İlham Ahmed: Esed, Rusya'nın arabuluculuğunda Suriyeli Kürtlerle siyasi müzakereleri kabul etti

(Şarku'l Avsat-Arşiv)
(Şarku'l Avsat-Arşiv)
TT

İlham Ahmed: Esed, Rusya'nın arabuluculuğunda Suriyeli Kürtlerle siyasi müzakereleri kabul etti

(Şarku'l Avsat-Arşiv)
(Şarku'l Avsat-Arşiv)

Demokratik Suriye Meclisi (DSM) Yürütme Kurulu Eş Başkanı İlham Ahmed, Şam yönetiminin Rusya’nın arabuluculuğunda Suriyeli Kürtlerle siyasi müzakerelere başlamayı kabul ettiğini bildirdi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Ahmed, Suriye’de Yerel Yönetim Yasası ile Suriye’nin kuzeydoğusundaki ‘öz yönetim’in idari yapısını ele almakla görevli bir ‘Yüksek Komite’ kurulabileceğini belirtti.
Ahmed, “Hmeymim Üssü’nde Rus heyetle görüşmeler yapıldı. Rus temsilci, Suriye'nin kuzeydoğusunda geçtiğimiz yılın sonunda tüm taraflarla, Kürt parti liderleri, Arap ve Hristiyan isimlerle bir toplantı yaptıktan sonra Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın teklifini getirdi. Bu nedenle geçtiğimiz hafta ilk toplantının tamamlayıcısı olarak bir araya geldik” dedi.
Ahmed, Hmeymim’de yapılan uzun toplantıyla ilgili bir soruya, “İlk oturumda birtakım sorular ele alındı. Bunların başında diyaloğun nasıl gelişeceği, diyaloğun bir parçası olup olmayacağımız ve bu diyaloglar hangi çerçevede yapılacak gibi sorular yer aldı. Suriye hükümetiyle görüşmelerin henüz baş harflerini tartışıyoruz. Diyaloğun ciddi müzakere aşamasına geçmesi, uzman komiteler aracılığıyla ayrıntıları tartışmak için bir gündem ve eylem planı oluşturmayı gerektirir” diye yanıt verdi.
Rusya’nın arabuluculuk rolü oynama, siyasi süreçte garantörlük yapma ve hükümetle görüşmeleri başlatma hususunda ciddi olduğunu belirten Ahmed, Rusların kapsamlı bir uzlaşma için rejime baskı uygulayacağı taahhüdünde bulunduğunu ve bu vaatleri önümüzdeki günlerde hayata geçirme sözünü verdiğini ifade etti.
Ahmed, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Hmeymim'deki görüşmelerden sonra ertesi gün Şam'a doğru yola çıktık. General Ali Memlük (Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı) ile görüştük ve toplantıyı Rus temsilcinin huzurunda yaptık. Sözlerin fiillere dönüşmesini bekliyorum. Bunu kanıtlayacak olan, pratik adımlardır, Suriye halkının evlatlarının ve Suriye Devleti’nin bir parçası olan bölge kaderinin belirlenmesine ilişkin kapsamlı diyaloğun başlatılmasıdır, acil ulusal konuların ele alınması ve bu konulara askeri çözüm beklentisi ve düşmanlık ruhuyla değil; sorumluluk ruhuyla yaklaşılmasıdır. Arada sırada Suriyeli üst düzey yetkililerden tehditler duyuyoruz. Eğer diyaloğu kabul etmezsek, silahlarla gelecekler. Bu kesinlikle kabul edilemez. Bir kez daha belirtiyorum, bu çetin konuların diyalog yoluyla ele alınması, bölgenin savaş hayaletinden uzak tutulması ve DEAŞ, Nusra Cephesi ve Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu gibi terör örgütlerinden muzdarip evlatlarının korunması gerekiyor.”
Ahmed, bir soruya yanıt olarak, “İster Cenevre’de isterse doğrudan hükümetle olsun, daima müzakere aşamasına hazırdık. Bu yüzden anayasa taslağı ve diğer ilgili komiteler üzerinde çalıştık. Çözümle ilgili net bir düşüncemiz var. Karmaşık sorunların çözümüne giden yolu açmak için basit konularda diyalog yapılabilir. Fakat milliyet hakları konusu anayasanın üstündedir ve her yerde sürekli masada olacak bir konudur” ifadelerini kullandı.
Diyaloğun nerede yapılacağı meselesinin önemli olmadığını söyleyen Ahmed, “Bizim için önemli olan, Suriye halkını tatmin eden ve istenilen değişim umudunu karşılayan bir anlaşmadır” dedi.
Hmeymim Üssü’nden sonra Suriye Hükümet’iyle gerçekleşen görüşmede doğal kaynakların gündeme gelmediğini anlatan Ahmed, “Elbette, doğal kaynakların, müzakere süreci üzerinde büyük bir rolü var. Suriye'deki çözümün siyasi haritasını çıkarabilmek adına şimdilik bunu korumanın gerekli olduğuna inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Ahmed, “Suriye Demokratik Güçleri (SDG) konusu, ordu komutanları ve askeri yetkililerin ele alacağı askeri bir meseledir. Kapsamlı bir anlaşma yapıldığı takdirde, SDG devletin koruma ve savunma sisteminin bir parçası olacak. Fakat hükümet tarafını dinleyene ve meseleye bakış açısını görene kadar SDG’nin rolü, konuşlanma alanları ve angajman kurallarının belirlenmesi hususunda detaylara girmek için henüz erken” dedi.
Ahmed, Rus heyetinin ziyareti ile Ankara-Moskova hattındaki gerilimin zamanlamasıyla ilgili olarak, “Ortada bir zamanlama var. Çünkü Suriye’nin tüm bölgeleri, büyük ve bölgesel ülkeler arasındaki gerilimlerden nasibini aldı. Moskova, zaman zaman Ankara'ya baskı yapmak ve bazı bölgelerini diğer bazı bölgelerle takas etmek için Suriyeli Kürtleri kart olarak kullandı. 2018’de hava sahasını açtı. Türkiye bu doğrultuda Kürt şehri Afrin’de kontrolü ele geçirdi. Rusya'nın daha büyük ve daha geniş bir rol oynamasını, gerçekçi bir şekilde hareket etmesini ve siyasi çözümleri teşvik etmesini umuyorum” ifadelerini kaydetti.
Ahmed, konuşmasının devamında, “Suriye krizinin çözümünde, siyasi çözüme ve 2254 sayılı karar uyarınca Birleşmiş Milletler ile birlikte çalışmaya inanıyoruz. İster Soçi ister Astana olsun, herhangi bir ikinci yolun parçası olmayacağız. Cenevre’deki barış sürecinin yanındayız. Ülkemizin geleceğini yazmak için Anayasa Komitesi’nin bir parçası olacağız. Eğer Rusya’nın çabaları bu yöne odaklanırsa, yanında olacağız” dedi.
Ahmed, Kahire’de Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ve Suriyeli muhaliflerle görüşmesi hakkında, “Önümüzdeki Mart ayında Kahire-3 Konferansını düzenlemeye çalışıyoruz. Anayasa Komitesi’nde temsil edilen Kahire platformunun bir parçası olacağız” ifadesini kullandı.



Türkiye Dışişleri Bakanı: Suriye'deki durum “kırılgan ve tehlikeli”

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Türkiye Dışişleri Bakanı: Suriye'deki durum “kırılgan ve tehlikeli”

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'deki durumu "kırılgan ve tehlikeli" olarak nitelendirerek, ülkesinin güney komşusunun birliğinden yana olduğunu ve Şam'daki yeni yönetimi uluslararası topluma açılmaya teşvik ettiğini söyledi.

Fidan, Türkiye'nin Suriye'ye yaklaşımının, Suriye'ye ilişkin temel kararların Suriyeliler tarafından alınması ilkesine dayandığını belirtti. Hem Suriye hem de Irak'ta "kaygan zemin" ve "kırılgan ve tehlikeli" bir durum olduğunu, Türkiye'nin genel olarak bu durumu ele alma ve iyileştirme kapsayıcılığına dayanan son derece yapıcı bir dış politika izlediğini vurguladı.

Suriye tarafının Türkiye'nin kendileri için neyi temsil ettiğini iyi fark ettiğini vurgulayarak, "Oradaki kardeşlerimizle (yeni Suriye yönetimi) bazı istişarelerde bulunuyoruz ve Suriye bölgesinin birliğine önem veriyoruz" ifadelerini kullandı.

Görsel kaldırıldı.
Fidan, dün gece televizyon röportajında ​​konuşuyor (TC Dışişleri Bakanlığı)

Fidan, dün gece 24TV'ye verdiği röportajda, yeni Suriye hükümetinin diğer ülkelerle çıkarlarını ilerletmek için atacağı adımların önemli olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, Suriye hükümetinin üçüncü ülkelerle görüşmeler yapmasını, uluslararası topluma yeni Suriye'nin mahiyetini anlatma çabalarının doğal bir adımı olarak gördüğünü ve bunu önemli bulduğu için açıkça teşvik ettiğini ifade etti. Fidan, hedeflediği üçüncü ülkelerin hangileri olduğunu belirtmezken, Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara son günlerde ülkesindeki durumu yatıştırmak için İsrail ile dolaylı temaslarda bulunduğunu söyledi. Şara yönetimi, İbrani devletiyle dolaylı temasların yanı sıra Batı ve Arap ülkeleriyle de temaslarını sürdürüyor.

Eski rejim döneminde Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılması gerektiğini vurgulayan Fidan, Avrupa Birliği ve ABD tarafından uygulanan yaptırımların kaldırılması için çaba sarf edilmesi gerektiğini, bölgedeki bazı ülkelerin tutumlarındaki ayrışmanın diyalog ve ikna yoluyla çözülmesi gerektiğini kaydetti.

PKK'nin Suriye'deki varlığına, örneğin Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) öncülüğündeki Kürt Halk Koruma Birlikleri (YPG) üzerinden ve Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) Türkiye'de devam eden PKK'yi tasfiye sürecine yönelik izleyeceği yola ilişkin soruya Fidan, "Bizim için önemli olan, Türkiye'yi başından beri etkileyen silahlı terörist unsurların artık bölgede olmamasıdır" dedi.

"PKK kendini feshedip silah bırakmaya karar verirse, bunun Suriye ve Irak'taki varlığını nasıl etkileyeceğini zamanla hep birlikte göreceğiz."

Fidan, "Suriye ve Irak'taki durum istikrarsız ve Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) Türkiye içindeki varlığı neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak bu iki ülkenin toprakları hala işgal altında. Onlara adım atmaları gerektiğini söylüyoruz ve topraklarının işgalinden de rahatsız olduklarını kaydediyoruz" diye devam etti.

Görsel kaldırıldı. Amerikan güçleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kamışlı'da (AFP)

Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında Suriye'deki durum ve ABD'nin çekilme planlarını ele alan telefon görüşmesiyle ilgili olarak Fidan, "ABD'nin Suriye'deki askeri varlığı mutlak gereklilik değildir" ifadelerini kullandı.

ABD'nin, terör örgütü DEAŞ'a karşı mücadelede müttefik olarak Kürt birliklerine verdiği destek, Ankara ile Washington arasındaki tartışmalı konulardan biri. Türkiye, DEAŞ'a karşı mücadelede Suriye hükümetine destek vermeyi ve binlerce DEAŞ üyesi ve ailelerinin tutulduğu cezaevlerinin güvenliğini SDG yerine sağlamayı teklif etti. Türkiye ayrıca Suriye'de örgütle mücadele etmek için Ürdün, Irak, Suriye ve Lübnan'ın da aralarında yer aldığı beşli bir mekanizma oluşturmak için çalışıyor. 

Fidan, Türk-Amerikan ilişkilerinin mükemmel olması gerektiğini belirterek, Erdoğan ve Trump'ın, eğer sorunlar varsa bunların çözülmesi gerektiği konusunda mutabakata vardıklarını söyledi. Trump yönetiminin, ABD'de yıllardır görülmemiş, klasik Cumhuriyetçi yaklaşımdan daha devrimci, radikal değişimi hedefleyen bir dış politika yaklaşımı benimsediğini kaydetti.

Trump'ın politikalarının Türkiye üzerindeki olası etkilerinin Türkiye tarafından yakından takip edildiğini ve birçok alanda yankılarının neler olabileceğinin görüşüldüğünü belirtti.