Arap Birliği'nden ABD ve İsrail'e yerleşim birimleri kınaması

Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki(sağda), Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt (solda), ve ortalarında Irak Dışişleri Bakanı Muhammed el-Hakim dün olağanüstü Arap bakanlar toplantısında (AFP)
Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki(sağda), Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt (solda), ve ortalarında Irak Dışişleri Bakanı Muhammed el-Hakim dün olağanüstü Arap bakanlar toplantısında (AFP)
TT

Arap Birliği'nden ABD ve İsrail'e yerleşim birimleri kınaması

Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki(sağda), Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt (solda), ve ortalarında Irak Dışişleri Bakanı Muhammed el-Hakim dün olağanüstü Arap bakanlar toplantısında (AFP)
Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki(sağda), Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt (solda), ve ortalarında Irak Dışişleri Bakanı Muhammed el-Hakim dün olağanüstü Arap bakanlar toplantısında (AFP)

Arap Birliği Konseyi, Kahire'de dışişleri bakanları düzeyinde yaptığı toplantıda, "ABD'nin işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail'in sömürgeci yerleşim birimlerinin uluslararası hukuka aykırı olmadığına dair kararını" kınadı. Konsey dün yayınlanan bir kararda, "ABD'nin kararının geçersiz ve hükümsüz olduğunu ve ilgili BM kararlarının açık bir ihlali olarak, Uluslararası Adalet Divanı'nın danışma görüşü, Dördüncü Cenevre Konvansiyonu ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma Sözleşmesi'ne göre hiçbir hukuki etkisi olmadığını" vurguladı.
Konsey, ABD yönetimin tek taraflı kararlara yaklaşımının Orta Doğu ve dünyada güvenlik, barış ve istikrara yönelik gerçek bir tehdit ve uluslararası sisteme eşi görülmemiş bir saygısızlık olduğu konusunda uyardı.
Konsey, ABD'nin kararını, BM Genel Kurulu (BMGK) kararı uyarınca mülteci sorununa adil ve kabul edilen bir çözüm bulma ve Arap barış girişimine gerçekten zarar verecek İsrail yerleşimlerini yasallaştırmak ve desteklemek için açık bir girişim olarak değerlendirdi.
Konsey, 1967'de Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin Devleti'nin tüm topraklarında, İsrail'in yerleşim politikalarını kınadı, çünkü İsrail'in sömürgeci yerleşim birimleri uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler kararlarının büyük bir ihlali oldu.
"Hükümetler, parlamentolar ve sivil toplum örgütleri düzeyinde ki Arapların, İsrail'i yasadışı yerleşim politikasından sorumlu tutmak için harekete geçmek üzere uluslararası ortaklarla birlikte çalışmaları" çağrısında bulundu. Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı'nı yerleşimci suçlarıyla ilgili soruşturma açmaya çağırdı. İsrail yerleşimlerinde faaliyet gösteren şirketlerin bir veritabanı yayınlamak için İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine çağrı yaptı. İsrail yerleşimcilerinde faaliyet gösteren herhangi bir kurum veya şirketi boykot, yerleşimci mallarını boykot ve yerleşimcilerin diğer devletler girmesine yasak koyma çağrısı yaptı. "Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın, yerleşim yerlerinden ihraç edilen malların ürünlerinin etiketlenmesi gerektiğiyle alakalı son kararına övgüde bulundu."
Konsey, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik son saldırısını ve İsrail suikastları politikasını ve Filistin halkının evlerinin ve altyapısının bombalanması ve yıkılmasını şiddetle kınadı.
Konsey, İsrail hükümetini Ürdün Vadisi'ni ve işgal altındaki Batı Şeria'nın bazı bölgelerini ilhak etmeyi, sömürge yerleşiminin hızını artırmayı ve Kudüs'ü yahudileştirmeyi amaçlayan geçersiz ve yasadışı yasaları yürürlüğe koymaya teşvik etmek için tek taraflı ABD kararlarının sağladığı yasadışı kılıfa karşı uyarıda bulundu.
ABD'nin kararına karşı tutum alan ülke ve kuruluşlara teşekkür etti. Filistin Devleti'ni henüz tanımamış tüm devletleri, İsrail işgalini sona erdirmek için etkili bir araç olarak onu tanımaya çağırdı.
Konsey, New York'taki Arap Grubu ve Güvenlik Konseyi'nin Arap üyesini, ABD'nin yerleşimlerle ilgili kararına karşı koyma çabalarını başlatmakla görevlendirildi ve Arap büyükelçilerini ve birlik misyonlarını bu kararın içeriğini ve hedeflerini dünyanın dört bir yanındaki nüfuzlu başkentlere iletmek üzere görevlendirdi. Birlik Genel Sekreterini bu kararı takip etmek ve gerekli mektup ve talimatları göndermekle görevlendirildi. Bu kararla ilgili gelişmeleri takip etmek üzere Birlik Konseyi'nin daimi oturumda tutulmasına karar verildi.
Konferansta, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt "ABD deklarasyonunun şekli ve konusuyla yasadışı olduğunu ve tamamen reddettiklerini ifade ederek, bunun çok olumsuz bir gelişme ve ABD pozisyonunda talihsiz bir değişim olduğunu" söyledi.
Ebu Gayt, "Mevcut (ABD) yönetiminin kararın uzun vadeli sonuçlarını takdir ettiğinden şüpheleniyoruz. Yerleşimciler yasadışı varlıklardır. uluslararası hukuk ne kadar önemli olursa olsun tek bir ülke tarafından değil, tüm uluslararası toplum tarafından formüle edilir. İsrail işgali hala tüm dünya tarafından kınanan bir işgaldir. Yerleşim, yasal olarak hala geçersizdir ve bunu uygulayanlar veya ahlaki açıdan kabul edenler için bir utanç kaynağı olmaya devam etmektedir" dedi ve  "yerleşimin meşruiyetini tanımak, işgalin gerçekliğini üstü kapalı olarak kabul etmek anlamına gelir. Peki, işgal edilmiş topraklar ya da toprakları gasp eden yerleşimciler yoksa Filistinliler İsraillilerle neyi müzakere ediyor?"
Ebu Gayt, "ABD yönetimi, çatışmayı sona erdirecek ve barış hayalini gerçekleştirecek bir (büyük pazarlık) oluşturmak için büyük vaatlerde bulundu ve bu vaadin aşırı Likud versiyonunda İsrail sağının istek ve algılarına tam olarak uygun gördük" dedi. Görünen o ki, bu yönetimin üç yıl boyunca tek taraflı tutumları ve işgal altındaki taraf olan Filistinliler üzerindeki muazzam baskılardan sonra başardığı tek şey, ABD'nin herhangi bir barış sürecinde arabulucu ya da referans olma rolünü sona erdirmektir. Bu, 40 yıldır ilk kez oluyor ve bu süre zarfında başarıya ulaşsa da ulaşmasa da art arda ABD yönetimleri bu rolü oynadı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan ise Riyad'ın "Filistin halkının meşru haklarına verdiği desteği" vurgulayarak, "Suudi Arabistan'ın Filistin halkını destekleme yönünde hiçbir çabadan kaçınmayacağını" ifade etti.
Prens Faysal, “Yerleşimler uluslararası hukuka ve Filistin haklarına ilişkin meşru kararlara aykırıdır ve bu soruna Arap Barış Girişimi ve uluslararası meşruiyet kararları uyarınca adil ve kapsamlı bir çözüm bulunması ve Doğu Kudüs'ün başkenti olduğu bir Filistin devletinin kurulmasının sağlanması için çalışılmalıdır” dedi.
Suudi Dışişleri Bakanı, "Suudi Arabistan, ABD büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasını ve yerleşimlerin yasallaştırılmasını, iki devletli çözüm ve Orta Doğu'da barışın önünde duran engeller olarak görüyor" diyerek, meselenin adil ve kapsamlı bir barışın sağlanması ve uluslararası norm ve yasalara aykırı İsrail uygulamalarının durdurulması temelinde çözülmesinin önemine işaret etti."



Suveyda'dan gelen yerinden edilmiş Suriyelilere yönelik eğitim, bazı Lübnanlı güçler arasında hoşnutsuzluk yaratıyor

Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)
Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)
TT

Suveyda'dan gelen yerinden edilmiş Suriyelilere yönelik eğitim, bazı Lübnanlı güçler arasında hoşnutsuzluk yaratıyor

Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)
Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)

Lübnan hükümetinin, yasal ikamet izni olmayan Suriyeli öğrencilerin devlet okullarına kaydolmasına izin verme kararı, Lübnan Kuvvetleri ve Özgür Yurtsever Hareket partileri arasında öfkeye yol açtı. Bu partiler, bu tür kararların ‘Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerine katkıda bulunmadığını, aksine Lübnan'da kalmalarını teşvik ettiğini’ düşünüyor.

Yeni kararlar

Lübnan hükümeti 9 Ekim'de, geçerli prosedürlere uygun olarak kendi adlarına veya velilerinden birinin adına oturma izni alma yahut yenileme sürecini başlatmış olan Suriyeli öğrencilerin, bunu kanıtlamak için Devlet Güvenlik Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenmiş resmi bir belge sunmaları koşuluyla okula kayıt yaptırmalarına izin veren 19 sayılı kararı yayınladı.

Eğitim Bakanı Rima Karami 15 Ekim'de, hükümetin belirlediği koşulları karşılamayan öğrencilerin bile, kendileri için özel bir dosya oluşturulup Devlet Güvenlik Genel Müdürlüğü'ne iletilmesi şartıyla kayıt yaptırmalarına izin veren bir mutabakat metni yayınladı. Mutabakat metni ayrıca, Suriyeli öğrencilerin her zaman öğleden sonra derslerine katılmalarına izin verilmiş olmasına rağmen, ortaokul öğrencilerinin sabah derslerine kaydolmalarına da izin verdi.

XSDFRGT
Lübnan Eğitim Bakanı Rima Karami (Lübnan Ulusal Haber Ajansı – NNA)

Eğitim Bakanı cumartesi günü, mutabakat metninin ‘Bakanlar Kurulu'nun, hükümetin hiçbir bakanının itirazı olmaksızın oybirliğiyle kabul ettiği kararı yansıttığını’ doğruladı. Bakan, ‘projeyi Bakanlar Kurulu'na sunmadan önce inceleyen komitede farklı mezheplerden bakanların yer aldığını ve tüm görüşlerin dinlendiğini’ belirtti.

Karami, bu kararın ‘Lübnan'ın ulusal ve uluslararası taahhütlerine uygun olarak öğrencilerin eğitim hakkını garanti ettiğini ve (onlar hakkında bir veri tabanı oluşturarak) Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşünü kolaylaştırmaya, sosyal ve insani riskleri azaltmaya ve geri dönenlerin resmi sertifikalara erişimini kolaylaştırmaya, ayrıca gayri resmi eğitimi düzenlemeye ve kontrol etmeye katkıda bulunduğunu’ ifade etti.

Suveydalı öğrenciler

Hükümetin kararı ve Eğitim Bakanlığı'nın mutabakat metni, son olayların ardından Suveyda vilayetinden kaçan Suriyeli öğrencileri kabul etmek için alınmış gibi görünüyor. İlerici Sosyalist Parti, çoğu Dürzi topluluğundan olan bu öğrencilerin Lübnan'da akademik yıla kaydolabilmeleri için ilgili yetkililerle önemli çabalar sarf etti.

DFRGT
Lübnan'daki Suriyeli mülteciler ülkelerine dönmeye hazırlanıyor. (EPA)

İlerici Sosyalist Parti Medya Komisyonu tarafından yapılan açıklamaya göre, hükümetin kararı ‘İlerici Sosyalist Parti'nin, yerinden edilmiş öğrencilerin resmi eğitime kaydolmalarını ve öğrenme gibi temel haklarından mahrum bırakılmamalarını sağlamak için yaptığı dikkatli takibin sonucudur.’

Kayıt dönemi bu ayın sonunda sona ereceğinden, mevcut akademik yıl için kaç Suriyeli öğrencinin kayıt yaptıracağı henüz belli değil.

‘Eğitime yönelik bir tehdit’

Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Razi el-Hac, hükümetin ‘ülkede yasadışı olarak bulunan Suriyelilerin anavatanlarına geri dönmeleri için bir plan sunduğunu’ hatırlatarak bu yeni önlemleri kınadı. Plan, 2025 yılı sonuna kadar geçerli oturma izni veya yasal statüsü olmayan tüm Suriyelilerin Lübnan'da yasadışı olarak bulundukları kabul edileceğini açıkça belirtmişti. El-Hac, “Hükümetin son kararı Suriyelilerin ülkelerine dönüşüne katkıda bulunmayacak” dedi.

El-Hac Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Lübnan Kuvvetleri'nin bakanlarının bu karara çekinceleri var... Sorun, bu kararın daha da ileri giderek, her zaman sadece Lübnanlı öğrencilere ayrılmış olan sabah döneminde Suriyeli öğrencilerin kaydolmasına izin vermesidir. Bu, Lübnan'da kamu eğitimi için ayrılan fonların neredeyse tamamen durduğu bir dönemde, devlet okullarına ek bir maliyet ve yük getiriyor ve bu da Lübnanlı öğrencilerin devlet okullarını terk etmesine yol açabilir.”

Özgür Yurtsever Hareket

Özgür Yurtsever Hareket'in milletvekilleri ve liderleri, hükümet ve Eğitim Bakanı'nın yanı sıra Lübnan Kuvvetleri bakanlarına karşı da şiddetli bir kampanya başlattılar. Çünkü onların bu karara onay verdiklerini ve itiraz etmediklerini ifade ediyorlar.

Güçlü Lübnan Bloğu Milletvekili Sezar Ebi Halil, “Suriyeli mültecileri devlet okullarına kaydetme kararı skandaldır. Bu adım, gizli yeniden yerleştirme politikasının devamıdır. En kötüsü de Lübnan Kuvvetleri bakanlarının, mültecilerin ülkelerine geri dönmelerini sağlayacak bir plan için baskı yapmak yerine, bu kararı kabul edip sessiz kalmalarıdır” şeklinde konuştu.

ZXCDFG
Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)

Aynı bloğun üyesi Edgard Traboulsi, “Bu kararlar, Suriyelilerin yerinden edilmesini pekiştirecek ve uzatacak; Suriye'den başka kişilerin de çocuklarını Lübnan okullarına kaydettirmesine yol açacak. Oysa artık Lübnan'da kalmaları için hiçbir gerekçe kalmadı” ifadelerini kullandı. Özgür Yurtsever Hareket Başkan Yardımcısı Naci el-Hayek, bu kararları ‘Lübnan'a, Lübnanlı öğrencilere ve fiilen eğitim almayan Suriyelilere karşı bir suç’ olarak nitelendirdi. El-Hayek, “Suriye güvenli hale geldi ve yatırımlar burada başlamadan önce orada başladı. Biz ise onlara Lübnan'da kalmaları için teşvikler veriyoruz” dedi.

El-Hayek Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Yerinden edilmişlerin ülkelerine dönme zamanı geldi ve artık burada kalmaları için hiçbir gerekçe yok. Ne tür tavizlerin verildiği belirsiz ve Suriyelileri Lübnan'da hangi ittifakın tuttuğunu anlamak mümkün değil” ifadesini kullandı.

İnsani kriz

Öte yandan, Demokratik Buluşma Bloğu üyesi Dr. Bilal Abdullah, hükümetin kararına karşı yürütülen kampanyaya şaşırdığını belirterek, “Bu karar, Suveyda'daki olaylar ve İsrail ajanlarının kışkırttığı yerinden edilme ve katliamların yol açtığı büyük insani krizi çözmek için alındı” dedi. Abdullah, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu kararın ‘öğrencilerin küçük bir kesimini etkilediğini’ kaydetti.

DRT
Suveyda'daki olaylar sırasında Beyrut'ta düzenlenen genişletilmiş Dürzi toplantısında konuşan Velid Canbolat (Şarku’l Avsat)

Abdullah sözlerini şöyle sürdürdü: “Konu şu anda Suriye yetkilileriyle siyasi olarak ele alınsa da, çözümün insani bir boyutu da var; Suriyeli mültecilerin Lübnan'da eğitim görmelerine olanak sağlanması. Lider Velid Canbolat'ın bölgeyi parçalama planına karşı çıkmasına kızan kişiler olmadığı sürece, bu konu fazla abartılmamalı.”

UNICEF'in tutumu

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Lübnan Temsilcisi Marcoluigi Corsi, ‘Eğitim ve Yükseköğretim Bakanlığı'nın Lübnan'daki tüm çocukların statülerine bakılmaksızın eğitime erişebilmelerini sağlamak için gösterdiği çabaları’ memnuniyetle karşıladı. Corsi, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu adımın ‘her çocuğun kaliteli eğitim alma temel hakkını gerçekleştirmede önemli bir adım’ olduğunu söyledi.

Corsi, “UNICEF ve bağışçı ortakları, Eğitim için Güven Fonu (TREF) aracılığıyla Eğitim ve Yükseköğretim Bakanlığı'na destek vermeye devam edecek. Bu destek, resmi eğitim sisteminin güçlendirilmesi, eğitim materyallerinin sağlanması, öğretmenlerin eğitilmesi ve özel ihtiyaçları olan çocuklar, mülteciler ve en savunmasız gruplar dahil olmak üzere Lübnan'daki tüm çocuklar için kapsayıcı, güvenli ve kaliteli öğrenme ortamlarının sağlanmasını içermektedir” ifadelerini kullandı.


Gazze’de ateşkesi sarsan şiddetli sarsıntılar

İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği hava saldırısında yaralanan yaralı bir çocuğu Nasır Hastanesi'ne taşıyan Filistinli bir adan (AP)
İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği hava saldırısında yaralanan yaralı bir çocuğu Nasır Hastanesi'ne taşıyan Filistinli bir adan (AP)
TT

Gazze’de ateşkesi sarsan şiddetli sarsıntılar

İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği hava saldırısında yaralanan yaralı bir çocuğu Nasır Hastanesi'ne taşıyan Filistinli bir adan (AP)
İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği hava saldırısında yaralanan yaralı bir çocuğu Nasır Hastanesi'ne taşıyan Filistinli bir adan (AP)

Gazze’de ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinin üzerinden henüz iki hafta geçmemişken şiddetli sarsıntılar yaşandı. İsrail ordusu, Hamas'ı ‘İsrail askerlerine karşı saldırı düzenlemekle’ suçladıktan sonra (Gazze Şeridi'nin güneyindeki) Refah’ta birkaç hava saldırısı düzenledi. Saldırıda en az 33 kişi öldü. İsrail ordusu dün akşam yaptığı açıklamada, Refah'ta meydana gelen ‘ciddi’ bir olayda Nahal Tugayı'ndan bir subay ve bir askerin öldüğünü duyurdu.

Ancak İsrailli bir güvenlik yetkilisi ateşkesin kurtarılmasına gerek olmadığını söyledi. İbranice yayın yapan haber sitesi Ynet'e açıklamalarda bulunan yetkili, saldırıların anlaşmayı zedeleyecek bir tepki olmadığını, bu yüzden endişelenecek bir durum olmadığını belirtti. Olayın anlaşmanın çöküşü değil, bir neden-sonuç ilişkisi olduğunu vurgulayan yetkili, “Bir ihlal oldu ve cezası kesildi” ifadelerini kullandı.

İsrailli yetkili, saldırıların Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde Hamas'ın üç ayrı silahlı çatışmada ateşkesi ihlal etmesinin ardından gerçekleştiğini iddia etti.

İsrail ordusu, askerlerinin Filistinli silahlı gruplar tarafından saldırıya uğramasının ardından Refah şehrine hava saldırıları düzenlediğini açıkladı.

DY
İsrail'in pazar günü Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki bir binayı hedef alan hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)

İsrail hükümeti, Refah'ta saldırı düzenleyeceğini duyurduktan sonra bir toplantı düzenledi. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, toplantının ardından yaptığı açıklamada, ordunun Gazze Şeridi'ndeki Hamas hedeflerine karşı ‘güçlü bir şekilde harekete geçme’ talimatı aldığını açıkladı. Katz, İsrail askerlerinin üzerine ateş açılması veya ateşkesin ihlali durumunda Hamas’ın ‘ağır bir bedel ödeyeceği’ uyarısında bulundu.

Hamas’ın ‘İsrail askerlerini korumaya ve onlara zarar gelmesini önlemesi gerektiğini’ zor yoldan da olsa öğreneceğini söyleyen Katz, “Hamas bu mesajı anlamazsa, yanıt daha da sert olacak” ifadelerini kullandı.

İletişimi kesilmiş

Ancak Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları dün sabah, Refah bölgesinde herhangi bir olay veya çatışma hakkında bilgisi olmadığını, çünkü bu bölgelerin işgal kontrolü altındaki kırmızı bölgeler olduğunu açıkladı. Ayrıca, bu yıl mart ayında savaşın yeniden başlamasından bu yana bölgede kalan gruplarla iletişimin kesildiğini kaydetti.

Öte yandan İsrailli yetkili, Tel Aviv'in ‘saldırıları gerçekleştirmeden önce ABD'yi önceden bilgilendirdiğini’ belirterek, Gazze'deki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izleme mekanizması çerçevesinde Washington ile yapılan koordinasyona atıfta bulundu.

DFRG
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrailli rehineleri Kızılhaç'a teslim eden Hamas üyeleri, 13 Ekim 2025 (Reuters)

Bu gelişmeler, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın cumartesi akşamı ‘Hamas'ın yakında Gazze'deki sivillere karşı bir saldırı planladığına dair güvenilir raporlar’ olduğunu belirten sert açıklamasının hemen ardından yaşandı. Washington bunu ‘ateşkesin ihlali’ olarak değerlendirdi.

Hamas, ABD’nin suçlamalarını reddederken anlaşmaya bağlı olduğunu vurguladı ve İsrail'i Filistinlilere karşı sürekli ihlallerde bulunmakla suçladı.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, “İsrail’in bu iddiaları yanıltıcı propagandasıyla tamamen uyumlu. Tüm bunlar işgalci İsrail’in halkımıza karşı işlediği suçları ve sistematik saldırılarını sürdürmesi için bir bahane oluşturuyor” ifadeleri yer aldı.

Ebu Şebab Grubu

İsrail ve Hamas'ın çatışma noktaları ve kayıplar hakkında kesin bir açıklama yapmaması üzerine, İsrailli yerleşimcilere yakın medya platformları, saldırının öncelikle İsrail tarafından desteklenen, Yasir Ebu Şebab liderliğindeki ve Refah'ın doğusunda faaliyet gösteren silahlı bir gruba yönelik olduğunu bildirdi.

İbranice yayın yapan bazı platformlara göre İsrail güçleri Ebu Şebab ve grubunun bulunduğu bölgeyi koruyor ve bu yüzden bölgeye saldıran Hamas üyeleriyle İsrail ordusu arasında çatışma yaşandı.

Hamas, bu bilgileri teyit etmezken ABD'nin açıklamasına verdiği yanıtta ve anlaşmanın ihlal edildiği iddialarını reddederek, “Yaşananlar tam tersini ortaya koyuyor. Cinayetler işleyen, insan kaçıran, yardım kamyonlarındaki malzemeleri çalan ve Filistinli sivillere karşı soygunlar yapan suç çetelerini kuran, silahlandıran ve finanse eden işgalci İsrail’dir. Görüntüler ve videolar aracılığıyla suçlarını kamuoyuna itiraf ederek, işgalci İsrail’in kaos yayma ve güvenliği bozma faaliyetlerine karıştığını doğruladılar” ifadelerini kullandı.

ABD yönetimine ‘işgalci İsrail’in yanıltıcı söylemlerini tekrarlamayı bırakması ve ateşkes anlaşmasını defalarca kez ihlal eden İsrail’i durdurmaya odaklanması’ çağrısında bulunan Hamas, bu ihlallerin başında, İsrail’in söz konusu çetelere destek vermesinin ve kontrolü altındaki bölgelerde onlara güvenli sığınak sağlamasının geldiğini vurguladı.

Hamas heyeti Kahire'de

Öte yandan Hamas dün akşam, Halil el-Hayya başkanlığındaki bir heyetin Kahire'ye ulaştığını ve heyetin arabulucular, gruplar ve Filistin güçleriyle ateşkes anlaşmasının uygulanmasını takip edeceğini duyurdu.

Hamas bir başka açıklamada, geçtiğimiz hafta imzalanan ateşkes anlaşmasının İsrail tarafından onlarca kez ihlal edildiğini belgelediğini söyledi. Anlaşmanın tüm şartlarını ‘harfiyen ve anlaşma ruhuna uygun olarak’ uygulamaya tamamen bağlı olduğunu vurgulayan Hamas, Arabuluculara, İsrail'in ‘ateşkese yönelik ağır ihlallerini’ durdurmak için müdahale etmeleri çağrısında bulundu.

FRT
Hamas'ın önde gelen liderlerinden Halil el-Hayya, 8 Ekim’de Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde Gazze'de ateşkes anlaşmasının açıklanmasından önce yapılan toplantıda konuşurken (Kahire el-İhbariyye)

Açıklamada, İsrail'in ateşkesin ilk gününden itibaren sivillere karşı korkunç suçlar işlediğini belirten Hamas, anlaşmanın imzalanmasından bu yana 46 Filistinlinin öldürüldüğünü ve 132 Filistinlinin de yaralandığını, bunların yarısının kadın, çocuk ve yaşlılar olduğunu vurguladı.

Bu tür saldırıları, ateşkes anlaşmasını baltalamak ve Gazze Şeridi'ndeki insani durumu istikrarsızlaştırmak için kasıtlı bir girişim olarak değerlendiren Hamas, İsrail'i ‘anlaşmada belirtilen sarı çizgiyi aşarak ve topçu ve insansız hava aracı (İHA) saldırıları ile sivillerin evlerine dönmelerini engelleyerek güvenlik hükümlerini ihlal etmekle’ suçladı.

Hamas, İsrail'i ayrıca ‘birçok temel gıda maddesinin girişini engellemek ve yakıt ve gaz tedarikini anlaşılan miktarın yüzde 10'unun altına düşürmekle’ de suçladı.

Hamas, İsrail’in altyapının yeniden inşasını engellediğini, tıbbi ekipman, ambulans ve inşaat malzemelerinin girişini önlediğini, ayrıca mahkumların serbest bırakılmasını geciktirdiğini ve onlara kötü muamelede bulunup işkence yaptığını belirtti.

HYU
İsrail'in Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşması kapsamında iade ettiği Filistinlilerin cenazeleri için el-Bureyj Mülteci Kampı’nda düzenlenen cenaze töreninden bir kare (AFP)

Hamas, İsrail’den teslim aldığı 150 Filistinlinin cesetlerinin bazılarının elleri bağlı olduğunu, bazılarında ise ‘asılma ve ezilme’ izleri bulunduğunu, bunun da ‘uluslararası hesap verebilirlik gerektiren bir savaş suçu’ olduğunu kaydetti. Hamas, İsrail'i ‘anlaşmanın bozulmasından veya çökmesinden tamamen sorumlu’ olan tarafın olacağını vurgulayarak arabuluculara, İsrail'i imzalanan anlaşmalara uymaya zorlamaları çağrısında bulundu.


ABD elçisi Tom Barrack: Suriye bizim tarafımıza geri döndü

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak (DPA)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak (DPA)
TT

ABD elçisi Tom Barrack: Suriye bizim tarafımıza geri döndü

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak (DPA)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak (DPA)

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, X hesabından yaptığı açıklamada, Şam kırsalındaki el-Dumeyr bölgesinde Şam yönetimi ile "koalisyon" arasında gerçekleştirilen ve bir DEAŞ hücresini hedef alan ortak operasyona ilişkin, "Suriye yine bizim yanımızda" yorumunu yaptı.

Suriye İçişleri Bakanlığı, Rif Şam ilinin kuzeyinde faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı bir terör örgütünün çökertildiğini duyurdu. Genel İstihbarat Teşkilatı'nın, il İç Güvenlik Komutanlığı ile iş birliği içinde yürüttüğü operasyonda, örgüt üyelerinden biri yakalandı, ikisi etkisiz hale getirildi, silah ve mühimmat ele geçirildi.

dfghy
Suriye Koalisyonu ve güvenlik güçlerinin Şam kırsalındaki Dumeyr'de düzenlediği operasyonda dün gözaltına alınan DEAŞ üyesi Ahmed Abdullah el-Bedri (Dolaşımda) 

İçişleri Bakanlığı, Telegram kanalı üzerinden yaptığı açıklamada, Genel İstihbarat Teşkilatı'nın Rif Şam Vilayeti İç Güvenlik Komutanlığı ile iş birliği içinde yoğun bir güvenlik operasyonu gerçekleştirdiğini açıkladı. Operasyon, vilayetin kuzey bölgelerinden birinde faaliyet gösteren terör örgütü DEAŞ’a bağlı bir terör hücresinin yakın alan takibi ve sürekli gözetimi sonrasında gerçekleştirildi.

sdfrg
Cumartesi günü Şam kırsalında bir DEAŞ hücresine yaklaşılıyor (SANA)

Bakanlık, operasyonun terörist hücrenin tamamen çökertilmesiyle sonuçlandığını, üyelerinden birinin gözaltına alındığını ve ikisinin öldürüldüğünü, bunlardan birinin çatışma sırasında patlayıcı kemerini patlatmaya çalıştığını belirtti. Ayrıca, hücrenin bulunduğu yerde çok sayıda silah, çeşitli mühimmat ve patlamaya hazır bir kemer bulundu.

Ele geçirilen silah ve mühimmata el konulduğu ve yakalanan suçlunun, yürürlükteki yönetmelik ve yasalara uygun olarak, yetkili mahkemeye sevk edilmesi ve kendisine karşı caydırıcı yasal önlemlerin alınması için soruşturmanın tamamlanması amacıyla yetkili makamlara sevk edildiği belirtildi.

İçişleri Bakanlığı, sosyal medya hesaplarında yaptığı açıklamada, bu operasyonun terörizmle mücadele ve kaynaklarını kurutma konusundaki proaktif yaklaşımın bir parçası olduğunu ve personelinin ülke ve vatandaşların güvenliğini koruma konusundaki hazırlıklı ve yüksek verimliliğini yansıttığını vurguladı.

Uluslararası koalisyon (DMUK), Suriye Savunma ve İçişleri Bakanlıkları ile iş birliği içinde, geçen temmuz ayında Halep'in doğu kırsalındaki el-Bab şehrinde hava saldırısı ve baskın düzenledi. Operasyon sonucunda aranan dört kişi öldürüldü ve DEAŞ'in önde gelen Iraklı lideri ve birçok yandaşı yakalandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre sosyal medyada aktivistler, el Bab kentine şafak vakti düzenlenen operasyon sırasında İçişleri ve Savunma Bakanlıklarına ait askeri konvoyun görüntülerini paylaştı.

c6u7
DEAŞ hücresine yönelik operasyon (SANA)

Başka bir operasyonda, Suriye güvenlik kaynakları geçen ağustos ayında, uluslararası koalisyon güçlerinin İdlib'in kuzeyindeki Atma kasabasında bir eve hava saldırısı düzenlediğini ve evde kiracı olan DEAŞ liderini öldürdüğünü duyurdu.

Kaynak, hedef alınan evin Atma kasabasından Ahmed Mustafa el Şeyh'e ait olduğunu, operasyonun hedefinin DEAŞ'ın liderlerinden Salah Numan adlı Iraklı olduğunu ve bu kişinin Suriye topraklarında örgüte bağlı bir dizi hücrenin koordinasyonundan ve örgütlenmesinden sorumlu olduğunu açıkladı.

Güvenlik kaynağı, ed Dana şehrinde kamu güvenlik güçleri tarafından takip edilen genç Iraklı adamın, Atma köyündeki bir eve sığındığını ve burada eşi, küçük çocuğu ve annesiyle birlikte saklandığını belirterek, herhangi bir zayiat veya tutuklu olmadığını vurguladı. “Operasyon sona erdikten sonra, katılan tüm güçler geri çekildi ve genç Iraklı Salah’ın bahçede bulunan cesedi, Bab al-Hawa Hastanesine nakledildi.”