Mukteda es-Sadr hükümeti düşürmek için Hadi el-Amiri ile işbirliği yapmaya hazırlanıyor

Şii lider Mukteda es-Sadr, Necef kentinde hükümet karşıtı gösterilerde kalabalığın ortasında arabasını kullanıyor (AFP)
Şii lider Mukteda es-Sadr, Necef kentinde hükümet karşıtı gösterilerde kalabalığın ortasında arabasını kullanıyor (AFP)
TT
20

Mukteda es-Sadr hükümeti düşürmek için Hadi el-Amiri ile işbirliği yapmaya hazırlanıyor

Şii lider Mukteda es-Sadr, Necef kentinde hükümet karşıtı gösterilerde kalabalığın ortasında arabasını kullanıyor (AFP)
Şii lider Mukteda es-Sadr, Necef kentinde hükümet karşıtı gösterilerde kalabalığın ortasında arabasını kullanıyor (AFP)

Şii lider Mukteda es-Sadr, salı akşamı, Fetih bloğu lideri Hadi el-Amiri'ye hükümet aleyhine güvensizlik oyu verilmesi amacıyla işbirliği yapma çağrısında bulundu.
Sadr, salı akşamı yaptığı açıklamada, "Fetih bloğu lideri Hadi el-Amiri'ye hükümet aleyhine güvensizlik oyu vermek, seçim komisyonunun değiştirilmesi için birlikte çalışmak, anayasa maddelerini değiştirip oylamaya sunmak gibi konularda işbirliği yapma çağrısında bulunuyorum. Parlamentonun onay vermemesi halinde halk sözünü söylemeli ve git demeli" ifadelerini kullandı.
Sadr daha önce erken seçim çağrısında bulunmuş ancak Irak hükümeti bunu reddetmişti.
Sadr’ın açıklamaları Bağdat’ta ve birçok şehirde tekrarlanan protesto gösterilerinin beşinci gününe girilmesi sırasında geldi. Protestocular hükümetin istifa etmesini, parlamentonun feshedilmesini ve erken seçimlere gidilmesini talep ediyorlar.
Sadr, bugün, Irak’ta hükümet karşıtı protesto gösterilerinde bulunan on binlerce Iraklının saflarına katılarak hükümetin üzerindeki baskıyı artırmak istedi. Hükümet karşıtı protesto gösterilerinde şu ana kadar 250 kişinin öldüğü kaydedildi.
Mukteda es-Sadr'ın Şiiler için kutsal bir yer olan güneydeki Necef kentindeki protesto gösterilerinde ön safta yer aldığı görüldü. AFP’ye göre, 1 Ekim'de Tahrir Meydanı'nda başlayan eşi görülmemiş protesto gösterileri sebebiyle Irak’ta tüm kartlar yeniden karılabilir.
Protesto gösterilerinin başlamasından bu yana göstericiler, gösterilere herhangi bir siyasi anlam yüklenmesine izin vermedi ve gösterilerin halk hareketi olma özelliğinin korunmasını sağladı. Göstericiler 2003’te eski rejimin çöküşünden bu yana anayasa ve tüm yönetim kadrolarının değişmesini amaçlıyor.
Sadr’ın Adil Abdulmehdi hükümetine yönelik uyguladığı baskının ilk adımları cumartesi günü geldi. Sadr’ın liderliğini yaptığı Sairun bloğunun milletvekilleri mecliste oturma eylemi yaparak Abdulmehdi’nin hesap vermesi için Temsilciler Meclisi’ne gelmesini talep ettiler. Abdulmehdi Sairun’un çağrısını dikkate almadı. Ancak Sadr’a cevaben uzun bir mektup yolladı.
Abdulmehdi mektubunda, “Eğer erken seçimler yoluyla hükümetin değiştirilmesini hedefliyorsanız daha kısa bir yol var. Yeni hükümeti kurmak için Hadi el-Amiri ile anlaşmalısınız” ifadelerine yer verdi. Bedir hareketinin lideri olan Hadi el-Amiri aynı zamanda Fetih bloğunun öncülüğünü yapmaktadır. Meclisteki en büyük ikinci blok olan Fetih bloğu Haşdi Şabi’yi temsil etmektedir.
Cuma gününden bu yana Haşdi Şabi’nin binası ülkenin güneyinde ateşlerin hedefi oldu. Birçok protestocu, bina önündeki güvenlik güçleri tarafından vurularak ya da binanın ateşe verilmesi sırasında boğularak veya yanarak can verdi.
Analistler yaşanan bu olaylar sebebiyle, Sadr haraketi mensupları ile Haşdi Şabi’nin hesaplarının suya düşebileceğini söylüyorlar.
Sadr ve Abdulmehdi arasında açıkça yaşanan bu gerginlik sokağı ikna edecek bir gelişme değil. Sokak rejimin devrilmesi konusunda ısrarcı.
Ülkenin güneyindeki öğrenci gösterileri ve oturma eylemleri ile birlikte Irak’taki protesto gösterilerinin çerçevesi genişledi. Bağdat’ta pazartesi günü ordunun ilan ettiği sokağa çıkma yasağı Iraklılar tarafından arabalar, kornalar ve marşlarla delindi.
Bağdat'ın yaklaşık 100 kilometre güneyinde bulunan ve Şiiler için kutsal kabul edilen Kerbala şehri şiddetli protesto gösterilerine sahne oldu. AFP muhabirleri il meclis binası yakınlarında silah sesi duyduklarının belirttiler. Öte yandan Irak İnsan Hakları Komisyonu bir protestocunun öldürüldüğünü açıkladı.
Ülkenin çeşitli yerlerinde, on binlerce gösterici 16 yıl önce Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasının ardından kurulan rejimin devrilmesini talep etti. Iraklılar bu rejimin son demlerini yaşadığını belirtiyor.
Analistler Abdulmehdi’nin bağımsız olduğunu ve ne bir parti tarafından ne de halk tarafından destek gördüğünü ifade ediyorlar. Abdulmehdi kendisini iktidara getiren partilerin liderlerine rehin kalmaya devam ederken protestocular da onu iş fırsatları ve hizmet sağlayamamak ve yetkililerin ceplerini kanun dışı yollarla doldurmakla suçluyor. Resmi rakamlara göre yolsuzluklar sebebiyle Irak’ta 16 yıl içinde 450 milyar doların üzerinde bir para buharlaştı.



Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
TT
20

Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, ülkesinin ‘Litani'nin kuzey ve güneyinde silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildiğini’ doğruladı. Recci, bu pozisyonu Lübnan'a ileten son kişinin geçen hafta sonu Beyrut'u ziyaret eden ve çok sayıda Lübnanlı yetkiliyle görüşen ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus olduğunu belirtti.

Recci Şarku’l Avsat'a verdiği röportajda, Ortagus’un Lübnan'ın şu anda açık bir ‘penceresi’ olduğundan bahsettiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “ABD yönetimi Lübnan'a topraklarını özgürleştirmesi, yeniden inşa etmesi ve ekonomisini geliştirmesi için yardım etmek istiyor. Ancak bunun karşılığında ister uluslararası, Arap, Körfez ve hatta Lübnanlıların talebi olan ekonomik reformlar açısından olsun, ister uluslararası toplumun Lübnan devletinin egemenliğini sadece Litani'nin güneyine değil, tüm Lübnan topraklarına yaymasını istediği silah münhasırlığı açısından olsun bizden istenen şeyler var. Bu husus Ortagus ve diğer uluslararası yetkililer tarafından bize açıkça iletildi. Zaten bu mesele Lübnan anayasasında da yer alıyor.”

Recci, “Ayrıca dünyada hiçbir ülke kendi kurumları dışında silahların varlığını kabul etmek zorunda değildir. Dolayısıyla bu uluslararası bir talep olduğu gibi aynı zamanda Lübnan'ın da bir talebidir. Biz bunu bakanlık açıklamasında ve yemin konuşmasında açıkça ifade ettik” şeklinde konuştu.

cdfvgh
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku'l Avsat)

Recci, Ortagus'un silah münhasırlığının sağlanması için bir ‘zaman çizelgesinden’ söz ettiğini reddederek, ‘bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi gerektiğini’ söylediğini açıkladı. Bu alanda yapılanların iyi ama yetersiz olduğunu, daha büyük ve hızlı adımlar atılmasını istediklerini belirtti.

Recci, ‘silah münhasırlığına’ ulaşmak için benimsenecek mekanizma konusunda ise şunları söyledi: “Devletin kendi iç egemenliğini müzakere etmeyeceğini söyleyen genel bir ilke var. Dolayısıyla hükümetin net bir tutum sergilemesi gerekiyor. Biz de silahların devlet tarafından kısıtlanması için bir yol ve mekanizma bulacağız.”

Müzakere komiteleri

İsrail ile müzakere komiteleri konusuna da değinen Recci, “İsrailliler ve Amerikalılar işgal altındaki beş nokta, esirler ve ihtilaflı bölgeler konusunda müzakere etmek üzere üç komite kurulmasını talep ediyorlardı. Ancak biz onlara ilk iki hususta müzakere etmenin söz konusu olmadığını, müzakere edilecek bir şey olmadığını söyledik. Zira biz toprak işgal etmiyoruz ya da İsrailli esirleri tutmuyoruz. Bu nedenle İsrail'in beş noktadan derhal ve koşulsuz olarak çekilmesi ve mahkûmları müzakere etmeden serbest bırakması gerekiyor. Bizim kabul ettiğimiz şey, karmaşık bir teknik mesele olan sınırların belirlenmesinin müzakere edilmesidir. Yaklaşık iki hafta önce önerilen komitelerin sivil olacağına dair bir fikir vardı, ancak konu bir daha tartışılmadı ve Ortagus bunu en azından benimle gündeme getirmedi” ifadelerini kullandı.

Diplomatik eylem

“Bu alanda günlük çalışmalar yapılıyor” diyen Recci sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm ülkeleri İsrail'e işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz. Bu, Hizbullah'ın silahlarını elinde tutmak için sunduğu her türlü argümanı ya da gerekçeyi ortadan kaldırır ve topraklarını diplomasi yoluyla özgürleştirmekte ısrar eden ancak şu ana kadar İsraillilerin yanıt vermeyi ve güvenlik mülahazalarından bahsetmeyi reddettiği Lübnan devletinin konumunu güçlendirir. Devlet olarak askeri ve ekonomik güce sahip olsaydık diplomatik çalışmaların başarısı daha kesin ve hızlı olurdu, ancak her ikisinden de yoksunuz. Elimizdeki tek şey bu alanda bize yardımcı olacak ülkelerin dostluğu.”

Filistin silahları

Hizbullah'ın silahlarını geri çekmesi ile Filistinlilerin kamp içindeki ve dışındaki silahlarını geri çekmesi arasındaki bağlantıyı sorgulayan Recci, “Hizbullah'ın silahlarının geri çekilmesinin, geri kalanı şüphesiz teslim edilmesi gereken Filistin silahlarıyla ne ilgisi var? Peki Hizbullah'ın silahı Filistinlilerin silahına karşı koymak için mi orada? Durum böyle olmadığı sürece, bu alanda önceliklerle ilgili koşullar belirlememeliyiz. Bizim istediğimiz, Lübnan ordusunun, önümüzdeki tehditler ne olursa olsun, Lübnanlılar olarak bizi koruyan tek güç olmasıdır” dedi.

Mali reformlar

Recci, mali ve ekonomik reformlar konusunda ise şunları söyledi: “Başbakan Nevvaf Selam liderliğindeki hükümet harika, mükemmel ve hızlı bir iş çıkarıyor, ancak kriz derin ve iki haftada çözülemez. Uluslararası toplum bunu kabul ediyor, ancak reformların tam olarak uygulanması için zamanın ucu açık olmadığını ve aciliyet gerektirdiğini vurguluyor.”

ABD-İran müzakereleri

ABD-İran müzakereleri ve bunların Lübnan'ı nasıl etkileyeceği konusuna da değinen Recci, “Bu müzakerelerin nereye varacağı henüz belli değil. Bildiğimiz şey, nükleer program, balistik füzeler ve Hizbullah da dahil olmak üzere İran'ın vekil güçlerini içerdiği ve iki taraf arasında bir anlaşmaya varılamaması halinde tüm seçeneklerin masada olduğu” dedi.

Suriye ziyareti

Recci, Başbakan Nevvaf Selam'ın önümüzdeki hafta Suriye'ye yapacağı resmi ziyarete katılarak, çözülmemiş birden fazla dosyayı çözüme kavuşturmaya çalışacak. Suriye’deki yeni rejim konusunda iyimser olan Recci şu ifadeleri kullandı: “Önceki rejimden kesinlikle daha iyi. Bağımsızlıktan bu yana Suriye'deki hiçbir rejim Lübnan devletini bir varlık olarak tanıdığını, bağımsızlığını tanıdığını ve egemenliğine saygı duyduğunu açıkça söylemedi ama şimdi Suriyeli yetkililerden içişlerimize karışmayacaklarına dair sözler aldık.”

Yerlerinden edilenler dosyası

Recci'ye göre Selam, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile görüşmesinde, şu anda Lübnan için öncelikli olan Suriyelilerin yerinden edilmesi konusunu gündeme getirecek.

Recci sözlerine şöyle devam etti: “Lübnan, ülkedeki demografik dengeyi sarsan ve sosyal ve ekonomik tehdidin yanı sıra varoluşsal bir tehdit oluşturan yerinden edilmenin olumsuz yansımalarına daha fazla tahammül edemez. Uluslararası yetkililerle yaptığımız görüşmelerde talep ettiğimiz ve ısrarla vurguladığımız husus, uluslararası toplumun yeni bir yaklaşım benimsemesi ve böylece yerinden edilmiş kişilere Lübnan'da kaldıkları süre boyunca değil, ülkelerine döndüklerinde yardım sağlanmasıdır. Ayrıca, Suriye'de yeniden inşa sürecinin başlatılarak vatandaşların geri dönmesinin ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasının önemini vurguluyoruz. Zira tüm bunların varlığı yerinden edilmiş kişileri geri dönmeye teşvik edecektir. Ayrıca Suriye'nin birçok bölge ve vilayetinde hayat normale dönmüştür, dolayısıyla geri dönüş konvoyları yarından önce hemen bugün başlamalıdır. Suriye'deki tartışma doğu sınırı dosyasını ve oradaki kayıp Lübnanlıların dosyasını da içerecek. Çünkü bu insanların akıbetini bilmek istiyoruz... Nasıl öldürüldüler, neredeler? İstediğimiz şey bu dosyayı sonsuza kadar kapatmak.”

Lübnan-Körfez ilişkileri

Recci sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Ne yazık ki son birkaç yıldır genel olarak Körfez ülkeleriyle, özel olarak da Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz kötüydü. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun sorumlusu Lübnan'dır, daha doğrusu Lübnan'da ülkeyi hiçbir dahli olmadığı bir anlaşmazlığın içine sokan bazı kişilerdir. Captagon ve silah ihraç edip, lanetleyip, sonra da yardım isteyemeyiz. Lübnan'ın resmi tutumu, Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki mükemmel ilişkiler geleneğine uymuyordu. Bugün ilişkiler eski tarihi konumuna kavuşmaya başlamıştır. Bunun en büyük kanıtı da Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın davetlisi olarak Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarettir. Ziyaretin kendisi ve Avn’ın gördüğü sıcak karşılama, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığının kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda seçkin bir şekilde karşılanan Başbakan Nevvaf Selam'ın ziyareti için de geçerlidir. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, gerekli ekonomik reformların tamamlanması ve silah münhasırlığının sağlanması koşuluyla ilişkilerin eskiden olduğu gibi devam edeceği sözünü verdi.”