Cezayir’de statükonun adaylarından Mihubi: Ordu tarafsız

İzzeddin Mihubi
İzzeddin Mihubi
TT

Cezayir’de statükonun adaylarından Mihubi: Ordu tarafsız

İzzeddin Mihubi
İzzeddin Mihubi

Cezayir’de Cumhurbaşkanı adayI yazar, edebiyatçı ve şair İzzeddin Mihubi, “en iyi yasaların yürürlüğe girmesi için yargıda derin reformlar yapılması” vaadinde bulundu. Mihubi, aday olması karşısında herhangi bir engelin bulunmadığını belirtiyor.
Başkent Cezayir’deki Demokratik Ulusal Birlik (RND) partisi binasında Şarku’l Avsat’a konuşan İzzeddin Mihubi, rejimin başında bulunanların 20 yıl boyunca iktidarda kalmayı sürdürdüğüne dikkati çekti. Aleyhindeki suçlamalar hakkında da bunları ahlaki açıdan da siyasi açıdan da hak etmediği söyleyen Mihubi, Cezayir halkına eski hükümette iki defa bakan olduğunu hatırlatarak, “bir lider olarak kendilerine güvenmeleri” çağrısı yaptı.
Ülkede yolsuzluk suçlaması, eylemcilerin siyasetten tamamen uzaklaşmasını istedikleri eski rejimin sembollerinin her birini kapsıyor. Bu çerçevede Mihubi, “Genelleme yanlış, çünkü herkesi aynı sepete koymak kabul edilir değil. Partimiz, yönetim tarafından çok defa haksızlığa uğradı. Hala 7 bin 500 yerel ve parlamenter seçmene sahip. Parti, yanlış uygulama ve üsluptan kaçınmak için iç denetimler yapıyor. Eğer suiistimallere devam edenler ve yolsuzlukla uğraşanlar arasında olsaydım, kendime halkın cumhurbaşkanı olmak için Cezayirlilerin güvenini kazanmaya çalışma izni verebileceğimi nasıl düşünürsünüz? Bu mantıklı değil” ifadelerini kullandı. İzzeddin Mihubi, mensup olduğu siyasi ailenin temelini oluşturan prensiplere de değinerek, “Cezayir’de hiçbir parti, büyük bir sorumluluğa sahip olmaya uygun olmayan isimler içermiyor” dedi.
RND’ye, uzun bir süredir yolsuzlukla suçlanarak hapis cezasına çarptırılan eski Başbakan Ahmed Uyahya liderlik ediyor. Kurulmasının ardından kısa bir süre partiye, halk hareketinin devrilmesini istediği geçici Cumhurbaşkanı Abdulkadir bin Salih liderlik etti.
60 yaşındaki Mihubi, seçmenlerin kendisine ve diğer adaylara oy vermeme isteğine değinerek, “Herkes, kendi yaklaşımına ve vizyonuna sahip. Bize gelince, biz eski cumhurbaşkanını ve politikalarını destekledik. Muhalefet partilerinin bir anda konsensüs adayı desteklemek için komitelere dönüştüğünü söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Yaklaşmakta olan seçimlerin reddine ve seçmenlerin katılım azlığına değinen İzzeddin Mihubi, “Seçimler, 23 Şubat’ta (Buteflika’ta karşı devam eden halk hareketinin başladığı günün ertesi) veya bundan bir ay sonra olsaydı size şunu söyleyebilirdim; Bunu organize etmek imkansız. Ancak genel atmosfer, ülkenin zor bir durumdan geçtiği ve krizin kurumsal düzeyde ele alınması gerekliliği yönünde. Cezayir’in boyutuna, konumuna ve uluslararası yükümlülüklerine sahip olan bir ülke, cumhurbaşkansız kalamaz” dedi.
Şarku’l Avsat’ın haberine göre Cezayir medyası tarafından zaman zaman “statüko aydını” olarak nitelendirilen Mihubi, “Son zamanlarda iki seçenek öne sürüldü. İlki seçimlere gitmemiz, ikincisi de siyasi tarafların talep ettiği bir geçiş aşamasının başlatılması. 22 Şubat’ta Cezayirli aileler, protesto gösterileri düzenlemek için sokaklara döküldü. Çünkü ülkenin tehlikede olduğunu ve devlet kurumlarının yıkılabileceğini düşünüyorlardı. Bu hareketlilik, ayrıcalıklı vatandaşlar tarafından başlatıldı. Ardından siyasi gündemlerin bu hatta dahil olması sebebiyle bu vatandaşların sayısı yavaş yavaş azaldı. Özellikle de seslerinin duyulduğuna ve en önemli taleplerinin karşılandığına ikna olan birçok aile, daha sonra halk hareketinden uzaklaştı. Bu taleplerin başında ise eski Cumhurbaşkanının beşinci dönemden vazgeçip istifa etmesi geliyor. Yolsuzlukla mücadelede ise, çok sayıda rejim yüzü hapse atıldı. Bu talepler, ordunun ciddi ve sorumlu yaklaşımı olmadan karşılanamazdı” ifadelerini kullandı.
Mihubi ayrıca, “(Buteflika’nın çağrı yaptığı) 18 Nisan ve (aday yokluğu nedeniyle yapılmayan) 4 Temmuz seçimlerinin iptali sonrasında kurumsal bir boşluktan kaçınmak için başka bir anayasal formül arayışına girmek ve yeni seçimlerden önce de ulusal diyaloğu sağlamak gerekiyordu. Ülkede seçimler ve siyasi süreçle ilgili yasalarda önemli değişiklikler yapıldı ve bir seçim otoritesi kuruldu. Bazı kesimler, olumlu sonuçlara rağmen bunların yeterli olmadığını düşünebilir. Bu, hala bir geçiş sürecini talep eden bir akımın varlığından kaynaklanıyor. Cezayir, demokratik olmayan koşullara neden olan çeşitli geçiş süreçleri tecrübe etti. Bunu, eski cumhurbaşkanları Huari Bumedyen ve Şadli Bencedid dönemlerinde yaşadık. Şahsen ben, ülkeyi yönetme izni almak için halka yönelenlerden biriyim. Geçiş döneminin bizi nereye götüreceğini bilmiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
17 Kasım’da başlayacak seçim kampanyalarının, çok sayıda Cezayirlinin 5 adaya gösterdiği hassasiyet nedeniyle engellerle karşılaşma olasılığına değinen Mihubi, “Cezayirliler arasında hareketi destekleyenler ve muhalifler olarak bir ayrım yapmıyorum. Tutum ve görüşlerdeki farklılıklar, ülkeye hizmet etme hususunda anlaşmazlık yaşandığı anlamına gelmiyor. Bu nedenle adaylığım, halk hareketinin taleplerine aykırı görülmemeli” dedi.
İzzeddin Mihubi, “Savaşçılarımız, başlangıçta gösterilere dahil oldu. Hala bir vatandaş olarak eylemlere katılmayı sürdürüyorlar. Bunun için partinin iznine ihtiyaçları yok. Bu, insanların ilk defa tanıştığı, çoğunun birbirini tanımadığı partizan olmayan bir halk hareketidir” ifadelerini kullandı.
Ordunun seçimlere gösterdiği adaya ilişkin tartışmalara da değinen Mihubi, “Ordu, Cezayirlilerin önlerine Cumhurbaşkanı seçme sorumluluğunu koyan anayasal bir kurumdur. Herkese aynı mesafeden yaklaşıyor, müdahale bulunmuyor. İşler, 1999 yılından farklı (askeri kuruluş tarafından Buteflika aday gösterilmişti). Ordu, durum sayesinde, pek çok ordunun yaptığı gibi, ülkeyi tek başına yönetebildi ve uygun yasal okumayı (olağanüstü hal) bulabildi” dedi.
47 kitabı bulunan İzzeddin Mihubi, kendisini iktidarın bir adayı olarak görürken, “Arzum, yaşanan sorunlara sunduğum çözümlere saygı duyan ve bana güvenen bu halkın bir parçası olmak” dedi. Kendisi için kullanılan “otoritenin aydını” nitelemesi hakkında da “Bu beni rahatsız etmiyor. Bunu ben itiraf etmiyorum. Ya üretken bir aydın ya da üretken olmayan bir aydın olacaksın. Bir aydın, topluma değer verir, yeni farkındalıklar inşa etmeye yardım eder. Bizim sorunumuz bir kültürde bir üretken varken, bu bir oyun yazarı, roman yazarı, senarist ya da şair olabilir, bunları otoritenin, statükonun bir portresi olmakla suçlamamızdır” ifadelerini kullandı.
Cezayir’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri 12 Aralık’ta yapılacak.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.