi ile birlikte başkente taşınmasının ardından bölgeden bir aday göstermeye yönelik bazı hareketlilikler ortaya çıktı. Bu bağlamda bazı lobilerin, Savunma Bakanı ez-Zubeydi’yi, bir ölçüde Mehdi Cuma’yı ve Abir Musa’yı desteklediği anlaşılıyor.
- Tunus'un güneybatı kesimlerinde, maden havzasında ve tarım alanlarındaki Kafsa, Sidi Bu Zeyd, Kâf, Kassarin, Silyana, Kayravan ve Cendube gibi şehirlerdeki lobiler ise gazeteci yazar Safi Said’i, Teyyar el-Mehabbe Partisi Başkanı el-Haşimi el-Hamidi’yi, Komünist İşçi Partisi (PCOT) Genel Sekreteri Hamma Hammami'yi, Munci el-Rahvi’yi ve Muhammed es-Sağir en-Nur’u destekleyici faaliyetlerde bulunuyorlar. 2014 seçimlerinde Hamidi Sidi Bu Zeyd şehrinde, Hammami ise Silyana şehrinde birinci gelmişti.
- En önemli oy sandıklarının yer aldığı başkentteki güçlü lobiler, eski Cumhurbaşkanı el-Bâci Kâid el-Sibsî’nin manevi oğlu Başbakan Yusuf Şahid’i destekliyorlar. Buna karşılık diğer birtakım büyük lobiler ise muhafazakâr bir figür olan Moro'yu destekliyor. Ancak Şahid ve Moro, beş yıl boyunca yöneten iki büyük partiye (Nahda, Nida Sudan) mensup oldukları için muhalifleri tarafından eleştiri bombardımanına tutuluyorlar. Bununla birlikte, Musa'yı desteklemek için bu boşluktan faydalanmaya çalışan güçler de var.
- Tunus'un en büyük ikinci kenti olan Safakes’te ve güney ve orta illerin geri kalan kısmında ise rekabet, Şahid’in liderliğinde sivil hareket adayları ile Zubeydi ve Moro arasında yoğunlaşıyor. Adayların çoğu en büyük mitinglerini Safakes şehrinde düzenledi. Bugün, Safakes ve güney illerinde 2 milyondan fazla seçmen bulunuyor. Bu nüfusun çoğunluğu 2014 parlamento seçimlerinde Nahda Partisi’nin listesinde yer alan adaylara oy vermişti.
Yerel olmayan kartlar?
Mevcut seçim yarışmasındaki birçok önemli kart yerel değil. Nitekim seçim kampanyaları, Batı ve Arap başkentlerinin doğrudan veya dolaylı olarak bazı adayları desteklediğini gizlemiyor. Ayrıca yurtdışında bulunan 1,2 milyon Tunuslu, ikisi Fransa'da ve diğerleri ise İtalya, Almanya, ABD ve Arap ülkelerinde yer alan 6 seçim bölgesinde oy kullanacak.
Sandıkların bulunduğu büyükelçilik ve konsolosluklara olan uzaklıkları sebebiyle göçmelerin katılımı düşse de, önde gelen adayların destekçileri Fransa, Almanya ve İtalya'da mitingler düzenlediler. Ayrıca mitingler, 6 Ekim’de yapılacak parlamento seçimlerinde aday olacaklar için de bir propaganda kürsüsü oldu. Nitekim mecliste göçmenler için 18 sandalye tahsis edilecek. Bütün bunlarla birlikte seçmenler ve gözlemciler, sandıktan galip çıkacak ismin kim olacağını bilmiyorlar.



İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

TT

İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

“Hayfa'da iyi bir ailenin evini temizlemek için işe geldik ama eve yaklaştığımızda sirenler çalmaya başladı. İnsanlar halk sığınağına koştu, biz de koştuk. Ancak oraya vardığımızda kapıyı kapattılar ve bu sığınağın sadece mahalle sakinlerinin kullanımı için olduğunu söyleyerek içeri girmemizi engellediler. Biz de büyük bir korku içinde dışarıda kaldık ve patlama seslerini duyduğumuzda dehşete kapıldık.” Tamra kentinden bir Arap temizlikçi dün İsrail medyasına maruz kaldıklarını bu sözlerle anlattı.

İş arkadaşı da aynı ifadeleri doğrulayarak şunları söyledi: “Uzun yıllardır büyük bir evde çalışıyoruz ve ev sahipleri bize iyi davranıyor. Ancak bu ırkçılık karşısında şok olduk. Ev sahibi polisi aradı ve ona komşularının yasaları çiğnediğini söylediler. Bu ırkçıların nasıl davrandığını anladığında şok oldu. Yasalara göre her halk sığınağının, aynı mahalleden olsun ya da olmasın, İsrail'deki her insan için bir barınma yeri olduğunu, bunun önemli olmadığını söyledi.”

Bu iki kadının bilmediği şey, maruz kaldıkları şeyin münferit bir vaka olmadığı, İran füzelerinin on gün önce düşmeye başlamasından bu yana İsrail'de bin 200'den fazla benzer olayın meydana geldiği ve polise şikâyette bulunulduğuydu.

jıop
Hayfa'da sirenler çalarken bir sığınağa sığınan İsrailliler, 16 Haziran (AFP)

İsrail merkezli insan hakları kuruluşu Sivil Haklar Derneği'ne göre, savaş sırasında yayınlanan resmi belediye verileri bu olgunun artmakta olduğunu gösteriyor.

Bu olgunun bir parçası olarak, ‘nüfusun yüzde 12'sinin Arap olduğu Hayfa kentinde 175 vaka kaydedilirken, Arap nüfusun yüzde 7 olduğu Tel Aviv-Yafa'da 178, Arap nüfusun yüzde 40 olduğu Kudüs'te ise 600'den fazla vaka kaydedildi.’

Bariz ırk ayrımcılığı

İsrail'de sığınakların inşasının, hükümetin ve çeşitli bakanlıklarının sorumlu olduğu bariz bir ırk ayrımcılığı politikası içerdiği biliniyor. En büyük Arap şehri olan ve 80 binden fazla nüfusa sahip Nasıra'da, son savaşların hepsinde füze bombardımanına maruz kalmasına rağmen, bir tane bile halk sığınağı bulunmuyor.

İran'a karşı savaşın üçüncü gününde, yedi kilogram patlayıcı taşıyan bir İran insansız hava aracı (İHA) Nasıra'da Schneller mahallesinin kalbine düştü. Mucizevi bir şekilde patlamadı.

Patlayıcı uzmanları İHA’yı kontrollü bir şekilde patlatana kadar mahalle sakinleri tahliye edildi. Bununla birlikte, hemen yanında ve arazisi üzerinde inşa edilen Yahudi kasabası Nof Hagalil'de 25 halka açık sığınak bulunuyor.

dfgthy
Tel Aviv'de sirenler çalarken bir sığınağa yönelen İsrailliler, 19 Haziran (AP)

Savaşın ikinci gününde aynı aileden dört kişinin İran füzesiyle öldürüldüğü 40 bin nüfuslu Arap şehri Tamra'da sadece bir halk sığınağı bulunurken, bin 100 Yahudi'nin yaşadığı komşu kasaba Mitzpe Aviv'in sınırları içinde 13 halk sığınağı var.

Demokratik Cephe ve Arap Değişim Hareketi lideri Knesset üyesi Eymen Avde, iki gün önce X platformunda yaptığı paylaşımda, ‘siren çalındığı sırada korunaklı bir yere girişin engellenmesini suç sayan ve para cezasıyla cezalandırılacak bir yasa tasarısı’ sunacağını söyledi.

Kan 11 televizyonu dün yayınladığı bir haberde, ‘yabancıların’ kamuya açık sığınaklara girmesinin engellenmesi olgusunu ortaya koydu. Şarku’l Avsat’ın Kan 11 televizyonundan aktardığı habere göre İsrail'de ‘yabancıların’ kamuya açık sığınaklara girmesinin engellenmesi gibi bir durum söz konusu. Bazı bölgelerde Yahudi vatandaşların da mahalle dışından geldikleri için sığınaklara girmelerine izin verilmiyor.

Bat Yam kentinde yaşayan Shuval Fuchs, komşu binada oturdukları için Yahudi vatandaşların kendisi ve beş Yahudi kadının sığınağa girmesini engellediğini anlattı. Fuchs, “Burada ulusal dayanışmadan bahsediyorlar. Bu bir yalan. Bencillik burada gelişiyor ve Araplara karşı var olan ırkçılığa katılıyor. Ben yedek kuvvetlerde askerim. Gazze Şeridi'nde görev yaptım. Ama bu bana yardımcı olmadı. Benim ve kadınların içeri girmesini engellediler ve biz de aşırı korku içinde dışarıda kaldık” şeklinde konuştu.